Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/374 E. 2021/9 K. 12.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Karar
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2018/374
KARAR NO : 2021/9
DAVA : Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 30/10/2018
KARAR TARİHİ : 12/01/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılamasının sonunda:
DAVA:
Davacı vekil dava dilekçesiyle; müvekkilinin Türkiye’nin ilk spor kulübü olduğunu ve günümüze kadar geçen sürede birçok spor branşından faaliyet göstererek sayısız başarılan elde ettiğini, TÜRKPATENT nezdinde ve WIPO nezdinde tescili markalarının bulunduğunu, davalının … sayılı “… …” ve … sayılı “… …” markalarını müvekkilinin tescilli markaları ile ayırt edilemeyecek kadar benzer olduklarını, 1903 tarihinin müvekkilinin kuruluş tarihi olduğunu ayrıca anılan ibaresi içerir şekilde özel/… sayılı markalarının bulunduğunu, dava konusu markanın müvekkilinin markalarıyla ve özellikle de … sayılı markası ile ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, dava konusu markanın müvekkilinin seri markalarının yeni bir versiyonu olarak algılanacağını, ayrıca müvekkilinin hizmet verdiği restoran, kafe, açık – kapalı etkinlik alanları, toplantı salonları gibi yerlerde “…” isimli bir sosyal buluşma mekânının dahi bulunduğunu, yine müvekkilinin www…com isimli web sayfasının bulunduğunu, davalının 32. ve 33. Sınıf emtialar tescil ettirmeye çalıştığı işaretin de müvekkilinin bu markalarının bir ürünü olarak taraftarlar tarafından algılanması ve iltibas ihtimalinin çok olası olduğunu, bu başvurunun aynı zamanda kötü niyetli bir başvuru olduğunu, ayrıca müvekkilinin “…” şeklinde tescilli markaları ile de davalının bir diğer markası olan … sayılı markasının ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, davalının açıkça müvekkilinin markalarından ticari kâr elde etmek, müvekkilinin sahip olduğu geniş taraftar kitlesinden yararlanmak amacıyla yanlış algılar oluşturacak şekilde marka başvuruları yaptığını, müvekkilinin … sayılı markaların sahibi olduğunu, bu markaların ilgili başvuru ile ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, “…” ibaresinin “…” anlamına geldiğini, bu ibarenin toplumun büyük bir kesimi tarafından bilinen bir kavram olduğunu, davalının sadece müvekkili markaları ile değil … ve … gibi diğer spor kulüplerinin de kuruluş tarihlerini esas alarak markalar tescil ettirmeye çalıştığını, ülkemizde 1905 denildiğinde …, 1907 denildiğinde … spor kulüplerinin akla geldiğini, davalının bu ibareleri tescil ettirerek büyük kulüplerinin tanınmışlığından yararlanmayı hedeflediğini belirterek, … ve … sayılı markaların hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı şirket vekili cevap dilekçesiyle; müvekkilinin Türkiye’nin önde gelen sanayi ve ticaret gruplarından biri olarak şarap, üzüm suyu ve benzeri ürünlerin üretim, satış ve ihracat faaliyetleri ile iştigal eden en büyük ve köklü kuruluş konumunda olduğunu, “…” markasının tanınmış bir marka olduğunu ve ülkemizin en tanınan ve en eski on markasından biri olduğunu, müvekkilinin bu tanınmışlığının Kurum nezdinde de tescillenmiş olduğunu, davacının tanınmışlığının müvekkilinin tanınmışlığından farklı olduğunu, bu nedenle “… …” ve “… …” şeklindeki marka başvurularının gerek tescili yapılan sınıflar gerekse de tanınmışlığın farklı sınıflarda olması nedeniyle iltibas yaratmasının mümkün olmadığını, müvekkilinin “…” markasının çok tanınmış bir marka olduğunu, müvekkili markalarında herhangi bir ibarenin ön plana çıkarılmadığını, tüketiciler nezdinde müvekkili markalarının iltibas oluşturma ihtimali bulunmadığını, Kurum nezdinde içinde 1903 ibaresi geçen çeşitli markaların olduğunu, davacının 32 ve 33. Sınıf emtialarda tescilinin bulunmadığını, kaldı ki müvekkilinin “… …” markasının, davacının “…” markalarından daha önce Kurum nezdinde tescil edildiğini, davacının herhangi bir şekilde “…” markasının mevcut olmadığını, dolayısıyla müvekkilinin markasının tanınmışlığı da gözetildiğinde bir karıştırılma ihtimalinden bahsedilemeyeceğini, markaların bütün olarak değerlendirilmeleri gerektiğini, markaların hitap ettikleri tüketici kitlelerinin farklı olduğunu, müvekkilinin hitap ettiği tüketici kitlesinin alelade tüketiciler olmadığını, müvekkili şirket markasının ciddi ve yoğun kullanım ile sektörün en bilinen markası olduğunu, müvekkilinin kötü niyetli olmadığını, gerçekleştirdiği marka başvurularının kolaylıkla davacıya ait markalardan