Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2015/490 E. 2021/220 K. 15.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Karar
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2015/490
KARAR NO : 2021/220

DAVA : İtirazın İptali (FSEK)
DAVA TARİHİ : 30/12/2015
KARAR TARİHİ : 15/06/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (FSEK) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; dava dışı …’ın 29.07.1994 tarih ve 25785 sayılı “Yayın iletim sistemleri ile veri iletimli ve depolamalı uzaktan kumandalı televizyon yayın sistemi” ile 11.12.1998 tarih ve 28652 sayılı “TV devamlılık stüdyosu kontrollü uzak istasyon yayınlarının farklılaştırması, değiştirilmesi, denetimi, yönetimi” başlıklı patentlerin sahibi olduğunu, … ile müvekkili … arasında, anılan patentlerle ilgili olarak, üçüncü kişilerle alt lisans sözleşmesi yapma hakkını da içerir şekilde bir lisans sözleşmesi imzalandığını, alt lisans sözleşmesi yapma hakkı kapsamında … ile davalı … arasında 27.11.1998 tarihinde bir alt lisans sözleşmesi imzalandığını; sözleşme uyarınca …’nin, Türkiye sınırları içinde geçerli olmak üzere, patentlerin inhisari üretim lisansı patent koruma süresince …’a verdiğini; sözleşme eki olarak ayrıca taraflar arasında ayrı bir İşbirliği anlaşması yapıldığını, ancak …’ın gerek anlaşma gerekse sözleşme ile üstlendiği yükümlülükleri yerine getirmeyip, ayrıca sözleşme hükümlerini birden fazla ihlal etmesi üzerine, …. yevmiye numaralı ihtarnamesiyle, ihtarname ekinde gönderalen ek sözleşmenin 1 ay içinde imzalanması için temas kurulmadığı takdirde, sözleşmenin feshedilmiş sayılacağının bildirildiğini; ancak ihtarname gereğinin davalı yerine getirilmemesi sebebiyle, ihtarnamenin tebliğini takip eden bir ayın sonunda, 27.10.2004 tarihinde sözleşmenin davalı …tarafından feshedildiğini, bu fesih işlemi karşısında davalı … aleyhine açılan ve Ankara 3.FSHHM’de 2006/108 E. sayılı ile görülen dava sonunda verilen kararda; fesih sonrası 16.10.2003-27.10.2010 dönemi için …’nin zararının 772.407,00.-TL olduğu hesaplanmış ise de, dava dilekçesinde fesih sonrası döneme ilişkin bir talepte bulunulmadığı gerekçesiyle bu döneme zararına ilişkin hüküm kurulmadığını; dosyanın halen karar düzeltme aşamasında olduğunu; 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolma riski göz önüne alınarak 29.09.2014 tarihli takip talebi ile alacağın talep edildiğini; fakat davalının itirazı üzerine takibin durması sebebiyle eldeki davanın ikame edildiğini, davalının Ankara ….icra Dairesi’nin ….E. sayılı icra dosyasına yapmış olduğu itirazın kısmen iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesiyle, Ankara 3. FSHHM’de 2006/108 E. sayılı dosya kapsamında görülen davada verilen 2012/153 K. sayılı ilamda, davacı … yönünden davanın reddine; diğer davacı … yönünden ise davanın kısmen kabulüne; tespit edilen 82.450,00-TL tutarındaki maddi tazminattan, şimdilik talep edilen 750,00-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek değişik oranlardaki avans faizi ale birlikte davalılardan tahsiline karar verildiğini; davacı …’nin, Mahkeme kararında asıl hükme konu olan 750,00-TL üzerinde tahrifat yaparak 107.221,18-TL üzerinden …. E. sayılı ilamsız kakip ile huzurdaki davaya konu 1.000.000-TL’lik ilamsız takip başlattıklarını bu takibe de itiraz ettiklerini ve davacının 1.000.000-TL’lik takiplerinin 772.407,00-TL’lik kısmının iptali için itirazın iptali davası açarak daha önce hakklnda kesinleşmiş bir hüküm bulunan konu hakkında tekrar yargılama yolu açmaya çalıştıklarlnı; bu tutarın, Ankara 