Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/211 E. 2021/238 K. 22.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2019/211 Esas – 2021/238 Karar
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/211
KARAR NO : 2021/238

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 28/05/2019
KARAR TARİHİ : 22/06/2021

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkilinin “…” ibareli birçok markanın sahibi olduğunu, müvekkilinin … Et ve Gıda Üretim Tic. Ve Paz. Ltd. Şti. firmasının en büyük hissedarı ve yönetim kurulu başkanı olduğunu, itiraza konu markaların kullanım hakkının bu firmaya lisans sözleşmesi ile verildiğini ve anılan firmaca da yoğun bir şekilde müvekkili markalarının kullanıldığını, müvekkilinin kurum nezdinde toplam 63 markasının bulunduğunu, uzun yıllardır sektörün lider markaları arasında yer aldığını, … Et firmasının 81 ilde “…” markalı ürünlerin satışını gerçekleştirdiğini, müvekkili markalarının maruf hale geldiğini ve ayırt ediciliğinin güçlü bir hal aldığını, müvekkilinin TÜRKPATENT nezdinde tescilli … markaları ile son 14 yıldır ciddi anlamda satış yaptığını, 2004 yılında iki ayrı ürün gamında satışı varken bugün 25 ayrı ürün çeşidinin bulunduğunu, müvekkiline ait markaların kullanıma dair satış faturaları, kataloglar, ambalaj örnekleri, market ve grosmarketlere verilen promosyon ve reklamlar, internet üzerinden gerçekleştirilen satışlar vs çok sayıda delillerinin bulunduğunu, dava konusu “…’nun Gerçek Hazinesi” şeklindeki markanın, müvekkili markaları ile görsel, fonetik ve genel izlenim olarak aynı veya benzer olduklarını, seri marka izlenimi yarattığını, davalının 29. Sınıf kapsamındaki emtialarının müvekkilinin “…” kelimesini içeren markaları ile ilişkilendirilmesinin çok kuvvetli bir ihtimal olduğunu, markadaki “gerçek” ve “hazine” ibarelerinin genel algıyı değiştirmediğini, markadaki görünümde esaslı unsurun “…” ibaresi olduğunu, markaların bu nedenle işitsel açıdan da benzer olduklarını, diğer sözcük unsurlarının markanın telaffuzunu değiştirmediğini, markaların anlamsal olarak da benzer olduklarını, markadaki sözcüklerin, “…” ibaresini pekiştirme ve güçlendirme vazifesi gördüğünü, dava konusu markanın da müvekkili markalarını içermesi nedeniyle müvekkilinin yarattığı markaların devamı niteliğine algılanacağını, taraf markaları kapsamındaki emtiaların aynı veya benzer olduklarını, “…” ibaresinin müvekkili ve yine … ET firması ile özellikle et sektöründe özdeş hale geldiğini, milyonlarca liralık satışlar ve hemen her ildeki faaliyetler nedeniyle tüketici nezdinde bir kalite ve güven algısı oluştuğunu, müvekkilinin 1984 yılından bu yana “…” markası ile faaliyet gösterdiğini, dolayısıyla müvekkili markasının tanınmış hale gelmiş olması nedeniyle de korunması gerekeceğini, dava konusu markanın tescilinin müvekkilinin 35 yıldır süre gelen emek ve yatırımlarına zarar vereceğini ve davalı lehine haksız kazanç sağlayacağını, 29. Sınıf emtiaların ilgili tüketicilerinin hemen her yaş ve kesimden tüketiciler olacaklarını, bu nedenle ilgili tüketici nezdinde taraf markaları arasında iltibas oluşma ihtimalinin kaçınılmaz olacağını, dava konusu başvurunun kötü niyetli olduğunu, davalı grup bünyesindeki … Şeker A.Ş. tarafından 2014/94251 sayısı ile daha evvel yapılan bir başvurunun müvekkilinin itirazı üzerine 29. Sınıftaki “et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri, yumurtalar, yumurta tozları” emtiaları bakımından reddedildiğini, davalının çeşitli vesileler ile … markalarını almaya çalıştığını, davalı şirket aleyhine Ankara 2. FSHHM’de 2019/52E sayısı ile açılmış bir başka davanın daha olduğunu, davalı kurum nezdinde gerçekleştirilen ve “…” ibaresi içerir markalara bugüne kadar yaptıkları itirazların, kurum tarafından kabul edildiğini, bu haliyle kurum tarafından verilen dava konusu kararın, kurumun önceki kararları ile çeliştiğini, dava konusu markanın tescilinin müvekkilinin markasına zarar