Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/411 E. 2021/163 K. 25.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2018/411 Esas – 2021/163 Karar
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2018/411
KARAR NO : 2021/163

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 21/11/2018
KARAR TARİHİ : 25/05/2021

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkilinin 1973 senesinden bu yana hububat, bakliyat, tohum ve yağlı tohum gıda işleme teknoloji sanayisi için makine ürettiğini, 1973 yılından beri tescilli “…” ticaret unvanı ve ayırt edici unsurlarına haiz markaları ile tanınan ve sektörün önde gelen firmalarından biri olduğunu, davalının … sayılı “…” marka başvurusuna yönelik itirazlarının kurum tarafından reddedildiğini, davalı firmanın evvelce müvekkili firmada ortaklığı bulunan … … ile oğlu ve müvekkili firmanın eski çalışanı … … tarafından kurulduğunu, … …’in, müvekkili şirkette bulunan hisselerini devrettiğini ve şirket bünyesinden ayrıldığını, davalı yan tarafından gerçekleştirilen marka ile müvekkili markalarının aynı sınıfları kapsadığını, dava konusu markanın müvekkilinin “…” markalarının ilk üç harfi olan “…” harflerini içerdiğini, davalının kötü niyetli olduğunu ve fiili kullanımlarında “…” ibaresinin yanında soy isimleri olan “…” ibaresinde de yer verdiklerini, dava konusu başvuruda kullanılan renklerin ve yine müvekkili markasında altı çizilerek ön plana çıkartılmış “…” harflerinden oluştuğunu, müvekkili markasında ön plana çıkan unsurun da altı çizili olarak gösterilen “…” harfleri olduğunu, … 1. FSHHM’nin 2017/268E sayılı dosyası ile davalı firma ve … … adına tescil edilmiş markaların hükümsüzlüğünün talep edildiğini, yine Ankara …FSHHM’de 2016/380E sayılı dosyada “… … technology” ibareli markanın hükümsüzlüğünün talep edildiğini, … 1. FSHHM’de 2015/184E sayılı dosyada müvekkili firma markalarının kullanılmama nedeniyle iptalinin talep olunduğunu, … …FSHHM’de 2016/9 D. İş sayılı dosyası ile davalının kullanımlarının müvekkili markalarına tecavüz teşkil ettiğinin tespit edildiğini, Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … soruşturma sayılı dosyasında davalı firma kullanımlarının müvekkili firma marka haklarına tecavüz teşkil ettiğinin tespit edildiğini, davalının halen kötü niyetli olarak marka başvuruları gerçekleştirdiğini, dava konusu kararın daha evvelki başvurular hakkında verilen kararlar ile çelişkili olduğunu, davalı firmanın fiili kullanımlarında müvekkili firma çalışanlarına ait fotoğrafları dahi kullanmakta olduğunu, davalının fiili kullanımlarına konu görsellerde kullanmakta olduğu logoda müvekkilinin kullanımlarının açıkça taklit edildiğini, müvekkilinin “…” isimli robotunun dahi “…” ismiyle taklit edildiğini, davalının, müvekkili markaları ile benzer markalar yaratmaya çalıştığını, davalının hukuka aykırı kullanımlarının müvekkili markalarını ihlal ettiğinin çeşitli mahkeme kararlarında düzenlenen raporlar ile de tespit edildiğini, dava konusu markanın da müvekkili markaları ile iltibas teşkil ettiğini, iddia ederek … sayılı YİDK karar iptali ve … sayılı markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, davaya konu marka ile davacı markası arasında karıştırılacak düzeyde bir benzerlik bulunmadığını, bu nedenle markalar arasında müşteri kitlesi tarafından bir bağlantı kurulamayacağını, kötü niyeti ve tanınmışlık iddialarının ispatlanamadığını belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Diğer davalı vekili davaya cevap dilekçesiyle; müvekkili firma kurucu ortağı … …’in babası … …’in 1970’li yılların başlarında dava konusu edilen ürünlerin imalatına başladığını, 1981 yılında … … ticaret unvanı ile faaliyetlerini sürdürdüğünü, kardeşlerin ilk defa bir araya geldikleri tarihin 1987 yılı olduğunu, bu tarihte … Tarım Ürünleri Ltd. Şti. isimli firmanın kurulduğunu, bu firmanın unvanının daha sonra 1996 yılında … …… Ltd. Şti. olarak değiştirildiğini, davacının iddiaları ile yanlış bir algı oluşturmaya çalıştığını, 2013 tarihinde müvekkili şirketin kurucu ortağı … …’in davacı firmadan ayrılarak işbu şirketi kurduğunu, müvekkilinin davacı firma il 2014 yılında imzaladığı kira sözleşmesini davacının müvekkilinin adı ve faaliyet alanını bilerek imzaladığını, dolayısıyla davacının müvekkili firmadan ilk andan beri haberdar olduğunu, asıl