Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/103 E. 2021/65 K. 09.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Karar
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2018/103
KARAR NO : 2021/65

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 16/03/2018
KARAR TARİHİ : 09/03/2021

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekil dava dilekçesiyle; müvekkili firmanın temellerinin 1987 yılında … tarafından atıldığını, … …firmasının franchiser firması olduğunu, uluslararası alanda faaliyet gösteren ve hazır giyim, çanta, ayakkabı ve aksesuar gibi geniş ürün çeşitliliği barındıran ürün portfolyosu ile 1990’lı yılların başında tüketicilerle buluşan alanında lider firmalardan biri olduğunu, müvekkili firmanın kuruluşundan itibaren tamamen yaratılmış özgün bir ibare olan ve hiçbir dilde anlamı bulunmayan … markalarını kullandığını, 2002 yılında müvekkili markaları … markasını yeniden dizayn ettiğini ve güncelliğini koruyarak tüketicilerin hafızasında yer eden … markalarını oluşturduğunu, ünlü Fransız otomobil firması … ile yapılan işbirliği ile TWINGO model arabaların müvekkiline ait … markalı ve tüketicilerce çok sevilen özel serisinin hazırlandığını, yapılan işbirlikleri sayesinde de hitap ettiği tüketici kitlesini artırdığını, … markalı ürünlerin birçok ülkede 3, 9, 14, 18, 25 ve 35. sınıflarda tescil ettirdiğini ve satışa sunulduğunu, müvekkilinin … özgün markalarının gerçek hak sahibi olduğunu, dünya çapında birçok ülkede mağazalarının bulunduğunu, daha fazla tüketiciye ulaşabilmek adına www…com alan adlı web sitesinde de ürünlerinin sergilendiğini, müvekkili firmanın … markalarını yüksek bütçeli tanıtım ve reklam harcamaları yaparak söz konusu markalarını yüksek tanınmışlığa ulaştırdığını, davalı yanın, müvekkiline ait “…” markalarına ayırt edilemeyecek derecede benzer olan “…” markasını TürkPatent nezdinde 25. Sınıfta tescili için başvuruda bulunduğunu, davaya konu markanın esas unsurunun iltibasa sebebiyet vereceğini, hiçbir ayırt ediciliği olmayan “SPORT” ve “LIFE” ibarelerinin birleşmesi suretiyle oluşturulduğunu, davaya konu başvurunun kapsamının 25. Sınıfa ait ürünler ve bu ürünlerin perakendecilik hizmetlerinden ibaret olduğunun dikkate alındığında markaya eklenen ibarelerin ayırt edicilik katmadığını, bu ibarelerin tali unsur niteliğinde olduğunu ve markalar arası benzerlik incelemesinde dikkate alınmaması gerektiğini, TürkPatent nezdinde kayıtlı 25.sınıfta yer alan “SPORT” ibaresini içeren 1865 adet marka ve “LIFE” ibaresini içeren 1734 adet markanın yer aldığını, davaya konu … markası ile müvekkilinin dayanak … markalarının başlangıç kısımlarında yer alan harflerin ve harf/sayı dizilimlerinin birebir aynı olduğunu, markalar arasındaki tek farkın müvekkili markası sonundaki “O” harfinin itiraza konu markada “I” harfi ile değiştirildiğini, söz konusu başvurunun müvekkili markası ile görsel, işitsel ve bütünsel olarak benzer olduğunu, müvekkili ile aynı sektörde faaliyet gösteren davalı yanın müvekkiline ait tanınmış markalardan haberdar olmamasının mümkün olamayacağını ve başvurunun kötüniyetle yapıldığını iddia ederek; … Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 29.01.2018 tarihli ve … nolu kararının iptaline, davalı yana ait “…” ibareli markanın dava sonunda verilecek karar kesinleşinceye kadar üçüncü kişilere devrinin önlenmesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesine ve bu kararın