Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/18 E. 2021/321 K. 07.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/18
KARAR NO : 2021/321

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 15/01/2019
KARAR TARİHİ : 07/10/2021
YAZILDIĞI TARİH : 19/10/2021

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkili şirketin 1961 yılından bugüne kadar özellikle bisküviler, krakerler, gofretler, pastalar, tartlar, kekler ve sair ürünlerin imali, ithali, ihracı ve ticareti alanında faaliyet gösterdiğini, müvekkilinin … ibaresini ilk olarak 1990 yılında tescil ettirdiğini ve bu markaya büyük yatırımlar yaparak markalarını da arttırdığını, TÜRKPATENT nezdinde tescilli çok sayıda “…” esas unsurlu markaların gerçek hak sahibi olduğunu, … markasının tanınmış marka olduğunun mahkeme kararlarında da defalarca tekrarlandığını, müvekkilinin “…” markasına iltibas yaratacak derecede benzer olan “…” esas unsurlu “…” ibareli markanın tescilinin mümkün olamayacağını, davalı yanın markasını tescil ettirmek istediği 35.sınıfın alt sınıflarının müvekkili şirket markalarının da tescil alanı olduğunu, markalar arasında sınıfsal benzerliğin bulunduğunu, alt sınıfların incelenmesi neticesinde markalar arasındaki sınıfsal benzerliğin görülebileceğini, ortak sınıflar olmasaydı dahi müvekkili şirkete ait … markası tanınmış marka olduğu için … markasının tescil edilemeyeceğini, markaların görsel, işitsel ve anlamsal açıdan benzediğini, tüketicilerin … markasını müvekkili … GIDA’ya ait sanacaklarını ve bu şekilde alışveriş yapacaklarını, haksız rekabet ve iltibasın meydana geleceğini, müvekkili markaları ile davalı markasının aynı satış noktalarında, aynı raflarda ve reyonlarda satışa sunulacağı ve tüketiciler tarafından kolaylıkla ilişki kurulacağı düşünüldüğünde davalı yanın bu benzerliği kasıtlı bir şekilde oluşturduğu ve kötüniyetli olduğu sonucuna varıldığını, davalı Türk Patent ve Marka Kurumu’nun verdiği kararın daha önce verilmiş mahkeme kararlarıyla çeliştiğini iddia ederek; davalı Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 27.11.2018 tarihli ve … sayılı kararının iptaline, diğer davalı adına TÜRKPATENT nezdinde 26.03.2018 tarih ve 2018/29766 sayı ile tescil başvurusu yapılan ve tescil işlemleri devam eden “…” ibareli markanın “25.ve 35.sınıflarda yer alan mal ve hizmetlerin tümüne ilişkin olarak” tescili halinde iptaline, hükümsüz sayılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, davalı başvurusunun konusu olan işaretin davacı yana ait tescilli markalarla –“toplu olarak bıraktığı umumi intiba” itibariyle- ilk bakışta kolayca ayırt edilemeyecek şekilde benzediğinden ve bu suretle iltibasa sebebiyet vereceğinden söz edilebilmesinin olanaksız olduğunu, davalı markasını okuyan veya gören ortalama dikkate sahip ve her iki işareti yan yana karşılaştırma imkanı olmayan kişinin zihnindeki intibanın, davacı markalarının bıraktığı intiba ile aynı olmadığını, söz konusu iki marka örneğinin aynı firmanın markası gibi algılanmayacağını, davacı markalarının esas unsurunun tescil edildiği sınıflarda ayırt ediciliği düşük, zayıf bir ibare olan “…” ibaresi olduğunu, başvuru konusu markanın ise “…” ibaresi olduğunu, anılan ibarenin içinden “…” ibaresinin çekilerek bir benzerlik iddiasında bulunmanın marka hukukunda benimsenen bütünsellik ilkesine aykırı olacağını, başvuru konusu markanın şekil unsuruyla beraber tamamen farklı olduğunu ve davacı markaları ile hiçbir ortak noktası bulunmayan bir marka olduğunu, yine anılan ibarenin bütünüyle davacı markalarından farklı bir izlenim yarattığını, “…” ibaresinin Fransızca bir sözcük olduğunu “biçim, …, endam, bir şeyin istenilen ve olması gereken durumu” anlamına geldiğini, mezkur sözcüğün aynı zamanda günlük yaşamda sıklıkla kullanıldığını ve ayrım