Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/378 E. 2021/112 K. 13.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Karar
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2018/378
KARAR NO : 2021/112

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 31/10/2018
KARAR TARİHİ : 13/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekil dava dilekçesiyle; müvekkili banka adına tescilli … markalarına benzerliği sebebiyle 6769 Sayılı SMK 6/1, 6/3, 6/5 maddelerince yapılan yayına itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından reddedildiği, “…” ibareli markaya … sayılı “…,” ibareli itiraz gerekçesi markaların benzer olmadığı gerekçesiyle, … sayılı “…” ibareli itiraz gerekçesi markaların belli bir düzeyde benzerlik olmasına rağmen dava konusu marka ile aynı/aynıtür veya benzer nitelikte malları veya hizmetleri kapsamadıkları sebebiyle itirazın haklı görülmediği, 80 yıllık geçmişi ile güçlü finansal altyapısı ile uluslararası marka değerine sahip olduğu, FTSE’nin Aralık 2016’da kurduğu gelişmekte olan piyasalar endeksinde yer almayı başaran bir şirket olduğu, Türkiye’nin önde gelen bankalarından bir olarak 04.12.2012 tarihi itibariyle müşterilerine sunduğu “…” kredi kartı ile “… Bu …’ta” sloganıyla tüm mevcut ve potansiyel kredi kartı kullanıcılarına ayrıcalıklarla tanıştırdığı, … markasının reklamları ile 1 Kasım-31 Aralık tarihleri arasında en çok haber olan 5. Marka olduğu, Visa Europe Türkiye Konferansı Vizyonist 15 2014 başarı ödüllerinde “Visa Kredi Kartı Alışveriş Hacminde En Çok Büyüyen Marka olarak seçildiği, pek çok sayıda reklam kampanyası yürütüldüğü, davalı markasının “…” markaları ile birebir aynı olduğu, sonuna konulan “LA” ibaresi ile … ibaresini vurgular nitelikte asli unsur olduğunu, … ibaresinin bankacılık sektöründe herkes tarafından kullanılan bir ibare olmadığını, müvekkili banka tarafından ilk defa ortaya çıkarıldığını, yoğun kullanımıyla yüksek bilinirliğe ulaştığını, markaların seri marka izlenimi yarattığını, karıştırılma ihtimalinin bulunduğunu, tanınmış bir markanın tescili için başvurulmasının kötüniyetin açık bir göstergesi olduğunu, TTK’nun haksız rekabete ilişkin hükümlerinin arandığı şartlarda dava konusu marka başvurusu bakımından gerçekleştiğini, 13 Haziran 2018 tarihinde … tanınmış marka başvurusunun yapıldığını ve işlemlerinin halen devam ettiğini, şeklinde ifade ederek, 03.09.2018 Tarih ve … Sayılı YİDK Kararının İptali ve … sayılı “…” marka tescil başvurusunun tüm sınıflardan hükümsüzlüğü ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, itiraz gerekçesi “…” ibareli markaların tescil kapsamındaki hizmetlerin başvuru kapsamında bulunmadığını, davalı başvurusuna konu markanın davacı markası ile ortak/ilintili bir mal/hizmet sınıfı içermediğini, markaların kapsadığı farklı emtia ve hizmetler göz önüne alındığında “…” ibareli marka davacıya ait “…” ibareli markaları akla getirmemekte onun itibarından haksız yere faydalanması veya ayırt edicilik karakterini zedelemesinin mümkün olmadığını, YİDK tarafından alınan kararın yerinde usule ve hukuka uygun olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … davaya cevap vermemiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının 6769 sayılı SMK 6/1, 3, 5, 9 md kapsamında yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; dava konusu şekil+… ibareli marka tescil başvurusunun … vekili tarafından 42. sınıfta yer alan bir kısım hizmetlerde kullanılmak üzere 07/04/2017 tarihinde başvuru yapıldığı, başvurunun ilanına T. … Bankası A.