Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/268 E. 2021/103 K. 08.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2019/268 Esas – 2021/103 Karar
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/268
KARAR NO : 2021/103

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 11/07/2019
KARAR TARİHİ : 08/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkilinin … sayılı “…” ibareli başvurusunun … sayıl “…” markası nedeniyle reddine karar verildiğini, müvekkilinin … sayılı markalarının sahibi olup 2007 yılından bu yana aktif olarak “…” markalarının kullanmakta olduğunu, kurum tarafından verilen kararın hatalı olduğunu, “…” markasının müvekkili ile özdeşleşmiş bir ibare olduğunu, 43. Sınıftaki hizmetlerde davalı yana ait olan markanın direkt müvekkili markaları ile ilişkilendirileceğini, müvekkilinin 12 yıldır bilfiil kullandığı markaları için kazanılmış hakkının bulunduğunu, markasının kullanım sonucunda ayırt edici hale getirdiğini, ciddi çalışmalar, pazarlama ve harcamalar yaptığını, müvekkilinin bu şekilde seri marka yarattığını, davalının işletmesi dahi olmadığını, bu nedenle davalı taraf markasının da müvekkili markaları ile ilişkilendirileceğini ve buna bağlı olarak davalı taraf lehine haksız yarar sağlayacağını, davalının “…” esas unsurlu bir markayı almak istemesinin, müvekkiline ait “…” esas unsurlu marka başvurusunun reddedildiği, 43. Sınıf hizmetlerin müvekkilinin faaliyet alanı olduğunu, ortalama dikkat ve özendeki tüketicinin tamamına yakınını müvekkiline ait markaları hatırlayacaklarını, dolayısıyla markadaki “…” ibaresinin karıştırılma açısından esas unsur olduğunu, müvekkilinin 12 yıldan beri “…” markasının 43. Sınıf hizmetlerde kullandığını ve sektörel bazda kendisine ait hale gelmesini sağladığını, müvekkili markasının 43. Sınıf hizmetlerde ayırt edicilik kazanması nedeniyle … sayılı “…” marka başvurusunun reddedilemeyeceğini iddia ederek … sayılı kararın iptali ve … sayılı ret gerekçesi markanın 43. Sınıfta hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı Türk Patent ve Marka Kurumu vekili cevap dilekçesiyle; …, …, … sayılı markaların sonraki tarihli olmaları nedeniyle değerlendirmede dikkate alınamayacağı, davalının markası ile davacının itiraza mesnet markalarının tüketiciler nezdinde karıştırılabilecek düzeyde benzer olmadıklarını, davalı markasının tek kelimeden oluştuğunu ve esas unsurunun doğal olarak “…” ibaresi olduğunu, davacının markalarında ise hiçbir zaman “…” ya da “…” ibaresinin tek başına kullanılmadığını, davacı markalarının esas unsurunun “…” ibaresi olduğunu, davalının markasının okuyan veya gören ortalama dikkate sahip ve işaretleri yan yana karşılaştırma imkanı olmayan kişinin zihnindeki intiba, davacıya ait markaların bıraktığı intiba ile aynı olmadığını, bu nedenle işaretler arasında görsel, işitsel veya kavramsal bir benzerliğin mevcut olmadığını, davacının … sayılı markasının ise tescilinin önceki markanın varlığı karşısında mümkün olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı asil davaya cevap vermemiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davacı başvurusunun reddiyle ilgili verilen YİDK kararının 5/1-ç maddesi gereğince yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve davalı adına tescilli … sayılı markanın 6/1 maddesi kapsamında hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
TÜRKPATENT’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; dava konusu …’S ibaresinin 43. Sınıf hizmetlerde tescili amacıyla 07.05.2018 tarihinde gerçekleştirildiği görülen … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında … sayılı marka nedeniyle 5/1-ç maddesi uyarınca reddine karar verildiği, anılan ret kararına karşı kararın kaldırılması ve tescil işlemlerinin devamı için itirazda bulunduğu görülen davacı yanın itirazlarını değerlendiren Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 17.05.2019 tarih ve … sayılı kararıyla; “… başvuru numaralı “…” ibareli başvurunun … sayılı marka ile aynılık veya ayırt edilemeyecek kadar benzerlik