Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/118 E. 2021/23 K. 26.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2019/118 Esas – 2021/23 Karar
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/118
KARAR NO : 2021/23
DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 22/03/2019
KARAR TARİHİ : 26/01/2021

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekil dava dilekçesiyle; müvekkilinin 30. sınıftaki emtiaları kapsayan … sayılı “… …”, … sayılı “… …” ve … sayılı “…”, 29, 30, 32. Sınıfa dahil emtiaları kapsayan … sayılı …, 29, 30. Sınıfa dahil emtiaları kapsayan… sayılı “… …” markalarının sahibi olduğunu, yukarıda zikredilen markaların 2008-2016 yıldan bu yana (11 yıldır) 29, 30 32. Sınıflarda koruma altında olduğunu, tescili istenilen … sayılı “… …” markasının 29 ve 30. Sınıfları kapsadığını, “… …”, “… …”, “…” ve “…” ibareli markaların Türkiye’de ilk kez müvekkil şirkete ait cookshop adlı işletmede yapılan ve müşteriye sunulan, COOKSHOP ile bütünleşmiş çeşitli meyve ve çikolatalardan oluşan …, muhallebi şeklinde imal edilen, sevilen, tercih edilen bir ürünün markası olduğunu, 2008 yılından bu yana kullanılan bu markanın tüketicilerce bilindiğini, “… …”, “… …”, “…” ve “…”, denildiğinde ortama zekalı tüketicilerin aklına direkt … AŞ. ait ürünlerinin değil müvekkilinin ürünlerinin geldiğini, bu nedenle davalının müvekkil markalarının çekici gücünden yararlanacağını, tüketicilerin davalının ürünlerinin müvekkile ait ürünler olduğu zannına kapılacağını, müvekkili markaları ile davalı başvurusuna konu marka işaretlerinin benzer değil tıpatıp aynı olduğunu, aradaki nüansın ortalama alıcılar tarafından derhal ilk baş bakışta hemen fark edilebilmesinin olanaksız olduğunu, kelimelerin köklerinin de aynı okunması karşısında ortalama tüketicinin kulağında kalan izin de aynı olacağını, davalı markasının müvekkiline ait seri markalardan biri olduğu izlenimini yaratacağını ve bu bağlamda her ikisinin de aynı işletmeye ait olduğu yönünde iltibasa yol açabilecek derecede benzerliğin kabulünün kaçılmaz olduğunu, davalı … GIDAYA ait 2017/103606 başvuru numaralı “… …” ibareli marka başvurusunun müvekkiline ait …. sayılı … markası arasında görsel, sesçil ve kavramsal açıdan benzerlik olduğunu, orta seviyeli tüketici nezdinde, genel izlenim itibariyle aynı emtialarda kullanılan markaların aynı etkiyi yaratacağını, müvekkilinin “… …”, “… …”, “…” ve “…” ibareli markalarını ilk kez 2008, 2012, 2014 ve 2016 yıllarından bu yana 29 ve 30. Sınıf bakımından gerek yurtiçi ve gerekse yurtdışında COOKSHOP şubelerinde tüketiciye sunduğunu, markaların Türkiye genelinde ve yurtdışında kullanıldığını, sektörel olarak tanınmış hale gelen bu markaların tüketicilerde bir güven ve itibar duygusu oluşturduğunu, müvekkilinin ürettiği malların kalitesinden ödün vermemesi nedeniyle tüketicide son derece olumlu bir imaj yarattığını, müvekkil firmadan önce bu tatlının Türkiye’de bilinen bir tatlı olmadığını, bu nedenle davacının “… … Şekil” markası ile tamamen bilinçli tercihle müvekkilinin kazandığı müşteri portföyünden haksız surette faydalanmasının, haksız kazanç elde etmesinin engellenmesi gerektiğini, müvekkilinin “… …”, “… …”, “…” ve “…” ibareli markalarının tanınmış marka olduğunu, bu markalara yoğun emek ve masraflar sonucunda itibar ve tanınmışlık kazandırdığını iddia ederek TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararının iptaline, … sayılı … … başvuru numaralı markanın “…, muhallebi” malları bakımından hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, taraf markalarının ayırt edilmeyecek kadar benzer olduğu ve bu durumun iltibasa neden olacağı iddiasının başvuru kapsamından