Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/154 E. 2021/398 K. 02.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2019/154 Esas – 2021/398
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/154
KARAR NO : 2021/398

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 16/04/2019
KARAR TARİHİ : 02/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; davaya konu … başvuru numaralı 292 sayılı bültende yayınlanan “… …” markasına tescilli olduğu 29/30/35. Sınıflarda davacıya ait “…”, “… …”, “… …”, “… X” ibareli markaların varlığı sebebiyle 09.03.2018 tarihinde itirazda bulunduğunu, TPMK Markalar Dairesi tarafından davacıya 15.10.2018 tarihinde yapılan e-tebligat ile itirazlarının kabul görmediğinin ve markalar arası iltibas olmadığının tebliği üzerine, davacı tarafın süresi içinde, 08.11.2018 tarihinde Markalar Dairesi’nin kararına karşı Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’na karşı bir itirazda bulunduğunu, Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu tarafından 21.02.2019 tarihinde, davacı yanın itirazı üzerine gerçekleştirdiği inceleme neticesinde … sayılı kararı ile markalar arası iltibasa sebep olacak bir benzerlik olmadığına ve bu sebeple itirazların reddinin gerektiğine oy birliği ile karar verdiğini, bunun üzerine davacı taraf avukatlarınca 16.04.2019 tarihinde UYAP üzerinden mahkemenize davaya mesnet markanın sicilden terkini, … sayılı YİDK kararının iptali ve markanın devir işlemlerini önlenmesi maksadıyla ihtiyati tedbir kararı verilmesi talepli dava dilekçesini sunduğunu, dava dilekçesinde, davaya mesnet “… …” marka başvurusuna karşı yaptıkları itirazlarının haksız, hukuka uygun bir gerekçe olmadan ve keyfi bir şekilde reddedildiğini, müvekkilleri … GIDA SANAYİ ve TİCARET A.Ş.’nin 1961 yılından beri ülkede faaliyet gösteren özellikle bisküvi, kraker, gofret, pasta, tart, kek ve benzeri sair ürünlerin ithalat ve ihracatını yürüten, ilgili tüketici nezdinde çıkardığı birçok ürünle markasını tanınmış hale getiren, TPMK nezdinde “…” tanınmış markasının ve WIPO nezdinde “…” markasının tescil sahibi olan bir firma olduğunu, TPMK nezdinde müvekkillerine ait “…” ibareli 2007/3285, 2013/60855, 2013/ 29479, 2013/29468, 2013/32392, 2018/18599, 2018/180606, 2018/18610, 2018/18616 tescilli ve birçok yatırım yapılmış markaların olduğunu, “…” ibaresinin Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu tarafından verilen kararda ifade edildiği gibi ayırt ediciliği düşük bir ibare olmadığı ve bunu da kanıtlayan kesinleşmiş mahkeme kararları olduğu ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu görüşü de esas alınarak bir marka tescilli olduğu müddetçe kendisine tanınan tüm korumaların devam edeceğini, “…” ibaresinin birden fazla anlama gelen bir ibare olduğu ve sadece gıda sektöründe ayırt ediciliği zayıf olduğu iddiasının kabul edilemeyeceği bunu da gösteren farklı derecede birçok mahkeme kararı olduğunu, Çağrışım gücü yüksek markaların ayırt ediciliği zayıf olsa dahi tescilli olduğu için asgari bir korumadan yararlanması gerektiğini, davaya mesnet marka ile müvekkillerine ait markaların hem ibarelerinin hem de tescilli olduğu sınıflar bakımından emtialarının iltibasa yol açacak kadar benzer olduğunu, davaya mesnet marka ile müvekkillerine ait markaların görseli işitsel ve kavramsal olarak da oldukça benzer nitelikte olduğunu, davaya mesnet markanın sadece küçük harflerle yazılmış olmasının müvekkillerine ait markalarla yeterli düzeyde bir farklılık yarattığının söylenemeyeceğini, “…” ibaresinin ilgili olduğu sektörde müvekkil firma ile tanındığı ve ortalama tüketici nezdinde müvekkil firma ile özdeşleştiğini, ortalama tüketiciler bakımından davaya mesnet “… …” ibareli markadaki “…” ibaresinin müvekkil markalarına ait ürünlerin bir arada satılması için oluşturulan bir tür pazarlama tekniği olarak görüleceği ve markalar arası bir idari-iktisadi bağ olduğu kanısının oluşacağını, dava konusu markanın tescili için başvurduğu 29 ve 30. Sınıflardaki emtiaların aynı sınıfta müvekkili markalarının tescilli olduğu emtialar ile aynı ve 35. Sınıf bakımından ise çok