gerekçesiyle reddine yönelik karara karşı yapılan itiraz incelenmiştir. Yapılan inceleme sonucunda, başvuru konusu markada münhasıran yer alan “…” ibaresinin ret gerekçesi markada asli bağımsız ayırt edici unsur olarak yer alması nedeniyle işbu başvuru ile ret gerekçesi markaların ayırt edilemeyecek kadar benzer markalar olduğu kanaatine varılmıştır. Ayrıca reddedilen hizmetlerle aynı veya aynı türdeki hizmetlerin ret gerekçesi markanın kapsamında bulunduğu tespit edilmiştir. Dolayısıyla başvuru hakkında 5/1-ç bendi uyarınca verilen ret kararı yerinde görülmüş ve başvuru sahibinin itirazının reddi gerekmiştir. Başvuru sahibi kazanılmış hak iddiasında bulunmuş olsa da başvuru sahibi adına önceden tescilli olan ret kararı kapsamındaki hizmetleri içeren markalarda “…” ibaresini bir bütün olarak içermemesi nedeniyle kazanılmış hak iddiası haklı görülmemiştir.” şeklinde karar tesis edildiği ve YİDK kararlarının davacı Şirket’e 20/05/2019 tarihinde tebliğ edildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 11/07/2019 tarihinde açıldığı anlaşılmış, davacı vekilinin eldeki davayı ikame ettiği tetkik edilmiş, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen ve ek raporunda özetle: YİDK karar iptali bakımından dava konusu … sayılı marka ile ret gerekçesi … sayılı markanın 43. Sınıfta aynı tür emtiaları kapsadığı, yine markaları oluşturan işaretlerin ise ayırt edilemeyecek düzeyde benzerlik kriterini aşamadığı, hükümsüzlük talebi bakımından ise davalı yana ait … sayılı marka ile davacı markaları arasında aynı, aynı tür ya da benzer emtiaların mevcut olduğu, ancak rapor kapsamında ayrıntılı olarak izah olunan sebepler çerçevesinde 43. Sınıf 01. Alt grubu olan “yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” bakımından, işaretler arasındaki benzerlik düzeyinin karıştırılma ihtimaline neden olmayacağı, bununla birlikte davalı markasında yer alan 43. sınıftaki ““geçici konaklama hizmetleri, geçiçi konaklama ile ilgili rezervasyon hizmetleri, düğün salonu kiralama hizmetleri, konferans ve çeşitli toplantılar için yer sağlama hizmetleri. gündüz bakımı (kreş) hizmetleri. Hayvanlar için geçici barınma sağlanması hizmetleri” bakımından ise taraf markaları arasında, yine rapor kapsamında izah olunan sebepler nedeniyle, karıştırılma ihtimalinin mevcut olduğu, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun ve ek raporun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirmenin nihai olarak mahkememizce yapılacağı anlaşılmakla yeni heyetten rapor alınması veya mevcut bilirkişi heyetinden yeniden ek rapor alınması yoluna gidilmemiştir.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
6769 sayılı SMK’nın 5/1-ç bendi “Aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetlerle ilgili olarak tescil edilmiş ya da daha önceki tarihte tescil başvurusu yapılmış marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer işaretler.” tescil edilemeyeceği hükmünü amirdir. Bu düzenleme marka hukukuna hakim olan öncelik ve bir markanın tek bir sahibi olması ilkelerini ifade eder. Böylece daha önce tescil edilmiş veya başvurusu yapılmış bir markanın aynı veya ayırt edilmeyecek kadar benzerinin, aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetler için bir başkası adına mükerrer tesciline engel olunması amaçlanmıştır. Aksi halin bir markanın birden fazla kişi tarafından kullanılmasına ve halkın yanıltılmasına neden olacağı kabul edilmiştir. Bu hususu TürkPatent tescil sürecinde, kendiliğinden dikkate almakla yükümlüdür.
Başvuruya konu markanın (işaretin) daha önce tescil edilmiş (veya başvurusu yapılmış) marka ile aynı olması, karşılaştırılan markaların (işaretlerin) özdeş, farksız, tıpa tıp taklit, aynen veya bire bir kopya olmalarını ifade eder. Aralarında küçük de olsa farlılık bulunan markalar ise aynı sayılamazlar. Ancak markaların farklı büyüklükte olması veya sözcük markalarının yazı karakterinin (el yazısı, büyük-küçük harf) veya yazı tipinin (Times New Roman, Arial, Comic Sans MS gibi) farklılaştırılması aynı olma durumunu etkilemez.
