Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/287 E. 2021/21 K. 26.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Karar
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2017/287
KARAR NO : 2021/21
DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 24/08/2017
KARAR TARİHİ : 26/01/2021

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekil dava dilekçesiyle; müvekkili ve davalı şirketin birbirleriyle kardeş olan kişilerin sahipliğinde ve yöneticiliğinde faaliyet gösteren yurdun önemli sanayi ve ticaret kuruluşlarından olduğunu, taraflar arasında görülen … FSHHM’nin … E. sayılı davasına sunulan eklerden davalı şirketin 07.12.2010 tarihli ve … sayılı başvurusuna istinaden rastgele bir … markasının 556 sayılı KHK’nın 7/1-i maddesi çerçevesinde tanınmış marka olarak tespit edildiğinin öğrenildiğini, bu tespite yaptıkları itirazın önce Markalar Dairesi Başkanlığı, ardından ise YİDK tarafından reddedildiğini, bu kararın iptali için huzurdaki davanın açıldığını, dava konusu olan tespitte … Gıda San. Ve Tic. A.Ş.’nin hangi … markasının tanınmış marka olarak tespit edildiğinin belli olmadığını, … Gıda San. Ve Tic. A.Ş.’nin gerçekte tanınmışlığı tespit edilen markasından daha önceki tarihlerde tescil edilmiş … esas unsurlu başkaca markalarının da bulunduğunu, 2003 yılından beri himaye görmekte olduğu anlaşılan ve tanınmışlığına her nasılsa karar verilmiş olan … markasından başka, bu markanın yanında öncelikle müvekkili şirketin 2002 yılından beri hüküm ifade eden … nolu “…” markasının, 1994 yılından muteber olmak üzere … no ile tescilli “…” ve 2007 yılından muteber olmak üzere … no ile tescilli “…” markalarının bulunduğunu, yine ihtilafın dışında kalan başkaları adına tescilli olan … nolu “…”, … nolu “…” ve daha bunlar gibi başkaca şahıslar adına tescilli “…” markalarının da bulunduğunu, dolayısıyla tanınmışlığına hemen karar verilmiş bulunan … Gıda’ya ait “…” markasının sadece bu kişiye (şirkete) ait piyasada başka bir benzeri olmayan bir marka olmadığını ve en az 100 yıllık “bir şahsa veya müesseseye sıkı sıkıya bağlı marufiyet” şartını daha başlangıçta sağlanamadığını, müvekkilin tanınmışlık tespitine itirazının üçüncü kişilerin itiraz ve iptal talebinde bulunma yetkisi olmadığı gerekçesi ile reddedildiğini, iptali istenilen … sayılı YİDK kararındaki 9 nolu paragrafta ortaya konulmaya çalışılanlara gelinceye kadar karar metninde sadece laf kalabalığı yapıldığını, ihtilafla ilgili olarak müvekkilinin yapmış olduğu itiraza cevap teşkil edebilecek herhangi bir hususun ortaya konulmadığını, içeriğine dayanılmak istenen Ankara …FSHHM’nin 10.12.2012 tarihli ve … sayılı kararının her yönden kesinleşmiş olduğuna dair bir bilgi ve evrakın olmadığını, işbu davanın incelenmesi sırasında işin-ihtilafın her yönüyle göz önünde bulundurulması ve müvekkilinin ihlal edilen hakkının tekrar iade edilmesi gerektiğini iddia ederek; davalılardan Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu tarafından müvekkili itirazının reddi yolunda verilmiş bulunan … sayılı kararının iptaline ve diğer davalı adına tescilli … markasının tanınmış marka olduğu yolundaki kararının iptali ve hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, müvekkili Kurum’un tanınmışlık tespitine ilişkin kararlarının WIPO Ortak Tavsiye Metni dikkate alınarak oluşturulan kriterler esas alınarak verildiğini, tanınmışlık tespiti başvurularının ilan edilmesi, ilan süresi, ilana üçüncü kişilerin itiraz etmesi ve bu tarz bir itirazın dayanacağı hukuki gerekçelerin tanınmışlık tespitinin iptali veya hükümsüzlüğü, iptal veya hükümsüzlük gerekçeleri gibi hususların ilgili mevzuatta tanımlanmadığını, tanınmışlık tespit kararının sadece ilgili markanın sunulan deliller çerçevesinde tanınmışlığının tespit edilmesine yönelik bir karar olduğunu, bu tespitin mutlak bir hak doğurmadığını, bir markanın tanınmış olduğunun tespitine ilişkin TürkPatent’in vermiş olduğu kararın mahkemeler açısından da bağlayıcı olmadığını, 5000 sayılı Kanun m. 15/C/1 ve Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Dairesi Kurulları Yönetmeliği m.4 hükmüne göre itiraz edilen kararın tarafı olmayan ve bu karardan menfaati etkilenmeyen kişilerin YİDD nezdinde itirazda bulunabilmesinin mümkün olmadığını, tanınmışlığın tespiti yönündeki kararlara karşı üçüncü kişilerin itiraz