Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/434 E. 2021/287 K. 22.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2018/434
KARAR NO : 2021/287

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 13/12/2018
KARAR TARİHİ : 16/09/2021

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka tescili davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkili tarafından “…” ibareli markanın 35. Sınıfta tescil edilmesi için … başvuru numarasıyla tescil talebinde bulunulduğunu, davalı şirket tarafından kendi markalarıyla karıştırılma ihtimali gerekçesiyle itiraz edildiğini, müvekkilince itiraz üzerine YİDK’ya ret kararının kaldırılması talebiyle başvurulduğunu, YİDK tarafından başvurunun reddedildiğini, kararın hukuka aykırı olduğunu, markalar arasında işitsel, görsel ve tüketici kitlesi kapsamında bir inceleme yapıldığında markalar arasında benzerlik bulunmadığını, markalar arasında her ne kadar … kelimesi ortak olsa da small ile mall arasındaki anlam farkı ve müvekkilinin markasının tüketici kitlesi gözönünde bulundurulması gerektiğini, müvekkili markasının “ … & small” markasından ‘’ve’’ bağlacı ile birlikte işitsel ve görsel olarak da farklılık arz ettiğini, müvekkilinin Loyalty sektöründe 95 ülkeye hizmet vermekte olan tek şirket olduğunu, …+ grubunun uluslararası alanda tanınan ve tercih edilen bir şirket olduğunu, bu bakımdan müvekkili şirketin hitap ettiği kitle bakımından davalı şirketten ayrıldığını, benzerlik değerlendirmesinde markanın sadece benzer olan unsurlarını ön plana çıkarıp, bu unsurlara vurgu yaparak değerlendirme yapılmasının ve ayırtedici unsurların göz ardı edilmesinin kanunun ruhuna aykırı olduğunu, müvekkili şirketin “…” uzantılı birçok markaya sahip olduğunu, bunlardan en tanınmış olanlarının … markaları olduğunu, YİDK kararında her ne kadar önceden tescilli bulunan markaların müktesep hak teşkil edecek nitelikte olmadığı kanaatine varıldığı belirtilmiş ise de müvekkilinin markalarını 2000 yılından beri faal olarak kullandığını ve şirket adına tescilli bulunan tüm markalarını geliştirmek ve değişen teknoloji koşullara uyarlamak için ciddi yatırımlar yaptığını, bu nedenle “…” markasının 35. Sınıfta tescil talebinin reddedilmesinin yapılan bütün yatırım ile harcanan emek ve sermayenin boşa gitmesi anlamına geldiğini beyanla Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararının iptali ile “…” markasının 35. Sınıfta tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, davacı marka ile davalının redde mesnet markalarının aynı/aynı türden emtiaları içerdiklerini, markaların iltibasa sebebiyet verecek derecede benzer olduğunu, markaların kelime unsurundan oluştuğunu, tertip tarzının aynı olduğunu, benzerliğin yanı sıra, davacı markasının, davalı markasını tescilli olduğu mal/hizmetlerle aynı/aynı türden ilişkili hizmetlerde tescil edilmek istendiğini, markaların düz bir yazı stiliyle kaleme alındığını, davacı markasının da redde mesnet markaların da “…” ibaresi ile başladığını, markaların devamında yer alan “small” , “mall” ibarelerinin ise 5 harften 4 ‘ünün aynı olduğu ve aynı sıralamayla tüketiciye sunulduğunu, markalar arasındaki tek farkın ortada yer alan ve ilk bakışta ayırt edilemeyen “S” harfi olduğunu, redde mesnet markasındaki 9 harften 8!inin davacı markasında aynen, aynı sıralamayla ve esas unsuru oluşturacak şekilde yer aldığını, bu durumun sadece görsel olarak değil işitsel olarak da ayırt edilemeyecek derecede benzerlik kurduğunu, davacı markasının bu haliyle davalı markasına yakınlaşma çabası içinde olduğunu, davacı markasının redde mesnet markanın serisi ve devamı olarak algılanacağının ortada olduğunu, iki markayı her zaman yan yana karşılaştırma imkanı olmayan ortalama tüketici kitlesinin, davalı markasının etkisi ve akılda bıraktığı imajı nedeniyle davacı markasına yöneleceği ve davacı markasının bu durumdan haksız yarar sağlayacağının açık olduğunu ve bu durumun aynı zamanda davalı markasının sulandırılmasına ve itibarının zedelenmesine neden olacağını, YİDK tarafından verilen kararın hukuka uygun olduğunu, ilgili tüketici nezdinde marka sahipleri arasında idari veya iktisadi anlamda bir bağlılığın bulunduğu yönünde izlenim oluşacağını, markalar arasındaki iltibas tehlikesinin telaffuz, biçim ya da anlam itibariyle ortaya çıkabileceğini, davacı tarafın