Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/287 E. 2021/236 K. 22.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Karar
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2018/287
KARAR NO : 2021/236

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 06/08/2018
KARAR TARİHİ : 22/06/2021

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkili şirketin geçmişinin 1978 yılına dayandığını, 1998 yılından itibaren … Tekstil Deri Ürünleri İnş. İşl. Ve Turz. Hiz. San. Tic. Ltd. Şti. olarak cüzdan, kemer, valiz ve çanta imalatı, ithalatı, toptan ve perakende satışı alanında faaliyet sürdüren … gibi işlem hacmi yüksek sitelere satış yapan köklü bir firma olduğunu, grup şirketleri ile de 2008 yılından bu yana … … markasının Türkiye, Ortadoğu ve Orda Asya ülkelerini kapsayan 27 noktasının cüzdan, kemer, valiz, çanta ve diğer aksesuarlarının üretimi, toptan satışı ve internet üzerinden pazarlaması hususunda alt lisansörü olduğunu ve bahsi geçen aksesuarlarda markalaştığını, müvekkili şirketin çalışma portföyünün ve ve kalitesinin grup şirketlerinden olan … Deri Ürün. Ve Teks San. ve Tic. Ltd. Şti.’ne ait www.aksanderi.com web adresinden de açıkça anlaşılacağını, … markasının müvekkili şirket ve/veya lisansiyeri adına 2003 yılından bu yana tescilli bulunduğu, … markasını 18, 25 ve 35. Sınıflarda kullanıldığını, davalı firma adına 25. Sınıfta tescilli 2015/102634 başvuru numaralı “…” ibareli marka başvurusuna dayanak ve müktesep hak teşkil eden 2001/16567 sayılı “…” markasını tescil ettirmek için başvuruda bulunduğu 20.08.2001 tarihinde TÜRKPATENT nezdinde tescilli “…” ibareli herhangi bir marka bulunmadığını, davalı firma tarafından müvekkili firma adına 18., 25.ve 35. sınıflarda tescilli olan ve hukuki himayesi devam eden 2001/16567 sayılı … ibareli işbu markanın iptali için müvekkili firma aleyhine İzmir Fikri Sınai Haklar ve Hukuk Mahkemesinde “kullanmama nedeniyle hükümsüzlük davası” ikame edildiğini, ancak İzmir FSHHM’nin 2017/101 E. ve 2017/85 K. sayılı (2015/24 E. 2015/111 K.) ilamı ile davanın 18. ve 35. sınıflar yönünden reddedildiğini, ancak 25.sınıf yönünden davanın kabulüne karar verildiğini, … markasının 18. ve 35.sınıflar yönünden halihazırda müvekkili firma adına tescilli olduğunu, 2001/16567 sayılı … markası sebebiyle müvekkilinin müktesep hak sahibi olduğunu, işbu davaya konu edilen ve iptali gereken YİDK kararı kapsamındaki 2015/102634 sayılı “…” ibareli marka başvurusunun 2001 yılından bu yana müvekkili adına tescilli olan “…” markası seri marka niteliğinde yapılmış bir başvuru olduğunu, davalı yanın itiraz gerekçelerinin gerçeği yansıtmadığını ve müvekkili başvurusunun tescile bağlanması gerektiğini, davalı firmanın itiraza mesnet tuttuğu markalar altında yer alan şekil unsurunun müvekkili markalarıyla görsel ve işitsel açıdan benzemediğini, davalıya ait markaların muhteviyatında bulunan “…” ve “…” ibarelerinin müvekkiline ait markalarda bulunmadığını, yine markaların mal ve hizmet sınıflarının da farklı olduğunu, davalı şirketin 2005 yılı sonrasından başlamak üzere yalnızca gözlük ve saat imalatı ve satışının bulunduğunu, davalı yanın bu husustaki satışlarına ilişkin bilgileri TÜRKPATENT’e ibraz etmek suretiyle yanıltma çabasında olduğunu, müvekkili şirketin uzun yıllara dayanan çalışması neticesinde markanın maruf hale getirilmesinden davalının istifade ettiğini iddia ederek; 29.06.2018 tarihli ve … sayılı YİDK kararının herhangi bir hak mahrumiyetine sebep vermemesi için hüküm kesinleşinceye kadar yürütmesinin tedbiren önlenmesine/durdurulmasına, 29.06.2018 tarihli ve … sayılı YİDK kararının iptaline ve müvekkili şirket adına tescili için müracaatı yapılan 14.12.2015 tarih ve 2015/102634 sayılı “…” markasının başvuru muhteviyatında bulunan 25. sınıf yönünden tescil işlemlerinin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, davacı vekilinin başvuruya konu ibareli işaret ile davacı adına tescilli “…” ibaresini münhasır ya da esas unsur olarak içeren markalar arasında ayırt edilemeyecek derecede benzerlik olduğu ve bu durumun iltibasa neden olacağı iddiasının yerinde olmadığını, redde mesnet markalardan en yeni olanlarının başvuru yılının 2015 olduğunu, tescili talep edilen işaretin başvuru tarihinin ise 14.12.2015 olduğunu, tarihler