verme ve satışlarını düşürme ihtimali bulunduğunu, iddia ederek … sayılı YİDK kararının iptali ve dava konusu … sayılı markanın 29. Sınıftaki “et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri” bakımından hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, taraf markaları arasında karıştırılacak düzeyde benzerlik bulunmadığını, … kelimesinin ticaret alanında sıkça kullanımı bulunan bir kelime olduğunu, dava konusu markanın bütünsel olarak yeterince farklılaştığını belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesiyle, müvekkilinin tescil başvurusunda bulunduğu marka ile davacı yana ait markalar arasında gerek görsel, gerek işitsel gerekse de anlamsal olarak bir benzerliğin mevcut olmadığını, markaların bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini, markalardaki en ufak eklemenin dahi değişiklik yaratmaya yeterli olduğunu, müvekkili markasının üç kelimeden oluşan bileşke bir marka olduğunu, markanın parçalara ayrılarak ayırt edici gücü zayıf bir ibare gerekçe gösterilen benzerlik değerlendirmesi yapılmasının mümkün olmadığını, davacının iddia ettiği yönde bir değerlendirme yapıldığında içinde “…” geçen hiçbir işaretin marka olarak kullanılamayacağını, anılan ibarenin davacı tekeline bırakılamayacağını, müvekkili markasının bütün olarak farklı olduğunu, TÜRKPATENT nezdinde … ibaresi ile tescilli yüzlerce marka bulunduğunu, müvekkili firmanın ticaret unvanının göz ardı edilmemesi gerektiğini, … ibaresinin Türkiye’de belli bir coğrafi bölgeye işaret eden, tek başına ayırt ediciliği zayıf bir sözcük olduğunu, müvekkili markasının esas unsurunun “…” ibaresi olmadığını, markayı meydana getiren unsurlardan biri olduğunu, zayıf bir markayı kendisine seçen bir kimsenin bu durumun sonuçlarına katlanmak zorunda olduğunu, davalı kurumun önceki kararlarının somut olay bakımından bir önemi bulunmadığını, müvekkilinin zaten … … Holding ve … … Holding + şekil şeklinde tüm sınıflarda tescilli markalarının bulunduğunu, müvekkilinin 2008 yılında kurulmuş bir şirket olduğunu, gıda, tarım ve hayvancılık, enerji, kimya ve turizm sektöründe aktif faaliyet gösterdiğini, kötü niyet iddialarının değerlendirmeye dahi alınmaması gerektiğini, Ankara 2. FSHHM’de açılan davanın yerel mahkemece reddine karar verildiğini belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının 6769 sayılı SMK 6/1, 9 md kapsamında yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; dava konusu …’nun Gerçek Hazinesi şeklindeki ibarenin 29. ve 30. Sınıf emtiaları kapsayacak şekilde 31.10.2017 tarihinde … sayısı ile marka başvurusuna konu edildiği, yapılan ilk incelemeler sonrasında başvurunun 27.12.2017 tarih ve 291 sayılı bültende ilan olunduğu, anılan ilana karşı davacı yanın önceki tarihli “…” ibaresini içerir markalarına dayalı olarak itirazda bulunduğu, davalı başvuru sahibinin bu itirazlara karşı 29 ve 30. sınıf emtialarda kullanım ispatı talebinde bulunduğu, davacı yanın “…” ibaresinin kullanımlarını gösterir delilleri dosyaya sunduğu, nihai olarak Markalar Dairesi Başkanlığı’nın 17.08.2018 tarihli kararı neticesinde kullanım ispatı talebinin taraf markaları benzer bulunmadığından incelenmesine gerek duyulmadığı gerekçesiyle itirazların haklı bulunmayarak reddedildiği, söz konusu ret kararına karşı davacı yanın bir kez daha itirazda bulunduğu ve başvurunun reddini talep ettiği, davacı itirazlarını inceleyen Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 15.04.2019 tarih ve … sayılı YİDK kararı neticesinde özetle; “… başvuru numaralı “…’nun gerçek hazinesi” ibareli başvurunun ilanına yapılmış olan itirazın reddi yönündeki MDB kararına karşı, başvurunun 2007/34060, 2010/07697, 80136, 2007/66882, 2010/41718, 2010/33738, 2011/29389, 2010/44119 sayılı markalar ile karıştırılma ihtimali ve tanınmışlık gerekçesiyle reddedilmesi talebiyle yapılan itiraz incelenmiştir. Kurulda ilgili tüketicilerin başvuruya konu marka ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markaları