Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/177 E. 2021/50 K. 02.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2019/177 Esas – 2021/50 Karar
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/177
KARAR NO : 2021/50
DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 06/05/2019
KARAR TARİHİ : 02/03/2021

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekil dava dilekçesiyle; davacı şirketin, 1961 yılından bu yana faaliyet gösterdiği alanda birçok ürünün tanıtımı ve geliştirilmesini sağlayarak bir kalite sembolü olduğunu, davacı şirketin özellikle bisküviler, krakerler, gofretler, pastalar, tartlar, kekler vs. Ürünlerin imali, ithali, ihracı ve ticareti alanında faaliyet gösterdiğini, davacı şirkete ait “…” ibareli markanın Türk Patent nezdinde tanınmış marka olduğunu, aynı zamanda … markasının WIPO nezdinde … no ile tescil edildiğini, davalının “…” ibareli markanın tescili için Türk Patent ve Marka Kurumu’na … sayılı marka başvurusunda bulunduğunu, dava konusu markaya karşı davacı şirket tarafından itiraz edildiğini, MDB tarafından yapılan inceleme sonucunda itirazın reddedildiğini, iş bu karara davacı tarafından itiraz edildiğini, Türk Patent ve Marka Kurumu YİDK tarafından itirazın reddine karar verildiğini, dava konusu marka başvurusu ile davacıya ait … ibareli markalar arasında ayırt edilemeyecek derecede benzerlik bulunduğunu, davacıya ait markaların tanınmış ve seri markalar olduğunu, davacıya ait … esas unsurlu markalar ile 05, 29 ve 30. sınıflarda tescilli dava konusu … ibareli marka arasında sınıfsal benzerlik olduğunu, davalının … ibareli markası ile davacıya ait … esas unsurlu markaların iltibas oluşturacak düzeyde benzer olduğunu, davacının … ibareli markaları için uzun yıllardır reklam kampanyaları düzenlediğini, davalının marka başvurusunun kötü niyetli olduğunu, emsal TÜRKPATENT ve yargı kararları bulunduğunu belirterek dava konusu YİDK kararının iptalini 29. ve 30. sınıfta yer alan mal ve hizmetler yönünden ve dava konusu markanın tescil başvurusunun 29. ve 30. sınıfta yer alan mal ve hizmetler yönünden reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, alınan kararlar ve yapılan işlemlerin usule ve yasaya uygun olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesiyle, davacı iddialarının haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, … ibaresi ile Türk Patent ve Marka Kurumu’na yapılmış çok sayıda marka başvurusu ve tescili olduğunu, taraf markaları arasında benzerlik olmadığını, markalar arasında işitsel, anlamsal ve görsel benzerlik bulunmadığını, … ibaresinin zinde kalma, zindelik gibi Türkiye’de yaygın kullanılan anlamları ve pazarda yoğun kullanımı gibi nedenlerle ayırt ediciliğinin düşük olduğunu, davalı şirketin kötü niyetli olduğu yönündeki iddiaların gerçek dışı olduğunu, YİDK kararının emsal Yargıtay içtihatlarına uygun olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının 6769 sayılı SMK 6/1, 5, 9 maddeleri kapsamında yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
TÜRKPATENT’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; davalının “…” ibareli markanın tescili için Türk Patent ve Marka Kurumuna … sayılı marka başvurusunda bulunduğu, dava konusu başvuruya karşı … GIDA SANAYİ VE TİCARET ANONİM ŞİRKETİ tarafından itiraz edildiği, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından yapılan inceleme sonucunda itirazın reddedildiği, muteriz tarafından yeniden itiraz edildiği, itirazın Türk Patent ve Marka Kurumu YİDK tarafından değerlendirildiği ve … sayılı YİDK kararıyla, “Yapılan incelemede, başvuru ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markaların “…” unsurunu ortak olarak içerdiği görülmüşse de; “…” ibaresinin “zinde kalma, zindelik” gibi Türkiye’de de yaygın kullanılır anlamları ve bu halleri sağlayan ürünleri işaret etmek için ibarenin pazarda yoğun kullanımı gibi nedenlerle; ayırt ediciliğinin çok düşük olması ve markalar arasında belirgin ve kolaylıkla algılanır görsel ve işitsel farklılıkları olması nedenleriyle görsel ve işitsel yönden bütünüyle bıraktıkları izlenim itibariyle iltibasa yol açabilecek düzeyde benzer olmadıkları görüşüne varıldığından Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından verilen karar yerinde görülmüş ve itirazın reddi gerekmiştir. Diğer yandan her marka özgünlük derecesi, tasarımı, tescile konu mallar/hizmetlerin ve bu mal ve hizmetlerin tüketici grubunun özellikleri, markanın tescil kapsamındaki mal/hizmetler üzerindeki ayırt edici niteliği gibi unsurlar açısından kendine özgü özellikler taşıdığından ve ancak tüm bu unsurların birlikte değerlendirilmesi sonunda tescil başvurusuna ilişkin karar oluşturulabildiğinden dilekçede başka marka başvurularına ilişkin verilen kararların işbu itirazın değerlendirilmesinde dayanak gösterilmesi haklı bulunmamıştır.” gerekçesiyle, ”itirazın reddine karar verilmiştir.” şeklinde karar tesis edildiği ve YİDK kararının davacı şirkete 11/03/2019 tarihinde tebliğ edildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 06/05/2019 tarihinde açıldığı anlaşılmış, davacı vekilinin eldeki davayı ikame ettiği tetkik edilmiş, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda özetle: dava konusu marka ile davalının itiraza mesnet markalarının, başvuruda yer alan 29. ve 30. Sınıf emtiaların tamamı bakımından iltibasa yol açacak bir benzerliğinin mevcut olduğu, 05. Sınıf emtialar bakımından ise taraf markalarının, ilgili emtiaların tüketicisi de göz önüne alındığında, iltibasa yol açacak bir benzerlik taşımadıkları, davacı markalarının sektörel anlamda tanınmış olduğu, bu durumun 29 ve 30. Sınıf emtialarda iltibas ihtimalini arttırdığı, kötü niyetin takdirinin ve hukuki değerlendirmenin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirmenin nihai olarak mahkememizce yapılacağı anlaşılmakla yeni heyetten rapor alınması veya mevcut bilirkişi heyetinden ek rapor alınması yoluna gidilmemiştir.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;
Davalı Markası Davacı Markaları

