Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/298 E. 2021/38 K. 23.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Karar
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2018/298
KARAR NO : 2021/38
DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 16/08/2018
KARAR TARİHİ : 23/02/2021

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekil dava dilekçesiyle; firmalarının arabuluculuk alanında faaliyet gösteren, Konya’da belirli bir ticari itibar kazanmış bir işletme olduğunu, kurucuları uzun yıllardır hukuk sektöründe faaliyet gösteren şirketlerinin … sayı ile Konya Arabuluculuk ibareli markayı tescil ettirmek için başvuruda bulunduğunu, Kurum tarafından başvurunun reddedildiğini, başvurunun taklit olmayan şirketlerinin kontrolünde oluşturulan bir marka olduğunu, şirketlerinin firma unvanı olarak Konya Ticaret Sicil Müdürlüğü’nden Konya Arabuluculuk A.Ş. unvanının tescillendiğini, marka başvurusunun bir bütün olarak değerlendirilmesi gereken yazılı ve görsel unsuru ön planda olan bir marka olduğunu, tüketici nezdinde bıraktığı görsel zenginliği açısından bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini, Konya ilinin adını içeren birçok sınıfta farklı ibarelerle tescilli markaların bulunduğunu ve bu tescilli markaların Konya ibaresinin yanına getirilen tanımlayıcı unsurlarla birlikte markalaştığını, benzer bir durum için verilmiş Yüksek Mahkeme kararı olduğunu ve bu karara uygun olarak tescil edilen birçok markanın bulunduğunu, şirketlerine ait marka başvurusuna bir bütün olarak bakıldığında tescil edilen örnek markalardan farklı bir tarafın olmadığını, şirketlerine ait marka başvurusunun daha önce olmasına rağmen başvurularından birkaç ay sonra Rize Arabuluculuk Merkezi, daha da genel olan Türkiye Arabuluculuk Merkezi şeklinde tescil başvurularının kabul edildiğinin gözlemlendiğini ifade ederek YİDK kararının iptalini ve markalarının tescil edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, başvuruya konu işarette yer alan Konya Arabuluculuk ibaresinin bir ticari kaynağa işaret etmekten ziyade arabuluculuk hizmetinin verildiği coğrafi kaynak olarak algılanacağını, başvuruya konu işarette yer alan terazi görselinin de ret kapsamındaki hizmetler bakımından herhangi bir ayırt ediciliğe sahip olmadığını, açıklanan gerekçelerle başvuruya konu işaretin başvuru kapsamından çıkarılan hizmetler bakımından SMK m. 5/1,b ve m 5/1,c hükmü bağlamında ayırt edici vasfının bulunmadığını her somut olayın kendi özellikleri ve koşulları çerçevesinde ayrı olarak değerlendirildiğini, herhangi bir başvurunun daha önce benzer nitelikleri taşıyan bir başvurunun tescil edilmiş olduğundan bahisle kendiliğinden korumadan yararlanmasının mümkün olmadığını, iptal davasında mahkemeden markanın tesciline karar verilmesi talep edilemeyeceği gibi mahkemenin de reddedilen marka başvurusunun tesciline karar vermeye yetkili olmadığını ifade ederek YİDK kararının iptal isteminin reddine, … sayılı marka başvurusunun tesciline ilişkin talebin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davacı başvurusunun 6769 Sayılı Yasanın 5/b ve c maddeleri kapsamında reddiyle ilgili verilen YİDK kararının yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; … sayılı Konya Arabuluculuk+şekil markasının 45. Sınıfta yer alan hizmetleri kapsayacak şekilde davacı …Ş. adına tescili için 28.12.2017 tarihinde başvuruda bulunulduğu, başvuruyu inceleyen Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından markanın kısmen reddedilmesine karar verildiği ve kalan hizmetler için 27.03.2018 tarihli ve 297 sayılı Resmi Marka Bülteninde ilanına karar verildiği, davacı tarafça Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından verilen kısmi ret kararına karşı itiraz edildiği, Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 13.06.2018 tarihli ve … sayılı kararı özet ile; “… başvuru numaralı Konya Arabuluculuk ibareli başvurunun SINIF 45: Hukuki Hizmetler (sınai ve fikri mülkiyet hakları konusunda danışmanlık hizmetleri dahil) bakımından ayırt edici nitelikten yoksunluk ve tanımlayıcılık gerekçeleriyle 6769 s. SMK’nın 5/1(b) ve (c) bentleri uyarınca kısmen reddi yönündeki Markalar Dairesi Başkanlığı kararına karşı yapılan itiraz incelenmiştir. Başvuruya konu markada yer alan Arabuluculuk tabiri 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu kapsamında kabul edilmiş, tarafların aralarındaki uyuşmazlığı mahkeme dışında bir yol ile çözüme kavuşturulması için oluşturulmuş bir hukuki mekanizmadır. Tüketicilerin Konya Arabuluculuk ibaresini hizmetlerin ticari kaynağını belirten bir işaret olarak değil, kısmi ret kararı kapsamındaki hukuki hizmetler içinde yer alan arabuluculuk hizmetinin verildiği coğrafi alanı, bölgeyi belirten bir ibare olarak algılayacağı kanaatine varılmıştır. Konya Arabuluculuk ibaresini gören tüketiciler, herhangi bir zihni çaba göstermeksizin bu hizmetlerin Konya’daki hukuki uyuşmazlıkları için sağlanan arabuluculuk hizmetleri olduğunu veya söz konusu hizmetlerin Konya’da sağlanacağını düşüneceklerdir. Ayrıca marka örneğinde yer alan şekil unsurunun hukuki hizmetler bakımından yaygın kullanımı bulunan ve adaleti simgeleyen terazi figürünü içerdiği bu şeklin kısmi ret kararına konu hizmetler bakımından tek başına ayırt ediciliği bulunmayan, başvuruya ilave bir ayırt edicilik katmayan bir unsur olduğu düşünülmüştür. Belirtilen nedenlerle başvuruya konu işaretin bir bütün olarak kısmi ret kararına konu hizmetler açısından hizmetin sunulduğu coğrafi yeri belirten tanımlayıcı mahiyette bir işaret olduğu gibi, söz konusu hizmetleri diğer teşebbüsler tarafından sunulan aynı/aynı türdeki hizmetlerden ayırt etme vasfını da taşımadığı diğer bir ifadeyle somut ayırt edicilikten yoksun olduğu kanaatine ulaşıldığı, dolayısıyla başvurunun 6769 s. SMK’ nın 5/1-(b) ve (c) bentleri uyarınca kısmen reddine yönelik karar yerinde görülmüştür. Her somut olayın kendi özellikleri ve koşulları çerçevesinde ayrı olarak değerlendirilmesi gerektiği genel ilkesi ve bir markanın daha önceden aynı ya da benzer bir işaretten oluşan bir diğer markanın aynı ya da benzer mal ve hizmetler için tescil edildiği gerekçesiyle kendiliğinden korunmaya alınamayacağı ve ret gerekçelerinin ortadan kaldırılamayacak olması hususları çerçevesinde Kurum’un vermiş olduğu önceki kararların işbu başvuru açısından bağlayıcı olması veya emsal teşkil etmesi de mümkün görülmemiştir. Nitekim Kurul, Markalar Dairesi Başkanlığınca verilen kararların hukuka uygunluğunu ve yerindeliğini, Daire’nin önceki karar verme pratiklerine göre değil, 6769 s SMK ve ilgili mevzuat hükümleri açısından değerlendirmekle yetkili ve yükümlüdür. Açıklanan nedenlerle itirazın reddi gerekmiştir.” şeklinde karar verildiği, dava konusu YİDK kararının davacı şirkete 18/06/2018 tarihinde tebliğ edildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 18/08/2018 tarihinde açıldığı anlaşılmış, davacı vekilinin eldeki davayı ikame ettiği tetkik edilmiş, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda ve ek raporda özetle: … başvuru numaralı “Konya Arabuluculuk” ibaresinin 6769 s. Kanun 5/1-b ve 5/1-c maddesi kapsamında 45.sınıf Hukuki Hizmetler (sınai ve fikri mülkiyet hakları konusunda danışmanlık hizmetleri dahil) hizmetler bakımından kısmen reddi koşullarının oluştuğu, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirmenin nihai olarak mahkememizce yapılacağı anlaşılmakla yeni heyetten rapor alınması veya mevcut bilirkişi heyetinden ek rapor alınması yoluna gidilmemiştir.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 5/1-b maddesi “Herhangi bir ayırt edici niteliğe sahip olmayan işaretler”in marka olarak tescil edilemeyeceklerini düzenlemektedir. Madde gerekçesi incelendiğinde, sicilde gösterilebilir olmasına rağmen ilgili mal veya hizmetler için ayırt ediciliğe sahip olmayan, dolayısıyla tüketiciler tarafından marka olarak algılanmayacak işaretlerin tescil edilemeyeceği düzenlenmiştir. 2015/2424 sayılı AB Marka Tüzüğünün 7. maddesinde de marka olarak tescil edilemeyecek herhangi bir ayırt edici niteliğe sahip olmayan işaretler benzer şekilde düzenlenmiştir. Söz konusu maddeye göre işaretin tescilinin mümkün olmaması için “kaynak gösterme fonksiyonu”na sahip olmaması gerekmektedir.
