Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/344 E. 2021/46 K. 25.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Karar
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2018/344
KARAR NO : 2021/46
DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 05/10/2018
KARAR TARİHİ : 25/02/2021

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekil dava dilekçesiyle; müvekkili şirketin 1979 yılında kurulduğunu ve yalıtım, dolgu, tıkama malzemeleri, lastikten plastikten ve kauçuktan borular, hortumlar pvc gibi ürünlerin üretimini yaptığını, müvekkilinin “…” markalarının maruf ve meşhur hale geldiğini, … sayılı “…” markasının 06,19 ve 40. .sınıflarda, … sayılı “…” markasının 06, 19 ve 40. Sınıflarda, … sayılı “…” markasının 37. Sınıfta, … sayılı “…” markasının 06. Sınıfta, … sayılı “…” markasının 35, 36, 37, 41 ve 43. Sınıf hizmetlerde, “…” markasının … sayısı ile 06. Sınıfta, “…” ibaresinin … numarası ile 06. Sınıfta, “… şekil” ibaresinin … numarası ile 19. Sınıfta ve “… şekil” ibaresinin yine … numarası ile 19. Sınıfta tescilli olduğunu, dava konusu … sayılı “…” ibareli markaya itiraz ettiklerini ancak itirazların kurum tarafından nihai olarak reddedildiğini, anılan markanın müvekkili markaları ile benzer olduğunu, görsel ve fonetik açıdan müvekkili markalarının bir türevi olarak görüleceğini, başvurunun kötü niyetle yapıldığını, müvekkilinin önceye dayalı kullanımdan kaynaklı olarak da üstün hakkı bulunduğunu, müvekkili markalarının tanınmış olduğunu, yurt içinde ve yurt dışında bilindiğini, …” ibaresinin aynı zamanda müvekkilinin ticaret unvanının da kılavuz unsuru olduğunu iddia ederek işbu YİDK karar iptali ve davalı adına başvuru konusu edilen … sayılı markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, dava konusu başvuru ile davacı markalarının farklı mal ve hizmetleri kapsadığını, bu nedenle emtia benzerliği koşulunun gerçekleşmediğini, yine markaların görsel, işitsel ve bıraktıkları toplu intiba bakımından birbirlerinden farklı olduğunu, kavramsal açıdan “…” ibaresinin “sarmak” fiilinden türetilmiş bir kelime olduğunu, “pen” ibaresinin ise “pencere” kelimesinin kısaltması olarak kullanıldığını, davacı yanın “…” markasının ise farklı bir anlama sahip olduğunu, bu anlamda işaretlerin birbirlerinden farklı olduklarını, görsel açıdan yine başvuru konusu markanın “…” şeklinde kırmızı büyük harflerle yazıldığını, davacı yan markasının ise “…” şeklinde olduğunu, davalı başvurusuna konu markanın 8 harf ve 3 heceden oluştuğunu, davacı markalarının ise 5 harf ve 2 heceden oluştuğunu, markaların işitsel olarak benzer olmadıklarını, son kısımlarının tamamen farklı olduğunu, işaretler açısından genel izlenim bakımından bir benzerlik bulunmadığını, karıştırılma ihtimalin mevcut olmadığını,davacının tanınmışlık iddialarının somut deliller ile ortaya konulamadığını, yine kötü niyet iddialarının da deliller ile desteklenmediğini, davalının markayı yedekleme, şantaj yapma veya davacıyı engelleme amaçlarıyla başvuru konusu ettiğinin ispat edilemediğini, belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesiyle; müvekkilinin 2000 yılından beri ticari faaliyetlerini sürdürdüğünü ve kurum nezdinde “…” ibareli çeşitli marka başvurularının mevcut olduğunu, davacının işbu davayı açmada kötü niyetli olduğunu, “…” ibaresini tekeline almaya çalıştığını, davacı yanın “…” ve “…” şeklindeki markalarının 24.03.2016 tarihli olduğunu, … başvuru numaralı “…” markalarının başvuru tarihi daha sonra olsa da henüz tescil edilmemiş … başvuru numaralı “…” markasının aynısını tescil etme Saiklerinin ve ösz konusu markaya ait ilk fikir anlamına gelecek girişimlerinin