Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/125 E. 2021/415 K. 14.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/125
KARAR NO : 2021/415

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 27/03/2019
KARAR TARİHİ : 14/12/2021
Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkilinin Türkiye’de 17 şubesinin bulunduğunu, gıda ve şekerleme sektöründe faaliyet gösterdiğini, TÜRKPATENT nezdinde 31 adet tescilli markası ve 5 adet tescil başvurusu sürecinde olan markasının bulunduğunu, müvekkili markalarının “ATÖLYESİ” ibarelerini içerdiğini ve bu şekilde çok sayıda marka yarattığını, müvekkili markalarında ayrıca “paylaştıkça bereketlenir” ibarelerinin de yer aldığını, gerek “atölyesi” kelimesi gerekse de bu ibarenin müvekkili markaları ile özdeş hale geldiğini, ancak müvekkilinin … sayılı markasının, davalının … sayılı “… atölyesi şekil” markasına dayalı yapılan itiraz sonucunda reddedildiğini, halbuki müvekkili markalarının sektöründe öncü olduğunu ve ülkesel çapta tanındığını, tescile konu işaret ile müvekkili markası arasında benzerlik bulunmadığını, müvekkilinin “… … atölyesi paylaştıkça bereketlenir” şeklindeki markası ile “… atölyesi şekil” ibareli markaların ilgili tüketici grupları nezdinde karıştırılmasının mümkün olmadığını, müvekkili markasında “…” ve “…” ibarelerinin büyük, “atölyesi” ve “paylaştıkça bereketlenir” ibarelerini ise küçük yazıldığını, markaların şekli açıdan birbirleri ile benzer olmadıklarını iddia ederek 28/01/2019 tarih … Sayılı YİDK kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, markaların bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini, taraf markalarının bu anlamda benzer olduklarını, bu benzerliğin ilişkilendirilme ihtimali de dahil olmak üzere karıştırılma ihtimaline neden olabileceğini, bu nedenle verilen kararın yerinde olduğunu, belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı asil cevap dilekçesiyle; davanın yasal dayanağı olmadığını, kurumun verdiği kararın yerinde olduğunu, yargılamanın yapılacak bilirkişi incelemesinde neticesinde aydınlığa kavuşacağını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davacı başvurusunun reddiyle ilgili verilen YİDK kararının 6769 sayılı SMK 6/1 maddesi kapsamında yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı, noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; dava konusu ”… … atölyesi Paylaştıkça Bereketlenir+şekil” ibaresinin tescili amacıyla 29, 30 ve 35.sınıf mal ve hizmet sınıflarını kapsayacak şekilde 14.03.2018 tarihinde gerçekleştirildiği görülen … sayılı marka başvurusunun, yapılan ilk incelemeler sonrasında 27.03.2018 tarih ve 297 sayılı bültende ilan edildiği, anılan ilana karşı davalı tarafın 2017/102008 sayılı markasına dayalı olarak itirazda bulunduğu, itirazların Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından haklı bulunduğu ve başvurunun kapsamında yer alan tüm mal ve hizmetler bakımından 19.10.2018 tarihli karar neticesinde reddine karar verildiği, söz konusu ret kararına karşı bu defa başvuru sahibi davacı tarafça itiraz edildiği ve MDB tarafından verilen kararın kaldırılarak başvurusunun tescilini talep ettiği, itirazları inceleyen Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 28.01.2019 tarih ve … sayılı kararı neticesinde özetle; “… başvuru numaralı markanın 2017/102008 sayılı marka ile karıştırılma ihtimali gerekçesiyle 6/1 maddesi uyarınca reddi yönündeki MDB kararına karşı, başvuru hakkındaki ret kararının kaldırılması talebiyle başvuru sahibi tarafından yapılan itiraz incelenmiştir. Yapılan değerlendirme sonucunda işbu başvuru ile 2017/1002008 sayılı markanın, ilişkilendirilme ihtimali de dahil olmak üzere karıştırılma ihtimaline neden olabilecek şekilde benzer oldukları kanaatine varılmıştır. Bunun yanı sıra başvuru ile 2017/102008 sayılı markanın eşya listeleri kapsamında aynı/aynı tür mallar/hizmetlerin yer aldığı belirlenmiştir. Markaların benzerliği ve mallar/hizmetlerin aynı/aynı tür olması hususları birlikte değerlendirildiğinde, işbu başvuru ile 2017/102008 sayılı marka arasında 6769 Sayılı SMK 6/1 maddesi hükmü anlamında ilişkilendirilme/karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkabileceği kanaatine varılmıştır.” şeklindeki gerekçeler ile davacı yanın itirazlarının ve başvurunun reddine karar verildiği, dava konusu YİDK kararının davacı şirkete 30/01/2019 tarihinde tebliğ edildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 27/03/2019 tarihinde açıldığı anlaşılmış, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda özetle:dava konusu … sayılı marka başvurusu ile davalı yanın ret gerekçesi markası kapsamında yer alan tüm mal ve hizmetlerin aynı, aynı tür oldukları, dava konusu marka ile davalı yanın önceki tarihli markasının şekil unsurları açısından farklılaşmış olmakla birlikte markalarda ön plana çıkan sözcük unsurlarının birebir aynı tamlamadan (… atölyesi) oluştuğu, bu tamlamanın önceki markanın kendisi olduğu, dolayısıyla aynı ibarenin sonraki markada da baskın unsur olarak kullanıldığı bir durumda tüketicinin işaretler arasında yanılgıya düşebileceği ve özellikle iktisadi – idari anlamda markaları ilişkilendirebileceği, bu durumun ise YİDK kararında da belirtildiği üzere iltibas ihtimaline yol açabileceği, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirme nihai olarak mahkememizce yapılacağından yeniden rapor alınmasını gerektirir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Davalı Markası Davacı Markası

Tarafların emtia gruplarına bakıldığında; taraf markaları 29, 30 ve 35. Sınıf mal ve hizmet sınıflarının tamamında birebir aynı, aynı tür emtiaları kapsadığı; bu bakımından 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi kapsamında benzerlik ve iltibas ihtimali bulunduğu görülmektedir. Şu hâlde, SMK 6/1 maddesi yönünden tescil engellerinde aranan şartlardan biri belirtili emtialar yönünden gerçekleşmiştir.