bütüncül algı çerçevesinde farklı ticari kaynaklardan gelen birbirinden farklı markalar olarak algılayabileceği kanaatine varılmış ve başvuru ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markalar bütünüyle bıraktıkları izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimali dahil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzer bulunmamıştır. Bu itibarla markalar arasında 6769 s. SMK 6/1 maddesi hükmü anlamında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Ayrıca 6769 s. SMK 6/1 maddesi gerekçeli itiraz yerine bulunmadığından, kullanım ispatı talebinin değerlendirilmesine gerek görülmemiştir. Somut olay açısından itiraza konu başvurunun tescilinin 6769 s. SMK’nın 6/5 maddesi hükmünde belirtilen koşulların oluşmasına yol açacağı yönünde bir kanaat oluşmadığından, tanınmışlık gerekçesine dayalı itiraz haklı görülmemiştir” şeklinde karar verildiği, dava konusu YİDK kararının davacı şirkete 17/04/2019 tarihinde tebliğ edildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 28/05/2019 tarihinde açıldığı anlaşılmış, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda/ ek raporda özetle: dava konusu … sayılı marka ile davacı yanın önceki tarihli markalarının dava konusu markadaki 29/01 gruptaki “et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri” yönünden aynı, aynı tür emtiaları kapsadıkları, taraf markaları arasında, rapor kapsamında ayrıntılı olarak izah olunmaya çalışılan “…” ibaresinin niteliği, kullanım tarzı ve taraf markalarının bütünsel tertipleri bakımından oluşan nihai algı itibariyle iltibas ihtimalinin meydana gelebileceği, dosya kapsamına sunulan delillerin davacı yan markalarının uyuşmazlık konusu emtialarda sektörel tanınmışlığının bulunduğunun kabul edilebilmesi için yeterli olduğu, davalı yana ait markanın kötü niyetli bir tescil konusu edildiği hususuna yönelik davacı yanın iddialarının somut deliller ile ortaya konulamadığı, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun/ ek raporun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporunun/ ek raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirmenin nihai olarak mahkememizce yapılacağı anlaşılmakla yeni heyetten rapor alınması veya mevcut bilirkişi heyetinden yeniden ek rapor alınması yoluna gidilmemiştir.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;
Davalı Markası Davacı Markaları
…’nun Gerçek Hazinesi …
(29. sınıf) …+şekil
… KANGAL
… SOFRASI
… Çiftliği
… çiftliği
(29. sınıf)

Taraf markalarının emtia kapsamları incelendiğinde, dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan ve dava konusu edilen 29. sınıftaki “et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri”emtialarının tamamı, davacı yanın önceki tarihli markaları kapsamında yer alan emtialar ile aynı, aynı tür ya da benzer nitelikte, birbirlerini tamamlayan, birbirleri yerine ikame edilebilir, benzer ihtiyaçlara yönelik, satış ve sunum kanalları aynı, ortalama tüketiciye hitap eden nitelikteki et ve et ürünlerinden oluşan bir gıda ürün grubudur. Bu bağlamda emtialar arasındaki ilişkinin ayrıca irdelenmesine gerek duyulmayacak düzeyde açık olduğu aşikardır. Şu hâlde SMK 6/1 maddesi yönünden tescil engellerinde aranan karıştırılma ihtimali de belirtili emtialar yönünden gerçekleşmiştir. Devamla;
Davalının markasının incelenmesinde; dava konusu …’nun Gerçek Hazinesi şeklindeki markanın, “…”, “GERÇEK” ve “HAZİNE” şeklinde üç kelimenin dil bilgisi kuralları gözetilerek birbiri ile bir araya getirilmesi ile oluşturulmuş bir bileşke sözcük markası olduğu görülmektedir. Marka incelendiğinde “…’NUN” ve “GERÇEK HAZİNESİ” şeklinde iki bölüme ayrılabileceği ve bütün içerisindeki anlamda vurgunun “…” kelimesi üzerinde toplandığı görülmektedir. Zira markada soldan sağa okuma ilkesi uyarınca dava konusu markada “…” kelimesi ilk ses olduğu gibi, kavramsal açıdan da gerçek hazine olarak kastedilenin “…”ya ait olduğu olduğu, anlaşılmaktadır.