mevcut olduğunu, davacının “…” markasından önce müvekkilinin “…” başvurusunun yapıldığını, müvekkilinin dava konusu işaret üzerinde üstün hakkının mevcut olduğunu, bu anlamda davacının üstün hak iddialarının yerinde olmadığını, dava konusu marka ile davacı markalarının sınıflarının farklı olduğunu, müvekkilinin her ne kadar 2016/98200 sayılı markasının 07 ve 19. Sınıflarda zaten tescilli olduğunu, davacı yanın “…” markasının 06. Sınıfa ilişkin olduğunu, müvekkili markalarının ise 07 ve 19. Sınıf malları kapsadığını, davacının tanınmışlık iddialarının faaliyet alanına göre mi yoksa isme göre mi ileri sürüldüğünü anlayamadıklarını, faaliyet alanına göre ise müvekkilinin faaliyet alanı ile davacının faaliyet alanının tamamen farklı olduğunu, davacı yanın “…” markasının müvekkilinin markaları ile benzerlik göstermediğini, davacının seri marka yaratma gayesinin 06. Sınıftaki faaliyet alanı ile ilgili değil 17. Ve 19. sınıflardaki emtialarda olduğunu, müvekkilinin kötü niyetli olduğu iddialarının sübjektif olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının 6769 sayılı SMK 6/1, 3, 5, 6, 9 md kapsamında yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden;
Dava konusu … ibaresinin, 17. Sınıf emtialarda tescili amacıyla 19.07.2017 tarihinde gerçekleştirildiği görülen … sayıl başvurunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 27.07.2017 tarih ve 281 sayılı bültende ilan olunduğu, söz konusu ilana karşı davacı yanca ve ayrıca dava dışı “… Giyim Tekstil… A.Ş.” firması taafından itirazda bulunulduğu, davacının itirazlarında …, …, …, …, …, …, …, …, … sayılı markalarına dayandığı, davacı yanın bu itirazlarının Markalar Dairesi Başkanlığı’nın 14.05.2018 tarihli kararı neticesinde reddolunduğu, dava dışı … Giyim firmasının itirazlarının ise kabul edilerek dava konusu başvurunun reddine karar verildiği, davacı yanın söz konusu ret kararına karşı bir kez daha itirazda bulunduğu ve başvurunun tüm emtialar bakımından reddini talep ettiği, davacının itirazlarını inceleyen Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 17.08.2018 tarih ve … sayılı kararıyla “… başvuru numaralı “…” ibareli başvurunun ilanaın yapılmış olan itirazın reddi yönündeki MDB kararına karşı başvurunun, …, …, …, …, …, …, 66949, … ibareli markalar ile karıştırılma ihtimali gerekçesiyle reddi talebiyle yapılan itirazın incelenmesi sonucu başvuru ile itiraz gerekçesi markaların ihtvia ettikleri tüm unsurlarla birlikte yarattıkları bütüncül algı itibariyle iştisel, görsel ve kavramsal olarak benzer omladığı kanaatine ulaşılmış ve işbu itirazın da tüm gerekçeleri bakımından reddi gerekmiştir” şeklindeki gerekçeler ile davacı itirazlarının reddine karar verildiği, aynı zamanda başvuru sahibi davalının da dava dışı 3. Kişi tarafından yapılan itiraz sonucunda markasının reddi kararının kaldırılmasına yönelik itirazlarının da reddine karar verildiği, dava konusu YİDK kararının davacı şirkete 31/08/2018 tarihinde tebliğ edildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 05/10/2018 tarihinde açıldığı anlaşılmış, davacı vekilinin eldeki davayı ikame ettiği tetkik edilmiş, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen rapor ve ek raporda özetle:dava konusu … sayılı marka ile davacı yanın itiraza dayanak yaptığı markalardan yalnızca … sayılı markası arasında görsel, işitsel ve bütüncül anlamda yüksek düzeyli işaretsel bir benzerlik bulunduğu, dolayısıyla dava konusu marka kapsamında benzerliği tespit olunan 17.sınıf: “Kauçuk, gütaperka, lastik, amyant (asbest), mika veya bunlardan mamul toz, levha, çubuk ve folyo halinde yarı mamul sentetik malzemeler. Yalıtım, dolgu ve tıkama malzemeleri: yalıtım amaçlı kullanılan boyalar, yalıtım için kumaşlar, yalıtım amaçlı bantlar, yalıtım için örtüler, derz dolguları, contalar, o-ringler (motor, silindir contaları ve musluklar için contalar hariç). Lastikten, plastikten veya kauçuktan mamul bükülebilir borular, hortumlar (taşıtlar için kullanılanlar dahil), boru kılıf ve rakorları; tekstilden hortumlar, madeni olmayan boru kılıfları ve rakorları, hortum rakorları, taşıtlar için radyatör hortumları (yangın hortumları hariç).” iltibas ihtimalinin mevcut olduğu, başvuruda 17. Sınıfta yer alan “(Taşıtlar için sentetik malzemelerden mamul profil çıtalar (dekorasyon amaçlı)” emtialar açısından ise bir benzerliğin bulunmadığı, dava konusu markanın iş rapor tarihi itibariyle tescil edilmemiş olduğu, dolayısıyla davacının, işlem dosyasına sunmadığı delillerin şu aşamada dikkate alınamayacağı, işlem dosyasında yer alan delillerin ise davacı yanın kullanıma bağlı gerçek hak sahipliği, ticaret unvanına dayalı üstün hak sahipliği ve tanınmışlığa ilişkin iddialarını somut olarak destekler nitelikte olmadığı, başvurunun kötü niyetli bir başvuru olarak değerlendirilmesini gerektirir somut veya şüphe uyandırır delillerin dosyaya sunulmadığı, bu husustaki iddiaların nihai takdirinin sayın mahkemeye ait olduğu bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirmenin nihai olarak mahkememizce yapılacağı anlaşılmakla yeni heyetten rapor alınması veya mevcut bilirkişi heyetinden ek rapor alınması yoluna gidilmemiştir.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Davalı Markası Davacı Markaları
… …+şekil (17. sınıf) …+şekil


…+şekil

…+şekil
(06, 19, 35, 36, 37, 40, 41, 43. sınıf)

Tarafların emtia gruplarına bakıldığında, başvuru konusu marka kapsamında yer alan 17. sınıf emtialar, davacı yanın önceki tarihli markaları kapsamında yer almamaktadır. dava konusu marka kapsamında yer alan, 17. sınıftaki emtiaların genel anlamda inşaat malzemeleri ve özellikle plastik, sentetik, lastik gibi çeşitli malzemelerden yapılma yalıtım, dolgu, tıkama ve ara bağlantı(hortum, rakor vs) parçalarına ilişkin olduğu, dolayısıyla 19. Sınıfta yer alan diğer inşaat malzemeleri ile bu emtiaların birbirleri ile benzer mahiyette, birbirlerini tamamlayıcı, benzer ihtiyaçlara yönelik, benzer alıcı kitlelerine hitap eden emtialar olduğu değerlendirilmektedir. Nitekim Yargıtay 11. HD’nin 2015/14421 E. , 2017/2252 K. Sayılı kararında da 17.sınıftaki bu emtiaların “inşaat yapı malzemeleri” olarak değerlendirilmesi gerektiği kabul edilmiştir.
Hal böyleyken davacının markalarında bulunan 06 ve 19. sınıf mal ve hizmetleri ile davalının emtia listesinde bulunan 17. Sınıf: “Kauçuk, gütaperka, lastik, amyant (asbest), mika veya bunlardan mamul toz, levha, çubuk ve folyo halinde yarı mamul sentetik malzemeler. Yalıtım, dolgu ve tıkama malzemeleri: yalıtım amaçlı kullanılan boyalar, yalıtım için kumaşlar, yalıtım amaçlı bantlar, yalıtım için örtüler, derz dolguları, contalar, o-ringler (motor, silindir contaları ve musluklar için contalar hariç). Lastikten, plastikten veya kauçuktan mamul bükülebilir borular, hortumlar (taşıtlar için kullanılanlar dahil), boru kılıf ve rakorları; tekstilden hortumlar, madeni olmayan boru kılıfları ve rakorları, hortum rakorları, taşıtlar için radyatör hortumları (yangın hortumları hariç).” mal ve hizmet sınıflarının birbirleri ile benzer mahiyette, birbirlerini tamamlayan, birbirleri yerine ikame edilmesi mümkün olan, benzer dağıtım kanalları aracılığı ile tüketiciye ulaştırılan, benzer ihtiyaçları gideren nitelikte ürünler oldukları görülmüştür. Kalan mal ve hizmet sınıfları bakımından benzerlik tespit edilmemiştir.