Zira Avrupa Adalet Divanı ve Avrupa marka Ofisi ve üye ülkelerin ulusal mevzuatlarına göre bu maddenin yorumunda hareket noktası markanın esaslı fonksiyonu kavramıdır. Bir markanın esaslı/asıl fonksiyonu, mal ve hizmetleri bir başkasının mal ve hizmetlerinden ayırt etmekten ibarettir. Dolayısıyla ürünün bir kişi veya firmaya ait olduğunu tanıtmaya imkan vermesi, yani ayırt edici gücünün olması gereklidir. Eğer ki işaret, ürünün aidiyeti hakkında tüketiciye bir bilgi veremiyor ise marka olarak tescil edilemez. Dolayısıyla ayırt edicilik fonksiyonu, işaretlerin genel ve temel bir özelliğidir. (Adalet Divanı, T-157/08 Paroc OY AB v OHIM, 2011 – “InsolateFor Life”).
“Bir markanın ayırt edici karaktere sahip olması için o markanın, tescili istenen ürünün belirli bir işletmeden kaynaklandığını belirler hale gelmiş ve böylece o ürünü diğer işletmelerin mallarından ayırır hale getirmiş olması gerekir. (C-144/06 P Henkel v OHIM [2007] and C-304/06 P Eurohypo v OHIM [2008]).”
Yargıtay kararlarında da, ayırt ediciliğin markanın temel fonksiyonu olan kaynak gösterme fonksiyonunun sağlanıp sağlanmadığına bağlı olduğu ifade edilmektedir. Yargıtay 11. H.D.’nin 2005/1359 E., 2006/3136 K. sayılı kararında:
“556 sayılı KHK ile hüküm altına alınan tanım ve ilkeler birlikte değerlendirildiğinde, ayırt edicilik fonksiyonu markanın en temel unsurudur. Çünkü, ayırt edicilik markanın üzerinde kullanıldığı bir teşebbüsün mal veya hizmetlerini diğer teşebbüslerin mal ve hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlayan en önemli tescil şartıdır.” denilerek ayırt ediciliğin markanın en temel unsuru olduğuna dikkat çekilmiştir.
Dolayısıyla kabul edilen bu görüşler çerçevesine işaretin, tescili talep olunan emtialar yönünden “kaynak gösterme” fonksiyonunun var olup olmadığı incelenmeli ve bu doğrultuda bir kanaate varılmalıdır.
Kanunun 5/1-c maddesi ise “Ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin sunulduğu zamanı gösteren veya malların ya da hizmetlerin diğer özelliklerini belirten işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretler” in marka olarak tescil edilemeyeceklerini düzenlemektedir. 556 s. KHK döneminde 7/1-c maddesinin doğrudan karşılığı olan bu düzenlemeye göre bir işaretin 5/1-c kapsamında değerlendirilebilmesi için, mal veya hizmetin karakteristik bir özelliğini, vasfını, amacını hiçbir özel zihni çabaya mahal bırakmadan, mal veya hizmet ile olan sıkı ilişkisi sebebiyle derhal düşündürmesi ve akla getirmesi gerekmektedir.
“Bir işaret, marka olarak kullanılacağı kavramın adına veya tanımına yakın olduğu oranda ayırt etmeyi sağlamaktan uzaklaşır. Kavramdan veya kavramın tanımından uzaklaştığı oranda ayırt edici nitelik kazanır. Örnek olarak; kapı kilidi için “kapı kilidi” veya “kilit” resminin ayırt edici niteliği bulunmamaktadır.
Nitekim doktrinde de kabul gördüğü üzere “Mal ile sadece uzaktan ilişkisi olan basit hatırlatmalar ve telmihler markaya tasviri bir karakter vermez. Eğer marka bir şeyin adını ihtiva ediyorsa, onun herkes tarafından kullanılabileceğinin kabulü için mal ile öyle bir fikri yakınlığı olmalıdır ki markanın tasviri karakteri özel bir zihni çaba harcanmaksızın anlaşılabilsin.”