önceki markaya dayalı hakkın varlığının kabulü için öncelikle kazanılmış hak teşkil eden markanın tescilli olarak uzun süre kullanılmasının gerektiğini, ikinci olarak bu markaya dayalı olarak yapılan başvurunun da kazanılmış teşkil eden markanın asli unsurunu muhafaza edilerek, işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yarattığı izlenim korunmak suretiyle oluşturulması gerektiğini, son olarak başvurunun önceki markanın kapsadığı emtia/hizmetler ile aynı veya aynı tür emtia/hizmetleri içermesi, kapsamını genişletme yoluna gitmemesi gerektiğini, davacının önceki markaları ile yeni başvurusunun genel görünümleri ve esas unsurlarının farklı olduğunun görüldüğünü, önceki markaların, yeni marka başvurusundan farklı bir bütünsellik içerisinde olup farklı bir algı yarattığını, söz konusu sınıflarda davacı lehine doğmuş bir öncelik hakkı bulunmadığı gibi seri markanın şartlarının da oluşmadığını, bağımsız yeni bir marka olduğunu, bu noktada söz konusu ibarenin davacı lehine hak teşkil etmesinin mümkün olmadığını, davacının ibare üzerinde müktesep hakkı bulunmadığını, bir an için aksi kanaat hasıl olsa dahi, yeni başvuru ile redde mesnet markalar arasındaki benzerlik göz önüne alındığında markaların yakınlaştırma çabası içinde olduğunu, müktesep hak iddiasının kabulü için son başvuru konusu işaretin davalı veya bir başkasına ait tescilli markalara yakınlaşmaması veya benzeşmemesi, bu suretle iltibas ve haksız yararlanmaya yol açmaması gerektiğini, müktesep hakkın varlığının hak sahibine başka markalar ile karışıklığa yol açacak şekilde marka tescil edilmesi hakkını kesinlikle vermeyeceğini, davacının markanın kendisi adına tescili talebinin de tescil işleminin münhasıran müvekkili kurumun görev alanına giren idari bir işlem olması sebebiyle ayrıca reddedilmesi gerektiğini belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Diğer davalı davaya cevap vermemiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davacı başvurunun reddiyle ilgili verilen YİDK kararının 6769 sayılı SMK 6/1 maddeleri kapsamında yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; … MAĞAZACILIK A.Ş adına 20/04/2017 tarihinde … ibaresinin 35. Sınıfta tescil edilmesi için başvuru yapıldığı, başvurunun … başvuru numarasıyla işleme alındığı, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından yapılan inceleme neticesinde başvurunun 27/04/2017 tarihli 275 Sayılı Resmi Marka Bülteninde ilanına karar verildiği, ilana … TEKSTİL İTHALAT İHRACAT SANAYİ VE TİCARET LTD.ŞTİ. adına 2004/17535, 2014/110004, 2014/110040, 2014/69226 sayılı markalar mesnet gösterilmek suretiyle SMK 6/1 maddesi uyarınca itiraz edildiği, başvuru sahibi tarafından karşı görüş sunulduğu, itirazların Marka Dairesi Başkanlığı tarafından reddedildiği, muteriz tarafından yeniden itiraz edildiği, Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu tarafından verilen dava konusu ..sayılı YİDK kararıyla; “ … başvuru numaralı … ibareli başvurunun 2014 110040 , 2014 69226 sayılı ve … & small , bigsmall ibareli markalar gerekçe gösterilerek 6769 sayılı SMK’nın 6(1) maddesi uyarınca reddi yönündeki Markalar Dairesi Başkanlığı kararına karşı, başvuru hakkındaki ret kararının kaldırılması talebiyle başvuru sahibi tarafından yapılan itiraz incelenmiştir. Başvuruya konu marka örneğini oluşturan “…” ibaresi ile kısmi redde gerekçe olarak gösterilen markaları oluşturan … ibaresi ile kısmi redde gerekçe olarak gösterilen markaları oluşturan … & small , bigsmall ibareleri karşılaştırıldığında … ibaresinin birebir aynı olduğu, mall ve small ibareleri arasında ise işitsel ve görsel yönden güçlü bir benzerlik bulunduğu, bu kapsamda sahip olduğu bütünsel algı itibariyle, özellikle işitsel ve görsel yönden aynı ya da aynı tür mal ve hizmetler yönünden markaların karıştırılacak kadar benzer olduğu kanaatine varılmış, ayrıca başvuru ile tescili talep edilen mal ve hizmetlerin de aynı ya da aynı türden olduğu tespit edildiğinden, markalar arasında iltibas ihtimalinin mevcut olduğu kanaatine ulaşılmıştır. Başvuru sahibi adına daha önceden tescilli bulunan markaların ise iş bu başvuru yönünden mükteep hak teşkil edecek nitelikte olmadığı kanaatine varıldığından Markalar Dairesi Başkanlığı’nca verilen karar yerinde bulunmuş ve itirazın reddi gerekmiştir.” şeklinde karar verildiği anlaşılmıştır.
