Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/257 E. 2021/280 K. 22.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2019/257 Esas – 2021/280
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/257
KARAR NO : 2021/280

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 03/07/2019
KARAR TARİHİ : 16/09/2021
YAZILDIĞI TARİH : 11/10/2021

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkili firmanın … ibaresiyle eğitim sektöründe uzun yıllardır faaliyet gösterdiğini ve ortaya koyduğu emek-sermaye ile birlikte bu ibareyi ayırt edici hale getirdiğini, müvekkili şirketin “…” ibareli tescilli birçok markasının olduğunu ve söz konusu ibare üzerinde öncelik ve üstün hak sahibi olduğunu, davalı şirketin müvekkili markalarıyla aynı/türdeş mal ve hizmetlerde kullanılmak üzere … sayılı başvurusunun müvekkilinin önceki hak sahibi olduğu markalarla aynı/ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, söz konusu başvurunun kötüniyetli olarak yapıldığını ve bu nedenlerden ötürü söz konusu başvurunun hukuka aykırı olduğunu, davalı ibaresinin özgünlük ve ayırt edicilikten uzak olduğunu, davalı marka ibaresinin müvekkili markalarını taklidi niteliğinde olduğunu, davalı marka ibaresinin müvekkili markalarıyla 5/1-ç kapsamında aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, müvekkili markalarıyla dava konusu markanın hitap ettiği emtiaların aynı olduğunu, aynı şekilde yan yana kullanılabileceği gibi benzer kanallarla satışa arz edilebileceğini ve bu nedenle de tüketicilerin firmalar arası ekonomik bir bağın olduğunu da düşünebileceğini, müvekkili şirketin emek ve sermayesiyle “…” ibaresinin tanınmış hale geldiğini ve bu nedenle de aynı/benzer emtialar kapsamında korunmasına ek olarak benzer olmayan emtialar nazarında da korunmasının gerektiğini, müvekkili “…” ibaresinin tanınmış olmasının yanında ayrıca özgün bir marka olduğunu ve farklı emtialarda dahi tescilinin marka itibarına zarar vereceğini, müvekkili önceki markalarına rağmen davalı şirketin aynı işaretlerini kullanmasının kötü niyetli marka başvurusu yaptığını gösterdiğini, iddia ederek YİDK kararının iptali ve dava konusu markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, kurum tarafından alınan kararların usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesiyle; müvekkili şirketin “Amerikan …” markasını 2004 yılından beri kesintisiz kullandığını ve bu markada gerçek hak sahibi olduğunu, müvekkili markasının davacı markasıyla hiçbir suretle benzerlik teşkil etmediğini, … ibaresinin ayırt edici olmadığına dair birçok bilirkişi görüşleri ve mahkeme kararları olduğunu, uyuşmazlık kapsamında incelenen markaların aynı/benzer olduğunu kabul etmenin Marka Hukukuna ve hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacı tarafın … ibaresindeki tekel hakkı olduğunu kabul varsayımında dahi müvekkili markalarının esas unsurunun … olmaması nedeniyle iltibasın söz konusu olamayacağını, müvekkili şirketin kötüniyetli olmadığını belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının 6769 sayılı SMK 6/1, 3, 5, 6, 9 md kapsamında yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; 24.03.2018 tarihinde yapılan dava konusu marka başvurusunda41. Sınıfta tescil talebinde bulunulduğu; dava konusu marka başvurusunun yayımlanmasının üzerine davacı şirket tarafından, 6769 sayılı SMK m. 6/1,6/3, 6/4, 6/5, 6/6, 6/9 gerekçeleriyle yayıma itiraz edildiği, dayanak gösterilen benzer markalar; 98/007532, 98/004812, 2001 19865, 2004 05143, 2001 19842, 2004 05146, 2004 05144, 2004 01599, 2001 19843, 2001 21976, 2001 21975, 2001 21974, 2013 64047, 2015 08363, 2015 60024, 2017 25296, , 2004 29743, 2006 16282, 2003 26542, 2009 15749, 2009 15748, 2014 70635, 2015 36230, 2015 36239, 2015 36235, 2015 36233, 2015 36241, 2015 74065, 2015 99081, 2015 99087,2004/09135 numaralı markalar olduğu, itiraza ilişkin açıklamalar, dava aşamasındaki iddialarla aynı nitelikte olduğu, Markalar Dairesi Başkanlığı (MDB),davacı muterizin yayıma itiraz sebeplerini haksız bulduğu, söz konusu MDB kararına karşı başvuru sahibi tarafından itiraz edilmesi üzerine yapılan inceleme neticesinde dava konusu yapılan 09.05.2019 tarih ve … sayılı YİDK kararı ile; “…Son olarak, her marka özgürlük derecesi, tasarımı, tescile konu mallar/hizmetlerin ve bu mal ve hizmetlerin tüketici grubunun özellikleri, markanın tescil kapsamındaki mal/hizmetler üzerindeki ayırt edici niteliği gibi unsurlar açısından kendine özgü özellikler taşıdığından, ancak tüm bu unsurların birlikte değerlendirilmesi sonunda tescil başvurusuna tescil başvurusuna ilişkin karar oluşturabildiğinden ve her bir başvuruya ilişkin mümkün olan itiraz süreçlerinin yürütülüp yürütülmediği ve verilen kararın hangi aşamada, hangi gerekçeyle verildiği gibi hususlar farklılık arz ettiğinden, itiraz dilekçelerinde başka marka başvurularına ilişkin verilen kararların işbu itirazlar kapsamında yapılan değerlendirmede dayanak gösterilmesi de yerinde görülmemiştir.” şeklinde karar verildiği anlaşılmıştır.
