Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/206 E. 2021/73 K. 23.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Karar
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/206
KARAR NO : 2021/73
DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 24/05/2019
KARAR TARİHİ : 23/03/2021

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekil dava dilekçesiyle; davalı tarafın … başvuru numaralı “…” markasının 07., Ve 09. sınıflarda tescili talebinde bulunduğu, bu talebe yönelik olarak ileri sürdükleri itirazlarının reddine karar verildiği, verilen kararın hatalı olduğunu, dava konusu markanın müvekkili markaları ile benzer olduğunu, karıştırılma ihtimalinin saptanmasında farklılıkların değil, markaların benzerliklerinin önemli olduğunu, dava konusu markanın 07 ve 09. Sınıfta tescil edilmek istenildiği emtiaların müvekkilinin önceki bir kısım markaları kapsamında da yer aldığını, davalının “…” ibareli marka başvurusunun, müvekkiline ait esas unsuru “…” ve “…” ibareleri olan markalar ile görsel anlamda ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, itiraz konusu ibare ile karşılaşan ortalama dikkat ve algılama düzeyine sahip tüketicilerin zihinlerinde, müvekkili firmaya ait “…” ve “…” ibareleri olan markaların bırakmakta olduğu izin canlanması ve müvekkili şirket seri markalarından biri olarak algılanmasının kaçınılmaz olduğunu, itiraz konusu “…” ibareli marka başvurusu içerisinde müvekkiline ait markaların esas unsurunu teşkil eden “…” ve “…” ibarelerinin birebir aynısını barındırmakta olup işitsel anlamda da yoğun derecede benzerlik taşıdığını, “…”, …, “…” ve “Makrocenter” markalarının müvekkili firmanın herkes tarafından bilinen markaları olduğunu, somut olaya bakıldığında, itiraz konusu marka başvurusu için 7. Ve 9. sınıflarda tescil talep edildiğini, müvekkiline ait itiraza mesnet markaların da hali hazırda aynı sınıflarda tescilli olarak koruma altında olduğunu, “…/…” ibareli markaların müvekkiline ait seri markalar olduğunu, itiraza konu “…” ibareli marka başvurusunun tescili halinde, tüketiciler nezdinde bu markanın müvekkili firmanın kullanmakta olduğu esas unsuru “…” ve “…” ibaresi olan seri markaların devamı olduğu yönünde yanılgıya düşeceğini, itiraza konu markanın yine müvekkilinin www…com.tr ibareli alan adıyla da benzerlik gösterdiğini, “…” ve … ibaresi müvekkiline ait ticaret unvanının ve işletme adının esas unsuru olmasının yanı sıra müvekkiline ait www…com.tr alan adının da esas unsuru olduğunu, müvekkilinin bu bağlamda SMK m. 6/6 uyarınca bir üstün hakkının bulunduğunu, müvekkilinin markalarının yoğun kullanım sonucunda tüketici nezdinde ayırt edici nitelik kazanarak tanınmış marka olduğunu, müvekkilinin 1993 yılından beri bu isimler ile mağazalar açmakta olduğunu, müvekkilinin “…” ibareli markalarının davalı kurum tarafından da tanınmış olarak kabul edildiğini, müvekkili markalarının ülkemizin en prestijli markalarından biri olduğunu, kurum nezdinde de müvekkili markalarının “…” ve “…” ibareleri ile tanınmış marka siciline kayıtlı olduğunu, tüketicinin “… center” markasını butik mağaza zincirleri olarak tanımakta ve tercih etmekte olduğunu, itiraza konu “…” ibareli marka başvurusunun tescili halinde, tüketiciler nezdinde bu markanın müvekkili firmanın “…/…” ibareli olan seri markaların devamı olduğu veya bir firmayla iş birliği yapıldığı yönünde intiba oluşacağını, dava konusu marka başvurusunun kötü niyetle yapıldığını iddia ederek, dava konusu … sayılı karar iptaline ve … sayılı markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili cevap dilekçesiyle, taraf markalarında “…” ibaresi ortak oalrak yer alsa dahi markaların kavramsal, görsel ve bıraktıkları toplu intiba bakımından birbirlerinden farklı olduklarını, genel izlenimde tüketiciyi yanılgıya düşürmeyeceklerini, “…” ibaresinin ayırt ediciliği düşük bir ibare olduğunu, ayırt ediciliği yüksek markalar gibi korunmalarının mümkün olmadığını, bu nedenle markalar arasında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, davacı yanın tanınmışlık ve kötü niyet iddialarının ispatlanamadığını, yine markalar arasında benzerlik bulunmadığından seri marka algısı oluşma ihtimalinin de bulunmadığını belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesiyle, müvekkilinin markası ile davacı markalarının aynı ya da benzer olmadığını, müvekkilinin markasının “…” şeklinde olduğunu ve görsel anlamda da davacı markalarından farklılaştığını, davacı markaları kapsamında müvekkili markalarında yer alan emtiaların bulunmadığını, belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının 6769 