3. FSHHM’de görülen dava kapsamında alınan bilirkişi raporundan biri kapsamında 16.10.2003-27.10.2010 dönemi için davacının zararının 772.407,00-TL olduğuna dair hesaba dayandığını; ancak bunun borcun sebebi olarak değerlendirilemeyeceğini, zira anılan dava kapsamında mahkeme tarafından üç farklı heyetten bilirkişi raporu alındığını; ancak hükme esas teşkil eden raporun 09.05.2011 tarihli rapor olduğunun belirtildiğini; bu raporda ise zararın 15.10.2003-27.10/2004 dönemi için …’ın tam kusurlu olarak görülmesi halinde tazmini gereken bedelin 772.407-TL olacağının ifade edildiğini; bu kapsamda mahkemenin anılan dönemi esas alarak zararı hesapladığını ve … yönünden açılan davanın kısmen kabulüne, tespit edilen 82.450.-TL tutarındaki maddi tazminattan şimdilik talep edilen 750,00-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek faiz ile birlikte davalılardan tahsiline karar verildiğini, bununla birlikte davacı …’ nin dava dilekçesinde, anılan mahkemenin 772.407,00-TL tutarında zarara hükmetmişçesine hareket ederek mahkemeyi yanıltmaya çalıştığını, dolayısıyla haksız ve kötüniyetli olduğunu bu sebeple Ankara …icra Dairesi’nin … E. sayılı dosya kapsamında başlattığı takip miktarı değerinden, bunun kabul edilmemesi halinde ise huzurdaki davaya konu miktarın %20’sinden az olmayacak şekilde icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiğini belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalının ilamsız takibe konu yaptığı alacağın mevcut olup olmadığı, itirazın iptali şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
ANKARA 3. FSHHM’nin 2006/105 E. 2012/153 K. Sayılı Dosyasının tetkikinde:
Davacıların … ve … LİMİTED ŞİRKETİ olduğu, davalının … ELEKTRONİK SANAYİ VE TİCARET A.Ş olduğu, dava konusunun davacı adına tescilli bulunan 26785 ve 28652 sayılı patentlerle ilgili olarak davalıya lisans tanıyan sözleşmeye aykırılık suretiyle patente tecavüzün tespiti, men ve ref’i ile maddi ve manevi tazminat, hükmün ilanına ilişkin olduğu, mahkemece yapılan yargılama neticesinde, 2006/105 E. 2012/153 K sayılı ilamıyla; asıl dava yönünden davacı … yönünden açılan davanın reddine, davacı … Limited Şirketi yönünden açılan davanın kısmen kabulüne, tespit edilen 82,450,00-TL maddi tazminattan şimdilik talep edilen 750,00TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek değişik oranlardaki avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, sözleşme uyarınca davalıya teslim edilen prototip cihazların mevcut haliyle davacıya teslimine, fazlaya ilişkin istemlerin reddine karar verildiği, karşı dava yönünden ise davanın tümüyle reddine karar verildiği, hükmün Yargıtay denetiminden geçerek onandığı, tahsihi karar talebinin reddi ile hükmün 03/04/2015 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Ankara …İcra Müdürlüğünün … E. sayılı takip dosyasının tetkikinde; 29/09/2014 tarihinde davacının ilamsız takip yaptığı, davalıların da yine ilamsız takibe itirazda bulunarak ekinde Ankara 3. FSHHM’nin 2006/108 Esas 2012/153 K. Sayılı ilamını sundukları, buna göre herhangi bir alacağın söz konusu olmadığına ilişkin aynı konuda yargılamanın yapıldığı ve karara bağlandığı belirtilerek itiraz edildiği, itiraz sonucu takibin durmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
İtirazın iptali davasının yasal bir yıllık sürede açıldığı anlaşılmıştır.
Davalının zaman aşımı itirazının taraflar arasında yazılı bir sözleşme olması 10 yıllık süre dolmadan takip yapılmış olması nedeniyle zaman aşımı kesildiğinden; zaman aşımı yönünden yapılan itiraz reddedilmesi gerekmiştir.
