Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/111 E. 2021/105 K. 08.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2019/111 Esas – 2021/105 Karar
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/111
KARAR NO : 2021/105

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 18/03/2019
KARAR TARİHİ : 08/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkili şirketin “gıda, temizlik ve her türlü tüketim maddesi üretimi ve toptan satışı” sektörüne adım attığı ilk günden bu yana birçok alanda faaliyet gösterdiğini, müşterileri ile iş yaptığı kişi ve kurumlarca taktir edilen bir firma olduğunu, “…” ibareli müvekkili markasının tüketici nezdinde tanınmışlığı yüksek bir marka olduğunu, uzun yıllardır “…” markası altında tüketicilere aralıksız şekilde hizmet sunmakta olduğunu, müvekkiline ait … markasını taşıyan 55 adet mağazasının bulunduğunu ve bu mağazaların büyük çoğunluğunun İstanbul’un çeşitli ilçelerinde faaliyet gösterdiğini, müvekkili şirketin “…” ibaresini içeren neredeyse 80 adet markası bulunduğunu, bu ibare kullanılarak seri marka yaratıldığını, işbu davaya konu “…” markasının tescil halinde bu marka altında yapılacak olan her türlü ürün, proje ve tanıtımların, müvekkiline ait olduğu izlenimi doğacağını, “…” markasını gören ve müvekkilinin Türkiye’nin önde gelen firmalarından olduğunu bilen tüketicinin davalı markası ile sunulan hizmetleri/malları müvekkilinin hizmetleri/malları ile karıştırabileceğini, dolayısıyla itiraz edilen markanın tescili talep edilen tüm sınıflarda reddi gerektiğini, markaların iltibas oluşturacak düzeyde benzer olduğunu, itiraza konu markanın başlangıç kısmındaki “ege” ibaresinin coğrafi kaynak gösterdiğini, söz konusu ibarenin Türkiye’nin batısının coğrafi adı ve bu bölgede yer alan denizin adı olduğundan herhangi bir ayırt edici özelliği haiz olmadığını ve herkesin kullanımına açık bir ibare olduğunu, bu sebeple de markanın asli unsurunun “…” ibaresi olduğunu, davalı yanın müvekkilinin tanınmışlığından yararlanmaya çalıştığını ve kötüniyetli olarak başvuruda bulunduğunu iddia ederek; 14.01.2019 tarih ve … sayılı marka başvurusuna itirazın reddine ilişkin YİDK kararının iptaline, … başvuru nolu “…” markasının hükümsüzlüğüne ve iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; başvuruya konu işaret ile iddialara mesnet markalar arasında ayniyet veya ayırt edilemeyecek derecede benzerlik bulunması gerektiğine ilişkin koşulun sağlanamadığını, davalı adına tescili talep edilen işaretin on harften oluştuğunu, bu işaret içinde “…” ibaresini ön plana çıkaracak herhangi bir farklılaştırmaya gidilmediğini, yine başvuruya konu işaret ile iddialara mesnet markalar arasında ortalama tüketicinin görsel, işitsel ve kavramsal algısı bakımından, ilişkilendirilme ihtimali de dahil olmak üzere iltibasa neden olacak herhangi bir benzerliğin bulunmadığını, davacı vekilinin kötüniyete ilişkin iddialarının da hukuki dayanaktan yoksun olduğunu ve başvuru ve dava aşamasında kötüniyet iddiasını destekler nitelikte yeterli delil sunulmadığından bu iddianın da hukuki dayanaktan yoksun olduğunu ileri sürerek; … sayılı YİDK kararının iptali isteminin ve … sayılı başvurunun tescile bağlanması halinde hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine ilişkin istemin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şahıs vekili cevap dilekçesinde özetle; bir markanın tanınmış olmasının o marka ile benzerlik içeren markaların tesciline her durum ve şart altında engel olunabileceği anlamına gelmediğini, müvekkili markası ile davacı markasının birbirine benzemediğini, davacı yanın piyasada tek başına egemen olma amacıyla hareket ettiğini ve diğer firmaların bu sektör içerisinde olmalarına engel olma gayesi taşıdığını, bu amaç doğrultusunda da müvekkili firma başvurusuna itiraz ettiğini, Yargıtay içtihatlarında ve doktrinde vurgulandığı üzere ayırt ediciliğin ve işaretlerin karıştırılma ihtimalinin tespitinde belirleyici olan unsurun markanın münferit unsurlarından ziyade markanın bir bütün olarak bıraktığı izlenim olduğunu, … ismi ile … Gıda Temizlik Maddeleri İnş. San. ve Tic. A.