Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/104 E. 2021/104 K. 08.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Karar
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/104
KARAR NO : 2021/104
DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 08/03/2019
KARAR TARİHİ : 08/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararlarının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; davalı yanın … sayısı ile gerçekleştirdiği başvuruya itiraz ettiklerini ancak bu itirazlarının kurum tarafından reddedildiğini, verilen kararın hatalı olduğunu, müvekkilinin “…” markalarının tüketici nezdinde tanınmış bir marka olduğunu, uzun yıllardır bu markanın aralıksız olarak kullanıldığını, müvekkilinin ilgili çevresinde ve ayrıca yazılı ve görsel basında bilinen bir marka olduğunu, müvekkilinin 41 adet mağazasının bulunduğunu ve bu mağazaların “…” adıyla faal olduğunu, müvekkili markasının … arama sonuçlarında ilk sırada çıktığını, müvekkilinin TÜRKPATENT nezdinde 150 civarı markasının bulunduğunu, müvekkilinin “…” ibaresiyle yarattığı seri markalarının bulunduğunu, dava konusu markanın ise “… …” ibaresi ve şekil unsurundan oluştuğunu, markada açıkça “…” ibaresine vurgu yapıldığını, anılan markanda “…” ibaresinin müvekkili markalarının aynısı olacak şekilde kullanıldığını, bu nedenle dava konusu markanın tesciline izin verilmesinin müvekkili markalarına ait bir marka algısı yaratacağını, dava konusu markadaki “…” ibaresinin yeterli ayırt edicilik katmadığını, ön plana çıkan unsurun” …” kelimesi olduğunu, markaların kavramsal, görsel ve işitsel açıdan birebir aynı olduğunu, bir an için taraf markalarının benzer emtiaları kapsamadığı varsayımında dahi müvekkili markasının tanınmışlık nedeniyle korunması gerekeceğini, kaldı ki markaların aynı sınıfları kapsadığını, bu nedenle aralarında karıştırılma ihtimali bulunduğunu, dava konusu markanın tüketici nezdinde müvekkili markalarının serisi algısı oluşturacağını, davalıya ait başvurunun kötü niyetli olarak gerçekleştirildiğini, yine mezkur markanın haksız rekabete sebebiyet vereceğini, iddia ederek işbu … sayılı YİDK karar iptali ve … sayılı markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili cevap dilekçesiyle, markaların bütün itibariyle bıraktıkları algıda karşılaştırılmaları gerektiğini, dava konusu markada dikkat çeken unsurun “çd” ibaresi olduğunu, taraf markalarında ortak olarak “…” ibaresinin yer alıyor olmasının tek başına değerlendirme yapılması için yeterli olmadığını, ortalama tüketicinin “… …” şeklindeki markayı davacı markaları ile bağlantılı olarak algılamayacağını, tanınmışlık ve kötü niyet iddialarının ispat edilemediğini belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Diğer davalı davaya cevap vermemiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının 6769 sayılı SMK 6/1 ve 6/9 maddeleri kapsamında yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; dava konusu çd … … ibaresinin 41. sınıfta tescili amacıyla 21.08.2017 tarihinde gerçekleştirildiği görülen … sayılı başvurunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 27.11.2017 tarih ve 289 sayılı bültende ilan olunduğu, anılan ilana karşı davacı yanın önceki tarihli bir kısım markalarına dayalı olarak itirazda bulunduğu, bu itirazlarının Markalar Dairesi Başkanlığı’nın 20.06.2018 tarihli kararı ile haklı bulunmayarak reddine karar verildiği, söz konusu ret kararına karşı davacı yanın bir kez daha itirazda bulunduğu ve MDB kararının kaldırılarak başvurunun reddinin talep olunduğu, itirazı inceleyen Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 31.12.2018 tarih ve … sayılı kararıyla; “… başvuru numaralı “… …” ibareli başvurunun ilanına yapılmış olan itirazın reddi yönündeki karar karşı, başvurunun … sayıl markalar ile karıştırılma ihtimali, tanınmışlık ve kötü niyet gerekçeleriyle yapılan itiraz incelenmiştir. Karıştırılma ihtimali gerekçeli itiraz yukarıda belirtilen genel ilkeler çerçevesinde incelenmiştir. Yapılan inceleme neticesinde, başvuru ile itiraz gerekçesi markaların “…” ibaresini ortak olarak içerdiği tespit edilmekle birlikte markalar arasındaki farklılıkların karıştırılma ihtimalini bertaraf etmek için yeterli olduğu, başvuruda yer alan “… …” ibaresinin isim, soyisim olarak algılandığı ve stilize yazılmış “cd” unsurunun belirli ölçüde markaları farklılaştırdığı, bu nedenle başvuru ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markaların bütünüyle bıraktıkları izlenim itibariyle benzer markalar olmadığı, …. başvuru numaralı ve “… … şekil” ibareli marka hakkında verilen … sayılı YİDK kararının varlığı da göz önüne alındığında, markalar arasında 6769 S. SMK nin 6/1 maddesi hükmü anlamında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Tanınmışlık gerekçeli itirazın incelenmesi neticesinde ise, itiraza konu başvurunun tescilinin 6769 s. SMK’nın 6/5 maddesi hükmünde belirtilen koşulların oluşması yol açabileceği yönünde yeterli kanaat oluşmamıştır. Bu nedenle muterizin söz konusu itirazı da haklı bulunmamıştır. İtiraz dilekçesinde ifade edilen kötü niyet iddialarının da kabulü yönünde kanaat oluşmadığından, bu yöndeki iddialar da yerinde görülmemiştir.” şeklinde karar verildiği, dava konusu YİDK kararının