Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/202 E. 2021/89 K. 02.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Karar
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/202
KARAR NO : 2021/89

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 21/05/2019
KARAR TARİHİ : 02/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekil dava dilekçesiyle; müvekkilinin … tanınmış markasının sahibi olduğunu, bu markalarını yoğun bir biçimde kullandığını, müvekkili şirketin davalı tarafından başvuru konusu edilen … sayılı “…” ibareli başvurunun yayınına … “…” ve … sayılı “… …” ve ayrıca … sayılı “…” markalarına dayalı şekilde itirazda bulunduğu, ancak bu itirazlarının davalı kurumca reddine karar verildiğini, verilen kararın hatalı olduğunu, müvekkilinin “…” markası ile dava konusu markanın görsel, işitsel olarak benzer olduklarını, markaların birbirine oldukça yakın olduklarını, müvekkili markasındaki “o” harfinin çıkartılarak yerine “u” harfi getirilmek suretiyle dava konusu markanın tescil edilmeye çalışıldığını, bu haliyle dava konusu markanın müvekkili markalarından ayırt edici olmadığını, müvekkili firmanın markalarının kullanıldığı mal ve hizmetler ile davalı firmanın tescili talep ettiği sınıflarında aynı olduğunu, başvurunun 06, 07, 35 ve 40. Sınıf emtiaları kapsadığını, bu emtiaların müvekkilinin “…” markasında da yer aldığını, müvekkilinin “…” markalarının tanınmış marka olduğunu, bu nedenle daha geniş bir korumadan yararlanması gerektiğini, YİDK kararında müvekkilinin …, …, …, … sayılı markalarının kullanımının ispatlanamadığı iddia edilse de müvekkilinin bu markalarını yoğun bir şekilde kullandığını, müvekkili şirketin markalarının yoğun kullanım neticesinde maruf ve meşhur hale getirdiğini, davalının müvekkili markalarının tanınmışlığından yararlanmak istediğini iddia ederek … sayılı YİDK kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, dava konusu marka ile davacı yanın markaları arasında bir benzerlik bulunmadığını, markaların bütünsel imaj açısından hiçbir benzerlik arz etmediklerini, markalardaki “sank” harflerinin ortak olduğunu ancak bunun iltibasa yol açmayacağını, yine davacı yanın tanınmışlık ve kötü niyet iddialarının deliller ile ispatlanmadığını, sadece varsayımlara dayalı olduğunu, belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesiyle; müvekkilinin 40 yılı aşkın bir süredir LPG sektöründe üretime yapan bir sanayi kuruluş olduğunu, müvekkilinin ticaret unvanının kendi sektöründe itibar ve bilinirlik sahibi olduğunu, müvekkilinin başvurusu ile davacının “…” markasının iltibas oluşturacak düzeyde benzer olmadıklarını, hem telaffuz hem yazılış hem de işitsel tını olarak birbirinden farklı olduklarını, davacının “…” markalarının ise müvekkili markası ile uzaktan yakından bir benzerliğinin bulunmadığını, davacının müvekkili ile aynı sektörde olmadığını, davacının iddialarını ileri sürebilmesi için öncelikle müvekkili ile aynı sektörde olması gerektiğini, markaların görsel ve işitsel benzerliğinin bulunmadığını, davacının, müvekkilinin faaliyet alanında bir tanınmışlığının bulunmadığını, aksine ilgili alanda müvekkilinin tanınmış olduğunu, belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının 6769 sayılı SMK 6/1, 4, 5, 9 ve 19/2 maddeleri kapsamında yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; dava konusu … ibaresinin 06 / 