Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/455 E. 2022/90 K. 17.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2018/455
KARAR NO : 2022/90
HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …
V
DAVALI : … – T.C. Kimlik No: …

DAVALI : … – T.C. Kimlik No: …
M
DAVA : Markaya Tecavüzün Ve Haksız Rekabetin Tespiti, Maddi ve Manevi
Tazminat
DAVA TARİHİ : 27/12/2018
KARAR TARİHİ : 17/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, maddi ve manevi tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekil dava dilekçesiyle; müvekkilinin tanınmış “…”, “ralph lauren” ve … oyuncusu figürlü “…” markalarının sahibi olduğunu, müvekkili markalarının büyük uğraşlar sonucunda markalarının meşhur ve maruf hale getirdiğini, müvekkilinin “…+…” markasının T/03171 sayısı ile de tanınmış markalar sicilinde kayıtlı olduğunu ve 25. Sınıf mallar açısından tanınmış kabul edildiğini, müvekkili markalarının tanınmışlığının çok sayıda mahkeme kararı ile de tespit edilmiş olduğunu, davalı şahsın işyerinde müvekkiline ait tanınmış markaları taşıyan giyim eşyalarının izinsiz ve hukuka aykırı bir şekilde kullanıldığın tespit edildiğini, Bakırköy 1. FSHHM’nin 2018/411 D.iş dosyası ile yapılan tespitte davalı kullanımlarını müvekkili marka hakkına tecavüz teşkil ettiği yönünde tespitlerde bulunulduğunu, davalının satışını gerçekleştirdiği ürünlerde müvekkili markalarını taklit ettiğini, davalının kötü niyetli olduğunu, davalının aynı zamanda 2017/112233 sayılı marka başvurusunda bulunduğunu ancak bu başvurunun müvekkili tarafından yapılan itirazlar sonucunda Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından reddolunduğunu; müvekkilin tescilli tanınmış markalarına karşı gerçekleştirilen tecavüzün önlenmesi, durdurulması ve giderilmesi ile davalının haksız eylemlerine son verilerek “…”, ”…” ve “Ralph Lauren” ibaresini/görselini taşıyan tüm ürünlerin vs. tanıtım araçlarının toplatılması, bu ibarenin her türlü ürün, tanıtım aracından çıkartılması, bunun imkansız olması halinde bunların imhasına, davalının, müvekkil marka hakkına ihlali neticesinde ortaya çıkan haksız rekabetinin men’ine; haksız rekabetin neticesi olan maddi durumun ortadan kaldırılmasına, davalının, müvekkilin haklarına tecavüz teşkil eden eylemleri nedeniyle ortaya çıkan maddi zararın tazmini amacıyla (fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla) şimdilik 30.000-TL maddi, manevi zararın giderilmesi amacıyla 10.000-TL manevi tazminat ödemesine, yargılama masrafları ile vekalet ücretinin davalı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … davaya cevap vermemiş, ön inceleme duruşmasına katılarak davayı kabul etmediğini, kullanımlarının tescilli markasına dayandığını, ilgili işyerini 1 yıl işlettiğini, sonrasında … isimli kişiye devrettiğini, kendisinin ise saat kutusu ve gözlük kutusu imalatı yaptığını beyan ettiği görülmüştür.
Davacı vekili husumeti …’a yöneltmiştir.
Davalı … ve … ortak beyanlarıyla, yetki itirazın bulunmuş, davanın reddini talep etmişlerdir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı kullanımlarının davacının tescilli marka hakkından doğan haklarına tecavüz ve haksız rekabet yaratıp yaratmadığı tazminat şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Dosya kapsamında yapılan incelemelerde:
Davacı yanın ayrıca TÜRKPATENT nezdinde 18.05.2017 tarihinde tanınmış marka başvurusuna konu ettiği T/03171 sayısı ile tescilli markasının da sahibi olduğu görülmektedir.
Mahkemece 19.11.2019 tarihinde Güngören Belediye Başkanlığına yazılan müzekkere ile ihlale konu olduğu belirtilen eylemlerin gerçekleştirildiği M… yerdeki işyerinin kimin adına kayıtlı olduğunun sorulduğu, 25.12.2019 tarihli cevabi yazıda ise “Racing …” isimli işyerinin …’a ait olduğu ve tekstil ürünlerinin toptan satış mağazası olduğunun belirtildiği görülmüştür.