Yüksek Mahkemece benimsenen görüş de doktrindeki görüş ile paralel doğrultuda olup bu husus, muhtelif kararlarda aşağıdaki şekilde vurgulanmıştır.
“…Başvuru konusu mal veya hizmet için doğrudan karakteristik özellik belirtmeyen, ancak ifade ettiği anlamlar ya da tanımlayıcı ibareler bakımından birden çok seçenek içerisinden yapılacak değerlendirme sonucunda dolaylı olarak bu ibarenin başvurusu konusu mal ve hizmetler bakımından da (telmih yoluyla) karakteristik özellik ifade edeceği sonucuna yol açan işaretlerin, 556 sayılı KHK’nın 7/1-c bendi anlamında mutlak red sebebi olan tasviri işaretlerden kabulü mümkün değildir.”
Yüksek Mahkemenin başka bir kararında ise bu durum aşağıdaki şekilde vurgulanmıştır.
“Bir işaretin 556 sayılı KHK’nın 7/1-c bendinde belirtilen münhasıran veya esas unsur olarak karakteristik özellik belirten tasviri nitelikteki işaretlerden olduğunun kabulü için, başvuruya konu markanın kapsadığı emtia bakımından cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer coğrafi, kaynak vb hususlarda doğrudan karakteristik özellik belirten, tanımlayıcı nitelikteki ibareler vasfında olması gereklidir. Başvuru konusu mal veya hizmet için doğrudan karakteristik özellik belirtmeyen, ancak ifade ettiği anlamlar ya da tanımlayıcı ibareler bakımından birden çok seçenek içerisinden yapılacak değerlendirme sonucunda dolaylı olarak bu ibarenin başvurusu konusu mal ve hizmetler bakımından da (telmih yoluyla) karakteristik özellik ifade edeceği sonucuna yol açan işaretlerin, 556 sayılı KHK’nın 7/1-c bendi anlamında mutlak red sebebi olan tasviri işaretlerden kabulü mümkün değildir…. “TITAN” ibaresinin titanyum elementinin kısaltılmış hali olduğunu ve saat emtiası için üstün özellik katan bir metal olduğunu beyan etmiş ise de bu açıklamaya dayalı olarak anılan ibarenin özel bir zihni çabaya gerek olmaksızın, sıkı ilişkisi nedeniyle doğrudan ve münhasıran saat emtiası için karakteristik özellik belirten bir işaret olduğu sonucuna da varılamaz. (Yargıtay 11 HD. 2014/4470E, 2014/10387K)”
Benzer uygulamalara Adalet Divanı kararlarında da rastlamak mümkün olup Adalet Divanına göre bir markanın tanımlayıcı olup olmadığı incelenirken öncelikle bu işaretin tescili istenilen mal veya hizmetleri, diğer firmaların mal veya hizmetlerinden ayırt edip etmediğine, daha sonra markanın tescilinin istendiği mal veya hizmete, nihayet hitap edilen ortalama tüketicinin bu işareti ne şekilde algılayacağına bakılması gerektiği belirtilmiştir.
Yine Avrupa Birliği Adalet Divanı Genel Mahkemesi, 07/11/2014 tarih ve T-567/12 sayılı “KAATSU” kararında “7/1-(c) bendi incelemesinde araştırılması gereken husus, tescili talep edilen işaretin kamunun ilgili kesiminin zihninde inceleme konusu mallarla veya hizmetlerle ilişkilendirilip ilişkilendirilmediği veya bu tip bir ilişkinin gelecekte kurulacağının düşünülmesinin makul olup olmadığıdır” şeklindeki gerekçeler ile somut ayırt edicilik ile ilgili önem teşkil eden kriterleri net ifadelerle ortaya konulmuştur.
ABD Federal Mahkemesi ise bir kararında güneş yağları için “Coppertone”(bakır ton) marka başvurusunu ürünün kullanıcısına bakır tonunda bir cilt sağlayacağını ima ettiği halde bu ilişkinin kurulmasının tüketicinin hayal gücüne bağlı olduğu ve aynı sektördeki rakiplerin bu ibareyi kullanma olasılığının düşük olduğu gerekçelerine dayanarak kabul etmiştir.
