Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/116 E. 2021/190 K. 08.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Karar
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/116
KARAR NO : 2021/190

DAVA : Fikir Ve Sanat Sanat Eseri Sahipliğinden Kaynaklanan Haklara Tecavüzün Ref’i, Önlenmesi Ve Tazmini
DAVA TARİHİ : 21/03/2019
KARAR TARİHİ : 08/06/2021

Mahkememizde görülmekte olan fikir ve sanat sanat eseri sahipliğinden kaynaklanan haklara tecavüzün ref’i, önlenmesi ve tazmini davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; davalının müvekkili tarafından düzenlenen “…” na katılmak için … sayılı taahhütname ile müvekkiline ait eserden alınan şiirin besteleyerek yarışmaya katıldığını, davalının daha sonra ….yev. sayılı ihtarname ile vermiş olduğu muvafakat ve taahhütten caydığını, gerekçe olarak verdiği bu muvafakat ve taahhüttün bu yarışmaya münhasır olduğu ve yarışmadan bu yana müvekkilinin herhangi bir CD çıkarmadığı maddi ve manevi herhangi bir kazanca dönüştürmediği, eseri çoğaltma ve yayma hakkını bizzat kullanmak istediğini gösterdiğini, davalının cayma gerekçesinin yasal olmadığını, şartlarının oluşmadığını yarışmadan sonra eser sahiplerinin muvafakat ve taahhütnamelerine istinaden … adı altında ciddi bir eser yayınlandığını, davalıya ait eserin kitabın 55. Sayfasında yer aldığını, dolayısıyla cayma gerekçesindeki manevi kazancın ortada olduğunu, davacının taahhüdünde zaten maddi bir kazanç talebi olmadığını, davalının bestelediği eserin güftesinin müvekkiline ait “…” adlı eserden aldığını, davalının bestelediği eserin başlı başına sahibi de olmadığını beyanla davalının cayma iradesinin yok sayılması ile iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili yasal süresinden sonra sunduğu cevap dilekçesiyle, müvekkilinin Edirne Noterliği’nde düzenlenen taahhütname ile vakfa ait şiiri bestelediğini ve yarışmaya kabul edildiğini, müvekkilinin yarışmaya katılmak amacıyla düzenlediği taahhütnamenin sonrasında dereceye girmediğinden eserin herhangi bir şekilde kullanılmadığını, müvekkilinin devri sadece yarışmaya katılmak amacıyla gerçekleştirdiğinden ve ayrıca yarışma sona erdiğinden cayma hakkını kullandığını, davacının eseri kullanmaması sebebiyle müvekkilinin fayda sağlayamadığını, mağduriyet yaşadığını, taahhütnamenin sürdürülmesinin bir gerekliliği kalmadığını, davacı tarafın kitapta eserin yer aldığını belirtmekte ise de eserin alenileşmesinin söz konusu olmadığından esere ait hakların halen müvekkilinde bulunduğunu, müvekkilinin davacıdan eserin kullanılması için muvafakat istemişse de muvafakatin sebepsiz verilmediğini, davacının hakkı kötüye kullandığını, müvekkilinin ihtarnamesinde taahhütnamenin düzenlendiği 01/11/2016 tarihinden bu yana CD olarak bestesinin kullanılmadığını ayrıca yarışmada da kullanılmadığını gerek maddi gerekse de manevi anlamda kazanç talebinde bulunduğunu, bu çerçevede vakfa ait eserden bağımsız bestesini umuma arz etmek istediğini, davacının her ne kadar eserin kitapta yer aldığını belirmekte ise de müvekkilinin eserinin beste olması sebebiyle sesli bir esere dönüştürmediğini, müvekkilinin bestenin tek başına eser sahibi olduğunu, müvekkilinin bestesine ilişkin yayınlamanın bulunmadığını, müvekkilinin kendi eserinden faydalanabilmesi için davacı tarafça ek taahhütname imzalamak zorunda bırakılmasının kabul edilebilir olmadığını, davacının kötü niyetli olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davacının çayma hakkının kullanmasının yerinde olup olmadığı çayma hakkı ile ilgili şartların oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Davalı vekili her ne kadar yetki itirazında bulunmuş ise de cevap dilekçesi süresinde sunulmadığından süre sonunda yapılan yetki itirazının reddine karar verilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda özetle: davalı bestesinin 5846 sayılı FSEK’in 3. Madde kapsamında musiki eseri olduğu, davacının dava konusu eser üzerinde mali hak sahibi olduğunu, davalının cayma ihbarının , eserin niteliğine göre makul kullanılmış olması, davacının devir sözleşmesinde mali haklarından peşinen feragat etmesi, davacının makul süreç içerisindeki kullanımları ile davalının manevi menfaatlerinin haleldar olmamasına bağlı olarak yerinde olmadığı, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirmenin nihai olarak mahkememizce yapılacağı anlaşılmakla yeni heyetten rapor alınması veya mevcut bilirkişi heyetinden ek rapor alınması yoluna gidilmemiştir.
