Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/201 E. 2021/86 K. 30.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2019/201 Esas – 2021/86 Karar
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/201
KARAR NO : 2021/86

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 21/05/2019
KARAR TARİHİ : 30/03/2021

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekil dava dilekçesiyle; müvekkilinin … ibaresiyle eğitim sektöründe uzun yıllardır faaliyet gösterdiğini ve ortaya koyduğu emek-sermaye ile birlikte bu ibareyi ayırt edici hale getirdiğini, müvekkili şirketin “…” ibareli tescilli birçok markasının olduğunu ve söz konusu ibare üzerinde öncelik ve üstün hak sahibi olduğunu, davalı şirketin müvekkili markalarıyla aynı/türdeş mal ve hizmetlerde kullanılmak üzere … sayılı başvurusunun müvekkilinin önceki hak sahibi olduğu markalarla aynı/ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, söz konusu başvurunun kötüniyetli olarak yapıldığını ve bu nedenlerden ötürü söz konusu başvurunun hukuka aykırı olduğunu, davalı ibaresinin özgünlük ve ayırt edicilikten uzak olduğunu, davalı marka ibaresinin müvekkili markalarının taklidi niteliğinde olduğunu, davalı marka ibaresinin müvekkili markalarıyla 5/1-ç kapsamında aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, müvekkili markalarıyla dava konusu markanın hitap ettiği emtiaların aynı olduğunu, aynı şekilde yan yana kullanılabileceği gibi benzer kanallarla satışa arz edilebileceğini ve bu nedenle de tüketicilerin firmalar arası ekonomik bir bağın olduğunu da düşünebileceğini, müvekkili şirketin emek ve sermayesiyle “…” ibaresinin tanınmış hale geldiğini ve bu nedenle de aynı/benzer emtialar kapsamında korunmasına ek olarak benzer olmayan emtialar nazarında da korunmasının gerektiğini, müvekkili “…” ibaresinin tanınmış olmasının yanında ayrıca özgün bir marka olduğunu ve farklı emtialarda dahi tescilinin marka itibarına zarar vereceğini, müvekkilinin önceki markalarına rağmen davalı şirketin aynı işaretleri kullanmasının kötüniyetli marka başvurusu yaptığını gösterdiğini iddia ederek; işbu … sayılı YİDK kararının iptali ve … sayılı markanın tescil edilmesi halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, kurum tarafından verilen kararların usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu YİDK kararının iptali şartlarının oluşmadığını belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesiyle; Markalar Birliği’nin 2010 yılında kurulan ve bünyesinde birçok tanınmış markanın yer aldığı bir kuruluş olduğunu, müvekkili şirketin Markalar Birliği esas unsurlu birçok markası olduğunu ve müvekkili şirketin “MARKALAR BİRLİĞİ” ibaresi üzerinde üstün ve gerçek hak sahibi olduğunu, Markalar Birliği bünyesinde yer alan en yüksek bilinirliğe sahip markanın “Amerikan …” olduğunu ve Türkiye’nin eğitim sektöründeki en bilindik markalarından biri olduğunu, uyuşmazlık kapsamında incelenen markaların aynı/benzer olduğunu kabul etmenin marka hukukuna ve hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacı tarafın … ibaresindeki tekel hakkı olduğu iddiasının kabul varsayımında dahi müvekkili markalarının esas unsurunun … olmaması nedeniyle iltibasın söz konusu olamayacağını, müvekkili şirketin kötüniyetli olmadığını, belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının 6769 sayılı SMK 6/1, 5, 9 maddeleri kapsamında yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; 24.03.2018 tarihinde yapılan dava konusu marka başvurusunda 41. sınıfta tescil talebinde bulunulduğu, dava konusu marka başvurusunun yayımlanmasının üzerine davacı şirket tarafından, 6769 sayılı SMK m. 6/1, 6/3, 6/4, 6/5, 6/6, 6/9 gerekçeleriyle yayıma itiraz edildiği, Markalar Dairesi Başkanlığı (MDB), davacı muterizin yayıma itiraz sebeplerini haksız bulduğu, söz konusu MDB kararına karşı davacı muteriz tarafından itiraz edilmesi üzerine yapılan inceleme neticesinde dava konusu yapılan 21.03.2019 tarih ve … sayılı YİDK kararı ile; “ … Başvuruya konu marka ile her iki muteriz tarafından, itiraza gerekçe olarak gösterilen markaların bütün itibariyle bıraktıkları izlenim dikkate alındığında, markaların karıştırılacak ölçüde benzer markalar olmadığı, bu nedenle söz konusu markalar arasında karıştırılma ya da ilişkilendirilme ihtimali bulunmadığı ve başvurunun tescili halinde SMK m. 6/5 maddesinde sayılan koşulların ortaya çıkmayacağı kanaatine varılmıştır. İlaveten markalar arasında benzerlik iddiasının tek başına başvurunun kötü niyetle yapıldığını kanıtlar nitelikte olmaması sebebiyle ve Bilişim Eğitim Hizmetleri Ve Ticaret Anonim Şirketi tarafından başvurunun kötü niyet gerekçesiyle reddedilmesi talebi yerinde bulunmamıştır.” şeklinde karar verildiği, dava konusu YİDK kararının davacı şirkete 23/03/2019 tarihinde tebliğ edildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 21/05/2019 tarihinde açıldığı anlaşılmış, davacı vekilinin eldeki davayı ikame ettiği tetkik edilmiş, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda özetle: dava konusu başvuru ile davacının dayanak markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı, davacı tarafın dayanak markalarının tanınmışlık düzeyine ilişkin iddialarını somutlaştırmadığı, davacının kötüniyet iddialarının somutlaştırılmadığı, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirmenin nihai olarak mahkememizce yapılacağı anlaşılmakla yeni heyetten rapor alınması veya mevcut bilirkişi heyetinden ek rapor alınması yoluna gidilmemiştir.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, …, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Davalı Markası Örnek Davacı Markaları

