Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/429 E. 2021/296 K. 27.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2018/429
KARAR NO : 2021/296

DAVA : FSEK (Maddi ve Manevi Haklara Tecavüz, Tecavüzün Men’i, Ref’i)
DAVA TARİHİ : 10/12/2018
KARAR TARİHİ : 24/09/2021

Mahkememizde görülmekte olan FSEK (Maddi ve Manevi Haklara Tecavüz, Tecavüzün Men’i, Ref’i) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkilinin “…” isimleri kitapların da tercümesini yapmış olması nedeniyle işleme eser sahibi olduğunu, müvekkili ile davalılar arasında 20.11.2017 tarihinde iki ayrı sözleşme hazırlanarak müvekkilinin tüm kitapların telif haklarını 10 yıl süreyle davalı … …’ya devretmiş gözükse de sözkonusu sözleşmelerde hangi eser ve/veya eserler üzerindeki mali hakların devredildiğinin belirtilmediği gibi hangi şartlarda mali hakların devredildiğinin de belirtilmediğini, bu nedenle FSEK. m.52 gereğince geçersiz olduğunu, davalıların bu tarihten sonra müvekkiline ait “…” adlı eseri Kasım 2017’de, “…” adlı eseri de Mayıs 2018’de basarak çoğalttıklarını, sözleşme imzalanmadan önce ise 2014-2017 yılları arasında diğer eserlerinin herhangi bir izin alınmadan, hak ve yetki alınmaksızın basılarak çoğaltıldığını, müvekkiline ait eserlerin defalarca basılıp satılmasına ve satışlardan kar elde edilmesine rağmen telif ücreti ödenmediği gibi muhtelif zamanlarda müvekkilinden toplam 47.250 TL borç para alındığını ve ödenmediğini, geçersiz sözleşmelere istinaden müvekkilinin umuma arz, işleme, çoğaltma ve yayma haklarının ihlal edildiğini ve telif ödenmediğini, davalılara 09.07.2018 tarihinde keşide edilen ihtarnameyle müvekkilinin eser sahipliğinden doğan haklarına tecavüzün durdurulması istenmişse de eserlerin davalılar tarafından çoğaltılıp dağıtıldığını, bu nedenle müvekkiline ait 23 adet eserin davalılar tarafından herhangi bir hak ve yetki devralınmadan, 2 adet eserin de geçersiz sözleşmelerle çoğaltma ve yayma haklarının ihlal edildiğinin tespitine, tecavüzün ref’ine ve men’ine, çoğaltılmış nüshaların geçici olarak zaptına ve imhasına, davalıların elde ettikleri karın FSEK 70/3 maddesi uyarınca müvekkiline devrine ve hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalılar vekili cevap dilekçesiyle; davacının müveekiline gönderdiği ve dosyaya sunduğu ihtarnameye göre yayından haberdar olduğunu ve izin verdiğini, davacının basılan bu kitaplarla ilgili defalarca imza günü etkinliklerine katıldığını, bu etkinliklerin müvekkili şirket tarafından organize edildiğini, yine davacının kendi kitaplarının büyük bölümünü ders verdiği kurum ve yerlerdeki kişilere ve sosyal medyada tanıştığı kişilere götürdüğünü veya müvekkiline gönderim yaptırdığını, davacının kişisel Facebook hesabındaki 3 Haziran 2018 tarihli paylaşımlarında bu yayıncılık faaliyetlerinen övgüyle söz ettiğini, memnuniyetini dile getirdiğini, buna rağmen kitapların basımını ve yayınını yeni öğrenmiş gibi davranmasının abesle iştigal olduğunu, davacı adına etkinlikler, toplu etkinlikler, imza etkinlikleri ve dağıtım ağı ile müvekkilinin yayıncılık anlamında sorumluluklarının eksiksiz olduğunu, davacı tarafından dosyaya sunulan sözleşmenin davacının iradesini tam olarak yansıttığını, sözleşmeyi imzalamayı kendisinin istediğini, hatta irade sakatlığı olmaması için aynı günlü sağlık raporu aldığını, müvekkilinin 2015 ylında davacıya ait 13 kitabı yayına hazırlayıp bastığını, kitapların mail yoluyla müvekkiline gönderilen ham halleri üzerinde editörlük çalışması yapıldığını ve davacıya gönderilip onay alındıktan sonra basımının yapıldığını, davacının telif hakkına karşılık kitap aldığını, bir kısmının belirttiği adreslere kargo bedeli müvekkilince ödenerek ücretsiz gönderildiğini, ilk iki kitabın maliyetinin peşin, diğerlerinin ise parça parça davacı tarafından müvekkiline ödendiğini, davacının müvekkiline sözde borç verdiği ödemelerin aslında maliyetlere ilişkin kısmi ödemeler olduğunu, davacının kendi kusurunu gizlemek, kitabın dizgi, editörlük, basım