Davalının markasının incelenmesinde; dava konusu markanın … ibareli olduğu, kırmızı renkli harflerle oluşturulduğu, markayı oluşturan bütünün “…” ve “pen” ibarelerinin bir araya getirilmesi ile oluşturulduğu, “…” ibaresinin “sarmak” fiilinden türetilmiş bir kelime olduğu, “pen” ibaresinin yapı-inşaat sektöründe yaygın kullanımı bulunan bir ek olduğu ve benzer şekilde oluşturulmuş çok sayıda markaya tüketicinin aşina olduğu anlaşılmıştır. Ancak bu durum işaretin sonuna eklenen “-pen” ibaresinin markanın bütününde algılanmayacağı veya işitsel olarak telaffuz edilmeyeceği gibi bir sonuç doğurmayacak olup dava konusu markanın tüketicide bir bütün olarak “…” şeklinde algılanacağı anlaşılmaktadır.
Davacının markalarının incelenmesinde; … sayılı …, … sayılı … ve … sayılı …+şekil şeklinde olduğu, söz konusu markalar dışında kalan davacı markalarının başka bir esas unsur taşıdığı ve kapsamlı bir değerlendirme yapılmasına gerek duyulmaksızın tüketicide bırakacakları bütüncül algılarının farklı olduğu, davacının tek başına “…+şekil” ibaresine haiz markasının “…” kelimesi ve “s” harfinden oluşan bir logo taşımakta olduğu, kavramsal olarak “…” kelimesinin tüketici nezdinde derhal bilinen ve somut bir algıya sahip olması ve bu minvalde dava konusu markadan farklılaşması nedeniyle, işaretlerin görsel, işitsel ve kavramsal olarak birbirinden ilk bakışta farklılaştıkları ve aralarında karıştırılma ihtimaline neden olacak bir benzerlik bulunmadığı, keza yine davacının “…” şeklindeki markasının da “…” ibaresinin sonuna “yapıştırıcı, bağlayıcı” anlamları taşıyan “bond” ibaresinin eklenmesi ile oluşturulduğu ve bu markanın da bir bütün olarak “…” şeklinde algılandığı, dolayısıyla bütünsel bakış açısıyla bu markanın da dava konusu markadan uzaklaşmış ve yeni bir marka olarak derhal fark edilmesinin muhtemel olduğu, ancak davacının … sayılı … markası bakımından bir değerlendirme yapıldığında, bu markanın da aynen dava konusu markada olduğu gibi sekiz harf ve “…” şeklinde telaffuz edilecek şekildeki üç heceden oluştuğu, taraf markaları arasında görsel ve işitsel olarak oluşan tek farkın markaların beşinci sıradaki harflerinde olan (Y-R) farklılık olduğu, her ne kadar markaların başlangıç seslerinde yer alan “…” ve “…” ibareleri kavramsal olarak birbirinden farklı iseler de iki işaret arasında bütünsel anlamda birbiri ile güçlü bir yakınlaşmanın bulunduğu, bu markanın emtia listesi ile davalı markasının emtia listesi arasında yukarıda açıklanan mal benzerliğinin oluştuğu anlaşılmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, davalı adına tescilli “…” esas ibareli markalar ile davacının “…” ibareli markası arasında biçim, renk, grafik unsurlar, düzenleme ve tertip tarzı olarak sesçil olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunduğu, işin uzmanı veya dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu ürünler için ayırdığı satın alım ve yararlanım süresi içinde, davalının “…” markasını gördüğünde bunun davacının mesnet markalarından farklı bir marka olduğunu algılayamayabileceği, tescilli markaların bir uzantısı, yeni bir versiyonu, yeni bir serisi olarak algılanmasının yukarıda gösterilen benzer/ilişkili/aynı mal ve hizmetler yönünden ihtimal dahilinde olduğu, taraf markaları arasında iltibas tehlikesi bulunduğu anlaşılmıştır.