gücünün zayıf olduğunu, taraf markaları arasında ortak bir sınıf olmamakla beraber alt sınıflar incelendiğinde yine de benzerlik bulunmadığının görüleceğini, davacı yanın davalının kötüniyetini de ispatlayamadığını, bu nedenlerle davacı vekilinin iddialarına katılmanın hukuken mümkün olamayacağını belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket davaya cevap vermemiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının 6769 sayılı SMK 6/1, 4, 5, 9 md kapsamında yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; … tarafından … markasının “25.sınıf: (TÜM ALT GRUPLAR), 35.Sınıf: (TÜM ALT GRUPLAR) (*35/05 alt grubunda yer alan perakende satış hizmetleri 01, 02, 03, 04, 05, 06, 07, 08, 09, 10, 11, 12, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 34. Sınıflardaki malların satışına ilişkindir) sınıflarını kapsayacak şekilde tescili için 26.03.2018 tarihinde başvuruda bulunulduğu, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından başvurunun incelenerek 27.04.2018 tarih ve 299 sayılı Resmi Marka Bülteninde ilanına karar verildiği, davacı … tarafından söz konusu yayına 2016 41861, 2015 79996, 2015 79991, 2015 30381, 2014 21783, 2014 21712, 2014 21704, 2013 41764, 2013 41705, 2006 01243 sayılı … ibareli markalar gerekçe gösterilerek benzerlik, karıştırılma ihtimali, tanınmışlık ve kötüniyet gerekçeleriyle itiraz edildiği, dava dışı … Tüketim Ürünleri Sanayi ve Ticaret A.Ş. tarafından UNİ ibareli markalara dayanılarak itiraz edildiği, başvuru sahibi davalı tarafından işbu itirazlara ayrı ayrı karşı görüş bildirilerek iltibas oluşmayacağının ileri sürüldüğü, itirazı inceleyen Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından her iki itirazın da reddedildiği, İlgili Dairenin bu kararına, davacı tarafından Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu nezdinde aynı gerekçelerle itiraz edildiği, 27.11.2018 tarih ve … sayılı YİDK kararı ile; “2018/29766 başvuru numaralı ‘…’ ibareli başvurunun 6769 s. SMK’nın 6 ncı maddesi uyarınca 2016 41861, 2015 79996, 2015 79991, 2015 30381, 2013 41705 sayılı ‘… … …’, ‘… …’, ‘… …’, ‘… …’, ‘… plus’ ibareli markalarla karıştırılma, ilişkilendirilme olasılığı, tanınmışlık gerekçeleriyle reddedilmesi talebiyle yapılan itiraz incelenmiştir. 6769 s. Kanun’un 6(1) fıkrası ‘Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.’ hükmünü içermektedir. Yerleşik içtihada göre, halkın malların veya hizmetlerin aynı işletmeden veya ticari olarak bağlantılı bir işletmeden geldiğine inanması riski karıştırılma olasılığını ortaya çıkartır. Karıştırılma olasılığı, kamunun ilgili kesiminin ihtilafa konu markalar ve mallar veya hizmetler hakkındaki algısı, markaların ve malların veya hizmetlerin benzerliğinin karşılıklı bağımlılığı dahil olmak üzere inceleme konusu ihtilafa ilişkin tüm faktörler dikkate alınarak, bütüncül olarak değerlendirilmelidir. Karıştırılma olasılığına ilişkin bütüncül değerlendirme yapılırken, ihtilafın konusu markaların görsel, işitsel veya kavramsal benzerliği, işaretlerin bütün olarak oluşturdukları izlenim esasında incelenmelidir, ancak bu yapılırken işaretlerin ayırt edici ve baskın unsurları özellikle dikkate alınmalıdır. Karıştırılma olasılığına ilişkin genel değerlendirmede, malların veya hizmetlerin ortalama tüketicisinin markalara ilişkin algısı belirleyici etkiye sahiptir. Bu bağlamda, ortalama tüketiciler markayı genellikle bütün olarak algılar ve markanın çeşitli detaylarına ilişkin kapsamlı bir analize girişmez. Karıştırılma olasılığına ilişkin bütüncül değerlendirmede, ilgili malların veya hizmetlerin ortalama tüketicisinin makul derecede bilgili, gözlemci ve ihtiyatlı varsayılır. Bununla birlikte, ortalama tüketicilerin farklı markalar arasında doğrudan bir karşılaştırma yapma şansına nadiren sahip