Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/169 E. 2021/268 K. 09.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Karar
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2018/169
KARAR NO : 2021/268

ASIL DAVA : Markaya Tecavüz, Maddi ve Manevi Tazminat
ASIL DAVA TARİHİ : 09/05/2018
KARŞI DAVA : Kullanmama Nedeniyle Hükümsüzlük
KARŞI DAVA TARİHİ : 04/02/2020
KARAR TARİHİ : 09/07/2021

Mahkememizde görülmekte olan asıl dava yönünden markaya tecavüz, maddi ve manevi tazminat; karşı dava yönünden ise kullanmama nedeniyle hükümsüzlük davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkilinin faaliyet alanının, meyve suyu, kokteyl, alkolsüz içecekler, doğal meyve suları, enerji içecekleri üretim ve dağıtımı olan müvekkil şirket olduğu ve 1985 yılında Cidde’de kurulduğunu, başta menşe ülkesi Suudi Arabistan olmak üzere Orta doğu’da birçok ülkede satım ve dağıtım gerçekleştirdiğini, Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde … sayılı marka tescili ile koruma altına alınmış olan “…” kelime ve şekil markası bulunduğunu, ayrıca birçok ülkede de tescilli bulunan “…” markası, uluslararası marka tescilleri ile de koruma altında olduğunu, müvekkilinin marka tescili Ankara’da mukim olan bir vekillik firması tarafından gerçekleştirilmiş olması sebebiyle ve marka tecavüzü ile maddi manevi tazminat taleplerinin mevcut olması sebebiyle davanın Ankara’da ikame edildiğini, müvekkili şirkete ait “…” markasının, Paris Sözleşmesi ve 6769 sayılı SMK hükümleri uyarınca tanınmış marka olduğu, müvekkilinin markası ile davalı markası aynı ve ayırt edilemeyecek düzeyde benzer olduğunu, markalar aynı tür ve benzer malları kapsadığını, davalının her ne kadar, “…” kelime markasını kendi adına tescil ettirmiş olsa da, kullanımında da bilinçli olarak “…” ibaresi üzerine vurgu yaptığını, davalının hükümsüzlüğü istenen markasının, müvekkilin tanınmış ve uzun yıllardır kullanmakta olduğu markasının birebir aynısı olmakla birlikte, 32.sınıfta yer alan “Biralar; bira yapımında kullanılan preperatlar. Maden suları, kaynak suları, sofra suları, sodalar, sebze ve meyve suları, bunların konsantreleri ve özleri, meşrubatlar. Enerji içecekleri (alkolsüz); proteinle zenginleştirilmiş sporcu içecekleri.” bakımından tescilli durumda olduğu, müvekkiline ait … sayılı marka tescili ise, “Maden suları, kaynak suları, sofra suları, sodalar, tonikler, sebze ve meyve suları, sebze ve meyve konsantreleri ve özleri, meyveden elde edilen toz ve granül halde içecekler, şıra, şalgam suyu, domates suyu, kolalar, gazozlar, izotonik içecekler, boza, sahlep. ” bakımından tescilli olduğunu, 2004 yılında Türk Patent’in sınıflandırmasında 32.sınıfın tüm alt sınıfları ile birlikte tescil edildiğinii, davalının tescili de 2007 yılının sınıf ve alt sınıfları bakımından tümü bakımından tescil edilmiş durumda olduğunu, her ne kadar ifade edilen kelimelerde ufak tefek farklılıklar bulunsa da, tescil kapsamlarının aynı olduğunun kabulü gerektiğini, müvekkilinin 2004 yılındaki başvuru kapsamında yer alan “izotonik içecekler” in çoğunlukla su, karbonhidratlar ve elektrolitlerden oluşurlar ve müsabakaya katılan sporcular tarafından yorucu egzersiz