ve iptal talebine ilişkin herhangi bir yasal dayanağın bulunmadığını, tanınmışlık tespitinin tek taraflı bir hukuki işlem olması ve davacı yanın söz konusu işlemin tarafı olmaması sebebiyle davacı itirazlarının ve iddialarının hukuki dayanağının bulunmadığını ileri sürerek … sayılı YİDK kararının iptali isteminin reddi ile … sayılı markanın tanınmış markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesine ilişkin istemin reddine ve davacı vekilinin aleyhe olan sair istemlerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesiyle, müvekkili şirketin 07.12.2010 tarihinde … sayılı … markasının Türk Patent ve Marka Kurumu’nun tanınmış markalar siciline kaydı için … sayı ile başvuru yaptığını, başvurunun kabul edilerek müvekkili markasının tanınmış olduğunun tespit edildiğini, davacı yanın söz konusu karardan müvekkili tarafından davacı tarafa karşı açılan ve … 1. FSHHM’de görülmekte olan davalar sırasında haberdar olduğunu ileri sürerek karara itiraz ettiğini ve itirazının reddi üzerine işbu davayı açtığını, mutlak bir hak tanınmayan ve 3. Kişilerin haklarını da etkilemeyen tanınmışlık sicil kayıtlarının 3. kişilerin itirazlarına da açık olmadığını, ilgili hukuki işlemde davacı yanın taraf sıfatının olmadığını, davacı yanın itiraz hakkı olmayan bir konuda TÜRKPATENT’ten bir YİDK kararı almayı başardığını ve ilgili kararı yine usulsüzce Mahkeme önüne getirdiğini, tanınmışlık tespit talebinin tek taraflı bir işlem olduğunu ve kararın da müvekkili markası hakkında verildiğini, davacı yanı etkilemeyen bir karar olduğunu, davacı yanın alenen Mahkemeyi yanıltma çabasında olduğunu, davacı yan tanınmışlık kararını bazı şekil eksiklikleri yönünden eleştirmişse de bu eleştirilerin yersiz olduğunu, ileri sürülen eksiklikler olmamakla birlikte, olsaydı dahi bu tür şekli eksikliklerin müvekkili başvurusu yönünden oluşturulan kararı maddi yönden sakatlayacak yahut iptalini gerektirecek eksiklikler olmadığını, müvekkili firma ile davacı firma yetkililerinin kardeş olduğunu, 2000 yılında müvekkili firmanın şirket kurucularından baba … …’in sağlığında aile içinde miras paylaşımının yapıldığını, miras paylaşımında kardeşlerden davacı firma kurucusu … … ve dava dışı diğer kardeş olan … …’in müvekkili şirkette bulunan hisselerinin tamamını müvekkili şirket ortaklarına devrederek müvekkili firmadan ayrıldığını, bu paylaşım sonucunda şirketten ayrılan ortakların, hisselerinin karşılığını aldığını, şirkete ait olan her türlü varlığın da marka haklarının dahil olmak üzere müvekkili şirkete kaldığını, müvekkili şirketin kurucusu olan … …’in aile içerisinde yapılan miras paylaşımında bu firmayı ve … markasını kimseye devretmediğini, … markalarının tek gerçek hak sahibinin 1974 yılından bugüne kadar tüzel kişiliği olan müvekkili şirket olduğunu, davacı yanın müvekkili şirketten ayrıldıktan sonra her ne kadar … markaları üzerinde herhangi bir hak iddia etmesi hukuken mümkün olmasa da kardeşler arasında aile içerisinde yapılan sözlü bir mutabakat gereği yalnızca “canlı hayvan, tavuk, piliç, yem ve yumurta” ürünleri üzerinde … markasını kullanmasına izin verildiğini, davacı yanın mutabakat dışında kalan sınıflardaki ürünler üzerinde … markasını kullanmamayı taahhüt ettiğini, davacı firma kurucusunun zaman zaman mutabakata uymayarak eşya listesini genişleterek bir takım başvurularda bulunduğunu ve müvekkili şirket tarafından bu girişimlerin hukuki yollarla püskürtüldüğünü, gereken hükümsüzlük davalarının açıldığını ve markaların kullanılmadığı ve davacı yanın kötü niyetli hareket ettiği de dikkate alınarak hükümsüz kılındığını ve kararların kesinleştiğini, müvekkilinin … markasının tanınmış marka olarak kabul edildiği ve korunduğu pek çok karar bulunduğunu, müvekkilinin … markası üzerinde 40 yılı aşkın süredir gerçekleştirdiği yoğun kullanım neticesinde markasını tanınmış marka olma statüsüne yükselttiğini, aksi yöndeki davacı iddialarının yersiz ve kötü niyetli olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

YARGILAMA:
6769 Sayılı SMK’nın Geçici 1. Maddesine göre bu kanunun yayımı tarihinden önce Enstitüye yapılmış olan ulusal ve uluslararası marka ve tasarım başvuruları ile coğrafi işaret başvuruları, başvuru tarihinde yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre sonuçlandırılacağından, kanunun yayım tarihi olan 10.01.2017 tarihinden önceki başvurular ve eldeki davada 556 Sayılı KHK hükümlerinin uygulanması gerekmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalıya ait ”…” markasının Paris Sözleşmesi ile 556 Sayılı KHK’nın 7/1-i ve 8/4 maddeleri anlamında ”tanınmış marka” olup olmadığı, … markasının 5000 Sayılı Yasanın 13/d maddesi gereği TÜRKPATENT tarafından tutulan özel sicile ”tanınmış marka” olarak tescil edilmesinin yerinde olup olmadığı, davacının davalı markasının tanınmış marka olarak tesciline itiraz etme hakkının bulunup bulunmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; davalı … GIDA SANAYİ VE TİC. A.Ş. tarafından … sayılı … markasının tanınmış marka olarak tespiti için 07.12.2010 tarih ve ,,,,sayılı dilekçeyle başvuruda bulunulduğu, talebi ve ilgili delilleri inceleyen Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından “Talep hakkında, dosya içeriği ve raportör görüşü incelenmiştir. Raportör görüşü doğrultusunda inceleme sonucunda ‘…’ markasının orijinal marka özelliği taşıyor olduğu, ürünlerde ve hizmet anlayışlarında kalite standardının sağlandığıi, reklam-tanıtım harcamalarının yoğun olduğu, geniş dağıtım ağının oluştuğu, halk nezdinde yaygın olarak bilinir olduğu göz önünde bulundurularak tanınmış marka olarak kabulü düşünülmüştür.” gerekçesiyle “…” markasının 556 sayılı KHK’nın 7/1-i bendi çerçevesinde tanınmış marka olduğunun tespitine karar verilerek T-02156 sayı (başvuru) numarası verildiği ve ilgili markanın bu sayı numarası ile tanınmış markaların dahil olduğu sicile kaydedildiği, davacı … YEM SANAYİ VE TİC. A.Ş. tarafından 19.12.2012 tarihinde Markalar Dairesi Başkanlığı’na başvurularak söz konusu tanınmışlık tespit işleminin iptaline-kaldırılmasına karar verilmesinin istendiği, Markalar Dairesi Başkanlığının 27.04.2016 tarihli cevabı ile söz konusu tanınmışlık tespitini değiştirecek herhangi bir hususa rastlanmadığının bildirildiği, bu karara davacı tarafından, davalı markasının hangi kriterler esas alınarak tanınmışlığının tespit edildiği hususunda belirsizlik olduğu ve 5 yıl sonra verilen Kurum yanıtının gerekçesiz olduğu ileri sürülerek itiraz edildiği, itirazı kurum tarafından incelendiği ve Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu tarafından 31.07.2017 tarih ve … sayılı YİDK kararı ile;
“1) … GIDA SANAYİ VE TİCARET ANONİM ŞİRKETİ (kısaca … GIDA olarak anılacaktır) adına vekil … tarafından 07/10/2010 tarih ve … sayı ile Kuruma sunulan dilekçeyle, anılan şirket adına tescilli bulunan … sayılı ‘…’ markasının tanınmış marka olarak tespit edilmesi talep edilmiş; 31/12/2010 tarih ve … sayılı dilekçeyle de, tanınmışlık tespit talebine ilişkin 21 sayfalık delil listesi ve 2 klasörden oluşan deliller Kuruma sunulmuştur.
2) Talebi ve ilgili delilleri inceleyen Markalar Dairesi Başkanlığı, ‘…’ markasının tanınmış marka olarak tespitine karar vermiş ve bu tespiti içeren 21/11/2011 tarih ve … sayılı yazı ve ekli Tanınmış Marka Değerlendirme Tutanağı talep sahibi vekiline gönderilmiştir. Söz konusu markaya … sayı (başvuru) numarası verilmiş ve ilgili marka bu sayı numarası ile tanınmış markaların dahil olduğu sicile kaydedilmiş bulunmaktadır.
3) 19/03/2012 tarih ve …. sayı ile … YEM SANAYİ VE TİCARET ANONİM ŞİRKETİ (kısaca … YEM olarak anılacaktır) adına vekil … tarafından Kuruma sunulan dilekçeyle, … GIDA ve … YEM arasında … Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nde görülmekte olan … E. sayılı davanın 06/03/2012 tarihinde icra olunan 6. duruşmasında, … GIDA’ya ait ‘…’ markasının tanınmış marka olarak tespit edildiğinin öğrenildiğinden bahisle, söz konusu tanınmışlık tespit işleminin iptaline-kaldırılmasına karar verilmesi talep edilmiştir.
4) … YEM adına sunulan dilekçeye cevaben Markalar Dairesi Başkanlığı, 27/04/2016 tarih ve … sayılı yazısı ile özetle, tanınmışlık tespiti kararı verilirken, Dairelerince daha önceden belirlenen ve Türk Patent ve Marka Kurumu internet sitesinde ‘özel korunan markalar’ başlığı altında herkesin erişimine açık olan 18 maddeden oluşan, WIPO Ortak Tavsiye Metni dikkate alınarak oluşturulan kriter metninin dikkate alındığından ve tanınmışlığı tespit edilen markaların Kurumun internet sitesinde herkesin erişimine açık olduğundan bahisle, söz konusu tanınmışlık tespitini değiştirecek herhangi bir hususa rastlanmadığını belirtmiştir.