GEREKÇE:
Bilindiği gibi 5846 sayılı FSEK’nun 1/B maddesinin ‘a’ bendinde eser, “sahibinin hususiyetini taşıyan ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsullerini” ifade eder. Buna göre bir fikri ürünün eser sayılabilmesi için iki koşulu birlikte gerçekleştirmesi gereklidir. İlk olarak fikri ürünün sahibinin hususiyetini taşıması, bir başka deyişle kendinden önce ortaya konmuş benzerlerine göre özgün bir niteliğe sahip olması gerekir. İkinci olarak bu fikri ürünün FSEK’nun ikinci ve devamı maddelerinde belirlenen eser kategorilerinden birine dahil edilebilmesi aranmalıdır.
Yasada fikir ve sanat eserlerinin çeşitleri ikinci maddede düzenlenen ilim ve edebiyat eserleri, üçüncü maddede yer verilen musiki eserleri, dördüncü maddede tanımlanan güzel sanat eserleri, beşinci maddede düzenleme bulan sinema eserleri ve son olarak altıncı maddedeki işleme ve derlemeler olarak sayma yöntemiyle belirlenmiş bulunmaktadır.
Yasa eser sahibini bir eseri meydana getiren kişi olarak belirlemiştir. (FSEK md. 8/1)
Eser sahibinin kullanabileceği mali haklar, FSEK 21 ve devamında düzenlenmiştir. Buna göre, mali haklar, FSEK’nun, 21. maddesindeki işleme hakkı, 22. maddesinde düzenlemesini bulan eserin aslı veya kopyalarının herhangi bir şekil veya yöntemle tamamen veya kısmen, doğrudan veya dolaylı, geçici veya sürekli çoğaltma hakkı; 23. maddede belirlenen eserin aslını veya çoğaltılmış nüshalarını kiralama, ödünç verme, satışa çıkarma veya diğer yollarla yayma hakkı; 24. maddede doğrudan veya dolaylı olarak bir eserden ses veya resim nakline yarayan aletlerle umumi mahallerde okumak, çalmak, oynatmak, göstermek gibi temsil suretiyle faydalanma hakkı; 25. maddedeki işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı olarak belirlenmiş bulunmaktadır. FSEK’nun 48.maddesi uyarınca mali haklar süre, yer ve içerik itibariyle sınırlı veya sınırsız; karşılıklı veya karşılıksız olarak başkalarına devredilebilir. Mali hakların sadece kullanma yetkisi de bir başkasına bırakılabilir.
Fsek madde 52 ye göre; Mali haklara dair sözleşme ve tasarrufların yazılı olması ve konuları olan hakların ayrı ayrı gösterilmesi şarttır.
Manevi haklar ise Yasa’nın 14-17.maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre, eser sahibi, eserinin umuma arz ve yayımlanma zamanı ve tarzını belirleme (FSEK md.14); adın belirtilmesi (FSEK md 15); eserde değişiklik yapılmasını men (FSEK md. 16) ve bir kısım eserler yönünden geçerli bulunan zilyed ve malike karşı ileri sürülebilecek eserin aslına ulaşma haklarına sahiptir. Manevi haklar mali hakların aksine, bir başkasına devredilemez ve vazgeçilemez haklardır. Ancak bu hakların kullanılması yetkisi bir başkasına bırakılabilir.
FSEK 58. Maddesine göre; Mali bir hak veya ruhsat iktisap eden kimse, kararlaştırılan süre içinde ve eğer bir süre tayin edilmemişse icabı hale göre münasip bir zaman içinde hak ve salahiyetlerden gereği gibi faydalanmaz ve bu yüzden eser sahibinin menfaatleri esaslı surette ihlal edilirse eser sahibi sözleşmeden cayabilir.
