Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2015/138 E. 2021/253 K. 25.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Karar
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2015/138
KARAR NO : 2021/253
DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 07/04/2015
KARAR TARİHİ : 25/06/2021

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkilinin ticari faaliyette bulunmaya başladığı günden bu yana kaliteli hizmet anlayışı ile sektörünün öncü kuruluşlarından biri haline geldiğini, uzun yıllardan beri yaptığı yatırımlar, koyduğu emek ve harcadığı sermaye ile markalarına ayırt edicilik kazandırdığını, Türk Patent Enstitüsü nezdinde müvekkili şirket adına tescilli ve/veya tescil işlemleri devam eden markalarına ait bilgilerin yer aldığı tabloya yer vererek, “…” esas unsurlu “…” ibareli birçok markayı adına tescil ettirdiğini, “…” esas unsurlu markaların ilk defa müvekkili tarafından tescil edildiğini, müvekkili tarafından tescili gerçekleştirilen markaların “…” esas unsurunu muhafaza ettiğini, bu sayede markaların müvekkil ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yarattığı izlenimin korunması ve tek bir marka sahibini işaret eden ortak bir kaynak göstergesi olması amaçlandığını, davalının davaya konu markasının, tüketiciler nezdinde müvekkilinin “…” ibaresiyle oluşturduğu pek çok markasından bir diğeri olduğu kanısının uyandırabileceğini, davaya konu markanın, müvekkili markasının aynen kopyalanarak elde edilmesinin tüketici nezdinde müvekkilin markaları ile aralarında bir bağ olduğu düşüncesi oluşturacağını, davalı yan tarafından haksız ve hukuka aykırı surette TPE nezdinde tescil başvurusu yapılan … esas unsurlu birçok markaya karşı müvekkili tarafından yapılan itirazları üzerine söz konusu markaların işlemden kaldırıldığını, huzurdaki dava konusu markaya yönelik itirazlarımızın reddedilmesi bütünüyle haksız ve hukuka aykırı olup davalı yan uygulamaları ile de açıkça çelişki yarattığın, davalı yanın müvekkiline ait “…” esas unsurlu markaların aynı ve/veya ayırt edilemeyecek kadar benzeri olan “…” esas unsurlu markayı kullanmaktan ve TPE nezdinde tescili için haksız olarak başvurularda bulunmaktan çekinmediğini, müvekkilinin … esas unsurlu markalarına kazandırdığı ayırt edicilikten haksız yararlanma amacı taşıyan davalı yanın, müvekkilin “…” esas unsurlu markalarına kazandırdığı ayırt edicilikten haksız yararlanma amacı taşıyan davalı yanın, müvekkilinin … esas unsurlu markalarına kazandırdığı ayırt edicilikten haksız yararlanma amacı taşıyan davalının bir diğer 16.04.2013 tarih ve 2013/34975 nolu “… plaza” esas unsurlu markanın tescili başvurusunda bulunmuşsa da söz konusu marka müvekkil şirketin haklı ve hukuka uygun itirazları sonucu TPE tarafından reddedilerek işlemden kaldırıldığını, davalının bir diğer 16.04.2013 tarih ve 2013/34976 nolu … CENTER esas unsurlu marka tescili başvurusunda bulunmuşsa da söz konusu markanın müvekkili şirketin itirazları sonucu TPE tarafından reddedilerek işlemden kaldırıldığını, davalının bir diğer 16.04.2013 tarih ve 2013/34977 nolu … MAİL esas unsurlu marka için tescil başvurusunda bulunduğunu söz konusu markanın da yine müvekkil itirazları sonucu TPE tarafından reddedilerek işlemden kaldırıldığını, TPE tarafından müvekkili markaları ile davalı yana ait markaların ortak unsuru olan “…” ibaresinin görsel, işitsel veya anlamsal düzeyde karıştırılma ihtimali yarattığı yönündeki haklı ve hukuka uygun kararları mevcut iken; usul ve yasaya uygun itirazlarını da nazarı itibara almayarak