Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/162 E. 2021/150 K. 22.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Karar
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2018/162
KARAR NO : 2021/150

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 07/05/2018
KARAR TARİHİ : 22/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 1978 yılında Milan’da … tarafından kurulduğunu, Avrupa, Asya, Amerika, Orta Doğu ve Avustralya’daki 10’ün üzerinde mağazasıyla dünya çapında mağazalar zincirine sahip olduğunu, parfümden saate, giyimden ayakkabıya her türlü aksesuarın dizaynını, üretimini ve satmını gerçekleştirdiğini, dünya çapında tanımış bir marka haline gelen müvekkili şirketin moda sektöründe bir lider ve ikon haline geldiğini, müvekkili şirketin “… …” markasının 03.sınıfta tescili için TÜRKPATENT nezdinde başvuruda bulunduğunu, söz konusu başvuruya davalı … tarafından … sayılı “…” ve … sayılı “erosum” markalarına dayanılarak itiraz edildiğini, müvekkili marka başvurusu ile reddine gerekçe gösterilen marka arasında ilişkilendirilme ihtimalinin bulunmadığını, müvekkilinin “…” markalarının halihazırda 03.sınıfın da dahil olduğu çeşitli sınıflardaki mallar üzerinde müvekkili adına tescilli dünya çapında tanınmış markalardan olduğunu, davalı yanın “… …” ibaresinin tanınmış “…” markasına özgü yazı karakteriyle yazılmasıyla oluşturulmuş salt kelime markası olduğunu ve başka bir unsur içermediğini, markalar görsel olarak incelendiğinde müvekkili şirketin marka başvurusunda “…” ibaresinin esaslı unsur olarak yer aldığının görüleceğini, ‘’…’’ ibaresinin müvekkilinin aynı zamanda ticaret unvanının da çekirdek unsuru olan “…” ibaresinin altında daha küçük yazı karakterleri ile yazılmış olmasının da bu hususu desteklediğini, müvekkilinin marka başvurusuna bakıldığında ilk göze çarpan unsurun ‘’…’’ ibaresi olduğunu, müvekkili markası ikinci ibarenin ilk harfi yutularak “…” olarak telaffuz edilirken redde gerekçe markanın düz bir şekilde ve direkt olarak “…” olarak telaffuz edildiğini, telaffuz esnasında davaya konu markanın müvekkilinin önceki tarihli “…” markalarının devamı niteliğinde seri markası olduğu hususunun anlaşılacağını, markalar arasındaki tüm bu farklılıkların müvekkili markasında yeterli ayırt ediciliği sağlayarak markayı görsel, işitsel ve anlamsal yönden redde gerekçe markadan farklılaştırdığını ve markalar arasında iltibas ihtimalinin bulunmadığını, tüketici nezdinde karıştırılma ihtimaline neden olmayacağını, benzerlik incelemesinin yalnızca “…” ibaresine dayandırılmasının ve söz konusu markaların bu şekilde karıştırılma ihtimali yaratacak derecede benzer olarak değerlendirilmesinin mümkün olamayacağını, “…” ibaresinin ayırt edici niteliğinin düşük ve sulanmış olduğunu ve tek bir kişinin tekeline bırakılamayacağını, TürkPatentin çevrimiçi sitesinde “…” ibaresi aratıldığında 491 sonuç çıktığını, redde gerekçe marka hakkında araştırma yapıldığında temel faaliyet alanının markanın da kapsamında bulunan “Penis büyütücü hap. Penis büyütücü sprey” malları üzerinde olduğunun tespit edildiğini, sayılan ürünlerin herhangi bir markette yahut kozmetik mağazasında bulunamayan mallar olduğunu, müvekkili şirketin ürünlerinin ise Beymen, Tekin Acar, Sephora gibi yüksek kalite ürünler satan mağzalarda yer aldığını, müvekkilinin parfümeri sektöründe tanınmış bir şirket olduğundan tescili durumunda davalıya ait marka ile karıştırılmasının ya da yeni bir markası olarak algılanmasının mümkün olamayacağını, tüketicinin ilk görüşte “… …” markasının müvekkiline ait bir mal ile ilgili olduğunu anlayacağını, müvekkilinin tanınmış “…” markasının 556 s. KHK md. 8/4 çerçevesinde farklı sınıflarda yer alan mal ve hizmetler için dahi korunduğu göz önünde bulundurulduğunda “… …” marka başvurusunun “…” markalarının tescilli olduğu 03.sınıfta reddine konu mallar için de korunması gerektiğinin açık olduğunu iddia ederek; davalı Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 01.03.2018 tarih ve … sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı markası ile davalının redde mesnet markalarının aynı/aynı türden emtiaları içerdiklerini, redde mesnet alınan … sayılı marka incelendiğinde “…” ibaresinden oluştuğunun görüleceğini, ibarenin davacı yan markasındaki gibi düz bir yazı stiliyle ve siyah renkte harfler kullanarak kaleme alındığını, başkaca bir unsur içermeyen markanın “…” olarak okunup algılandığını, ibarenin markanın esas unsuru konumunda olduğunu, dava konusu … sayılı marka incelendiğinde ise “… …” ibaresinden oluştuğunu, ibarede davalı markasının aynen ve ayırt edici unsur olarak yer aldığını, “…” ibaresinin davacı markasında aynen ve esas usnur olarak kullanıldığını, bu durumun markalar arasında görsel, işitsel ve anlamsal düzeyde benzerlik kurulmasına neden olduğunu, tüketicilerin markaları ilişkilendireceğini, davacı yanın markasının bu haliyle davalı taraf markasına yakınlaşma çabası içerisinde olduğunu, benzerliğin yanı sıra markaların tescilli olduğu mal/hizmetlerde aynı/aynı türden ilişkili mal/hizmetlerde tescil edilmek istendiğini, böyle bir kullanımın söz konusu sınıflarda tescil edilemeyeceğini, markalar arasında benzerlik ve iltibas ihtimali bulunduğunu, markalar arasında tarihsel öncelik sonralık ilişkisinin mevcut olduğunu, KHK 8/1-b maddesinin uygulama şartlarının gerçekleştiğini, davacı yanın ibare üzerinde müktesep hakkının bulunmadığını, bir an için aksi kanaat hasıl olsa dahi, yeni başvuru ile redde mesnet markalar arasındaki benzerliği göz önüne alındığında yeni kullanımın tescil edilmesinin mümkün olamayacağını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … davaya cevap dilekçesinde özetle; davacı yanın marka kullanımının reddedilip kullanımlarının ortadan kalkmasını talep ettiğini, markasının kullanılarak itibarsızlaştırıldığını ve … markası için tedbir kararı başvurusunda bulunularak firmasının zora sokulduğunu, … isimli markasını kozmetik ve parfümeri alanında 11.03.2013 yılında marka olarak tescil ettirdiğini, markasının … firması tarafından kullanıldığını öğrendikten sonra yasal distribütörleri aracılığıyla davacı yana ulaşılmaya çalışıldığını, sonrasında …. yevmiye no ihtarnamesi ile davacı yana bildirildiğini ancak sonuç alınamadığını, … esas dava ve … E. sayılı birleştirme talepli davanın da markasının kullanıldığı için davacı firmaya dava açıldığını, dosyanın halen derdest durumda olduğunu, davaya konu markanın 2013 yılından beri kendisine ait olduğunu ve 10 yıllık korumaya tabii olduğunu, kozmetik ve parfümeri alanı dışında başkaca bir iştigali olmayan bir şirket olduğunu, internet üzerinden ürünlerinin satışının yapıldığını ve yerel şubelerinin bulunduğunu, … markasının kendi markası olduğunu ve bu durumu değiştirmek gibi bir zorunluluğunun bulunmadığını, … markasının ilk olarak … Mobilya Aeresol Kimya İmalatı Tic. Ve San. A.Ş. Ttarafından 24.01.1993 yılından itibaren 24.06.2013 yılına kadar Türkiye’de tescil edildiğini ve koruma altına alındığını, tescil korumasının hiç kalkmadığını, … markasının sahibinin rızası alınarak kullanılmaya başlandığını, … markasının fırsatçılık yaptığını ve rıza almaksızın markasının kullanıldığını, … markasının tescili dolmadan önce “… um” markasını tescil ettirdiğini, sonrasında “…” markasını da tescil ettirdiğini, dolayısıyla markalarının seri marka niteliğinde olduğunu, davacı yanın … markasını kendi alt markası gibi gösterdiğini, söz konusu markasının itibarsızlaştırıldığını, basitleştirildiğini ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davacı başvurusunun reddiyle ilgili verilen YİDK kararının 8/1-b maddesi kapsamında yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; dava konusu … sayılı ve … … ibareli başvurunun tescili amacıyla 22.12.2016 tarihinde 03. Sınıf emtialarda gerçekleştirilen marka başvurusunun, yapılan ilk incelemeler sonrasında, 13.03.2017 tarih ve 272 sayılı Bülten’de ilanına karar verildiği, anılan ilana karşı davalı yanın önceki tarihli … ve … sayılı markalarına dayalı olarak itirazda bulunduğu, ayrıca dava dışı 3. bir firmanın