ve yayım masraflarını ödemekten kurtulmak niyetiyle hareket ettiğini belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; 5846 sayılı yasa kapsamında davacının mali ve manevi haklarının ihlal edilip edilmediği edilmiş ise tazminat şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda özetle:“….” isimli eserler üzerinde …’ın eser sahibi olduğu ve manevi ve mali haklarının bulunduğu, taraflar arasında geçerli bir sözleşmenin var olduğu ve davacının eserlerinin yazılı bir sözleşme ilişkisi kurulmadan izinsiz yayımlandığı iddiasının davacının pek çok eserinin 2014-2017 yılları arasında davalı yayınevi tarafından yayımlanmış pek çok eserinin olması, davacının davalıya yayımlanmak üzere eserlerini vermesi sonucu ilişkinin süreklilik arz etmesi, akabinde de yazılı sözleşme imzalanması hususları nedeniyle yayıncılığın olağan akışına aykırı olduğu, taraflar arasında imzalanan 20.11.2017 tarihli iki sözleşmede de telife ilişkin bir hüküm yer almadığından ve dosya kapsamında da başka bir billgi/belge bulunmadığından bu hususta bir değerlendirme yapılamadığı, Süreli Olmayan Yayınlar İçin Bandrol Talep Formu ve Taahhütnamesi suretleri ekinde sözleşmelerdeki imzaların müvekkiline ait olmadığını belirtmişse de, heyet üyelerinin hususta bir uzmanlığı bulunmadığından bir değerlendirme yapılamadığı, davacı açısından mali-manevi hak ihlali oluşmadığı, buna bağlı olarak da tazminat doğmayacağı, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen ek raporda özetle: bilirkişi heyetinin kök rapordaki görüşlerinde herhangi bir değişikliğin olmadığı, keşidecisinin davacı, muhataplarının davalılar olduğu … yevmiye numaralı ihtarnamesi içeriğine kök raporun 2.sayfasında yer verildiği, ihtarnamede özetle; yayımı yapılan eserlere ilişkin telif ücretlerinin ödenmemesi ve tanıtım/pazarlamasının yapılmaması nedeniyle 20.11.2017 tarihli “Yazar … ile … … arasında kitap sözleşmesidir” başlıklı ve 20.11.2017 tarihli başlıksız/tanımsız sözleşmenin feshedildiğinin bildirildiği, davacının işbu davada söz konusu sözleşmelerin geçerli olmadığını ileri sürmesine karşın, ihtarnamenin sözleşmelerin feshi için gönderilmesi karşısında davacının kendisiyle çeliştiği ve bu hususta da kök rapordaki bir durumun ortaya çıkmadığı, takdirin mahkemeye ait olduğu bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun ve ek raporun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun ve ek raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirme nihai olarak mahkememizce yapılacağından yeniden rapor alınmasını gerektirir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE:
Bilindiği gibi 5846 sayılı FSEK’nun 1/B maddesinin ‘a’ bendinde eser, “sahibinin hususiyetini taşıyan ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsullerini” ifade eder. Buna göre bir fikri ürünün eser sayılabilmesi için iki koşulu birlikte gerçekleştirmesi gereklidir. İlk olarak fikri ürünün sahibinin hususiyetini taşıması, bir başka deyişle kendinden önce ortaya konmuş benzerlerine göre özgün bir niteliğe sahip olması gerekir. İkinci olarak bu fikri ürünün FSEK’nun ikinci ve devamı maddelerinde belirlenen eser kategorilerinden birine dahil edilebilmesi aranmalıdır.
Yasada fikir ve sanat eserlerinin çeşitleri ikinci maddede düzenlenen ilim ve edebiyat eserleri, üçüncü maddede yer verilen musiki eserleri, dördüncü maddede tanımlanan güzel sanat eserleri, beşinci maddede düzenleme bulan sinema eserleri ve son olarak altıncı maddedeki işleme ve derlemeler olarak sayma yöntemiyle belirlenmiş bulunmaktadır.
Şu halde somut olayda öncelikle ihlale konu davacı ürününün sahibinin hususiyetini taşıyan ve eser kategorilerinden en az birine giren bir eser olup, olmadığı saptanmalıdır. Teknik ve özel bilgiyi gerektirdiği düşünülen hususlarda alınan bilirkişi raporunda davacı bilgisayar programının sahibinin hususiyetini taşıyan FSEK 2 maddesi çerçevesinde değerlendirilebilecek ilim ve edebiyat eseri kategorisinde bulunduğu bildirilmiş bulunmaktadır.
