Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/263 E. 2021/395 K. 30.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/263
KARAR NO : 2021/395

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 08/07/2019
KARAR TARİHİ : 30/11/2021

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkilinin “… …” markasının 2002 yılından bu yana faaliyette olduğunu, gerek yurt içinde gerekse de yurt dışında yüzlerce mağazasıyla aktif ve tanınmış bir marka olduğunu, Türkiye’nin dört bir yanında ve birçok kıtada 200’den fazla ayrı şubede kullanıldığını, davalı yanın “… … …” ibareli başvurusuna karşı müvekkili adına yapılan başvuruların haksız olarak reddedildiğini, müvekkili markalarının 43.sınıfta yer alan malları ile itiraz edilen markanın eşya listesinde yer alan malların birebir aynı olduğunu, davalının kötü niyetli olduğunu, müvekkili markalarının tescilli olduğu sınıfta markasını tescil ettirmesinin haksız rekabet yaratmak ve müvekkili markasından yarar elde etme amacı taşıdığını, “… …” esas ibareli müvekkili markasının ürünlerini gören, bilen tüketicinin “… … …” markası ile sunulan malları da müvekkili markaları ile ilintilendirebileceğini ve karıştıracağını, davalı markasının müvekkili markaları ile ayırt edilemeyecek derecede benzediğini ve iltibas oluşturduğu, karşılaştırılan markalarda kullanılan renklerin de aynı olduğunu, “…” ve “…” ibarelerinin yerlerinin değiştirilmiş olmasının davalı markasına ayırt edicilik katmadığını, markaların esas unsurlarının ayırt edilemeyecek derecede aynı olduğunu ve anlamsal, terimsel, biçimsel, görünüş, işitsel ve sessel olarak ilk bakışta tüketicide uyandırdığı etki bakımından aynı olduğunu, tüm bu hususların itiraza konu markanın reddi için yeterli bir sebep olduğunu da iddia ederek; Türk Patent ve Marka Kurumu’nun 06.05.2019 tarih ve 29822383–2018/14907/E.2019-OE-193084 sayılı YİDK kararının iptaline, davalı adına tescil başvurusu yapılmış olan 2018/14907 başvuru numaralı markanın yarattığı haksız rekabetin tespiti ile işbu markanın tescil edilmesi halinde iptaline ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, davalı yanın “… … …” ibareli başvuru markası ile davacının iltibas tehlikesi bulunduğunu ileri sürdüğü … … ibareli itiraz markalarının karşılaştırıldığında, ortalama tüketici nezdinde markalar arasında görsel, işitsel, kavramsal düzeyde ilişkilendirilme ihtimali de dahil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzerlik bulunmadığını, davalı markasını okuyan veya gören ortalama dikkate sahip ve her iki işareti yan yana karşılaştırma imkanı olmayan kişinin zihnindeki intibanın, davacıya ait markanın bıraktığı intiba ile aynı olmadığını, söz konusu iki marka örneğinin, aynı firmanın markası/serisi gibi algılanabilecek nitelikte olmadığını ve markaların karıştırılamayacağını, dava konusu başvurunun asli ve marka algılaması yaratan baskın unsurunun ‘’…’’ ibaresi olduğunu, söz konusu ibarenin ‘’…-…’’ yardımcı unsurlarının eklenmesiyle birlikte bir bütün olarak bambaşka algılanan bir marka halini aldığını, davacı yanın kötüniyet iddiasını ise somut bilgi, belge ve delil ile ispatlayamadığından bu hususta yapılan itiraza da itibar edilemeyeceğini beyan ederek; TÜRKPATENT Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu kararının iptali istemini reddine ve davacı yanın aleyhe olan sair istemlerinin reddedilmesini talep etmiştir.