Taraf markaları emtiaları karşılaştırıldığında, dava konusu marka ile davacının itirazlarına dayanak yaptığı markaları arasında, dava konusu markanın kapsamındaki 41. sınıftaki hizmetlerin tamamı, bakımından benzerlik bulunmaktadır. Şu hâlde SMK 6/1 maddesi yönünden tescil engellerinde aranan şartlardan biri belirtili emtialar yönünden gerçekleşmiştir. Devamla:
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir.
Davalının markasının incelenmesinde; dava konusu MARKALAR BİRLİĞİ AMERİKANCA YABANCI DİL … markanın herhangi bir şekli unsur içermeyen kelime markası olduğu, söz konusu işaretin ayırt ediciliğini “MARKALAR BİRLİĞİ” ibaresi üzerinden sağlamakta olup ve bu nedenle de öne çıkan unsur, “MARKALAR BİRLİĞİ” ibaresi olduğu, “AMERİKANCA” kelimesinin de marka içerisinde “Amerika’ya ait olan, Amerika stili” gibi anlamlarda kullanılan, coğrafi menşe gösterir bir kavram olduğu, bu anlamda markanın devamında yer alan “YABANCI DİL …” tamlamasının, Amerika’ya ait unsurlar taşıdığını göstermek amacıyla kullanılmış olup, söz konusu “yabancı dil …” kelimeleri de yine markanın bütünü içerisinde, kaynak gösterme amacıyla değil yardımcı unsur niteliğinde ve jenerik olarak kullanıldığı, dolayısıyla, “…” ibaresinin ilgili tüketici kitlesi nazarında “yabancı dil ve kültürü” yönünde bir algı yaratmasının kaçınılmaz olduğu anlaşılmaktadır.
Davacının markalarının incelenmesinde; davacının dayanak markalarında “…” ibaresi bulunmakla birlikte 41. sınıftaki hizmetlerin tamamı bakımından ayırt ediciliği hali hazırda zayıf olan bu ibarenin, dava konusu markadaki gibi bir kullanımı durumunda ise zaten markasal köken gösterir bir özelliği dahi bulunmadığı, tanımlayıcı veya ayırt edici gücü zayıf olan bir ibareyi marka olarak seçen marka sahiplerinin aynı işaretlerin başka unsurlarla birlikte başkaları tarafından da tescil edilebileceğini en baştan kabul etmiş olduklarının kabul edilmesi gerektiği anlaşılmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, davacı adına tescilli “…” esas ibareli markalar ile davalının ” MARKALAR BİRLİĞİ AMERİKANCA YABANCI DİL …” ibareli markası arasında biçim, renk, grafik unsurlar, düzenleme ve tertip tarzı olarak görsel, sesçil olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, işin uzmanı veya dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu ürünler için ayırdığı satın alım ve yararlanım süresi içinde, davalının “MARKALAR BİRLİĞİ AMERİKANCA YABANCI DİL …” markasını gördüğünde bunun davacının mesnet markalarından farklı bir marka olduğunu algılayabileceği, tescilli markaların bir uzantısı, yeni bir versiyonu, yeni bir serisi olarak algılanmasının ihtimal dahilinde olmadığı, dava konusu marka ile davacının itirazlarına dayanak yaptığı markaları arasında, dava konusu markanın kapsamındaki 41. sınıftaki hizmetlerin tamamı, bakımından aynılık/benzerlik bulunduğu, taraf markaları arasında ortak unsur durumunda olan “…” ibaresi, benzerlik tespit edilen hizmetler bakımından ayırt ediciliği zayıf olan bir ibare olduğu, bu durum karşısında başvuru ile davacı markaları arasında birbiri ile örtüşmeyen bileşenler karşısında işaret benzerliğinden söz edilmesinin mümkün olmayacağı anlaşılmıştır.
Davacı, işlem dosyası kapsamında özel olarak tanınmışlık düzeyinin tevsiki için delil ibraz etmemiştir. İtiraza ilişkin açıklamalar arasında dilekçe içeriğine yerleştirilmiş ekran görüntülerinde ya herhangi bir tarih kaydı bulunmamakta veya ulaşılan kitle vb. hakkında bilgi içermemektedir. Davacı markalarının tanınmışlık düzeyinin ispat edilemediği, ayrıca, başvuru markası ile davacının dayanak markaları arasında işaret benzerliğinin bulunmaması karşısında tanınmışlık düzeyinden kaynaklı bir tescil engelinden söz edilemeyeceği anlaşılmaktadır.
Dosya kapsamında davalının, davacı markasının tanınmışlığından yararlanmak istedikleri, davacı markasının itibarını zedeleyecek faaliyetlerde bulundukları, ticari hayatın olağan akışına aykırı hareket ettikleri ya da basiretli bir tacir gibi davranmadıkları, kötüniyetli bir şekilde marka başvurularında bulundukları yönünde somut deliller yer almadığından kötüniyet iddiasını kanıtlanamamıştır. Açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 44,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 14,90-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair verilen karar, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup, usulen anlatıldı. 30/03/2021