Mahkememizce hükme esas alınan bilirkişi kurulunca düzenlenen raporunda; 16.10.2013 ile 31.12.2004 tarihleri arasındaki zarar miktarının 82.350,00-TL olarak hesaplandığında ortalama olarak yıllık (12 ay için) zarar miktarının 82.200,00-TL olarak baz alınabileceği, yine bu miktarın ayhk 6.850,00-TL olacağı ve 14 aylık için ise toplam zarar miktarının ise 31/12/2004 itibariyle 6.850,00×14 = 95.900,00-TL olacağı, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Hükme esas alınan bilirkişi raporunun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirmenin nihai olarak mahkememizce yapılacağı anlaşılmıştır.
GEREKÇE:
Uyuşmazlık konusu, davalının ilamsız takibe konu yaptığı alacağın mevcut olup olmadığı, itirazın iptali şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı; bu durumda dava konusunun sürekli edimli sözleşmenin feshi nedeniyle olabilecek tazminatın BK 126 maddesi kapsamında tazminat miktarının ne olacağına ilişkin olduğu anlaşılmıştır.
Sürekli edimlerde borçlu borç konusunu bir kez yerine getirmekle borçtan kurtulmamakta, borç ilişkisi devam ettiği süre içinde edim yükümlülüğü de devam etmektedir. Lisans sözleşmeleri de hukuken korunan gayrimaddi hakların veya fiili durumların üzerindeki kullanma ve/veya yararlanma yetkilerinin, bir lisans bedeli karşıtığında bir başkasına devredildiği sözleşmelerdir. Lisans verenin kullanımın devri borcunun kapsamı zamana göre tespit edaldiğinden sürekli borç ilişkisi kapsamında değerendirilmektedir.
Somut olayda davacı şirket ile ile davalı … arasında alt lisans sözleşmesi ve işbirliği anlaşması bulunduğu, söz konusu anlaşmalar gereğince taraflar arasındaki alt lisans sözleşmesi ve işbirliği anlaşmasının 27.11.1998 tarihinden başlayarak, patent koruma süresi doluncaya kadar davalı …’a alt lisans tanındığı, davalı …’ın tek taraflı önerisi ile ek sözleşme hazırladığı ve bunu davacı şirkete sunduğu, 1. Noterliği’nin 27 Eylül 2004 tarih ve 21461 yevmiye numaralı ihtarnamesiyle, ihtarname ekinde gönderalen ek sözleşmenin ihtarnamenin tebliğinden itibaren 1 ay içinde imzalanması için irtibat kurulmadığı takdirde sözleşmenin feshedilmiş sayılacağının bildirildiği ve bu sözleşmenin imzalanmaması nedeniyle taraflar arasındaki işbirliği sözleşmesinin söz konusu ihtarnamenin tebliğini takip eden bir ayın sonunda 27.10.2004 tarihinde davalı tarafından feshedildiği, anlaşılmıştır. Yapılan yargılama sonucunda …’ın tek taraflı önerileri ile davacı şirket aleyhine doğan hükümleri baz alarak ek sözleşme akdetmek istediği, tek taraflı öneriler sonucu ek sözleşmenin imzalanmasına da olanak tanımadığı bu nedenle …’ın sözleşmenin feshinde kusurlu olduğu kanaatine varıldığı anlaşılmıştır.
Sürekli borç ilişkisinin sona ermesi, kendiliğinden gerçekleşebileceği gibi, bazı sebeplerin gerçekleşmesi halinde ise sürekli borç ilişkisini doğrudan sona ermeyip, sadece taraflara sözleşmeyi fesih hakkı doğurur. Bu durumda olağan fesih hali sadece belirsiz süreli borç ilişkilerinde mümkün iken, belirli süreli sözleşmeler olağan fesih mümkün değildir. Ancak belirli süreli sözleşmelerde taraflarca kararlaştırılan süre kişilik haklarını ihlal edecek nitelikte ise TMK’nın 23. Maddesine göre sözleşmenin feshi doğabilir.
Somut olayda sözleşmeye konu alt lisansın, patent koruma süresi sonuna kadar verildiği anlaşıldığından, sözleşmenin belirli süreli olarak yapıldığı sabittir.
