Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/102 E. 2021/137 K. 20.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Karar
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/102
KARAR NO : 2021/137

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 06/03/2019
KARAR TARİHİ : 20/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekil dava dilekçesiyle; dava konusu … sayılı marka başvurusuna karşı müvekkilinin itirazlarının davalı kurumca nihai olarak reddedildiğini, dava konusu markanın esas unsurunun müvekkilin markasında yer alan “…” ibaresi ile birebir aynı olduğunu, markaların ortak emtialarının değeri düşük, karıştırılması kolay emtialar olduğunu, müvekkilinin markasının tanınmış olması nedeniyle farklı mal ve hizmetler bakımından da başvurunun reddinin gerektiğini, müvekkilinin “… …” şeklindeki markasında “…” ibaresinin müvekkilinin lider/seri markası olduğunu, bu nedenle tüketicinin markadaki “…” ibaresine odaklanacağını, davalı markasının ise zaten “…” ibaresinden oluştuğunu, markalardaki ortak unsurun benzer değil aynı olduğunu, anılan ibarenin müvekkilinin markasını çağrıştırdığını, bu benzerliğin karıştırılma ihtimalini doğuracağını, “…” markasını gören tüketicinin anılan markayı, müvekkili markalarının bir serisi olarak algılayacağını, ayrıca müvekkili markasının tanınmışlığının iltibas ihtimalini daha da arttırdığını, tüketicinin iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasının yeterli olduğunu, Yargıtay’ın … … – Sıfır … markaları arasında benzerlik bulunduğu yönündeki yerel mahkeme kararını onadığını, yine benzer uyuşmazlıklarda Yargıtay’ın “….” markaları arasında benzerliğin varlığını kabul ettiğini, müvekkilinin markasının tanınmış olduğu için farklı mal ve hizmet sınıflarında da korunması gerektiğini, dava konusu markanın müvekkili markalarından imaj transferi temin edebilecek kadar benzer olduğunu, davalının markasının aynı zamanda tanımlayıcı nitelikte olduğunu, bu nedenle mutlak ret nedeni kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini, ayrıca başvurunun kötü niyetli olarak gerçekleştirildiğini, iddia ederek … sayılı YİDK karar iptali ve … sayılı markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili cevap dilekçesiyle, dava konusu marka ile davacının dayanak markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığını, YİDK kararının yerinde olduğunu, başvurunun kötü niyetle yapıldığının ispatlanamadığını, markaların benzerliği iddiasının kötü niyet göstergesi olmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesiyle; müvekkilinin gerçekleştirdiği başvuruya, davacı tarafın itirazları üzerine SMK m. 19/2 uyarınca kullanmama savunması yapıldığını, Markalar Dairesi’nin markalar arasında benzerlik bulunmadığına kanaat getirdiğini, davacın … sayılı markasının hükümden düştüğünü, müvekkili markası ile davacı markasının birbirinden farklı olduğunu, markaların bütün olarak incelenmesi gerektiğini, dava konusu markadaki “…” ibaresinin taraf markalarını farklılaştırdığını, anılan ibarenin ayırt edici olduğunu, davacının markasının yalnızca 30. Sınıf emtiaları kapsadığını, davacının tanımlayıcılık iddialarının yerinde olmadığını, müvekkili markasının tescilli olduğu sınıflarda … ibaresinin tanımlayıcı olmadığını, davacının tanınmışlık iddialarının da yersiz olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının 6769 sayılı SMK 6/1, 5, 9 md ve 5/1-c md ile 19/2 md kapsamında yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; dava konusu … ibaresinin, 29, 30, 32, 43. mal ve hizmet sınıflarında tescili amacıyla 21.07.2017 tarihinde gerçekleştirildiği görülen … sayılı başvurunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 28.08.2017 tarih ve 283 sayılı bültende ilan olunduğu, anılan ilana karşı davacı yanın … sayılı “… … markasına dayalı olarak itirazda bulunduğu, bu itiraza karşı davalı başvuru sahibinin kullanım ispatı talebinde bulunduğu, ancak Markalar Dairesi Başkanlığı’nın 27.02.2018 tarihli kararı ile itiraz gerekçesi markanın hükümden düştüğü gerekçesi ile doğrudan itirazları haklı bulmayarak reddine karar verdiği, söz konusu ret kararına karşı davacı yanın bir kez daha itirazda