Görüleceği üzere işaretin 6769 s. SMK 5/1-b ve 5/1-c maddeleri kapsamında kalıp kalmadığı hususu, başvuru kapsamındaki emtialar ile işaret arasındaki ilişki gözetilerek değerlendirilmesi gereken bir husustur. Zira tescili talep edilen işaretin kaynak gösterme fonksiyonuna sahip olup olmadığı ya da ilgili mal ya da hizmetin bir özelliğini ifade edip etmediği değerlendirilirken, başvuru kapsamındaki mallar / hizmetler esas alınmak durumundadır. Çünkü bir mal / hizmet için tanımlayıcı nitelikte olan bir kelime, başka bir mal / hizmet için tanımlayıcı olmayabilir. Örneğin; meyveler için nitelik belirten “taze” kelimesi, elektronik cihazlar için, akaryakıt ürünleri için cins belirten “diesel” ibaresi pantolonlar için herhangi bir özellik belirtmemektedir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Davacı Markası
Şekil + Konya Arabuluculuk
(45. sınıf)

Davacının dava konusu marka başvurusu, beyaz zemin üzerine mavi renk ve düz kitap harfleri ile yazılan Konya Arabuluculuk ibarelerinden ve terazi şeklinden oluşturulan bir kelime ve şekil markası olduğu, markada yer alan Konya kelime unsurunun şehir adı olarak kullanıldığı ve coğrafi kaynak belirttiği, esaslı unsurun arabuluculuk ibaresi olduğu görülmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede:
Bir markanın ayırt edici gücünün başvuru kapsamındaki emtialar ve markanın bütünsel açıdan bıraktığı algı göz önüne alınarak değerlendirilmesi gerekmektedir.
Arabuluculuk; “Sistematik teknikler uygulayarak, görüşmek ve müzakerelerde bulunmak amacıyla tarafları bir araya getiren, onların birbirlerini anlamalarını ve bu suretle çözümlerini kendilerinin üretmesini sağlamak için aralarında iletişim sürecinin kurulmasını gerçekleştiren, “tarafların çözüm üretemediklerinin ortaya çıkması hâlinde çözüm önerisi de getirebilen,” uzmanlık eğitimi almış olan tarafsız ve bağımsız bir üçüncü kişinin katılımıyla ve ihtiyarî olarak yürütülen uyuşmazlık çözüm yöntemi” (6325 sayılı Kanun m. 2/1-b) olarak tanımlanmıştır. Söz konusu tanımlama taraflar arasındaki hukuk uyuşmazlıkları ile ilgili olarak yapılmış özel düzenleme kapsamındadır.
Yukarıda belirtilen tanım, öncelikli olarak hukuki bir uyuşmazlığın mevcut olmasını gerektirmektedir. Tarafların aralarındaki bu hukuki uyuşmazlık, “Arabulucu” (Arabuluculuk faaliyetini yürüten ve Bakanlıkça -Adalet Bakanlığı- düzenlenen arabulucular siciline kaydedilmiş bulunan gerçek kişi) olarak ifade edilen üçüncü bir kişinin taraflar arasında iletişim süreci kurarak uyuşmazlığın taraflarının kendi çözümlerini üretip aralarındaki uyuşmazlığı kendi iradeleriyle sonlandırmalarına ilişkin bir sürecin temel noktasını oluşturmaktadır.
Davacının başvurusunun kısmen reddedildiği “Hukuki Hizmetler (sınai ve fikri mülkiyet hakları konusunda danışmanlık hizmetleri dahil)”, hukuki uyuşmazlıklarla doğrudan bağlantılı olan, hukuki uyuşmazlıkların giderilmesi için sunulan hizmetleri ifade etmektedir. Bu hizmetlerden faydalanacak kişiler (ister bilinçli ister ortalama seviyedeki tüketici olsun) arabuluculuk faaliyeti ile başvurunun reddedildiği hizmetleri birbiri ile bağlantılı olarak değerlendirecektir. Zira ülkemizde arabuluculuk faaliyetlerine önem verilmesi, tarafların bir uyuşmazlık sırasında sulh olmaya veya arabuluculuk yolu ile aralarındaki uyuşmazlığı çözmeye teşvik edilmesi, bunun mahkemeler bakımından bir ödev olarak düzenlenmiş olması ve bazı uyuşmazlıklar bakımından dava açılabilmesinin ön koşulu olacak şekilde arabuluculuğun bir yönüyle zorunlu hale getirilmesi veya mahkemeler nezdinde hak aramanın ön şartı olması hususları kamu spotları gibi yollarla halka aktarılmaktadır. Nitekim bilirkişi raporu ile de tespit edildiği üzere, google arama motorunda “arabuluculuk kamu spotu” ibaresiyle yapılan aramada rapor tanzim tarihi itibariyle 0,41 saniyede yaklaşık 13.200 adet sonuç bulunduğu bilgisine ulaşılmıştır.
