Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/402 E. 2022/55 K. 01.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2018/402
KARAR NO : 2022/55
HAKİM : … …
KATİP : … …

Asıl Dava Dosyası
DAVACI : …
VEKİLİ : Av. … – UETS
DAVALI : T….
VEKİLİ : Av. …

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 14/11/2018

Taraf Teşkili İçin Birleştirilen Dosya (Ankara 5. FSHHM 2019/123 E. 2019/7 K.)
DAVACI : …
VEKİLİ : Av. … –
DAVALI : …

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 02/10/2019
KARAR TARİHİ : 01/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkilinin 2006/43844 ve 2006/43845 sayılı markaları ile dava konusu 2017/47167 sayılı başvurunun aynı mal ve hizmetleri kapsadığını, taraf markaları arasında çağrışım kurulacak düzeyde benzerlik bulunduğunu, her iki taraf markası arasında iltibas ihtimalinin yüksek olduğunu, müvekkilinin “…” markasının sahibiyken dava konusu “İ …” markasının kök kelimesinde hiçbir değişiklik yapılmadığını, markaların telaffuz açısından aynı olduklarını, bu durumun müşteri çevresine yanılgı yaratabileceğini, başvurunun kötü niyetli olduğunu, 2018-M-47167 sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
BİRLEŞEN DAVA :
Davacı vekili taraf teşkilini sağlamak üzere Ankara 5. FSHHM’nde … aleyhine dava ikame etmiş, mahkemenin 03/10/2019 tarih 2019/123 E. 2019/7 K. Sayılı ilamı ile dava mahkememiz dosyası ile birleştirilmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili cevap dilekçesiyle, verilen kurum kararının yerinde olduğunu, belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … ön inceleme duruşması öncesinde 26.11.2020 tarihli dilekçe ile yargılama giderlerine hükmedilmemesi kaydıyla davayı kabul ettiğini bildirmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; dava konusu ”…” ibaresinin 01 ve 35. Sınıf mal ve hizmetlerde tescili amacıyla 23.05.2017 tarihinde gerçekleştirildiği görülen 2017/47167 sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 28.06.2017 tarih ve 279 sayılı bültende ilan olunduğu, anılan ilana karşı davacı yanca itirazda bulunulduğu, ancak bu itirazların Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından reddine karar verildiği, söz konusu ret kararına karşı davacı yanın bir kez daha itirazda bulunduğu, Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 28.09.2018 tarih ve 2018-M-47167 sayılı kararı neticesinde özetle; “2017/47167 başvuru numaralı “…” ibareli başvurunun ilanına yapılmış olan itirazın reddi yönündeki MDB kararına karşı, başvurunun 2006/43844, 2006/43845 sayılı markalar ile karıştırılma ihtimali gerekçesiyle 6769 s. SMK 6. maddesi uyarınca reddedilmesi talebiyle yapılan itiraz incelenmiştir. İşbu başvuru ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markalar bütünüyle bıraktıkları izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimali dahil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzer bulunmadığı kanaatine varıldığından bu yöndeki itiraz yerinde görülmemiştir.” şeklindeki gerekçeler ile davacı itirazlarının nihai olarak davalı kurumca reddine karar verildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 14/11/2018 tarihinde açıldığı anlaşılmış, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda/ek raporda özetle: dava konusu 2017/47167 sayılı marka başvuru kapsamında yer alan mal ve hizmetler ile davacı yanın işlem ve dava dosyasına dayanak yaptığı markalar kapsamındaki mal ve hizmetler arasında herhangi bir benzerliğin mevcut olmadığı, bu nedenle taraf markalarını oluşturan işaretler arasında bir ayniyet ya da benzerlik bulunup bulunmadığından bağımsız olarak işaretler arasında 5/1-ç ve 6/1 maddeleri uyarınca benzerlik ve karıştırılma ihtimalinin mevcut olmayacağı, bununla birlikte heyetimize verilen görevlendirmeye istinaden taraf markalarını oluşturan işaretler bakımından da yapılan değerlendirmelere göre markaları oluşturan işaretler arasında da herhangi bir benzerliğin mevcut olmadığı, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun/ek raporun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirme nihai olarak mahkememizce yapılacağından yeniden rapor alınmasını gerektirir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
6769 sayılı SMK’nın 5/1-ç bendi “Aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetlerle ilgili olarak tescil edilmiş ya da daha önceki tarihte tescil başvurusu yapılmış marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer işaretler.” tescil edilemeyeceği hükmünü amirdir. Bu düzenleme marka hukukuna hakim olan öncelik ve bir markanın tek bir sahibi olması ilkelerini ifade eder. Böylece daha önce tescil edilmiş veya başvurusu yapılmış bir markanın aynı veya ayırt edilmeyecek kadar benzerinin, aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetler için bir başkası adına mükerrer tesciline engel olunması amaçlanmıştır. Aksi halin bir markanın birden fazla kişi tarafından kullanılmasına ve halkın yanıltılmasına neden olacağı kabul edilmiştir. Bu hususu … tescil sürecinde, kendiliğinden dikkate almakla yükümlüdür.
Başvuruya konu markanın (işaretin) daha önce tescil edilmiş (veya başvurusu yapılmış) marka ile aynı olması, karşılaştırılan markaların (işaretlerin) özdeş, farksız, tıpa tıp taklit, aynen veya bire bir kopya olmalarını ifade eder. Aralarında küçük de olsa farlılık bulunan markalar ise aynı sayılamazlar. Ancak markaların farklı büyüklükte olması veya sözcük markalarının yazı karakterinin (el yazısı, büyük-küçük harf) veya yazı tipinin (Times New Roman, Arial, Comic Sans MS gibi) farklılaştırılması aynı olma durumunu etkilemez.
Ayırt edilemeyecek kadar benzerlik ise, karşılaştırılan markalar aynı olmamakla birlikte, orta düzeydeki alıcıda bıraktığı genel izlenimlerinin hemen hemen aynı olmasıdır. Bir başka deyişle, markalar arasındaki farklılık o kadar önemsizdir ki, müşteri kitlesi nezdinde markalar yazılış, okunuş, görsel veya işitsel olarak aynı imiş gibi algılanırlar.
Ancak 6769 sayılı SMK’nın 5/1-ç maddesindeki tescil engelinin varlığı için sadece başvuru ile önceki markaların aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olması yeterli değildir. Aynı zamanda başvuru ve önceki markanın kapsadığı mal ve hizmetlerin de aynı yada aynı tür olması zorunludur. Bu iki koşulun birlikte gerçekleşmesi durumunda yasa koyucu halkın bu iki markayı karıştırma ihtimalinin bulunduğunu kabul etmiştir. Bu nedenle, … ayrıca karıştırma ihtimalinin var olup olmadığı üzerinde durmaksızın başvuruyu ret edecektir. Başvuru ve redde mesnet markanın kapsamındaki mal veya hizmetlerin bire bir örtüşmesi bir diğer söyleyişle özdeş olması halinde ayniyet mevcuttur. Aynı tür kavramı ise, kural olarak aynı sınıfın aynı alt gurubu içinde bulunmayı ifade eder. Marka Tescil Başvurularına Ait Mal ve Hizmetlerin Sınıflandırmasına İlişkin 2002/3 sayılı Tebliğin 5 ve 7. maddeleri anılan ilkeyi açıkça ifade etmektedir. Bununla birlikte sınıflandırma Nice Anlaşmasının 2. maddesinde vurgulandığı üzere, tescil edilmiş herhangi bir markanın koruma kapsamının belirlenmesi bakımından bağlayıcı değildir.
Ayırt edilemeyecek kadar benzerlikten söz edilebilmesi için başvuru konusu işaret ile redde mesnet markalar arasında ortalama tüketici ve yararlanıcılar nazarıyla bakıldığında hiçbir araştırma ve herhangi bir inceleme yapılmasını gerektirmeyecek derecede açık ve net biçimde iltibasın ortaya çıkmasının kesin olarak öngörülebilir olması gerekir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Davalı Markası Davacı Markası