bulunduğu ve başvurunun reddini bir kez daha talep ettiği, itirazları değerlendiren Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 14.12.2018 tarih ve … sayılı kararı neticesinde özetle; “… başvuru numaralı ve “…” ibareli başvurunun ilanına yapılmış olan itirazın reddi yönündeki karara karşı, başvurunun … sayılı markası ile karıştırılma ihtimali ve kötü niyet gerekçelerine dayanılarak reddedilmesi talebiyle yapılan itiraz incelenmiştir. Yapılan değerlendirme neticesinde itiraza mesnet olarak gösterilen … sayılı ve … … ibareli markanın 2012-M-998 sayılı YİDK kararı ile reddedildiği ve ilgili kararın kesinleşmiş olduğu tespit edildiğinden, karıştırılma ihtimali gerekçeli iddianın reddi gerekmiştir.” şeklinde karar verildiği, dava konusu YİDK kararının davacı şirkete 07/01/2019 tarihinde tebliğ edildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 06/03/2019 tarihinde açıldığı anlaşılmış ve işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda özetle: dava konusu … sayılı marka başvurusu kapsamında yer alan “Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler.” emtiaları yönünden ayniyet; “Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Dondurmalar, yenilebilir buzlar” emtiaları bakımından ise taraf markaları arasında benzerlik kriterinin sağlandığı, bununla birlikte taraf markaları arasında “…” ibaresinden kaynaklı görsel, işitsel ve kavramsal bir ilişkinin mevcut olduğu, dava konusu markada başkaca hiçbir ek unsur yer almıyor olduğu, ancak davacı markasının ayırt edici gücünün zayıflığı ve davacı markası kapsamındaki sınırlı emtia grubunun varlığı göz önüne alındığında, markanın koruma kapsamının dar yorumlanarak iltibas ihtimalinin yalnızca ayniyet derecesinde benzer olan “Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler.” emtiaları ile sınırlı olması gerektiği, mahkemece aksi yönde bir kanaate varılması halinde ise benzerliği tespit olunan sair emtialarda da iltibasın varlığından söz edilebileceği, davalı yanın “kullanmama def’i” itirazında bulunduğu görülmekle birlikte, davacı yana ait itiraza gerekçe tek marka olan … sayılı markasının başvuru tarihi 23.02.2010 olmakla birlikte markanın kurum nezdindeki reddine ilişkin kararın iptali istemiyle görülen yargılama nedeniyle başvurunun tescil sürecinin 16.05.2019 tarihinde tamamlanmış olduğu, dolayısıyla kullanmama def’inin ileri sürülebilmesi için gerekli şartların somut uyuşmazlık açısından şartlarının oluşmadığı, davacı yanın “… …” markasının tanınmışlığına ilişkin hiçbir delili dosyaya sunmadığı, dava konusu marka başvurusunun kötü niyetli bir başvuru olduğu değerlendirmesinde bulunulabilmesi için hiçbir delilin dosyaya bulunmadığı, dava konusu “…” ibaresinin ayırt edici vasfı zayıf bir işaret oluşunun anılan ibarenin 29, 30 ve 32. Sınıf emtialar bakımından 5/1-c maddesinde düzenlenen mutlak ret engeli kapsamında kalacağı sonucunu doğurmayacağı, ancak 43. Sınıftaki “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri.” bakımından tüketicide “lokma satılan yer” algısı oluşturabileceği, bu nedenle salt 43. Sınıftaki bu alt grup açısından başvuruda başka hiçbir ek unsurun yer almaması nedeniyle mutlak ret koşulunun oluştuğu, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun ve ek raporun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun ve ek raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirmenin nihai olarak mahkememizce yapılacağı anlaşılmakla yeni heyetten rapor alınması veya mevcut bilirkişi heyetinden yeniden ek rapor alınması yoluna gidilmemiştir.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Davalı yanın “kullanmama def’i” itirazında bulunduğu görülmekle birlikte, davacı yana ait itiraza gerekçe tek marka olan … sayılı markanın başvuru tarihinin 23.02.2010 olduğu, ancak markanın kurum nezdindeki reddine ilişkin kararın iptali istemiyle görülen yargılama nedeniyle başvurunun tescil sürecinin 16.05.2019 tarihinde tamamlanmış olduğu, dolayısıyla kullanmama def’inin ileri sürülebilmesi için gerekli tescilden itibaren 5 yıllık sürenin dolması şartlarının somut uyuşmazlık açısından oluşmadığı kullanmama definin ileri sürülemeyeceği anlaşılmıştır.