07 / 35 / 40. mal ve hizmet sınıflarında tescili amacıyla 17.10.2017 tarihinde … başvuru sayısı ile gerçekleştirilen marka başvurusunun, yapılan ilk incelemeler sonrasında 13.11.2017 tarih ve 288 sayılı bültende ilan olunduğu, anılan ilana karşı davacı yanın önceki tarihli bir kısım markalarına dayalı olarak itirazda bulunduğu, davalı başvuru sahibinin ise bu itirazlara karşı kullanım ispatı talebinde bulunduğu, davacı tarafın ise önceki kullanımlarını gösterir herhangi bir delili dosyaya sunmadığı, MDB tarafından verilen 20.07.2018 tarihli karar neticesinde ise davacının bir kısım dayanak markaları ile başvurunun farklı olduğu, bir kısım dayanak markalarının ise kullanım ispatı yükümlülüğünü yerine getirmediğinden dikkate alınmadığı, söz konusu karara karşı davacı yanın bir kez daha itirazda bulunduğu ve MDB kararının kaldırılarak başvurunun tümden reddini talep ettiği, itirazları inceleyen Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 21.03.2019 tarih ve … sayılı kararı neticesinde özetle; “… başvuru numaralı ve “…” ibareli başvurunun ilanına yapılmış olan itirazın reddi yönündeki karar karşı, başvurunun …, …, …, …, … sayılı markalar ile karıştırılma ihtimali, tanınmışlık, kötü niyet gerekçeleriyle yapılan itiraz incelenmiştir. Bu çerçevede yapılan değerlendirme sonucunda, işbu başvuru ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markalardan … sayılı ve “… …”, “… üniversitesi” ibareli markaların benzer olmadıkları, itiraza mesnet olarak gösterilen diğer markalar olan…. sayılı ve “… şekil”, “…”, “… … şekil”, “…” ibareli markaların ise kullanım ispatına ilişkin yapılan talebe karşın sunulan belgelerin yeterli görülmediği tespit edilmiş olduğundan bu markalar 6769 s. SMK 6/1 maddesi kapsamında yapılan incelemede dikkate alınmamış olup, sayılan nedenlerle karıştırılma ihtimali gerekçeli iddianın reddi gerekmiştir. …Somut olay açısından, itiraza konu başvurunun tescilinin 6769 Sayılı SMK’nın 6/IV ve 6/V maddeleri hükmünde belirtilen koşulların oluşmasına yol açacağı yönünde de bir kanaat oluşmadığından, tanınmışlık gerekçesine dayalı itiraz da haklı görülmemiştir. …Kurul belirtilen tespiti paylaşmaktadır ve incelenen başvuruyu oluşturan işaretle itiraz gerekçesi markaların benzer olduğu iddiasını, tek başına, başvurunun kötü niyetle yapıldığı ispatlayan husus olarak kabul etmemektedir. İtiraz sahibinin, markaların benzer olduğu iddiasının ötesinde, kötü niyet hususunu ispatlar nitelikte herhangi bir kanıt sunmaması dikkate alındığında ve Kurul’da başvurunun kötü niyetle yapıldığı yönünde kanaat oluşmadığından kötü niyet gerekçeli itiraz haklı bulunmamıştır.” şeklinde karar verildiği, dava konusu YİDK kararının davacı şirkete 25/03/2019 tarihinde tebliğ edildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 21/05/2019 tarihinde açıldığı anlaşılmış, davacı vekilinin eldeki davayı ikame ettiği tetkik edilmiş, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda ve ekraporda özetle: dava konusu … sayılı marka başvurusu kapsamında yer alan mal ve hizmet sınıflarındaki emtiaların tamamının, davacı yanın önceki tarihli dayanak markaları kapsamında yer alan mal ve hizmet sınıflarında yer alan emtialar ile aynı, aynı tür ya da benzer oldukları, bununla birlikte davalı tarafın kullanmama def’i savunmasına dayalı ileri sürdüğü bir itirazının mevcut olduğu, bu itirazının …. sayılı