Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/223 E. 2022/67 K. 03.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2019/223 Esas – 2022/67
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/223
KARAR NO : 2022/67

HAKİM :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI : …
VEKİLİ :

DAVALI : …
VEKİLİ :
DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 03/06/2019
KARAR TARİHİ : 03/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkilinin ülkemizin en büyük ilaç firmalarından biri olduğunu, dava konusu 2018/55205 sayılı “…” ibareli başvuruya karşı 2011/81693 ve 2005/52465 sayılı “…” ve “…” ibareli markalara dayalı itirazlarının reddolunduğunu, halbuki markaların görsel ve işitsel olarak karşılaştırıldıklarında benzer olduklarını, markalarda “…” harflerinin ortak olduğunu, müvekkilinin “…” markasında “a” harfi yerine “s” harfi ile yazılmış davalı markasının, müvekkilinin markasının bir diğer versiyonu, bir diğer serisi olduğu algısı uyandırdığını, bu durumun markalar arasında bir bağ bulunduğu izlenimi yarattığını, davalı markasının tümüyle müvekkili markasının içinde yer aldığını, markaların işitsel olarak da ayniyet derecesinde benzer olduğunu, yabancı kelimelerin mecburi olarak yabancı dil fonetik kuralları uyarınca telaffuz edildiğini, davalının markasının “…” şeklinde telaffuz edileceğini müvekkilinin “…” markasının da aynı şekilde “…” olarak telaffuz edileceğini, taraf markalarının 05. sınıfta ortak emtiaları kapsadığını, markalar arasında karıştırılma ihtimalinin bulunduğunu, alıcıların iki farklı marka karşısında bulunduklarını anlamalarına rağmen bu markaların aynı kişiye ait olduğu yanılgısına kapılabileceklerini, ilaç sektöründeki yasal düzenlemeler itibariyle hastaların, doğrudan eczaneden ilaç temin edebildiklerini, yalnızca kırmızı reçeteli ilaçların reçeteli satışının zorunlu olduğunu, diğer ilaçlar bakımından böyle bir zorunluluk bulunmadığını, bu nedenle ilgili tüketici kitlesi kapsamına doktor ve eczacı gibi uzman kişilerin yanı sıra orta seviyedeki tüketici olan halk ve hasta/halk kitlesinin girebildiğini iddia ederek 2019-M-2678 sayılı YİDK kararının iptali ve dava konusu markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, taraf markaları kapsamındaki emtialar göz önünde bulundurulduğunda, markaların kolayca tefrik edilemeyecek şekilde benzer olduğundan ve bu suretle iltibasa sebebiyet verebileceklerinden bahsedilmesinin imkansız olduğunu, davacı ile diğer davalının markaları arasında sadece bir harf fark olsa bile, iltibasa sebebiyet vermesinin ihtimaller dahilinde olmadığını, ilgili emtiaların insan sağlığı için gerekli olan ilaçlara ilişkin olduğunu, bu nedenle ilgili tüketicilerin dikkat düzeyinin hayli yüksek olduğunu, işaretler arasında iltibas ihtimalinin mevcut olmadığını, belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesiyle; taraf markaları arasında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı, müvekkilinin markası ile … markası arasında görsel, işitsel ve anlamsal farklılıklar bulunduğunu, baş kısımlarının farklı olduğunu, tüketicilerin bunları karıştırmasının mümkün olmadığını, müvekkili markasının “…” şeklinde iki heceden oluştuğunu, davacı markasının ise “…” şeklinde üç heceden oluştuğunu, “spi” ve “api” sesleri arasında görsel ve işitsel farklılık bulunduğunu, tüketicilerin markaların başlangıç kısımlarına daha çok dikkat edeceklerini, “…” markasının nefes alma anlamına gelen “respiration” kelimesi ile İngilizce anlamına gelen “extra” kelimesinin birleştirilmesi ile oluşturulduğunu, müvekkili markasının reçeteli