incelendiğinde başvuruya konu işaret ile iddialara mesnet marka arasında başvuru aşaması açısından tarihsel öncelik sonralık ilişkisinin KHK’da öngörülen şekilde gerçekleştiğini, tescili talep edilen işaretin mal ve hizmet listesinde 25. Sınıfta yer alan bir kısım mal ve hizmetlerin bulunduğunu, anılan mal ve hizmetlerin aynılarının ya da aynı tür olanlarının redde mesnet markanın mal ve hizmet listesinde de yer aldığını, yine başvuruya konu işaret ile redde mesnet marka arasında ortalama tüketicinin görsel, işitsel ve kavramsal algısı bakımından iltibasa neden olacak derecede benzerlik bulunduğunu ileri sürerek; davanın redddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesiyle; müvekkili şirketin dünyaca tanındığını, Türkiye’de de aktif olarak 1996 yılından beri kullanılan “…” markaların gerçek hak sahibi olduğunu, müvekkili şirketin 1984 yılında Amerika’da kurulduğunu ve 30 yılı aşkın süredir dünyanın önde gelen saat, gözlük, deri ürün, çanta, kemer ve aksesuar üreticilerinden biri olduğunu, işbu markaların tüm dünyada yüksek bilinirliği ve tanınmışlığı haiz markalar olduğunu, müvekkili şirketin TÜRKPATENT nezdinde tescilli “…” ve türevi pek çok markanın sahibi olduğunu, TÜRKPATENT nezdindeki 128408 tescil nolu … ibareli ilk marka tescilinin 14. Sınıf kapsamında gerek huzurdaki davaya konu marka tescil başvurusundan, gerekse de davacı yanın önceye dayalı kazanılmış hak iddiasında bulunduğu … ibareli kelime markasından çok daha önce 01.04.1991 tarihinde gerçekleştirildiğini, müvekkili şirketin “…” ve türevi markalarını 1996 yılından beri distribütörü Saat ve Saat A.Ş. ve dağıtıcıları aracılığıyla Türkiye’de aktif olarak kullanıldığını, davacı yanın hiçbir emek harcamaksızın müvekkili şirketin “…” markasının Türkiye’de 18., 25.ve 35.sınıflar kapsamında tescilli olmamasından yararlanarak 20.08.2001 başvuru tarihli “…” ibareli ve 2001 16567 tescil nolu markayı kötü niyetli olarak ve haksız çıkar sağlamak amacıyla tescil ettirdiğini, müvekkili şirketin davacı yanın huzurdaki kötüniyetli 2001 16567 nolu “…” ibareli marka tescili nedeniyle Türkiye piyasasında tüketicilerden yoğun ilgi görmesine rağmen 18., 25. Ve 35. Sınıflar kapsamında faaliyet gösteremediğini, bu nedenle müvekkili şirketin İzmir FSHHM nezdinde 2001 16567 tescil nolu “…” ibareli markanın kullanılmaması nedeniyle 2013/103 E. ‘’markanın iptali’’ talepli davanın ikame edildiğini ve yerel mahkemenin 2013/103 E., 2014/59 K. nolu kararıyla 2001 16567 tescil nolu markanın 25., 35..sınıflar ile 18.sınıfın 18.1, 18.3, 18.4 ve 18.5 nolu alt sınıfları için hükümsüzlüğüne karar verildiğini, ilgili kararın davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2014/13171 E. ve 2014/20080 K. sayılı kısmi bozma ilamıyla 25. ve 18.sınıftaki mallar bakımından kararın onandığını ancak 35.sınıfta yer alan hizmetler bakımından eksik inceleme gerekçesiyle kısmen bozulduğunu, Yargıtay ilamı gözetilerek 2001 16567 tescil nolu “…” ibareli markanın kullanılmaması nedeniyle 25. sınıf ve 18. sınıfta ise 18.2 alt sınıf dışında kalan mallar bakımından hükümsüzlüğüne karar verildiğini ve ilgili kararların 20.07.2017 tarihinde kesinleştiğini, bahsi geçen dava sürecinde müvekkilinin davacı yan ile uzlaşma yolları aradığını ancak davacı …’in dava konusu marka tescilinin, gerçek hak sahibi olan müvekkili şirkete devri için astronomik rakamlar talep ettiğini, davacı yanın tescil ettirdiği ilk markadan yola çıkarak markasını gün geçtikçe müvekkili şirketin tanınmış … markasının kullanım şekline yaklaştırdığını, bu durumun da davacı yanın kötü niyetini ortaya koyduğunu, davacı yanın logo tasarımının görsel ve konsept olarak müvekkili şirketin … markası ile ayırt edilemeyecek derecede benzediğini, davacı yanın işbu davaya konu başvuru dahil “…” ibareli başvurularını 2001 16567 nolu markasının hükümsüz kılınması ihtimaline binaen gerçekleştirdiğini, tüketicilerin ürünleri karıştırdığını ve müvekkili şirketin ürünleri olduğu zannı ile satın aldığını, davacı yanın müvekkili şirketin itibarından ve ününden yararlandığını, davacı yanın kötüniyette ileri giderek www…com.tr adlı internet sitesinin tasarımını dahi müvekkili şirketin internet istesinin tasarımının aynısı haline getirdiğini, davacı yanın sistematik olarak başkaları adına tescilli ve tanınmış