seansları sırasında kullanıldığını, bu içecekleri tüketmedeki amacın vücudu normalden çok daha hızlı bir şekilde rehidre etmeye yönelik olduğunu, davalının marka tescili kapsamında yer alan Enerji içecekleri (alkolsüz); proteinle zenginleştirilmiş sporcu içecekleri ile aynı alt sınıfı karşılamakta olduğunu; davalının basiretli bir tacirden beklenen özen yükümlülüğünü yerine getirmediğini ve kötüniyetli olduğunu, davalının dava konusu marka tescili haricinde dava dışı … marka başvuruları itiraz üzerine reddedildiğini, davalının benzer ibareli marka başvurularına devam ettiği, 09.06.2016 tarihinde ilan olunan davalı şirket kuruluş bilgilerinde, şirket kurucusu olarak Suudi Arabistan menşeli … isimli şahın yer aldığı, 02.02.2018 yılında da hisselerini diğer kurucu ortak olan …’a devrettiği, müvekkili markasının Suudi Arabistan’da oldukça bilinen ve tanınmış bir marka olduğu da göz önünde bulundurulduğunda, davalı şirket kurucularının bu anlamda kötüniyetli olduklarını; davalı kullanımları, müvekkil marka hakkına tecavüz teşkil ettiğini, tazminat yönünden hesaplanacak olan tazminat tutarının tam olarak bilinememesi sebebiyle fazlaya ilişkin hakları HMK’nın 107/1 ve 107/2 maddeleri hükümleri çerçevesinde saklı tutarak marka tecavüzü ve haksız rekabet yönünden şimdilik sadece 50.000 TL maddi tazminat hükmedilmesini, müvekkilin marka tecavüzü ve haksız rekabet yönündenuğradığı manevi zararın tazmini amacıyla 10.000 TL manevi tazminata hükmedilmesini, tazminat hesap yöntemi olarak ise, 6769 sayılı SMK m.151/2-b hükmünü tercih ettiklerini, netice olarak; evleviyetle, teminatsız olarak … tescil numaralı “…” markasının üçüncü kişilere devir ve temlikinin önlenmesi yönünde teminatsız olarak tedbir uygulanmasına, tedbiren 6769 sayılı SMK m.159/-c uyarınca ölçülülük ilkesi uyarınca bir bedel takdir edilerek davalı tarafından “..zararın tazmini bakımından teminat verilmesi.” ne, davalı adına TPMK nezdinde … tescil numaralı “…” marka tescilinin hükümsüzlüğü ve sicilden terkinine, davalının müvekkilin haklarına tecavüzün tespiti ile tecavüzün men’i ve ref’ine, fiilleri neticesinde ortaya çıkan maddi ve manevi zararların tazmini amacıyla (fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla) 50.000,00-TL maddi ve 10.000,00-TL manevî tazminat ödenmesine, yargılama masrafları ile vekâlet ücretinin davalı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP/ KARŞI DAVA:
Davalı şirket vekili cevap dilekçesiyle, yetki itirazları olduğunu, fikri sınai haklar mahkemelerinin usul olarak Asliye Hukuk Mahkemeleri statüsündeki ihtisas mahkemeleri olduğunu, bu sebeple davanın patent vekilinin mukim olduğu Ankara ilinde değil, davalı şirketin mukim olduğu Mersin ilinde açılması gerektiğini, davacı şirketin Türkiye’de bir ikamet adresine sahip olmadığını, yetkili mahkemenin, Fikri Sınai Haklar mahkemesi sıfatıyla davayı görecek olan Mersin Asliye Hukuk mahkemesi olması gerektiğini, bu sebeple dosyanın yetkili olan Mersin Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesi gerektiğini, davalı müvekkili şirketin ticaret sicilindeki adresi de Mersin ili olduğunu, marka isim benzerliği iddiasının tamamen gerçek dışı bir iddia olduğunu, müvekkili