daha “peros” markalarına dayalı itirazlarının mevcut olduğu, davalı yanca yapılan itirazların Markalar Dairesi Başkanlığı’nın 14.08.2017 tarihli kararı neticesinde kabul edildiği ve … sayılı marka yönünden dava konusu başvurunun reddine karar verildiği, söz konusu ret kararına karşı davacı başvuru sahibinin kararın kaldırılması talebiyle itirazda bulunduğu, itirazları inceleyen Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı kararı neticesinde özetle; “Başvuruya konu marka ve ret kararına mesnet olarak gösterilen … sayılı ve “…” ibareli markada “…” ibaresinin aynen yer alması sebebiyle söz konusu markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunduğu, ayrıca başvuru kapsamında yer alan mallar ile ret gerekçesi markanın eşya listesinde yer alan malların aynı veya benzer olduğu tespit edilmiştir. Belirtilen nedenlerle söz konusu markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunduğu kanaatine varılmıştır. Başvuruya konu marka ile … sayılı marka arasındaki benzerliğin “…” ibaresi üzerinde oluşması sebebiyle muterize ait “…” ibareli tescilli markalar işbu başvuru üzerinde müktesep hak teşkil etmemekte olup ayrıca başvuru sahibi tarafından iddia edilen “…” markasının bilinilirliği incelemeye etki eder nitelikte değildir.” şeklindeki gerekçeler ile davacı yanca yapılan itirazların reddine karar verildiği, dava konusu YİDK kararının davacı şirkete 05/03/2018 tarihinde tebliğ edildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 07/05/2018 tarihinde açıldığı anlaşılmış, davacı vekilinin eldeki davayı ikame ettiği tetkik edilmiş, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen 01.07.2019 havale tarihli raporda özetle: … sayılı “… …” ibareli davacı marka başvurusu ile davalının redde mesnet alınan markası arasında, davacı başvurusunun kapsadığı malların tamamı itibariyle karıştırılma ihtimali bulunduğu, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Davacı vekilinin rapora itiraz etmiş, itiraz dilekçesi ekinde İstanbul 1 FSHHM’de taraflar arasında görülen tecavüz davasında alınan bilirkişi raporunu dosyaya sunarak raporun farklı bir sonuca ulaştığını bildirerek, yeni bir heyetten rapor talep etmiştir.
Taraflar arasında İstanbul 1. FSHHM’de görülmekte olan …E. sayılı … tarafından, …aleyhine açılmış bir tecavüz davası ve bu dosya ile birleştirilmiş 2018/452E. sayılı … tarafından, … adına kayıtlı markaların hükümsüzlüğü istemiyle açılmış bir hükümsüzlük davasının mevcut olduğu, birleşen dosya ile birlikte asıl davada alındığı görülen 04.09.2019 tarihli bilirkişi raporu neticesinde ise özetle; dosya arasında yer alan belge deliller çerçevesinde … ibaresinin davacı/birleşen davada davalı yan tarafından, davalı/birleşen davada davacı yan tarafından “… …” ibaresi ile tanzim edilmiş olan ilk fatura tarihi olan 19.02.2013 tarihinden daha önce kullanımının yapıldığı, 2013 yılından bu yana kullanıldığının tespit edilebildiği, bu halde belge deliller çerçevesinde davacı/birleşen davada, davalı yanın davalı/birleşen davada davacı yana karşı gerçek hak sahibi olduğu, taraflara ait markaların ve kullanımların nihai tüketicide iltibasa sebebiyet vermeyeceklerinin değerlendirilmekte olduğu, davalı/birleşen davacı yana ait “…” ibareli markanın tanınmış marka niteliğinde olduğu, ancak … … ibareli markanın bu hali ile tanınmışlığından bahsedilemeyeceği, karşılaştırmaya tabi markaların/kullanımların nihai tüketici nezdinde iltibasa sebebiyet vermeyecekleri, asıl davada markaya tecavüz ve haksız rekabetin, birleşen davada hükümsüzlük koşullarının oluşmadığı, karşılaştırmaya tabi marka ve kullanımların iltibasa sebebiyet vermeyecek kadar farklı oldukları değerlendirilmekle birlikte kaldı ki davacı/birleşen davada davalı yanın davalı/birleşen davada davacı yana ait 2013 yılından bu yana sürmekte olan kullanımları bakımından markaya tecavüz iddiaları bakımından uzun süre sessiz kalmak suretiyle hak kaybına uğradığı ve ilgili kullanımların markaya tecavüz olarak nitelenemeyeceği yönünde görüş bildirildiği anlaşılmıştır.