markalar bakımından dinlenebileceği, nitekim kurum nezdinde de anılan markalar açısından bir değerlendirmede bulunularak davacı tarafın söz konusu markalara yönelik kullanım ispatını yerine getirmesi için davacıya olanak tanındığı, ancak davacı tarafça dosya kapsamında bahsi geçen markaların kullanımlarına dair hiçbir geçerli dokümanın ibraz olunmadığı, bu nedenle anılan markaların iltibas değerlendirmesinde dikkate alınamayacağı, davacının iltibas değerlendirmesinde dikkate alınabilecek olan markalarının …. sayılı markaları olduğu, ancak anılan markaların görsel, fonetik ve kavramsam açıdan yapılan değerlendirmesinde bütünsel anlamda dava konusu marka ile, ilgili tüketici kitlesi nezdinde iltibasa neden olabilecek bir benzerlik taşımadığı, davacı yanın markalarının tanınmışlığı iddialarına yönelik olarak dosyaya hiçbir delil sunmadığı, davacı yanın başvurunun kötü niyetle gerçekleştirilmiş bir başvuru olduğu yönündeki iddialarını de deliller ile desteklemediği, ancak bu hususun nihai anlamda hukuki bir tespitin varlığını gerektirmekte olduğu, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun ve ek raporun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirmenin nihai olarak mahkememizce yapılacağı anlaşılmakla yeni heyetten rapor alınması veya mevcut bilirkişi heyetinden yeniden ek rapor alınması yoluna gidilmemiştir.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;
Davalı Markası Davacı Markaları

Taraf markalarının emtiaları karşılaştırıldığında, başvuruda yer alan mal ve hizmetlerin tamamı, davacı yanın önceki tarihli markaları kapsamında aynı sınıflarda yer alan tüm alt gruplar bakımından aynı, aynı tür ya da benzer niteliktedir.
Kullanım ispatının def’i olarak ileri sürüldüğü durumda, itiraza konu edilen markanın başvuru tarihinde (veya varsa rüçhan tarihinde) itiraza gerekçe gösterilen markaların Türkiye’de en az beş yıldır tescilli olması şartı aranmaktadır. Davalı yanın, kullanım ispatı itirazına konu markalardan …, …, …, … sayılı markaların tamamının sicil kayıtları incelendiğinde, tescil tarihleri üzerinden 5 yıllık sürelerin geçtiği görülebilmektedir. Davacının …. sayılı markalarının ise tabloda yer verilen tescil tarihlerinden görülebileceği üzere, dava konusu markanın, başvuru tarihi itibariyle üzerinden 5 yıllık süreler geçmemiştir.
Davacı yanın, kullanım ispatı talebine konu olabilecek …, …, …, … sayılı markaların kullanımlarını gösterir nitelikte dosya kapsamına herhangi bir delil sunmadığı, yalnızca önceki tescillerinin varlığına ve “…” markasının tanınmış marka oluşuna dayalı olarak kullanım ispatı talebine karşı görüşlerini sunduğu görülmektedir. Markasını ciddi şekilde kullandığını ispatlayamayan hak sahibinin itirazının reddedileceği düzenlenmiş olup kullanım külfetini yerine getirmeyen hak sahibinin …, …, …, … sayılı markalara dayanamayacağı anlaşılmıştır.
Davacı yanın dayanak markaları arasında değerlendirmede dikkate alınabilecek markalar ….sayılı “ … ÜNİVERSİTESİ+şekil” markaları olup taraf markalarının benzer olup olmadığı ve bu benzerliğin iltibasa neden olup olmayacağı değerlendirmesinde yalnızca bu iki markanın dikkate alınması mümkün görülmektedir.
Davalının markasının incelenmesinde; … ibareli başvurunun düz bir sözcük markası olduğu, dilimizde herhangi bir anlamının bulunmadığı, “…” şeklinde iki hece ve alt harften oluştuğu anlaşılmaktadır.