sayılı SMK 6/1, 5, 6, 9 maddeleri kapsamında yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; dava konusu … +şekil ibaresinin tescili amacıyla 07 ve 09. Sını/f emtiaları kapsayacak şekilde 26.03.2018 tarihinde gerçekleştirilen … sayılı marka başvurusunun, yapılan ilk incelemeler sonrasında 12.04.2018 tarih ve 298 sayılı bültende yayımlanarak ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın önceki tarihli “…”, “…”, “…” vb. tescillerine dayalı olarak itirazda bulunduğu, ancak bu itirazların 30.11.2018 tarihli MDB kararı neticesinde haklı bulunmayarak reddine karar verildiği, anılan karara karşı bir kez daha itiraz ederek kararın kaldırılması ve başvurunun reddini talep eden davacı yan itirazlarını değerlendiren Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 25.03.2019 tarih ve …. sayılı kararı neticesinde özetle; “… başvuru numaralı “…” ibareli başvurunun ilanına yapılmış olan itirazın reddi yönündeki Markalar Dairesi Başkanlığı kararına karşı, başvurunun “… supercenter şekil” ibareli markalara dayanılarak 6769 s. SMK’nın 6 ncı maddesi uyarınca reddedilmesi talebiyle yapılan itirazın incelenmesinde, ibareli başvuru ile itiraza gerekçe olarak gösterilen muhtelif sayıda …+kelime/şekil ibareli markalar görsel, işitsel veya bütünsel düzeyde ilişkilendirme ihtimali de dahil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzer görülmediğinden sayılan markalar arasında karıştırılma riski bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Bununla birlikte, diğer iddialar da haklı ve yerinde görülmediğinden iş bu itirazın da reddi gerekmiştir.” şeklindeki gerekçeler ile davacı itirazlarının bir kez daha reddine karar verildiği, dava konusu YİDK kararının davacı şirkete 27/03/2019 tarihinde tebliğ edildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 24/05/2019 tarihinde açıldığı anlaşılmış, davacı vekilinin eldeki davayı ikame ettiği tetkik edilmiş, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda ve ek raporda özetle: dava konusu …. sayılı marka başvurusu kapsamında yer alan emtiaların tamamının, davacı yanın önceki tarihli markaları kapsamında yer alan ve karşılaştırma tablosunda gösterilen bazı mallar arasında benzerlik ilişkisi bulunduğu, bununla birlikte dava konusu markanın “…” şeklinde olduğu, markanın başlangıcını oluşturan“…/…” ibaresinin zaten ayırt ediciliğinin zayıf olması, dava konusu markanın bütüncül olarak farklı bir algı oluşturması, benzerliği tespit olunan davacı markalarının ek sözcük ve şekil unsurları içeriyor olmaları, ortaklığı tespit olunan emtiaların ilgili tüketici kitlesi nezdinde işaretler arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimaline yol açmayacağı, davacı yanın tanınmışlık iddialarına dayalı olarak dava konusu markanın tescilini engelleyemeyeceği, tanınmışlık ile ilgili aranılan koşulların somut olayda oluştuğu/oluşma riski bulunduğunun ortaya konulamadığı, davacı yanın www…com.tr alan adına dayalı üstün hak sahipliğinin, yine taraf markalarını oluşturan işaretler benzer görülmediğinden mevcut olmadığı, başvurunun kötü niyetli olarak değerlendirilmesini gerektirecek nitelikte delillerin mevcut olmadığı, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun ve ek raporun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirmenin nihai olarak mahkememizce yapılacağı anlaşılmakla yeni heyetten rapor alınması veya mevcut bilirkişi heyetinden yeniden ek rapor alınması yoluna gidilmemiştir.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Dava konusu marka başvurusu kapsamında 07. ve 09. sınıfta sınırlı olarak girilmiş emtia grubuna konu malların tamamının, davacı yanın önceki tarihli bir kısım markaları kapsamında yer alan mal ve anılan malların satışına yönelik 35. Sınıftaki hizmetler bakımından aynı, aynı tür ya da benzer oldukları anlaşılmaktadır.
Emtialar arasındaki bu ilişkinin iltibas ihtimali yaratıp yaratmadığı hususunun tespiti, işaretler yönünden bir değerlendirme yapılmaksızın mümkün olmadığından aşağıda markaları oluşturan işaretlerin de ayrıca değerlendirilmesi gerekmektedir.
Davalının markasının incelenmesinde; dava konusu marka incelendiğinde …+şekil şeklindeki başvurunun hem “M” hem de “N1” algısını tüketicide yaratmaya müsait bir logo ve bu logoya nazaran daha küçük bir şekilde yazılmış “…” ibarelerinden oluşmuş bir bileşke marka olduğu, “…” kelimesinin dilimizde doğrudan bir anlamı bulunmadığı bununla birlikte İngilizce’de ise asıl olarak “uzatma işareti” anlamında kullanılan bir kelime olduğu görülmektedir. Anılan ibare “mak-ron” şeklinde iki heceli olarak telaffuz edileceği anlaşılmaktadır.