markaları kendi adına tescil ettirme girişiminde bulunduğunu, tüm bu sebepler doğrultusunda YİDK kararının davacı yanın, müvekkili markalarını kopyalayan başvurusunu, karıştırılma ihtimali yaratması nedeniyle reddetmesinin yerinde olduğunu, ayrıca marka başvurusunun 556 sayılı KHK’nın 8/1, 8/3, 8/4 ve 8/5 maddeleri gereği de reddilmesi gerektiğini belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davacı başvurusunun reddiyle ilgili verilen YİDK kararının 556 sayılı KHK 8/1-b, 8/3, 8/4, 8/5 ve 35 maddeleri kapsamında yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; davacı … Tekstil Deri Ürünleri İnş. İşl. Ve Turz. Hiz. San. Tic. Ltd. Şti. tarafından markasının “25.sınıf: 25/01 Koruyucu amaçlı olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış iç-dış giysiler, çoraplar, fularlar, şallar, bandanalar, eşarplar, kemerler. 25/02 Ayak giysileri: ayakkabılar, terlikler, sandaletler.” emtiasını kapsayacak şekilde tescili için 14.12.2015 tarihinde başvuruda bulunulduğu, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından başvurunun incelenerek 12.01.2016 tarih ve 245 sayılı Resmi Marka Bülteninde ilanına karar verildiği, davalı …. tarafından söz konusu yayına 2013 23247, 2008 42649, 128408, 2013 23245 2013 99301, 2014/39049, 2005 27498, 2015 77553, 2008 42650, 2015 70113, 2014/39051, 2013 99298, 2015 100121, 2015 101463, 2015 101494, 2015 86378 sayılı … markalarına dayanılarak iltibas, tanınmışlık, gerçek hak sahipliği, ticaret unvanını içermesi ve kötüniyet iddiasıyla itiraz edildiği, başvuru sahibi davacı tarafından itiraza karşı görüş bildirilerek 2001 16567 sayılı … markasından kaynaklı müktesep hakkı bulunduğunun, muteriz markaları ile başvuru markasının farklı emtiaları kapsaması sebebiyle aralarında iltibas tehlikesi bulunmadığının ileri sürüldüğü, itirazı inceleyen Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından itirazın reddedildiği, İlgili Dairenin bu kararına, davalı tarafından Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu nezdinde aynı gerekçelerle itiraz edildiği, başvuru sahibi davacı tarafından aynı şekilde karşı görüş bildirildiği, 29.06.2018 tarih ve … sayılı YİDK kararı ile; “2015/102634 başvuru numaralı ‘…’ ibareli başvurunun yayınına …. adına yapılan itirazın reddi yönündeki Markalar Dairesi Başkanlığı kararına karşı, itiraz sahibi şirketin 1984 yılından ABD’de kurulan ve 30 yılı aşkın süredir, ‘…’ markası ile başta saatler olmak üzere, gözlük, kemer, çanta, deri ürünler, giyim eşyası ve aksesuar ürünlerinde dünya çapında faaliyet gösteren tanınmış bir firma olduğu, menşe ülkesi ABD’nin yanı sıra dünya çapından birçok ülkede mağazaları bulunduğu, ürünlerinin Türkiye dahil 90’dan fazla ülkede tüketicilere sunulduğu, ‘…’ markasının menşei ülkesi ABD’nin yanı sıra, Türkiye, OHIM ve diğer çok sayıda ülkede 25. sınıf dahil olmak üzere tescilli olduğu, markayı uzun yıllardır tescilli olduğu şekilde kullandığı, tanınmış marka haline getirdiği ve ‘…’ markası üzerinde gerçek hak sahibi olduğu, başvuru sahibi adına tescilli olan 2001 16567 sayılı markanın 25. sınıfta tümden, 18. sınıfta da kısmen hükümsüzlüğü kararının kesinleştiği, bu nedenle başvuru sahibinin bu markaya dayalı müktesep hak iddiasında bulunamayacağı, başvurunun kötü niyetli olarak yapıldığı, başvuru ile tescili talep edilen markanın itiraz edene ait 2013 23247, 2008 42649, 128408, 2013 23245 2013 99301, 2014/39049, 2005 27498, 2015 77553, 2008 42650, 2015 70113, 2014/39051, 2013 99298, 2015 100121, 2015 101463, 2015 101494, 2015 86378 sayılı ve ‘authentic …’, ‘…’, ‘…’, ‘…’, ‘…’, ‘…’, ‘…’, ‘…’, ‘… authentic şekil’, ‘… q’, ‘… şekil’, ‘… şekil’, ‘…’, ‘authentic … şekil’, ‘… est. usa şekil’, ‘issue no … 1954 şekil’, ibareli markalarla benzer olduğu ve markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunduğu, başvuru konusu markanın itiraz sahibi ticaret unvanının da asli unsuru olduğu iddialarıyla başvurunun 556 sayılı KHK’nın 8 ve 35 maddeleri uyarınca reddi talep edilmektedir. İtiraza karşı başvuru sahibi adına sunulan karşı görüşte ise, ‘…’ markasının 18, 25 ve 35. sınıflarda başvuru sahibi adına tescilli olduğu ve başvuru sahibinin bu markalardan kaynaklanan müktesep hakkının bulunduğu, bu markaların hükümsüzlüğü için açılan davaların, 2001 16567 sayılı marka