ayırt edilebilir olduğunu, belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı adına tescilli … ve … sayılı markaların 6769 sayılı SMK 6/1 5, 9 ve 5/1-ç md kapsamında hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen rapor ve ekraporda özetle: dava konusu hükümsüzlüğü talep olunan … sayılı Kavalıdere … ve … sayılı … … markaları kapsamında yer alan emtialar ile davacı yanın önceki tarihli markaları kapsamında yer alan emtialar arasında aynı, aynı tür ya da benzerlik seviyesinde kalan bir ilişki bulunduğu, bununla birlikte her iki markanın da davacı yanın 1903+şekil, No-1903, … markaları ile tüketici nezdinde bir ilişki kurduracak, çağrışım yaratacak nitelikte benzer olduğu, dolayısıyla taraf markaları arasında rapor kapsamında açıklanan nedenlerle iltibas ihtimalinin bulunduğu, davacı yanın tanınmışlık kapsamındaki iddiaları ile ilgili olarak dosyaya herhangi bir delil sunmadığı, bu nedenle tanınmışlık koşullarının oluştuğu kanaatine varılamayacağı, davalı yanca gerçekleştirilen başvurularda davacı kulübün kuruluş yılı ve kendisi ile özdeşleşmiş unvanının kullanımının kötü niyetli tescil olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği hususunda takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun ve ek raporunun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun ve ek raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirmenin nihai olarak mahkememizce yapılacağı anlaşılmakla yeni heyetten rapor alınması veya mevcut bilirkişi heyetinden ek rapor alınması yoluna gidilmemiştir.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
6769 sayılı SMK’nın 5/1-ç bendi “Aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetlerle ilgili olarak tescil edilmiş ya da daha önceki tarihte tescil başvurusu yapılmış marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer işaretler.” tescil edilemeyeceği hükmünü amirdir. Bu düzenleme marka hukukuna hakim olan öncelik ve bir markanın tek bir sahibi olması ilkelerini ifade eder. Böylece daha önce tescil edilmiş veya başvurusu yapılmış bir markanın aynı veya ayırt edilmeyecek kadar benzerinin, aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetler için bir başkası adına mükerrer tesciline engel olunması amaçlanmıştır. Aksi halin bir markanın birden fazla kişi tarafından kullanılmasına ve halkın yanıltılmasına neden olacağı kabul edilmiştir. Bu hususu TürkPatent tescil sürecinde, kendiliğinden dikkate almakla yükümlüdür.
Başvuruya konu markanın (işaretin) daha önce tescil edilmiş (veya başvurusu yapılmış) marka ile aynı olması, karşılaştırılan markaların (işaretlerin) özdeş, farksız, tıpa tıp taklit, aynen veya bire bir kopya olmalarını ifade eder. Aralarında küçük de olsa farlılık bulunan markalar ise aynı sayılamazlar. Ancak markaların farklı büyüklükte olması veya sözcük markalarının yazı karakterinin (el yazısı, büyük-küçük harf) veya yazı tipinin (Times New Roman, Arial, Comic Sans MS gibi) farklılaştırılması aynı olma durumunu etkilemez.
Ayırt edilemeyecek kadar benzerlik ise, karşılaştırılan markalar aynı olmamakla birlikte, orta düzeydeki alıcıda bıraktığı genel izlenimlerinin hemen hemen aynı olmasıdır. Bir başka deyişle, markalar arasındaki farklılık o kadar önemsizdir ki, müşteri kitlesi nezdinde markalar yazılış, okunuş, görsel veya işitsel olarak aynı imiş gibi algılanırlar.
Ancak 6769 sayılı SMK’nın 5/1-ç maddesindeki tescil engelinin varlığı için sadece başvuru ile önceki markaların aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olması yeterli değildir. Aynı zamanda başvuru ve önceki markanın kapsadığı mal ve hizmetlerin de aynı yada aynı tür olması zorunludur. Bu iki koşulun birlikte gerçekleşmesi durumunda yasa koyucu halkın bu iki markayı karıştırma ihtimalinin bulunduğunu kabul etmiştir. Bu nedenle, TürkPatent ayrıca karıştırma ihtimalinin var olup olmadığı üzerinde durmaksızın başvuruyu ret edecektir. Başvuru ve redde mesnet markanın kapsamındaki mal veya hizmetlerin bire bir örtüşmesi bir diğer söyleyişle özdeş olması halinde ayniyet mevcuttur. Aynı tür kavramı ise, kural olarak aynı sınıfın aynı alt gurubu içinde bulunmayı ifade eder. Marka Tescil Başvurularına Ait Mal ve Hizmetlerin Sınıflandırmasına İlişkin 2002/3 sayılı Tebliğin 5 ve 7. maddeleri anılan ilkeyi açıkça ifade etmektedir. Bununla birlikte sınıflandırma Nice Anlaşmasının 2. maddesinde vurgulandığı üzere, tescil edilmiş herhangi bir markanın koruma kapsamının belirlenmesi bakımından bağlayıcı değildir.