marka siciline şerh düşülmek üzere TÜRKPATENT’E gönderilmesine, verilen ihtiyati tedbir kararının hükmün kesinleşmesine kadar devamına ve dava konusu markanın yargılama sonuna kadar tescili halinde hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili cevap dilekçesiyle; itiraza konu markanın “…” ibaresinden oluştuğunu, itirazın yurt dışında tescilli olan ve yurt dışında kullanılan “…” ibareli markalara dayandırıldığını, 556 sayılı KHK md. 8/3 gerekçeli itirazda muterizin ihtilafa konu markayı ya da yüksek derecede benzerini işbu başvurudan önce aynı ya da benzer mallar için ülkede marka olarak kullandığını gösterir nitelikte bilgi ve belgeye rastlanmadığını, nu nedenle itirazın yerinde bulunmadığını, somut olayda KHK md. 8/4’teki şartların oluşmadığını, davalı yanın kötüniyetli olduğunu kabule yeterli delilin bulunmadığı belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesiyle; müvekkilinin marka başvurusunun kötüniyetle yapıldığı iddiasının yerinde olmadığını, davacı tarafından kullanılan … markası ile müvekkili markasının esaslı unsurları arasında gözle görülür ve ayırt edilir farklılıklar bulunduğunu, müvekkilinin markasını oluştururken ünlü İtalyan futbol yıldızı …’den esinlendiğini, “…”, “SPORT” ve “LIFE” kelimelerinin bir bütün olduğunu, davacı yanın kendi markası ile fonetik ses uyumu olan markaların iptalini istemesi halinde birçok markanın birikimlerini haksız olarak terk etmek zorunda kalacağını, bu durumun Türkiye’de yürürlükte olan serbest piyasa ekonomisinin kabul edebileceği bir durum olmadığını, davacı markasının Google arama motorunda Türkçe bir sayfasının bulunmadığını, ürünlerinin fiziken satıldığını ve markasının görünür olduğu bir mağazasının da olmadığını, markalar arasında isim ve logo/işaret gibi benzerlikler olmadığını, birinin diğerinden kolayca ayırt edilebildiğini, davaya konu markanın gerek iç hukukta gerese uluslararası hukukta güvence altına alınmış bir taahüdün ihlaline neden olmadığını belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

YARGILAMA:
6769 Sayılı SMK’nın Geçici 1. Maddesine göre bu kanunun yayımı tarihinden önce Enstitüye yapılmış olan ulusal ve uluslararası marka ve tasarım başvuruları ile coğrafi işaret başvuruları, başvuru tarihinde yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre sonuçlandırılacağından, kanunun yayım tarihi olan 10.01.2017 tarihinden önceki başvurular ve eldeki davada 556 Sayılı KHK hükümlerinin uygulanması gerekmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından 556 sayılı KHK 8/3, 8/5, 35. maddeleri ve tanınmışlıkla ilgili yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; davalı … tarafından ”…+şekil” markasının “25.Sınıf: Koruyucu amaçlı olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış iç-dış giysiler, çoraplar, fularlar, şallar, bandanalar, eşarplar, kemerler. Ayak giysileri: ayakkabılar, terlikler, sandaletler. Baş giysileri: şapkalar, kasketler, bereler, takkeler, kepler.” emtiasını kapsayacak şekilde tescili için 06.10.2016 tarihinde başvuruda bulunulduğu, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından başvurunun incelenerek 27.10.2016 tarih ve 263 sayılı Resmi Marka Bülteninde ilanına karar verildiği, davacı …, S.A. tarafından ilana gerçek hak sahibi olduğu … markası ile benzer olduğu gerekçesiyle 556 sayılı KHK’nın 8/3, 8/4 ve 35. Maddeleri uyarınca itiraz edildiği, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından itirazın reddedildiği, ilgili dairenin bu kararına, davacı tarafından … Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu nezdinde itiraza edildiği, söz konusu itirazın 29.01.2018 tarih ve … sayılı YİDK kararı ile; “… başvuru numaralı ‘…’ ibareli başvurunun ilanına yapılmış olan itirazın reddi yönündeki Markalar Dairesi Başkanlığı kararına karşı, başvurunun 556 s. KHK’nın 8 inci ve 35 inci maddesi uyarınca reddedilmesi talebiyle yapılan itiraz incelenmiştir. Gerek Kurumumuz uygulamasında, gerekse yargı kararlarında 8/3 maddesi hükmünce itirazda bulunulabilmesi için, işaretin ticaret sahasında kullanılıyor olması şartından söz edilmektedir. KHK’nın 8/3 maddesinde tescilsiz bir marka ve ticaret sırasında kullanılan bir başka işaretten ayrı ayrı söz edilmesine dayanarak, hem marka hukukuna özgü kullanılan işaretlerin (tescilsiz marka) hem de ticaret hayatında herhangi bir şekilde (iş evrakında, tabela, ilan ve reklamlarda vb.) kullanılan işaretlerin 8/3 maddesine dayalı itiraz hakkına gerekçe olabileceğini belirtmek gerekir. Burada önemli olan husus iltibas ihtimalinin (karıştırılma ihtimali) ispatıdır. Marka hukukuna özgü kullamlan tescilsiz işaretlerin, bu kullanımın doğası gereği piyasada yaygın hale, dolayısıyla iltibasa açık hale gelmesi daha olasıdır. Bununla beraber örneğin sadece ticaret unvanı fonksiyonunu karşılamak üzere, iş evrakında, reklam ve tanıtım araçlarında kullanılan bir işaretle iltibas yaratılması ihtimali daha düşüktür. Yaygın ve yoğun kullanım/bilinirlikle bağlantılı olarak bu iltibas ihtimalinin arttığını söylemek mümkündür. Madde 8/3 çerçevesinde yapılan bir itirazın incelenmesinde, itiraza gerekçe olarak gösterilen tescilsiz marka veya ticarette kullanılan işaret ile inceleme konusu marka başvurusunun aynı ya da yüksek düzeyde benzer olması dikkate alınır. Markalar arasında yeterli derecede benzerlik yoksa itiraz gerekçesi marka ya da işaretin önceki kullanımlarının 8/3 maddesi açısından bir önemi yoktur. Ticaret sırasında kullanılan bir işarete dayalı itiraz, işaretin kullanımının ispatlandığı mal ve hizmetlerin aynı, aynı tür ya da benzer olanları açısından kabul edilebilir. Hükümde bu yönde bir düzenleme olmamasına karşılık, tescilli markaya dayalı itirazlar açısından kabul edilen bu ilkenin tescilsiz marka veya ticarette kullanılan işaretlere dayalı itirazlar açısından da kabulü uygundur. Burada iltibas ihtimali, somut olayın özelliklerine göre değerlendirilir, işaretlerin orijinalliği, mal ve hizmetlerin niteliği gibi hususlar dikkate alınarak iltibas ihtimalinin ortaya çıktığı mal ve hizmetler açısından başvuru reddedilebilir. Tescilsiz bir işaret üzerinde bir hakkın doğması ve korunması için, o işarete -kullanım yoluyla hukuken korunması gereken bir ekonomik değer kazandırmak gerekir. Bu ise işaretin asgari bilinirlik düzeyine ulaşması ile mümkündür. Asgari bilinirlikten anlaşılması gereken, işaretin kullanım sonucunda belirli bir yer, bölge veya piyasada bilinir hale gelmesidir. Aksinin kabulü, piyasada işareti ilk kullanan kişiye koruma sağlanacağı anlamına gelir ki, bu KHK hükümleri uyarınca sağlanan korumanın tescil ile elde edileceği ilkesini anlamsız hale getireceği gibi hakkaniyet ile de bağdaşmaz. 556 s. KHK md. 8/4 ‘Marka, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir markanın aynı veya benzeri olmakla birlikte, farklı mallar veya hizmetlerde kullanılabilir. Ancak, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu red edilir.’ şeklindedir. 556 Sayılı KHK’nın 8/4 maddesi gereğince bir başvurunun reddedilebilmesi için, itiraza mesnet markanın ülkemizde tanınmış bir marka haline geldiğinin kanıtlanması ve bu tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanması, markanın itibarına zarar verilmesi veya söz konusu markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi tehlikesinin doğabileceğinin ortaya konulması gerekmektedir. Dolayısıyla, bir markanın sektöründe belirli bir bilinirliğe sahip olması, aynı ya da benzer başka bir markanın farklı mallar üzerinde tesciline engel oluşturabilmesi için yeterli olmayıp, aynı zamanda yukarıda belirtilen şartların oluşması gerekmektedir. Önceki markanın sahibi fiili ve mevcut zararı göstermek zorunda olmasa da, markasının tanınmışlığından haksız yarar sağlanacağına ya da markasının itibarına zarar verileceğine ya da markasının ayırt edici karakterinin zedeleneceğine ilişkin olarak gelecekteki (markanın tescil edilmesi veya kullanılması halinde) riske dair farazi (varsayımsal) olmayan ve aksi ispat edilmedikçe iddiayı ispata yeterli ve geçerli olan deliller ileri sürmek zorundadır. Buradan hareketle, itiraz sahibi yukarıda sayılan durumların, olayların olağan akışı içinde öngörülebilir olması bakımından gerçekleşmesi muhtemel olduğunu ortaya koymak durumundadır. Avrupa Birliği Adalet Divanı Genel Mahkemesi’nin 01/02/2012 tarihli T-291/09 sayılı kararının 90. paragrafında, inceleme konusu işaretlerin aynı olması, kötü niyete ilişkin diğer faktörlerin hiçbirisi mevcut değilken, tek başına kötü niyetin varlığını ortaya çıkarmaz tespiti yapılmıştır. Bir diğer deyişle, kötü niyetle başvurusunun yapıldığı iddia edilen işaretle buna karşı öne sürülen itiraz gerekçesi markaların aynı (veya benzer) olması veya markaların benzer olduğu yönündeki iddia, tek başına başvurunun kötü niyetle yapıldığını ispatlamayacaktır. Kurul belirtilen tespiti paylaşmaktadır ve incelenen başvuruyu oluşturan işaretle itiraz gerekçesi markaların benzer olduğu iddiasını, tek başına, başvurunun kötü niyetle yapıldığı ispatlayan bir husus olarak kabul etmemektedir. İnceleme zikredilen tespit ve değerlendirmeler ışığında yapılmıştır. Yapılan inceleme neticesinde, itiraza konu markanın şekil unsuru ve ‘…’ ibaresinden oluştuğu, itiraza mesnet ülkemizde tescilli ya da başvuru halinde herhangi bir markanın bulunmadığı, itirazın yurt dışında tescilli olan ve yurt dışında kullanılan ‘…’ ibareli markalar dayandırıldığı anlaşılmış, md. 8/3 gerekçeli itiraz, muterizin ihtilafa konu markayı ya da yüksek derecede benzerini işbu başvurudan önce aynı ya da benzer mallar için ülkemizde marka olarak gerçek kullanımının olduğunu gösterir nitelikte bilgi ve belgeye rastlanmadığından, yerinde bulunmamıştır. Ayrıca, itiraza mesnet markaların tanınmış markalardan olduklarını ve md. 8/4 sayılan koşulların mevcut olduğunu gösterir nitelikte bilgi ve belge bulunmadığı değerlendirildiğinden, md. 8/4 gereğince yapılan itiraz da yerinde bulunmamıştır. Son olarak, başvurunun kötü niyetle yapıldığı yönündeki iddia somut delillerle ispatlanamadığından ve diğer başkaca koşulların varlığı bulunmaksızın, bir başvurunun sadece önceki tarihli marka ile karıştırılma ihtimali bulunduğu iddiası, o başvurunun kötü niyetle yapılmış bir başvuru addedilmesini gerektirecek bir husus olmadığından, kötü niyet iddiasına dayalı itiraz kabul edilmemiştir.” gerekçesiyle, itirazın