olarak satışı yapılan “…” ürünlerinde kullanılmak amacıyla tescil edildiğini, bu nedenle solunuma işaret edecek şekilde tasarlandığını, davacının “…” markasının ise pediatrik süspansiyon ve soğuk algınlığında kullanılmak üzere tescil edildiğini, yine davacının “…” markasının da müvekkili markası ile benzer olmadığını, karıştırılma ihtimalinde ilgili tüketici kitlesinin doktor ve eczacılar olarak kabul edilmesi gerektiğini, reçetesiz satılan ilaçlarda dahi nihai alıcılar olan hastaların dikkat derecelerinin daha yüksek olduğunun kabul edildiğini, emsal kararların da bu doğrultuda olduğunu, ilaçların reçeteli olması halinde reçetesiz ilaçlara göre karıştırılma ihtimalinin daha da düşük olduğunu, ilaçların farklı hastalıkların tedavisine yönelik olması halinde karıştırılma ihtimalinin iyice zayıfladığını, somut olayda da taraf ürünleri karşılaştırıldığında ürünlerin reçeteli olduklarını, farklı hastalıkların tedavisinde kullanıldıkları ve kişiler tarafından farklı şekillerde alındıklarını, davacının 2005/52465 sayılı “…” markasını kullanmadığını, kullandıkların ispatlamaları gerektiğini, yine “…” markasının da 5. sınıfta ilaç ürünleri dışındaki emtialarda da kullanımı ispat etmesi gerektiğini, markaların birbirlerinin serisi olarak algılanma ihtimalinin bulunmadığını belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının 6769 sayılı SMK 6/1 maddesi ve 19/2 maddesi kapsamında yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; dava konusu … ibaresinin 05. sınıfta yer alan emtialarda tescili amacıyla 06.06.2018 tarihinde gerçekleştirilen başvurunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 12.07.2018 tarih ve 304 sayılı bültende ilan olunduğu, anılan ilana karşı davacı yanın 2011/81693 ve 2005/52465 sayılı markalarına dayalı olarak itirazda bulunulduğu ancak itirazların 30.11.2018 tarihli Markalar Dairesi Başkanlığı kararı ila haklı bulunmayarak reddolunduğu, söz konusu ret kararına karşı davacı yanın, bir kez daha itirazda bulunduğu ve başvurunun tümden reddini talep ettiği, itirazları değerlendiren Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 05.04.2019 tarih ve 2019-M-2678 sayılı kararı neticesinde özetle; “2018/55205 başvuru numaralı “…” ibareli başvurunun ilanına yapılmış olan itirazın reddi yönündeki karara karşı başvurunun 2011/81693 ve 2005/52465 sayılı markalar ile karıştırılma ihtimali gerekçesiyle 6769 s. SMK 6. maddesi uyarınca reddedilmesi talebiyle yapılan itiraz incelenmiştir. .. yapılan incelemede “…” ibareli başvurusu ile “…”, “…” ibaresinden oluşan itiraz konusu markaların belirgin ve kolaylıkla algılanır görsel ve işitsel farklılık bulunması ve markaların – tüketicilerin dikkatinin yoğunlaştığı – başlangıç kısımlarının birbirinden farklı olması nedeniyle kurul, başvuru ile 2011/81693 ve 2005/52465 sayılı “…” ve “…” ibareli itiraz gerekçesi markaların görsel, işitsel, kavramsal ve bütün olarak ortaya çıkan izlenim bakımlarından benzer markalar olmadığı kanaatine ulaşmıştır. Başvuru ile itiraz gerekçesi markaların benzer markalar olarak değerlendirilmemesi nedeniyle, markalar arasında karıştırılma veya ilişkilendirilme ihtimallerinin ortaya çıkmayacağı sonucuna ulaşılmıştır.” şeklindeki gerekçeler ile itirazların bir kez daha reddine karar verildiği eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 03/06/2019 tarihinde açıldığı anlaşılmış, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda/ek raporda özetle: dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan emtialar ile davacı yanın itirazlarına dayanak yaptığı markalar kapsamında yer alan bir kısım