şirketin tescil ettirmiş olduğu “…” markası , evvela ihracata yönelik bir marka olduğunu, “…” kelimesinin arapça sözlük anlamı “dönüşmek” anlamına geldiğini, müvekkili şirketin markasının anlamı “…” anlamına geldiğini, davacının markası ise salt “…” şeklinde tescil edilmiş bir marka olduğunu, iki isim arasında gerek arapça tercüme gerek Türkçe dillerinde bir benzerlik veya hatırlatma söz konusu olmadığını, müvekkili şirketin logo veya font olarak taklit etmek suretiyle davacının markasının pazar alanını daralttığı iddiası gerçek dışı olduğunu, davacı şirketin ana pazar alanı olan ülke Suudi Arabistan Krallığı olduğunu, diğer Ortadoğu ülkelerinde davacı vekilinin iddia ettiği gibi yüksek bir pazar payının mevcut olmadığını, davacının markası global çapta tanınmış bir marka değil yerel olarak piyasa payı ve tanınmışlığa sahip bir marka olduğunu, global çapta tanınmayan bir markanın taklidinden müvekkil şirketin bir kazanç elde etmesi mümkün olamayacağını, davacının, müvekkili şirketin markası sebebiyle pazar payının daraldığı iddiası gerçek dışı bir iddia olduğunu, davacının … nolu marka tescilinde, tescil ettirmiş olduğu logo siyah-beyaz tasarıma sahip bir logo olduğunu, tescil ettirdikleri logonun hatları, müvekkil şirketin logosuna göre daha keskin hatlara sahip olduğunu, müvekkili şirketin logosunu oluştururken bağlı olduğu nokta patent tasarımındaki tescil edilmiş logolar olduğunu, davacının logosunun tescil anında renk olarak ayırt edici bir renge sahip olmaması sebebiyle logosunun taklit edildiği iddiası da gerçek dışı olduğunu, logoların taklit edildiği iddiasını kabul etmediklerini, söz konusu dava henüz tarafımıza yöneltilmemişken 17.04.2018 tarihinde 2018/38466 ve 2018/38906 sayılı marka tescil başvurularında yeni logoların tescili için gerekli adımların atıldığını, davacı vekilinin şirket ortaklarını öne sürerek şirketimizin kötü niyetli davrandığına dair ithamları gerçek dışı olduğunu, davacının markasının ülkemizde tescil edilmiş, ancak ne üretim ne de satış aşamasında piyasaya girmemiş bir marka olmadığını, bu sebepten ötürü davacı vekilinin iddia ettiği maddi bir kaybın varlığından söz edilemeyeceğini, ülkemizde hiç kimsenin davacının markasıyla alakalı bir fikir sahibi olmadığını, bu sebepten ötürü davacının markası ve tanınırlığı üzerinden haksız bir kazanç elde edilmesinin söz konusu olmadığını, bu sebeple maddi ve manevi tazminat talebinin reddi gerektiğini, karşı dava ile ilgili olarak; davacının markası global çapta tanınmış bir marka olmadığını, markanın ülkemizde tescilinin 2004 yılında gerçekleştiğini, söz konusu markanın 14 yıldır ülkemizde herhangi bir şekilde satış veya üretimi gerçekleştirilmediği gibi herhangi bir distribütörünün de ülkemizde mevcut olmadığını, bu nedenle davacının tescil ettirmiş olduğu markasını beş yıldan daha uzun bir süredir kullanmaması sebebiyle karşı davamızın kabulü ve markasının iptal edilerek sicilden silinmesine yönelik karar verilmesini, davacı şirkete tazminat davası açma haklarımız saklı kalmak üzere yargılama giderleri ve yasal vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini, asıl davanın reddini, karşı davanın kabulünü talep etmiştir.