dava konusu markanın tescil işlemlerinin devamına yönelik karar vermesi kabul etmediklerini, müvekkil adına TPE nezdinde tescilli “…” ibareli markaları ile davalı yanın 16.04.2011 tarih ve … nolu “…” esas unsurlu haksız, kötüniyetle ve hukuka aykırı surette tescil edilen markaların yazılış şekli, söyleniş ve bıraktığı izlenimin, genel kompozisyonu, kullanıldığı emtialar bakımından aynı ve/veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğu, itiraza konu marka başvurusunda, müvekkili markalarının asli ve ayırt edici unsuru olan ve özgün bir tasarımla ifade edilen uzun yıllardır kullanılarak ayırt edicilik kazandırılan “…” esas unsurunun, davalı yan tarafından büyük puntolarla asli ve ayırt edici unsur olarak ön plana çıkarılarak ilk bakışta görsel olarak kolaylıkla algılanabilir nitelikte olduğunu, müvekkili markalarının birebir aynısı olarak kullanıldığını, “…” kelimesinin ise ayırt edici niteliği olmayan yan unsur olarak kullanıldığını, bu anlamda markaların birbirleri ile ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, markaların asli ayırt edici unsurlarının üst düzeydeki benzerliği ile markalar arasındaki farklılıkların önemsiz olduğunu, davalının markalarının müvekkili şirkete ait tescilli markalarından türetildiğini, kullanılan işaretlerin de müşterilerce müvekkili şirkete ait olduğunun zannedileceğini, müşterilerin işletmelerin birbirinden farklı olduğunu bilseler dahi, benzerliğin işletmeler arasında ekonomik ve organik bir bağ olduğu algısı oluşturacağını, dava konusu markanın kapsamında bulunan 25., 35., 36., 37., 39., 41. Sınıflardaki mal ve hizmetlerinin kapsadığını, davalı yana ait dava konusu … tescil numaralı “…” esas unsurlu marka kapsamında bulunan söz konusu sınıflara ait ürünler ile müvekkili şirkete ait tüm markalardaki aynı sınıflar dahil olmak üzere; özellikle 14.03.2013 tarih ve 2013 23845 no ile tescilli … esas unsurlu ve 16.03.2011 tarih ve 2011 21307 no ile tescilli … esas unsurlu markaları ile birebir aynı olduğunu, davaya konu markanın 556. Sayılı KHK’nın m.35 ve m.45 ile MK m.2 uyarınca da tesciline karar verilmesinin mümkün olmadığını, müvekkilinin uzun yıllardır kullanmakta olduğu … ibareli markalarının ülkemizde yüksek bilinirliğe sahip olduğunu, tüketici zihninde refleks olarak müvekkili şirketi çağrıştırır duruma geldiğini, bir tacir olan davalının Türk Ticaret Kanunu uyarınca basiretli bir tacir gibi hareket etmek zorunda olduğunu, müvekkili markasının tüketiciler nezdinde bilinirliğe sahip bir marka iken, aynı alanda faaliyet gösteren davalının müvekkili markalarını bilmemesinin mümkün olmadığını, davalının kötü niyetinin marka hükümsüzlüğüne ilişkin talepler incelenirken de dikkate alınması gerektiğini, davalının, kötü niyetli olduğunu, TPE YİDK nın 16.02.2015 tarihinde tebliğ alınan 10.02.2015 tarih ve … sayılı kararın iptalini, 16.04.2013 tarih ve … nolu … … ibaresinin tescil edilmesi halinde 556 sayılı KHK’nın 7., 8., 35. ve 42. maddeleri doğrultusunda hükümsüzlüğüne, sicilden terkinini, davaya konu markanın 3. Kişilere devrinin öncelikle teminatsız olarak, işbu talepleri kabul edilmediği takdirde sayın mahkemece takdir edilecek olan teminat mukabilinde tedbiren önlenmesine, tedbir kararının mahkemece verilecek karar kesinleşinceye kadar devamını, mahkemece verilecek kararın Türkiye çapında yayın yapan tirajı en yüksek bir gazetede ilan edilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, davacının itirazlarında yer alan 2013/90569 tescil nolu markanın başvuru tarihinin başvuru markasından sonra