Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/103 E. 2021/332 K. 14.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/79
KARAR NO : 2021/333
DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 06/03/2020
KARAR TARİHİ : 14/10/2021
Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkilinin … markalarının 1994 yılından beri tescil sahibi olduğunu, 40 yılı aşkın bir süredir ise hem ticaret unvanı ile hem de marka olarak bu ibareyi kullandıklarını, müvekkili markalarının 2011 yılından beri tanınmış bir marka olduğunu, bu durumun mahkeme kararları ile de tespit edildiğini, 2018/120628 sayılı davalı marka başvurusuna yönelik itirazlarının reddedildiğini, davalı markasında kullanılan şekil unsurunun müvekkili markaları ile benzer olduğunu, karşı tarafın müvekkilin markasından haberdar olduğu ve onun tanınmışlığından yararlanmaya çalıştığını, “…” VE “…” kelimeleri arasında gerek görsel, gerekse işitsel anlamda ayırt edilemeyecek düzeyde benzerlik bulunduğunu, markalar arasındaki tek farkın müvekkiline ait markadaki “i” harfi yerine “u” harfi kullanılmış olması olduğunu, müvekkilinin “…” şeklinde de markası olduğunu, müvekkilinin “…” markasının tescil edilen sınıflarda güçlü bir marka olması, müvekkilinin söz konusu markayı yıllarca kullanarak ayırt edicilik gücünü arttırmış olması da başlı başına iltibası arttırıcı bir etken olduğunu, davalı başvurusunun 35, 37 ve 44. Sınıf hizmetleri kapsadığını, müvekkilinin 2015/22505 sayılı markası kapsamında 35 ve 44. Sınıfların, 2013/103891 sayılı markası kapsamında ise yine 35. Sınıf hizmetlerin yer aldığını, davaya konu marka başvurusu olan “… group” markasıyla müvekkile ait “… VE …” markalarının arasında görsel ve fonetik açıdan çok büyük bir benzerlik taşıdıklarını, … markasının sektöründe tanınmış bir marka olduğu göz önüne alındığında; davaya konu marka başvurusu ile müvekkili markasının orta seviyede tüketiciler tarafından karıştırılabileceğini, … markasının müvekkili ile özdeşleşmiş olduğunu, müvekkilinin özellikle Uzak Doğu, Ortadoğu, Afrika ve Orta Amerika da çok tanınmış bir isim olduğunu ve yaklaşık 20 ülkeye ihracat yaptığını, TPMK ve mahkeme kararları doğrultusunda müvekkiline ait … markasının memleket çapında tanınmış marka olduğunu, tanınmış markaların daha geniş korumadan yararlanmaları gerektiğini, … markası, temel gıda maddeleri üzerinde kullanıldığından, her kesimden ve her sektörden tüketicilerce tanınmış olduğunu, dava konusu “… GROUP” markasının, müvekkilinin tescilli ve sektöründe tanınmış … esas unsurlu markalarına iltibas düzeyinde benzer olması, … markasının müvekkili tarafından yapılan yatırımlar sayesinde elde ettiği tanınmışlık düzeyi ve ekonomik değer düşünüldüğünde; bu markayı ya da bu markaya iltibas düzeyinde benzer olan bir markayı kullanacak olan davalının, hiç bilinmeyen yeni bir markayı kullanan bir kimseden çok daha büyük bir menfaati haksız şekilde elde edeceğini, müvekkil markasının, davalı marka karşısında farklı ürün ve hizmetler açısından da korunması, dava konusu markanın kötü niyetli başvuru konusu edildiğini, müvekkilinin başta un ve mamulleri olmak üzere, çeşitli gıda ürünlerinin satış ve üretimini gerçekleştirdiğini, dolayısıyla bu ibare üzerinde gerçek hak sahibi olduğunu, … kelimesinin, müvekkilinin http://www….com.tr/ ibareli alan adlarının da esaslı unsurunu teşkil ettiğini iddia ederek Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 06.01.2020 tarih ve 2019-M-11584 sayılı kararının iptali ile dava konusu markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, verilen kurum kararının yerinde olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesiyle; müvekkili firmanın holdingleşmiş bir yapı içerisinde kentsel dönüşüm, tasarım ve peyzaj, güvenlik teknolojileri, dış ticaret vs. alanlarda faaliyet gösterdiğini, … Grup Holding bünyesinde çok sayıda şirketin yer aldığını, yine müvekkilinin çok sayıda marka başvurusunun/tescilinin mevcut olduğunu, müvekkili markasındaki “…” ibaresinin işini iyi bilen, yetenekli kimse anlamlarına gelen “er” ve “akıl” anlamındaki “us” kelimelerinin birleşiminden oluştuğunu, markaların anlamsal olarak çok farklı olduklarını, ayrıca yine işitsel olarak markaların birbirlerinden farklı oldukları gibi görsel olarak da benzemediklerini, taraf markalarında kullanılan şekil unsurlarının da birbirinden uzaklaştığını, kullanılan “e” harfinin hem geometrik hem de renk olarak çok faklı olduğunu, markaların şekil unsurları bakımından tüketicinin yanılgı yaşama ihtimali bulunmadığını, taraf markaları bütünsel olarak değerlendirildiklerinde, aralarında gerek kelimesel gerek şekil unsuru bakımından farklılıklar bulunduğundan, tüketicinin de her iki marka arasında bağlantı kurma ihtimalinin bulunmayacağını, tarafların faaliyet alanlarının farklı olduğunu, davacının tescilli 24 adet markasından yalnızca 2 tanesinin müvekkilinin faaliyet alanlarında tescilli olduğunu, kaldı ki davacı şirketin 35 ve 44. Sınıf hizmetlerde ciddi kullanımlarını da ispatlamış olmadığını, dolayısıyla tarafların ürün ve hizmetlerini sundukları sektörlerin de birbirlerinden ciddi şekilde farklı olduklarını, davacı markalarının tanınmışlığının ancak gıda sektörü ile sınırlı olduğunu, sektör benzerliği dahi olmayan müvekkili markasının davacı markaları ile benzer de olmadığından, davacının tanınmış marka korumasından yararlanamayacağını, davacı yanın müvekkilinin sair marka başvurularına yönelik itirazlarının tamamının reddedildiğini, davacı yanın sair tüm itiraz gerekçelerinin de haklı olmadığını belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; dava konusu ”e erusgroup” ibaresinin 35, 37 ve 44. Sınıf hizmetlerde tescili amacıyla 28.12.2018 tarihinde gerçekleştirildiği görülen 2018/120628 sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler neticesinde 28.01.2019 tarih ve 317 sayılı bültende ilan olunduğu, anılan ilana karşı davacı yanın önceki tarihli “…” ve “…” markalarına dayalı olarak itirazda bulunduğu, 30.05.2019 tarihli Markalar Dairesi Başkanlığı kararı sonucunda ise itirazların haklı bulunmadığı ve reddine karar verildiği, söz konusu ret kararına karşı davacı yanın bir kez daha itirazda bulunduğu, davacı itirazlarını inceleyen Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 06.01.2020 tarih ve …. sayılı kararı neticesinde özetle; “2018/120628 başvuru sayılı markanın ilanına yapılış olan itirazın incelenmesi sonucunda, markalar kavramsal, işitsel ve görsel olarak ihtiva ettikleri unsurlarının tamamı ile birlikte bir bütün olarak değerlendirildiğine, başvuru ile itiraza gerekçe olarak gösterilen …. sayılı markaların iltibasa neden olabielcek düzeyde benzer olmadığı ve markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Markalar benzer olmadığından itiraz gerekçesi markaların önceki kullanımları ya da piyasadaki bilinirlik düzeyinin de markalar arasında karışıklığa ya da iltibas ihtimaline neden olmayacağı kanaatine ulaşılmıştır.” gerekçesiyle davacı itirazlarının bir kez daha reddine karar verildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 