Cayma hakkını kullanmak istiyen eser sahibi sözleşmedeki hakların kullanılması için noter vasıtasiyle diğer tarafa münasip bir mehil vermeye mecburdur. Hakkın kullanılması, iktisap eden kimse için imkansız olur veya tarafından reddedilir yahut bir mehil verilmesi halinde eser sahibinin menfaatleri esaslı surette tehlikeye düşmekte ise mehil tayinine lüzum yoktur.
Verilen mehil neticesiz geçerse veya mehil tayinine lüzum yoksa noter vasıtasiyle yapılacak ihbar ile cayma tamam olur. Cayma ihbarının tebliğinden itibaren 4 hafta geçtikten sonra caymaya karşı itiraz davası açılamaz.
İktisap edenin mali hakkı kullanmamakta kusuru yoksa veya eser sahibinin kusuru daha ağır ise hakkaniyet gerektiği hallerde iktisap eden, münasip bir tazminat istiyebilir.
Cayma hakkından önceden vazgeçme caiz olmadığı gibi bu hakkın dermeyanını iki yıldan fazla bir süre için meneden takyitler de hükümsüzdür.
Eser üzerindeki mali ve manevi hakları ihlal edilen kişi, FSEK’nun 66. maddesi uyarınca, tecavüz edene karşı tecavüzün ref’ini (ortadan kaldırılmasını), 69. madde uyarınca muhtemel devam eden tecavüzlerin men’ini (önlenmesini), 68. madde uyarınca, sözleşme yapılmış olması halinde isteyebileceği bedelin veya rayiç bedel itibariyle uğradığı zararın en çok üç kat fazlasını isteyebilir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Dava konusu …’nın şiirinden bestelenen “…” isimli eserin FSEK 3. Madde kapsamında musiki eseri olduğu anlaşılmıştır.
Yargıtay’a göre de “Bir şarkının güftesi edebiyat eseridir. Öte yandan, aynı şarkının bestesi de bir musiki eseridir. Güfte ve bestenin birlikte tek eser olabileceği konusunda bir zorunluluk bulunmadığı gibi her birinin sahibi başka kişiler de olabilir. Bundan başka bir şarkı yalnız beste olarak veya güftesi ile birlikte icra edilebilir”
Söz konusu bestenin eser sahibinin davalı olduğu sonucuna varılmıştır.
Hak sahipliği ile ilgili ise; davalı tarafından …. yev. nolu taahhütname 4. madde ile beste üzerindeki mali hakların kullanımının davacıya bırakıldığı yine yarışmaya katılma ile birlikte bu notaların da teslim edildiği dosya kapsamında sabittir. Taraflar arasında uyuşmazlık esasen bu aşamada başlamamış, taraflar bu süreci gerek ihtarname gerekse de beyanlarıyla doğrulamıştır. Dolayısıyla taraflar arasındaki hukuki ilişki bir taahhüt değil, sonuçlanmış bir devir işlemidir. Zira davalı tarafça sonradan cayma ihtarının gönderilmesi de bu durumu ortaya koymaktadır.
Bu sebeple söz konusu beste üzerinde davacının hak sahibi olduğu sonucuna varılmıştır. Zira davalı tarafça cayma ihtarı çekilmekle, davacının hak sahibi olduğunu kabul ettiği de anlaşılmaktadır.
Davalı tarafça …. yev. nolu ihtarı ile dava konusu bestenin kendi albümünde okunmak istenmesi aşamasında davacı tarafça ek şartlar ileri sürüldüğünü, bu şartların yerine getirilmesi halinde okuma izni verileceğinin belirtildiğini, bahsi geçen kullanım izninin yarışma için verildiğini, yarışmada herhangi bir şekilde kullanılmadığını, ayrıca 01/11/2016 tarihinde olan yarışma gününden bu yana CD olarak yayınlanmadığını ve maddi ve manevi kazanca dönüşmediğini, davacının her defasında farklı talepler öne süreceğinin anlaşıldığını bu bahisle cayma ihbarının gönderildiği anlaşılmaktadır.
FSEK 58. Maddedeki cayma hakkı eser sahibinin haklarını devrettiği eseri ile ilgili elde etmek istediği mali veya manevi hedeflerinin ve menfaatlerinin yaşanacak olumsuzluklar durumunda esaslı şekilde haleldar olması durumunda hakların eser sahibine dönmesini tesis amacıyla düzenlenmiştir. Zira ruhsat elde eden veya mali hakkı devralan kişi bir yandan bu hak veya ruhsatı kullanma yetkisine sahip iken, aynı zamanda bu konuda bir yükümlülük altına da girmektedir.