Ayırt edilemeyecek kadar benzerlik ise, karşılaştırılan markalar aynı olmamakla birlikte, orta düzeydeki alıcıda bıraktığı genel izlenimlerinin hemen hemen aynı olmasıdır. Bir başka deyişle, markalar arasındaki farklılık o kadar önemsizdir ki, müşteri kitlesi nezdinde markalar yazılış, okunuş, görsel veya işitsel olarak aynı imiş gibi algılanırlar.
Ancak 6769 sayılı SMK’nın 5/1-ç maddesindeki tescil engelinin varlığı için sadece başvuru ile önceki markaların aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olması yeterli değildir. Aynı zamanda başvuru ve önceki markanın kapsadığı mal ve hizmetlerin de aynı yada aynı tür olması zorunludur. Bu iki koşulun birlikte gerçekleşmesi durumunda yasa koyucu halkın bu iki markayı karıştırma ihtimalinin bulunduğunu kabul etmiştir. Bu nedenle, TürkPatent ayrıca karıştırma ihtimalinin var olup olmadığı üzerinde durmaksızın başvuruyu ret edecektir. Başvuru ve redde mesnet markanın kapsamındaki mal veya hizmetlerin bire bir örtüşmesi bir diğer söyleyişle özdeş olması halinde ayniyet mevcuttur. Aynı tür kavramı ise, kural olarak aynı sınıfın aynı alt gurubu içinde bulunmayı ifade eder. Marka Tescil Başvurularına Ait Mal ve Hizmetlerin Sınıflandırmasına İlişkin 2002/3 sayılı Tebliğin 5 ve 7. maddeleri anılan ilkeyi açıkça ifade etmektedir. Bununla birlikte sınıflandırma Nice Anlaşmasının 2. maddesinde vurgulandığı üzere, tescil edilmiş herhangi bir markanın koruma kapsamının belirlenmesi bakımından bağlayıcı değildir.
Ayırt edilemeyecek kadar benzerlikten söz edilebilmesi için başvuru konusu işaret ile redde mesnet markalar arasında ortalama tüketici ve yararlanıcılar nazarıyla bakıldığında hiçbir araştırma ve herhangi bir inceleme yapılmasını gerektirmeyecek derecede açık ve net biçimde iltibasın ortaya çıkmasının kesin olarak öngörülebilir olması gerekir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Tarafların emtia gruplarına bakıldığında, davacı marka başvurusu ile ret gerekçesi markanın 43.sınıf: yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. geçici konaklama hizmetleri, geçiçi konaklama ile ilgili rezervasyon hizmetleri, düğün salonu kiralama hizmetleri, konferans ve çeşitli toplantılar için yer sağlama hizmetleri. gündüz bakımı (kreş) hizmetleri. Hayvanlar için geçici barına sağlanması hizmetleri bakımından 5/1-ç maddesi kapsamında aranılan düzeyde aynı- aynı tür olduğu anlaşılmıştır.
Bu çerçevede taraf markaları kapsamlarında aynı – aynı tür bir emtia ilişkisinin varlığı tespit olunduğundan, işaretler bakımından da ayrıca bir değerlendirme yapıldığında:
Davacının markasının incelenmesinde; dava konusu başvuru ele alındığında başvurunun hiçbir şekil veya renk unsuru içermeksizin “…” kelimesine apostrof işareti ile eklenmiş bir “s” harfinden meydana geldiği anlaşılmıştır.