Taraf markaları emtiaları incelendiğinde; davacı yanın dayanak markası kapsamında yer alan emtialar ile başvuru konusu markada yer alan “Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler.” emtiaları yönünden ayniyet; “Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Dondurmalar, yenilebilir buzlar” yönünden ise benzerliğin söz konusu olduğu, bu emtiaların bir kısmının doğrudan aynı, bir kısmının ise birbirini tamamlayıcı, birbiri yerine ikame edilebilir, benzer ihtiyaçlara yönelik emtialar oldukları; bu emtiaların dışındaki emtialar bakımından ise bu şekilde bir benzerliğin mevcut olmadığı anlaşılmaktadır.
Davalının markasının incelenmesinde; dava konusu marka … şeklinde düz yazı karakteri ile oluşturulmuş ve başkaca hiçbir ek unsur içermeyen bir kelime markası olduğu, “…” ibaresi “küçük lokma” anlamına gelen bir kelime olup nicelik belirten bir anlamı olduğu anlaşılmaktadır.
Davacının markalarının incelenmesinde; … … ibareli markanın hiçbir şekil unsuru içermeyen “…” ve “…” ibareleri ile oluşturulmuş bir marka olduğu, davacı markasındaki “…” ibaresinin, davacı adına ilk olarak 1998 yılında olmak üzere dayanak markanın başvuru tarihi olan 2010 yılına kadar da yine muhtelif kereler başvuru konusu edildiği, 2016 yılında da T/02736 sayısı ile tanınmış markalar siciline kaydolduğu, davacının dayanak markası ile koruma altına alınmak istenilen asıl unsurun “…” ibaresi olduğu, anılan ibarenin marka içerisinde tali nitelikte konumlandırıldığı yorumunun yapılamayacağı, markada çikolata ürünü bakımından tanınmış olan “…” ibaresi kadar büyük yazılmış şekilde yer aldığı anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede,
Ayniyet düzeyindeki ilişkinin varlığı tespit olunan “Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler.” emtiaları bakımından;
Davalı adına tescilli “…” esas ibareli markalar ile davacının “… …” ibareli markası arasında biçim, renk, grafik unsurlar, düzenleme ve tertip tarzı olarak görsel, sesçil olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunduğu, işin uzmanı veya dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu ürünler için ayırdığı satın alım ve yararlanım süresi içinde, davalının “…” markasını gördüğünde bunun davacının mesnet markasından farklı bir marka olduğunu algılayamayabileceği, tescilli markaların bir uzantısı, yeni bir versiyonu, yeni bir serisi olarak algılanmasının ihtimal dahilinde olduğu, emtia listelerinin de benzer olduğu, böylece taraf markaları arasında iltibas bulunduğu; taraf markalarının hitap ettikleri ortalama tüketicinin hemen her yaş kesiminden ve bilgi düzeyinden tüketiciler olabileceği ve tüketicinin gıda ürünlerini satın alırken harcayacakları dikkat ve zaman da göz önüne alındığında, “… …” – “…” şeklindeki taraf marklarının tüketici nezdinde karıştırılabilecek düzeyde benzer görülecekleri, dolayısıyla tüketicinin taraf markalarını taşıyan ürünleri benzer satış ve sunum kanallarında (çoğunlukla marketlerde benzer raflarda, yan yana) görmesi halinde, dava konusu markayı da davacının önceki markalarından biri olarak yorumlamasının kaçınılmaz olacağı, bu durumun ise işaretler arasında imaj transferine yol açabileceği, karıştırılma ihtimalinin temelinde, makul orandaki ortalama tüketicilerin, bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde, herhangi bir sebeple bir bağlantı kurmasının yer aldığı, dolayısıyla tüketicinin bu bağlantıyı kurmasına neden olacak düzeyde taraf markaları arasında görsel, kavramsal ve işitsel benzerlik bulunuyor oluşu nedeniyle somut uyuşmazlıkta iltibas ihtimalinin mevcut olduğu anlaşılmaktadır.