reddine karar verildiği, dava konusu YİDK kararının davacı şirkete 31/01/2018 tarihinde tebliğ edildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 16/03/2018 tarihinde açıldığı anlaşılmış, davacı vekilinin eldeki davayı ikame ettiği tetkik edilmiş, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen kök ve ek raporda özetle: davacının, 556 sayılı KHK’nın 8/3 maddesi uyarınca, … sayılı ”…+şekil” ibareli davalı … başvurusunun tescilini engelleme hakkı bulunmadığı, davacının … markasının, Paris Sözleşmesi 1. mükerrer 6. Maddesi uyarınca ülkemizde tanınmış marka durumuna geldiği iddiasının ispatlanamadığı, markanın tanınmış olduğu kabul edilse dahi, taraf markaları arasında benzerlik olmadığından tanımışlığa dayalı tescil engeli bulunmadığı; 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesi bakımından ise, maddede sayılan tescil ve benzerlik şartları somut olayda gerçekleşmediğinden, işbu maddenin somut olayda uygulanma imkanı bulunmadığı, davacının, 556 sayılı KHK’nın 8/5 maddesi uyarınca, alan adına dayanarak, davalı markasının tescilini engelleme hakkı bulunmadığı, davalı … başvurusunun kötü niyetle yapıldığı iddiasının ispatlanamadığı; takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun ve ek raporun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirmenin nihai olarak mahkememizce yapılacağı anlaşılmakla yeni heyetten rapor alınması veya mevcut bilirkişi heyetinden yeniden ek rapor alınması yoluna gidilmemiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlık, 29.01.2018 tarihli ve … sayılı YİDK kararının iptaline ve dava konusu markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesi talebi noktasında toplanmaktadır.
“Marka tescilinde red için nispi nedenler” başlığı altında düzenlenen 556 sayılı KHK’nın 8. maddesi;
“Madde 8 – Tescil edilmiş veya tescil için başvuru yapılmış bir markanın sahibi tarafından itiraz yapılması durumunda aşağıdaki hallerde marka tescil edilemez:
a) Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı ise ve aynı mal veya hizmetleri kapsıyorsa,
b) Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa.
Marka sahibinin ticari vekili veya temsilcisi tarafından markanın kendi adına tescili için, marka sahibinin izni olmadan ve geçerli bir gerekçe gösterilmeden yapılan başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine red edilir.
Tescilsiz bir markanın veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaretin sahibinin itiraz etmesi üzerine, tescili istenilen marka, aşağıdaki hallerde tescil edilmez.
a) Markanın tescili için yapılan başvuru tarihinden önce veya markanın tescili için yapılan başvuruda belirtilen rüçhan tarihinden önce bu işaret için hak elde edilmiş ise,
b)Belirtilen işaret, sahibine daha sonraki bir markanın kullanımını yasaklama hakkını veriyorsa,
Marka, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir markanın aynı veya benzeri olmakla birlikte, farklı mallar veya hizmetlerde kullanılabilir. Ancak, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu red edilir.
Tescil için başvurusu yapılmış markanın, başkasına ait kişi ismi, fotoğrafı, telif hakkı veya herhangi bir sınai mülkiyet hakkını kapsaması halinde, hak sahibinin itirazı üzerine tescil başvurusu reddedilir.
Ortak ve garanti markalarının sona ermesinden itibaren üç yıl içinde ortak marka veya garanti markası ile aynı veya benzeri olan marka tescil başvurusu itiraz üzerine reddedilir.