Ret gerekçesi markalarının incelenmesinde; ret gerekçesi markanın ise şeklinde yine “…”, apostrof işareti ve “s” harfini bir bütün olarak içerdiği, tek farkında “s” harfi ve “apostrof” işaretinin yer değiştirmesi ve ilk “o” harfinin çatal görseli ile birlikte stilize edilerek “çatal batırılması suretiyle kaldırılmış algısı yaratır nitelikte olduğu anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede; başvuru ve redde mesnet marka arasında ilk bakışta hiçbir inceleme ve araştırma yapmayı gerektirmeyecek şekilde ayırt edilemeyecek bir benzerliğin olmadığı, davacı markasının kelime markası olduğu, redde mesnet markanın ise kelime+şekil markası olduğu, bu durumda ilk bakışta genel görünüm itibariyle hedef tüketici kesiminin davacı konusu mal/hizmet sınıfları göz önünde bulundurulduğunda başvuru ve redde mesnet marka arasında hiç bir inceleme ve araştırma yapmayı gerekli kılmayacak şekilde bağlantı kurulma ihtimali de dahil iltibas ihtimalinin var olduğunun ve karıştırılmanın yaşanacağının söylenmesinin mümkün olmadığı, 5/1-ç anlamında aynı/ayırt edilemeyecek kadar benzer olmadıkları, zira 5/1-ç maddesi kapsamında yapılacak kıyaslama da markalarının ayırt edilmelerine imkan verecek herhangi bir farklılıktan yoksun olmaları ve işaretler arasındaki benzerliğin tartışmasız olması gerektiği, somut olayda ise başvuru ve redde mesnet marka ile karşılaşan ortalama seviyedeki tüketici kitlesinin ilk bakışta bütün olarak bıraktığı izlenim açısından hiçbir inceleme ve araştırma yapılmasını gerektirmeyecek derecede benzerlik olmadığı ortalama tüketicinin bu markası 5/1-ç maddesi çerçevesinde karıştırmasının ve ayırt edilemeycek derecede benzer bulunması mümkün olmadığı, başvurudaki farklılıklar nedeniyle redde mesnet marka arasında benzerliğin iltibasa yol açıp açmayacağının ayrıca inceleme yapılmasını gereksiz kılacak derecede güçlü ve açık olmadığı, başvuru ve redde mesnet marka arasında sescil benzerlik olsa da; redde mesnet markadaki farklı şekil unsuru itibariyle görsel olarak birbirlerinden farklılaştıkları, bu sayede ayrı işaretler olarak ortalama yararlanıcılar ve tüketiciler bakımından anlaşılabilir hale geldikleri, bu nedenle mutlak red nedenine dayalı olarak yapılacak bir inceleme olmadığı açıklanan nedenleri ile neticeten davanın YİDK talebi yönünden tümden kabulü ile; TPMK YİDK’nın … sayılı kararının iptaline karar vermek gerekmiştir.
Hükümsüzlük talebi yönünden değerlendirme yapıldığında ise; dava konusu marka kapsamında 43. sınıfta yer alan hizmetlerin tamamı davacı yanın önceki tarihli bir kısım markasında aynı sınıfta yer alan hizmetler ile aynı veya aynı tür; 30. sınıfta yer alan bazı mallar ile benzer nitelikteki hizmetlerdir. Zira özellikle pastacılık mamulleri, kahve – kakao esaslı içecekler, tatlılar, çikolatalar, dondurmalar gibi birtakım gıda ürünleri arasında da bir bağlantının mevcut olduğu, zira günümüzde yiyecek ve içecek hizmeti sunan kafe, restaurant, bar, lokanta gibi faaliyet gösteren işletmelerin, bu mahiyette ilgili ürünlerin de satışını gerçekleştirdiği bilindiğinden yargı kararları da gözetilerek anılan emtialar bazında da bir benzerlik bulunduğu anlaşılmaktadır.
Emtialar arasındaki bu ilişkinin iltibas ihtimali yaratıp yaratmadığı hususunun tespiti, işaretler yönünden bir değerlendirme yapılmaksızın mümkün olmadığından aşağıda markaları oluşturan işaretlerin de ayrıca değerlendirilmesi gerekmektedir.
TÜRKPATENT sicil kayıtlarında “…” ibaresini içerir şekilde 30 ve 43. sınıfta var olan tesciller/başvurular incelendiğinde de işbu raporun hazırlandığı tarih itibariyle 160’dan fazla marka kaydının sicilde “…” ibaresini ön ses olarak, 400’den fazla kaydın ise bütün içerisindeki asli unsurlardan biri olarak içerecek şekilde mevcut olduğu, bu markaların bir kısmının her iki taraf markasından da evvelki tarihli olduğu, bir kısmının ise sonraki tarihli oldukları, başka bir ifadeyle “…” ibaresini taşıyan çok sayıda markanın bir arada var oldukları, sicil kayıtlarının da “…” ibaresinin “pişirme, yemek yapma, aşçı” gibi anlamları nedeniyle genel anlamda “gıda ürünleri” ve “yiyecek ve içecek sağlanması” hizmetlerinde ve hatta “pişirme amaçlı ev ürünlerinde” bile yaygın tercih edilen bir işaret olduğu algısını desteklediğini, ortalama tüketicinin de bu nedenle anlamını bildiği, bu itibarla ilgili sektörler bakımından ayırt edici vasfı zayıf ve kimsenin tekeline bırakılmaması gereken bir işaret olduğu anlaşılmaktadır.