Benzerliği tespit olunan “Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Dondurmalar, yenilebilir buzlar” mal ve hizmet sınıfları yönünden ise;
… ibaresinin gıda ürünleri yönünden ayırt edici vasfı zayıf bir işaret olması nedeni ile geniş bir korumanın davacı lehine sağlanmasının genel kullanım hakkının ihlali sonucunu doğuracağı, davacı yanın “…” markasının TÜRKPATENT tanınmış marka sicilinde kayıtlı olmakla birlikte somut uyuşmazlıktaki tartışmanın temelinde “…” ibaresi yer almakta olup davacı yanın “…” markasından bağımsız olarak “…” ibaresinin de tanınmış marka statüsüne kabul edilebileceğini ortaya koyan hiçbir delilin dosyada mevcut olmadığı dikkate alındığında ayniyet derecesinde benzer olmayan mal ve hizmet sınıfları yönünden iltibas ihtimalinden bahsedilemeyeceği anlaşılmıştır.
Dava konusu marka başvurusunun “…” ibaresinden oluşuyor olmasının ve bu ibareden kaynaklı işaretler arasındaki benzerlik iddiasının tek başına kötü niyet göstergesi olmadığı, davalının gerçekleştirdiği başvuruda kullandığı bu ibare nedeniyle herhangi bir şekilde davacı markalarının ününden ya da şöhretinden yararlanma amacı taşıdığı yorumunda bulunulması mümkün olmadığı gibi davalının markanın temel fonksiyonları dışında bir amaçla tescil başvurusunda bulunduğu hususunun da somut veya şüphe uyandıracak düzeyde deliller ile ortaya konulamadığı anlaşılmaktadır.
Dava konusu “…” ibaresinin salt ayırt edici vasfı zayıf bir işaret oluşunun anılan ibarenin 29, 30 ve 32. Sınıf emtialar bakımından 5/1-c maddesinde düzenlenen mutlak ret engeli kapsamında kalacağı sonucunu doğurmayacağı, yine 43. sınıftaki “yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri.” bakımından da lokma kelimesinin türetilerek kullanılması ve kullanım tarzı gözetildiğinde mutlak ret koşulunun oluşmadığı anlaşılmıştır.
Açıklanan nedenler ile davanın kısmen kabulü ile TPMK YİDK’nın … sayılı kararının 30. Sınıfta yer alan “şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler” mal ve hizmet sınıfları yönünden iptaline, fazlaya dair talebin reddine; hükümsüzlük talebinin kısmen kabul kısmen reddi ile, davalı şirket adına tescilli … sayılı “…” ibareli markanın tescilli olduğu, 30. Sınıfta yer alan “şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler” mal ve hizmet sınıfları yönünden hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, hükümsüzlüğe ilişkin fazlaya dair talebin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın kısmen kabul kısmen reddi ile
TPMK YİDK’nın … sayılı kararının 30. Sınıfta yer alan “şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler” mal ve hizmet sınıfları yönünden iptaline,
YİDK iptaline yönelik Fazlaya dair talebin reddine,
Hükümsüzlük talebinin kısmen kabul kısmen reddi ile,
Davalı şirket adına tescilli … sayılı “…” ibareli markanın tescilli olduğu, 30. Sınıfta yer alan “şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler” mal ve hizmet sınıfları yönünden hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,
Hüküsüzlüğe ilişkin Fazlaya dair talebin reddine,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 44,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 14,90-TL’nin davalılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL maktu ücreti vekâletin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
4-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Davacının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü gösterilen 2.154,05-TL
yargılama giderinin takdiren 1.400,00-TL’sinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair verilen karar, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup, usulen anlatıldı. 20/04/2021

Katip … Hakim …
¸ ¸

MASRAF DÖKÜMÜ
İLK MASRAF : 95,20-TL
GİDER AVANSI :2.058,85-TL
TOPLAM :2.154,05-TL