Bunun üzerine davacı yanın 26.02.2020 tarihli dilekçesi ile … isimli şahsa da husumetin yöneltilmesini talep ettiği görülmüştür.
Dosya kapsamında mevcut Bakırköy 1. FSHHM’nin 2018/411 d.iş sayılı dosyası üzerinden davalılara ait olduğu belirtilen işyerinde yapılan tespitlerde işyeri adının logo ile birlikte oluşturulduğu, yine bu logoyu taşıyan çok sayıda tekstil ürünün tespit edildiği görülmüştür. Söz konusu raporun sonuç bölümünde özetle ; “aleyhine tespit istenene ait işyerinde tabelalarda,kartvizitte bulunan ve marka başvuru reddedilen markasal kullanımının, delil tespiti isteyenin markası ile bütünsel açında bir benzerlik taşımakta ve bu benzerlik iltibas ihtimalini doğurmakta, iltibas ihtimali de marka hakkına tecavüzü ve haksız rekabeti düşündürmektedir” şeklinde tespitte bulunulduğu görülmüştür.
Davalılardan …’nün kurum nezdinde tescilli birtakım markaların sahibi olduğu anlaşılmıştır. Bu markalardan 2015/95353 sayılı ve ibareli markanın 25. Sınıftaki “Koruyucu amaçlı olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış iç-dış giysiler, çoraplar, fularlar, şallar, bandanalar, eşarplar, kemerler. Ayak giysileri: ayakkabılar, terlikler, sandaletler. Baş giysileri: şapkalar, kasketler, bereler, takkeler, kepler.” Emtialarını kapsar şekilde 05.08.2016 tarihinden beri tescilli olduğu, 2017/112233 sayılı ve markasının ise itiraz üzerine reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Davalı ayrıca 2017/30243 sayılı ve ibareli markanın da 35. Sınıf altında tekstil ürünlerinin satışını da kapsayacak şekilde 07.11.2018 tarihinden bu yana tescil sahibidir.
Bununla birlikte 6769 s. SMK ile birlikte getirilen 155. Maddedeki “Marka, patent veya tasarım hakkı sahibi, kendi hakkından daha önceki rüçhan veya başvuru tarihine sahip hak sahiplerinin açmış olduğu tecavüz davasında, sahip olduğu sınai mülkiyet hakkını savunma gerekçesi olarak ileri süremez.” düzenlemesi çerçevesinde davalıların tescilli markalara dayalı olarak kullanımlarda bulunması, bu tescillere dayalı kullanımların daha önceki tarihli davacı markaları ile iltibas tehlikesi yaratır mahiyette olduğuna kanaat getirilmesi halinde, davalılar kullanımlarını hukuka uygun hale getirmeyecektir.
Yine dosya kapsamında İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı Esenler Vergi Dairesi Müdürlüğüne 19.11.2019 tarihinde yazıldığı görülen müzekkereye cevaben geldiği anlaşılan 18.12.2019 tarihli müzekkereden davalılardan …’nün …….L’daki işyeri adresiyle herhangi bir mükellefiyet kaydının bulunmadığı, ilgili adreste Merter Vergi Dairesi Müdürlüğünün 9370710416 vergi kimlik numaralı mükellefi ……1 faaliyet gösterdiği belirtilmiştir.
Dosya kapsamında davalılardan …’a ait olduğu anlaşılan ve davaya konu marka ihlalinin gerçekleştirildiği iddialarına konu adreste faaliyet gösteren işletmeye dair hiçbir ticari belge ve kaydın mevcut olmadığı görülmüştür.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda özetle: davalı ….. adına tescilli olduğu görülen ve fakat diğer davalı … tarafından kullanıldığı anlaşılan “… …” ibareli markanın, 25. Sınıf mallar ve bu malların satışına yönelik hizmetler kapsamında ticari faaliyetlere konu edilmiş olunmasının, davacı adına tescilli “…” esas unsurlu ve tanınmış markalardan doğan hakları ihlal edecek mahiyette olduğu, dosya kapsamında ihlale konu eylemlerin gerçekleştirildiği iş yerine ait hiçbir ticari kayıt ve bilginin dosya içerisinde mevcut olmadığı, bu nedenle davalının elde ettiği net gelir üzerinden bir hesaplama yapılmasının mümkün olamadığı, bu çerçevede TBK m. 50/2 uyarınca yapılan değerlendirmeler sonucunda özellikle davacı markalarının tanınmış olması ve davaya konu işyerinin faaliyette olduğu süre gözetildiğinde çerçevesinde davalı yandan talep edebileceği maddi tazminat tutarının 40.000 TL’den az olmayacak şekilde takdiren belirlenebileceği, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirmenin nihai olarak mahkememizce yapılacağı anlaşılmakla yeni heyetten rapor alınması veya mevcut bilirkişi heyetinden ek rapor alınması yoluna gidilmemiştir.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, …, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu 7. Maddeye göre; Marka sahibi; “ (2) Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır: a) Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması. b) Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması. c) Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması. (3) Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması hâlinde, ikinci fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir: a) İşaretin, mal veya ambalajı üzerine konulması. b) İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanması veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi. c) İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi. ç) İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması. d) İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması. e) İşaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması. f) İşaretin hukuka uygun olmayan şekilde karşılaştırmalı reklamlarda kullanılması.” fiillerinin önlenmesini talep edebilecektir.
