Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/194 E. 2021/185 K. 03.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Karar
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/194
KARAR NO : 2021/185

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 13/05/2019
KARAR TARİHİ : 03/06/2021

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkilinin “…” markalarının sahibi olduğunu, bu markaları 2017/46838 ve 2016/28014 sayıları ile tescil ettirdiğini, müvekkili markalarının özellikle teknolojik aletler, akıllı telefonlar ve saatler hususunda kullandığını ve tanıttığını, davalının 2018/61862 sayısı ile gerçekleştirdiği “…” ibareli başvurusuna yönelik itirazlarının reddedildiğini, ancak müvekkili markaları ile dava konusu markanın ayırt edilemeyecek kadar benzer olduklarını, markaların benzerliğinin tartışmasız olduğunu ve görsel anlamdaki benzerliklerin de iddialarını destekler nitelikte olduğunu, yine sınıfsal açıdan işaretlerin benzer olduklarını, bu nedenle işaretler arasında karıştırılma ihtimalinin bulunduğunu, dava konusu … sayılı YİDK kararının iptalini ve davalı adına tescil başvurusu yapılan 2018/61862 sayılı başvuru tescil edildiği takdirde markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, taraf markaları arasında ayniyet veya ayırt edilemeyecek düzeyde benzerlik bulunması gerektiği koşulunun sağlanmadığını, davalı adına tescili talep edilen işaretin üç harften oluştuğunu, davacı markasının ise dört harften oluştuğunu, karşılaştırmaya konu sözcükler açısından “KY” harflerinden kaynaklı kısmi bir benzerlik bulunduğunu, ancak bu benzerliğin iltibasa neden olacak düzeyde olmadığını, az sayıda harften oluşan markalardan bir veya birkaç harften kaynaklı farklılıkların iltibas riskini ortadan kaldırdığını, bu nedenle işaretler arasında benzerlik olmadığını, davacının tanınmışlık ve kötü niyet iddialarının ispatlanamadığını belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesiyle; müvekkilinin markası ile davacı markası arasında bir aynılık ya da benzerlik bulunmadığını, markalardaki ortak tek noktanın, “k” ve “y” harfleri olduğunu, markaların esas unsurlarının tamamen farklı olduklarını, markalar arasında bir benzerlik bulunmadığından, tanınmışlık iddiasına dayalı sonuçların da meydana gelmeyeceğini belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının 6769 sayılı SMK 6/1 md kapsamında yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; dava konusu … ibaresinin tescili amacıyla 09, 16, 36 ve 41. mal ve hizmet sınıflarını kapsayacak şekilde tarihinde gerçekleştirildiği görülen 2018/61862 sayılı marka başvurusunun, yapılan ilk incelemeler sonrasında 27.07.2018 tarih ve 305 sayılı bültende ilan edildiği, anılan ilana karşı davacı yanın, 2017/46838 ve 2016/28014 sayılı markalarına dayalı olarak itirazda bulunduğu, bu itirazlarının Markalar Dairesi Başkanlığı’nın 05.12.2018 tarihli kararı neticesinde haklı bulunmayarak reddine karar verildiği, söz konusu ilana karşı bir kez daha itirazda bulunan ve MDB tarafından verilen kararın kaldırılarak başvurunun reddini talep eden davacı yanın itirazlarını inceleyen Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 07.03.2019 tarih ve … sayılı kararı neticesinde özetle; “2018/61862 başvuru numaralı ve “…” ibareli başvurunun ilanına yapılmış olan itirazın reddi yönündeki karar karşı, başvurunun 2017/46838 ve 2016/28014 sayılı markalar ile karıştırılma ihtimali, tanınmışlık ve kötü niyet gerekçe gösterilerek yapılan itiraz incelenmiştir. Bu çerçevede yapılan değerlendirme sonucunda, işbu başvuru ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markalar bütünüyle bıraktıkları izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimali dahil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzer bulunmamıştır. Bu nedenle, markalar arasında ilişkilendirilme karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkmayacağı kanaatine varıldığından bu yöndeki itiraz yerinde görülmemiştir. …Somut olay açısından, itiraza konu başvurunun tescilinin 6769 Sayılı SMK’nin 6/IV ve 6/V maddeleri hükmünde belirtilen koşulların oluşmasına yol açacağı yönünde de bir kanaat oluşmadığından, tanınmışlık gerekçesine dayalı itiraz da haklı görülmemiştir. … incelenen başvuruyu oluşturan işaretle itiraz gerekçesi markaların benzer olduğu iddiasını, tek başına, başvurunun kötü niyetle yapıldığı ispatlayan bir husus olarak kabul etmemektedir. İtiraz sahibinin, markaların benzer olduğu iddiasının ötesinde kötü niyet hususunu ispatlar nitelikte herhangi bir kanıt sunmaması dikkate alındığında ve Kurul’da başvurunun kötü niyetle yapıldığı yönünde kanaat oluşmadığından kötü niyet gerekçeli itiraz haklı bulunmamıştır.” şeklindeki gerekçeler ile itirazların bir kez daha reddine karar verildiği, dava konusu YİDK kararının davacı şirkete 11/03/2019 (kep) tarihinde tebliğ edildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 13/05/2019 tarihinde açıldığı anlaşılmış, davacı vekilinin eldeki davayı ikame ettiği tetkik edilmiş, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda ve ek raporda özetle: dava konusu 2018/61862 sayılı marka başvurusu ile davacı yanın itirazlarına ve davaya dayanak markaları arasında 09, 16 ve 41. Sınıf mal ve hizmetlerin tamamı, 36. sınıfta ise yalnızca “finansal ve parasal hizmetler” bakımından aynı, aynı tür ve benzerlik düzeyinde emtia ilişkisi bulunduğu, bununla birlikte taraf markalarının oluşturan işaretlerin görsel, işitsel ve kavramsal açıdan sahip oldukları farklılıkların bütünsel açıdan da işaretlerin birbirlerinden yeterince uzaklaşmasını sağladığı, bu nedenle ilgili tüketiciler nezdinde işaretler arasında benzerlik ve karıştırılma ihtimalinin mevcut olmadığı, takdirin mahkemeye ait olduğu bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun ve ek raporun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirmenin nihai olarak mahkememizce yapılacağı anlaşılmakla yeni heyetten rapor alınması veya mevcut bilirkişi heyetinden yeniden ek rapor alınması yoluna gidilmemiştir.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;
Davalı Markası Davacı Markaları