Davacının markalarının incelenmesinde; davacı markalarının “…” ve“…” ibarelerinin ek birtakım şekil ya da kelime unsurları ile birlikte kullanıldığı, doğrudan benzerlik tespit olunan markaların bir kısmında “…” ibaresinin “picks, service, station, phone” gibi ek sözcük unsurları ve şekil unsurları ile kullanımı bulunmaktayken, bir kısım markada ise “…” ibaresine nazaran daha büyük olarak yazılmış “fine food”, “butcher” gibi ön ve baskın sözcük unsurları ile kullanıldığı anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Taraf markalarının ayırıcı unsurları olan “…” ibaresi ile “…/…” ibaresi arasında kelimelerin anlamı bakımından benzerlik bulunmamakta, öte yandan taraf markaları arasında orta düzeyde fonetik ve işitsel benzerlik bulunmaktadır. Davalıya ait “…+şekil” ögeleri ayırıcı özelliğini kuvvetlendirmekte ve “…” ibareli marka serisinden ayrılmaktadır. Davacının markaları özellikle perakende satış yahut mağazacılık hizmetinde kullanılarak ayırt edicilik kazanmış ise de; bu markalar sadece … ibaresi itibariyle değil, tali unsurları ve şekil unsuru ile birlikte bütün olarak ayırt edicilik kazanmıştır ve davalını markası … ibaresini içermesi yanı sıra şekil unsurunu ayrıca ön planda içermektedir.
Taraf markalarında ortak ibare olarak yer alan …/… kelimesi, Fransızca kökenli bir sözcüktür. TDK Güncel Türkçe Sözlük uyarınca “Büyük, geniş, mikro karşıtı” anlamlarına gelen bu kelime, özellikle teknik ve iktisadi bilimlerde “büyük” anlamı ile “… iktisat”, “… evrim” şeklinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Yine söz konusu ibarenin bilgisayar biliminde, “kısayol”lar için kullanılan genel bir tanımlama olduğu bilinmektedir. “…/…” şeklindeki ibarenin manası itibari ile ayırt ediciliği oldukça düşük olup, her ne kadar tescilli olduğu sürece markanın korunması esas ise de bu ibareyi içeren markaların koruma kapsamları dar değerlendirilmelidir. Diğer bir deyişle, anılan ibarenin ortak olarak yer aldığı markalarda yapılacak küçük değişikliklerin dahi iltibas tehlikesini ortadan kaldıracağının kabulü gerekmektedir. Günümüz piyasa koşullarında, sektör farkı olmaksızın … kelimesinin pek çok kişi ve firma tarafından ticari faaliyetler esnasında yoğun ve yaygın kullanımı söz konusudur. Öyle ki TÜRKPATENT sicil kayıtları incelendiğinde “…” ve “…” ibaresini içerek yüzlerce marka tescili ve başvurusu olduğu bilirkişi incelemesi ile anlaşılmıştır. “…” kelimesi günümüzde yaygın ve yoğun kullanım neticesinde ayırt ediciliği zayıflamış ve ticari faaliyetin “büyüklüğünü” telmih edici bir işaret haline gelmiştir.
Neticeten, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak itiraza mesnet gösterilen ve aynı/benzer emtiaları kapsayan davacı markaları incelendiğinde; davacının itirazına mesnet markalarıyla dava konusu başvuru arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel, sescil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmamaktadır. … ibaresi ile markalarda yer alan kısmi benzerliğin karışıklığın doğması için yeterli bir benzerlik olmadığı değerlendirilmiştir. Türkiye’de yaşayan herkesin büyük, geniş ve uzun anlamlarıyla bildiği sıfatlar kullanılarak oluşturulan bu markaların baştan itibaren zayıf marka konumunda oldukları, bu tür markalar arasındaki iltibas tehlikesinin yapılacak küçük bir değişiklik ile bertaraf edilebileceği, yargılama konusu olay açısından da aynı hususun söz konusu olduğu, başvuru konusu marka ile davacı markaları arasında işletmesel bağlantılandırmayı tesis eden herhangi bir unsurun da bulunmadığı, başvurunun kötüniyetli olduğunu gösterir hiçbir vakıa ve emarenin olmadığı, sadece alan adı tescilinin sınai hak doğurmayacağı, anılan alan adını taşıyan web sayfasının davacının markalarının kullanımı niteliğinde olduğu ve onlardan bağımsız bir hak doğurmasının mümkün olmadığı, aksi de düşünülse mahkemenin iltibas tehlikesinin bulunmadığına dair kabulü karşısında davacının alan adı tescilinin de davalı başvurusunun engelleme olanağının olmadığı, yine SMK 6/5 maddesinin uygulama alanı bulamayacağı anlaşılmakla davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 44,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 14,90-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davalılar kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair verilen karar, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup, usulen anlatıldı. 23/03/2021

Katip … Hakim …
¸ ¸