6769 sayılı SMK m. 29 ile “Marka Hakkına Tecavüz Sayılan Fiiller” düzenlenmiştir.
Buna göre; Aşağıda sayılan fiiller marka hakkına tecavüz sayılır:
a) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7. maddede belirtilen biçimlerde kullanmak.
b) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilmeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek.
c) Markayı veya ayırt edilmeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği halde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak.
ç) Marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek.
6769 sayılı SMK 149. maddesinde “Sınai Mülkiyet Hakkı Tecavüze Uğrayan Hak Sahibinin İleri Sürebileceği Talepler” belirtilmiştir. Bunlar:
a)Fiilin tecavüz olup olmadığının tespiti
b)Muhtemel tecavüzün önlenmesi
c)Tecavüz fiillerinin durdurulması
ç)Tecavüzün kaldırılması ile maddi ve manevi zararın tazmini
d)Tecavüz oluşturan veya cezayı gerektiren ürünler ile bunların üretiminde münhasıran kullanılan cihaz makine gibi araçlara tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde el konulması
e) (d) bendi uyarınca el konulan ürün, cihaz ve makineler üzerinde kendisine mülkiyet hakkının tanınması
f) Tecavüzün devamını önlemek üzere tedbirlerin alınması, özellikle masraflar tecavüz edene ait olmak üzere (d) bendine göre el konulan ürünler ile cihaz ve makine gibi araçların şekillerinin değiştirilmesi, üzerindeki markaların silinmesi veya sınai mülkiyet haklarına tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise imhası.
g) Haklı bir sebebin veya menfaatinin bulunması halinde, masrafları karşı tarafa ait olmak üzere kesinleşmiş kararın günlük gazete veya benzeri vasıtalarla tamamen veya özet olarak ilan edilmesi veya ilgililere tebliğ edilmesidir.
6100 sayılı TTK’nın 54. Maddesine göre, “Haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. (2) Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.”
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;

Örnek Davacı Markaları Davalı Kullanımları
…+ … … …+…
… ….
… … …

(08, 09, 14, 16, 18,21, 24, 25, 27. sınıf )

Markayı kullanma hakkı münhasıran sahibine aittir. Tescil edilmiş bir marka sahibi, marka üzerindeki kullanma hakkına (tekel hakkı) dayanarak, kendisinin izni alınmadan, tekel hakkı kapsamında yer alan işlemlerin yapılmasını önleyebilir. Tescil edilmemiş bir markanın sahibi de genel hükümlere göre tecavüzün önlenmesini isteyebilir. Tescil edilmiş markaya hangi hallerde tecavüz edilmiş sayılacağı 6769 s. SMK’nın 29. Maddesinde hükme bağlanmıştır.
Taklit, bir markanın aynen ya da ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kullanılması iken; tağyir, başkasının hak sahibi olduğu bir markanın aynen değil de, değiştirilerek kullanılmasıdır. Bu hallerde fiilin marka hakkına tecavüz sayılabilmesi için, muhataplarının zihninde karışıklık meydana getirebilecek nitelikte olması gerekir. SMK’ da, “marka sahibinin izni olmaksızın markayı veya ayırt edilemeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek”, marka hakkına tecavüz olarak kabul edilmiştir. Zira tescilli bir markanın aynısının ya da benzerinin kullanılması zaten marka üzerindeki “tekel hakkı” na tecavüz oluşturmaktadır.