Yasa eser sahibini bir eseri meydana getiren kişi olarak belirlemiştir. (FSEK md. 8/1) Yasanın 9. maddesinde eser sahiplerinin birden fazla oluşu hallerine yer verilmiştir. Buna göre birden fazla kimsenin birlikte vücuda getirdiği eserin kısımlara ayrılması mümkünse, bunlardan her biri meydana getirdiği bölümün sahibi sayılır. Ancak birden fazla kimsenin iştirakiyle vücuda getirilen eser ayrılmaz bir bütün teşkil ediyorsa, bu takdirde eserin sahibi onu meydana getirenlerin oluşturduğu birliktir. (FSEK md. 10/1) Bu ikinci hale yasa eser sahipleri arasındaki birlik adını vermiştir. Yine eser sahipliği yönünden belirlenen karineler yasanın 11 ve 12. maddelerinde yer almaktadır. Buna göre FSEK 11 uyarınca yayınlanmış eser nüshalarında veya güzel sanat eserlerinin aslında eserin sahibi olarak adını veya bunun yerine tanınmış müstear adını kullanan kimse aksi kanıtlanıncaya kadar bu eserin sahibi sayılır. Yayımlanmış olan bir eserin sahibi, eser nüshalarında veya aslında mutat olduğu şekilde belirtilmemiş ise bu takdirde eseri yayımlayan, o da belli değilse çoğaltan eser sahibine ait hak ve yetkileri kendi adına kullanabilir.
Eser sahibinin kullanabileceği mali haklar, FSEK 21 ve devamında düzenlenmiştir. Buna göre, mali haklar, FSEK’nun, 21. maddesindeki işleme hakkı, 22. maddesinde düzenlemesini bulan eserin aslı veya kopyalarının herhangi bir şekil veya yöntemle tamamen veya kısmen, doğrudan veya dolaylı, geçici veya sürekli çoğaltma hakkı; 23. maddede belirlenen eserin aslını veya çoğaltılmış nüshalarını kiralama, ödünç verme, satışa çıkarma veya diğer yollarla yayma hakkı; 24. maddede doğrudan veya dolaylı olarak bir eserden ses veya resim nakline yarayan aletlerle umumi mahallerde okumak, çalmak, oynatmak, göstermek gibi temsil suretiyle faydalanma hakkı; 25. maddedeki işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı olarak belirlenmiş bulunmaktadır.
FSEK’nun 48.maddesi uyarınca mali haklar süre, yer ve içerik itibariyle sınırlı veya sınırsız; karşılıklı veya karşılıksız olarak başkalarına devredilebilir. Mali hakların sadece kullanma yetkisi de bir başkasına bırakılabilir.
Manevi haklar ise Yasa’nın 14-17.maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre, eser sahibi, eserinin umuma arz ve yayımlanma zamanı ve tarzını belirleme (FSEK md.14); adın belirtilmesi (FSEK md 15); eserde değişiklik yapılmasını men (FSEK md. 16) ve bir kısım eserler yönünden geçerli bulunan zilyed ve malike karşı ileri sürülebilecek eserin aslına ulaşma haklarına sahiptir. Manevi haklar mali hakların aksine, bir başkasına devredilemez ve vazgeçilemez haklardır. Ancak bu hakların kullanılması yetkisi bir başkasına bırakılabilir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Somut olayda dava konusu edilen, “…” isimli çeviri olduğu hususunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmadığından işlenme eser üzerinde durmak gerekmiş, bu kapsamda; “…” isimli isimli kitapların işlenme eser niteliğinde olduğu ve sahibinin yaratıcılığını taşıdığı, bir başka deyişle kendine özgü ifade ediş biçimiyle vücuda getirildiği değerlendirildiğinden, 5846 sayılı FSEK md.6 kapsamında işlenme eser olarak korunacakları, yine “…” isimli eserler üzerinde …’ın eser sahibi olarak manevi ve mali haklarının bulunduğu anlaşılmıştır.
Taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan davacı iddialarının; eserlerinin 2014-2017 yılları arasında izinsiz yayımlandığı, 2017 yılında davalı yayıneviyle imzaladığı sözleşmenin ise hangi eserleri üzerindeki mali haklarının devredildiğinin belirtilmemesi nedeniyle geçersiz olması ve bu tarihten sonra geçersiz sözleşmeye dayanarak eserlerinin yayımlanması nedenleriyle umuma arz, işleme, çoğaltma ve yayma haklarının ihlal edildiği, ayrıca kendisine telif ödenmediği noktalarında toplandığı görülmektedir.
