Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/169 E. 2021/259 K. 08.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Karar
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/169
KARAR NO : 2021/259
DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 29/04/2019
KARAR TARİHİ : 08/07/2021

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkilinin … sayılı “…” ibaresinin tescili için gerçekleştirdiği başvuruya davalı yanın önceki tarihli bir kısım markalarına dayalı gerçekleştirdiği itirazların diğer davalı kurum tarafından verilen nihai karar sonucunda kabul edilerek, müvekkili başvurusunun reddine karar verildiğini, müvekkilinin gece elbisesi/tuvalet/abiye giyim üzerine üretim ve satış yapan bir tekstil firması olduğunu, müvekkilinin bu nedenle İtalyanca “benim gecem” manasına tekabül eden dava konusu ibareyi kendisine marka olarak tercih ettiğini, müvekkilin marka tescil başvurusuna yapılan itiraza gerekçe gösterilen markanın ise “…” markası olup bu ibarenin küçük ev anlamına geldiğini, dolayısıyla müvekkilinin, itirazın kabulüne gerekçe gösterilen markadan etkilenmesinin mümkün olmadığını, davalının, paspas, mutfak havlusu, bebek havlusu, bornoz, havlu, nevresim, otel grubu takımları, plaj havluları, pike, çocuk bornozu ürettiğini, tarafların markalarının hem kelime anlamları, hem okunuş – yazılış şekilleri, hem ürettikleri mallara bakıldığında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, kaldı ki, işbu markanın müvekkilin ait ilk marka başvurusu olmadığını, müvekkilinin geçmişe dönük olarak “… ” ibareli 35. sınıfta hali hazırda … tescil numaralı markasının da bulunduğunu, taraf markalarının benzer olmadığını, müvekkilinin markasının, siyah düz zemin üzerinde beyaz ve büyük harflerle “…” ibaresinden oluştuğunu, itirazın kabulüne gerekçe markaların ise pembe – sarı zemin üzerine koyu yeşil – lacivert harflerden oluştuğunu, markaların benzerliği değerlendirilirken markaların bir bütün olarak ele alınması esas olduğunu, müvekkili tarafından tescili talep edilen marka ile davalının markaları arasında görsel ve işitsel yönden bütünüyle bıraktıkları izlenim itibarıyla iltibasa yol açabilecek düzeyde benzerlik bulunmadığını, öte yandan müvekkili tarafından tescili talep edilen markası ile davalı markaları aynı ya da benzer mal ve hizmetleri de kapsamadığını, müvekkili markanın, üretim ve satışla iştigal ettiği gece elbisesi sektöründe alıcı kitlesi direkt olarak ev dışında gece elbiselerini kullanan yetişkin bayanlar iken, davalı markasının tüketim alanı ise hane içi olup genel olarak hane içerisindeki tüm kişiler olduğunu, kelimelerin hem Türkçe hem de İtalyanca telaffuzunda karıştırılma ihtimalini ortadan kaldıracak şekilde farklılıklar olduğunu, müvekkilinin markasının yazıldığı gibi “…” şeklinde telaffuz edilirken, davalı markasının “…” şeklinde telaffuz edildiğini, hatta markaların yazı karakterindeki farklılıklar ve davalı markasındaki ” O ” harfinin sadece okunuş itibarı ile ” O ” harfi şeklinde okunduğu,yazılış olarak ” O ” harfine hiç benzemediği,sadece bunun bile markaları birbirinden çok net bir şekilde iltibasa meydan vermeden ayırdığını iddia ederek, 27.02.2019 tarih ve … sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, tescili talep edilen işaretin kapsamında yer alan malların ya da hizmetlerin aynıları ya da benzerleri, redde mesnet markaların kapsamında da yer aldığını, davacı vekilinin başvuruya konu işaret ile redde mesnet marka arasında ayniyet veya ayırt edilemeyecek benzerlik bulunması gerektiğine ilişkin koşulunun sağlanmadığı iddiası yerinde olmadığını belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesiyle, müvekkili şirket markaları ile dava konusu marka arasında benzerlik bulunduğunu, müvekkili markalarının Türkçe olmayan işaretlerden oluştuğunu, davacının tescilini talep ettiği işaretin müvekkili firma markalarından tek farkının aynı kelimeye “s” harfi ekleyip, iki harfin yerini değiştirmek olduğunu, davacının tescil başvurusunda bulunduğu işarete herhangi bir ayırt edicilik kazandırmadığını, ortalama tüketicin 8 – 10 harften oluşan bu yabancı kelimeler arsındaki farkı algılamasının mümkün olmadığını, taraf markaları kapsamındaki emtiaların benzer olduklarını, dolayısıyla taraf markaları arasında iltibas ihtimalinin de bulunduğunu, müvekkilinin havlu, bornoz, nevresim gibi ev tekstil ürünlerinde faaliyet gösterdiğini ve tekstil sektöründe bilinen bir firma olduğunu, davacı tarafın 25. Sınıf emtialarda faaliyet göstermek istediğini, bu nedenle markaların birbiri ile benzer olarak algılanacaklarını belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davacı başvurusunun kısmen reddiyle ilgili verilen YİDK kararının 6769 sayılı SMK 6/1 maddesi kapsamında yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden;dava konusu … sayılı ve … ibareli başvurunun tescili amacıyla 10.04.2018 tarihin 25 ve 35. Sınıf emtiaları kapsayacak şekilde gerçekleştirildiği görülen marka başvurusunun, yapılan ilk incelemeler sonrasında 14.05.2018 tarih ve 300 sayılı bültende ilan edildiği, anılan ilana karşı davalı yanın önceki tarihli 2009/63068, 2011/34234, 2011/90045, 2017/05921, 2017/06276, 2017/76353 ve 169456 sayılı markalara dayalı olarak itirazda bulunduğu, söz konusu itirazların Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından 18.10.2018 tarihli karar neticesinde haklı bulunmayarak reddine karar verildiği, söz konusu ret kararına karşı davalı yanın bir kez daha itirazda bulunarak MDB kararının kaldırılması ve başvurunun reddini talep ettiği, itirazı inceleyen Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 27.02.2019 tarih ve … sayılı kararı neticesinde özetle; “… başvuru numaralı “mianotte” ibareli başvurunun ilanına yapılmış olan itirazın reddi yönündeki kararı karşı başvurunun 2009/63068, 2011/34234, 2011/90045, 2017/05921, 2017/06276, 2017/76353 ve 169456 sayılı markalar ile karıştırılma ihtimali, 6/5 ve kötü niyet gerekçesiyle reddedilmesi talebiyle yapılan itiraz incelenmiştir. Öncelikle, itiraz gerekçelerinden biri olan ve “Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hallerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma h?li saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir” hükmünü içeren SMK m.6/5 hükmü Markalar Dairesi Başkanlığı nezdinde yapılan yayına itiraz aşamasında ileri sürülmeyip ilk kez Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu (YIDK) nezdinde yapılan karara itiraz aşamasında ileri sürüldüğü, bu durumun itiraz kapsamının genişletilmesi sonucunu doğurduğu tespit edildiğinden belirtilen gerekçeye dayalı itiraz kabul edilmemiştir. Kötü Niyet iddiası yeterli delillerle ispatlanamadığından hakli bulunmamıştır. Markaların benzerliği açısından yapılan incelemede, “mianotte” ibareli başvuru ile itiraz gerekçesi “…” ibareli/esas unsurlu markaların görsel ve işitsel yönden bütünüyle bıraktıkları izlenim itibariyle iltibasa yol açabilecek düzeyde benzer oldukları görüşüne varılmıştır. Ayrıca, başvuruya konu mal/hizmetlerle aynı/aynı tür/benzer mal/hizmetlerin itiraz gerekçelerinden 2009 63068, 2011 34324, 2011 90045, 2017 06276, 2017 76353, 169456 sayılı markaların tescil kapsamında bulunduğu belirlenmiştir. Markaların benzerliği, bu benzerliğin düzeyi, mal/hizmetlerin aynı/aynı tür/benzer olması birlikte değerlendirildiğinde, başvuru ile 2009 63068, 2011 34324, 2011 90045, 2017 06276, 2017 76353, 169456 sayılı markalar arasında 6769 s. SMK nin (1) maddesi anlamında ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali bulunduğu görüşüne varılmıştır.” şeklindeki gerekçeler ile davalı yanın itirazlarının bu defa kabulüne karar verildiği ve başvurunun tüm mal ve hizmetler bakımından reddedildiği, dava konusu YİDK kararının davacı şirkete 01/03/2019 tarihinde tebliğ edildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 29/04/2019 tarihinde açıldığı anlaşılmış, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda / ek raporda özetle: dava konusu … sayılı başvuru ile ret gerekçesi davalı markalarının 25. ve 35. Sınıf mal ve hizmetlerde aynı, aynı tür mal ve hizmetleri kapsadığı, emtiaların birbirine bu kadar yakın olduğu bir durumda iltibas ihtimalini ortadan kaldırmak için işaretlerin birbirinden yeterince uzaklaşması gerektiği, somut olayda ise ayırt edici vasfı yüksek önceki marka ile görsel (harf dizilimsel) ve işitsel olarak yüksek benzerlik içeren başvurunun, ortalama tüketici nezdinde, önceki marka ile karıştırılma ihtimalinin mevcut olduğu, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun/ ek raporun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun / ek raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirmenin nihai olarak mahkememizce yapılacağı anlaşılmakla yeni heyetten rapor alınması veya mevcut bilirkişi heyetinden yeniden ek rapor alınması yoluna gidilmemiştir.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;
Davacı Markası Davalı Markaları

Taraf markalarının emtia kapsamları incelendiğinde, dava konusu marka kapsamında yer alan 25. Sınıf tekstil ürünleri ile bu ürünlerin satışı hizmetine yönelik 35. Sınıf hizmetlerin, davalı yanın itirazlarına gerekçe gösterdiği önceki tarihli bir kısım markaları kapsamında doğrudan yer aldığı, taraf markalarının aynı, aynı tür mal ve hizmetleri kapsadıkları görülmüştür. Taraf markalarının fiili faaliyet alanlarında birbirlerinden farklılaşmaları, sicil kayıtları gözetilerek yapılması gereken iltibas ihtimali değerlendirmesi açısından önem teşkil etmemektedir. Şu hâlde SMK 6/1 maddesi yönünden tescil engellerinde aranan karıştırılma ihtimali de belirtili emtialar yönünden gerçekleşmiştir.