… … X
( 05, 29 ve 30. sınıf) … İndeks
… Index

(29, 30, 32, 35. sınıf)

Tarafların emtia gruplarına bakıldığında; davacı markası kapsamında yer alan mallar ile dava konusu marka başvurusu kapsamında olan 29 ve 30. Sınıfta yer alan malların tamamının aynı ve aynı tür olduğu, marka başvurusu kapsamında olan 05. Sınıfta yer alan malların ise düşük derecede benzer olduğu görülmektedir. Şu hâlde, SMK 6/1 maddesi yönünden tescil engellerinde aranan şartlardan biri belirtili emtialar yönünden gerçekleşmiştir.
Davalının markasının incelenmesinde; dava konusu marka başvurusunun … ibaresinden müteşekkil bir kelime markası olduğu, herhangi bir şekil içermediği, ibaredeki F harfi dışındaki tüm harflerin küçük olarak yazıldığı, F harfinin ise büyük harf olarak markada yer aldığı, esaslı unsurun … ibaresi olduğu anlaşılmıştır.
Davacının markalarının incelenmesinde; davacı markalarının … kelimesi etrafında türetilmiş sözcük ve seri markalar olduğu, davacının … ibareli markaları yukarıda açıklandığı üzere gıda ürünleri üzerinde tescilli olduğu anlaşılmaktadır. Davacı markalarının baskın unsuru … ibaresidir.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Davacı vekili talebini 29. ve 30. sınıfta yer alan mal ve hizmetler yönünden kısıtlamış olmakla inceleme bu çerçevede yapılmıştır. Anılan ilkeler dikkate alındığında, davacının itiraza mesnet çok sayıdaki seri markalarının asıl ve ayırt edici unsurunun “…” ibaresi olduğu, davalı markasının da “…” ibaresi ile başladığı, bu kısmın taraf markalarında öne çıktığı, bu ibareye eklenen “oks” ibaresinin 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu 6/1 maddesi anlamında markalar arasındaki ilişkilendirme ihtimalini ortadan kaldıracak düzeyde markaya ayırt edicilik katmadığı, taraf markalarının tüketici zihninde bıraktığı ses ve iz ile aynı etkiyi doğurduğu, tüketicilerin markanın kapsadığı emtia/hizmeti almak için ayırdıkları süre zarfında taraf markalarını ayırt edemeyecekleri, işaretlerin bu derece benzer olması nedeniyle işletmesel bağlantırılma ihtimalinin de mevcut olduğu, yine tüketiciler nezdinde davalının mezkur markayı davacının vermiş olduğu bir lisansla kullandığı düşüncesine kapılmaları ihtimalinin de yüksek olduğu, davalının dava konusu markayı çekişmeli sınıflar bakımından tescil ettirmesinin, davacının “…” ibareli ürün/hizmetler için tüketiciler ve yararlanıcılar nezdinde tesis ettiği imaj, güven ve hatırlanırlıktan haksız olarak istifade etmesi sonucunu doğuracağı, bu durumun ise, markaların aynı işletmeye ait seri markalar olduğu izlenimini yaratacağı, Yargıtay 11. HD’nin 21/12/2015 tarihli ve … karar sayılı kararında “…” ile “…” markasının benzer bulunduğu hususu da gözönünde bulundurulduğunda dava konusu davalı markasının davacı markaları ile ilişkilendirme ihtimalini de kapsayacak şekilde karıştırılma tehlikesine yol açacak derecede benzer olduğu anlaşılmaktadır. İltibas tehlikesinin bulunması ve emtia listelerinin aynı/benzer olması halinde 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) ve (9) numaralı fıkrasının tartışma alanı bulamayacağı izahtan varestedir. Açıklanan nedenleri ile neticeten davanın tümden kabulü ile; TPMK YİDK’nın 09/03/2019 tarihli … sayılı kararının 29 ve 30. sınıftaki mal ve hizmetler yönünden iptali ile başvuru kapsamında yer alan 29 ve 30. sınıftaki mal ve hizmetler yönünden hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın kabulü ile,
TPE YİDK’nın … sayılı kararının 29 ve 30. Sınıfta yer alan mal ve hizmetler yönünden iptaline,
Davalıya ait … kod nolu “…” markanın 29 ve 30 sınıfta yer alan mal ve hizmetler yönünden hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,

2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 44,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 10,00-TL’nin davalılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL maktu ücreti vekâletin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü gösterilen 2.088,00-TL
yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair verilen karar, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup, usulen anlatıldı. 02/03/2021