Davalı şahsın davaya cevap vermediği görülmüştür.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının 6769 sayılı SMK 6/1, 3, 4, 5, 6, 9 maddeleri kapsamında yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; davalı … tarafından … … … markasının “43.sınıf: 43/01 Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. 43/02 Geçici konaklama hizmetleri, geçici konaklama ile ilgili rezervasyon hizmetleri, düğün salonu kiralama hizmetleri, konferans ve çeşitli toplantılar için yer sağlama hizmetleri. 43/03 Gündüz bakımı (kreş) hizmetleri. 43/04 Hayvanlar için geçici barınma sağlanması hizmetleri.”ni kapsayacak şekilde tescili için 15.02.2018 tarihinde başvuruda bulunulduğu, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından başvurunun incelenerek, 12.03.2018 tarih ve 296 sayılı Resmi Marka Bülteninde ilanına karar verildiği, davacı … … Yatırım Ticaret A.Ş. tarafından söz konusu yayına “…” ibareli markanın gerekçe gösterilerek itiraz edildiği, itirazı inceleyen Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından itirazın reddine karar verildiği, ilgili dairenin bu kararına, davacı tarafından Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu nezdinde itiraz değildiği, 06.05.2019 tarih ve 2019-M-3862 sayılı YİDK kararı ile; “2018/14907 başvuru numaralı ve ‘… … …’ ibareli başvurunun ilanına yapılmış olan itirazın reddi yönündeki Markalar Dairesi Başkanlığı kararına karşı, başvurunun 2002 30240, 2003 25235, 2009 48752, 2009 63451, 2009 63452, 2011 34262, 2011 99552, 2013 26386, 2014 109700, 2014 71654, 2015 107895, 2016 64049, 2016 64055, 2016 73607 sayılı ve ‘…’ ibareli markalar ile karıştırılma ihtimali, tanınmışlık ve kötü niyet gerekçelerine dayanılarak 6769 s. SMK’nın 6 ncı maddesi uyarınca reddedilmesi talebiyle yapılan itiraz incelenmiştir. Bilindiği üzere 6769 s. Kanun’un 6 ncı maddesi (1) inci fıkrası ‘’Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.’’ hükmüne amirdir. Bu bağlamda, bahsi geçen hüküm anlamında karıştırılma ihtimalinden söz edebilmek için öncelikle, iki koşulun birlikte var olması gerekmektedir. Bu iki koşuldan birincisi, tescili talep edilen markanın daha önceden tescilli ya da başvurusu yapılmış bulunan itiraz gerekçesi marka(lar) ile aynı ya da benzer olması, diğeri ise uyuşmazlığa konu markaların aynı ya da benzer/ilişkili mal ya da hizmetleri kapsamasıdır. Yargıtay içtihatları ve doktrince de benimsendiği üzere, 6769 s. Kanun’un ilgili hükmü anlamında markaların benzerliğini markanın bütünü itibariyle orta düzeydeki tüketici kitlesi üzerinde bıraktığı izlenim, tümüne hakim olan görünüş ve ayırt edici niteliğini ön plana çıkaran unsurlarında aramak gereklidir. Dolayısıyla, benzerlik değerlendirmesinde markanın sadece benzer olan unsurlarını ön plana çıkarıp bu unsurlara vurgu yaparak değerlendirme yapılması kadar, ön planda yer alan asli unsurların göz ardı edilerek farklılıklara vurgu yapılması da markanın temel fonksiyonlarına ve maddenin ruhuna aykırıdır. Bu nedenle, değerlendirmenin, markaların asli ve tali unsurlarının her biri dikkate alınarak, bu unsurların marka üzerindeki fonksiyonları ve hedef tüketici kitlesi üzerindeki etkileri dikkatli bir şekilde değerlendirilerek ve nihai olarak markanın bu unsurların tamamı ile birlikte ve bütünü itibariyle hedef tüketici kitlesi üzerinde bırakacağı etki dikkate alınarak yapılması gerekir. Bu çerçevede yapılan değerlendirme sonucunda, işbu başvuru ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markalar bütünüyle bıraktıkları izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimali dahil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzer bulunmamıştır. Bu nedenle, markalar arasında ilişkilendirilme/karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkmayacağı kanaatine varıldığından bu yöndeki itiraz yerinde görülmemiştir. Öte yandan, 6769 Sayılı SMK’nın 6/IV maddesi ‘Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.’ hükmüne amir iken aynı Kanun’un 6/V maddesi ‘’Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hallerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hali saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.’’ hükmüne amirdir. Somut olay açısından, itiraza konu başvurunun tescilinin 6769 Sayılı SMK’nın 6/IV ve 6/V maddeleri hükmünde belirtilen koşulların oluşmasına yol açacağı yönünde de bir kanaat oluşmadığından, tanınmışlık gerekçesine dayalı itiraz da haklı görülmemiştir. Avrupa Birliği Adalet Divanı Genel Mahkemesi’nin 01/02/2012 tarihli T-291/09 sayılı kararının 90. paragrafında, inceleme konusu işaretlerin aynı olması, kötü niyete ilişkin diğer faktörlerin hiçbirisi mevcut değilken, tek başına kötü niyetin varlığını ortaya çıkarmaz tespiti yapılmıştır. Bir diğer deyişle, kötü niyetle başvurusunun yapıldığı iddia edilen işaretle buna karşı öne sürülen itiraz gerekçesi markaların aynı (veya benzer) olması veya markaların benzer olduğu yönündeki iddia, tek başına başvurunun kötü niyetle yapıldığını ispatlamayacaktır. Kurul belirtilen tespiti paylaşmaktadır ve incelenen başvuruyu oluşturan işaretle itiraz gerekçesi markaların benzer olduğu iddiasını, tek başına, başvurunun kötü niyetle yapıldığı ispatlayan bir husus olarak kabul etmemektedir. İtiraz sahibinin, markaların benzer olduğu iddiasının ötesinde, kötü niyet hususunu ispatlar nitelikte herhangi bir kanıt sunmaması dikkate alındığında ve Kurul’da başvurunun kötü niyetle yapıldığı yönünde kanaat oluşmadığından kötü niyet gerekçeli itiraz haklı bulunmamıştır. Son olarak, her marka özgünlük derecesi, tasarımı, tescile konu mallar/hizmetlerin ve bu mal ve hizmetlerin tüketici grubunun özellikleri, markanın tescil kapsamındaki mal/hizmetler üzerindeki ayırt edici niteliği gibi unsurlar açısından kendine özgü özellikler taşıdığından ve ancak tüm bu unsurların birlikte değerlendirilmesi sonunda tescil başvurusuna ilişkin karar oluşturulabildiğinden dilekçede başka marka başvurularına ilişkin verilen kararların işbu itirazın değerlendirilmesinde dayanak gösterilmesi de haklı bulunmamıştır.” gerekçesiyle, ”Sayılan nedenlerle, işbu itirazın reddi gerekmiştir.” şeklinde karar verildiği anlaşılmıştır.
