Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/252 E. 2022/10 K. 18.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/252
KARAR NO : 2022/10
HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. … – UETS
DAVALI : …

VEKİLİ : Av. …

DAVALI : …
VEKİLİ : …

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 28/06/2019
KARAR TARİHİ : 18/01/2022

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; davalı tarafın 2018/68686 sayılı başvurusuna itirazda bulunduklarını, itirazlarının kurum tarafından reddine karar verildiğini, müvekkili şirketin 50 yılı aşkın bir süredir ülkemizde ve yurtdışında kauçuk imalatçısı olarak faaliyet gösterdiğini, müvekkili markalarının esas unsurunun … ibaresi olduğunu, 2012/86840, 2003/05762, 1983/076299, 2014/80572, 2008/24469 sayılı markaların tescil sahibi olduğunu, dava konusu markanın da müvekkilinin bahsi geçen seri markalarından biri algısı yarattığını, taraf markalarının kapsamlarındaki mal ve hizmetlerin de benzer olduklarını, bu anlamda kurum tarafından verilen kararın hatalı olduğunu, her iki taraf markasında da … ibaresin ön planda ve esas unsur olarak yer aldığını, dava konusu markadaki “quality” ibaresinin kalite anlamına gelen jenerik bir sözcük olduğunu, “…” ibaresinin ise geri planda kalacak şekilde yazıldığını, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunduğunu, müvekkilinin 35 yılı aşkın bir süredir “…” markası ile faaliyet gösterdiğini, davalı şirketin bu marka ile faaliyet göstermesi halinde tüketicinin her iki şirket arasında bir organik bağ bulunduğu zannına kapılabileceğini, başvurunun kötü niyetli olduğunu iddia ederek YİDK kararının iptali ve 2018/68686 sayılı markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, verilen kurum kararının yerinde olduğunu, belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesiyle; davacı tarafça müvekkili aleyhine açılmış İstanbul 1. FSHHM’nin 2017/378E sayılı tecavüz davasının reddolunduğunu, söz konusu kararın bekletici mesele yapılması gerektiğini, müvekkilinin Alman menşeli bir firma olduğunu, “…” markasının tüm dünyada bilinen ve prestijli bir marka olduğunu, müvekkilin benzer şekillerde tescil edilmiş çok sayıda markansın bulunduğunu, markadaki “…” ibaresinin “…” anlamına gelen kelimelerin kısaltması olduğunu, müvekkili markasının davacı markasına benzer olmadığını, “…” harflerinin davacı markalarını hatırlatmayacağını belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; dava konusu … … … ibaresinin 01 / 04 / 06 / 07 / 09 / 11 / 12 / 17 / mal sınıflarında tescili amacıyla 1412304 uluslararası tescil numarası ile gerçekleştirilen ve TÜRKPATENT nezdinde 2018/68686 sayısı ile işlem gören başvurunun, yapılan ilk incelemeler sonrasında 12.09.2018 tarih ve 308 sayılı bültende ilan olunduğu, anılan ilana karşı davacı yanın 76299, 2003/05762, 2008/24469, 2012/86840 ve 2014/80572 sayılı markalara dayalı olarak itirazda bulunduğu, ancak bu itirazların Markalar Dairesi Başkanlığı’nın 11.01.2019 tarihli kararı neticesinde haklı bulunmayarak reddolunduğu, söz konusu ret kararına karşı davacı yanın bir kez daha itirazda bulunduğu, davacı itirazlarını değerlendiren Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 26.04.2019 tarih ve 2019-M-3600 sayılı kararı neticesinde özetle; “2018/68686 başvuru numaralı markanın ilanına yapılmış olan itirazın reddi yönündeki MDB kararına karşı başvurunun 2003/05762, 2008/24469, 2012/86840, 2014/80572, 76299 sayılı markalar ile karıştırılma ihtimali, tanınmışlık, haksız rekabet ve kötü niyet gerekçeleriyle yapılan itiraz incelenmiştir. Somut olaya ilişkin yapılan değerlendirme sonucunda, işbu başvuru ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markalar bütünüyle bıraktıkları izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimali dahil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzer bulunmamıştır. Bu çerçevede, markalar arasında ilişkilendirilme/karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkmayacağı kanaatine varıldığından bu yöndeki itiraz yerinde görülmemiştir. Ayrıca, muterizin md. 6/5, haksız rekabet ve kötü niyet gerekçeli itirazları, karıştırılma ihtimaline ilişkin yukarıda yapılan değerlendirme ve sunulan bilgi ve belgeler ışığında incelenmiş ve yerinde bulunmamıştır…”şeklindeki gerekçeler ile davacı itirazlarının reddine karar verildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 28/06/2019 tarihinde açıldığı anlaşılmış, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda/ek raporda özetle:dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan malların tamamının, davacı tarafa ait önceki tarihli markalar kapsamında yer alan mallar ile aynı, aynı tür ya da benzer nitelikte oldukları, taraf markaları arasında, rapor kapsamında ayrıntılı olarka açıklanan nedenlerle, ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimaline yol açacak düzeyde bir benzerliğin mevcut olduğu, davacı taraf markalarının tanınmışlığı yönündeki iddiaları ispatlamaya yeterli delilin dosyada mevcut olmadığı, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun/ek raporun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirme nihai olarak mahkememizce yapılacağından yeniden rapor alınmasını gerektirir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Davalı Markası Davacı Markası