Dosya kapsamında alınan bilirkişi heyet raporunda başvuru konusu işaret ile davalı yanın ret gerekçesi markaları arasında 03. Sınıf emtialar bakımından iltibas ihtimalinin var olduğu, İstanbul 1. FSHHM’nin yukarıda bahsi geçen dosyasında düzenlenen raporda ise taraf markaları arasında iltibas ihtimalinin mevcut olmadığının bildirildiği görülmektedir.
Tüm bu olgular kapsamında mahkememizce yeni bir heyetten bilirkişi raporu alınmıştır.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen 03.02.2020 havale tarihli raporda ve itirazlar bağlamında alınan ek raporda özetle: dava konusu … sayılı marka başvurusu kapsamında yer alan 03. Sınıf emtiaların tamamının davalı yanın ret gerekçesi markası kapsamında yer alan mallar/hizmetler ile aynı, aynı tür ya da benzer olduğu, taraf markalarını oluşturan işaretlerin ortak olarak “…” ibaresini taşıdıkları göz önüne alındığında rapor kapsamında ayrıntılı olarak açıklanan sebepler çerçevesinde markaların görsel, işitsel ve kavramsal olarak bıraktıkları bütüncül algıda birbirleri ile karıştırılabilecek düzeyde benzer oldukları, takdirin mahkemeye ait olduğu bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun ve ek raporun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzenlendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirmenin nihai olarak mahkememizce yapılacağı anlaşılmakla yeni heyetten rapor alınması veya mevcut bilirkişi heyetinden yeniden ek rapor alınması yoluna gidilmemiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlığın, davacı başvurusunun reddiyle ilgili verilen YİDK kararının 8/1-b maddesi kapsamında yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
“Marka tescilinde red için nispi nedenler” başlığı altında düzenlenen 556 sayılı KHK’nın 8. maddesi;
“Madde 8 – Tescil edilmiş veya tescil için başvuru yapılmış bir markanın sahibi tarafından itiraz yapılması durumunda aşağıdaki hallerde marka tescil edilemez:
a) Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı ise ve aynı mal veya hizmetleri kapsıyorsa,
b) Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa.
Marka sahibinin ticari vekili veya temsilcisi tarafından markanın kendi adına tescili için, marka sahibinin izni olmadan ve geçerli bir gerekçe gösterilmeden yapılan başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine red edilir.
Tescilsiz bir markanın veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaretin sahibinin itiraz etmesi üzerine, tescili istenilen marka, aşağıdaki hallerde tescil edilmez.
a) Markanın tescili için yapılan başvuru tarihinden önce veya markanın tescili için yapılan başvuruda belirtilen rüçhan tarihinden önce bu işaret için hak elde edilmiş ise,
b)Belirtilen işaret, sahibine daha sonraki bir markanın kullanımını yasaklama hakkını veriyorsa,
Marka, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir markanın aynı veya benzeri olmakla birlikte, farklı mallar veya hizmetlerde kullanılabilir. Ancak, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu red edilir.
Tescil için başvurusu yapılmış markanın, başkasına ait kişi ismi, fotoğrafı, telif hakkı veya herhangi bir sınai mülkiyet hakkını kapsaması halinde, hak sahibinin itirazı üzerine tescil başvurusu reddedilir.
Ortak ve garanti markalarının sona ermesinden itibaren üç yıl içinde ortak marka veya garanti markası ile aynı veya benzeri olan marka tescil başvurusu itiraz üzerine reddedilir.
Bir markanın yenilenmeme nedeniyle koruma süresinin dolmasından sonra iki yıl içerisinde aynı veya benzer markanın, aynı veya benzer mal ve hizmetler için yapılan tescil başvurusu itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Yukarıda ayrıntısı yazılı 8/1-b maddesinde geçen düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 556 sayılı KHK’nın 8. maddesinin (4) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca 556 sayılı KHK’nın 8. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda genel ölçü olarak; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, tüketici kitlesinin bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir.