çıkarılmayan mal ve hizmetler bakımından yerinde olmadığını, başvuru kapsamından çıkarılmayan “…, muhallebi” emtialar bakımından “…” ibaresinin herhangi bir ayırt ediciliğinin bulunmadığını, anılan ibarelerden kaynaklı benzerliğin söz konusu mallar ve hizmetler bakımından iltibas yaratmaya elverişli olmadığını, açıklanan gerekçelerle başvuru kapsamından çıkarılmayan mallar bakımından ortalama tüketicinin görsel işitsel ve kavramsal algısı bakımında iltibasın bulunmadığını, davacı markalarının tanınmışlığının ispat edilemediğini belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesiyle; müvekkilinin özellikle un, …, kabartma tozu ve nişasta gibi genel olarak pastacılık ürün guruplarında maruf … markasının sahibi olduğunu, … markasının TÜRKPATENT nezdinde … sayı ile tanınmış marka da olduğunu, müvekkilin kent markalarına verdiği önem ve yatırımların ortada olduğunu, bu markanın itibarına zarar verecek bir risk üslenmeyeceğini, … …/… pudingin bir sütlü tatlı ismi olduğunu markasal olmadığını, davacının sütlü tatlılar daha spesifik pudingler için bir şekilde almış olduğu bu tescillerin haksız olduğunu, davacının markadaki … asli unsurunu görmezden gelerek yaptığı benzerlik iddiasının dinlenebilir olmadığını, davada iltibas şartlarının bulunmadığını, söz konusu ibarenin tüketiciler nezdinde tıpkı supangle, sufle, Triliçe gibi artık bir … olarak bilindiğini ve bu algı ile ürüne yöneldiğini, jenerik hale geldiğini, dolayısıyla ürün için belirleyici olanın üzerinde kullanılan asıl lider/çatı markasının … ibaresi olduğunu, dolayısıyla da hiçbir ortalama tüketicinin … markasındaki … kelimesini marka olarak algılamayacağını, başka birinin tescili ile karıştırmayacağını, “… pudingin” artık bir marka değil sütlü tatlı türü haline geldiğini, pek çok yemek kitabında tarifinin bulunduğunu, müvekkilinin markasının … … biçiminde olduğunu bu markadaki asli unsurun … ibaresi olduğunu ve iltibas değerlendirmesinin de bu marka üzerinden yapılması gerektiğini, bir takım yargı kararlarına yer vererek, açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının 6769 sayılı SMK 6/1, 6/5 md kapsamında yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden;
Davalı … Gıda Sanayi Anonim Şirketi tarafından … …+ şekil markasının 29 ve 30 sınıflarda yer alan malları kapsayacak şekilde tescili için 15.11.2017 tarihinde başvuruda bulunulduğu, başvurunun 12.12.2017 tarih ve 290 sayılı Resmi Marka Bülteninde ilan edildiği, başvurunun ilanına davacı … İnşaat Turizm ve San. A.Ş. tarafından …, … ve … sayılı markalara dayanılarak iltibas iddiasıyla itiraz edildiği, başvuru sahibi davalı tarafından itiraza karşı görüş bildirilerek markaların farklı olduğunun ve “…/…” ibaresinin bir tatlı türü olması sebebiyle herkesin kullanımına açık bir ibare olduğunun ileri sürüldüğü, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından itirazın kısmen kabul edildiği ve başvuru kapsamından “29. Sınıf: Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünlerini. Kuru bakliyat. Hazır çorbalar, bulyonlar. Kuruyemişler. Fındık ve fıstık ezmeleri, tahin. Yumurtalar, yumurta tozları. Patates cipsleri.” Emtiasının çıkartıldığı ve kalan mallar bakımından tescil işlemlerinin devamına karar verildiği, başvuru sahibi davalı şirket tarafından bu karara itiraz edildiği ve başvurunun reddedilen mallar için tescil edilmesinin istendiği, yine davacı şirket tarafından karara itiraz edilerek başvurunun tümden reddedilmesinin istendiği, hem davalının hem davacının itirazlara karşı görüş bildirdiği, Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 14.01.2019 tarih ve … sayılı kararı ile; “….başvuru numaralı ‘… …’ ibareli başvurunun ilanına