Ayırt edilemeyecek kadar benzerlikten söz edilebilmesi için başvuru konusu işaret ile redde mesnet markalar arasında ortalama tüketici ve yararlanıcılar nazarıyla bakıldığında hiçbir araştırma ve herhangi bir inceleme yapılmasını gerektirmeyecek derecede açık ve net biçimde iltibasın ortaya çıkmasının kesin olarak öngörülebilir olması gerekir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Dava konusu markalar kapsamında yer alan 32 ve 33. sınıf emtiaların, davacı yanın önceki tarihli bir kısım markalarında da aynı şekilde yer almakta olduğu anlaşılmaktadır. Davacı yanın ayrıca bu emtiaların satışına yönelik bir hizmet sınıfı olan 35. sınıf 05. alt grubunda da 32 ve 33. sınıf emtiaları kapsadığı, uygulamada da kabul edildiği üzere mal üreten işletmenin karineten o malı sattığı kabul edilmekte olduğundan , mal – malın satışına dair hizmet arasında da benzer bir ilişki bulunmaktadır. Keza yine davacı yanın bir kısım tescilli markaları kapsamında 43. sınıfta yer alan ve genel anlamda “yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri.” olarak değerlendirilebilecek hizmetler ile de dava konusu markadaki alkollü – alkolsüz meşrubat ve içecekler arasında da bir bağlantının mevcut olduğu zira günümüzde yiyecek ve içecek hizmeti sunan kafe, restaurant, bar, lokanta gibi faaliyet gösteren işletmelerin, bu mahiyette ilgili ürünlerin de satışını gerçekleştirdiği bilindiğinden yargı kararları da gözetilerek anılan emtialar bazında da bir benzerlik bulunduğu anlaşılmaktadır.
Emtialar arasındaki bu ilişkinin iltibas ihtimali yaratıp yaratmadığı hususunun tespiti, işaretler yönünden bir değerlendirme yapılmaksızın mümkün olmadığından aşağıda markaları oluşturan işaretlerin de ayrıca değerlendirilmesi gerekmektedir.
Somut uyuşmazlıkta taraf markaları kapsamındaki alkolsüz içecekler bakımından ilgili tüketici kitlesinin hemen her kesimden tüketiciler olabileceği, alkollü içecekler bakımından ise kanuni düzenlemeler uyarınca 18 yaşından büyüklerin ancak bu ürünlerin tüketicileri olabilecekleri, bununla birlikte gerek alkollü gerekse de alkolsüz içeceklerin, bu tür ürünleri tüketmeyi tercih eden hemen her kesimden tüketiciye hitap eden, geniş bir piyasa değeri aralığı bulunan ürünler oldukları gözetildiğinde ilgili tüketici kitlesinin ortalama tüketiciler olarak ele alınması gerektiği anlaşılmaktadır.
Benzerlik değerlendirmesine ilişkin bu genel tespitler çerçevesinde yapılması gereken temel değerlendirme, dava konusu marka ile davacı markaları arasında karıştırılmaya yol açabilecek düzeyde bir benzerliğin mevcut olup olmadığı ile ilgili olacaktır. Bunun için markaların görsel, işitsel ve kavramsal açıdan sahip oldukları özellikler itibariyle bütünsel anlamda ortalama tüketicide bıraktığı algının tespit edilmesi gerekmektedir.
Davalının hükümsüzlüğü talep olunan markalarının incelenmesinde; markaların “… …” ve “… …” şeklinde hiçbir figüratif unsur içermeyen kelime ve sayıların bir araya getirilmesi ile oluşturulduğu, her iki markada da ortak olarak yer alan “…” ibaresinin davalının lider/çatı markası ve aynı zamanda ticaret unvanının da kılavuz unsuru olduğu anlaşılmaktadır. Dava konusu markada yer alan sair unsurlar “…” ve “…” ibareleridir. “…” ibaresi numara 1903 anlamına gelirken, “…” ibaresi ise “…” anlamına gelmektedir. Her iki ibarenin de tescile konu emtialar ile herhangi bir ilişkisi bulunmayan, ayırt edici nitelikte ibareler oldukları tereddütsüzdür. Dolayısıyla dava konusu markada “…” çatı unsurunun yanında ayırt edici nitelikteki bu unsurların daha ön planda olacağı, tüketicinin bu ibareleri “…” çatı markası ile birlikte gördüğünde, davalının yeni ürün serisinin adı olarak algılayacağı düşünülmektedir ki davalı adına TÜRKPATENT sicil kayıtlarında tescilli sair markalara bakıldığında da davalının bu şekilde yarattığı çok sayıda markasının bulunduğu anlaşılmaktadır.