Davalının markasının incelenmesinde; dava konusu başvurunun konturları açık mavi renk ile çevrelenmiş kahverengi bir logo üzerinde üst kısımda ülkemizde bir ilin adı olan “…” ibaresi, orta kısımda bu ibareye göre daha büyük yazılmış “…” kelimesi, kelimenin hemen altında “…” kelimesinin yazımından büyük, “…” kelimesinin ise yazımından küçük olacak şekilde “ATÖLYESİ” kelimesine yer verildiği, en altta ise oldukça küçük bir şekilde yazılmış “paylaştıkça bereketlenir” ibarelerine yer verildiği; markanın en üst kısmında ise yine bütüne etkisi son derece zayıf bir şekil unsuru yer aldığı, markadaki şekil ve sözcük unsurları bir bütün olarak ele alındığında, markada ilk bakışta ön plana çıkan unsurların “… ATÖLYESİ” tamlaması olduğu, daha sonra “…” ibaresinin algılanacağı, ancak “…” ibaresinin coğrafi bir yer adı olması nedeniyle “… atölyesi” tamlamasına “…” şubesi katkısı verir bir anlam yüklediği; ”…” kelimesi gıda emtialarında tek başına cins belirten bir kelime olduğu, “atölye” ibaresi ise sözlük anlamı itibariyle “zanaatçıların veya resim, heykel sanatlarıyla uğraşanların çalıştığı yer, işlik” anlamına gelen Fransızca kökenli bir kelime olduğu, anlaşılmaktadır.
Davacının markalarının incelenmesinde; davalı yana ait ret gerekçesi … Atölyesi +şekil ibareli markanın üst kısımda doğallığı simgeler nitelikte yeşil renk ve yaprak figürü ile stilize edilmiş bir havan görseli ve bu görselin alt kısmında ise “… ATÖLYESİ” kelimelerinden oluştuğu anlaşılmaktadır.
Taraf markalarının ortak olarak “… ATÖLYESİ” tamlamasını içerdikleri görülmekte olup tüketicinin söz konusu tamlamadan kaynaklı ortaklık nedeniyle iltibasa düşme ihtimalinin bulunup bulunmayacağı ve taraf markaları arasında bir ilişki kurup kurmayacağının tespiti önem taşımaktadır. Bu tespit için “… atölyesi” ibaresinin tüketici bıraktığı markasal algının öncelikli olarak değerlendirilmesi gerekir.