Sürekli borç ilişkileri, bazı sebeplerin gerçekleşmesi ile kendiliğlnden sona erebileceği gibi bazen de sona ermesi için hukuki bir işleme gereksinim vardır. İfa süresinin bitme anı kararlaştırılmış olan sürekli borç iiişkilerinde sürenin dolmasıyla, diğer kendiliğinden sona erme halleri ise taraflardan birinin ölümü, fiil ehliyetinin kaybı, ödemeden aciz ve iflas hali durumlarında kendiliğinden sona erer.
Dolaylı olarak sona erme halleri ise; olağan fesih, olağanüstü fesih olarak ikiye ayrılmaktadır. Olağan fesih belirsiz süreli bir sözleşmeyi herhangi bir sebebe dayanmaya ihtiyaç olmaksızın, tek taraflı olarak ileriye etkili şekilde sona erdİrmeye yarayan bir imkandır. Olağanüstü fesih ise taraflardan birinin belirli veya belirsiz süreli borçlarda, baz| sebeplerin ortaya çıkması halinde tek taraflı irade beyanıyla sona erdirilmesidir. Bunun için sürekli borç ilişkisinin ifası sırasında öngörülemeyen sebeplerin ortaya çıkması ve bu haller sonucu sözleşmenin devamı taraflarda beklenemeyecek ölçüde değişmiş olması gerekmektedir. Kısacası bu durumda fesih geçerli bir nedene dayanmalıdır.
Sürekli borç ilişkilerinde geçmişe etkili olan sözleşmeden dönme değil, ileriye etkili olan sözleşmenin feshi söz konusudur. TMK 26 madde ile borçlu temerrüdü bakımından ileriye etkili fesih düzenlenmiştir. TMK m.126 hükmünde “İfasına başlanmış sürekli edimli sözleşmelerde, borçlunun temerrüdü halinde alacaklı, ifa ve gecikme tazminatü isteyebileceği gibi, sözleşmeyi feshederek, sözleşmenin süresinden önce sona ermesi yüzünden uğrad|ğı zararın giderilmesini de isteyebilir.” denilmektedir. Dolayısıyla kanun lafzından da anlaşılacağı üzere burada alacaklıya seçimlik hak tanımış olup, borçlunun temerrüde düşmesi halinde alacaklı sözleşmenin devaml ile gecikme nedeni ile uğradığı zararını talep edebileceği gibi, sözleşmeyi feshederek, sözleşmenin zamanından evvel feshi nedeni ile uğradığı zararın tazminInıde talep edebilir.
Somut olayda uyuşmazlığa konu lisans sözleşmesinin …’a ait olan 26785 ve 28652 nolu patentler ile ilgili olduğu, 25785 nolu patentin global bir teİevizyon yayınını, merkezden video sinyali yatay karartma satırları içine yerleştirilmiş verilerin nakli yoluyla uzaktan kumandalı bir biçimde, değişik noktalardaki özel televizyon stüdyo cihazlarıyla insansız ve otomatik olarak aynı veya değişik zamanlarda yazı, grafik, animasyon veya bir video kaynağını, genel yayın üzerine ekleyen veya genel yayın yerine herhangi bir video kaynağınl yayına seçen sistemle alakalı olduğu ve bu patentin 30.03.1994 tarihinden itibaren 20 yıllık geçerliliğe sahip olduğu, 28652 nolu patentin ise televizyon yayınlarında devamlılık stüdyosuna bağlı olarak yayının nihai alıcılara ulaştırılmasında ara birimler olan 16.02.1995 tarihinden itibaren 20 yıllık geçerliliğe sahip olduğu anlaşılmıştır.
Patent sahibi …’ın her iki patent üzerinde 3. Kişilere lisans verme hakkı kapsamında davacı tarafa lisans verdiği, davacının, patent sahibi … ve davalı … arasında 07.10.1998 tarihinde işbirliği anlaşması akdedildiği, bu işbirliği anlaşması kapsamında davacı yanın da davalı … ile 27.11.1998 tarihinde Patent Süresi boyunca lisans sözleşmesi akdettikleri anlaşılmıştır.