5) Markalar Dairesi Başkanlığının 27/04/2016 tarih ve … sayılı yazısına, … tarafından 03/06/2016 tarih ve … sayılı dilekçeyle itiraz edilmiş ve ‘…’ markasının tanınmış marka olarak tespiti işleminin iptaline karar verilmesi talep edilmiştir. İtirazda, özetle tanınmışlık tespit talebine konu olan ‘…’ markasının künyesinin (tescil numarasının) belirtilmediği, bu markanın ne zaman tescil edildiği ve ne zamandan beri kullanıldığının bilinmediği iddiası başta olmak üzere, Kurum tarafından tanınmışlık tespit taleplerinin incelenmesinde göz önünde bulundurulan kriterlerden bazılarına yönelik olarak herhangi bir bilgi veya belge sunulup sunulmadığı, eğer sunulduysa bu bilgi veya belgelerin neler olduğu, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından kendilerine gönderilen (27/04/2016 tarihli) cevap yazısında, neden bu bilgi ve belgeler hakkında bir bilgi verilmediği gibi sorular sorulmuştur.
6) 5000 sayılı Türk Patent ve Marka Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun ‘Hizmet Birimleri’ kısım başlığı, ‘Ana Hizmet Birimleri’ bölüm başlığı altında yer alan ‘Markalar Dairesi Başkanlığı’ başlıklı 13’üncü maddesi’nin ‘d’ bendi uyarınca Markalar Dairesi Başkanlığı, ‘İlgili mevzuat hükümlerine göre, belirli nitelikleri haiz işaret ve ibarelerin koruma altına alınması, markaların tanınmışlık düzeyleri ile ilgili esasların belirlenmesi ve uygulamaya konulması işlemlerini yapar.’ denilmektedir. Kanunda yer alan bu hükme bağlı olarak Markalar Dairesi Başkanlığı, uzun yıllardır markaların tanınmışlık tespit taleplerini incelemekte ve tanınmışlığını tespit ettiği markaları ayrı bir sicile kaydetmektedir. Bu sicil idari amaçlarla oluşturulmuş bir sicildir.
7) Tanınmışlık tespit talebinin Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından reddedilmesi durumunda ise, 556 s. KHK’nın 47 ve 48. maddeleri (karara itiraza ilişkin maddeler) uyarınca, talep sahibi bu işlemin tek tarafı ve zarar göreni olarak ilgili ret kararına itiraz edebilmekte bu itirazlar Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu tarafından incelenmektedir.
8) Tanınmışlık tespit talebi tek taraflı (ex parte) bir işlem olup, bu işlem marka tescil sürecinden pek çok açıdan farklılık göstermektedir. Öncelikle, gerek 556 s. KHK’da, gerekse 10/01/2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununda (SMK) tanınmışlık tespit başvurularıyla ilgili özel bir hüküm bulunmamaktadır. Dolayısıyla, tanınmışlık tespit başvurularının ilan edilmesi, ilan süresi, ilana üçüncü kişilerin itiraz etmesi, bu tarz bir itirazın dayanacağı hukuki gerekçeler, tanınmışlık tespitinin iptali veya hükümsüzlüğü, iptal veya hükümsüzlük gerekçeleri gibi hususlar ilgili mevzuatta tanımlanmış değildir.
Ayrıca, tanınmışlık tespit kararı, sadece ilgili markanın sunulan deliller çerçevesinde tanınmışlığının tespit edilmesine yönelik bir karar olup, bu tespit mutlak bir hak doğurmamaktadır. Kurumun ilgili daireleri, özellikle 556 s. KHK’nın 8’inci maddesinin 1’inci ve 4’üncü fıkraları kapsamında yapılan itirazlarla ilgili olarak, önlerine gelen her somut uyuşmazlıkta, tanınmışlık tespitine konu olan markaya koruma sağlanıp sağlanmayacağını, koruma sağlanacaksa bu korumanın kapsamını olayın kendine özgü koşulları ve dayanılan itiraz gerekçeleri çerçevesinde ayrıca inceleyip değerlendirmektedir.,
9) Mahkemeler açısından da durum farklı değildir. Hatta, Kurum’un bir markanın tanınmışlığını tespit etmesi, yargı makamlarını bağlayıcı bir husus da değildir. Bu hususla ilgili olarak, Ankara …Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi, 10/12/2012 tarih, 2011/386 E., 2012/349 K. sayılı kararında aşağıdaki değerlendirmelere yer vermiştir:
‘(…) Her ne kadar davacı taraf müvekkili marakalarının tanınmış olduğunu ileri sürmüş ise de, bu konuda mahkememize yeterli delil sunmamıştır. Bu uğurda dayanılan TPE Tanınmış Markalar Sicili’in herhangi bir hukuki dayanağı olmadığı gibi, ‘’markanın tanınmışlığı’’ olgusu sabit ve durağan bir olgu değildir. Diğer bir anlatımla, bir zamanlar tanınmış olmayan marka kuvvetli tanıtım, alınan kalite ve başarı ödülleri, yaygın dağıtım ve bayi ağı, yüksek ciro vs. unsurlarla tanınmış marka haline gelebileceği gibi süreç içerisinde marka tanıtımına son verilmesi, kullanımın terk edilmesi vs. hallerde tanınmışlığın kaybedilmesi de söz konusu olabilir. TPE tanınmış marka sicili, kanuni alt yapıya sahip olmadığı gibi mahkemeleri de bağlayıcı özellikte olmadığı, ancak TPE’nin kendi uygulamalarında kullanabileceği bir süre olabileceği kanaatine varılmıştır. Keza başka mahkeme dosyalarında markanın tanınmışlğına karar verilmesi de mahkememizi bağlayıcı olmayacaktır. Zira tanınmışlık olduğu her dosyada her türlü markaya karşı aynı etki ve sonucu doğurmaz. (…)’
10) Bununla birlikte, 5000 sayılı Kanunun 15/C maddesinin 1’inci fıkrası uyarınca Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı, sınai mülkiyet hakları ve geleneksel ürün adları ile ilgili işlemlere ilişkin ilgili dairenin nihai olarak almış olduğu kararlara karşı, kararın bildirim tarihinden itibaren iki ay içinde işlemlerin tarafı olan ve karar nedeniyle menfaati etkilenen kişiler tarafından yapılacak itirazların incelenmesi ve değerlendirilmesi işlemlerini doğrudan Kurum Başkanına bağlı olarak yürütür. Söz konusu hüküm çerçevesinde, Kurumun ilgili dairesinin kararına itiraz edilebilmesi için iki koşulun birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir. Bunlardan birincisi, karara konu olan işlemde taraf sıfatı bulunmak, ikincisi ise karar nedeniyle menfaati (olumsuz yönde) etkilenmektedir.