Bu kanaat çerçevesinde ise davacı yanın markalarına sair unsurları itibariyle herhangi bir şekilde yanaşmayan ve davacı markalarından ticari anlamda imaj transferine sebep olmayacak bir şekilde “…” ibaresi içerir kullanımlara/başvurulara davacı yanın katlanma yükümlülüğünün bulunduğu, zira bu ibarenin “yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” açısından daha en baştan zayıf ayırt ediciliği bulunan bir marka olduğu değerlendirilmektedir.
Ancak aynı değerlendirmenin başvuruda yer alan 43. sınıfın diğer alt gruplarındaki hizmetler bakımından yapılması ise anılan ibarenin, diğer alt gruplardaki hizmetler ile aynı şekilde ilişkilendirilebilecek bir anlamının bulunmaması ve yine ilgili sektörlerde bu denli yaygın bir kullanımının mevcut olmaması nedeniyle mümkün olmayacaktır.
Her ne kadar taraf markaları başvuruda yer alan 43. sınıf hizmetlerin tamamı bakımından aynı ya da benzer iseler de markalardaki ortak unsur olan “…” ibaresinin 43. sınıf “yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” alt grubu bakımından sektör kullanımına açık bir ibare olarak değerlendirilmesi gerekliliği kapsamında, ilgili ortalama tüketicinin de salt bu ibarelerdeki ortaklık nedeniyle işaretler arasında bir bağlantı kurmayacağı, markalar arasında bu ibareden kaynaklı oluşan görsel, işitsel ve kavramsal benzerliğe rağmen davacı yanın markalarının “…” veya “…” şeklinde bir bütün oluşu göz önüne alındığında, dava konusu marka ile karşı karşıya kalan tüketicinin bu markayı davacı yanın önceki tarihli markaları ile iktisadi anlamda ilişkilendirmeyeceği gibi önceki markaların bir serisi olarak da algılamayacağı, bu yönde algılamasına neden olacak şekilde bir yanaşmanın taraf markaları arasında mevcut olmadığı, sektör kullanımına açık olması gereken, başka bir deyişle sektörde yer alan tüm aktörlerin eş düzeyde kullanabilecekleri yaratılmamış, özgün olmayan ve sektöre ait olan bir ibarenin, aynı veya ayırt edilemeyecek derecede benzer özellikler taşımadıkları sürece birbirleri ile ilişkilendirilmeyecekleri, bu nedenle 43. sınıf “yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” bakımından iltibas ihtimalin somut olayda bulunmadığı; bununla birlikte 43. sınıfta yer alan “geçici konaklama hizmetleri, geçiçi konaklama ile ilgili rezervasyon hizmetleri, düğün salonu kiralama hizmetleri, konferans ve çeşitli toplantılar için yer sağlama hizmetleri. gündüz bakımı (kreş) hizmetleri. Hayvanlar için geçici barınma sağlanması hizmetleri” bakımından ise aynı kapsamda bir değerlendirme yapılamayacağı, bu hizmetler bakımından “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin daha yüksek olacağı, dolayısıyla davacı yanın “…, …” gibi markaları ile benzer şekildeki dava konusu “…” ibaresi ile aynı hizmetlerde karşı karşıya kalan tüketicinin, önceden bildiği ve tanıdığı davacı markaları ile dava konusu marka arasında iktisadi – idari anlamda bir ilişki kurabileceği, salt bu hizmetler bakımından taraf markaları arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olduğu anlaşılmış, davalı tarafa ait davalı tarafa ait … kod nolu “…’+ŞEKİL” ibareli markanın 43. Sınıfta bulunan “gündüz bakımı (kreş) hizmetleri. Hayvanlar için geçici barınma sağlanması hizmetleri.” bakımından hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar vermek gerekmiştir.
Tüm dosya kapsamına göre gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın kısmen kabulü ile
YİDK iptal talebi yönünden;
TPMK YİDK nın … sayılı red kararının iptaline,
Hükümsüzlük talebi yönünden;
Davalı tarafa ait … kod nolu “…’+ŞEKİL” ibareli markanın 43. Sınıfta bulunan “gündüz bakımı (kreş) hizmetleri. Hayvanlar için geçici barınma sağlanması hizmetleri.” bakımından hükümsüzlüğünü ve sicilden terkinine,
Fazlaya dair istemin reddine,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 44,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 14,90-TL’nin davalılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL maktu ücreti vekâletin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü gösterilen 2.194,80-TL yargılama giderinin takdiren 3/2’si olan 1.463,20-TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, bakiye giderin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair verilen karar, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup, usulen anlatıldı. 08/04/2021