Davacı yanın işlem dosyasına önceye dayalı hak sahipliği iddialarına ilişkin hiçbir delil sunmadığı, her ne kadar dava dosyası ekinde bir klasör ek delil sunmuş ve markasının kullanımını gösterir delillere yer verilmiş ise de başvurunun rapor tarihi itibariyle tescilli olmaması nedeniyle hükümsüzlük talebi açısından bir değerlendirme yapılmasının mevsimsiz olacağı anlaşılmıştır. Davacının ticaret unvanına dayalı üstün hak sahipliği iddiasının, ticaret unvanı kılavuz unsurunun “…” kelimesinden oluşması ve tek başına “…” kelimesinin dava konusu marka ile benzerlik teşkil etmediği anlaşıldığından yerinde görülmemiştir. Öte yandan davacı yan işlem dosyasına markalarına ilişkin yeterli delil sunmamış olması nedeniyle, davacının “…” markalarının tanınmış olup olmadığına işlem dosyasındaki mevcut deliller ışığında kanaat getirilememiştir. Dosya içeriğinde davalının marka tescilinin kötüniyetli yaptığına dair delil bulunmadığı görülmektedir. Açıklanan nedenlerle davanın sadece benzer mal ve hizmet sınıfları yönünden kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın kısmen kabul kısmen reddi ile;
TPE YİDK’nın … sayılı kararının 17. Sınıfta yer alan “kauçuk, gütaperka, lastik, amyant (asbest), mika veya bunlardan mamul toz, levha, çubuk ve folyo halinde yarım mamul sentetik malzemeler. Yalıtım, dolgu ve tıkama malzemeleri; yalıtım amaçlı kullanılan boyalar, yalıtım için kumaşlar, yalıtım amaçlı bantlar, yalıtım için örtüler, derz dolguları, contalar, o-ringler (motor, silindir contaları ve musluklar için contalar hariç). Lastikten, plastikten veya kauçuktan mamul bükülebilir borular, hortumlar (taşıtlar için kullanılanlar dahil), boru kılıf ve rakorları; tekstilden hortumlar, madeni olmayan boru kılıfları ve rakorları, hortum rakorları, taşıtlar için radyatör hortumları (yangın hortumları hariç) mal ve hizmet sınıfları yönünden iptaline,
YİDK iptaline yönelik fazlaya dair talebin reddine ,
Hükümsüzlük talebinin kısmen kabul kısmen reddi ile, davalı adına tescilli … sayılı “…” ibareli markanın tescilli olduğu, 17. Sınıfta yer alan “kauçuk, gütaperka, lastik, amyant (asbest), mika veya bunlardan mamul toz, levha, çubuk ve folyo halinde yarım mamul sentetik malzemeler. Yalıtım, dolgu ve tıkama malzemeleri; yalıtım amaçlı kullanılan boyalar, yalıtım için kumaşlar, yalıtım amaçlı bantlar, yalıtım için örtüler, derz dolguları, contalar, o-ringler (motor, silindir contaları ve musluklar için contalar hariç). Lastikten, plastikten veya kauçuktan mamul bükülebilir borular, hortumlar (taşıtlar için kullanılanlar dahil), boru kılıf ve rakorları; tekstilden hortumlar, madeni olmayan boru kılıfları ve rakorları, hortum rakorları, taşıtlar için radyatör hortumları (yangın hortumları hariç) mal ve hizmet sınıfları yönünden hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,
Hükümsüzlüğe ilişkin fazlaya dair talebin reddine,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 35,90-TL’nin mahsubu ile bakiye 23,40-TL’nin davalılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL maktu ücreti vekâletin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
4-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Davacının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü gösterilen 2.177,00-TL
yargılama giderinin takdiren 1.500,00 TL’sinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair verilen karar, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup, usulen anlatıldı. 25/02/2021

Katip … Hakim …
¸ ¸

MASRAF DÖKÜMÜ
İLK MASRAF : 77,00-TL
GİDER AVANSI :2.100,00-TL
TOPLAM :2.177,00-TL