Ş Genel Müdürlüğü vekili tarafından 07/04/2017 tarihinde itiraz edildiği, itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından incelendiği ve reddine karar verildiği, red kararına karşı itiraz sahibi tarafından yeniden itiraz edildiği ve YİDK’nın … sayılı kararıyla; … başvuru numaralı ”…” ibareli başvurunun ilanına yapılmış olan itirazın reddi yönündeki Markalar Dairesi Başkanlığı kararına karşı, başvurunun … sayılı … …, …, …, … debit, … …. ibareli markalar ile karıştırılma, ilişkilendirilme olasılığı, tanınmışlık, kölü niyet gerekçeleriyle 6769 s. SMK’nın 6 ncı maddesi uyarınca reddedilmesi talebiyle yapılan itiraz incelenmiştir. İtiraz ekinde boşvurunun kötü niyetle yapıldığını gösteren kanıtlar sunulmadığından ve Kurul’da başvurunun kötü niyetle yapıldığı yönünde kanaat oluşmadığından, kötü niyet gerekçeli itiraz kabul edilmemiştir. Avrupa Birliği Adalet Divanı Genel Mahkemesi’nin 0l/02/2012 ıarihti T-29l/09 sayılı kararının 90. paragrafında, inceleme konusu işaretlerin aynı olması, kötü niyete ilişkin diğer faktörlerin hiçbirisi mevcut değilken, tek başına kötü niyetin varlığını ortaya çıkarmaz tespiti yapılmıştır. Bir diğer deyişle, kötü niyetle başvurusunun yapıldığı iddia edilen işaretle buna karşı öne sürülen itiraz gerekçesi markaların aynı (veya benzer) olması veya markaların benzer olduğu yönündeki iddia, tek başına başvurunun kötü niyetle yapıldığını ispatlamayacaktır. Kurul belirtilen tespiti paylaşmaktadır ve incelenen başvuruyu oluşturan işaretle itiraz gerekçesi markaların benzer olduğu iddiasını, tek başına, başvurunun kötü niyetle yapıldığı ispatlayan bir husus olarak kabul etmemektedir. İtiraz sahibinin, markaların benzer olduğu iddiasının ötesinde, kötü niyet hususunu ispatlar nitelikte herhangi bir kanıt sunmaması dikkate alındığında, kötü niyet gerekçeli itiraz haklı bulunmamıştır. Takiben karıştırılma, ilişkilendirilme olasılığı, tanınmışlık gerekçeli itiraz değerlendirilmiştir. 6769 s, Kanun’un 6 (1) fıkrası ”Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile … tarafınılan ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üıerine başvuru reddedilir.” hükmünü içermektedir. Yerleşik içtihada göre, halkın malların veya hizmetlerin aynı işletmeden veya ticari olarak bağlantılı bir işIetmeden geldiğine inanması riski karıştırılma olasılığını ortaya çıkartır. Karıştırılma olasılığı, kamunun ilgili kesiminin ihtilafa konu markalar ve malların veya hizmetler hakkındaki algısı, markaların ve malların veya hizmetlerin benzerliğinin karşılıklı bağımlılığı dahil olmak üzere inceleme konusu ihlilafa ilişkin tüm faktörler dikkate alınarak, bütüncül olarak değerlendirilmelidir. Karıştırılma olasılığına ilişkın bütüncül değerlendirme yapılırken, ihtilafın konusu markaların görsel, işitsel veya kavramsal benzerliği, işaretlerin bülün olarak oluşturdukları izlenim esasında incelenmelidir, ancak bu yapılırken işaretlerin ayırt edici ve baskın unsurları özellikle dikkate alınmalıdır. Karıştırılma olasılığına ilişkin genel değerlendirmede, malların veya hiznıetlerin ortalama tiiketicisinin markalara ilişkin algısı belirleyici etkiye sahiptir. Bu bağlamda, ortalama tüketiciler markayı genellikle bütün olarak algılar ve markanın çeşitli detaylarına ilişkin kapsamlı bir analize girişmez. Karıştırılma olasılığına ilişkin büıüncül değerlendirmede, ilgili malların veya hizmetlerin ortalama tüketicisinin makul derecede bilgili, gözlemci ve ihtiyatlı varsayılır. Bununla birlikte, orlalama tüketicilerin farklı markalar arasında doğrudan bir karşılaştırma yapma şansına nadiren sahip olduğu, bunun yerine markaların zihninde kalan tam olmayan imajını (hatırasını) esas aldığı faktörü dikkate alınmalıdır. Buna ilaveten, ortalama tüketicilerin dikkat seviyesinin, ihlilafa konu malların veya hizmetlerin niteliğine göre değiştiği de göz önünde bulundurulmalıdır. Önceki tarihli markanın ayırt edici gücü arttıkça, karıştırılmanın ortaya çıkması olasılığı da artar. Bu