11) Benzer içerikte hüküm, 12/05/2017 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunan Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Dairesi Kurulları Yönetmeliği’nin ‘’İtiraz sahipleri’’ başlıklı 4’üncü maddesinde de bulunmaktadır.
12) Kurumun ilgili dairesinin, tanınmışlığın tespiti yönündeki kararlarına karşı, üçüncü kişilerin itiraz ve iptal taleplerine ilişkin gerek usül gerek esasa ilişkin yasal dayanakların bulunmamasının yanı sıra, yukarıda açıklandığı üzere, tanınmışlık tespitine ilişkin karar tek taraflı bir idari işlem niteliğinde olup, somut olayda … YEM’in tanınmışlık tespit talebinde taraf sıfatı da bulunmadığından itirazın esastan incelenebilir olmadığı sonucuna ulaşılmış ve aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.”
gerekçesiyle itirazın esastan incelenebilir olmadığına ve itirazın usül yönünden reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Dava konusu YİDK kararının davacı şirkete 04/08/2017 tarihinde tebliğ edildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 24/08/2017 tarihinde açıldığı anlaşılmış, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda özetle: davalıya ait … markasının başvuru tarihi (07.12.2010) itibariyle “un ve unlu mamuller” sektöründe, özellikle işlenmiş “un” emtiası bakımından tanınmış marka statüsünde olduğu ve 5000 sayılı Yasanın 13/d maddesi gereği TÜRKPATENT tarafından tutulan Özel Sicile “Tanınmış Marka” olarak tescil edilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
İtiraz üzerine alınan ek raporda özetle; kök raporun dava konusu YİDK kararının verildiği 31.07.2017 tarihinde yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre düzenlendiği ve bilirkişi heyetinin verilen görev kapsamında tanınmışlık değerlendirmesi yaptığı, 5000 sayılı yasanın 13/d maddesinin, dava tarihinden sonra mülga olması nedeniyle somut olaya zaman bakımından uygulanacak yasa hükümlerinin tayin ve tespitinin mahkemenin yetkisinde ve takdirinde olduğu, davalı Türk Patent ve Marka Kurumu’nun “Tanınmış Marka Sicili Oluşturma” konusunda yetkisinin olup olmadığı ve tarafların tanınmış marka başvurusu yapmakta ve/veya huzurdaki davayı dava açmakta hukuki yararlarının bulunup bulunmadığı hususunda takdirin mahkemeye ait olduğu bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun ve ek raporun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun ve ek raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirmenin nihai olarak mahkememizce yapılacağı anlaşılmakla yeni heyetten rapor alınması veya mevcut bilirkişi heyetinden ek rapor alınması yoluna gidilmemiştir.
GEREKÇE:
Bir markanın tanınmışlık düzeyine ulaşıp ulaşmadığı incelenirken Yargıtay, WIPO tarafından kabul edilen 1999 tarihli ortak tavsiye kararındaki kirterleri dikkate alarak, bunun tespiti konusunda çeşitli ilkeler belirlemiştir. Bu bağlamda, bir markanın tanınmış sayılabilmesi için; toplumun önemli bir kesiminde belirli bir mal/hizmete ilişkin olarak gerekli çağrışımı yapabilmesi, en azından o markanın kullanıldığı malları tüketen orta düzeydeki tüketiciler açısından tanınması, mal/hizmet söylendiğinde akla o markanın gelmesi, ait olduğu sektöre iyi bilinen ve geniş dağıtım, pazarlama ağına sahip olması gibi özellikleri taşıması gerekmektedir.