Bunlara ilaveten arabuluculuk faaliyeti, tarafsız üçüncü kişi olarak ifade edebileceğimiz arabulucu tarafından yürütülecektir. İlgili düzenlemede de belirtildiği üzere arabulucunun arabulucular siciline kayıtlı olması şartı bulunmaktadır. Aşağıdaki görselde de gösterildiği üzere arabuluculuk faaliyetini yürütecek olan arabulucu, faaliyetlerini yürüteceği il ile ilişkilendirilecek şekilde sicile kaydedilmektedir.
Dolayısıyla somut uyuşmazlık kapsamında başvurunun kısmen reddedildiği hizmetlerin Konya ilinde gerçekleştirilen “arabuluculuk faaliyetleri” veya bu faaliyetlerin ilgili olduğu “hukuki hizmetler” ile ilişkilendirilmesinin kaçınılmaz olduğu düşünülmektedir. Çünkü arabuluculuk süreci “hukuki hizmetler” ile bağımlılık içindedir. Zira “arabuluculuk” ile ilgili kanunun adı da “Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu” olarak belirlemiştir. Hukuk uyuşmazlıkları ile hukuki hizmetlerin ise birbirinden ayrılması söz konusu olmayacaktır.
Başvuru markasında yer alan biçimindeki şekil unsuru, temel olarak terazi figürünü betimlemekte olup terazinin temel unsurlarını oluşturan iki kefesinin her birisi, bir el figürü ile sembolize edilmiş olup bu iki el tokalaşmaktadır. Marka başvurusundaki bu şekil unsurunun bir bütün olarak oluşturduğu kompozisyon; adil veya dengeli bir şekilde gerçekleştirilen uzlaşıyı ifade eder niteliktedir. Ayrıca, terazi sembolünün halk nezdine oluşturacağı ilk çağrışım veya bunlardan birisi “adalet” olacaktır. Bu durum da dikkate alındığında başvurudaki şekil unsurunun adaleti temsil etmesi, adaletin, “hak ve hukuka uygunluk” anlamına gelmesi karşısında başvuruda yer alan şekil unsurunun da “hukuk” ve dolayısıyla “hukuki hizmetlerle” bağımlı durumda olduğu anlaşılmıştır.
Açıklanan nedenler karşısında “Konya Arabuluculuk” ibaresi ile karşılaşan tüketicinin işaret ile 45.sınıf Hukuki Hizmetler (sınai ve fikri mülkiyet hakları konusunda danışmanlık hizmetleri dahil), arasında bağlantı kuracak olması nedeniyle başvurunun kısmen reddedildiği hizmetler bakımından “herhangi bir ayırt edici niteliğe sahip olmayan işaret” olarak nitelenebileceği kabul edilmiştir.
Konya ibaresinin Türkiye’de bir şehir adı olması ve bir bütün olarak ilgili ibarenin arabuluculuk hizmetinin verildiği şehir olarak algılanacağı değerlendirilmektedir. SMK’nın 5/1-c maddesi, sadece ürün/hizmetin adının tescilini değil, ürün/hizmetle ilgili herhangi bir şekilde vasıf bildiren her türlü işaretin tescilini yasaklar. Yer adı olarak kullanılan bu gibi ibarelerin tescil kapsamındaki emtialar ve yer adı ilişkisi göz önünde bulundurularak yapılması gerekmektedir. Dava konusu ibarenin anlamsal olarak ve bıraktığı izlenim açısından 45.sınıf Hukuki Hizmetler (sınai ve fikri mülkiyet hakları konusunda danışmanlık hizmetleri dahil), bakımından doğrudan hizmetin sunulduğu coğrafi yeri belirten tanımlayıcı mahiyette bir işaret olarak anlaşılacağı ve hizmetin ticari kaynağına işaret eden bir marka olarak algılanacağı, dava konusu başvurunun kısmen reddedildiği hizmetler bakımından 6769 sayılı SMK’nın 5/1-c maddesi anlamında tescil engeli oluşturduğu kabul edilmiştir.
Açıklanan nedenlerle davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-VANIN REDDİNE,
2Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 35,90-TL’nin mahsubu ile bakiye 23,40-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5Davalı tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair verilen karar, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup, usulen anlatıldı. 23/02/2021

Katip … Hakim …
¸ ¸