Ticaret hayatında “sözcük + atölyesi” şeklindeki tamlama yaygın bir kullanıma haiz olup bu nitelikteki kullanımlar, genel anlamda herhangi bir konu ile ilgili (örneğin pasta yapımı, ekmek yapımı, burger yapımı, heykel yapımı, ahşap oymacılığı vs) amatör düzeyde eğitim almak isteyen katılımcılara verilen eğitim hizmetlerini tanımlamak adına (ekmek atölyesi, pasta atölyesi, heykel atölyesi vs) kullanımı bulunmaktadır. Dolayısıyla bu şekildeki tamlamalardan oluşan markaların günümüzde bu amaçla verilen kurs, eğitim veya başka bir ifadeyle “atölye” hizmetleri bakımından ayırt edici vasfı zayıf olarak değerlendirilmesi mümkündür. Nitekim “… atölyesi” tamlamasının da bu yönde bir hizmete konu edilmiş olunması halinde baharatların özellikleri, birbirleri ile olan uyumları, hangi yemeklerde hangi baharatların kullanılmasının daha uygun olacağı, baharatların birbirleri ile ne şekilde eşleştirilebileceği gibi hususlarda bir atölye çalışmasına dönük algı yaratabileceği açıktır. Ancak taraf markaları kapsamında yer alan mal ve hizmetler bu yönde bir değerlendirme yapılmasına uygun herhangi bir eğitime, kursa, çalışmaya yönelik değildir.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede; “… atölyesi” şeklinde bir marka ile karşı karşıya kalan tüketicinin ister istemez anılan markanın “… ürünleri” için oluşturulmuş bir marka olduğunu algılayacağı; ürün veya hizmet adını doğrudan içerecek şekilde oluşturulan markaların tüketicide bu yönde bir yaratacağı, dolayısıyla “… ATÖLYESİ” kavramının bütün olarak ele alındığında başvuruda yer alan 30.sınıftaki “Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar” emtiaları ve bu emtiaların satışına yönelik 35. sınıftaki “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” hizmetleri açısından markasal anlamda çok da güçlü olmayan bir algı oluşturacak bir işaret olduğu, ancak bu algının sadece bahsi geçen emtialar ile sınırlı olacağı ve sair gıda ürünleri ile bu ürünlerin satışına yönelik mağazacılık hizmetleri bakımından anılan ibarenin aynı doğrultuda bir algı yaratmayacağı ve hatta 35. Sınıf 1-4 alt grubunda yer alan hizmetler bakımından ayırt edici vasfının daha da yüksek olacağı; “… atölyesi” kavramından kaynaklı bu ortaklığın ise taraf markaları arasında görsel, işitsel, kavramsal ve en önemlisi potansiyel müşterinin bakış açısından birbiri ile yoğun bir şekilde benzerliğe sebep olacağı, başka bir ifadeyle “sözcük+atölye” oluşumundaki sözcük unsurunun aynı oluşu işaretleri birbirine doğal olarak benzer kıldığı, her ne kadar davacının TÜRKPATENT nezdinde çok sayıda aynı logo ile oluşturduğu başta“lokum atölyesi” markaları olmak üzere “sözcük + atölyesi” ibareli bir marka serisinin var olduğu görülmekte ise de, bu seriye konu bir işaretin üçüncü bir kişi adına tescilli başka bir markaya yanaşması veya o markayı kendi bünyesinde ihtiva etmesi halinde artık yeni başvurunun önceki serinin bir devamı olarak değerlendirilmesi mümkün olmayacağı, davacının seri marka iddiasına dayalı olarak benzerlik ve iltibas ihtimali kriterini aşması mümkün olmadığı, taraf markalarının hitap ettikleri ortalama tüketicinin hemen her yaş kesiminden ve bilgi düzeyinden tüketiciler olabileceği ve tüketicinin gıda ürünlerini satın alırken harcayacakları dikkat ve zaman da göz önüne alındığında, taraf markalarının tüketici nezdinde karıştırılabilecek düzeyde benzer görülecekleri, zira emtiaların birbirine bu denli yakın olduğu bir durumda iltibas ihtimalinden uzaklaşmak için karşılaştırılan işaretlerin birbirlerinden yeterince farklılaşmaları gerektiği, halbuki dava konusu markada taraf markalarının birbirlerinden ayırt edilmelerini sağlayacak hiçbir ek unsurun yer almadığı, dolayısıyla tüketicinin taraf markalarını taşıyan ürünleri benzer satış ve sunum kanallarında görmesi halinde, dava konusu markayı da davalının … iline özel ürünleri taşıyan veya … ili için açılan bir şubesi için oluşturulmuş yeni logosunu içerir hali olarak yorumlayabileceği, bu durumun ise işaretler arasında imaj transferine yol açabileceği, tüketicinin iki farklı marka karşısında olduğunu algılayabileceği kabul edilse dahi aynı ortak tamlamayı içerir markaların iktisadi – idari açıdan aynı kaynağa ait olduğu veyahut taraflar arasında kurulmuş bir ortaklık olduğu yanılgısı oluşması sonucunu da oluşturabileceği, karıştırılma ihtimalinin temelinde, makul orandaki ortalama tüketicilerin, bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde, herhangi bir sebeple bir bağlantı kurma ihtimalinin yer aldığı, bu noktada tekrar vurgulamak gerekirse tüm bu ihtimallerin temelinde davalı markasının, dava konusu markada bir bütün olarak ve birebir tercih edilmiş olmasının yattığı, dolayısıyla tüketicinin bu bağlantıyı kurmasına neden olacak düzeyde taraf markaları arasında görsel, kavramsal ve işitsel benzerlik bulunuyor oluşu nedeniyle somut uyuşmazlıkta iltibas ihtimalinin mevcut olduğu anlaşılmış, açıklanan nedenlerle davanın reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 44,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 14,90-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalı TÜRKPATENT’e verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair, verilen karar hazır olan taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 14/12/2021

Katip … Hakim …
¸ ¸