olması nedeniyle değerlendirmeye alınmadığını, davacı markalarının … markalarından oluştuğunu, davaya konu markanın ise … … ve şekilden oluştuğunu, gerek başvuru markasında yer alan “…” ve “PARK” kelimelerinin ayırt ediciliğinin olmadığını YİDK kararında da belirtildiği üzere “…” ibaresinin de zayıf ayırt ediciliğinin olduğunu, bu şekili oluşturulan markalarda ayırt ediciliğin görsellik, kompozisyon ve terkip ile elde edildiğini ve tüketici nezdinde ayırt ediciliğinin sağlandığını, başvuru markasında yer alan unsurların yerleştiriliş ve renklendirme biçim ile davacı markaları ile iltibas ihtimali meydana getirebilecek nitelikte olmadığını, dava konusu somut olayda da başvuru markasında, davacı markasından farklı olarak renklendirme, farklı yazım, şekil eklenmesi ve kelime ibarelerinin farklı kompoze edilmiş olması ile farklılaştığını, iltibas ihtimalini ortadan kaldırmış olduğunu, taraf markalarında yer alan mal ve hizmetlerin benzer olduğunu, 556 sayılı KHK’nın benzerlik ile ilgili iki şartının da yerine getirmeyen markalar arasında benzerliğin olmadığını, tüketici nezdinde iltibas ihtimali olmayan markalar arasında benzerlik kurulamayacağını, markalarda yer alan tüm unsurlar bütün olarak incelendiğinde markaların benzer olmadığını, başvuru markasında kullanılan ve davacı marka ibaresini içeren kelimenin anlamsal yönden davacı markalarına benzemediğini ve çağrıştırmadığını bu nedenlerle markaların benzer kabul edilemeyeceğini, ifade ederek YİDK’nın kararının usule ve yasaya uygun olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …Adi Ortaklığı vekili cevap dilekçesiyle, müvekkilinin ortaklık tarafından … …, … PLAZA, … WORD markaları davacı tarafından … markasının tescilinden yıllar önce kullanıldığını ve halen daha kullanıldığını, müvekkilinin ortaklık tarafından Küçükçekmece Halkalı’da üretilen 3500 konut daha yapı ruhsatı alınmadan- ki yapı ruhsatı- 28.06.2013 tarihidir- önceki tarihlerde, TPE’de müvekkilinin ortaklık markasının tescil edilmeden önce bile … … markası kullanıldığını, dava konusu markanın müvekkilinin ortaklık tarafından tanınır ve bilinir hale getirildiğini, müvekkili ortaklığın … /Küçükçekmece-Halkalıda yaptığı 3500 üzerindeki konut ve işyerleri ile yine yapılacak Türkiye’nin en büyük eğlence merkezi ve işyerlerinin … … markası ile yaptığını, müvekkili projesinin … … markası ile anıldığını, … … markasının müvekkili ile özdeşleşmiş bir marka olduğunu, internet sitelerinde, üçüncü şahıslarla yapılan sözleşmeler de, broşürlerde hep … … markasının kullanıldığını, … … markasının müvekkili tarafından oluşturulduğunu müvekkilinin bu marka ile anıldığını, markanın oluşumu için yoğun bir emek verildiğini, davacı tarafın TPE de tescil almış olduğu “…” markalarını ne için kullandığını ve ne ürettiğine ilişkin beyanda bulunmadığını, müvekkili adına TPE nezdinde başvurusu yapılıp başvurusu kabul edilen ve TPE nezdinde tescil işlemi tamamlanan “…” ibaresi içeren birden çok markası olduğunu, bunların dava konusu “… …” ve dava konusunun dışında “… PLAZA” “… VVORLD” ve “… FUNWORLD”, “… CENTER”, “… MALL” markaları olduğunu,”… …” markası … numara ile, “… VVORLD” markası 2013/34979 Numara ile, “… FUNWORLD” ise 2013/34978 numara ile TPE nezdinde tescilli markaları olduğunu, davalı tarafından davalı müvekkiline ait markaları tescil aşamasında iken davacı tarafından birden çok defa itiraz edildiğini, TPE tarafından haklı olarak itirazları reddedildiğini, davacının tescili kabul edilen markalarını belirtmeyip tescili reddedilen markalarını belirtmesinin