Diğer yandan 556 sayılı KHK’nin 35/1. maddesi uyarınca, başvurunun kötü niyetle yapıldığına ilişkin itirazları Türk Patent Enstitüsü’nce nihai olarak reddedilen kişilerin aynı KHK’nin 53. maddesine göre kesinleşen kararın bildirim tarihinden itibaren iki aylık süre içerisinde yetkili mahkemede dava açma hakları bulunmaktadır. 556 sayılı KHK’nin açıklanan hükümleri itibariyle tescil başvurusunun kötü niyetle yapıldığını iddia eden ilgili kişilerin itiraz yoluyla Enstitü nezdinde, itirazın reddi halinde ise yetkili mahkemede marka başvurusunun reddedilmesini istemek hakları bulunmasına karşın, aynı KHK’nin 42. maddesinde markanın hükümsüzlük sebepleri sınırlı olarak sayılırken KHK’nin 35/1. fıkrasında itiraz sebebi olarak belirtilen “başvurunun kötü niyetle yapıldığı” iddiasına yer verilmemiştir.
MK’nın 2. maddesi uyarınca hukuk düzeninin kötü niyeti koruması mümkün olmayıp, bu durumun KHK’nin 42. maddesinde sayılmamış olması halinde dahi kötüniyetin bir tescil engeli oluşturduğu hususunun göz önüne alınması zorunludur. Nitekim, bu benimseme aynı zamanda 556 sayılı KHK’nın marka hakkının korunmasına ilişkin genel sistematiğine de uygun düşmektedir.
Tescil başvurusunun kötü niyetle yapılmış olması halinin 556 sayılı KHK’nin 42. maddesinde düzenlenmemiş olmasına karşın başlı başına bir hükümsüzlük nedeni sayılması hususunda öğretide de görüş birliği mevcuttur. ( Bkz. Sabih Arkan, Marka Hukuku, Cilt II, s.158, Ankara 1998, Ünal Tekinalp, Fikri Mülkiyet Hukuku, s.452, Dördüncü Bası, İstanbul 2005, Hamdi Yasaman ve ark. Marka Hukuku, Cilt II. s.878-879, İstanbul 2004 ). Bu durumda, gerek öğretide ileri sürülen görüşler, gerekse mukayeseli hukuk ve mehaz Avrupa Birliği mevzuatında yer alan hükümler itibariyle; markalar hukukundaki ülkesellik ve başvuru ve tescilde öncelik ilkelerinin yanında başvuru ve tescilde kötü niyetin himaye edilmemesine ilişkin temel ilkenin de aynen korunduğu anlaşılmaktadır.
556 sayılı KHK’nin 35/1. maddesi uyarınca tescil başvurusu sırasında kötü niyetin başlı başına bir itiraz sebebi olarak öne sürülebilmesi mümkün olduğu gibi, sonradan aynı nedenle hükümsüzlük davasının açılabilmesi de KHK’nin amacına uygundur. Çünkü, KHK’nin 35/1. ve 42/1-a maddelerindeki düzenlemeler de, esasen, MK’nın 2. maddesinin özel bir uygulamasından ibarettir. Bu bakımdan her somut olayın özellikleri göz önüne alınarak açıkça kötü niyetle gerçekleştirildiği belirlenen marka tescilinin hükümsüzlüğüne karar verilebilmelidir. Bu husus 556 sayılı KHK’nin 42. maddesinde başlı başına bir hükümsüzlük nedeni olarak düzenlenmemiş olsa dahi, genel hüküm ve temel prensip niteliğindeki MK’nın 2. maddesi uyarınca kötü niyetin korunması söz konusu olamayacağından dolayı aynı sonuca ulaşılması KHK’nin ruhuna da uygundur
Mutlak ve nispi ret nedenleri yoluyla karşılanamayan veya örtüşmeyen tüm tescil engelleri kötü niyetli tescil nedeniyle hükümsüzlük konusu olabilirler.
Yani kötü niyetli tescilden hükümsüzlük kararı verilebilmesi için, kötü niyetin mutlaka bir mutlak veya nispi ret nedeni ile birleşmesi gerekmez.
Kötü niyetli tescilin bir itiraz sebebi olarak öngörülmesine ilişkin 556 sayılı KHK’ nin 35/1. maddesi hükmünde şart koşulmadığı için, itiraz üzerine başvurunun reddi için haksız rekabet koşullarının oluşması da gerekmez.