Dava konusu YİDK kararının davacı şirkete 18/10/2018 tarihinde tebliğ edildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 13/12/2018 tarihinde açıldığı anlaşılmış, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda ve ek raporda özetle:davaya konu markaların 6769 sayılı SMK’nın 6/1. Maddesi bağlamında benzer olduğu, davaya konu markaların tescil sınıfı ile davalı markalarının aynı/ilişkili olduğu, davaya konu markalar arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1. Maddesi bağlamında iltibas ihtimali olduğu, davacının önceki tarihli markalarının dava konusu marka yönünden kazanılmış hak oluşturmadığı, Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı kararının iptali şartlarının oluşmadığı, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun ve ek raporun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun ve ek raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirme nihai olarak mahkememizce yapılacağından yeniden rapor alınmasını gerektirir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Davalı Markası Davacı Markası

Tarafların emtia gruplarına bakıldığında; davacıya ait başvurunun 35. Sınıfa yönelik olduğu, tescili talep edilen hizmetlerin davalı markalarında aynen bulunduğu, yine yukarıda değinildiği üzere belirli malların perakendeciliğine yönelik hizmetin o emtialarla ilgili olduğu ve bu kapsamda davalı markalarında bulunan emtiaların da davacıya ait başvuruda perakendeciliğe karşılık gelen kısım açısından ilgili kabul edileceği; sonuç olarak davaya konu başvurun tamamı yönünden SMK Md. 6/1’de sayılan emtiaların benzer olması şartının sağlandığı anlaşılmıştır.
Davacının markasının incelenmesinde; dava konusu davacı markası herhangi bir özel yazi fontu, şekil yahut renk içermeyen sözcük markası olduğu, bu kapsamda bakıldığında davaya konu davacı markasının esaslı unsurunun “…” ibaresinin bütünü olduğu anlaşılmaktadır.
Davalının markalarının incelenmesinde; 2014/69226 sayılı markanın herhangi bir özel yazı fontu, renk yahut şekil içermeyen sözcük markası olduğu; diğer markanın da sadece kırmızı ve sarı renklerle oluşturulmuş sözcük markası olduğu, davalıya ait 2014/69226 tescil numaralı markada kelime unsurları arasında her ne kadar “&” ibaresi bulunsa da bunun genel imajda tek başına tüketici nezdinde büyük farklılık yaratmaması karşısında davalı markalarının esaslı unsurunun “…” ibaresi olduğu anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, taraf markaları arasında tek harf farklılığının bulunduğu, markaların görsel ve sesçil olarak yüksek düzeyde benzer oldukları, bu kapsamda davalı adına tescilli “…” esas ibareli markalar ile davacının “…” ibareli markası arasında biçim, renk, grafik unsurlar, düzenleme ve tertip tarzı olarak görsel, sesçil olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunduğu, işin uzmanı veya dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu ürünler için ayırdığı satın alım ve yararlanım süresi içinde, davacının markasını gördüğünde bunun davalının mesnet markalarından farklı bir marka olduğunu algılayamayabileceği, tescilli markaların bir uzantısı, yeni bir versiyonu, yeni bir serisi olarak algılanmasının ihtimal dahilinde olduğu, taraf markaları arasında iltibas bulunduğu, davacının müktesep hak iddiasında bulunduğu “…” markasını kullanımına dair bir delil bulunmadığı, ayrıca müktesep hak dayanağı olarak öne sürülen bu marka “…” ve “shop” ibarelerinin birleşiminden oluşmakta olup, dava konusu marka “…” ve “mall” ibarelerinden müteşekkil olduğu, ”…” markasında asli unsurun tek başına “…” ibaresi olduğunu söylemenin mümkün olmadığı, “big” ibaresinin dilimizde büyük anlamına gelen jenerik bir ibare olup markada da “…” ve “shop” ibareleri aralarında hiçbir boşluk olmadan bütün olarak yazıldığı, bir an için “…” ibaresinin markada esas unsur olduğu kabul edilse dahi, dava konusu “…” ve davalının redde mesnet 2014 yılında tescil edilen “… small” markaları arasındaki tek harf farklılığı ve buna bağlı yüksek düzeyli benzerlik gözetildiğinde davacının olası müktesep hakkının “…” markasına sirayet etmeyeceği anlaşılmış, davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 35,90-TL’nin mahsubu ile bakiye 23,40-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalı TÜRKPATENT’e verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair, verilen karar hazır olan taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 16/09/2021

Katip … Hakim …
¸ ¸