nedenle, ayırt edici gücü, tabiatı gereği veya piyasada sahip olduğu bilinirlik (ün) nedeniyle, daha yüksek olan markalar, ayırt edici gücü düşük olan markalara kıyasla daha geniş korumadan yararlanırlor. Bu nedenle, karıştırılmo olasılığının varlığı araştırılırken önceki markanın ayırı edici gücü ve özellikle sahip olduğu bilinirlik (ün) dikkate alınmalıdır. Birden fazla unsurdan oluşan bileşke markalar söz konusu olduğunda, iki marka arasındaki benzerliğin tespiti, bileşke bir markayı oluşturan öğelerden sadece birisini alarak, o öğeyi başka bir markayla karşılaştırmanın ölesinde bir incelemeyi gerektirir. Karşılaştırma, ihtilaf konusu markaların her birini bütün olarak inceleyerek yapılmalıdır, ancak bazı durumlarda, bileşke markayı oluşturan öğelerden biri, bileşke markanın kamunun ilgili kesiminde yarattığı bütüncül algıda baskın konumda bulunabilir. Karıştırılma, ilişkilendirilme olasılığı, tanınmışlık gerekçeli itiraz belirlilen genel ilkeler esas alınarak incelenmiştir. Kurul, ”…” ibareli başvuru ile …. sayılı … ibareli itiraz gerekçesi markaların benzer markalar olmadığı görüşündedir. Dolayısıyla itiraz, …. sayılı itiraz gerekçesi markalar bakımından kabul edilmemiştir. Kurul; ”…” ibareli başvuru ile ….sayılı halkbankparaf, …, …, parafdebit, … emekli, parafpara ibareli itiraz gerekçesi markalar arasında belli bir düzeyde benzerlik olduğu kanaatine varmasına rağmen; muteriz markalarının, başvuruyla aynı/aynı tür veya benzer nilelikte malları veya hizmetleri kapsamadıklarını tespit etmiştir. Bu husus, markalar arasındaki farkhlıklarla birlikle dikkate alındığında, karıştırıIma, ilişkilendirilme olasılığı gerekçeli itiraz …. sayılı itiraz gerekçeleri bakımından da haklı görülmemiştir. Başvuru kapsamındaki hizmetlerin itiraz gerekçesi markaların tanınmış olduğu sektörle yakın bağlantısının bulunmaması hususu, başvuru ile itiraz gerekçesi markalar arasındaki farklılıklarla birlikte değerlendirildiğinde, markalar arasında tanınmışlık nedeniyle ilişkilendirilme ihtimalinin de orlaya çıkmayacağı sonucuna varılmıştır.,.” şeklinde karar verildiği, dava konusu YİDK kararının davacı şirkete 05/09/2018 tarihinde tebliğ edildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 31/10/2018 tarihinde açıldığı anlaşılmış, davacı vekilinin eldeki davayı ikame ettiği tetkik edilmiş, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda ve ek raporda özetle: davacının 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi uyarınca markaların benzer olmadığı, kapsadığı mal ve hizmetlerin tamamında aynı/aynıtür olmadığı, ilişkili olmadığı ve marka ile … tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunmadığı, 6/5 maddesi yönünden davacının markalarının davalı markasındaki emtialara sirayet etmediği, 6/9 maddesi yönünden kötü niyet iddiasında bulunan davacının iş bu iddiayı ispatlayamadığı, YİDK’nın 03.09.2018 Tarih ve … Sayılı kararının iptali ve hükümsüzlük koşullarının oluşmadığı, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun ve ek raporun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun ve ek raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirmenin nihai olarak mahkememizce yapılacağı anlaşılmakla yeni heyetten rapor alınması veya mevcut bilirkişi heyetinden yeniden ek rapor alınması yoluna gidilmemiştir.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile … tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “… tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan … olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Taraf markaları incelendiğinde, davalının dava konusu marka başvurusunun ilişkin olduğu hizmetlerin tamamı ile davacı markası arasında mal/hizmet ayniyetinin/benzerliğinin gerçekleşmediği kanaatine varılmıştır.