Ş. isimlerinin birbirine karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını ileri sürerek; açılan davanın ve davacı yanın YİDK kararının iptali ile markanın tescil işlemlerinin tedbiren durdurulması istemlerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının 6769 sayılı SMK 6/1, 5, 6, 9 maddeleri kapsamında yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; davalı … tarafından … ibaresinin 29, 30, 35 ve 43. sınıflarını kapsayacak şekilde tescili için 11.12.2017 tarihinde başvuruda bulunulduğu, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından başvurunun incelenerek 12.01.2018 tarih ve 292 sayılı Resmi Marka Bülteninde ilanına karar verildiği, davacı … Gıda Temizlik Maddeleri İnş. San. Ve Tic. A.Ş. tarafından söz konusu yayına … ibareli markalar gerekçe gösterilerek karıştırılma ihtimali, tanınmışlık, kötüniyet ve haksız rekabet iddialarıyla itiraz edildiği, başvuru sahibi davalı tarafından itiraza karşı görüş bildirilerek markaların farklı olduğunun ve iltibas oluşmayacağının ileri sürüldüğü, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından itirazın reddedildiği, İlgili Dairenin bu kararına, davacı tarafından Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu nezdinde itiraz değildiği, 14.01.2019 tarih ve … sayılı YİDK kararı ile; …Bilindiği gibi markalar arasındaki karıştırılma ihtimali incelemesi; markalar arasındaki benzerlik düzeyi, mal/hizmetler arasındaki benzerlik düzeyi, itiraza gerekçe olarak gösterilen markanın ayırt edici gücü ve ilgili tüketici kesiminin dikkat düzeyi gibi bir dizi unsurun değerlendirilmesine dayanır. Bu değerlendirme son tahlilde bütün unsurların birlikte değerlendirilmesiyle yapılmalıdır (AB Adalet Divanı, 22/06/1999, Lloyd Schuhfabrik, AB Adalet Divanı, 11/11/1997, Sabel). Markalar arasındaki görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik değerlendirmesi markaların ayırt edici ve baskın unsurlarını da göz önünde bulundurarak markaların bıraktığı bütünsel intibaya dayanarak yapılmalıdır (AB Adalet Divanı, 11/11/1997, Sabel). Söz konusu unsurlardan markalar arasındaki benzerliğin ve/veya mal/hizmetler arasındaki benzerliğin noksanlığı halinde markalar arasında karıştırılma ya da ilişkilendirme ihtimalinin bulunmadığı kabul edilir. Karşılıklı etkileşim teorisine göre, karıştırılma ihtimali incelemesinde ele alınan faktörlerin, özellikle işaret benzerliği ve mal/hizmet benzerliği arasında karşılıklı bir etkileşimin bulunduğu dikkate alınmalıdır. Yani işaretler arasında yer alan düşük dereceli benzerlik, mal/hizmetler arasında var olan yüksek dereceli benzerlik ile telafi edilebilir. Bu ilke tam tersi durum için de geçerlidir (AB Adalet Divanı, 22/06/1999, Lloyd Schuhfabrik, AB Adalet Divanı, 11/11/1997, Sabel, AB Adalet Divanı, 29/09/1998, Canon). Ortalama tüketicinin markalar arasında direkt karşılaştırma yapma şansına nadiren sahip olduğu, aksine genellikle markaların akıllarında kalan kusursuz olmayan örneğine dayanarak bir değerlendirme yapabildiği dikkate alınmalıdır (AB Adalet Divanı, 22/06/1999, Lloyd Schuhfabrik). Karıştırılma ihtimali incelemesi yukarıda zikredilen bilgiler ışığında yapılmıştır. Bu