Dava konusu YİDK kararının davacı şirkete 13/05/2019 tarihinde tebliğ edildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 08/07/2019 tarihinde açıldığı anlaşılmış, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda özetle:2018/14907 sayılı “… … …” ibareli davalı markası ile “… …” ibareli davacı markası arasında başvurunun kapsadığı 43. Sınıftaki hizmetler bakımından iltibas tehlikesi bulunmadığı, davacının “… … …” markasının gerçek hak sahibi olduğu iddiasının ispatlanamadığı, davacının “… … …” markasının tesciline engel teşkil edebilecek mahiyette üstün fikri ve sınai hak sahibi OLMADIĞI, davacının … … ibareli markasının Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamında tanınmış marka olduğu iddiasının ispatlanamadığı, davacının … … ibareli markasının ülkemizde tanınmış marka olduğu, ancak somut olayda taraf markaları arasında benzerlik olmadığından tanınmışlıktan kaynaklı tescil engeli bulunmadığı, davalı marka başvurusunun kötü niyetle yapıldığı iddiasının ispatlanamadığı, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun ve ek raporun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun ve ek raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirme nihai olarak mahkememizce yapılacağından yeniden rapor alınmasını gerektirir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Davalı Markası Davacı Markaları

Tarafların emtia gruplarına bakıldığında; 2014 71654 sayılı … … MAGAZİN markası dışındaki davacı markalarının tamamı 43. Sınıfta tescilli olduğu, yani taraf markalarının hizmet listeleri, çekişme konusu 43. Sınıf itibariyle aynı/aynı tür hizmetlerden oluştuğu anlaşılmaktadır. Emtia kapsamları bakımından 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi kapsamında benzerlik ve iltibas ihtimali bulunduğu görülmektedir. Şu hâlde, SMK 6/1 maddesi yönünden tescil engellerinde aranan şartlardan biri belirtili emtialar yönünden gerçekleşmiştir.
Davalının markasının incelenmesinde; markada, … ibaresi üstte, … … ibaresi altta yer alacak şekilde kırmızı renkte, düz büyük harflerle yazılmış … … … ibaresinden oluştuğu, markada herhangi bir şekil unsuru bulunmadığı, markadaki … kelimesinin “salon” anlamına geldiği, anlaşılmaktadır.
43. sınıfı kapsayan davacı markaları incelendiğinde ise; … … ibaresinden ve/veya bu ibareye eklenmiş “geleneksel fast food”, “mahalle”, “fırın”, “world’s favorite bakery cafe”, “bakery cafe” ibarelerinden oluştuğu, markaların bir kısmında … … ibaresi kırmızı renkte, yuvarlak formda ve küçük harflerle yazılmış olup; İ harflerinin noktaları oldukça büyük ve vurgulu şekilde yazıldığı, yine markaların bir kısmı yuvarlak kırmızı zemin üzerine yazılarak logo şekli yaratıldığı, davacı markalarının şekil ve kelime kombinasyonundan oluşan karma bir işaret olduğu, anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir.