Markadan doğan tekel hakkına tecavüzden söz edilebilmesi için öncelikle markanın üzerinde kullanıldığı mal ve hizmetlerin benzer olması gerekmektedir. Somut olay açısından davalı yanın ihlal teşkil ettiği iddia edilen ürünlerinin “giysi, giyim eşyaları” olduğu ve davacı yana ait tescilli davaya mesnet gösterilen tescilli markalarında 25. sınıf emtialarda tescilli olduğu görülmektedir. Tarafların her ikisinin de giyim sektöründe faaliyet gösterdikleri ve markalarını giyim ürünleri üzerinde kullandıkları dolayısıyla aynı mahiyetteki mal ve hizmetleri tüketiciye ulaştırdıkları tartışmasızdır. Bu meyanda markaya tecavüz eyleminin meydana gelebilmesi için gerekli olan şartlardan ilki, emtia benzerliği/ayniyeti şartının gerçekleştiğini söylemek mümkündür. Dolayısıyla tecavüz eyleminin meydana gelebilmesi için gerekli olan şartlardan ilki olan emtia benzerliği/ayniyeti şartının somut uyuşmazlık yönünden gerçekleştiği görülmektedir.
Öte yandan “…” markasının tanınmış marka olduğunu ileri süren davacı yanca dosyaya sunulan deliller ve hususiyetle “…” ve at üzerinde … oyuncusu figürlü “…” markalarının Türkiye ve dünya genelinde geniş bir korumaya alındığını gösterir belgeler, davacının 1983 yılından beri “…” markasını TPE nezdinde korumaya tabi tuttuğunu gösteren belgeler, davacı şirkete dair gazete ve dergilerde yer alan haberler çerçevesinde yapılan inceleme neticesinde; davacıya ait markaların, coğrafi sınır, kültür ve yaş farkı gözetilmeksizin, aynı çevredeki insanlar tarafından “refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım” yaratan bir marka olduğu, doktrinde ileri sürülen niteliksel (toplumda belirli bir değer ifade etme, itibar ve iyi şöhret sahibi olma) ve niceliksel (toplumda belirli bir tanınmışlık düzeyine sahip olma) unsurlarını barındırdığı; Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO) tarafından tavsiye niteliğinde yayınlanan ve ulusal patent ofislerince de benimsenen “Tanınmış Marka” kriterlerinden ‘markanın kullanım süresi, derecesi ve coğrafi bölgesi, markanın uygulandığı ürün ya da hizmetlerin fuar veya sergilerdeki tanıtımları, reklam ve sunumlarının süresi, derecesi ve coğrafi bölgesi ile markanın etkili korunmasının belgeleri ve özellikle yargı organlarının, markayı tanınmış marka olarak tanımaları’ ölçütlerini de karşıladığı anlaşılmaktadır.
Markaya tecavüz iddialarında üzerinde durulması gereken ikinci husus taraf markalarının benzer olup olmadıkları ve ilgili tüketici kesimi nezdinde markalar arasında karıştırılma ihtimalinin bulunup bulunmadığıdır. Bu durumun tespiti yapılırken bazı temel ilkelerden hareket edilmesi gerekmektedir.
Yargıtay içtihatları ve uluslararası kuruluşlar tarafından belirlenen bazı benzerlik kriterleri mevcuttur. Buna göre markalar arasındaki benzerlik ve tecavüz olgusu incelenirken;
•Markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları,
•Görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlik,
•Çağrıştırma,
•Bir bütün olarak markaların uyandırdığı toplu kanaat,
•Malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu,
•Markayı taşıyan mal veya hizmetin değeri ve alıcının bu mal ve hizmeti almaya ayırdığı zaman,
kriterleri ele alınmalıdır.
Bu kriterler çerçevesinde öncelikle markaların esas unsurları tespit edildikten sonra, markaların bütünsel bir yaklaşımla, görsel, anlamsal ve fonetik açıdan karşılaştırması yapılmıştır.
Davacı yanın tescilli ve “…” esas unsuruna sahip markaları kapsamında 18. ve 25. Sınıf emtiaların mevcut olduğu, kaldı ki davacının T/03171 sayısı ile tescilli markasının tanınmış marka statüsünde olduğu, bu tanınmışlığın sadece 25. Sınıftaki giyim ürünlerinde olduğunun kabulü halinde dahi davalının aynı sektöre yönelik ticari faaliyetleri ile davacı markaları kapsamındaki emtiaların benzer olduğu anlaşılmaktadır.