Davalının markasının incelenmesinde; davaya konu olan “…” ibaresinin düz yazı ile kullanıldığı, davalı markasında asli unsurun “…+la” ibaresinde “…” olduğu ancak, tek bir hece ile ifade edilen kelimenin birbirinden ayrılamayacağı ve birlikte telafuz edildiği anlaşılmaktadır.
Davacının markalarının incelenmesinde; davacı tarafa ait itiraza mesnet olarak gösterilen “…, …” ibareli tescilli markalarının hepsinde … ibaresinin yer aldığı anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede; davacının benzerliğini iddia ettiği markaları ile davalının adına kayıtlı marka başvurusu karşılaştırıldığında, davaya konu olan ortak “…” ibaresinin düz yazı ile kullanıldığı ve davacı tarafın bu ibareyi tüm markalarında hem tek başına hem de alternatif eklemelerle tamamlayıp yer verdiği ve tescil ettirdiği, davacı tarafa ait itiraza mesnet olarak gösterilen “…, …” ibareli tescilli markaları incelediğimizde, … ibaresinin hepsinde yer aldığı, buna göre, davalı markasında asli unsurun “…+la” ibaresinde “…” olduğu ancak, tek bir hece ile ifade edilen kelimenin birbirinden ayrılamayacağı ve birlikte telafuz edildiği, … marka ibareleri ile görsel açıdan bir benzerlikten bahsedilemeyeceği gibi, fonetik açıdan da birebir benzerliğin olmadığı, …, …, … debit, … emekli, parafpara marka ibareleri ile görsel açıdan bir benzerlikten bahsedileceği, fonetik açıdan da benzerliğin olduğu, davacı tarafın sektöründe tanınmış bir kuruluş olduğu ve “…” markasının da bilinirliğinin yüksek olduğu, dosya kapsamında davacı tarafın sunulan bilgilerinde “…” markası için Türk Patent ve Marka Kurumu’na tanınmış marka başvurusunun yapıldığı ve işlemlerinin devam ettiği, ancak davalı tarafa ait markanın temsil ettiği alanın içerdiği sınıf açısından bakıldığında hizmet sektöründe yer aldığı ve davacı tarafın markalarıyla aynı sektörde bulunmadığı, buna göre, markanın hitap ettiği ortalama bir tüketicinin de bu markaların ilişkili markalar olduğunu sanması ve bu aynı kişiye ait seri markalar olduğunu düşünme ihtimalinin bulunamayacağı; davalı markası ile karşılaşan bir tüketicinin, davacı markalarına ilişkin seri marka kanaatini davalı markasına aktaramayacağı; davalı markasını gören bir tüketicinin bu markanın, davacı markasının bir türevi yahut alt/yan markaları olduğunu düşünmesinin ve bağlantı kurma ihtimalinin olmadığı, davalının dava konusu marka başvurusunun ilişkin olduğu hizmetlerin tamamı ile davacı markası arasında mal/hizmet ayniyetinin/benzerliğinin gerçekleşmediği, kötü niyet iddiasının ispat edilemediği anlaşılmakla neticeten, dava konusu Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 03.09.2018 Tarih ve … Sayılı kararının iptali koşullarının oluşmadığı anlaşılmış davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 35,90-TL’nin mahsubu ile bakiye 23,40-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalı TÜRKPATENT’e verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair verilen karar, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup, usulen anlatıldı. 13/04/2021

Katip … Hakim …
¸ ¸