kötü niyetli olanın davacı olduğunu, hatta taraflar arasında Nisan 2014- Aralık 2014 tarihleri arasında 35 adet fatura ilişkisi gerçekleştiğini, taraflar arasında sorunsuz ve düzenli bir ilişki olduğunu, 2015 yılında müvekkil şirket kurucu ortağının babası … …’in, davacı şirketteki hisselerini kardeşlerine bırakarak ortaklıktan ayrıldığını ve müvekkili şirketin %75 ortağı ve müdürü olduğunu, davaya dayanak kılınan değişik iş dosyası bilirkişi raporunun hukuka aykırı olduğunu, raporu kabul etmediklerini, müvekkilinin hali hazırda …. sayılı markalarının bulunduğunu, davacı tarafın Ankara …FSHHM’de açtığı ….sayılı dosya neticesinde markalar arasında benzerlik bulunmadığı, karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı, dava konusu başvurunun kötü niyetli olmadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verildiğini, işbu davada da davacının aynı gerekçelere dayandığını, müvekkilinin … sayılı başvurusu ile davacı tarafın dayanak markalarının benzer olmadığını, markaların yazı karakterlerini dahi birbirlerinden tamamen farklı olduklarını, müvekkilinin markasının başlı başına ayırt edici özellikte bir ibare olduğunu, davacının iddialarının objektiflikten uzak olduğunu, içerisinde “…” geçen çok sayıda markanın tescilli olduğunu, “…” markasının farklı firmalar adına da tescilli olduğunu, müvekkili markasının 12 ve 38. Sınıflarda tescilli olduğunu, davacı markalarının ise 07, 09, 16 ve 35. Sınıflarda tescilli olduğunu, kötü niyet iddialarının yerinde olmadığını, belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının 6769 sayılı SMK 6/1, 5, 9 md kapsamında yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; dava konusu … sayılı ve …+şekil ibareli 29.08.2017 başvuru tarihli başvurunun 12 ve 38. Sınıf emtiaları kapsamakta olduğu, yapılan ilk incelemeler sonrasında başvurunun 27.09.2017 tarih ve 285 sayılı bültende ilanına karar verildiği, anılan ilana karşı davacı yanın … sayılı markalara dayanarak itirazda bulunduğu, 26.03.2018 tarihli Markalar Dairesi Başkanlığı sonucunda, itirazların haklı bulunmayarak reddine karar verildiği, söz konusu ret kararına karşı bir kez daha itiraz ettiği ve başvurunun tümden reddini talep ettiği görülen davacı yanın itirazlarını değerlendiren Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 21.09.2018 tarih ve … sayılı kararı neticesinde özetle; “… sayılı başvurunun ilanına yapılmış olan itirazın reddi yönündeki karar karşı başvurunun …. sayılı markalar ile karıştırılma ihtimal, tanınmışlık ve kötü niyet gerekçeleriyle reddedilmesi talebiyle yapılan itiraz incelenmiştir. Kurul, “…” harf grubundan müteşekkil başvuru ile “…” ibareli itiraz gerekçesi markaların görsel, işitsel ve bütün olarak ortaya çıkan izlenim acılarından benzer markalar olmadığı ve başvuru ile itiraz gerekçesi markalar arasında ortalama tüketicilerce bağlantı kurulamayacağı görüşündedir. Başvuru ile itiraz gerekçesi markalar, benzer markalar olarak değerlendirilmediğinden, markalar arasında karıştırılma veya ilişkilendirilme ihtimallerinin ortaya çıkmayacağı sonucuna ulaşılmıştır. Başvuru ile itiraz gerekçesi markalar, benzer markalar olarak değerlendirilmediğinden, tanınmışlık gerekçeli itiraz da haklı bulunmamıştır. Başvurunun kötü niyetle yapıldığı yönündeki iddia somut delillerle ispatlanmadığı gibi, sadece taraflar arasındaki daha önceki ihtilaf ile markalar arasındaki benzerlik ve iltibas iddiasına dayandırıldığından ve Kurul’un kanaatine göre, somut olayda markalar arasında benzerlik ya da iltibas bulunmadığı yönünde değerlendirme yapılması yanında başvuru konusu “…” ibaresinin ve başvuru konusu malların ve hizmetlerin daha önceki ihtilafların konusu olan “…” markalarından farklı olması hususları göz önüne alındığında bu gerekçeye dayalı itiraz da yerinde ve haklı görülmemiştir.” şeklindeki gerekçeler ile itirazların bir kez daha reddine karar verildiği, dava konusu YİDK kararının davacı şirkete 21/11/2018 tarihinde tebliğ edildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 27/09/2018 tarihinde açıldığı anlaşılmış, davacı vekilinin eldeki davayı ikame ettiği tetkik edilmiş, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda ve ek raporda özetle: dava konusu … sayılı başvuru kapsamındaki 12. Sınıf emtiaların, davacı yanın önceki tarihli bir kısım markaları kapsamında