emtialar arasında aynı, aynı tür ya da benzer düzeyde ilişki mevcut olduğu, bununla birlikte taraf markalarını oluşturan kelimelerin, markaların hitap ettiği ilgili tüketici kitlelerinin niteliği göz önüne alındığında, görsel ve işitsel açıdan birbirlerinden yeterince uzaklaştıkları ve aralarında iltibas ihtimali bulunmadığı, davalı yanın işlem dosyasında kullanmama def’i itirazına dayanmadığı, ANCAK işbu davacı yanın hükümsüzlük talebi de ileri sürmüş olması karşısında hükümsüzlük talebi açısından kullanmama defi’i itirazını ileri sürdüğü, davacının her iki dayanak markasının da bu çerçevede değerlendirilebilecek markalar oldukları ve yine her iki markanın da kullanımını ortaya koyar herhangi bir delilin davacı yanca dosyaya sunulmadığı, bununla birlikte 2011/81693 sayılı marka kapsamında yer alan “ilaç” emtiaları bakımından davalının kullanım ispatı def’ini ileri sürmediği, dolayısıyla anılan marka kapsamında yer alan “ilaç ve türevi” emtialar bakımından, başvuru kapsamında yer alan “İnsan ve hayvan sağlığı için ilaçlar, tıbbi ve veterinerlik amaçlı kimyasal ürünler, tıbbi ve veterinerlik amaçlı kimyasal radyoaktif maddeler, ilaç ihtiva eden kozmetikler. Tıbbi ve veterinerlik amaçlı kullanıma uygun diyetetik maddeler;; zayıflama amaçlı tıbbi müstahzarlar; tıbbi amaçlı bitkiler ve tıbbi amaçlı bitkisel içecekler” emtiaları bakımından iltibas iddiasının değerlendirilmesinin yine de mümkün olacağı, ancak raporun önceki bölümünde yapılan değerlendirmelerde heyetimizce taraf markaları arasında iltibas ihtimali doğurabilecek düzeyde bir benzerliğin mevcut olmadığı kanaatine varıldığından bu hususun nihai değerlendirme ve kanaatlerine bir etkisi bulunmadığı, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun/ek raporun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirme nihai olarak mahkememizce yapılacağından yeniden rapor alınmasını gerektirir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Davalı Markası Davacı Markası
… Cerirex
(05. sınıf) …
(05. sınıf)

Tarafların emtia gruplarına bakıldığında; dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan 05. sınıf emtialar ile davacı yanın önceki tarihli … ibareli markası kapsamında olan emtialar karşılaştırıldığında ilgili emiaların dağıtım, sunum ve satış kanallarının benzer olduğu, hitap ettiği tüketici kitlesi, sağladığı fayda, birbirleri yerine ikame edilebilirlik ve birbirleri ile olan rekabetleri vb. unsurlar bakımındandan da benzerlik gösterdikleri; bu bakımından 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi kapsamında benzerlik ve iltibas ihtimali bulunduğu görülmektedir. Şu hâlde, SMK 6/1 maddesi yönünden tescil engellerinde aranan şartlardan biri belirtili emtialar yönünden gerçekleşmiştir.
Davalının markasının incelenmesinde; … şeklindeki markanın “…” harflerinden oluştuğu, herhangi bir şekli unsur taşımadığı, ilgili sözcüğün “…” şeklinde telaffuz edileceği, bilinen somut bir anlamının bulunmadığı, etken maddesine dair bir bilgiye ise dosya kapsamından rastlanılmadığı anlaşılmaktadır.
Davacının markalarının incelenmesinde; davacının … ibareli markasının “…” veya “…” şeklinde telaffuz edileceği, anılan ibarenin yabancı bir kelime olması tüketici tarafından aksanlı bir şekilde telaffuz edileceği sonucunu doğurmayacağı, yine kelimenin bilinen bir anlamının bulunmadığı, “…” kökünün “sefdinir” etken maddesine atfen kullanılan bir ibare olduğu, … markasının ise “…” şeklinde telaffuz edileceği, bilinen bir anlamının bulunmadığı, yapılan araştırmada etken maddesi ile ilişkilendirilebilir bir unsur taşımadığı anlaşılmaktadır.