… … … … İZMİR+şekil
(01, 04, 06, 07, 09, 11, 12, 17. sınıflar) …+şekil
… vitesinizi konfora takın+şekil

… Kauçuk Sanayi ve Ticaret Ltd.Şti.
(04, 07, 09, 12, 17, 35. sınıf)

Tarafların emtia gruplarına bakıldığında; dava konusu marka kapsamında farklı sınıflarda yer almakla birlikte uyuzmazlık konusu emtiaların neredeyse tamamı otomotiv sektörüne ilişkin parçalar, malzemeler, ara parçalar, teknik ekipmanlar, hammaddeler gibi sektörel malzemelerdir. Davacı yana ait önceki tarihli markalar kapsamında farklı sınıflarda yer almakla birlikte yine otomotiv sektörüne yönelik aynı, aynı tür ya da benzer mallar yer almaktadır, yine davacı yanın 2014/80572 sayılı markası ise söz konusu malların satışına özgülenmiş mağazacılık hizmetlerini kapsamaktadır. Her ne kadar ilgili satış hizmetleri dava konusu marka kapsamında mevcut değil ise de mal üreten işletmenin karineten ürettiği malı da satışa konu ettiği kabul edilmekte olduğundan mal ile o malın satışına özgülenmiş satış hizmetlerinin benzer oldukları, benzer tüketici kitlelerine hitap ettikleri, benzer ihtiyaçları karşıladıkları, benzer satış, sunum ve dağıtım kanalları bulunduğu, birbirleri ile rekabet içerisinde olan mal ve hizmetleri kapsadıkları anlaşılmaktadır. Şu hâlde, SMK 6/1 maddesi yönünden tescil engellerinde aranan şartlardan biri belirtili emtialar yönünden gerçekleşmiştir.
Davalının markasının incelenmesinde; … … … şeklindeki başvurunun sarı ve siyah renklerde oluşturulmuş yuvarlak bir logo üzerinde üst ve alt kısımda, eş boyutlu olarak yazılmış “…” ve “quality” kelimeleri ile bu iki kelimenin tam ortasında ve anılan iki kelimeye oranlar da çok daha büyük ve logonun yaklaşık %50’lik bir kısmını kapsayacak şekilde konumlandırılmış “…” sözcüklerinden meydana geldiği, “quality” ibaresi ticari markalarda sıkça kullanımı bulunan “kalite” anlamına gelen jenerik bir ibare olduğu, “…” kelimesinin dilimizde bilinen bir anlamı bulunmamakla ve ayırt ediciliğinin mevcut olduğu düşünülmekle birlikte marka içerisindeki konumlandırması itibariyle nispeten tali bir pozisyonda olduğu, bu anlamda markanın hakim unsuru “…” ibaresi olup anılan ibarenin ticaret hayatında “High Definition “ sözcüğünün kısaltması olarak “yüksek çözünürlüklü ekranlar” için tanımlayıcı bir kavramsal karşılığı var ise de uyuşmazlık konusu mallar bakımından ilgili ibarenin bu anlamıyla algılanmayacağı, bu bağlamda “…” ibaresinin, dava konusu markanın ayırt edici ve esaslı unsuru olduğu anlaşılmaktadır.
Davacının markalarının incelenmesinde; … İZMİR+şekil, …+şekil, … vitesinizi konfora takın+şekil, …, … Kauçuk Sanayi ve Ticaret Ltd.Şti. ibareli söz konusu markaların her birinde altıgan bir logo kullanılmış olup bu logoların tam ortasında “…” harflerine yer verildiği, söz konusu markalardaki sair unsurların, markanın bütününe etki eder düzeyde markasal ayırt ediciliklerinin mevcut olmadığı, … Kauçuk Sanayi ve Ticaret Ltd.