benzer emtialar olduğunu, davalıların marka olarak kullanabileceği veya seçebileceği onlarca ibare varken müvekkillerine ait tüketici nezdinde tanınmış markayla ayırt edilemeyecek kadar benzerinin tescil ettirmek istemesinin SMK md. 6/9 açısından kötü niyetli bir başvuru teşkil ettiğini iddia ederek TPMK YİDK’nın … sayılı kararın iptaline, davalıya ait … kod nolu “…” ibareli markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, 29479, 2013/29468, 2013/32392 sayılı başvurularıyla ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğuna ilişkin kurularının yürüttüğü inceleme sonucu markaların iltibas yaratacak kadar benzer olmadığına karar verildiğini ifade ettiğini, SMK md. 6/1 kapsamında markalar arası benzerlik değerlendirmesinde doktrince kabul edilmiş unsurların kümülatif olarak var olması gerekliliğini ve birinin eksikliğinde dahi diğerlerinin varlığının iltibas yaratacak kadar benzer olması için yeterli olmadığını, “…” ibaresinin ayırt ediciliği yüksek olmayan nitelikte bir ibare olduğu ve benzerlik değerlendirmesinde bir markanın yararlanacağı korumanın genişliği tesis edilirken işin doğası gereği ayırt edicilikle doğru orantılı olduğunu, “…” ibaresinin sağlıklı, zinde anlamında kullanılan ve ayırt ediciliği düşük olan bir ibare olması yanında davaya konu markada ön plana çıkarılmış bir ibare olmadığını, benzerlik değerlendirilmesinde tüm unsurlar kümülatif olarak ele alındığında davaya konu marka ile davacı markaların arasında iltibas yaratacak derece benzerlik olmadığı ve bu sebeple tesis ettikleri işlemlerin hukuka uygun olduğu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar … …. davaya cevap vermemiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; dava konusu marka başvurusu kapsamında 29/30/35. sınıfta tescil talebinde bulunulduğu, dava konusu marka başvurusunun yayımlanmasının üzerine davacı şirket tarafından, 6769 sayılı SMK m. 6/1, 6/4, 6/5, 6/9 gerekçeleriyle yayıma itiraz edildiği, dayanak gösterilen benzer olduğu iddia olunan markalar; 2007/3285, 2013/60855, 2013/29479, 2013/29468, 2013/32392, 2018/18599, 2018/180606, 2018/18610, 2018/18616, numaralı markalar olduğu, itiraza ilişkin açıklamalar, dava aşamasındaki iddialar ile benzer nitelikte olduğu, Markalar Dairesi Başkanlığı (MDB), davacı yanın yayıma itiraz sebeplerini haksız bulduğu, söz konusu MDB kararına karşı davacı yan tarafından itiraz edilmesi üzerine yapılan inceleme neticesinde dava konusu yapılan 21.02.2019 tarih ve … sayılı YİDK kararı ile; “Başvuruya konu marka ile her iki muteriz tarafından, itiraza gerekçe olarak gösterilen markaların bütün itibariyle bıraktıkları izlenim dikkate alındığında, markaların karıştırılacak ölçüde benzer markalar olmadığı, bu nedenle söz konusu markalar arasında karıştırılma ya da ilişkilendirilme ihtimali bulunmadığı ve başvurunun tescili halinde SMK m. 6/5 maddesinde sayılan koşulların ortaya çıkmayacağı kanaatine varılmıştır.” gerekçeleriyle itirazın reddine karar verildiği, davanın iki aylık yasal süre içerisinde 16/04/2019 tarihinde açıldığı anlaşılmış, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda ve ek raporda özetle:dava konusu … sayılı marka başvurusunun davacı yan markaları ile 29., 30., 35. sınıflardaki hizmetler bakımından iltibasa neden olmayacağı, davacı markalarının tanınmışlık durumunun da bu kanaati değiştirmeyeceği, pazarlama iletişimi bağlamında dava konusu markaların aynı hedef kitleleri, pazar kanalları olsa bile hedef kitleleri üstüne bırakacağı etkinin farklı olacağı, davalı yanın kötüniyetli olduğu ve yönündeki iddiaların ispatlanamadığı, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun ve ek raporun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun ve ek raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirme nihai olarak mahkememizce yapılacağından yeniden rapor alınmasını gerektirir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Davalı Markası Davacı Markaları