davacının kötü niyetini ortaya koyduğunu, davacı … tarafından müvekkiline ait “… WORLD” ve “… FUNWORLD” markalarının tesciline dair yaptıkları itirazın YİDK tarafından reddedildiğini, Davacının bahse konu ettiği “… PLAZA” ibareli müvekkiline ait ancak TPE tarafından tescil başvurusu reddedilen marka açısından ise Ankara 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi 2015/117 E sayılı dosya ile YİDK kararın iptali için dava ikame edildiğini, davacının “… Plaza” markalarının TPE tarafından reddinden hemen sonra aynı markanın kendi adlarına tescili için başvuruda bulunduğunu ve kötü niyetini açıkça gösterdiğini, “… Plaza” ve “… …” markasının müvekkili tarafından yıllardır kullanılan markalar olduğunu, davacının, müvekkiline ait “… … ” ibareli markanın tescil başvurusu aşamasında iken ‘…’ ibareli marka açısından itiraz edildiğini, TPE nezdinde sadece “…” ibareli marka açısından itiraz eden davacı tarafın dava aşamasında bu defa başka markaları da gerekçe göstermeye çalıştığını, bu durum kabul edilemeyeceğini, başvuru aşamasında hangi marka açısından ve hangi gerekçelerle itiraz edilmişse dava aşamasında da sadece bu marka ve gerekçelerin ileri sürülebileceğini, ”…” ibaresinin genel kullanıma açık ve birleşen kelimelerle bir anlam bütünlüğü oluşturan bir kelime olduğunu, genel ifadelerin ve herkesçe kullanılan kelimeler olduğunu, tek başlarına marka tesciline konu olamayacaklarını, olsalar dahi başka tescillere sırf bu nedenle engel olunamayacağını, TPE resmi internet sitesinde “…’ ve ‘…” ibaresini içeren kayıtlı 300’e yakın tescilli marka bulunduğunu, müvekkiline ait “… …” markası altlı üstlü şekilde yazıldığını, tali kelime olan “…” ibaresinin küçük karakterlerle üstte ve geri planda olacak şekilde ve “…” ibaresinin ise altta ve ön planda olmak üzere büyük karakterlerle altta olacak şekilde tasarlandığını, müvekkiline ait marka ile davacı yana ait markaların tamamen farklı olduğunu, iltibasa mahal verecek bir benzerlik olmadığını, müvekkiline ait markanın “… …”, davacıya ait markanın “…” olduğunu, “… …” markasında … ibaresinin arka planda tutularak küçük harflerle yazılmakta olan “…” ibaresinin ise büyük harflerle ön planda olduğunu, oysa davacıya ait “…” markasının bütün olarak yazıldığını, müvekkili markasının yazı karakteristiği-yazılışı ile davacıya ait markanın yazı karakteristiği-yazılışlarının farklı olduğunu, müvekkiline ait markanın mavi tonunda yazıldığını, davacıya ait markada renk olmadığını, müvekkiline ait markada kelimelerin altlı-üstlü ve … ibaresinin belirginlikten uzak arka planda yazılmakta iken, davacı markasının bitişik yazıldığını, müvekkiline ait markanın arkasında şekil kullanılmakta iken, davacıya ait markada yazıdan başka herhangi bir ek görsel simge-işaret olmadığını, davalının “…” kelimesinin ayrı bir esaslı kelime olarak kullanılmadığını aksine “park” kelimesiyle bütünleştirilerek “…” birleşik kelime olarak ön plana çıkarıldığını, oysa davacı müvekkilinin tescile konu ettiği “… …” markasının yazılış, görsel ve bütünlük olarak farklı olduğunu, markalarda bulunan tali ortak kelimenin olan “…” ibarelerinin tek başlarına herhangi bir markanın çağrışımını yapmadığını, markaların bütünsel olarak değerlendirilmesi gerektiğini ifade ederek, davacının ihtiyati tedbir talebinin reddi ile her türlü dava ve talep hakkımız saklı kalmak kaydıyla; davanın husumet itirazı ve hak düşürücü sürelerin geçmiş olması sebebiyle reddini esas yönünden de davacının haksız ve mesnetsiz iddiaları nedeniyle reddine karar verilmesini talep etmiştir.