Daha sonra TRT uygulaması için … ile davacı şirket arasında ek sözleşme yapılması konusunda anlaşılmış, ancak patent sahibinin bu sozIeşmeyi kabul etmeyerek kendi düzenlediği ek sözleşmenin kabul edilmesini talep ettiği, …’ın ise patent sahibi tarafından sunulan belgenin sözleşmenin asgari şartlarını taşımadığı gerekçesi ile kabul edilmediği, sözleşmenin revize edilmesinden sonra bu sefer de söz konusu sözleşmenin patent sahibi ve davacı şirket tarafından kabul edilmediği, bu nedenle yeniden davacı şirket ile patent sahibinin bir taslak hazırladığı ve bir gün içinde geri dönüş talep ettikleri, davalı …’ın bu taslağa yönelik olarak görüşlerini en kısa sürede bildirdiği ancak adresin kapalı olması nedeniyle bildirinin iade olarak döndüğü, bunun üzerine 27/09/2004 tarihinde … taraflndan ihtarname gönderilerek, 1 ay içinde sözleşmenin imzalanması için kendileri ile irtibat kurulmasını, aksi takdirde sözleşmenin bu sürenin sonunda feshedilmiş sayılacağının bildirildiği, 1 ay içinde iletişime geçilmediği ve sözleşmenin 27.10.2004 itibari ale … tarafından feshedildiği anlaşılmıştır.
Somut olaya ilişkin değerlendirmeler Ankara 3. FSHM’nin 2006/108 E. sayılı dosyası üzerinden yapılmış olup, yapılan yargılama sonucunda taraflar arasında ek işbirliği görüşmesinin yaklaşık 1,5 ay sürdüğü, bu görüşmelerde hazırlanan ve önerilen ek sözleşmenin taraflar arasındaki dengeyi davacı şirket aleyhine olmak üzere zedelediği, davacının taleplerinin farklı şekillerde reddedilmesi üzerine ihtarname ile gönderilen son sözleşme metninin davacı şirket tarafında imzalinabilir bulunmadığı, …’ın sözleşme görüşmelerine devam edilmesi önerisi ve çağrısının bu koşullarda samimi kabul bu edilemeyeceği, tüm nedenlerle …’ın işbirliği sözleşmesine aykırı tek taraflı önerileri ile ek sözleşmenin imzalanmasına olanak tanımadığı, dolayısıyla sözleşmenin feshinde …’ın kusurlu olduğu kanaatine varılarak mahkemece hüküm kurulmuştur.
Davacı yanın açmış olduğu dava sonrasında davada alınan bilirkişi raporunda alacak miktarının taIepten fazla hesaplanan kısmı için ek dava yerine icra takibi yolunu seçerek ilamsız takibe girişmiştir.
Davalı yan ise söz konusu davanın daha önce görüldüğünü ve derdestlik ve zamanaşımı itirazlarının olduğunu, daha önce görülen dosyada alınan raporun alacak hakkı doğurmayacağını beyan ederek takibe itiraz ettikleri, bu itiraılar sonucu takibin durdurulmasına karar verildiği ve davacı yanın da itirazın iptali davası açmış olduğu anlaşılmıştır.
Söz konusu hususa ilişkin Ankara …. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2006/108 esas 2012/153 karar sayılı ilamının hükme esas teşkil eden 09/06/2011 tarihli bilirkişi raporunda zarar döneminin 16.10.2003 – 27.10.2004 tarihleri arasındaki süre esas alınarak hesaplanması ve …’ın da tam kusurlu kabul edilmesi halinde tazmini gereken zararın 82.450,00-TL olacağını, zarar döneminin 15.10.2003-31.12.2010 tarihleri arasındaki süre esas alınarak hesaplanması ve …’ın da tam kusurlu olarak görülmesi halinde tazmini gereken bedelin 772.407,00-TL olacağını ve takdirin mahkemeye ait olduğunun bildirildiğini, bu kapsamda Ankara 3. FSHHM’nin yapmış olduğu yargılama sonucunda zarar dönemini 16.10.2003-27.10.2004 tarihleri arasındaki süre esas alınarak hesaplanmasını ve davacı şirket yönünden açılan davanın kısmen kabulüne tespit edilen 82.450,00-TL maddi tazminattan şimdilik talep edilen 750,00-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek değişik oranlardaki avans faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verildiği anlaşılmıştır.