Tarafların emtia gruplarına bakıldığında; dava konusu marka başvurusunun 29. ve 30. Sınıfta yer alan emtialarının tamamı davacı yanın önceki tarihli markaları kapsamındaki emtialar ile aynı/aynı tür/benzer olduğu, ayrıca davalı yanın marka başvurusu kapsamında yer alan ve 35. Sınıf hizmetlerin de davacının önceki tarihli markaları kapsamında yer alan emtialar ile aynı/aynı tür/benzer olduğu görülmektedir. Dolayısıyla taraf markaları kapsamındaki mal ve hizmetler yönünden 6/1 maddesi kapsamında iltibas ihtimalinin ilk şartı olan emtiaların benzerliği kriterinin sağlandığı görülmektedir. Devamla;
Davalının markasının incelenmesinde; dava konusu marka ”…” şeklinde formüle edilmiş bir kelime markası olduğu, tescil sahibinin, marka tescilini iki ayrı kelime olan “…” ve “…” kelimelerini bir sıfat tamlaması olarak yaptığı, markasının formüle edilişini de logoya benzer “…” ve “…” ibarelerini birleştirip italik bir fontta stilize eder bir şekilde oluşturduğu, dava konusu markanın “… …” şeklinde bir kelime grubu/ sıfat tamlaması olarak bütün halinde, sağlık/diyet ve spor sektöründeki hizmet ve mallar açısından ortalama tüketiciler tarafından “sağlıklı …” “diyet sepeti” gibi anlamlara bürünebileceği, markanın “…-…” şeklinde iki kelimeden ve okunurken 3 hece ile telaffuz edilebilen bir marka olduğu anlaşılmaktadır.
Davacının markalarının incelenmesinde; davacı markalarının … kelimesi etrafında türetilmiş sözcük ve seri markalar olduğu, davacının … ibareli markaları yukarıda açıklandığı üzere gıda ürünleri üzerinde tescilli olduğu anlaşılmaktadır. Davacı markalarının baskın unsuru … ibaresi olduğu anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede; davacının itiraza mesnet çok sayıdaki seri markalarının asıl ve ayırt edici unsurunun “…” ibaresi olduğu, davalı markasının da “…” ibaresi ile başladığı, bu kısmın taraf markalarında öne çıktığı, bu ibareye eklenen “…” ibaresinin 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu 6/1 maddesi anlamında markalar arasındaki ilişkilendirme ihtimalini ortadan kaldıracak düzeyde markaya ayırt edicilik katmadığı, taraf markalarının tüketici zihninde bıraktığı ses ve iz ile aynı etkiyi doğurduğu, tüketicilerin markanın kapsadığı emtia/hizmeti almak için ayırdıkları süre zarfında taraf markalarını ayırt edemeyecekleri, işaretlerin bu derece benzer olması nedeniyle işletmesel bağlantırılma ihtimalinin de mevcut olduğu, yine tüketiciler nezdinde davalının mezkur markayı davacının vermiş olduğu bir lisansla kullandığı düşüncesine kapılmaları ihtimalinin de yüksek olduğu, davalının dava konusu markayı çekişmeli sınıflar bakımından tescil ettirmesinin, davacının “…” ibareli ürün/hizmetler için tüketiciler ve yararlanıcılar nezdinde tesis ettiği imaj, güven ve hatırlanırlıktan haksız olarak istifade etmesi sonucunu doğuracağı, bu durumun ise, markaların aynı işletmeye ait seri markalar olduğu izlenimini yaratacağı, Yargıtay 11. HD’nin 21/12/2015 tarihli ve 2015/6137 esas, 2015/13716 karar sayılı kararında “…” ile “…” markasının benzer bulunduğu hususu da gözönünde bulundurulduğunda dava konusu davalı markasının davacı markaları ile ilişkilendirme ihtimalini de kapsayacak şekilde karıştırılma tehlikesine yol açacak derecede benzer olduğu anlaşılmaktadır. İltibas tehlikesinin bulunması ve emtia listelerinin aynı/benzer olması halinde 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) ve (9) numaralı fıkrasının tartışma alanı bulamayacağı izahtan varestedir. Açıklanan nedenleri ile neticeten davanın tümden kabulü ile; TPMK YİDK’nın … sayılı kararın iptaline, davalıya ait … kod nolu “…” ibareli markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın kabulü ile
TPMK YİDK’nın … sayılı kararın iptaline,
Davalıya ait … kod nolu “…” ibareli markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,

2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 44,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 14,90-TL’nin davalılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00-TL maktu ücreti vekâletin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü gösterilen 2.924,15-TL

yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair verilen karar, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup, usulen anlatıldı.02/12/2021