Benzerlik ve karıştırılma ihtimaline dayalı değerlendirmelerde kural olarak orta seviyedeki tüketiciler dikkate alınacak olup; malın hitap ettiği ortalama bilgi ve dikkate sahip tüketicilerin tamamının ya da büyük bir bölümünün karışıklık yaşaması değil, bu tüketicilerin bir kısmının karışıklık yaşama ihtimali bulunması, benzerlik ve iltibas bulunduğunun kabulü için yeterli bulunmaktadır. Kural bu olmakla birlikte tüketici kitlesinin niteliğinin her somut olayda ayrıca ele alınması gerekmekte olup tüketicinin dikkat ve özen düzeyi de her mal ve hizmet grubu bakımından farklılaşmaktadır.
Bu çerçevede benzerliği tespit olunan tekstil – giyim ürünlerinin ilgili tüketicilerinin, ilgili mal ve bu malların satışına özgü mağazacılık hizmetlerinin hemen her kesimden tüketiciye hitap eder mahiyette olmaları nedeniyle ortalama dikkat ve özen düzeyinde sahip herhangi bir tüketici grubu olarak değerlendirilebileceği anlaşılmaktadır.
Tespiti gereken diğer husus davalı yanın yukarıda örneklerine yer verilen kullanımlarının, davacı yanın tescilli markaları ile ilgili tüketici nezdinde iltibasa sebebiyet verir bir algıyı yaratıp yaratmayacağıdır.
Davacı markalarının …+…, … ……+…, … … ……, … şeklindeki, “…” ibaresini münhasıran veya çeşitli ek unsurlar ile birlikte ve fakat esas unsur niteliği gösterecek şekilde olduğu noktasında bir tereddüt bulunmamaktadır.
Davalı tarafın ise kullanımları işyerindeki kullanımları … …+… şeklindedir. Anılan kullanımda “racing …” şeklindeki sözcük unsurlarından biri doğrudan doğruya davacıya ait “…” markasını içermekte olup yine davacı markasındakinden farklı ve fakat tüketiciye verdiği mesaj itibariyle aynı kavramsal algıya işaret edecek düzeyde bir at figürünün de bu kullanımlarda yer aldığı, “racing” ibaresinin ise markanın ön sesi olmakla birlikte “…” ibaresi üzerindeki vurguyu geri plana iter mahiyette olmadığı anlaşılmaktadır.
Bununla birlikte davalıya ait işyerinden temin edildiği belirtilen delillerde ise doğrudan davacı adına tescilli … (at figürü) markasının birebir aynısı ve yine … … …. ibaresinin bir bütün olarak kullanıma konu edildiği görülmüştür.
“…” ibaresi, ülkemizde popülaritesi ve hatta bilinirliği bulunmayan bir spor dalının adı olmakla birlikte ülkemiz ortalama tüketicisi nezdinde öncelikli olarak yarattığı ilk algının ticari bir marka adı olduğu şüphesizdir. Başka bir ifadeyle anılan ibarenin, tarafların müşterek faaliyet alanı olduğu görülen tekstil ürünleri açısından markasal ayırt ediciliği mevcut olduğu gibi davacı markalarının yıllara sair kullanımları ile de bu ayırt ediciliğin tanınmışlık düzeyinde kabul edilmesi gerektiği, davacının bu kapsamdaki ayırt edici vasfının çok daha yüksek olduğu, tüketicinin “…” ibaresini gördüğünde ya da işittiğinde, davacıya ait markaları taşıyan ürünler olduğu yanılgısına düşme ihtimalinin kuvvetle muhtemel olduğu, her ne kadar davalı kullanımlarında “…” gibi yine ayırt edici bir ek unsur ve davacı markalarından farklı şekilde stilize edilmiş bir at görseli var ise de bu ilave unsurların, markanın bütününe olan etkisinde “…” ibaresini geri plana atmadığı anlaşılmaktadır.
Sonuç olarak davalı … adına tescilli ve fakat diğer davalı … tarafından kullanıldığı anlaşılan “…… …” ibareli markanın ve ayrıca sair kullanımların, davacı adına tescilli “…” esas unsurlu ve tanınmış markalardan doğan hakları ihlal eder nitelikte olduğu kabul edilmiştir.