yönünden 18.2 sınıfta yer alan emtialar bakımından hükümsüzlük talebinin reddedildiği, 2014 05894 sayılı marka yönünden ise henüz sonuçlanmadığı, başvuru sahibini markaya 2001 yılından beri yatırım yaptığı, markayı deri aksesuarları ve deri ürünlerine ilişkin olarak uzun yıllara dayanan çaba ve emeği ile Türkiye’de tercih edilir/maruf bir marka haline getirdiği, ürünlerin Türkiye’nin önde gelen mağazaları ve alışveriş sitelerinde satışa sunulduğu, itiraz sahibinin yurt dışındaki tescillerinin Türkiye’de bir hak sağlamadığı, itiraza mesnet gösterilen markaların mal ve hizmetlerinin farklı olduğu, markaların genel görünümü ve tüketiciler nezdinde bıraktığı izlenimin farklı olduğu, muterizin markasının tanınmış marka vasfına haiz olmadığı, kötü niyet iddialarının mesnetsiz olduğu, 2001 yılındaki marka müracaatına itiraz edilmediği halde bugün yapılan itirazın iyi niyetli olmadığı iddialarıyla itirazın reddi talep edilmektedir. Yapılan incelemede, itiraza mesnet gösterilen 2014/39049 ve 2014/39051 sayılı marka başvurularının hükümden düştüğü tespit edildiğinden bu başvurular incelememize esas teşkil etmemiştir. İtiraza mesnet gösterilen diğer markalar yönünden yapılan incelemede, başvuruya konu marka örneği münhasıran ‘…’ ibaresinden oluşurken itiraz gerekçesi markalarda ‘…’ ibaresinin tek başına ya da asli markasal unsur olarak yer aldığı, bu kapsamda aynı ya da benzer mal ve hizmetler arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olduğu açıktır. Mal ve hizmetler arasındaki benzerlik yönünden yapılan incelemede, başvurunun tescilinin ‘Sınıf 25: Koruyucu amaçlı olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış iç-dış giysiler, çoraplar, fularlar, şallar, bandanalar, eşarplar, kemerler. Ayak giysileri: ayakkabılar, terlikler, sandaletler.’ malları için talep edilirken, itiraza mesnet gösterilen markaların, 3. sınıfta yer alan ‘Parfümler ve kişisel kullanım amaçlı kokular’, 4. sınıfta yer ‘mumlar’, 9. sınıfta yer alan ‘gözlükler ve aksesuarları, giyilebilir dijital elektronik cihazlar, akıllı saatler, haberleşme cihazları vb. ürünler’, 10. sınıfta yer alan ‘fitnes, egzersiz ve sağlıklı yaşam izleme cihazları’, 14. sınıfta yer alan ‘Kuyumculuk eşyaları, kol düğmeleri, kravat iğneleri, heykeller, biblolar, saatler ve zaman ölçme cihazları; kronometreler, metronomlar ve parçaları, saat kordonları’, 25. sınıfta yer alan ‘baş giysileri ve şapkalar’, 42. sınıfta yer alan ‘Veri ve bilgiyi tanımlamak, saklamak, raporlamak, izlemek, yüklemek ve indirmek için kullanılan, yazılım içeren bir hizmet olarak yazılımlar’ mal ve hizmetleri için tescilli olduğu görülmektedir. ‘…’ markasının tanınmışlığı ve eskiye dayalı kullanım iddialarıyla ilgili olarak yapılan incelemede, üzerinde iki adet takı ve bir adet broş bulunan ‘Saat&Saat’ firmasına ait broşür dışında Türkiye’de kullanımı gösterir bir delil sunulmadığı, diğer delillerin tamamının yurt dışındaki kullanım ve haberlere ilişkin olduğu, yurt dışındaki kullanım ve tanıtımların ise esas olarak ‘’saatler’’ üzerinde yoğunlaştığı, 20 Ekim 2015 tarihli, bir müşteri şikayetine ilişkin e-posta yazışmasına konu ürünün nereden alındığının belli olmadığı, yine 19.06.2015 tarihli ….com’a ait faturada ürünün markasının belli olmadığı, ilgili e-posta yazışması ve fatura ile sunulan diğer delillerin Türkiye’de kullanımı ve markanın tanınmış marka niteliğini ispatlamak için yeterli olmadığı kanaatine ulaşılmıştır. Diğer taraftan ‘…’ ibaresinin başvuru sahibi adına ilk olarak 20.08.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 2001 16567 sayı ile 18, 25 ve 35. sınıflarda yer alan mallar için tescil edildiği, muteriz tarafından açılan kullanılmama nedeniyle iptal davasıyla bu tescilin 18. sınıfta yer alan ‘Çantalar, valizler, cüzdanlar, portföyler, çek defteri kılıfları, kart kılıfları, anahtarlıklar, torbalar vb.’ mallarla, 35. sınıfta yer alan ‘Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için çeşitli malların bir araya getirilmesi hizmetleri’ dışında kalan mal ve hizmetler yönünden hükümsüz kılındığı, iş bu başvurunun tescil talebinin ilgili davanın derdest olduğu sırada yapıldığı, başvuru sahibi adına 18 ve 35. sınıflarda tescilli bulunan 2014 05894 sayılı ‘…’ markasının hükümsüzlüğü için açılan davanın ise halen derdest olduğu