olduğu, bunun yerine markaların zihninde kalan tam olmayan imajını (hatırasını) esas aldığı faktörü dikkate alınmalıdır. Buna ilaveten, ortalama tüketicilerin dikkat seviyesinin, ihtilafa konu malların veya hizmetlerin niteliğine göre değiştiği de göz önünde bulundurulmalıdır. Önceki tarihli markanın ayırt edici gücü arttıkça, karıştırılmanın ortaya çıkması olasılığı da artar. Bu nedenle, ayırt edici gücü, tabiatı gereği veya piyasada sahip olduğu bilinirlik (ün) nedeniyle, daha yüksek olan markalar, ayırt edici gücü düşük olan markalara kıyasla daha geniş korumadan yararlanırlar. Bu nedenle, karıştırılma olasılığının varlığı araştırılırken önceki markanın ayırt edici gücü ve özellikle sahip olduğu bilinirlik (ün) dikkate alınmalıdır. Birden fazla unsurdan oluşan bileşke markalar söz konusu olduğunda, iki marka arasındaki benzerliğin tespiti, bileşke bir markayı oluşturan öğelerden sadece birisini alarak, o öğeyi başka bir markayla karşılaştırmanın ötesinde bir incelemeyi gerektirir. Karşılaştırma, ihtilaf konusu markaların her birini bütün olarak inceleyerek yapılmalıdır, ancak bazı durumlarda, bileşke markayı oluşturan öğelerden biri, bileşke markanın kamunun ilgili kesiminde yarattığı bütüncül algıda baskın konumda bulunabilir. Karıştırılma, ilişkilendirilme olasılığı, tanınmışlık gerekçeli itiraz belirtilen genel ilkeler esas alınarak incelenmiştir. Başvuru ile itiraz gerekçesi markalar arasındaki belirgin ve kolaylıkla algılanır görsel ve işitsel farklılıkları dikkate alan Kurul; ‘…’ ibareli başvuru ile 2016 41861, 2015 79996, 2015 79991, 2015 30381, 2013 41705 sayılı ‘… … …’, ‘… …’, ‘… …’, ‘… …’, ‘… plus’ ibareli itiraz gerekçesi markaların görsel, işitsel, kavramsal ve bütün olarak ortaya çıkan izlenim bakımlarından benzer markalar olmadığı kanaatine ulaşmıştır. Başvuru ile itiraz gerekçesi markaların benzer markalar olarak değerlendirilmemesi ve buna ilaveten itiraz gerekçesi markaların bilinirliğine konu (bisküvi, kraker, vb.) malların başvurunun kapsamında bulunmaması nedenleriyle, markalar arasında karıştırılma, ilişkilendirilme veya tanınmışlık nedeniyle ilişkilendirilme ihtimallerinin ortaya çıkmayacağı sonucuna varılmıştır. Sayılan nedenlerle itirazın reddedilmesi gerekmiştir.” gerekçesiyle İTİRAZIN REDDİNE karar verildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 15/01/2019 tarihinde açıldığı anlaşılmış, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda ve ek raporda özetle: 2018 29766 sayılı … ibareli davalı markası ile … ibareli davacı markalarının emtia listelerinin 05, 29, 30 ve 32. Sınıflardaki malların satışına ilişkin 35/05 alt grubundaki satış/mağazacılık hizmetleri bakımından benzer/ilişkili mal ve hizmetlerden oluştuğu, ancak marka işaretleri benzer olmadığından taraf markaları arasında 6769 sayılı SMK’nun 6/1 maddesi uyarınca iltibas ihtimali BULUNMADIĞI, davacının … … ibareli markasının Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamında ve 6769 sayılı SMK’nun 6/4 Maddesi kapsamında tanınmış marka olduğu iddiasının İSPATLANAMADIĞI, davacının … … markasının ülkemizde gıda sektöründe tanınmış marka statüsünde olduğu, ancak markasının tanınmışlığının somut olayda 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesi anlamında bir TESCİL ENGELİ OLUŞTURMADIĞI, davalı marka başvurusunun kötü niyetle yapıldığı iddiasının ispatlanamadığı, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun ve ek raporun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun ve ek raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirme nihai olarak mahkememizce yapılacağından yeniden rapor alınmasını gerektirir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Davalı Markası Davacı Markası