Davacının eser sahibi olduğu dava konusu eserlerin davalı yayınevi tarafından yayımlanması sonucu, taraflar arasındaki ilişkinin, dava konusu eserlerin basım tarihleri esas alındığında, 2014-2018 yılları arasında devam ettiği; davalı Yayınevi ile davacı arasında 20.11.2017 tarihinde aynı içerikli iki sözleşme imzalandığı, taraflar arasında sözleşme ilişkisinin kurulması hususunda bir uyuşmazlık bulunmadığı, uyuşmazlığın sözleşmelerin geçerliliği noktasında toplandığı, taraflar arasında imzalanan sözleşmelerin içeriğine bakıldığında ise; davacı yazar tarafından tüm kitaplarının telif haklarının 10 yıl süreyle davalı yayınevi yetkilisi … …’ya devredildiği, bu sözleşmeyle davalı yayınevinin, davacı yazarın tüm eserlerinin basımı, perakende ve toptan satışı konusunda yetkilendirildiği; FSEK’in sözleşmelerin şekline ilişkin 52.maddesi kapsamında; taraflar arasında imzalandığı konusunda bir uyuşmazlık bulunmayan aynı içerikli ve 20.11.2017 tarihli iki sözleşmede; “… Kurgu Kültür Merkezi Yayınları tarafından basılan/basılacak ve satışı yapılacak olan tüm Özgün Ve Çeviri Kitapları için geçerli sözleşmedir. … Yazar … … tüm kitapların telif haklarını 10 (On) yıl süreyle … …’ya … devretmiştir. … …, Yazar …’ın tüm eserlerinin basımını, perakende ve toptan satışını yapabilir.” hükümlerinden, davacı tarafından sözleşme imzası sırasında basım devam eden ya da 10 yıl boyunca basımı yapılacak kitaplarının çoğaltma (basım) ve yayma (satış) haklarının davalı yayınevine devredildiğinin açıkça belirtilmiş olması nedeniyle taraflar arasında geçerli bir sözleşmenin var olduğu görülmektedir.
Davacının eserlerinin yazılı bir sözleşme ilişkisi kurulmadan izinsiz yayımlandığı iddiasının ise; davacının “…” isimli pek çok eserinin 2014-2017 yılları arasında davalı yayınevi tarafından yayımlanmış olması, davacının davalıya yayımlanmak üzere eserlerini vermesi sonucu ilişkinin süreklilik arz etmesi, akabinde de yazılı sözleşme imzalanması hususları karşısında dinlenemeyeceği, aksi kabulün yani eserlerin izinsiz yayımlanmasının yayıncılığın olağan akışına aykırı olacağı görülmektedir.
Davacının kendisine telif ödenmediği iddiasıyla ilgili olarak, davalılar davacının telif hakkına karşılık kitap aldığını iddia etmiş ise de, taraflar arasında imzalanan 20.11.2017 tarihli iki sözleşmede de telife ilişkin bir hüküm yer almadığından ve dosya kapsamında da başka bir billgi/belge bulunmadığından bu hususta bir değerlendirme yapılmasının mümkün olmadığı, aynı içeriğe sahip gerek Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğü tarafından gönderilen, gerekse davacı vekili tarafından sunulan, dava konusu eserlere ilişkin Süreli Olmayan Yayınlar İçin Bandrol Talep Formu ve Taahhütnamesi suretleri ekinde de taraflar arasında imzalanmış sözleşme suretleri bulunduğu, bu sözleşmelerde ya telife ilişkin bir ibarenin yer almadığı, ya telif olarak yazara belli adette kitap verileceği ya da yayıncı ve yazarın kitap dağıtıma çıktıktan sonra altı aylık süreler içinde sayım yaparak satılan kitap gelirini (dağıtım, kitabevi payları çıkarıldıktan sonra) %50 olarak bölüşecekleri ibaresinin yer aldığı, açıklanan nedenlerle davacı açısından mali-manevi hak ihlali oluşmadığı, buna bağlı olarak da tazminat doğmayacağı, davacının talebinin tazminata ilişkin olduğu anlaşılmış, davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcının peşin alınan 341,55-TL harçtan mahsubu ile bakiye 282,25-TL’nin kararın kesinleşmesini müteakip istem halinde davacıya iadesine,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair, verilen karar hazır olan taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 24/09/2021

Katip … Hakim …
¸ ¸