tespit edilmiştir. Başvurunun kötü niyetli olarak yapıldığı iddialarıyla ilgili olarak, başvuru sahibinin ‘…’ markası ile uzun süredir faaliyet gösterdiği dikkate alındığında uzun süredir kullandığı markanın tescil talebinin kötü niyetli olarak değerlendirilemeyeceği kanaatine ulaşılmıştır. Yapılan bu tespit ve değerlendirmeler sonucunda, başvuru ile itiraza gerekçe olarak gösterilen ‘…’ markalarının aynıya yakın düzeyde benzer olduğu ve aynı ya da benzer mal ve hizmetler yönünden markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olduğu, başvuru kapsamında tescili talep edilen malların, itiraza gerekçe olarak gösterilen markaların tescil kapsamında bulunan, özellikle ‘baş giysileri ve şapkalar’ olmak üzere ‘gözlükler ve parfümeri’ gibi ürünlerle de ilişki kurulabilecek türde ürünlerden olduğu, bu nedenle tescili talep edilen mallar yönünden markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olduğu kanaatine varıldığından itirazın kabulü gerekmiştir.” gerekçesiyle İTİRAZIN KABULÜNE VE BAŞVURUNUN REDDİNE OY ÇOKLUĞU ile karar verildiği, YİDK üyesi … tarafından yazılan ŞERH’in ise “Başvuru sahibi adına 2001 16567 sayı ile tescilli bulunan ‘…’ markasının kapsamında ‘cüzdanlar, çantalar, çek defteri kılıfları, kart kılıfları’ mallarının yer aldığı, markanın başvuru sahibi tarafından bu ürünler üzerinde uzun süredir kullanıldığının İzmir FSHHM’nin kesinleşmiş kararıyla da tespit edildiği, markanın ayrıca 2015 yılı Şubat ayından itibaren ‘kemerler’ için de yoğun şekilde kullanıldığı ve ‘cüzdanlar, çantalar, kemerler v.b.’ emtiaları için Türkiye’de belirli bir bilinirlik kazandığı, hususları birlikte değerlendirildiğinde, başvuru kapsamında yer alan ‘kemerler’ emtiası için başvuru sahibinin itiraz sahibine göre öncelik hakkı bulunduğu düşünülmektedir” şeklinde olduğu anlaşılmıştır.
Dava konusu YİDK kararının davacı şirkete 02/07/2018 tarihinde tebliğ edildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 06/08/2018 tarihinde açıldığı anlaşılmış, davacı vekilinin eldeki davayı ikame ettiği tetkik edilmiş, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda ve aynı yöndeki ek raporda özetle: 2015/102634 sayılı “…” ibareli davacı markası ile davalının redde mesnet alınan … ibareli markalarının benzer olduğu, başvurunun kapsadığı konusu “25. Sınıf: 25/01 Koruyucu amaçlı olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış iç-dış giysiler, çoraplar, fularlar, şallar, bandanalar, eşarplar, kemerler. 25/02 Ayak giysileri: ayakkabılar, terlikler, sandaletler.” malları itibariyle markaların emtia listeleri benzer ve ilişkili mallardan oluştuğundan; taraf markaları arasında 556 sayılı KHK’nin 8/1-b maddesi anlamında “karıştırılma ihtimali” ve davacı marka başvurusu yönünden tescil engeli bulunduğu, davacının dava konusu başvuru yönünden, önceki tarihli 2001 16567 sayılı … markasından kaynakılı müktesep hakkı bulunmadığı, davalının … markasını 25. Sınıftaki dava konusu mallar üzerinde, davacıdan önce ülkemizde kullandığı ve işbu mallar itibariyle, … markasının gerçek hak sahibi olduğu ispatlanamadığından, somut olayda 556 sayılı KHK’nın 8/3 maddesi kapsamında bir tescil engeli bulunmadığı, davacının üstün hak sahipliği iddiasının ise, davalı markalarının varlığına rağmen kendisine tescil hak ve imkanı sağlamasının mevzuat gereği mümkün olmadığı, davalının … markasının “saat” emtiası bakımından tanınmış marka olduğu ve dava konusu markanın “25. Sınıf: 25/01 Koruyucu amaçlı olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış iç-dış giysiler, çoraplar, fularlar, şallar, bandanalar, eşarplar, kemerler. 25/02 Ayak giysileri: ayakkabılar, terlikler, sandaletler.” emtiaları bakımından tescilinin 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesine aykırılık teşkil edeceği, davalı şirketin ticaret unvanının aynısının, kendi faaliyet alanında marka olarak tescilini engelleme yetkisi bulunduğu; davacının “…” ibareli dava konusu marka başvurusunun 556 sayılı KHK’nin 8/5 maddesine aykırı olduğu, davacı marka başvurusunun kötüniyetli olarak kabul edilebileceği, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirmenin nihai olarak mahkememizce yapılacağı anlaşılmakla yeni heyetten rapor alınması veya mevcut bilirkişi heyetinden ek rapor alınması yoluna gidilmemiştir.