Tarafların emtia gruplarına bakıldığında; 05, 29, 30 ve 32. Sınıflardaki malların satışına ilişkin 35/05 alt grubundaki satış/mağazacılık hizmetleri bakımından markaların emtia listelerinin benzer/ilişkili mal ve hizmetlerden oluştuğu görülmektedir. Şu hâlde, SMK 6/1 maddesi yönünden tescil engellerinde aranan şartlardan biri belirtili emtialar yönünden gerçekleşmiştir. Devamla;
Davalının markasının incelenmesinde; 2018/29766 sayılı dava konusu ibarenin “…” şeklinde fantezi bir kelime olduğu, bu kelimenin kavramsal kurgulanışı incelendiğinde; “evrensel” anlamına gelen … kelimesinin kısaltması görünümündeki UNI ibaresi ile TDK Güncel Türkçe Sözlük uyarınca “Öğrencilerin, sporcuların, bazı mesleklerde çalışanların giydikleri, bağlı bulundukları okul, spor kulübü veya meslekleri belirten tek tip giysi.” anlamına gelen … kelimesinden ve sona eklenmiş X harfinden oluştuğu; bu kapsamda … ibaresinin 25. Sınıftaki giyim emtiasını çağrıştıracak şekilde kurgulanmış bir marka olduğu, markadaki “I” harfinin ip geçirilmiş iğne figürü şeklinde tasarlanmış olması da bu durumu tevsik ettiği anlaşılmaktadır.
Davacının markalarının incelenmesinde; … ibaresi ile davacı tarafın geleneksel lider markası olan … ibaresi ve şeklinden oluştuğu, davacının “… PLUS” ve “…” dışındaki markalarında “…” ibaresinin mevcut olduğu, davacı taraf “…” esas unsurunun önüne veya arkasına eklemeler yaparak seri markalar türettiği, bu markalarda yer alan “…” ibaresi davacı firmayı işaret eden üst marka olduğu, … kelimesi de markanın esaslı unsuru olmakla birlikte, davacının … esas unsurlu seri markalarında ayırt edicilik ve vurgu … kelimesi üzerinde toplanmakta olup, … ibaresinin ayırt ediciliği öne çıktığı; “…” ibaresinin Türkçede “1- Biçim, şekil. 2- Bir şeyin istenilen ve olması gereken durumu. 3- İstenilen şeylerin yazılması, doldurulması için hazırlanmış basılı belge.” anlamlarına gelen bir kelime olduğu, davacının … esas unsurlu markaları yukarıda incelendiği üzere gıda ürünleri üzerinde tescilli olduğu, … kelimesinin gıda ürünleri bakımından ürünün “düşük kalorili, kilo aldırmayan, kişinin formunu korumasını sağlayan” nitelikte olduğu yönünde bir çağrışım içeren, ayırt ediciliği düşük bir marka işareti olduğu anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Davacının … ibaresine kullanma yolu ile ayırt edicilik kattığı düşünülse dahi davalının markası içerisinde … ibaresinin bağımsız olarak algılanmasının mümkün görülmemesi, davalı markası içinde … ibaresinin tamamen anlamını kaybedecek şekilde kullanılması dikkate alındığında iltibas ihtimali bulunmadığı anlaşılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, davacı adına tescilli “…” esas ibareli markalar ile davalının … esas ibareli markası arasında biçim, renk, grafik unsurlar, düzenleme ve tertip tarzı olarak görsel, sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, işin uzmanı veya dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu ürünler için ayırdığı satın alım ve yararlanım süresi içinde, davalının markasını gördüğünde bunun davacının mesnet markalarından farklı bir marka olduğunu algılayabileceği, tescilli markaların bir uzantısı, yeni bir versiyonu, yeni bir serisi olarak algılanmasının ihtimal dahilinde olmadığı, taraf markaları arasında iltibas bulunmadığı, iltibas tehlikesinin bulunmaması halinde 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının uygulama alanı bulmayacağı, davalının kötü niyetini gösterir delil ve emare bulunmadığı dikkate alınarak davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 44,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 14,90-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalı TÜRKPATENT’e verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair, verilen karar hazır olan taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 07/10/2021

Katip … Hakim …
¸ ¸