Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/287 E. 2021/215 K. 15.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Karar
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/287
KARAR NO : 2021/215

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Tescili
DAVA TARİHİ : 22/07/2019
KARAR TARİHİ : 15/06/2021

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka tescili davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkili firmanın “…” ibareli markasını “…”+ “…” ibarelerinden ve sırtı sırta vermiş iki aslan logosundan türetmiş olduğunu, müvekkili firmanın seri markalarını “…” markasından türetmiş olduğunu, müvekkili firmanın “…” markası üzerinde eskiye dayalı kullanım hakkının da olduğunu ve 2008 yılından bu yana söz konusu markaya yatırımların yapılmış olduğunu, müvekkili tarafın “…” markasına önemli düzeylerde reklam, fuar vb. yatırımları yaptığını ve bu doğrultuda markasının bilinir hale getirmiş olduğunu, müvekkili aleyhine yapılan itiraza gerekçe “…” markasının müvekkili markasından işitsel, görsel benzerlik de dâhil olmak üzere tamamen farklı olduğunu, PVC kapı ve pencere sektöründe olan birçok firmanın “…” kelimesini kullandığını bu nedenle de söz konusu kelimenin sektör belirten bir harf grubu olduğunu, davalı tarafın 19 sınıf harici diğer tescilli sınıfları yönünden müvekkili markalarıyla benzerlik içermediğini savunarak işbu davanın kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, kurum tarafından verilen kararların yerinde olduğunu, belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesiyle, müvekkilinin herkes tarafından çok bilinen markalarının bulunduğunu, davacı markalarındaki mal ve hizmetlerle müvekkili markalarındaki mal ve hizmetlerin benzer olduğunu, davacı ibaresiyle müvekkili ibareleri arasında yalnızca tek harf farklılığının olduğunu bu durumda da aynı şekilde algılanmasına yol açacak kadar benzer olduğunu, “…” ibaresinin müvekkili tarafın tescilli markası olduğunu ve bu nedenle de sektör belirten bir ibare olmadığını, davacı tarafın müvekkili tescilli markasına “…” hecesinin eklenmesinin iyiniyet göstergesi olamayacağını, davacı taraf marka başvurusunun müvekkilinin tanınmışlığından yararlanmaya yönelik kötüniyetli bir başvuru olduğunu, müvekkili şirketin marka, reklam vb. yatırımlarından dolayı markalarının davacı tarafından bilinmesi gerektiğinin aşikar olduğunu, davacı tarafın müvekkili şirket ile aynı sektörde faaliyet gösterdiğini, davacı işaretinin farklı tertip tarzı ve “…” ibaresinin ön plana çıkarılarak oluşturulması nedeniyle başvuru sahibine ait “…” ibareli tescilli markalarından farklı olduğundan müktesep hakkın söz konusu olamayacağına ilişkin verilen YİDK kararına katıldıklarını, belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davacı başvurusunun reddiyle ilgili verilen YİDK kararının 6769 sayılı SMK 6/1 md kapsamında yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden;12.07.2018 tarihinde yapılan dava konusu marka başvurusunda 06. ve 19. Sınıfta tescil talebinde bulunulduğu, dava konusu marka başvurusunun yayımlanmasının üzerine davalı şirket tarafından, 6769 sayılı SMK m. 6/1, 6/5, ,6/9 gerekçeleriyle yayıma itiraz edildiği, dayanak gösterilen benzer markalar; 2015/71193, 2015/07402, 2006/57884, 2006/52228 numaralı markalardır. İtiraza ilişkin açıklamalar, dava aşamasındaki iddialarla aynı nitelikte olduğu, Markalar Dairesi Başkanlığı (MDB), davalı muterizin yayıma itiraz sebeplerini haksız bulduğu, söz konusu MDB kararına karşı itiraz sahibi tarafından itiraz edilmesi üzerine yapılan inceleme neticesinde dava konusu yapılan 17.05.2019 tarih ve 2019-M-4451 sayılı YİDK kararı ile “…başvuruya konu markada yer alan “…” ibaresi ile itiraza gerekçe olarak gösterilen 2015/71193, 2015/07402, 2006/57884, 2017/70863, 2016/83295, 2006/52228 sayılı markalarda yer alan “…” ibaresi arasında benzerlik bulunması ve markaların ihtiva ettikleri diğer unsurların söz konusu ibareler üzerinde oluşan benzerliği ortadan kaldıracak nitelikte olmaması sebebiyle markalar arasında görsel ve işitsel benzerlik bulunduğu, ayrıca başvuru kapsamında yer alan mallar ile 2015/71193, 2015/07402, 2006/57884, 2017/70863, 2016/83295, 2006/52228 sayılı markaların eşya listelerinde yer alan malların aynı veya benzer olduğu tespit edilmiştir. Belirtilen nedenlerle söz konusu markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunduğu kanaatine varılmıştır” şeklinde karar verildiği, dava konusu YİDK kararının davacı şirkete 20/05/2019 tarihinde tebliğ edildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 22/07/2019 tarihinde açıldığı anlaşılmış, davacı vekilinin eldeki davayı ikame ettiği tetkik edilmiş, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda/ek raporda özetle:dava konusu başvuru ile davacının dayanak markaları arasında, başvuru konusu marka kapsamında reddine karar verilen tüm emtialar yönünden karıştırılma ihtimali bulunduğu, davalı tarafın “…” markalarının sektörel anlamda bilinir olduğu kanaatine varılabileceği, bu durumun da işaretler arasında tespit olunan karıştırılma ihtimalini kuvvetlendiren bir sonuç meydana getirdiği, somut olayda kötüniyet iddialarının somutlaştırılmadığı, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun/ek raporunun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun/ek raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirmenin nihai olarak mahkememizce yapılacağı anlaşılmakla yeni heyetten rapor alınması veya mevcut bilirkişi heyetinden yeniden ek rapor alınması yoluna gidilmemiştir.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;
Davalı Markası Örnek Davacı Markaları