Kesinleşen mahkeme kararında davacının alacak miktarı belirtilmiş ancak taleple bağlı kalınarak talep değeri üzerinden hüküm kurulmuştur. Talep değeri üzerinden hüküm kurulmuş olması ( mahkeme taleple bağlıdır) alacaklının alacak değerinin talep edilen miktar kadar olduğunu değil, kabul edilen miktardan şimdilik talep edilen kısım üzerinden hüküm kurulabildiğini belirtmektedir. Dolayısıyla davalı yanın derdestlik itirazı yerinde olmayıp, davacı yan ilk davasını açtığı tarihte uğradığı zararın bir kısmını talep etmiş olup, şimdi de geri kalan kısmını talep etmektedir.
Kısacası davacı yanın talebinden daha fazla alacağı olduğu Ankara 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesı’nin 2006/108 E. 2012/153 K. sayılı ilaml ile sabit olup, kesinleşen hüküm sonrasında davacı yan talebi aşan kısmı için ek dava açabileceği gibi, ek dava açmadan alacağını takip ile de talep edebilir. Ancak bunun için alacağın zamanaşımına uğramamış olması gerekir. Takibin itiraza uğramaması halinde de söz konusu alacağını ek dava mahiyetinde mahiyetinde itirazın iptali davasına konu yapabilir.
Somut olayda davacı yan söz konusu mahkemenin taleple bağlı kalınarak hükmedilen 750,00-TL bedeli Ankara …İcra Müdürlüğü’nün 2014/15860 sayılı icra dosyası ile takibe koyduğu ve bu takip sonucu asıl alacak oIan 750,00-TL ve bu alacağa işleyen faiz, vekalet ücretleri vs. ile birlikte 20,000-TL tahsil ettiği anlaşılmıştır.
Davacı 29.09.2014 tarihinde yapmış olduğu Ankara …İcra Müdürlüğünün … sayılı ikinci takip ile 100.000,00-TL üzerinden takip başlattığı, davalı yanın ise söz konusu takibe 30.01.2015 tarihinde itiraz ettiği ve bu itiraz sonucu 30.12.2015 tarihinde işbu itirazın iptali davasının açıldığı ve davacı yanca itirazın 772.407,00-TL bedel üzerinden iptali talep edildiği anlaşılmıştır.
Davalı yan itirazın iptali davasının süresinde açılmadığı ve Ankara …İcra Müdürlüğü’nün … sayılı takipteki bedelin zaman aşımına uğradığını beyan ettiği anlaşılmıştır. Ancak anlaşılacağı üzere davalı yanın itiraz tarihi 30/01/2015 tarihidir. İtirazın iptali davası borçlu tarafında icra takibine yapılan itirazın alacaklıya veya alacaklının vekiline tebliğinden itibaren bir yıl içinde açılmalıdır. Söz konusu icra dosyasında itirazın davacı veya vekiline ne zaman tebliğ edildiği belli olmamakla beraber itiraz tarihi dikkate alındığında dahi davacı yan itirazın iptali davasını süresi içinde açtığı dosyada sabit olup , davalı yanın iş bu itirazının da yersiz olduğu anlaşılmıştır.
Bu açıklamalardan sonra;
Lisans sözleşmesi sürekli bir ilişki yarattığından sürekli borç ilişkisi doğruan diğer sözleşmelerin feshinde olduğu gibi bunda da önemli sebeplerin göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Bu değerlendirme yapılırken tarafların kendisine düşen sorumlulukları kasıtlı ya da ağrı savsaklama neticesinde yerine getirmemesi taraflar arasında güveni sarsacak durumların ortaya çıkması ortak amacın imkansız olmamakla birlikte değişen konjoktürde çok zor hale gelmesi ve bu nedenle taraflardan birinin sözleşme ilişkisini bağlı kalmasının hakkaniyet kuralları gereği ondan beklenemeyecek hale gelmesi önemli sebep olarak sayılabilir.