HUSUMET İTİRAZI:
Dosyanın tetkikinde, davalı vekilinin husumet itirazında bulunmuş, davacı vekili 26/10/2015 tarihinde husumeti düzelttiklerine dair dilekçeyi dosyaya sunmuş, bu dilekçenin taraflara davada taraf gösterilen adi ortaklığa çıkarılmış ve mahkememizce bu durumun HMK 124. maddesi kapsamında maddi hata olarak değerlendirilmiş, ön inceleme duruşmasında husumet itirazının reddine karar verilmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusunun ilanına davacının yaptığı itirazın reddi ile ilgili verilen YİDK kararının iptaline ilişkin olduğu, YİDK kararının 556 sayılı KHK 7, 8, 35. maddeleri kapsamında iptal ve 42. madde kapsamında hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden;16.04.2013 tarihinde … …+şekil ibaresinin 25 / 28 / 35 / 36 / 37 / 39 / 41. sınıf mal ve hizmetleri kapsayacak şekilde davalı …. Adi Ortaklığı adına marka olarak tescili için başvuruda bulunulduğu, başvuruyu inceleyen TPE Markalar Dairesi Başkanlığı marka başvurusunu 10.12.2013 tarih ve 2013-O-737754 sayılı kararı ile 13.01.2013 tarih ve 221 sayılı Resmi Marka Bülteninde ilan edilmesine karar vermiş olup, dava konusu marka başvurunun ilanına Davacı tarafından 04.04.2014 tarihinde …. nolu evrak giriş dilekçesiyle 8/1, 8/3, 8/4, 8/5, 35/1 gerekçeleriyle itiraz ettiği, TPE Markalar Dairesi Başkanlığı 14.08.2014 tarih ve … sayılı kararı ile … tarafından gerçekleştirilen itirazın reddine karar verildiği, TPE Markalar Dairesi’nin red kararına … tarafından 17.10.2014 tarihli 2014-G-340972 nolu dilekçesiyle itiraz edildiği; TPE Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 10.02.2015 tarih ve … sayılı kararı ile “… başvuru numaralı “… …” ibareli başvurunun 556 s. KHK’nm 8 inci maddesi uyarınca 2011 21307, 2011 95230, 2013 23845, 2013/90569 sayılı ve “…”, “…”, “…”, “… …” ibareli markalara dayanılarak reddedilmesi talebiyle yapılan itiraz incelenmiştir. İtiraz gerekçesi markalar arasında yer alan 2013/90569 sayılı markanın başvuru tarihinin işbu başvurununkinden sonraki bir tarih olduğu geçirildiğinden bu marka değerlendirmeye alınmamıştır. …Belirtilen kapsamda yapılan inceleme sonucunda, markalar arasında ortak unsur durumunda bulunan “…” ibaresinin anlamlı bir ibare olduğu, ayırt edici niteliğinin görece yüksek olmadığı hususu ile birlikte markaların bütün olarak bıraktıkları algı dikkate alındığında işbu başvuru ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markalar görsel, işitsel veya anlamsal düzeyde ilişkilendirme ihtimali de dahil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzer bulunmadığından iş bu itirazın da tüm gerekçeleri itibariyle reddi gerekmiştir.” gerekçesiyle İtirazın reddine ve başvurunun tescil işlemlerinin devamına karar verildiği, söz konusu YİDK kararının davacı tarafda 16.02.2015 tarihinde tebliğ olduğu ve 07.04.2015 harç tarihli işbu davanın süresinde açılmış olduğu anlaşılmıştır.
Bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 06/09/2016 havale tarihli raporda özetle; davaya konu … nolu “… …” ibareli davalı marka başvurusu ile … ibareli davacı markaları arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında iltibas bulunduğu, davaya konu marka başvurusunun kötü niyetli olmadığını, dava konusu TPE Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı kararının iptali koşullarının oluştuğu, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen16/05/2017 havale tarihli raporda ve ek raporda özetle; davaya konu … nolu “… …” ibareli davalı marka başvurusunun ilişkin olduğu tüm mal ve hizmetler açısından, … ibareli davacı markalarına karşı 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında karıştırılma tehlikesi bulunduğu, davaya konu marka başvurusunun kötü niyetli olduğu yönünde yeterli delil bulunmadığı, dava konusu TPE Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı kararının iptali koşullarının oluştuğu, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporlarının her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirmenin nihai olarak mahkememizce yapılacağı anlaşılmakla yeni heyetten rapor alınması veya mevcut bilirkişi heyetinden yeniden ek rapor alınması yoluna gidilmemiştir.