Davacının markalarının incelenmesinde; davacı yan markalarının ise “… …” ve “… ÜNİVERSİTESİ+şekil” şeklinde “…” ibaresi temelli olarak oluşturulmuş markalar oldukları, markalardaki “…” ibaresinin “kazıcı yükleyici, traktör gövdesi üzerinde önünde kova ve arka tarafında küçük bir kazıcı ile donatılmış bir iş makinası” adı olduğu , 07. Sınıfta yer alan iş makineleri bakımından cins, vasıf bildirici bir ibare olduğu, davacı markalarındaki esas unsurun “…” ibaresi olduğu, beş harf ve iki heceden oluşan ve “…” şeklinde telaffuz edilen bu ibarenin de dilimizde bilinen bir anlamının bulunmadığı, “… ÜNİVERSİTESİ” şeklindeki markasında ayrıca “S” harfini andırır, yanan ateş algısı oluşturur kırmızı bir şekil ve bu şeklin altında mavi renkli bir çanak algısı yaratır başka bir figür de yer aldığı, anlaşılmaktadır.
Bu anlamda taraf markaları arasında iltibas ihtimali bulunup bulunmadığı incelenirken “…” ve “…” şeklindeki markalar arasında, ilgili tüketici kitlesi nezdinde, markalardaki sair unsurların da bütüne olan etkileri gözetilerek bir iltibas ihtimali bulunup bulunmadığı değerlendirilmelidir. Taraf markaları “SAN” sesi ile başlamakla birlikte markaların bitiş sesleri “KO” ve “KUR” şeklinde birbirinden bağımsız mahiyetteki hecelerdir. Markaların kavramsal olarak somut karşılıkları bulunmadığı gözetildiğinde, işaretlerin fonetik ve görsel anlamdaki özellikleri daha ön plana çıkacaktır. Bu çerçevede görsel anlamda beş ve alt harften oluşan markalarda “S-A-N-K” harfleri ortak olarak taraf markalarında yer almakla birlikte markaların bitiş sesleri “O” ve “UR” şeklindedir. Nitekim bu durum dava konusu markanın telaffuzuna “…” şeklinde yansımakta ve marka “kurmak” anlamına kalan “-kur” fiiliyle bitmekteyken, davacı markaları “KO” sesiyle bitmektedir. İki markanın bitiş seslerindeki bu farklılık, her ne kadar başlangıç sesleri benzer ise de markaların birbirlerinden farklılaşmasını sağlar niteliktedir. Kaldı ki markaların ilgili tüketici kitlelerinin niteliği düşünüldüğünde, bahsedilen bu farklılığın daha da belirgin olacağı anlaşılmaktadır.
Neticeten, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede; taraf markaları bir bütün olarak ele alındıklarında, markaların kavramsal olarak bir anlama sahip olmadıkları, dolayısıyla tüketicinin bu markaları gördüğünde ya da işittiğinde anlamsal bir karşılaştırma yapma yoluna gitmeyecekleri, markaların bütünsel anlamda birbirleri ile ilişkilendirilecek düzeyde bir benzerlik taşımadıkları, farklı görünüm ve telaffuzların bulunduğu, ilgili tüketicinin markaların sahip oldukları bu farklı unsurlar çerçevesinde her iki marka arasında bir ilişki kurmayacağı, tüketicinin yargılama konusu ürün ve hizmetler için ayırdığı satın alım süresi içinde, dava konusu markanın derhal ve hiç düşünmeden davacının tescilli markalarından farklı bir marka olduğunu algılayabileceği, markaları birbiriyle ilişkilendirmeyeceği, zira başvuru konusu işaret ile davacı markası arasında işletmesel bağlantılandırmayı tesis eden herhangi bir unsurun bulunmadığı, taraf markaları arasında benzerlik ve iltibas ihtimalinin mevcut olmadığı, davacı yanın tanınmışlığı ispatlar şekilde dosyaya hiçbir delil sunmadığı, kötü niyet iddiasının deliller ile desteklenmediğinden kabulünün mümkün bulunmadığı anlaşılmakla davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 44,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 14,90-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair verilen karar, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup, usulen anlatıldı. 02/04/2021

Katip … Hakim …
¸ ¸