Ancak söz konusu hakkın doğumunun belirli şartları mevcuttur. Öncelikle ilk şart hak sahibinin elde ettiği hak ve yetkileri hiç veya yeterince kullanmaması gerekmektedir. Kullanmama durumunun tespiti nispeten kolayken yeterince kullanmamanın sözleşmenin şartlarının, amacının ve devre konu eserin niteliğinin objektif iyi niyet kuralları göz önüne alınarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla sonuçta hakkaniyetli denge gözetilmelidir. Ancak burada önemli bir husus da şudur. Eğer eser sahibi kullanımın yeterli olmadığı iddiasında ise bu durumu ispat durumundadır. İkinci şart olarak bu kullanımın taraflarca kararlaştırılan süre içerisinde veya böyle bir süre belirlenmemesi durumunda ise işin mahiyetine göre münasip bir süre içerisinde gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Son şart ise mali hakları veya ruhsat iktisap etmiş kişinin yukarıda sayılan süresinde hiç veya yeterince hakları kullanmaması sebebiyle eser sahibinin haklarının esaslı surette zarar görmesi gerekmektedir.
Bu açıklamalardan sonra somut olay üzerinde değerlendirme yapmak gerekirse davalı tarafça …. yev. sayılı muvafakatnamenin öncelikli amacının davacı tarafından açılan “ …”’ na katılmak, bu kapsamda bestenin yarışmada icra edilerek kullanılması olduğu görülmektedir. Bu yapılırken de aynı zamanda bu yarışmadan bağımsız olarak 4. Madde ile bestenin FSEK kapsamındaki çoğaltma yayma ve temsil haklarını davacıya açıkça herhangi bir telif alacağı talep etmeden süresiz şekilde devrettiği görülmüştür. Gelinen süreçte ise davalının bestesinin dereceye giremediği anlaşılmıştır.
Dolayısıyla davalının hem müracaat hem de hakları devir amacının dereceye girip girmediğine bakılmaksızın ve herhangi bir mali gelir de beklemeksizin bestesinin ve buna bağlı olarak eser sahibi olarak kendisinin davacı yarışmasında ulusal ve uluslararası besteler arasında değerlendirmeye tabi tutulması ve tanıtımının yapılması, bu yapım içerisinde yer alması olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla FSEK 58. madde lafzıyla beklenen menfaatin maddiden daha çok daha çok manevi temelli olduğu sonucuna varılması mümkündür. Bu durum sözleşmede mali hakların kullanılması için bir süre verilmemesinden de anlaşılabilmektedir.
Bilindiği üzere bu tip uluslararası organizasyonların, başvuru, başvuruların ön değerlendirilmesi, listelerin hazırlanması, jüri nihai değerlendirmesi ve sonuçların ilanı şeklinde bir süreci olmaktadır. Ve katılım sayısına göre bu süreç 1 yıla kadar sürebilmektedir. Bunun dışında doğal olarak sonuçta öncelikle dereceye giren eserler ile ilgili prodüksiyon gerektiren kullanımın başlayacağı doğaldır.
Kanunda her ne kadar musiki eserleri genel bir tanımlama ile düzenlenmiş ise de musiki eserlerin türleri, yayınlanma tarzları ve süreçleri, mali getirileri birbirinden oldukça farklıdır.
Davalı tarafça 01/11/2016 tarihinden bu yana bestenin CD olarak kullanılmadığı ayrıca yarışmada da kullanılmadığı, davacının her ne kadar eserin kitapta yer aldığını belirmekte ise de müvekkilinin eserinin beste olması sebebiyle sesli bir esere dönüştürmediği, davacının eseri kullanmaması sebebiyle müvekkilinin fayda sağlayamadığı, mağduriyet yaşadığı iddia edilir iken davacı tarafça bestenin 2018 baskı tarihli … isimli kitapta davalı ismi ile kullanıldığı savunmasında bulunduğu görülmektedir. Davacı tarafça sunulan kitap aslı incelendiğinde 55. sayfasında davacı bestesine yer verildiği görülmektedir.