06/03/2020 tarihinde açıldığı anlaşılmış, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda özetle: dava konusu 2018/120628 sayılı marka ile davacı yana ait markaların başvuruda yer alan 35, 44. Sınıf hizmetlerin tamamı ile 37. Sınıftaki “İnşaat hizmetleri, inşaat araç – gereçlerinin ve iş makinelerinin kiralanması hizmetleri” açısından aynı, aynı tür ya da benzer nitelikte hizmetleri kapsadıkları, 37. Sınıftaki sair hizmetler bakımından ise doğrudan bir benzerlik taşımadıkları, bununla birlikte markaları oluşturan işaretlerin bütünsel anlamda görsel, işitsel ve kavramsal özellikleri itibariyle birbirlerinden yeterince farklılaştıkları, bu anlamda başvuru konusu edilen işaret ile davacı yanın dayanak markası arasında iltibas ihtimalinin bulunmadığı, davacı yanın, dava konusu ibare üzerinde önceye dayalı gerçek hak sahipliği iddiasını ispatlayamadığı, davacı yanın, dava konusu ibare üzerinde üstün hak sahipliği iddiasını ispatlayamadığı, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirme nihai olarak mahkememizce yapılacağından yeniden rapor alınmasını gerektirir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Davalı Markası Örnek Davacı Markası

Tarafların emtia gruplarına bakıldığında; dava konusu marka kapsamında yer alan 35 ve 44. Sınıf hizmetlerin tamamının, davacı yanın önceki tarihli markaları kapsamındaki mal ve hizmetler ile aynı, aynı tür ya da benzer nitelikte oldukları, davacı yanın önceki tarihli markaları kapsamındaki 19, 28 ve 31.sınıftaki mallar ile dava konusu marka kapsamında 35. Sınıf 05. Alt grubunda aynı malların satışına özgülenmiş hizmetlerin de yine benzer oldukları, bu bağlamda markaların benzer tüketici kitlelerine hitap eden, benzer ihtiyaçları karşılayan, benzer satış, sunum ve dağıtım kanallarına haiz, birbirleri ile rekabet içerisinde, birbirlerine yerine ikame edilebilir nitelikte mal ve hizmetler oldukları; bununla birlikte başvuruda yer alan 37. Sınıftaki “İnşaat hizmetleri, inşaat araç – gereçlerinin ve iş makinelerinin kiralanması hizmetleri” ile davacı yanın markalarındaki 19.sınıftaki genel anlamda inşaat işlerinde kullanılan mallar arasında mal – hizmet ilişkisi kapsamında bir benzerliğin mevcut olduğu, sair hizmetler bakımından ise bu yönde bir benzerlikten bahsedilemeyeceği anlaşılmıştır. Belirtilen emtialar bakımından 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi kapsamında benzerlik ve iltibas ihtimali bulunduğu görülmektedir. Şu hâlde, SMK 6/1 maddesi yönünden tescil engellerinde aranan şartlardan biri belirtili emtialar yönünden gerçekleşmiştir.
Davalının markasının incelenmesinde; dava konusu markanın üst kısmında açık kahve rengi bir fon içerisinde stilize şekilde yazılmış “e” harfinden oluşan bir logo ile bu logonun hemen altında “…” ve “group” kelimelerinin birleşik yazımı ile oluşturulmuş bir bileşke marka olduğu, marka içerisinde ayırt edici niteliğe haiz kelime unsurunun “…” ibaresi olduğu, bu ibarenin dilimizde bilinen bir anlamının bulunmadığı, davalı taraf beyanından “er” ve “us” kelimelerinin bir araya getirilmesi ile yaratılmış bir sözcük olduğunun görüldüğü, “group” kelimesinin ticaret hayatında jenerik kullanımı bulunan bir kelime olduğu, markanın üst kısmında konumlandırılan şekil unsurunun da ayırt edici niteliğinin mevcut olduğu görülmekle birlikte markanın asli unsurunun “…” ibaresi olacağı, zira tüketicinin şekil ve kelimelerden oluşan markalarda, markayı tanımlarken, sözcük unsuru ile markayı ifade etme eğilimin daha yüksek olacağı anlaşılmaktadır.