kapsamda yapılan değerlendirme sonucunda, işbu başvuru ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markaların, başvurunun bütün olarak algılanması ve başvurunun bütün haliyle muterizin ‘’…’’ markalarından farklı olması hususları da dikkate alındığında ilişkilendirme ihtimali de dahil olmak üzere karıştırma ihtimaline yol açabilecek derecede benzer olmadığı kanaatine ulaşılmıştır. Markalar arasında karıştırılma ihtimaline yol açabilecek derecede benzerlik bulunmadığından muterizin tanınmışlık, kötüniyet ve haksız rekabet gerekçeleri de kabul edilebilir nitelikte bulunmamıştır. Son olarak, her marka özgünlük derecesi, tasarımı, tescile konu mallar/hizmetlerin ve bu mal ve hizmetlerin tüketici grubunun özellikleri, markanın tescil kapsamındaki mal/hizmetler üzerindeki ayırt edici niteliği gibi unsurlar açısından kendine özgü özellikler taşıdığından ve ancak tüm bu unsurların birlikte değerlendirilmesi sonunda tescil başvurusuna ilişkin karar oluşturulabildiğinden, başvurudan farklı marka örneğine sahip markalar hakkında verilen kararlar da işbu itiraz açısından emsal kabul edilmemiştir. Yukarıda sayılan nedenlerle işbu itirazın reddine karar verilmiştir.” gerekçesiyle itirazın reddine karar verildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 18/03/2019 tarihinde açıldığı anlaşılmış, davacı vekilinin eldeki davayı ikame ettiği tetkik edilmiş, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda ve ek raporda özetle: davalının … sayılı … ibareli marka başvurusu ile davacının … ibareli markalarının benzer olduğu; başvurunun kapsadığı mal ve hizmetlerin tamamı (29, 30, 35 ve 43. Sınıflar) bakımından, emtia listelerinin aynı/aynı tür mal ve hizmetlerden oluştuğu markalar arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında iltibas ihtimali bulunduğu, davacının “…” markasının tanınmış marka olduğu iddasının ispatlanamadığı, davacı şirketin ticaret unvanının 35/05 alt grubundaki mağazacılık hizmetleri itibariyle, “…” markası yönünden 6769 sayılı SMK’nın 6/6 maddesi uyarınca tescil engeli oluşturduğu, davalı marka başvurusunun kötüniyetle yapıldığı iddiasının ispatlanamadığı, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun ve ek raporun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun ve ek raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirmenin nihai olarak mahkememizce yapılacağı anlaşılmakla yeni heyetten rapor alınması veya mevcut bilirkişi heyetinden ek rapor alınması yoluna gidilmemiştir.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Taraf markaları emtiaları karşılaştırıldığında; ”…” ibareli dava konusu marka başvurusu 29, 30, 35 ve 43. Sınıfların tüm alt gruplarını kapsadığı, davacının itiraza mesnet gösterdiği markalarının … sayılı markaları başta olmak üzere … ibareli davacı markalarının da çekişme konusu 29, 30, 35 ve 43. sınıfların tüm alt gruplarında tescilli olduğu, bu durumda davacı markaları ile dava konusu marka başvurusunun emtia listesinin aynı/aynı tür mal ve hizmetleri içerdiği, anlaşılmaktadır. Şu hâlde, SMK 6/1 maddesi yönünden tescil engellerinde aranan şartlardan biri belirtili emtialar yönünden gerçekleşmiştir. Devamla;
Davalının markasının incelenmesinde; dava konusu markanın siyah renkte büyük harflerle yazılmış … ibaresinden oluştuğu, markayı oluşturan EGE ibaresinin ülkemizin batısındaki bir bölge adı olup, coğrafi kaynağa işaret ettiği, sondaki MAR hecesi ise “MARKET” sözcüğünün yaygın kısaltması olduğu, bu kapsamda, davalı markası her ne kadar … şeklinde bitişik yazılmış olsa da, marka bütünü içinde markasal ayırt ediciliğin … ibaresi üzerinde toplandığı, anlaşılmaktadır.