TEFRİK:
Yetki itirazı yönünden yapılan incelemede, dava konusu markanın 24/08/2017 tarihinde sicile tescilli olduğu, davanın 09/05/2018 tarihinde açıldığı, bu durumda dava tarihinden önce markanın tescilli bir marka olduğu 6769 sayılı yasa 156/5 maddesi gereğince yetki itirazının yerinde olduğu; davalı adresinin ”…” olması karşısında, bu adresin bağlı olduğu Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesi’nin ise, Fikri Haklar Mahkemesi Sıfatıyla Mersin … Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu, hal böyle iken, huzurdaki davanın yetkisiz mahkemede açılmış olduğu ve Yetki İlk İtirazın cevap dilekçesi ile birlikte süresinde yapıldığı, açıklanan nedenlerle açılan davada davalı markasının hükümsüzlüğü davası yönünden mahkememizin yetkisiz bulunduğu gerekçesiyle, 28/03/2019 tarihli karar ile davacının hükümsüzlük talebi yönünden dosyanın tefrik edilmiş, mahkememizin …. karar sayılı kararı ile, davalı markasının hükümsüzlüğü talebi yönünden Mersin … AHM nin yetkili ve görevli olması nedeniyle hükümsüzlük talebi yönünden mahkememizin yetkisizliğine, Kararın kesinleşmesine müteakip talep halinde dosyanın yetkili ve görevli Mersin .. AHM’ye gönderilmesine karar verildiği, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş, istinaf talebinin Ankara BAM’nin … Karar sayılı ilamıyla KALDIRILMAKLA davanın mahkememizin …. Esasına kaydedildiği ve davacı tarafından takip edilmediği, davacı tarafından davalı aleyhine açılan iş bu davanın, işlemden kaldırıldığı 03/12/2019 tarihten itibaren üç aylık yasal süre içinde yenilenmediği anlaşıldığından davanın H.M.K.’nun 150. maddesi uyarınca 08/09/2020 tarihi itibariyle açılmamış sayılmasına karar verildiği tetkik edilmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalının kullanımlarının davacının tescilli marka hakkından doğan haklarına tecavüz edip etmediği maddi ve manevi tazminat şartlarının oluşup oluşmadığı, karşı dava yönünden kullanmama nedeniyle davacı karşı davalının markasının hükümsüzlüğü koşullarının oluşup oluşmadığı yönünde olduğu anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, taraf vekillerine sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE:
KARŞI DAVA YÖNÜNDEN:
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK)’nın 9/1.maddesinde yer alan “Tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde haklı bir sebep olmadan tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından marka sahibi tarafından Türkiye’de ciddi biçimde kullanılmayan ya da kullanımına beş yıl kesintisiz ara verilen markanın iptaline karar verilir” şeklindeki düzenleme ile kanun koyucu Markalar Sicilini kullanılmayan markalardan arındırma amacını gütmektedir. Anılan yasal düzenlemeden önce, mülga 556 sayılı KHK’nın 42/1-c ve 14. maddesinde de en az beş yıldır kullanılmayan markaların, hükümsüzlük/iptal davaları ile sona erdirilmesinin hedeflendiği görülmektedir. Mülga 556 sayılı KHK henüz yürürlükte iken, 42/1-c maddesinin AYM’nin 09.04.2014 ve 2013/147-2014/75 sayılı, 14.maddesinin ise 14.12.2016 tarih ve 2016/148 – 189 sayılı kararıyla iptal edildiği, ikincisinin Resmi Gazete’de yayın tarihinin 06.01.2017 olduğu ve bu tarih itibariyle kullanmama nedeniyle hükümsüzlük/iptal davalarına ilişkin mülga KHK’da yer alan yasal dayanakların ortadan kalktığı görülmektedir. Bununla birlikte markanın son beş yıllık süre içerisinde ciddi şekilde kullanılmaması yukarıda geçen 06.01.2017 tarihinden önce TBMM tarafından kabul edilen 22.12.2016 tarihli 6769 sayılı SMK’nın 9, 19, 25, 26 ve 27.maddelerinde iptal ve def’i sebebi olarak kabul edilmiştir.
Dava tarihi nazara alındığında yürürlükte olan 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun markanın kullanılmaması nedeniyle iptaline ilişkin hükümlerinin somut uyuşmazlığa uygulanması gerekecektir.