Devamla;
Davacının markasının incelenmesinde; dava konusu marka … şeklinde olup mutat nitelikte bir dikdörtgen logo içerisine yerleştirilmiş ve “…” harflerinden oluşan bir kelimeden ibaredir. Anılan kelimenin dilimizde herhangi bir anlamı bulunmamakla birlikte davacı beyanına göre söz konusu ibare “benim gecem” anlamına gelen İtalyanca bir kelimedir. Ülkemizde İtalyanca dilinin bilinme oranı göz önüne alındığında ve marka kapsamındaki emtiaların hitap ettiği tüketici kitlesinin niteliği düşünüldüğünde, ortalama bir tüketicinin işaretin sahip olduğu bu anlamı kavramasının mümkün olmadığı düşünülmektedir. Dolayısıyla ortalama bir tüketici açısından söz konusu ibare anlamını bilmediği yabancı bir kelime markası olarak algılanacaktır. Markanın telaffuzunun ise yine ortalama bir tüketici tarafından yazıldığı şekle uygun olarak “…” olarak hecelenerek gerçekleştirileceği anlaşılmaktadır.
Davalının markalarının incelenmesinde; davalı yanın ret gerekçesi markalarına bakıldığında ise ortak sınıf içerir markalarının ya …, …+şekil şeklinde logolu ya da tamamen düz yazı karakteri ile oluşturulmuş ibaresinden oluştuğu, anılan markaların tamamının esas unsurunun söz konusu kelime olduğu, kelimenin “…” harflerinden oluştuğu, yine dilimizde hiçbir anlamının bulunmadığı, anılan kelimenin İngilizce’de “küçük ev” anlamına geldiği, İngilizce dilinin ülkemizde daha yaygın bilinilirliği mevcut ise de söz konusu kelimenin yaygın bilinen İngilizce kelimeler arasında olduğundan bahsedilmesinin mümkün olmadığı, dolayısıyla yine yukarıda açıklanan nedenle ortalama bir tüketici tarafından anlamının bilinmesinin mümkün olmadığı; davalı markasının da ortalama bir tüketici tarafından yine yazıldığı şekline uygun olarak “…” şeklinde telaffuz edileceği, davalının ret gerekçesi bu markasının ayırt edici vasfı güçlü bir işaret olduğu anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, davalı adına tescilli “…” esas ibareli markalar ile davacının “…” ibareli markası arasında biçim, renk, grafik unsurlar, düzenleme ve tertip tarzı olarak görsel, sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunduğu, taraf markalarının 25. Sınıf mallar ve bu malların satışına özgülenmiş 35. Sınıf hizmetlerde birebir aynı emtiaları kapsadıkları, dolayısıyla emtialar bazında var olan bu yüksek düzeydeki ilişkinin, işaretler bakımından dengelenmesi için işaretlerin birbirlerinden yeterince uzaklaşmış olmalarının gerekeceği, ancak somut uyuşmazlıkta “…” ve “…” şeklindeki işaretler bakımından, karşılaştırmaya esas alınan tüketici kitlesinin niteliği de göz önüne alındığında, uzaklaşma kriterinin yeterince sağlanamadığı, markaların özellikle harf dizilim ve fonetik açısından birbiri ile benzerlik gösterdikleri, bu benzerliklerin bütüne olan etkisinde, tüketicinin önceki ve sonraki markayı ilişkilendirme ve zihninde birbirini çağrıştırma ihtimalinin kuvvetle muhtemel olduğu, karşılaştığı markalardan hangisinin hangi tarafa ait marka olduğunu ilk bakışta anlamasının mümkün olmadığı, işaretlerin sahip olduğu anlamsal farklılıkların her iki markanın da yabancı dilde kelimeler olmaları nedeniyle ortalama tüketiciler nezdinde somut bir etki oluşturmayacağı, karıştırılma ihtimalinin temelinde tüketicinin iki işaret arasında herhangi bir sebeple bağlantı kurmasının yer aldığı, nitekim Hukuk Genel Kurulu’nun da bir kararında ifade ettiği üzere “tescilli marka ile kullanılan işaret arasında görsel ve sesçil (fonetik) yönden benzerlik bulunmasa, hatta genel görünüş (umumi intiba) açısından ayniyet veya benzerlik bulunmasa dahi, halk bunlar arasında herhangi bir şekilde bir bağlantı kuruyorsa karıştırılma ihtimalinin mevcut olduğunun kabul edilmesi gerektiği”, dolayısıyla bu ihtimal çerçevesinde taraf markaları değerlendirildiklerinde işaretler arasında iltibasa yol açabilecek bir benzerliğin mevcut olduğu anlaşılmış, açıklanan nedenlerle davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 44,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 14,90-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair, verilen karar hazır olan taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 08/07/2021

Katip … Hakim …
¸ ¸