Davacının markalarının incelenmesinde; davacı yanın ise “…” kelimesini münhasıran veyahut ek birtakım sözcük ya da şekil unsurları ile birlikte içeren …, … group, … BİS, … GOLD, …, … BEY, … UN vs. seri markaları, yine “…” kelime kökünden yaratılmış ve fakat bütünsel olarak “…” kelime kökünden dahi uzaklaşmış olduğu görülen …, …, … markaları mevcut olduğu gibi ayrıca … … şeklinde, markanın İngilizce oluşturuluş sistematiğine uygun olarak “…” kelimesinin “…” olarak yazılması suretiyle yaratılmış bir markası daha bulunduğu, davacı markalarının esas unsuru olan “…” kelimesinin “erme işi” anlamına geldiği gibi “erişmek” fiilinin da kökü olarak algılanabilecek somut bir anlamı bulunduğu, “…” şeklindeki yazımının ise somut bir kavramsal karşılığı olmadığı, davacı markalarının esas unsurunun … – … olduğu, davacının “…, …, …, … gibi markalarının ise dava konusu marka ile hiçbir şekilde ilişkilendirilme ihtimalinin dahi bulunmadığı ve bütünsel algıları itibariyle derhal farklılaştıkları düşünüldüğünde, anılan markalar bakımından kapsamlı bir değerlendirme yapılmasına gerek duyulmaksızın anılan markalar farklı olduğu anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir.
Davacı tarafın karıştırılma ihtimaline ilişkin iddialarının iki ayrı temelde şekillendiği görülmektedir. Birincis “… –…” kelimeleri ile “…” kelimesinin benzer olduğu yönündeki iddiadır. Her iki taraf markalarında esas unsur konumunda yer alan bu ibareler dört harften oluşmakta olup markaların “E-R-S” harfleri birbirleri ile ortaktır. Ancak davacı markalarındaki ikincil sesli harf olan “İ-I” sesinin markanın bütününe olan etkisi ile dava konusu markadaki “U” sesinin markanın bütününe olan etkisi tamamen farklı olup, bu farklılığın bütünsel anlamda da ibareleri birbirinden yeterince farklılaştırdığı değerlendirilmektedir. Başka bir anlatımla davacı markaları “…” ya da “…” şeklinde telaffuz edilirken dava konusu marka “…” şeklinde telaffuz edilecektir. Davacı yanın “…” ibareli markaları tüketici algısında somut bir kavramsal algı yaratır nitelikteyken, dava konusu markanın bu yönde bir kavramsal karşılık da oluşturmayacağı, yine salt kelime unsurları bakımından yapılan değerlendirmede anılan ibarelerin görsel olarak da, ortak harf dizilimleri içermelerine rağmen, benzer olarak algılanma ihtimallerinin bulunmayacağı anlaşılmaktadır.
Taraf markalarında kullanılan logoların bütünsel görsel algıları itibariyle tüketicinin birbiriyle ilişki kurması beklenemeyecek farklılıklar taşıdığı, kaldı ki “E” harfi ile başlayan bir marka açısından markanın ilk harfine atıfta bulunulacak şekilde bir logonun tercih edilmesinin de olağan bir durum olduğu, tüketicinin bu şekilde yaratılmış markalarda, marka içerisinde harf şeklinde oluşturulmuş logoyu, markada aynı harf ile başlayan sözcük unsuru ile ilişkilendirme ihtimalinin çok daha yüksek olacağı, nitekim somut olayda da taraf markalarının şekil ve sözcük unsurları bir arada düşünüldüğünde de bütünsel algıları itibariyle birbirlerinden yeterince uzaklaştıkları görülmüştür.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, davacı adına tescilli “… – …” esas ibareli markalar ile davalının ”e … group” ibareli markası arasında biçim, renk, grafik unsurlar, düzenleme ve tertip tarzı olarak görsel, sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, işin uzmanı veya dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu ürünler için ayırdığı satın alım ve yararlanım süresi içinde, davalının ”e … group” markasını gördüğünde bunun davacının mesnet markalarından farklı bir marka olduğunu algılayabileceği, tescilli markaların bir uzantısı, yeni bir versiyonu, yeni bir serisi olarak algılanmasının ihtimal dahilinde olmadığı, taraf markaları arasında iltibas bulunmadığı, iltibas tehlikesinin bulunmaması halinde 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının uygulama alanı bulmayacağı, davacı yanın, dava konusu ibare üzerinde önceye dayalı gerçek hak sahipliği iddiasını ispatlayamadığı, davacı yanın, dava konusu ibare üzerinde üstün hak sahipliği iddiasını ispatlayamadığı da dikkate alınarak davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 44,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 14,90-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair, verilen karar hazır olan taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 14/10/2021

Katip … Hakim …
¸ ¸