Bu cümleden olarak, saldırı, engelleme, tuzak ile spekülasyon ve transfer markaları kötü niyetli tescil kapsamında düşünülebilir.

Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Davacı Markası Davalı Markası
… … …
(03. sınıf) (03 ve 35. sınıf)

Taraf markaları incelendiğinde, dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan ve reddine karar verilen 03. Sınıftaki emtiaların tamamının, davalı şahsın önceki tarihli markası kapsamında aynı sınıfta yer alan emtialar ile aynı, aynı tür; 35. Sınıfta aynı malların satışına yönelik hizmetler bakımından ise, mal üreten işletmenin karineten o malı sattığı da kabul edildiğinden, aynı, aynı tür malın satışına dair mağazacılık hizmeti arasında da benzerlik düzeyinde bir ilişki bulunduğu anlaşılmaktadır.
Davacının markasının incelenmesinde; dava konusu marka başvurusunun … … şeklinde hiçbir görsel unsur ihtiva etmeksizin üst kısımda “…” ve alt kısımda “…” ibareleri kalacak şekilde oluşturulmuş bir sözcük markası olduğu görülmektedir. “…” kelimesi, “…” kelimesine göre daha büyük harflerle yazıldığı anlaşılmaktadır.
Davalının markalarının incelenmesinde; ret gerekçesi davalı markasının hiçbir şekil unsuru veya başkaca ek unsur içermeyen, tek başına ”…” ibaresi şeklinde olduğu anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Davacı markası davalıya ait markayı aynen içermektedir. Davacının markasında yer alan … ibaresi çatı marka hükmünde olup ayırıcı unsuru … ibaresidir. Bu ibare davalı markası ile aynıdır. Bu kapsamda markalar arasında karıştırılma ihtimali vardır. İstanbul 1. FSHHM’de görülmekte olan 2017/467 Esas sayılı dava dosyasında da tespit edildiği üzere davalı tarafından dava konusu markanın davacından önce kullanılmaya başlandığı, davacının üstün hak sahibi de olmadığı, … ibaresinin tanınmış marka olduğu … ibaresinin davacı yanca maruf hale getirilmediği anlaşılmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan ve reddine karar verilen 03. Sınıftaki emtiaların tamamının, davalı şahsın önceki tarihli markası kapsamında aynı sınıfta yer alan emtialar ile aynı, aynı tür; 35. Sınıfta aynı malların satışına yönelik hizmetler bakımından ise, mal üreten işletmenin karineten o malı sattığı da kabul edildiğinden , aynı, aynı tür malın satışına dair mağazacılık hizmeti arasında da benzerlik düzeyinde bir ilişki bulunduğu, başvuruda yer alan sair unsurlardan bağımsız olarak “…” ibaresinin, davalının önceki tarihli markasının kendisi olması, tüketicinin taraf markalarının özellikle iktisadi kaynakları bakımından yanılgıya düşmesi, taraflar arasında kurulmuş bir ortaklık olduğu yanılgısı oluşması sonucunu doğurabileceği, her iki taraf markasının da 03. sınıfta birebir aynı, aynı tür ya da yüksek düzeyde benzerlik gösteren emtiaları kapsadıkları göz önüne alındığında işaretler arasındaki bu benzerlik düzeyinin karıştırılma ihtimalini daha da kuvvetlendireceği, davacı markasında davacının çatı markalarının kullanımı da bu ilişkiyi değiştirmediği, “…” ibaresinin tescile konu emtialar ile herhangi bir kavramsal ilişkisinin bulunmadığı göz önüne alındığında anılan markanın zayıf ayırt edici bir karakteri haiz olmadığı, neticede açıklanan tüm bu hususlar çerçevesinde emtialar arasındaki yakınlık ve önceki markanın, sonraki başvuru içerisinde tümden yer alıyor oluşu göz önüne alındığında bu durumun taraf markaları arasında işletmesel bir bağlantı bulunduğu sonucunu doğurabileceği, karıştırılma ihtimalinin temelinde, makul oranda tüketicilerin, karşılaştırılan iki işaret arasında herhangi bir şekilde, herhangi bir sebeple bir bağlantı kurmasının mümkün olduğu, somut uyuşmazlıkta bu şartların sağlanmış olduğu anlaşılmış, açıklanan nedenlerle davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 35,90-TL’nin mahsubu ile bakiye 23,40-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalı TÜRKPATENT’e verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair verilen karar, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup, usulen anlatıldı. 22/04/2021

Katip … Hakim …
¸ ¸