GEREKÇE:
“Marka tescilinde red için nispi nedenler” başlığı altında düzenlenen 556 sayılı KHK’nın 8. maddesi;
“Madde 8 – Tescil edilmiş veya tescil için başvuru yapılmış bir markanın sahibi tarafından itiraz yapılması durumunda aşağıdaki hallerde marka tescil edilemez:
a) Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı ise ve aynı mal veya hizmetleri kapsıyorsa,
b) Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa.
Marka sahibinin ticari vekili veya temsilcisi tarafından markanın kendi adına tescili için, marka sahibinin izni olmadan ve geçerli bir gerekçe gösterilmeden yapılan başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine red edilir.
Tescilsiz bir markanın veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaretin sahibinin itiraz etmesi üzerine, tescili istenilen marka, aşağıdaki hallerde tescil edilmez.
a) Markanın tescili için yapılan başvuru tarihinden önce veya markanın tescili için yapılan başvuruda belirtilen rüçhan tarihinden önce bu işaret için hak elde edilmiş ise,
b)Belirtilen işaret, sahibine daha sonraki bir markanın kullanımını yasaklama hakkını veriyorsa,
Marka, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir markanın aynı veya benzeri olmakla birlikte, farklı mallar veya hizmetlerde kullanılabilir. Ancak, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu red edilir.
Tescil için başvurusu yapılmış markanın, başkasına ait kişi ismi, fotoğrafı, telif hakkı veya herhangi bir sınai mülkiyet hakkını kapsaması halinde, hak sahibinin itirazı üzerine tescil başvurusu reddedilir.
Ortak ve garanti markalarının sona ermesinden itibaren üç yıl içinde ortak marka veya garanti markası ile aynı veya benzeri olan marka tescil başvurusu itiraz üzerine reddedilir.
Bir markanın yenilenmeme nedeniyle koruma süresinin dolmasından sonra iki yıl içerisinde aynı veya benzer markanın, aynı veya benzer mal ve hizmetler için yapılan tescil başvurusu itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Yukarıda ayrıntısı yazılı 8/1-b maddesinde geçen düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 556 sayılı KHK’nın 8. maddesinin (4) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca 556 sayılı KHK’nın 8. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda genel ölçü olarak; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, tüketici kitlesinin bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir.
Bilindiği üzere 556 sayılı KHK’nın 8/5 maddesi; “Tescil için başvurusu yapılmış markanın, başkasına ait kişi ismi, fotoğrafı, telif hakkı veya herhangi bir sınai mülkiyet hakkını kapsaması halinde, hak sahibinin itirazı üzerine tescil başvurusu reddedilir.” hükmünü içermektedir.
556 sayılı KHK.’nin 8/5. maddesindeki koşulların varlığı halinde, aynı veya benzer sınıflarda markasal bir kullanım olup olmadığına bakılmaksızın, fikri veya sınai hak sahiplerinin kendilerinden izinsiz olarak başkaları tarafından yapılan marka başvurusuna itiraz etme ya da dava açma hakları mevcuttur.
Diğer yandan 556 sayılı KHK’nin 35/1. maddesi uyarınca, başvurunun kötü niyetle yapıldığına ilişkin itirazları Türk Patent Enstitüsü’nce nihai olarak reddedilen kişilerin aynı KHK’nin 53. maddesine göre kesinleşen kararın bildirim tarihinden itibaren iki aylık süre içerisinde yetkili mahkemede dava açma hakları bulunmaktadır. 556 sayılı KHK’nin açıklanan hükümleri itibariyle tescil başvurusunun kötü niyetle yapıldığını iddia eden ilgili kişilerin itiraz yoluyla Enstitü nezdinde, itirazın reddi halinde ise yetkili mahkemede marka başvurusunun reddedilmesini istemek hakları bulunmasına karşın, aynı KHK’nin 42. maddesinde markanın hükümsüzlük sebepleri sınırlı olarak sayılırken KHK’nin 35/1. fıkrasında itiraz sebebi olarak belirtilen “başvurunun kötü niyetle yapıldığı” iddiasına yer verilmemiştir.
MK’nın 2. maddesi uyarınca hukuk düzeninin kötü niyeti koruması mümkün olmayıp, bu durumun KHK’nin 42. maddesinde sayılmamış olması halinde dahi kötüniyetin bir tescil engeli oluşturduğu hususunun göz önüne alınması zorunludur. Nitekim, bu benimseme aynı zamanda 556 sayılı KHK’nın marka hakkının korunmasına ilişkin genel sistematiğine de uygun düşmektedir.