Bir markanın yenilenmeme nedeniyle koruma süresinin dolmasından sonra iki yıl içerisinde aynı veya benzer markanın, aynı veya benzer mal ve hizmetler için yapılan tescil başvurusu itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Yukarıda ayrıntısı yazılı 8/1-b maddesinde geçen düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 556 sayılı KHK’nın 8. maddesinin (4) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca 556 sayılı KHK’nın 8. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda genel ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, tüketici kitlesinin bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;
Öncelikle somut olayın çözümü için davacının itirazına mesnet gösterdiği … marka işareti üzerinde anılan madde kapsamında gerek “tescilsiz marka” gerekse “ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret” olarak bir hak elde edip etmediğinin tespiti gerekmektedir. İtiraz hakkının varlığı, tescilsiz işaretin ticaret sırasında kullanılmış olmasına bağlıdır. “Ticaret sırasında kullanma” ile marka hukukuna özgü kullanma kastedilmektedir. Tescilsiz bir işaretin korunmasını sağlayan ve nispi ret nedenine konu teşkil eden durum, işaretin itiraz eden tarafından daha önceki bir tarihten beri kullanılmakta olması ve bu kullanım neticesinde işarete ayırt edici nitelik kazandırılmış olmasıdır. Yani, bir markanın tescil başvurusundan önce, bu işaret bir başkası tarafından yaratılmış ve kullanma neticesi ayırt edici nitelik kazandırılmışsa, bu hakka dayanarak tescil engellenebilir. Ancak tescilin engellenebilmesi için, markanın tescili için yapılan başvuru veya başvuruda belirtilen rüçhan tarihinden önce bu işaret için hak elde edilmiş olması ve hakkın sahibine, daha sonraki bir markanın kullanımını yasaklama hakkını veriyor olması gerekmektedir.
556 sayılı KHK.’nin 8/3. maddesine göre, tescilsiz bir marka veya bir işaret üzerinde öncelikli hak sahibi olanların itirazı üzerine, bu maddede belirtilen koşulların oluşması halinde bu işaretin aynı veya benzeri olan işaret başkası adına marka olarak tescil edilemeyeceği gibi, aynı KHK’nin 42/1-b bendine göre de, 8 inci maddede sayılan koşulların gerçekleşmesi halinde başkası adına tescil edilmiş olan bir markanın hükümsüzlüğüne karar verilebilir. Böylece, 556 sayılı KHK ile öncelik hakkı sahibine ilk halde; başkasının yaptığı marka başvurusuna itiraz hakkı (nispi ret nedeni), ikinci halde de; marka tescil edilmiş ise hükümsüzlüğünü isteme hakkı tanınmıştır (hükümsüzlük nedeni). (Yarg. 11.HD 02.03.2006 tar. 2005/1359 E. 2006/3136 K.)
Delillerden; davacının markasının 46 ülkede 600’den fazla mağazasının bulunduğu, 2013 yılında dünya çapında 12 milyon … markalı ürünün satıldığı, … resmi facebook sayfasının 1.700.000’den fazla takipçisinin olduğu, … markasının 28 Avrupa Birliği ülkesinde ve Kosta Rika, Panama, Bolivya, Ekvator ve Kolombiya’da tescilli olduğu, … markalı ürünlerin Kolombiya’da yoğun satışının olduğu, TÜRKPATENT tarafından dava dışı firmaların …&…, …, … ve J…. ibareli marka başvurularının davacı şirketin … markasının gerçek hak sahibi olduğu belirtilerek kötüniyet gerekçesiyle reddedildiği anlaşılmıştır.
Davacı delilleri … markasının, özellikle çanta sektöründe dünya çapında yoğun ve yaygın bir kullanımı olduğunu ortaya koymaktadır. Ancak söz konusu markanın ülkemizde kullanıldığını gösterir herhangi bir delil dosya kapsamında bulunamamaktadır. Davacı yan Yargıtay 11.H.D.’nin 03.03.2011tarihli, 2009/3437 E. ve 2011/2191 K. sayılı kararını emsal göstererek Türkiye’de marka kullanımı olmasa dahi, 556 sayılı KHK’nın 8/3 maddesindeki korumadan yararlanabileceğini savunmaktadır. Davacının … markalı ürünleri ülkemize internet üzerinden satıp pazarladığına dair dosya içinde herhangi bir delil bulunmamaktadır. Öyle ki davacı www…com internet sitesinde pek çok ülke seçeneği olduğu halde, Türkçe ve/veya Türkiye’ye yönelik bir web sayfasına dahi sahip değildir. Yine, Google arama motorunda … ibaresi ile yapılan genel bir aramada, Türkçe herhangi bir sonuca ulaşılamamıştır.