Haklı bir sebep olmaksızın sözleşmenin feshi ise aslında sözleşmenin ihlali anlamına gelmektedir. Bu durumda fesih muhattabı zararların tazminini talep edebilmektedir. Fesih muhattabı belirli süreli bir sözleşme söz konusu olduğunda müspet zararın tazminini talep edebilecektir.
Müspet zarar, borcun ifasında alacaklının çıkarının hiç ya da gereği gibi yerine getirilmemesi halinde meydana gelen zararı ifade etmektedir. Burada talep edilen, borç zamanında veya gereği gibi ifa edilseydi alacaklının uğramay acak olduğu zararın karşılanmasıdır. Müspet zarar sözleşmedeki koşuIlar gerçekleşseydi alacaklının sahip alacakların tazminini sağlamaya yöneliktir. Müspet zarar kavramına giren zararlar; yoksun kalınan kar, sözleşmenin ihlalinden kaynaklanan ve borç gereği gibi ifa edilseydi oluşmayacak olan zararlar, sözleşme ihlal edilmese de yapılacak olup sözleşmenin ihlal edilmesinden dolayı amacını karşılayamayan masraflardır.
Bu açıklamalar doğrultusunda davacı yan, davahdan müspet zararını talep edebilecek olup, bu zararın miktar olarak tayin inde ise bir kısım kıstasların göz önünde bulundurulması gerekmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararlarında müspet zararın tayininde ” zarar doğurucu eylem, zarar görenin mal varlığında ne miktarda bir azalmaya neden olmuş ise, zarar verenin tazminat borcu da o miktarda olmalıdır” demek suretiyle tazminat miktarının oluşan gerçek zarar kadar olması gerektiğini ifade etmiştir .
Bu aşamada yapılması gereken fesih tarihi itibariyle böyle bir sözleşmenin yeniden kurulma imkanı değerlendirilmeli, bu değerlendirme yapılırken o zamanın koşul ve şartları göz önünde bulundurulmalıdır.
Yargtay uygulamaları zarara uğranılan sürenin belirlenmesinde yukarıda da bahsedildiği şekilde sürenin uzunluğu, sözleşme bitim tarihine ne kadar kaldığı, yapılan iş, feshe maruz kalanın yeni bir, sözleşme imzalayıp imıalayamayacağı, yeni bir sözleşme imzalayabilecek konum ve duruırıda ise bu sözleşmeyi ne kadar sürede imzalayabileceği, bu arada geçen zaman arasında ise oluşacak müspet zarar hususlarının göz önünde bulundurulması gerekmektedir.
Taraflarca imzalanan 27.11.1998 patent işbirliği anlaşması tarihinden sözleşmenin feshi tarihine kadar taraflar arasındaki işbu sözleşme 5 yıl devam etmiş, 6. yılın sonunda sözleşme davalı tarafından feshedilmiştir.
27.10.2014 tarihinde sözleşmenin feshedildiği, bu tarih itibarı ile 28652 noIu patente yönelik olarak patent süresinin 10 yıl 3 ay 19 gün kaldığı; 26785 nolu patente yönelik olarak patent süresinin ise 9 Yıl 5 ay kaldığı; dolayısyla sözleşmenin bu sürelerden önce sona erdirildiği anlaşılmıştır. Kalan süre hesabından sonra 27.10.2004 tarihli fesih ile sözleşmenin aynı şartlarda ne kadar süre içerisinde yeniden kurulabileceğinin tespiti ile yeniden sözleşme kurulana kadar geçmesi muhtemel zaman arasında davacının ne kadar zararının oluşacağının tespit edilmesi gerekmektedir.
TBK m. l25 hükmü her ne kadar sözleşme süresinden önce sona erdirilmesi nedeniyle uğradığı zararı talep edilebileceğini hükme bağlamışsa’da Yargıtay uygulamaları ile bu hüküm değerlendirilirken hakkaniyet açısından da değerlendirme yapılması gerektiğini, zarar görenin emsal nitelikte yeni bir sözleşme imkanı olup olmadığı, bu imkan doğrultusunda ne kadar sürede yeni bir sözleşme imzalanabileceği, dolayısıyla bu sözleşme imza edilene kadar geçecek makul süre içerisinde oluşacak zararın hesaplanması gerektiğini belirterek değerlendirme yapmaktadır.