… …
(01, 35. sınıf) …
(07, 12, 36. sınıf)

Davalının markasının incelenmesinde; markanın dava konusu markanın … şeklinde olduğu, markanın bütün olarak bir anlamının mevcut olmadığı, “…” ibaresinin dilimizde de “grup” şeklinde geçen sözcüğün İngilizce yazımı olduğu, “ortak özellikleri olan varlıklar, görüşleri, çıkarları bir olan kimseler bütünü, ekip” gibi anlamlara gelen bu ibarenin ticaret hayatında genel olarak bünyesinde birden fazla şirkete sahip olan veyahut birden fazla şirket arasında bağlantı bulunduğunu gösterir yaygın bir kullanımı bulunduğu, tüketicinin genel olarak anılan ibareye bu doğrultuda bir anlam yükleyeceği, dolayısıyla ibarenin yaygın kullanımı bulunan ve tek bir kimsenin üzerinde inhisari hak iddia etmesi mümkün olmayan bir işaret olduğu değerlendirilmiş ve dava konusu markanın esas unsurunun bir bütün olarak “…” ibaresinin tamamı üzerinde olduğu, markanın kelime markası olduğu, herhangi bir şekil unsuru içermediği anlaşılmaktadır.
Davacının markalarının incelenmesinde; davacı yana ait … ibaresinin, bütün olarak bir sözcük markası olduğu, dosya kapsamındaki belgelerden davacı firma yetkili ve ortaklarının aile soyadı olduğu; … şeklindeki ibaresinin ise “inmek” fiilinin mastarsız hali veya “mağara” kelime anlamını taşıyan “…” ibaresini üstte, “…” ibaresini altta içerecek şekilde, görsel anlamda stilize edilmiş bir marka olduğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda davacı markası ile redde mesnet markaların tıpa tıp- birebir “aynı” olmadığı ortadadır.
Taraf markaları arasında herhangi bir görsel, işitsel ve kavramsal ortak unsurun bulunmadığı, bu anlamda taraf markalarının doğrudan ve hiç tereddütsüz farklılaştıkları sonucuna varılabileceği; davacı yanın ”…” şeklindeki markası ile yine dava konusu marka arasında görsel anlamdaki tek benzer unsurun “…” ibaresi olduğu, ancak bu ibarenin ticaret hayatında yaygın kullanımı bulunan bir ibare olarak kimsenin tekeline bırakılabilir olmamasından kaynaklı karıştırılma ihtimalinde bütüne etki etmeyeceği, davacı markasındaki “…” ibaresinin bütün olarak somut ve kavramsal karşılığı olan Türkçe bir kelime olduğu ve dava konusu marka ile farklılaşmış olduğu, dolayısıyla taraf markalarını oluşturan işaretler 5/1-ç maddesi kapsamında zaten aynı olmadıkları gibi 6/1 maddesi uyarınca da aralarında herhangi bir işaretsel ve işletmesel bağlantıya yol açacak benzerlik taşımadığı, taraf markaları bakımından emtia benzerliğine ilişkin söz konusu koşulların oluşmadığı anlaşılmış, açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki gibi hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 80,70-TL karar harcından peşin alınan 35,90-TL’nin mahsubu ile bakiye 44,80-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalı …’e verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair, verilen karar hazır olan taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 01/03/2022

Katip … Hakim …
¸ ¸