Taraf markaları incelendiğinde, davacı markası “… DÜNYASI” ibaresinden, davalı markası ise “… … …” ibaresinden oluştuğu, davalı markasındaki … ibaresi ile markaların anlamsal bütünlüklerinin ve davacı markalarının görsel kompozisyonlarının yeterli ayırt ediciliği sağladığı, her iki markada da yer alan … ve … ibarelerinin, “ortak unsur” olması markalar arasında bağlantı kurulacağını kabule yeterli olmadığı, bu ibarelerin 43. Sınıftaki hizmetler bakımından çok sayıda firma tarafından farklı sözcük ve unsurlar eklenerek sıklıkla kullanılan sözcükler olduğu, “… …” şeklindeki yaygın pazarlama kalıbı, hizmet sektöründe herkesçe kullanılan bir tamlama olup, davacı markaları kullanımla ayırt edicilik kazandığı, bu nedenle markalar arasında iltibas eşiği oldukça yüksek olduğu, 2018/14907 sayılı “… … …” ibareli davalı markası ile “… …” ibareli davacı markaları arasında başvurunun kapsadığı 43. Sınıftaki hizmetler bakımından benzerlik ve iltibas tehlikesi BULUNMADIĞI, hem anlamsal, hem görsel hem de işitsel açıdan söz konusu markaların, işbu hizmetler itibariyle birbirlerinden yeterli düzeyde farklılaştıkları anlaşılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, davalı başvurusunun tescilli olduğu sınıflar ile davacıya ait markaların tescilli bulunduğu hizmet sınıfları aynı tür olsa da, tarafların marka olarak kullanmak istedikleri ibareler arasında SMK 6/1 maddesi anlamında bir benzerlik veya iltibas tehlikesinin bulunmadığı, zira başvuru markasındaki farklı ibarelerin davalı markasını yeterli ayırt ediciliğe kavuşturduğu, dava konusu başvuruda yer alan ve yukarıda açıklanan kelime unsurlarının, kullanılış şekli ile başvurunun davacı markalarından ayıt edilmesini sağladığı anlaşılmıştır. (Bknz. aynı yönde, Yargıtay 11. HD., 18/06/2019, 2018/2844 Esas ve 2019/4561 Karar; Yargıtay 11. HD., 18/06/2019, 2018/2844 Esas ve 2019/4561 Karar)
Davacı yanın, “… … …” ibaresi üzerinde gerçek hak sahipliği iddiasında bulunmuş olmakla birlikte; dosya kapsamında davacının 43. Sınıftaki çekişme konusu hizmetlerde, söz konusu markayı davalıdan önce tescilsiz marka olarak kullandığını ya da ibare üzerinde üstün hakkı olduğunu gösterir herhangi bir delil bulunmamaktadır. Davacı yanının sunduğu kullanım örnekleri ise tescilli … DÜNYASI markasının kullanımına ilişkindir. Açıklanan nedenlerle; somut uyuşmazlıkta davacının gerçek hak sahipliği iddiasının ispatlanamadığı kabul edilmiştir.
Dosya kapsamından davacının … … ibareli markasının, dava konusu marka başvurusunun yapıldığı tarih itibariyle ülkemizde, yoğun ve yaygın kullanıma konu olduğu anlaşılmaktadır. Ancak dosya kapsamında markanın, Birliğe üye bir ülkede maruf hale geldiğini, yani Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamında tanınmış marka olduğunu ispata yeterli ve elverişli delil bulunmamaktadır. Davacı şirketin ABD, Birleşik Krallık, Belçika, Almanya, İsveç, Kıbrıs, Kuveyt, Mısır, Katar, Ürdün, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerde … … şubesi açtığına ilişkin gazete haberleri ise, markanın bu ülkelerde bilinirliği haiz olduğunu ve ilgili tüketici kesimi nezdinde maruf hale geldiğini ispata yeterli değildir. Açıklanan nedenlerle; … … markasının Paris Sözleşmesi bağlamında tanınmış marka olduğu iddiasının ispatlanamadığı anlaşılmıştır.
Davacının ticaret unvanı … … YATIRIM TİCARET A.Ş. şeklinde olup, unvanın ayırt edici kısmı … … ibaresidir. Davalı marka başvurusu ise … … … şeklinde olup, davacının ticaret unvanı ile dava konusu marka farklı bütünsel açıdan ibarelerden oluşmaktadır. Bu kapsamda davacının ticaret unvanından kaynaklı üstün bir hakkının bulunmadığı kabul edilmiştir.
SMK 6/4,5 fıkralarının ancak markalar arasında fonetik, görsel, anlamsal benzerlik bulunması halinde uygulanabileceği, mahkememizce davalı markası ile itiraza mesnet davacı markaları fonetik, görsel, anlamsal bakımdan benzer bulunmadığına göre SMK 6/4,5 maddelerinin iş bu dava açısından uygulama alanı bulamayacağı, kötü niyet hususunda ispat yükü üzerinde bulunan davacı yanca davalının kötü niyetli davrandığına dair dosyaya yeterli delil ibraz edilemediği de gözetilerek neticeten davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 44,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 14,90-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalı TÜRKPATENT’e verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair, verilen karar hazır olan taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 30/11/2021

Katip … Hakim …
¸ ¸