Tanınmışlığın tespitinde, markanın kullanıldığı coğrafi alanın genişliği önemli bir kriterdir. Zira bir ya da birkaç ülkede kullanılan marka ile Avrupa’nın büyük bölümünde, ABD’de, Uzakdoğu’da kullanılan bir markanın tanınmışlığı farklı olacaktır. Bu nedenle, tanınmışlık tespiti yapılırken, markanın hangi coğrafi alanda kullanıldığı dikkate alınmalıdır.
Tek başına belirleyici bir kriter olmamakla birlikte, bir markanın tanınmışlığının göstergelerinden biri de markanın kaç ülkede tescilli olduğudur.
Bir markanın kendi ülkesi dışında başka ülkelerde de tescil ettirilmesi; ekonomik gücünün arttığı, bu markalı ürünlerin ilgili ülkelerde de pazarlandığı ve markanın daha büyük kitlelere hitap ettiği anlamına gelir.
Bir ülkede yaşayan herkes, her türlü mal/hizmet ile ilgilenmediğinden, ilgisiz grupların tanınmışlık kavramının belirlenmesinde dikkate alınması uygun değildir. Dolayısıyla, markanın konulduğu malın/hizmetin yöneldiği tüketici çevresinde veya toplumun ilgili kesiminde tanınması yeterlidir. Eğer marka malın/hizmetni hitap ettiği çevrenin dışında bu malla/hizmetle ilgisi olmayan çevre tarafından da tanınıyorsa, çok tanınmış veya dünyaca tanınmış marka söz konusudur.
Bununla birlikte, “toplumun ilgili kesimi” ifadesi bazen toplumun çok geniş bir kısmını, bazen ise çok dar bir kısmını içerebilmekte ve markanın hitap ettiği tüketici kitlesinin niteliğine göre de değerlendirilmektedir. Bu bağlamda, karıştırılma ihtimalinin belirlenmesinde dikkate alındığı gibi, mal/hizmetin niteliği ve hedef aldığı tüketici kitlesi, toplumun ilgili kesiminin belirlenmesinde yol gösterici olacaktır. Mal/hizmetlerin niteliği gereği, her kesimden tüketici grubuna, özel bir tüketici grubuna ya da gruplarına veya uzmanlık gerektiren bir tüketici grubuna hitap etmesi hallerine göre tanınmışlığın aranacağı ilgili kesimin kapsamı farklı tespit edilecektir.
Örneğin bir diş fırçası markası, cep telefonu, su markası için, toplumun ilgili kesimi hemen hemen toplumun tamamı iken; zirai ilaç markası ya da doktorlar tarafından kullanılın stetoskop bakımından toplumun ilgili kesimi, sırasıyla, zirai ilaç kullanan tarım işletmeleri, çiftçiler ve doktorlardır. Ayrıca markanın tanınmışlık incelemesinde söz konusu olan toplumun ilgili kesimi değerlendirilirken, markayı taşıyan malın/hizmetin fiili tüketiciler yanında potansiyel tüketiciler de dikkate alınmalıdır.
Sonuç olarak, sınırlayıcı olmadığı belirtilmek zere WIPO Ortak Tavsiye Kararı’nda da yer verildiği gibi, toplumun ilgili kesimi; markanın ait olduğu mal/hizmet tipinin mevcut ve gelecekteki müşterileri, markanın ait olduu mal/hizmet tipinin dağıtım kanallarında yer alan kişiler, bu mal/hizmetlerle ilgili iş yapan kimseler olarak belirtilmelidir.
Markanın tanınmış marka olarak belirlenmesinde, markanın toplumun ilgili kesiminde sahip olduğu tanınmışlık düzeyi de dikkate alınması gereken kriterlerden biridir. Dolaysıyla, tanınmış marka kriterini tatbik etmek için öncelikle malın/hizmetin hitap ettiği çevreyi, daha sonra da bu çevre içinde tanınmışlık düzeyini tespit etmek gerekir. Aksi halde, dünyaca tanınan bir markanın dahi Türkiye’nin belli bölgelerinde hiç tanınmaması söz konusu olabileceğinden, markanın tanınmış sayılmaması mümkün olabilir.
Bu bağlamda, bir markanın tanınmış marka olarak kabul edilmesi için, toplumun ilgili kesimde bilinip tanınması gerekse de, bunun hangi düzeyde/oranda olması gerektiği, tanınma derecesinin ne olacağı konusunda kesin bir rakam vermek mümkün değildir. Örneğin; sigara, meşrubat, gazete gibi ürünlerde tanınmışlık oranı yüksek, parfüm mücevheratta daha düşük olabilir. Bazı markalar için yüzde elli yeterli olmayabilirken, bazıları için yüzde otuz bile yeterli olabilir. Dolayısıyla önceden belirlenen oranlara göre tanınmışlığın peşinen kabulü doğru olmayacaktır. Somut olayın özelliklerine göre değerlendirilmesi uygundur.
Tanınmış marka tespitinde, markanın ayırt edicilik düzeyi de önemli bir kriterdir. Bu anlamda tanınmışlığa konu bir ibarenin farklı sektörlerde de olsa başkaları adına çok sayıda tescilinin olup olmadığı mutlaka araştırılması gereken bir durumdur.