Dolayısıyla dava konusu YİDK kararında isabetli biçimde tespit edildiği üzere; davacının … markasını, dava konusu … ibareli marka başvurusundan önce, aynı ya da benzer mallar üzerinde ülkemizde marka kullandığını gösterir nitelikte bilgi ve belgeye, gerek işlem dosyası, gerekse de huzurdaki dava dosyası içinde rastlanmamıştır.
Öte yandan, davacı yan her ne kadar kendisine ait markası ile davalı … başvurusunun benzer olduğunu ve aralarında iltibas oluşacağını savunmuşsa da; söz konusu markalar birbirinden yeterli düzeyde uzaklaşmış, farklı ve ilişkisiz markalardır. Davacı markası anlamsız … kelimesinden ibarettir Davalı … başvurusu ise İtalyan Futbolcu …’nin soyadı olan … kelimesi ile buna eklenmiş “…” ibaresinden oluşmaktadır. Davacı yan her ne kadar … kelimesinin markada tanımlayıcılık içeren tali unsur konumunda olduğunu savunmuşsa da; TÜRKPATENT sicilinde 25. Sınıfı kapsayan “…” ibareli sadece 4 marka, “…” ibareli ise 9 marka kayıtlıdır. Bu 9 markadan ise sadece 5 tanesi davalı … başvurusundan önceki tarihlidir. Öyle ki münhasıran … ibaresinden oluşan 1998 tarihli bir marka dahi vardır. Bu kapsamda … ibaresi dava konusu marka başvurusunda tali unsur konumunda değildir. Markanın ayırt edici esaslı unsurunun bir parçasıdır.
“… Spor Hayatı” anlamına gelen dava konusu marka; görsel tasarımı, anlamı ve fonetik etkisi itibariyle yarattığı bütünsel algı ve imaj bakımından, davacının … markası ile benzerlik arz etmemektedir. Söz konusu markalarla ayrı ayrı ya da yan yana karşılaşan ortalama bir tüketicinin işbu markaların farklı markalar olduğunu kolaylıkla kavrayacağı anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle; davacının, 556 sayılı KHK’nın 8/3 maddesi uyarınca, 2016/78882 sayılı ibareli davalı … başvurusunun tescilini engelleme hakkı bulunmadığı anlaşılmıştır. Dosya kapsamı uyarınca davacının … markasının, dava konusu marka başvurusundan önce ülkemizde tescilli olmadığı, markalar arasında iltibas tehlikesi bulunmadığı, bu kapsamda 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesi kapsamında tanınmış marka korumasından ve Paris Sözleşmesi 1. mükerrer 6. Maddesi ile tanınan korumadan yaralanmasının mümkün olmadığı sonucuna varılmaktadır. Davacı yan, davalının kendi markalarının itibarından yararlanmak üzere kötü niyetli olarak başvuruda bulunduğunu ileri sürmekle birlikte, bunu ispata yönelik herhangi bir delil sunamamıştır. Somut olayda davalının yedekleme, şantaj, marka ticareti gibi bir niyetle hareket ettiğine dair delil bulunmadığından; kötüniyet iddiasının ispatlanamadığı anlaşılmıştır. Açıklanan nedenlerle davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 35,90-TL’nin mahsubu ile bakiye 23,40-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair verilen karar, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup, usulen anlatıldı. 09/03/2021

Katip … Hakim …
¸ ¸