Tescil başvurusunun kötü niyetle yapılmış olması halinin 556 sayılı KHK’nin 42. maddesinde düzenlenmemiş olmasına karşın başlı başına bir hükümsüzlük nedeni sayılması hususunda öğretide de görüş birliği mevcuttur. ( Bkz. Sabih Arkan, Marka Hukuku, Cilt II, s.158, Ankara 1998, Ünal Tekinalp, Fikri Mülkiyet Hukuku, s.452, Dördüncü Bası, İstanbul 2005, Hamdi Yasaman ve ark. Marka Hukuku, Cilt II. s.878-879, İstanbul 2004 ). Bu durumda, gerek öğretide ileri sürülen görüşler, gerekse mukayeseli hukuk ve mehaz Avrupa Birliği mevzuatında yer alan hükümler itibariyle; markalar hukukundaki ülkesellik ve başvuru ve tescilde öncelik ilkelerinin yanında başvuru ve tescilde kötü niyetin himaye edilmemesine ilişkin temel ilkenin de aynen korunduğu anlaşılmaktadır.
556 sayılı KHK’nin 35/1. maddesi uyarınca tescil başvurusu sırasında kötü niyetin başlı başına bir itiraz sebebi olarak öne sürülebilmesi mümkün olduğu gibi, sonradan aynı nedenle hükümsüzlük davasının açılabilmesi de KHK’nin amacına uygundur. Çünkü, KHK’nin 35/1. ve 42/1-a maddelerindeki düzenlemeler de, esasen, MK’nın 2. maddesinin özel bir uygulamasından ibarettir. Bu bakımdan her somut olayın özellikleri göz önüne alınarak açıkça kötü niyetle gerçekleştirildiği belirlenen marka tescilinin hükümsüzlüğüne karar verilebilmelidir. Bu husus 556 sayılı KHK’nin 42. maddesinde başlı başına bir hükümsüzlük nedeni olarak düzenlenmemiş olsa dahi, genel hüküm ve temel prensip niteliğindeki MK’nın 2. maddesi uyarınca kötü niyetin korunması söz konusu olamayacağından dolayı aynı sonuca ulaşılması KHK’nin ruhuna da uygundur
Mutlak ve nispi ret nedenleri yoluyla karşılanamayan veya örtüşmeyen tüm tescil engelleri kötü niyetli tescil nedeniyle hükümsüzlük konusu olabilirler.
Yani kötü niyetli tescilden hükümsüzlük kararı verilebilmesi için, kötü niyetin mutlaka bir mutlak veya nispi ret nedeni ile birleşmesi gerekmez.
Kötü niyetli tescilin bir itiraz sebebi olarak öngörülmesine ilişkin 556 sayılı KHK’ nin 35/1. maddesi hükmünde şart koşulmadığı için, itiraz üzerine başvurunun reddi için haksız rekabet koşullarının oluşması da gerekmez.
Bu cümleden olarak, saldırı, engelleme, tuzak ile spekülasyon ve transfer markaları kötü niyetli tescil kapsamında düşünülebilir.

Bilindiği üzere; eski tescilin kazanılmış hak teşkil edebilmesi için bazı koşulların gerçekleşmesi gerekir. Yargıtay 11.HD. 19.09.2008 gün ve 7547/10251 sayılı “…” yine, 14.11.2008 gün ve 11505/12839 sayılı ‘… kararlarında kazanılmış hak teşkil eden önceki markaların tespiti yönünden bazı kıstaslar getirmiştir. Buna göre;
-Öncelikle kazanılmış hak teşkil eden markanın tescilli olarak uzun süre kullanılması, yani kullanım ve tescilin taraflar arasında artık çekişme konusu olmaktan çıkmış olması veyahut müktesep hak iddia edilen tescilli markaya karşı hükümsüzlük davası açılacak sürenin dolmuş olması gerekir.
-Kazanılmış hak teşkil ettiği ileri sürülen markaya dayalı olarak yapılan başvurunun, ilk markanın asli unsuru muhafaza etmesi ve bu markadan uzaklaşmadan oluşturulması gerekir (önceki markanın asli unsuru değişmiş ise, bu artık yeni bir marka başvurusu olacaktır).
-Son olarak da; sonraki başvurunun, önceki markanın kapsadığı mal/hizmet ile aynı veya aynı tür emtiaları/hizmetleri içermesi, emtia listesinin genişletilmesi yoluna gidilmemesi gerekir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Davacı Markası Örnek Davalı Markaları

Taraf markalarının emtia kapsamları incelendiğinde, başvurunun kapsadığı “25. Sınıf: 25/01 Koruyucu amaçlı olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış iç-dış giysiler, çoraplar, fularlar, şallar, bandanalar, eşarplar, kemerler. 25/02 Ayak giysileri: ayakkabılar, terlikler, sandaletler.” malları itibariyle markaların emtia listeleri benzer ve ilişkili mallardan oluştuğu anlaşılmıştır. Şu hâlde SMK 6/1 maddesi yönünden tescil engellerinde aranan karıştırılma ihtimali de belirtili emtialar yönünden gerçekleşmiştir. Devamla;
Davacının markasının incelenmesinde; davacı marka başvurusunun tümü büyük latin harfler ile yazılmış … ibaresinden oluştuğu, herhangi bir şekil unsuru içermediği, anlaşmaktadır.