davacı şirkete 10/01/2019 tarihinde tebliğ edildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 08/03/2019 tarihinde açıldığı anlaşılmış, davacı vekilinin eldeki davayı ikame ettiği tetkik edilmiş, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda ve ek raporda özetle: dava konusu … sayılı marka başvurusu kapsamında 41. Sınıfta yer alan hizmetlerin tamamının, davacı markaları kapsamında aynı sınıfta yer alan hizmetler ile aynı, aynı tür ya da benzer olduğu, bununla birlikte taraf markalarını oluşturan işaretlerin, rapor kapsamında açıklanan nedenlerle, tüketici nezdinde iltibasa yol açacak bir benzerlik taşımadıkları, dava konusu başvurunun kötü niyetli bir başvuru olduğu yönündeki iddialarının deliller ile desteklenmediği, takdirin mahkemeye ait olduğu bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun ve ek raporun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirmenin nihai olarak mahkememizce yapılacağı anlaşılmakla yeni heyetten rapor alınması veya mevcut bilirkişi heyetinden yeniden ek rapor alınması yoluna gidilmemiştir.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Tarafların emtia gruplarına bakıldığında, dava konusu marka başvurusu ile davacı yanın itirazlarına ve işbu davaya gerekçe gösterdiği önceki tarihli markaları arasında başvuru kapsamında kalan tüm emtialar bakımından aynı, aynı tür veya benzerlik düzeyinde bir ilişkinin mevcut olduğu görülmektedir. Şu hâlde, SMK 6/1 maddesi yönünden tescil engellerinde aranan şartlardan biri belirtili emtialar yönünden gerçekleşmiştir. Devamla;
Davalının markasının incelenmesinde; başvurunun çd … … görseline haiz olduğu, görselin alt kısmında “… …” şeklinde kelimelere ve üst kısmında ise anılan kelimelerin baş harflerinin karakteristik bir şekilde stilize edilmesi ile oluşturulmuş “ÇD” harflerine yer verildiği, bu bağlamda markada stilize yazılmış “çd” harflerinin de en az sözcük unsurları kadar etkili olduğu değerlendirilebilir ise de genel ilke olarak markalardaki sözcük unsurlarının, figüratif unsurlara göre daha güçlü bir etki yarattığının kabulü gerekeceğinden markadaki “… …” ibaresinin anılan markanın esas unsuru olduğu yorumunda bulunulmasının mümkün olduğu, anılan kelimelerden herhangi biri diğerine göre daha baskın yazılmamış olup “… …” ibaresi bir bütün olarka bir isim – soyisim algısını açıkça yarattığı, anlaşılmaktadır.
Davacının markalarının incelenmesinde; davacı markalarının tek başına “…” şeklinde oluşturulmuş markalarının “…, çağrım, … grup, … line” gibi alternatif şekillerde ve görünümlerde tescil edildiği görülmekte ise de bu markaların her birinde esas unsur “…” kelimesinin kendisi olduğu, “…” ibaresi “birinin bir yere gelmesini isteme, davet” anlamına gelen bir kelime olduğu gibi aynı zamanda yaygın kullanımı bulunan bir kişi ismi olduğu, anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede; dava konusu markanın, markadaki şekil unsurundan bağımsız “… …” şeklinde isim – soyisim olarak algılanmaya müsait bir kompozisyonda oluşturulduğu, genel ilke olarak soy isimlerin baskınlığı kabul edilmekle birlikte bu durumun her somut uyuşmazlık yönünden ayrı ayrı incelenmesi gerektiği ve ad ya da soyadın yaygın kullanımının bulunup bulunmadığına ve bütünsel anlamda karşılaştırılan işaretlerin yarattıkları algılara göre iltibas değerlendirmesinin yapılması gerektiği, somut olayda eldeki uyuşmazlık konusu markalar karşılaştırıldığında, dava konusu markanın bir bütün olarak yarattığı algının davacı markalarından derhal farklılaştığı, “…” isminin son derece yaygın kullanımı bulunan bir isim olduğu, bu ismin “…” soyadı ile birlikte kullanımının her hangi bir şekilde davacı markalarına yanaşma gösterdiği değerlendirmesinde bulunulması mümkün olmadığı gibi dava konusu markadaki karakteristik şekil unsuru itibariyle de markaların farklılaştığı, her ne kadar taraf markaları 41. Sınıf hizmetleri ortak olarak kapsamakta iseler de gerek ilgili hizmetlerin hitap ettiği tüketici kitlesinin nitelik itibariyle yüksek dikkat ve özen seviyesine sahip olması, gerekse de dava konusu markanın bütünsel anlamda bıraktığı izlenimin, davacı markaları ile ilişkilendirilemeyecek farklılıklar taşıması nedeniyle tüketicinin taraf markaları arasında iktisadi – idari bir bağlantı kurma ihtimalinin bulunmadığı, taraf markaları ile karşı karşıya kalan tüketicinin iki farklı marka karşısında olduğunu derhal algılayabileceği, tüketici nezdinde markalarda ortak “…” kelimesinin, dava konusu başvuruda olduğu gibi bir kullanımında birbiri ile ilişkilendirilmesi yönünde bir eğilimin olmayacağı, dolayısıyla markalar arasında bir imaj transferi oluşmayacağı gibi işletmesel bağlantılandırmayı oluşturacak bir benzerlik ve karıştırılma ihtimalinin de mevcut olmadığı, dava konusu başvurunun kötü niyetli bir başvuru olduğu yönündeki iddialarının deliller ile desteklenmediği anlaşılmakla davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 44,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 14,90-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalı …’e verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair verilen karar, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup, usulen anlatıldı. 08/04/2021

Katip … Hakim …
¸ ¸