… …
(09 / 16 / 36 / 41. sınıf) …+şekil
(09,16,35,41. sınıf)

Taraf markaları emtiaları incelendiğinde, dava konusu marka kapsamında yer alan 09, 16 ve 41. Sınıf mal ve hizmet grupları, davacı yanın önceki tarihli markalarında aynı sınıflarda yer alan mal ve hizmet grupları ile ayniyet derecesinde benzerlik gösterirken, yine davacı markasındaki 35. sınıfta yer alan 09. Sınıf emtiaların mağazacılığına yönelik hizmetler ile dava konusu markadaki 09. Sınıfta yer alan bir kısım mallar arasında da mal –malın satışına yönelik hizmet ilişkisi bağlamından bir benzerlik mevcuttur. Başvuruda yer alan 36. sınıftaki “finansal hizmetler” ise, 09. sınıftaki “manyetik/optik okuyuculu kartlar” ile bir benzerlik göstermekte olup sair hizmetler bakımından ise taraf markaları arasında benzerlik ilişkisi mevcut değildir.Devamla;
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir.
Davalının markasının incelenmesinde; dava konusu başvurunun … şeklindeki işaretin hiçbir görsel unsur içermeksizin “V” harfi büyük, “k” ve “y” harfleri küçük şekilde yazılmış bir harf kombinasyonu markası olduğu, işaretin bütün olarak herhangi bir anlamı bulunmadığı, yine telaffuzunun da her bir harfin okunuş sesi doğrultusunda “…” şeklinde olacağı anlaşılmaktadır.
Davacı yanın markalarına bakıldığında ise, …+şekil ve … şeklinde yine düz bir sözcük markası ve bu sözcük markasının çeşitli görsel unsurlar ile stilize edilmiş hali olan şeklindeki işaretten oluştuğu, markalardaki sözcük unsuru olan “…” ibaresinin dilimizde bir anlamı bulunmadığı gibi yine yabancı dilde bilinen bir anlamının da bulunmadığı ve uydurulmuş bir isim algısı yarattığı, markanın “…” harflerinden oluştuğu ve “…” şeklinde iki heceli olarak telaffuz edileceği anlaşılmaktadır.
Neticeten, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede; her ne kadar taraf markaları bir kısım mal ve hizmetler bakımından aynı, aynı tür ya da benzer emtiaları kapsamakta iselerse de tespit edilen bu mal ve hizmetlerin ilgili tüketici kitlesinin davacı yanın “…” esas unsurlu markaları ile dava konusu “…” şeklindeki markaları arasında görsel, fonetik ve kavramsal bir ilişki kurmasın beklenmesinin mümkün olmadığı, davacı markalarının özellikle “…” şeklindeki telaffuzunun dava konusu markadan farklılaştığı gibi, tüketicinin dava konusu markayı rastgele harflerden oluşan bir marka olarak algılayacağı, davacı markalarının ise “…” şeklinde yabancı bir sözcük markası olarak yorumlayacağı, tüketici kitlesinin, birbirinden bağımsız özelliklerde iki ayrı marka karşısında olduğunu derhal algılayabileceği, bunun sonucunda ise davacı markalarını taşıyan mal veya hizmetleri satın almak isterken dava konusu işaretle sunulan ürünleri satın alma yahut hizmetlerden yararlanma biçiminde bir yanılgıya düşmeyeceği, aksinin hayatın olağan akışına ve normal hayat tecrübelerine de aykırı olacağı ve hatta gerçekçi bir yaklaşım da olmayacağı, başvuru konusu işaret ile davacı markası arasında işletmesel bağlantılandırmayı tesis eden herhangi bir unsurun da bulunmadığı, bu nedenlerle işaretler arasında benzerlik ve karıştırılma ihtimalinin mevcut olmadığı anlaşılmış, davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 44,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 14,90-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair verilen karar, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup, usulen anlatıldı. 03/06/2021

Katip … Hakim …
¸ ¸