Davacı markalarına bakıldığında ise; davacının Türkiye’nin önde gelen spor kulüplerinden biri olduğu ve 1903 ibaresinin de kulübün kuruluş yılı olduğu, … ibaresinin logosu olduğu görülmektedir. Davacının bu ibareleri içerir şekilde çok sayıda marka tescilinin bulunduğu görüldüğü gibi uyuşmazlık konusu emtialarda da “1903” ibaresi, … Kulübünün arması ile birlikte tescilli olmasının yanı sıra davacının doğrudan doğruya “1903” ve “…” şeklinde de tescilinin bulunduğu görülmektedir.
Bu bağlamda taraf markalarında hem tek başına “1903” ibaresi ve “…” ibaresi hemde “…” ibaresi bir bütün olarak ortak unsur şeklinde yer almaktadır.
Spor kulüplerinin ve özellikle ülkemizin en bilinen kulüpleri olan …, … ve … kulüplerinin kuruluş yılları, hemen her kesimden tüketici tarafından bilinen tarihlerdir. Nitekim anılan kulüplerin kuruluş yılları olan (1903, 1905 ve 1907) sayıları ve logoları da bahsi geçen kulüpler tarafından, gerek kulüp markalarında gerekse de fiili anlamda aktif olarak kullanılmaktadır. Hatta öyle ki; çoğu kez bu kulüplerin reklam, tanıtım, sosyal sorumluluk kampanyaları ve benzeri çalışmalarında da bu sayılar, logolar ile yapılan organizasyonlarla özdeşleştirilmektedir.
Bu anlamda somut uyuşmazlıktaki gibi bir marka başvurusunda, tüketicinin, “…” ve “…” markasını gördüğünde, davalı firma ile davacı firma arasında da bir ticari ortaklık/birliktelik kurulduğu yanılgısına düşmesi ve bu başvurunun, davacı tarafça verilen bir izne dayalı olduğu algısını edinmesi mümkündür. Kaldı ki; davacının doğrudan doğruya aynı ibareleri içeren tescilli markasının varlığı göz önüne alındığında, davalı tarafın bu ibareyi bir bütün olarak içerecek şekilde çatı markası ile birlikte tescil başvurusuna konu etmiş olması da yine anılan başvuru ile önceki tarihli davacı markası arasında tüketicinin ilişkilendirme yoluna gitmesi sonucunu doğurabilecektir.
Sonuç olarak davacı yan markaları ile davalı taraf markaları arasında mutlak ret nedenleri çerçevesinde değerlendirilebilecek “Aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetlerle ilgili olarak tescil edilmiş ya da daha önceki tarihte tescil başvurusu yapılmış marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer işaretler.” kapsamında değerlendirilmesi mümkün olan bir ilişki bulunmamakla birlikte, davalının her iki markasının da davacı markaları ile arasında nispi tescil engeli kapsamındaki halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunacak düzeyde benzerlik taşıdığı anlaşılmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, davalı adına tescilli dava konusu hükümsüzlüğü istenen … … ve … … esas ibareli markalar ile davacının tescilli ve …, 1903 vs. markaları arasında biçim, renk, grafik unsurlar, düzenleme ve tertip tarzı olarak görsel, sesçil olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunduğu, işin uzmanı veya dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu ürünler için ayırdığı satın alım ve yararlanım süresi içinde, davalının … … ve … … esas ibareli markalarını gördüğünde bunun davacının tescilli markalarından farklı bir marka olduğunu algılayamayabileceği, tescilli markaların bir uzantısı, yeni bir versiyonu, yeni bir serisi olarak algılanmasının ihtimal dahilinde olduğu, taraf markaları arasında iltibas tehlikesi bulunduğu dikkate alınarak diğer hususlar incelenmeksizin davanın kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın kabulü ile,
Davalı adına tescilli … numaralı … … ibareli marka ile … numaralı … … ibareli markaların hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 35,90-TL’nin mahsubu ile bakiye 23,40-TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL maktu ücreti vekâletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü gösterilen 2.021,00-TL
yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair verilen karar, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup, usulen anlatıldı. 12/01/2021

Katip … Hakim …
¸ ¸

MASRAF DÖKÜMÜ
İLK MASRAF : 77,00-TL
GİDER AVANSI :1.944,00-TL
TOPLAM :2.021,00-TL