Ankara 3. FSHM’nin 2006/108 E ve 2012/153 K.Sayılı kesinleşen ilamının gerekçe bölümünde de (sy.8/10) davalı …’ın sözleşmenin feshinde kusurlu olduğu ve yine asli kusurun da … olduğu, paten süresinin dolmaslna kadar geçecek sürenin tamamını kapsayacak bir tazminatın davacı zararını aşan, davacının sebepsiz zenginleşmesine neden olacak hukuki daanaktan yoksun bir tazminat olacağı hususları da kararla birlikte kesinleştiğinden ve yine yukarıda da belirtildiği üzere Yargıtay yerleşik uygulamasına uygun olarak zarar görenin emsal nitelikte yeni bir sözleşme imkanı olup olmadığı, bu imkan doğrultusunda ne kadar sürede yeni bir sözleşme imzalanabileceği, dolayısıyla bu sözleşme imza edilene kadar geçecek makul süre içerisinde oluşacak zararın hesaplanması gerektiğini düşünülmüş, bu doğrultuda yapılan değerlendirmede; davacı yanın emsal nitelikte böyle bir lisans sözleşmesi imza edene kadar geçecek makul süre 14 ay olarak tespit edilmiştir. Dava konusu olan patentin kullanılıp ticari olarak ortaya çıkartılması ile ilgili olarak TRT ile yapılan görüşmelerin süresi 9 aya yakın olsa da bu sistemin kullanılmasına ilişkin pazarlama ve sözleşme çalışmaları yapılacak olan hazırlık, toplantı, online ortamda haberleşmeler de göz önünde bulundurulursa en makul lisans sözleşmesinin yapılabilme aşamasına gelme süresini 14 ay olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Buna göre kesinleşen dava dosyasında zarar tespitine dayanak olarak gösterilmiş 15 Haziran 2011 tarihli bilirkişi raporundaki tespitlerin de kesinleşen ilama dayanak teşki ettiği gözetilerek, taraflar arasındaki gelir pay oranları (%33-%67) gözetilerek yapılan hesaplamaya göre; 15.10.2003 ile 27.10.2004 (toplam 372 gün için) tarihleri arasındaki hesaplanan zarar tutarı 123.060-TL olduğundan, davalının tam kusurlu olduğu da gözetilerek gelir pay oranlarına göre yapılan hesaplamayla davacının alabileceği tazminat miktarının 82.450,00 TL olduğu; diğer hesaplama yönteminde de 16.10.2013 ile 31.12.2004 tarihleri arasındaki zarar miktarının 82.350,00-TL olarak hesaplandığında ortalama olarak yıllık (12 ay için) zarar miktarının 82.200,00-TL olarak baz alınabileceği, yine bu miktarın aylık 6.850,00-TL olacağı ve 14 aylık için ise toplam zarar miktarının ise 31/12/2004 itibariyle 6.850,00 x14 = 95.900,00 TL olacağı anlaşılmıştır.
Açıklanan nedenlerle davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın kısmen kabulü ile,
Ankara … İcra Müdürlüğünün … takip sayılı dosyasına yapılan itirazın kısmen iptali ile, takibin 95.900,00-TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren avans faizi uygulanmak suretiyle 29/09/2014 tarihli ödeme emri içeriğine göre devamına,
Fazlaya dair talebin reddine,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 6.489,45-TL karar harcının peşin alınan 8.190,79-TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.701,34-TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 12.975,00-TL maktu ücreti vekâletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan (AAÜT 13/3) takdiren 12.975,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Davacının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü gösterilen 14.466,09-TL

yargılama giderinin takdiren 2.066,58-TL davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair verilen karar, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup, usulen anlatıldı. 15/06/2021

Katip … Hakim …
¸ ¸

MASRAF DÖKÜMÜ
İLK MASRAF : 8.222,59-TL
GİDER AVANSI : 6.243,50-TL
TOPLAM :14.466,09-TL