6769 sayılı SMK’nnn 9. maddesi uyarınca tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde haklı bir sebep olmadan tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından marka sahibi tarafından Türkiye’de ciddi biçimde kullanılmayan ya da kullanımına beş yıl kesintisiz ara verilen markanın iptaline karar verilir. Markanın ayırt edici karakteri değiştirilmeden farklı unsurlarla kullanılması, markanın sadece ihracat amacıyla mal veya ambalajlarında kullanılması ve markanın marka sahibinin izni ile kullanılması da marka sahibi tarafından kullanım olarak kabul edilir.
6769 sayılı SMK’nın 26. maddesinde kullanmama nedeniyle markanın iptaline karar verme yetkisinin Türk Patent Kurumuna ait olduğu düzenlenmiştir. Ancak bu hüküm SMK’nın 192/1. maddesi uyarınca Kanun’un yayım tarihinden itibaren 7 yıl sonra yürürlüğe gireceği için 6769 sayılı SMK’nın Geçici 4. maddesine göre, SMK’nın 26. madde hükmü yürürlüğe girene kadar, iptal yetkisi, anılan maddedeki usul ve esaslara göre mahkemeler tarafından kullanılır. 26. maddenin yürürlüğe girdiği tarihte mahkemeler tarafından görülmekte olan iptal davaları mahkemeler tarafından sonuçlandırılır. Mahkemelerin bu madde hükmüne göre vermiş olduğu kararlar kesinleşmesinden sonra mahkeme tarafından Kuruma resen gönderilir.
Bu yasal düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde, markanın kullanmama nedeniyle iptaline ilişkin iş bu somut uyuşmazlığın mahkememizce çözülmesi gerektiği anlaşılmaktadır.

İptali Talep Edilen Marka
… sayılı …+şekil

Kullanmama nedenine dayalı iptal davası açabilmek için herhangi bir hak düşürücü bir süre bulunmamakta olup, önemli olanın, dava tarihinden geriye doğru tescil anına kadar beş yıllık sürenin dolmuş olması olduğu, davalı adına … sayı ile tescilli markanın tescil tarihinin 28/01/2006 olduğu ve markanın hâlen geçerli bulunduğu ve dava tarihi itibariyle tescil tarihinden itibaren (5) yıllık sürenin dolmuş bulunduğu ve dolayısıyla süre yönünden iptal koşulunun oluştuğu anlaşılmaktadır.
Dava tarihi 09/05/2018 olduğundan dava konusunu oluşturan zaman diliminin 09/05/2013 ve 09/05/2018 tarihlerinin arası olduğu, SMK’nın 9. maddesi uyarınca markasını kullanma külfeti altında bulunan karşı davalının somut uyuşmazlık açısından 09/05/2013 ve 09/05/2018 tarihleri arasında bu kullanımını ispat etmesi gerekmektedir.
Markanın kullanımının ise SMK’nın 7. maddesinin 2. fıkrasının a, b ve c bentlerinde öngörülen şekilde; 7. maddenin 3. fıkrasıyla SMK’nın 9. maddesinin 2 ve 3. fıkrasında açıklandığı şekilde gerçekleşmesinin gerektiği anlaşılmakta olup, yargılama konusu markayı anılan sınıftaki hizmetler için kullandığını ispat yükü davalıdadır.
Dosyada bulunan tüm bilgi ve belgeler irdelendiğinde;
Mahkememizce davacı/karşı davalının da hazır bulunduğu 01/12/2020 tarihli celsede, davacı vekilinin tutmakla mükellef oldukları ticari defterleri veya kullanım ispatına yönelik fatura ve benzeri uhdelerinde bulunan yeterli ticari evrakları mahkememize sunmak mümkün değil ise bulundukları yeri ve irtibata geçilecek kişinin açık kimlik bilgileri ile irtibat bilgisini dosyaya sunmak üzere iki haftalık kesin süre verilmesine sürenin kesin olduğu bu süre zarfında karar yerine getirilmez ise defterleri ibrazdan kaçınmış sayılacaklarının ihtarına, davacı vekilince ticari defterlerin sunulması halinde karşı dava yönünden bilirkişi incelemesi yapılacağından bu aşamada verilen kesin sürenin akibetinin beklenilmesine karar verildiği, davacı-karşı davalı vekili tarafından ticari defterlerin bulunduğu yerin bildirilmediği bu durumda dosyada yer alan bilgi ve belgelerden davacının tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından marka sahibi tarafından Türkiye’de ciddi biçimde kullanıldığına ilişkin somut delile rastlanmadığı anlaşılmıştır.