Tanınmışlığa konu ibarenin başka firmalar adına farklı mal/hizmetlerde tescilli olması, markanın ayırt ediciliğe sahip olmasına ilişkin kriterini zayıflatır. Piyasada aynı ibareyle başka birçok mal/hizmet için markaların varlığı, tanınmışlığa ulaşmış markanın tüketici nezdinde refleks olarak markanın tanınmış olduğu mal/hizmete işaret etme ve dolayısıyla kaynak gösterme işlevini yerine getirmesine engel olur.
Tanınmış markanın tespitinde dikkate alınabilecek kriterlerden bir diğeri de, markanın ilgili olduğu mal/hizmetlere yönelik reklam amaçlı olan veya olmayan tanıtım faaliyetleridir. Reklam amaçlı olan tanıtım faaliyetlerinin kapsamına, yazılı ve görsel medya organlarında marka için yapıla çalışmalar girmektedir. Bu faaliyetler; televizyon, radyo reklamları, gazete ve dergilerde marka için yapılan reklamlar, el ilanları, broşürler, panolardaki reklamlar ve benzerdir. Markanın tanıtımına katkıda bulunan bunlar dışındaki faaliyetler kapsamında ise; markalı ürünlerin fuarlarda teşhiri, markaya ilişkin yazılı ve görsel organlarında çıkmış haberler, sponsorluk ve sosyal sorumluluk projeleri gösterilebilir. Ayrıca bir markanın tanıtımı için ülke çapında yayın yapan tv ve radyo kanallarında reklamların sayısı, yayın saatleri ve sıklığı markanın tanınmışlığı bakımından belirleyicidir. Özellikle uluslararası karşılaşmalar, canlı televizyon programlarında yapılan sanal reklamlar, sponsorlar izleyici kitlelerinin boyutu nedeniyle önemli tanıtımlardır. Bu nedenle, markanın tanıtımı için yüksek tirajlı ulusal veya uluslararası gazetelerde, dergilerde ve tv kanallarında, internette yayınlanan reklamların sıklığı da bir tanınmışlık göstergesidir.
Tek başına yeterli olmasa da, bir markaya biçilen ekonomik değer ne kadar yüksek ise, bu markanın toplum nezdinde belli bir bilinirlik düzeyine erişmiş olduğu kabul edilebilir. Markanın piyasadaki yeri, cirosu, işletmenin önemi, müşteri çevresi gibi unsurların değerlendirilmesi yoluyla markanın değeri bulunabilir. Dolayısıyla markaya atfedilen değerde bir tanınmışlık göstergesi olabilir.
Bunların yanında, somut olayda kullanılabilecek diğer kriterlerde, lisans ya da franchise ile açılan şube ve mağaza sayısı olabilmektedir. Ayrıca internet ve cep telefonları uygulamalarıyla markalar geniş kitlelere ulaşarak tanınma derecelerini yükseltebilmekle birlikte, web sitesi günlük ziyaretçi sayısı, arama motorlarındaki aranma sıklığı gibi kriterler de değerlendirilmektedir.
Marka sahibi firmaya ilişkin özellikler de dikkate alınabilecek faktörlerdendir. Buna göre; firmanın büyüklüğü, çalışan sayısı, sahip olduğu dağıtım kanalları, ihraç miktarları ve bunun gibi markanın sahibi firmaya ilişkin diğer bilgiler değerlendirmeye alınabilir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Davalı Markası

(22, 30, 31. sınıf)

Davalı taraf … markasının tanınmışlığının tespiti istemiyle yaptığı başvuruda; markanın yurt içinde kullanımına ilişkin 2000-2010 tarihlerini kapsayan yüksek meblağlı çok sayıda faturayı, markanın ihracata konu olduğuna ilişkin eski tarihli faturaları, markanın kullanım ve tanıtımı için yapılan harcamaları gösteren belgeleri, markanın tanınmışlığına ilişkin mahkeme kararlarını, … markalı ürünler için aldığı sertifikalar ile ödülleri, yurt içi ve yurt dışı marka tescillerini, … markası ile iltibas yaratan markalara karşı açılan davaları ve … markası ile şirketin geçmişine ilişkin belgeleri delil olarak sunmuştur.
Bu deliller uyarınca; … markasının 1994 yılından bu yana davalı şirket adına tescilli olduğu, 2000 yılından bu yana yurt içi ve yurt dışında yoğun ve yaygın şekilde kullanıldığı, markanın tanıtımı için düzenli olarak harcamalar ve yatırımlar yapıldığı, davacı yanın … markasını korumak için hukuki girişimlerde bulunduğu, markanın yargı kararları ile de tanınmış marka olarak kabul edildiği ve davalı şirketin un söktöründeki 5 büyük firmadan biri olduğu anlaşılmıştır. Ankara …FSHHM’nin 10.05.2010 tarihli, … K. sayılı kararında da belirtildiği üzere; “Davacının … unsurlu markasının, 1994 yılından bu yana tescilli olması, tescilden önce de 1976 yılından bu yana tescilsiz kullanım, yurt dışında da bir çok ülkede tescilli olması, markayı koruma bilincinin yüksek olması, aslında ucuz bir emtia olmasına rağmen yüksek miktarda satışla ulaşılan 10 milyon dolar civarındaki yıllık ciro, yurt dışında dünyanın 20 değişik ülkesine yapılan ihracat belgeleri, markayı tanıtma yönünde promosyon dağıtımları, çok sayıda reklam ve tanıtım sözleşmelerine ilişkin faturalar, Türkiye’de bu alanda en büyük 5 firmadan biri olduğunu gösteren Türkiye Un Sanayicileri Federasyonu tarafından yayınlanan bildiri, gıda sertifikaları, alınan çeşitli plaketler ve ödüllerden, özellikle örnek vergi mükellefi olduğuna ilişkin plaketler, çok sayıda kalite sertifikası, bir çok fuarlara katılım belgesi vb. deliller karşısında “un ve unlu mamuller” sektöründe tanınmış marka düzeyine ulaştığı, bu sebeple khk’nın 8/4 maddesindeki ilave korumadan yararlanması gerektiği” sonucuna varılmaktadır.