Şti. markasında yer alan sair unsurların davacı ticaret unvanının sair nitelikteki jenerik unsurları olduğu, … vitesinizi konfora takın+şekil şeklindeki markada ise görsel anlamında kullanılan unsurlar yer almakta ve bir ambalaj logosu şeklinde bir tasarım mevcut olup yine markadaki tek markasal unsurun “…” sözcüğü olduğu, “vitesiniz konfora takın” şeklindeki ibarenin ise bir slogan/pazarlama cümlesi olarak konumlandırıldığı; davacı yanın “…” ibaresi ile yaratmış olduğu bir grup markasının mevcut olduğu anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Taraf markalarının esaslı unsurlarının … ibaresinden oluştuğu, diğer ibarelerin tali nitelikte kaldığı, böylece işitsel ve görsel benzerliğin oluştuğu anlaşılmaktadır. Esaslı unsurlar aynı olduğundan anlamsal benzerlikte bulunmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, davacı tarafın markasındaki tek baskın unsur “…” harflerinden oluşan logo olduğu, dava konusu markada ise “…” ibaresi markadaki en baskın unsur olmakla birlikte marka içerisinde aynı zamanda “…” şeklinde ayırt ediciliği bulunan bir ibarenin daha yer aldığı, ancak tüketicinin bu ibareyi dava konusu marka kompozisyonunda “…” ibaresinin konumu ve yazılış şekli nazara alındığında doğrudan uyarıcı bir anlam olarak algılayamayacak olması nedeniyle bu ibarenin ayırıcı olarak kabulünün mümkün olmadığı anlaşılmaktadır. Her ne kadar davalı taraf vekili “…” ibaresini “…” anlamına gelen “ağır iş – görev” anlamına atfen kullandığını ileri sürmüş ise de ilgili tüketici nezdinde bu yönde bir algı oluşacağını gösterir hiçbir delilin dosyada mevcut olmadığı görülmüştür. Her iki taraf markasının da baskın unsurunun “…” harf kombinasyonu ile oluşturulmuş ibareler olduğu, bu ibarenin uyuşmazlık konusu mallar bakımından ayırt edici niteliğinin mevcut olduğu, bu çerçevede taraf markaları bütünsel olarka değerlendirildiklerinde görsel, işitsel ve kavramsal unsurlarının tüketicide yarattığı etki itibariyle işaretler arasında iktisadi – idari bir ortaklık bulunduğu yönünde bir algı edinimi ihtimalinin son derece yüksek olacağı, bu durumun ise işaretler arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimaline yol açabileceği; davacı yanın işlem dosyasına “…” markalarının kullanımın gösterir bir kısım deliller ibraz ettiği görülmekte ise de söz konusu delillerin herhangi bir marka için olağan nitelikteki kullanımlardan ibaret olduğu, dolayısıyla salt anılan deliller çerçevesinde davacı yanın tanınmışlık kapsamlı bir korumadan yararlanmasının mümkün olmayacağı anlaşılmış, mal ve emtia benzerliği de gerçekleştiğinden davanın kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın kabulü ile
TPMK YİDK’nın 2019-M-3600 sayılı kararın iptaline,
Davalıya ait 2018/68686 kod nolu “… … …+Şekil” ibareli markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 80,70-TL karar harcından peşin alınan 54,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 26,30-TL’nin davalılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00-TL maktu ücreti vekâletin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü gösterilen 3.959,30-TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair verilen karar, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup, usulen anlatıldı. 18/01/2022

Katip … Hakim …
¸ ¸

MASRAF DÖKÜMÜ
İLK MASRAF : 95,20-TL
GİDER AVANSI :3.864,10-TL
TOPLAM :3.959,30-TL