Davacının markalarının incelenmesinde; davacı markaların tamamında “…” ibaresinin asli unsur olarak kullanıldığı, davacının bu ibarenin yanına “ÇİFTLİK, KANGAL, SOFRA” gibi ek ve ayırt edici vasfı bulunmayan ya da zayıf kelimeler eklemek suretiyle çeşitli markalar yarattığı, ayrıca bir kısım davacı markasında da görsel hafızaya hitap eder nitelikte çeşitli figüratif unsurlara da yer verildiği görülmekle birlikte bu unsurların vurguyu sözcük unsurundan uzaklaştırdığı yorumunda bulunulması mümkün olmadığı, bu anlamda davacı markalarının esas unsurunun “…” kelimesinin kendisi olduğu anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, dava konusu edilen 29. sınıftaki emtiaları birebir içerdikleri, emtialar arasındaki ilişkinin bu denli yakın olduğu bir durumda iltibas ihtimalinin ortadan kalkması için işaretlerin birbirlerinden yeterince uzaklaşmalarını gerektiği, halbuki somut uyuşmazlıkta davacı yanın önceki markalarındaki tek asli unsurun, dava konusu markada da yine markada esas vurgulanan unsurolarak konumlandırıldığı, bu durumun işaretler arasında görsel, işitsel ve kavramsal açılardan benzerlik oluşmasına neden olduğu, her ne kadar “…” ibaresi genel olarak ülke coğrafyasının bulunduğu bölgeyi ifade eden zayıf ayırt edici bir işaret olarak kabul edilebilir ise de anılan ibare ile uzun yıllardır faaliyet gösterdiği anlaşılan davacı yanın, en azından 29. Sınıftaki “et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri” emtialarında anılan ibareye belli bir düzeyde sektörel ayırt edicilik sağlamayı başardığı, dolayısıyla söz konusu ibareyi birebir asli unsurlarından biri olarak içerir dava konusu başvurudaki gibi bir başvurunun, davacı markalarının devamı, serisi veya davacı yan markası ile aynı kaynaktan çıkan bir marka olarak algılanma ihtimalinin bulunduğu, davacı yanın her ne kadar “…” ibaresinin yerellik, yöresellik bildirme amaçlı tali nitelikte ve dürüstçe kullanımlarını engelleme hakkı bulunmadığı iddia edilmiş ise somut uyuşmazlık konusu markanın bu çerçevede değerlendirilebilecek bir bütün oluşturmadığı, hatta dava konusu edilen emtialarda sanki davacı yanın kendi markaları için oluşturulmuş bir slogan, tanıtım ibaresi algısı yaratmaya daha elverişli olduğu, dolayısıyla her ne kadar kendisine zayıf ayırt edici unsurları marka olarak tercih eden işletmelerin, kimi durumlarda aynı ibarenin kullanımına katlanma yükümlülüğünün bulunduğu aşikar ise de somut uyuşmazlıkta dava konusu edilen markanın genel kompozisyonu itibariyle davacı markaları ile ilişkilendirilebilecek düzeydeki benzerliğinin işaretlerin birbirlerine yanaşması sonucunu doğurduğu, karıştırılma ihtimalinin temelinde, makul orandaki ortalama tüketicilerin, bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde, herhangi bir sebeple bir bağlantı kurmasının yeterli olduğu, somut olayda ise bu şartların var olduğu, bu nedenle taraf markaları arasında iltibas ihtimalinin bulunduğu; davacı yanın, işlem dosyasına ve yine dava dilekçesi ekine sunmuş olduğu çok sayıda deliller arasında, “…” markalı şarküteri ürünlerinin satışlarına dair faturalar, market – grosmarketlere verilmiş reklamlar, yine … markası ile ilgili ulusal ve yerel basında yer alan reklam ve haberleri, ürün katalog ve ambalaj örneklerini, markanın … Et ve Gıda Ltd. Şti. firması aracılığıyla kullanımının gerçekleştirildiğine dair lisans kayıtlarını (lisans kayıtlarının TÜRKPATENT sicil kaydına da işlendiği görülmüştür), çeşitli kalite belge ve sertifikaların sunulduğu, sunulan bu delillerden davacının çok uzun yıllardır “…” markasını hususiyetle “et ve et ürünleri, işlenmiş et ürünleri” emtialarında kullandığı, markasına özellikle bu emtialarda belli düzeyde ayırt edicilik kattığı, dolayısıyla davacının markasının anılan emtialarda sektörel anlamda tanınmışlık kazandığının kabul edilebileceği, nitekim iltibas ihtimaline dair yapılan değerlendirmelerde, davacı markalarının bu durumunun da göz önüne alındığı ve elde edilen bu sektörel konumun, davacı markası ile dava konusu marka arasındaki iltibas ihtimali kuvvetlendiren bir sonuç yarattığı; davalı yana ait markanın kötü niyetli bir tescil konusu edildiği hususuna yönelik davacı yanın iddialarının somut deliller ile ortaya konulamadığı dikkate alınarak davanın kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın kabulü ile
TPMK YİDK’nın … sayılı kararın 29 sınıfta bulunan “et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her türlü işlenmiş et ürünleri” mal ve hizmet sınıfları yönünden iptaline,
Davalıya ait … kod nolu “…’nun Gerçek Hazinesi” ibareli markanın 29 sınıfta bulunan “et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her türlü işlenmiş et ürünleri” mal ve hizmet sınıfları yönünden hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,

2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 44,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 14,90-TL’nin davalılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL maktu ücreti vekâletin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü gösterilen 2.135,70-TL
yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair verilen karar, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup, usulen anlatıldı. 22/06/2021