Söz konusu kitapta davalı bestesine yer verilmekle, bestenin davacı tarafından yarışmada kullanıldığı, ön ve teknik incelemeye sokulduğu, nihai değerlendirme aşamasında temsil kapsamında icra edildiği sonucuna varılması da mümkündür.
Bilirkişi incelemesinden de anlaşıldığı üzere dava konusu beste de ilahi niteliğinde olmakla ve hak sahibi de bir vakıf olmakla ticari kazanç amacı daha ikinci planda bir gruba girmekte, buna bağlı olarak ancak yarışmada dereceye giren ve TRT vb. repertuarına kabul edilen eserlerin mali kazanç temelli ödüllerden yararlanması ve sonrasında CD vb. benzeri kullanıma sokulması makul olacaktır. Yine bir albüm yapımı için gerekli altyapı çalışmaları, stüdyo temini, orkestra bulunması, stüdyo kayıtlarının gerçekleştirilmesi, albümün basım ve dağıtımı gibi işler için çok daha fazla bir süreye ihtiyaç duyulmaktadır. Diğer yarışmacıların bestelerinin ise daha çok FSEK’teki temsil hakkına bağlı olarak icra edilme aşamasında çeşitli organizasyon ve toplantılarda kullanılması veya musiki kitaplarında kullanılması söz konusu olabilecektir. Davacı vakıfça da buna bağlı olarak mali hakların devralındığı sonucu değerlendirilmiştir.
Dolayısıyla dava konusu bestenin salt CD vb. çoğaltımda kullanılmaması sebebiyle kullanılmadığı iddiası; bestenin ilk etapta yarışma için gönderilmesi, sözleşmede açıkça maddi bir talepte bulunulmaması ve davacı tarafça hem bestenin yarışmada kullanılması hem de tasavvuf musikisi konusunda kaynak kitap niteliğinde bir çalışma içerisinde kullanılması karşısında manevi menfaatlerin sağlanmış olması sebebiyle makul görülmemiştir.
Yine yarışmanın başlangıcı ve davacı tarafından yayınlanan kitabın hazırlanma aşamasından cayma iradesinin muhataba sunulma aşamasına kadarki sürenin de makul olduğu değerlendirilmiştir. Bilindiği üzere eğer taraflar, mali hakkın kullanılması konusunda aralarında herhangi bir süre kararlaştırmamış iseler, yasaya göre böyle bir durumda mali hakları devralan veya bu hakları kullanma konusunda yetki alan (ruhsat elde eden) kimseye, işin mahiyetine, halin icabına göre uygun bir süre verilmesi gerekir. Bu süre, mali hakkın niteliğine, kullanılma biçimine ve ilgili sektörün içinde bulunduğu özel koşullara göre değişebilir. Bununla birlikte davalı tarafça cayma ihbarında eseri kullanmak için davacı taraftan talepte bulunulduğu ancak bazı şartlar ile bu kullanıma izin verileceği belirtilmiş ancak ayrıntısı belirtilmemiştir. Esasen taraflar arasındaki uyuşmazlığın temelini davalının cayma iradesinde dile getirdiği davacının kötü niyetli olduğu iddiası oluşturmaktadır, ancak ispat eder veya ayrıntısını belirtir bir delil de sunulmamıştır. Bunun dışında yukarıda da açıklandığı üzere davalının taahhütnamede açıkça telif alacağından peşinen feragat ettiği de değerlendirildiğinde bestenin maddi kazanca dönüşmediği iddiası da makul görülmemiştir.
Açıklanan sebeplerle davacının cayma iradesini açıklaması makul görülmemiştir. Davalı eser sahibince menfaatlerinin esaslı surette tehlikeye düştüğü ispat olunamadığından mehil verilmeden cayma iradesinin açıklanmasının da caymanın şekli şartlarına aykırılık teşkil ettiği sonucuna varılmıştır.
Neticeten, davanın kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın kabulü ile
… noterliğinin … tarih … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile kullanılan cayma hakkının hükümsüzlüğüne,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 44,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 14,90-TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL maktu ücreti vekâletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü gösterilen 2.312,15-TL
yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair verilen karar, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup, usulen anlatıldı. 08/06/2021

Katip … Hakim …
¸ ¸

MASRAF DÖKÜMÜ
İLK MASRAF : 95,20-TL
GİDER AVANSI :2.216,95-TL
TOPLAM :2.312,15-TL