kalan emtialar ile benzerlik gösterdiği, 38. Sınıf hizmetler bakımından ise taraf markaları arasında herhangi bir emtia ilişkisinin mevcut olmadığı, bununla birlikte taraf markaları görsel, işitsel ve kavramsal açıdan incelendiklerinde, işaretler arasında ilgili tüketici nezdinde iltibasa yol açacak bir benzerliğin mevcut olmadığı, davalı taraf fiili kullanımlarının, işbu davanın konusu olmadığı, davacı yan markalarının 6/5 maddesi kapsamında tanınmış marka olarak değerlendirilmesini gerektirecek yeterli delilin dosyada mevcut olmadığı, dava konusu başvurunun 6/9 maddesi kapsamında kötü niyetli bir başvuru olarak değerlendirilmesini gerektirecek delillerin dosyada mevcut olmadığı, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun ve ek raporun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun ve ek raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirmenin nihai olarak mahkememizce yapılacağı anlaşılmakla yeni heyetten rapor alınması veya mevcut bilirkişi heyetinden yeniden ek rapor alınması yoluna gidilmemiştir.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, … 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;
Davalı Markası Davacı Markaları

Taraf markalarının emtia kapsamları incelendiğinde, dava konusu marka başvurusu kapsamında 12. sınıfta yer alan emtiaların genel nitelikleri itibariyle davacı yanın önceki tarihli bir kısım markalarında yer alan emtialar ile benzerlik gösterdiği, başvuru kapsamında 38. sınıfta yer alan hizmetlerin davacı yanın önceki tarihli markalarının emtia listesinde bulunmadığı ve benzerlik göztermediği bilirkişi incelemesi ile anlaşılmıştır. Şu hâlde SMK 6/1 maddesi yönünden tescil engellerinde aranan karıştırılma ihtimali 12. sınıfta yer alan belirtili emtialar yönünden gerçekleşmiştir. Devamla;
Davalının markasının incelenmesinde; ”…+şekil” şeklindeki logoya havi markanın, iki kısa kenarından kesitli dikdörtgen bir form içerisine konumlandırılmış “…” harflerinden oluştuğu, dikdörtgen formun kısa-uzun kenar köşeleri kırmızı renkte, kalan kısmı ise siyah renkte tasarlanmış olup başvuruda başkaca bir şekli unsura yer verilmediği, bu haliyle başvuruda ön plana çıkan ve esas unsur olarak algılanacak nihai unsurun “…” harf dizilimi olduğu, bu ibarenin herhangi bir somut anlam ifade eden kelime ile ilişkilendirilmesinin mümkün olmadığı, ancak anılan ibarenin davalı başvuru sahibinin ticaret unvanının da kılavuz unsuru olması nedeniyle tüketicinin ancak bu iki ibare arasında bir ilişki kuracağı anlaşılmaktadır.
Davacının markalarının incelenmesinde; dava konusu başvuru ile ortak emtia grubu içerir davacı markalarının tamamında “…” ibaresinin esas unsur olarak yer aldığı, bu ibarenin yanında “Excel, technology, …, tech, technology, teknoloji, ar-ge, tobacco” gibi birtakım tali nitelikte unsurlara ve yine dişli çarkı ve çeşitli ayırt edici vasfı bulunmayan şekil unsurlarına yer verildiği, bu bağlamda markaların asli unsurlarının “…” ibaresi olduğu anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun … sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, davacı adına tescilli “…” esas ibareli markalar ile davalının “…” ibareli markası arasında biçim, renk, grafik unsurlar, düzenleme ve tertip tarzı olarak görsel, sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, işin uzmanı veya dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu ürünler için ayırdığı satın alım ve yararlanım süresi içinde, davalının “…” markasını gördüğünde bunun davacının mesnet markalarından farklı bir marka olduğunu algılayabileceği, tescilli markaların bir uzantısı, yeni bir versiyonu, yeni bir serisi olarak algılanmasının ihtimal dahilinde olmadığı, salt ilk üç harf benzerliğinin iltibas ihtimalini doğurmayacağı, davacının markasının anlamsal olarak oldukça farklılaştığı, taraf markaları arasında iltibas bulunmadığı, iltibas tehlikesinin bulunmaması halinde 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (9) numaralı fıkrasının uygulama alanı dahi bulmayacağı dikkate alınarak davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 35,90-TL’nin mahsubu ile bakiye 23,40-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiğinden; Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair, verilen karar hazır olan taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 25/05/2021