Taraf markalarının emtia kapsamları incelendiğinde, dava konusu yapılan markanın kapsamında yer alan 06. ve 19. sınıftaki hizmetlerin tamamı, davalının dayanak markalarının kapsamında yer alan altı çizili ve koyu olarak gösterilmiş mallarla/hizmetlerle aynı veya benzer olduğu anlaşılmıştır. Şu hâlde SMK 6/1 maddesi yönünden tescil engellerinde aranan karıştırılma ihtimali de belirtili emtialar yönünden gerçekleşmiştir. Devamla;
Davalının markasının incelenmesinde; dava konusu …+şekil ibareli marka şekli unsur da barındıran kelime+şekil markasıdır. “w-i-n-a-s” şeklinde beş harften oluşan ibare dilimizde bilinen bir anlama haiz değildir. Söz konusu sözcük “w” harfinin dilimizde “v” gibi telaffuz edilmesi nedeniyle “vi-nas” şeklinde iki heceli telaffuz edilecektir. Markada kenarları birbirine yaslanmış iki “A” harfini çağrıştıran bir şekil unsuru da yer aldığı anlaşılmaktadır.
Davacının markalarının incelenmesinde; davacı markalarının ise “… …, … PVC PENCERE-KAPI-PANJUR SİSTEMLERİ ”akıllı pencere”, …, ” vb şekillerde olduğu, tamamında yine “…” harflerinin bulunduğu, beş harfli ve “vin- sa” şeklinde telaffuz edilen, dilimizde bilinen bir anlamı olmayan “WINSA” kelimesinin esas unsur olarak kullanımı ile oluşturulmuş markalar olduğu anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. taraf markaları bütün olarak karşılaştırıldıklarında ilk üç harflerinin birebir aynı, son iki harflerinin ise birbiri ile yer değiştirilmiş (…-sa) şeklinde yaratıldıkları; işaretler arasında özellikle aynı harf dizilimleri ve harflerden oluşan bir sözcükten kaynaklı görsel ve yine bu dizilimlerden kaynaklı olarak ise işitsel açıdan yüksek düzeyde bir benzerlik bulunduğu, dava konusu markadaki şekil unsuru, görsel anlamda oluşan bu benzerliği, ortadan kaldırmadığı, zira şekil ve sözcüklerin birleşimi ile oluşturulan markalarda, tüketici algısında esas olan sözcük unsuru olacağından, daha akılda kalıcı unsur da sözcüğün kendisi olacağı, tüketicinin, günlük yaşantıda, markaları her zaman yan yana görme ihtimalinin bulunmadığı göz önüne alındığında, işaretleri sözcük unsurları ile tanımlayacak olup, işaretleri oluşturan bu sözcükler arasındaki benzerlik düzeyinin, tüketici algısında birbirleri yerine geçmeleri, birbirlerini anımsatmaları mümkün görüldüğü, her ne kadar “…” kelime kökünün özellikle “Windows” (pencere) ibaresinin kısaltımı olarak ticaret hayatında yaygın bir kullanımı var ise de bu yaygın kullanımın her koşulda anılan ibareyi zayıf nitelikte bir unsur olarak algılanmaya yöneltmediği, kaldı ki bir an için “…” ibarelerindeki ortaklığın zayıf ayırt edici unsurdan kaynaklı bir ortaklık olduğunun kabulünde dahi, her iki taraf markasında da yer alan ek unsurların ayniyet düzeyindeki benzerliği karşısında işaretlerin birbirlerinden yeterince uzaklaşmadıkları; dolayısıyla her iki markanın da bütünsel olarak benzediği anlaşılmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, dava konusu marka ile davacının itirazlarına dayanak yaptığı markaları arasında, dava konusu markanın kapsamındaki 16. ve 19. sınıftaki emtiaların tamamı bakımından, tüketici kitlesinin niteliğine rağmen emtiaların ve işaretlerin yüksek düzeyli benzerliği nedeniyle karıştırılma ihtimalinin mevcut olduğu; davalı tarafın işlem dosyası kapsamında özel olarak tanınmışlık düzeyinin tevsiki için reklam yatırımları, bayi ağı, satış rakamları, medya haberleri vb. delilleri ibraz etmiş olduğu; söz konusu deliller kapsamında davalı markalarının belirli bir tanınmışlık düzeyine ulaştığı, davalının sektöründe sahip olduğu bu tanınmışlığın, yine taraf markaları arasında tespit olunan karıştırılma ihtimalini arttıran bir sonuç meydana getirdiği, davacının kötüniyetli hareket ettiğine ilişkin somut veriler dosya kapsamında bulunmadığı, özellikle taraf markaları arasında benzerlik ve karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı dikkate alındığında soyut iddiadan öteye gitmeyen beyanlardan hareketle “dava konusu başvurunun kötü niyetli olduğu” yönünde kanaate ulaşılması mümkün olmadığı, davalı şirketin markasını kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, davacı veya iyi niyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacına ilişkin herhangi bir olgu ve olay gözlemlenemediği anlaşılarak davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 44,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 14,90-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair, verilen karar hazır olan taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 15/06/2021

Katip … Hakim …
¸ ¸