yapılmış olan itirazın kısmen reddi yönündeki Markalar Dairesi Başkanlığı kararına karşı, yayına itiraz sahibi firma tarafından, başvurunun … sayılı ‘… …’, ‘… …’, ‘… …’, ‘…’, ‘…’, ‘… …’ ibareli markalar ile karıştırılma ihtimali gerekçesiyle 6769 s. SMK’nın 6 ncı maddesi uyarınca tümden reddi talebiyle yapılan itiraz incelenmiştir. Bilindiği gibi markalar arasındaki karıştırılma ihtimali incelemesi; markalar arasındaki benzerlik düzeyi, mal/hizmetler arasındaki benzerlik düzeyi, itiraza gerekçe olarak gösterilen markanın ayırt edici gücü ve ilgili tüketici kesiminin dikkat düzeyi gibi bir dizi unsurun değerlendirilmesine dayanır. Bu değerlendirme son tahlilde bütün unsurların birlikte değerlendirilmesiyle yapılmalıdır. (AB Adalet Divanı, 22/06/1999, Lloyd Schuhfabrik, AB Adalet Divanı, 11/11/1997, Sabel). Markalar arasındaki görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik değerlendirmesi markaların ayırt edici ve baskın unsurlarını da göz önünde bulundurarak markaların bıraktığı bütünsel intibaya dayanarak yapılmalıdır (AB Adalet Divanı, 11/11/1997, Sabel). Söz konusu unsurlardan markalar arasındaki benzerliğin ve/veya mal/hizmetler arasındaki benzerliğin noksanlığı halinde markalar arasında karıştırılma ya da ilişkilendirme ihtimalinin bulunmadığı kabul edilir. Karşılıklı etkileşim teorisine göre, karıştırılma ihtimali incelemesinde ele alınan faktörlerin, özellikle işaret benzerliği ve mal/hizmet benzerliği arasında karşılıklı bir etkileşimin bulunduğu dikkate alınmalıdır. Yani işaretler arasında yer alan düşük dereceli benzerlik, mal/hizmetler arasında var olan yüksek dereceli benzerlik ile telafi edilebilir. Bu ilke tam tersi durum için de geçerlidir (AB Adalet Divanı, 22/06/1999, Lloyd Schuhfabrik, AB Adalet Divanı. 11/11/1997, Sabel, AB Adalet Divanı, 29/09/1998, Canon). Ortalama tüketicinin markalar arasında direkt karşılaştırma yapma şansına nadiren sahip olduğu, aksine genellikle markaların akıllarında kalan kusursuz olmayan örneğine dayanarak bir değerlendirme yapabildiği dikkate alınmalıdır (AB Adalet Divanı, 22/06/1999, Lloyd Schuhfabrik). Karıştırma ihtimali incelemesi yukarıda zikredilen bilgi ışığında yapılmıştır. İtiraza gerekçe olarak gösterilen markalarda yer alan ‘…’ ibaresinin son zamanlarda bilinirliliği giderek artan bir tatlı adı olarak kullanıldığını, ‘… …’ diye bilinen tatlının Türkiye’de çok yaygın kullanımı olduğunu tespit edilmiştir. Bu kapsamda …, muhallebi malları açısından ‘…’ ibaresinin bugün … çeşidine atıf yaptığı, tüketicide marka olarak algılanmaktan ziyade ürün adı olarak algılanacağından başvuruya konu marka ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markalar arasında ‘…, muhallebi’ malları bakımından karıştırılma ya da ilişkilendirme ihtimali bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Öte yandan başvuruya konu markada yer alan ‘…’ ibaresi ve itiraza gerekçe olarak gösterilen markalarda yer alan ‘…/…/…’ ibarelerinin aynı ya da yüksek derecede benzer olması ve markaları ihtiva ettikleri diğer unsurların söz konusu ibareler üzerinde oluşan benzerliği ortadan kaldıracak nitelikli olmaması sebebiyle markaları arasında görsel ve işitsel benzerlik bulunduğu, ayrıca başvuru kapsamında yer alan diğer mallar ile itiraz gerekçesi markaların eşya listesinde yer alan malların aynı veya benzer olduğu tespit edilmiştir. Belirtilen nedenlerle söz konusu markalar arasında “… ve muhallebi” malları dışında kalan tüm mallar için karıştırma ihtimali bulunduğu kanaatine varılmıştır.” gerekçesiyle itirazın kısmen kabulüne ve BAŞVURUNUN “… VE MUHALLEBİ” MALLARI DIŞINDA KALAN TÜM MALLAR BAKIMINDAN REDDİNE karar verildiği anlaşılmıştır.