Davacı yanın işbu davadaki tecavüz iddiası nedeniyle uğradığı zararlardan doğan tazminat talebini; 556 s. KHK’nın 66/2-b maddesinde ve 6769 sayılı SMK’nın 151/2-b maddesinde yer alan “marka hakkına tecavüz edenin, markayı kullanmak yoluyla elde ettiği kazanca göre yaptığı” görülmektedir. Söz konusu maddenin bu seçeneği, marka hakkına tecavüz edenin, markayı kullanması sonucu elde ettiği kazancın gelir tabloları üzerinden hesaplanması ile bir bedel belirlenmesini öngörmektedir. Bu bedel belirlenirken de markanın kullanıldığı ilgili sektöre bağlı olarak markasal kullanımın elde edilen gelire etkisinin araştırılması, kıyaslanması ve diğer birçok kriter göz önüne alınmaktadır. Davalı yanın faaliyetleri nedeniyle elde ettiği kazanç miktarlarını gösterir herhangi bir veri dosyada mevcut olmamakla birlikte sektörel teamüller, eylemin süresi, davacı markasının yüksek tanınmışlığı, tescilli olduğu süre gibi hususlar göz önüne alındığında 6769 s. SMK’nın 151/2-b bendi uyarınca ve TBK m. 50/2 uyarınca dosya kapsamında yer alan mevcut deliller ışığında davacının davalı yandan talep edebileceği maddi tazminat tutarı olarak 30,000-TL olacağı kabul edilmiştir.
Markaların korunması hakkında 556 sayılı KHK’nın 62/1-6 ve TTK’nın 58/1-e maddeleri uyarınca bir tür haksız eylem niteliği taşıyan davalının haksız rekabet eylemi sonucu davacı marka sahibinin piyasada edindiği imaj ve güvenden oluşan manevi ticari varlığında meydana gelen kayıp ve zararlar ile uzun süren çabalarla yaratılan marka imajının zedelenmesi nedeniyle davalının eyleminin MK ve TTK hükümlerine aykırı bir haksız eylem niteliğinde olması, davacının manevi ticaret varlığında meydana gelen kayıp ve zararlar nedeniyle manevi tazminat talebinin yerinde olduğu kabul edilerek bir taraf için zenginleşnme amacı ve diğer taraf içinde önemli bir zarar doğurmayacak şekilde 10.000-TL manevi tazminata hükmolunmuştur. Açıklanan nedenlerle davalı İzzetin Güçlü’nün HMK 124 maddesi gereğince davalı sıfatı sona erdiğinden … hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davalı … yönünden davanın kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın kabulü ile,
Davalı …’ın … … Lauren+…”, … (… oynayan jokey ve at görseli), … … şeklindeki kullanımlarının davacının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunun tespitine, tecavüzün ve haksız rekabetin men ve ref’ine,
Davalının … … Lauren+…”, … (… oynayan jokey ve at görseli), … …, … ibaresini ve yukarıda geçen markayı taşıyan her türlü tanıtım araçlarına ve üretilen ve satılan ürünlere el konulmasına, bu ibarelerin el konulan ürünler üzerinden silinmesine, silinmesi mümkün değil ise ürünlerin imhasına,
10.000 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
BK 50 maddesine göre 30.000 TL maddi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2- Davalı ……….’nün HMK 124 maddesi gereğince davalı sıfatı sona erdiğinden … hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
3-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 2.732,40-TL karar harcından peşin alınan 683,10-TL’nin mahsubu ile bakiye 2.049,30-TL’nin davalı …’dan alınarak davacıya verilmesine,
4- Markaya tecavüz, haksız rekabet vs. taleplerin kabulü nedeniyle, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00-TL ücreti vekâletin davalı …’dan alınarak davacıya verilmesine,
5-Maddi tazminat talebinin kabulü nedeniyle, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00-TL ücreti vekâletindavalı …’dan alınarak davacıya verilmesine,
6-Manevi tazminat talebinin kabulü nedeniyle, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00-TL ücreti vekâletindavalı …’dan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü gösterilen 3.287,50-TL yargılama giderinin davalı …’dan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
9-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair verilen karar, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup, usulen anlatıldı. 17/03/2022

Katip … Hakim …
¸ ¸

MASRAF DÖKÜMÜ
İLK MASRAF : 724,20-TL
GİDER AVANSI :2.563,30-TL
TOPLAM :3.287,50-TL