Davacının markalarının incelenmesinde; beyaz zemin üzerine mavi/lacivert reklerde yazılmış …/… kelimesi ile, bu kelimeye eklenmiş “line, sınırsız müşteri mutluluğu, çağı, içiniz rahat olsun” gibi ayırt edicliği olmayan tali unsurlardan ve sloganlardan oluştuğu, davacı markalarının tamamında … veya … sözcükleri ayırt edici esaslı unsur konumunda olduğu anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede: davacının itiraza mesnet çok sayıdaki seri markalarının asıl ve ayırt edici unsurunun “…” ibaresi olduğu, davalı markasının esaslı unsurunun da … ibaresinden ibaret olduğu, taraf markalarının tüketici zihninde bıraktığı ses ve iz ile aynı etkiyi doğurduğu, tüketicilerin markanın kapsadığı emtia/hizmeti almak için ayırdıkları süre zarfında taraf markalarını ayırt edemeyecekleri, işaretlerin bu derece benzer olması nedeniyle işletmesel bağlantırılma ihtimalinin de mevcut olduğu, yine tüketiciler nezdinde davalının mezkur markayı davacının vermiş olduğu bir lisansla kullandığı düşüncesine kapılmaları ihtimalinin de yüksek olduğu, davalının dava konusu markayı çekişmeli sınıflar bakımından tescil ettirmesinin markaların aynı işletmeye ait seri markalar olduğu izlenimini yaratacağı, dava konusu davalı markasının davacı markaları ile ilişkilendirme ihtimalini de kapsayacak şekilde karıştırılma tehlikesine yol açacak derecede benzer olduğu, davacının … ibareli markasının 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesi anlamında “tanınmış marka” olduğu iddiasının ispatlanamadığı ve somut olayda bu hükme dayalı bir tescil engeli bulunmadığı, davacının ticaret unvanının esas ve ayırt edici karakterinin “…” ibaresi olduğu ve bu ibare davalı markasında aynen yer aldığı, davacı şirketin faaliyet konusu “ülkemizde üretilen veya yurt dışından ithal edilen her çeşit sınai ticari zirai kimyevi tıbbi malları ile dayanıklı ve dayanıksız tüketim mallarının toptan veya perakende yurt içi ve yurt dışı alım ve satımı imalatını dağıtımını ve pazarlaması” şeklinde olduğu, bu faaliyet sahasının, dava konusu marka başvurusunun kapsadığı 35/05 alt grubundaki mağazacılık hizmetleri ile ilişkili olduğu, bu bakımdan da davacı şirketin ticaret unvanının … sayılı … ibareli davalı markası bakımından 35/05 alt grubu itibariyle tescil engeli oluşturduğu, davalının kötü niyetli bir başvuruda bulunduğu iddiasının davacı tarafça sunulan delillerle ispatlanamadığı anlaşılmış, açıklanan nedenlerle davanın kabulü ile; TPMK YİDK’nın … sayılı kararının iptaline, davalıya ait … kod nolu “…” ibareli markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın kabulü ile
TPE YİDK’nın … sayılı kararın iptaline,
Davalıya ait … kod nolu “…” ibareli markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,

2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 44,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 14,90-TL’nin davalılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL maktu ücreti vekâletin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü gösterilen 2.060,15-TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair verilen karar, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup, usulen anlatıldı. 08/04/2021