Davalının markalarının incelenmesinde; redde mesnet alınan davalı markaları ise … kelimesinin yanı sıra buna eklenen “authentic …, est. Usa, issue no, 1954” gibi ibarelerden oluştuğu, bir kısmında şekili unsurlarına yer verildiği anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, davalı adına tescilli “…” esas ibareli markalar ile davacının “…” ibareli markası arasında biçim, renk, grafik unsurlar, düzenleme ve tertip tarzı olarak görsel, sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunduğu, işin uzmanı veya dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu ürünler için ayırdığı satın alım ve yararlanım süresi içinde, davacının “…” markasını gördüğünde bunun davalının mesnet markasından farklı bir marka olduğunu algılayamayabileceği, tescilli markaların bir uzantısı, yeni bir versiyonu, yeni bir serisi olarak algılanmasının ihtimal dahilinde olduğu, taraf markaları arasında iltibas bulunduğu, davacının 2015/102634 sayılı … ibareli dava konusu marka başvurusunun, tasarlanışı itibariyle davalının … Q ve şeklindeki markalarına yazım stili itibariyle oldukça yaklaştığı, dava konusu başvuru mevcut hali ile davacının önceki tarihli markasından uzaklaşan ve davalı markasına yaklaşıp onun serisi imajı taşıyan bir marka olduğu, bu koşullarda davacının önceki markasından kaynaklı müktesep hakkından bahsedilmesinin mümkün olmadığı, her ne kadar dava konusu YİDK kararının şerhinde, davacının “kemerler” emtiası üzerinde eylemli kullanımı olduğundan bahisle, bu mallar bakımından üstün hakkı bulunduğu ve markayı tescil ettirme imkanı olduğu savunulmuşsa da; 556 sayılı KHK’de tescilsiz hak sahibine, iltibas yaratan markanın varlığına rağmen, markasını tescil ettirme hakkı tanıyan bir hüküm bulunmadığından, davacının bu hususta bir hakkı olmadığı; davacının dava konusu başvuru yönünden, önceki tarihli 2001 16567 sayılı … markasından kaynakılı müktesep hakkı bulunmadığı, davalının … markasını 25. Sınıftaki dava konusu mallar üzerinde, davacıdan önce ülkemizde kullandığı ve işbu mallar itibariyle, … markasının gerçek hak sahibi olduğu ispatlanamadığından, somut olayda 556 sayılı KHK’nın 8/3 maddesi kapsamında bir tescil engeli bulunmadığı, davacının üstün hak sahipliği iddiasının ise, davalı markalarının varlığına rağmen kendisine tescil hak ve imkanı sağlamasının mevzuat gereği mümkün olmadığı, davalının … markasının “saat” emtiası bakımından tanınmış marka olduğu ve dava konusu markanın “25. Sınıf: 25/01 Koruyucu amaçlı olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış iç-dış giysiler, çoraplar, fularlar, şallar, bandanalar, eşarplar, kemerler. 25/02 Ayak giysileri: ayakkabılar, terlikler, sandaletler.” emtiaları bakımından tescilinin 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesine aykırılık teşkil edeceği, davalı şirketin ticaret unvanının aynısının, kendi faaliyet alanında marka olarak tescilini engelleme yetkisi bulunduğu; davacı şirketin ticaret unvanının ayırt edici ibaresi olan … ibaresinin, kendi faaliyet alanında marka olarak tescilini engelleme/tescil edilen markanın hükümsüzlüğünü isteme yetkisi bulunduğu, davacı şirketin web sitesi incelendiğinde faaliyet alanının “… Group, Inc yaşam tarzı aksesuarları konusunda uzmanlaşmış küresel bir tasarım, pazarlama, dağıtım ve yenilik şirketidir. Sahip olunan ve lisanslı markaların çeşitli portföyü altında sunduğumuz ürünler arasında moda saatler, mücevherler, el çantaları, küçük deri eşyalar ve giyilebilir ürünler bulunmaktadır. 450 marka perakende satış yeri de dahil olmak üzere 150 ülkede 30.000 dağıtım noktamızla her bir marka hikayesini hayata geçiriyoruz.” şeklinde tarif edildiği, bu kapsamda; davalının “…” markasını 25. sınıfta tescil ettirmesinin, davacının ticaret unvanı karşısında, 556 sayılı KHK’nin 8/5 maddesine aykırı olduğu anlaşılmaktadır.
Neticeten tüm dosya kapsamına göre yukarıda açıklanan nedenlerle davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 35,90-TL’nin mahsubu ile bakiye 23,40-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davalılar kendisini vekille temsil ettirdiğinden; Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair, verilen karar hazır olan taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 22/06/2021

Katip … Hakim …
¸ ¸