Dava konusu YİDK kararının davacı şirkete 24/01/2019 tarihinde tebliğ edildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 22/03/2019 tarihinde açıldığı anlaşılmış, davacı vekilinin eldeki davayı ikame ettiği tetkik edilmiş, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda özetle: 2017/103606 ibareli davalı markası ile “… …”, “… …”, “… …”, “…”, “…”, “… …” ibareli davacı markaları arasında başvurunun kapsadığı “30. Sınıf: Muhallebi ve …” emtiası bakımından benzerlik ve iltibas tehlikesi BULUNMADIĞI, davacının “… …”, “… …”, “… …”, “…”, “…”, “… …” ibareli markalarının tanınmışlık düzeyine ulaşmış marka olduğu iddiasının ispatlanamadığı, dolayısıyla SMK m. 6/5 maddesinde sayılan koşulların somut olayda gerçekleşmediği, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
İtirazlar bağlamında alınan bilirkişi ek raporunda kök rapordaki görüşleri değiştirecek bir husus bulunmadığı bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun ve ek raporun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun ve ek raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirmenin nihai olarak mahkememizce yapılacağı anlaşılmakla yeni heyetten rapor alınması veya mevcut bilirkişi heyetinden ek rapor alınması yoluna gidilmemiştir.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Davalı Markası Davacı Markaları

… …+şekil …
(30. sınıf) … …
… …
… …
… (29. sınıf)
(29,30,32. sınıf)

Dava konusu başvurunun “… …+şekil” ibaresinden oluştuğu, emtia listesinde dava konusunu oluşturan başvuru kapsamında kalan çekişmeli 30.sınıftaki “… muhallebi” emtiasının bulunduğu, itiraza dayanak markalarının ise kapsamlarında 05, 29, 30, 32.sınıftaki mal ve hizmetlerin yer aldığı, buna göre başvuru kapsamındaki çekişmeli 30. sınıftaki malların itiraza dayanak markaların kapsamındaki mallar ile aynı/aynı tür oldukları anlaşılmaktadır.
Davalının markasının incelenmesinde; lacivert oval çerçeve içindeki … ibaresi (logosu) ile büyük yuvarlak harflerle yazılmış … kelimesinden oluştuğu, beyaz zemin üzerine mavi renklerin hakim olduğu anlaşılmaktadır. … kelimesi … kelimesinin ingilizcesi olup, dava konusu markanın esaslı unsurudur.
Davacının markalarının incelenmesinde; Davacıya ait olan ve 30. sınıf mallar için marka koruması bulunan markalarda ise genel olarak “…” ibaresinin bulunduğu, “… …”, “…” vb. marka örneklerinden beyaz zemin üzerine siyah renkle sözcüklerin baş harfleri büyük, diğer harfleri küçük harflerle yazılı “…” veya “… …” ibarelerinin bulunduğu, ”…” ibareli markada da 29, sınıf mal ve hizmetlerin bulunduğu, markanın küçük harfler ile el yazısı tarzında yazılmış olduğu ve herhangi bir şekil içermediği görülmektedir.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. …, … ibareleri “… muhallebi” emtias bakımından tanımlayıcı hale gelmiştir. Öyle ki ülkenin her yerinde ve evlerde mognolia adı altında tatlı yapılmaktadır ve bilinilirliği yayılmıştır. Bu ibarenin tanımlayıcı ve zayıf olması nedeni ile yapılacak küçük değişiklikler iltibas tehlikesini ortadan kaldıracaktır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, davacı adına tescilli … ve … esas ibareli markalar ile davalının “… …+şekil” ibareli markası arasında davalının … markasını ve şekil unsurunu da kullanmış olması nedeni ile biçim, renk, grafik unsurlar, düzenleme ve tertip tarzı olarak görsel olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, işin uzmanı veya dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu ürünler için ayırdığı satın alım ve yararlanım süresi içinde, davalının “… …+şekil” markasını gördüğünde bunun davacının mesnet markalarından farklı bir marka olduğunu algılayabileceği, tescilli markaların bir uzantısı, yeni bir versiyonu, yeni bir serisi olarak algılanmasının ihtimal dahilinde olmadığı, taraf markaları arasında iltibas bulunmadığı, iltibas tehlikesinin bulunmaması halinde 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının uygulama alanı bulmayacağı, davalının kötü niyetli olduğunu gösterir delil bulunmadığı, hükümsüzlük talebi açısından taraf markalarının benzer olmaması ve 6769 sayılı SMK’nın 6/1 bendi anlamında iltibas tehlikesinin mevcut olmaması nedeniyle hükümsüzlük şartlarının oluşmadığı dikkate alınarak davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-DAVANIN REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 44,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 14,90-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair verilen karar, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup, usulen anlatıldı. 26/01/2021