Dava konusu YİDK kararının davacı şirkete 11/05/2019 tarihinde tebliğ edildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 03/07/2019 tarihinde açıldığı anlaşılmış, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda/ek raporda özetle:dava konusu başvuru ile davacının dayanak markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı, davacı tarafın SMK 6/5 yönündeki iddialarını somutlaştırmadığı, davacının kötüniyet iddialarının somutlaştırılmadığı, davacının dava konusu ibare üzerinde gerçek ve üstün hak sahipliğinin bulunmadığı, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun / ek raporun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun ve ek raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirme nihai olarak mahkememizce yapılacağından yeniden rapor alınmasını gerektirir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, …, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Davalı Markası Örnek Davacı Markası
Tarafların emtia gruplarına bakıldığında; dava konusu yapılan markanın kapsamında yer alan 41. Sınıftaki hizmetlerin tamamı, davacının dayanak markalarının kapsamında yer alan ve mallarla/hizmetlerle aynı veya benzer olduğu, belirtilen emtialar bakımından 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi kapsamında benzerlik bulunduğu görülmektedir.
Davalının markasının incelenmesinde; dava konusu … … ibareli markanın herhangi bir şekli unsur içermeyen kelime marka olduğu, söz konusu işaret ayırt ediciliğini bütünsel anlamda sağlamakta olup tek başına bir esas unsur ortaya çıkmadığı, “…” kelimesinin de söz konusu ibare içerisinde markasal bir algı yaratmadığı, marka içerisindeki kullanım biçimi itibariyle “…” ibaresinin ilgili tüketici kitlesi nazarında “yabancı dil ve kültürü” yönünde bir algı yaratmasının kaçınılmaz olacağı anlaşılmaktadır.
Davacının dayanak markalarında “…” ibaresi bulunmakla birlikte bütünsel izlenimde ayırt ediciliği zayıf olan bu ibarenin, markaların aynı/benzer olduğu 41. sınıftaki hizmetler için asli unsur olarak kabul edilmesi mümkün olmayacağı, ilgili tüketici kitlesinde markanın temel işlevi olan ayırt edicilik karşılanmamış olacağı için markasal bir etkiden de söz edilemeyeceği ayrıca, tanımlayıcı veya ayırt edici gücü zayıf olan bir ibareyi marka olarak seçen marka sahiplerinin aynı işaretlerin başka unsurlarla birlikte başkaları tarafından da tescil edilebileceğini en baştan kabul etmiş oldukları anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede; dava konusu marka ile davacının itirazlarına dayanak yaptığı markaları arasında, uyuşmazlık kapsamında taraf markaları arasında ortak unsur durumunda olan “…” ibaresiinin benzerlik tespit edilen hizmetler bakımından ayırt ediciliği zayıf olan bir ibare olduğu, bu durum karşısında başvuru ile davacı markaları arasında birbiri ile örtüşmeyen bileşenler karşısında işaret benzerliğinden söz edilmesi mümkün olmayacağı, ayrıca, zayıf bir işaretin marka olarak tercih edilmesi durumunda bu işaretin farklı unsurlarla birlikte tescil edilebileceği hususunun baştan kabul edilmiş olması karşısında da taraf markaları arasında işaret benzerliğinden ve karıştırılma ihtimalinden söz edilemeyeceği; davacı yanın, işlem dosyası kapsamında özel olarak tanınmışlık düzeyinin tevsiki için delil ibraz etmediği, itiraza ilişkin açıklamalar arasında dilekçe içeriğine yerleştirilmiş ekran görüntülerinde ya herhangi bir tarih kaydı bulunmadığı yada ulaşılan kitle vb. hakkında bilgi içermediği, bu durumda davacı markalarının tanınmışlık düzeyinin ispat edilemediği; davacı yan, dava konusu markayı oluşturan ibarelerin bütünü üzerinde gerçek hak sahipliği iddiasında bulunmuş olmakla birlikte; bu madde üzerinde tescilsiz marka ve/veya başkaca bir sınai hak kapsamında hak sahibi oluğu iddiasını ispatlayamadığı, ticaret unvanını oluşturan kılavuz unsurların da dava konusu ibareden tamamen farklı olduğu, dosya kapsamında davacının, dava konusu ibareyi, davalıdan önce kullandığını ya da ibare üzerinde üstün hakkı olduğunu gösterir herhangi bir delil bulunmadığı; davacının kötüniyetli hareket ettiğine ilişkin somut veriler dosya kapsamında bulunmadığı anlaşılmış, davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 44,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 14,90-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiğinden; Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair, verilen karar hazır olan taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 16/09/2021