Bu anlamda taraf markaları karşılaştırıldıklarında görsel olarak kelimeleri meydana getiren harflerin dizilimlerinin aynı olmadığı, “…” ve “…” ibarelerinin birbirlerinden gerek görsel gerekse fonetik olarak yeterince uzaklaştıkları, yine “…” ve “…” kelimelerinin ortak olarak birtakım harfleri içerdikleri, bitiş seslerinin (…) aynı olduğu görülmekte ise de özellikle başlangıç sesleri bakımından birbirlerinden farklılaştıkları görülmektedir
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, dava konusu markanın emtia sınıfı gereği dikkatli tüketici kitlesine hitap ettiği anlaşılmaktadır. Davacı adına tescilli “…” ve ”…” esas ibareli markalar ile davalının “…” ibareli markası arasında biçim, renk, grafik unsurlar, düzenleme ve tertip tarzı olarak görsel, sesçil ve anlamsal olarak taraf markaları karşılaştırıldıklarında görsel olarak kelimeleri meydana getiren harflerin dizilimlerinin aynı olmadığı, “…” ve “…” ibarelerinin birbirlerinden gerek görsel gerekse fonetik olarak yeterince uzaklaştıkları, yine “…” ve “…” kelimelerinin ortak olarak birtakım harfleri içerdikleri, bitiş seslerinin (…) aynı olduğu görülmekte ise de özellikle başlangıç sesleri bakımından birbirlerinden farklılaştıkları; başvuru kapsamında yer alan emtialar ve bu emtiaların ilgili tüketici kitlelerinin niteliği göz önüne alındığında, taraf markaları arasındaki bir kısım harfler bakımından oluşan benzerliğin markaların özellikle başlangıç sesinde oluşan farklılığın önüne geçmeye yeterli olmadığı, taraf markalarının gerek görünüm gerekse de telaffuz açısından yeterince farklılaşmayı başardığı, hal böyleyken işaretler arasında iltibas ihtimali mevcut olmadığı gibi tespiti yapılan ilgilli tüketici nezdinde markaların aynı iktisadi – idari kaynaktan geldiği veya birbirlerinin serisi olarak algılanacağı kanaatine varılmasının da mümkün olmadığı anlaşılmaktadır.
Davalı yanın işlem dosyasında kullanmama def’i itirazına dayanmadığı, ancak dava dosyasında ileri sürdüğü, davada hükümsüzlük talebinin de ileri sürülmüş olması karşısında hükümsüzlük talebi açısından kullanmama defi’i itirazının ileri sürüldüğünün kabulünün gerekeceği, davacının her iki dayanak markasının da bu çerçevede değerlendirilebilecek markalar oldukları ve yine her iki markanın da kullanımını ortaya koyar herhangi bir delilin davacı yanca dosyaya sunulmadığı, bununla birlikte 2011/81693 sayılı marka kapsamında yer alan “ilaç” emtiaları bakımından davalının kullanım ispatı def’ini ileri sürmediği, dolayısıyla anılan marka kapsamında yer alan “ilaç ve türevi” emtialar bakımından, başvuru kapsamında yer alan “İnsan ve hayvan sağlığı için ilaçlar, tıbbi ve veterinerlik amaçlı kimyasal ürünler, tıbbi ve veterinerlik amaçlı kimyasal radyoaktif maddeler, ilaç ihtiva eden kozmetikler. Tıbbi ve veterinerlik amaçlı kullanıma uygun diyetetik maddeler;; zayıflama amaçlı tıbbi müstahzarlar; tıbbi amaçlı bitkiler ve tıbbi amaçlı bitkisel içecekler” emtiaları bakımından iltibas iddiasının değerlendirilmesinin yine de mümkün olacağı, ancak taraf markaları arasında iltibas ihtimali doğurabilecek düzeyde bir benzerliğin mevcut olmadığı kabul edildiğinden 19/2 maddelerinin iş bu dava açısından uygulama alanı bulamayacağı dikkate alınarak davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 80,70-TL karar harcından peşin alınan 44,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 36,30-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair, verilen karar hazır olan taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 03/03/2022

Katip Hakim
¸ ¸