Bu kapsamda, ispat yükü üzerinde bulunan davacı/ karşı davalının markayı ciddi biçimde kullandığını ispat edememiş olması nedeni ile dava konusu hizmetlerin kullanımını ispat edip etmediğinin irdelenmesi yoluna gidilmemiş, davacı karşı davalıya ait … sayılı …+şekil ibareli markanın kullanmama nedeniyle hükümsüzlüğüne karar vermek gerekmiştir.
ASIL DAVA YÖNÜNDEN:
Her ne kadar davacı-karşı davalının …+şekil şeklindeki kullanımının davalı-karşı davacının markalarının esaslı unsuru olan ibareyi aynen içermesi, davacı-karşı davalının kullanımının ayırt ediliciliği sağlayacak şekil veya ibare eki içermemesi, davalı-karşı davacının markalarının 32. sınıf yönünden kuvvetli ayırt edicilik içeren ibareler olması nedenleri ile görsel, anlamsal ve sesçil benzerliğinin bulunduğu, davalı-karşı davacının markalarının kullanıldığı 32. sınıf mal ve hizmet sınıflarının davacı-karşı davalının kullanımının konusu olan 32. sınıf ürünler ile aynı/aynı tür düzeyinde ilişkili olduğu anlaşılmakta ise de; davalı-karşı davacının markasının karşı davada kullanmama nedeni ile iptaline karar verildiği, iptaline karar verilen markalar bakımından tecavüz olgusundan bahsedilemeyeceği, davacı-karşı davalının iptaline karar verilen markalar dışında dayandığı markasının bulunmadığı anlaşılmakla asıl davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Asıl Dava Yönünden;
Markaya tecavüz, maddi ve manevi tazminat talepleri yönünden davanın REDDİNE,
Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcının peşin alınan 1.024,65-TL’den mahsubu ile bakiye 965,35-TL’nin kararın kesinleşmesine müteakip istem halinde davacı/ karşı davalıya iadesine,
Markaya tecavüzün reddi nedeniyle, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL ücreti vekâletin davacı karşı davalıdan alınarak davalı karşı davacıya verilmesine,
Maddi tazminat talebinin reddi nedeniyle, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL ücreti vekâletin davacı karşı davalıdan alınarak davalı karşı davacıya verilmesine,
Manevi tazminat talebinin reddi nedeniyle, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL ücreti vekâletin davacı karşı davalıdan alınarak davalı karşı davacıya verilmesine,
Davacı karşı davalının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı karşı davalı üzerinde bırakılmasına,
Davalı karşı davacı tarafından asıl dava yönünden yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
2-Karşı dava yönünden;
Davanın kabulü ile,
Davacı-karşı davalı adına kayıtlı … sayılı “…+Şekil” ibareli markanın kullanmama nedeniyle iptaline,

Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 54,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 04,90-TL’nin davacı karşı davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL ücreti vekâletin davacı karşı davalıdan alınarak davalı karşı davacıya verilmesine,
Davalı karşı davacının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü gösterilen 317,80-TL yargılama giderinin davacı karşı davalıdan alınarak davalı karşı davacıya verilmesine,
Davacı karşı davalı tarafından karşı dava yönünden yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair verilen karar, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup, usulen anlatıldı. 09/07/2021

Katip … Hakim …
¸ ¸

Karşı Dava Yönünden
Masraf Dökümü
İlk Masraf :208,80-TL
Gider Avansı :109,00-TL
Toplam :317,80-TL