Açıklanan gerekçelerle; “…” ibareli davalı markasının, başvuru tarihi (07.12.2010) itibariyle “un ve unlu mamuller” sektöründe, Paris Sözleşmesi ile 556 sayılı KHK’nın 7/1-i ve 8/4 maddeleri anlamında “tanınmış marka” olduğu kanaatine varılmıştır.
5000 sayılı Yasa’nın 13/d maddesinde; “İlgili mevzuat hükümlerine göre, belirli nitelikleri haiz işaret ve ibarelerin koruma altına alınması, markaların tanınmışlık düzeyleri ile ilgili esasların belirlenmesi ve uygulamaya konulması işlemlerini yapar” denilmek suretiyle de TÜRKPATENT Markalar Dairesi Başkanlığı’nın “tanınmış markalar”a ilişkin kriterleri belirleme yetkisi olduğu belirtilmiştir.
Gerek WIPO Tanınmış Markalar Uzmanlar Komitesi tarafından belirlenen kıstaslar gerekse TÜRKPATENT Markalar Dairesi Başkanlığı’nın kriterleri “tanımışlık” tespiti için bağlayıcı değildir. Bunlar birer tavsiye niteliğinde olup, tanınmışlığın tespitinde başvurulacak referanslardan ibarettir. Dolayısıyla tanınmışlığına hükmedilmesi istenen bir markanın sayılan kriterlerin tümünü haiz olması beklenemez. Markanın bunlardan bir kaçını yahut başka nitelikleri haiz olması tanınmışlık için yeterli sayılabilir. Tanınmışlık her somut olayın kendi özellikleri dikkate alınarak belirlenir.
Dava konusu olayda davalı markasının tanınmış marka olarak tescili yönündeki başvurunun, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından kabul edildiği ve 2003 03515 sayılı … markasının … sayı ile tanınmış marka olarak ilan edilerek sicile kaydedildiği, ancak bu kararın mevzuata aykırı olduğu ileri sürülmüştür. Yukarıda açıklanan nedenlerle bu karar yerindedir. Sonuç itibariyle; davalıya ait … markasının WIPO ve TÜRKPATENT tarafından belirlenen kriterleri taşıdığı, tescil öncesinden başlayan ve uzun yıllardır süren markasal kullanımının ve buna bağlı marka bilinirliğinin olduğu ve 5000 sayılı Yasanın 13/d maddesi gereği TÜRKPATENT tarafından tutulan Özel Sicile “Tanınmış Marka” olarak tescil edilme koşullarını taşıdığı kanaatine varılmıştır.
Neticeten, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak itiraza mesnet gösterilen ve aynı/benzer emtiaları kapsayan davacı markaları incelendiğinde; toplanan delillere göre; söz konusu markanın kullanım süresi, kullanım derecesi, yayıldığı kullanıldığı coğrafi alan, marka tescillerinin yapıldığı coğrafi bölgeler, reklam vs göz önünde bulundurulduğunda markanın uzun süredir kullanılıyor olduğu bu kullanımın geniş halk kitlelerine yayıldığı, kullanımın Türkiyeyide kapsayacak biçimde olduğu, tanıtım faaliyetlerinin ulaştığı, yoğunluk ve halk kesimleri itibariyle markaya ciddi bir ekonomik önem kazandırdığı, reklam, temsil, promosyon, katolog hazırlama vs tanıtım faaliyetlerinin gerek yazılı gerekse görsel ve internet sitelerinde facebook, twitter, internet sitesi üzerinden tanıtmı faaliyetleri sıklığı ve marka hakkının etkin bir şekilde korunduğu davacı markasının davacı teşebbüsüne sıkısıkıya bağlandığı, dava konusu … markasının, başvuru tarihi 07/12/2010 tarihi itibariyle ”un ve unlu mamuller” sektöründe özellikle işlenmiş ”un” emtiası bakımından tanınmış marka statüsünde olduğu, bu ürünler için “bir kişiye veya teşebbüse sıkı sıkıya bağlı; garanti, kalite, kuvvetli reklam ve yaygın bir dağıtım içeren” ayırt ediciliği yüksek ve tanınmış marka olarak tescil edilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı kabul edilmiş ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-DAVANIN REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 31,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 27,90-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davalılar kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair verilen karar, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup, usulen anlatıldı. 26/01/2021

Katip … Hakim …
¸ ¸