GEREKÇE:
“Marka tescilinde red için mutlak nedenler” başlığı altında düzenlenen 556 sayılı KHK’nın 7. maddesi; “Aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetle ilgili olarak tescil edilmiş veya daha önce tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olan markalar” mutlak olarak reddedilir hükmünü içermektedir. 7/1-b maddesi kapsamına “aynı” veya “aynı türdeki” mallar ve hizmetler ile “aynı” veya “ayırt edilemeyecek kadar benzer” markalar girmektedir. “Aynı marka”dan kasıt, bir markada kullanılan işaretlerin diğerine tıpa tıp benzemesi ve müşterileri nezdinde tamamen aynı şeyi ifade etmeleridir.
“Marka tescilinde red için nispi nedenler” başlığı altında düzenlenen 556 sayılı KHK’nın 8. maddesi;
“Madde 8 – Tescil edilmiş veya tescil için başvuru yapılmış bir markanın sahibi tarafından itiraz yapılması durumunda aşağıdaki hallerde marka tescil edilemez:
a) Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı ise ve aynı mal veya hizmetleri kapsıyorsa,
b) Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa.
Marka sahibinin ticari vekili veya temsilcisi tarafından markanın kendi adına tescili için, marka sahibinin izni olmadan ve geçerli bir gerekçe gösterilmeden yapılan başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine red edilir.
Tescilsiz bir markanın veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaretin sahibinin itiraz etmesi üzerine, tescili istenilen marka, aşağıdaki hallerde tescil edilmez.
a) Markanın tescili için yapılan başvuru tarihinden önce veya markanın tescili için yapılan başvuruda belirtilen rüçhan tarihinden önce bu işaret için hak elde edilmiş ise,
b)Belirtilen işaret, sahibine daha sonraki bir markanın kullanımını yasaklama hakkını veriyorsa,
Marka, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir markanın aynı veya benzeri olmakla birlikte, farklı mallar veya hizmetlerde kullanılabilir. Ancak, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu red edilir.
Tescil için başvurusu yapılmış markanın, başkasına ait kişi ismi, fotoğrafı, telif hakkı veya herhangi bir sınai mülkiyet hakkını kapsaması halinde, hak sahibinin itirazı üzerine tescil başvurusu reddedilir.
Ortak ve garanti markalarının sona ermesinden itibaren üç yıl içinde ortak marka veya garanti markası ile aynı veya benzeri olan marka tescil başvurusu itiraz üzerine reddedilir.
Bir markanın yenilenmeme nedeniyle koruma süresinin dolmasından sonra iki yıl içerisinde aynı veya benzer markanın, aynı veya benzer mal ve hizmetler için yapılan tescil başvurusu itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Yukarıda ayrıntısı yazılı 8/1-b maddesinde geçen düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 556 sayılı KHK’nın 8. maddesinin (4) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca 556 sayılı KHK’nın 8. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda genel ölçü olarak; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, tüketici kitlesinin bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir.
Diğer yandan 556 sayılı KHK’nin 35/1. maddesi uyarınca, başvurunun kötü niyetle yapıldığına ilişkin itirazları Türk Patent Enstitüsü’nce nihai olarak reddedilen kişilerin aynı KHK’nin 53. maddesine göre kesinleşen kararın bildirim tarihinden itibaren iki aylık süre içerisinde yetkili mahkemede dava açma hakları bulunmaktadır. 556 sayılı KHK’nin açıklanan hükümleri itibariyle tescil başvurusunun kötü niyetle yapıldığını iddia eden ilgili kişilerin itiraz yoluyla Enstitü nezdinde, itirazın reddi halinde ise yetkili mahkemede marka başvurusunun reddedilmesini istemek hakları bulunmasına karşın, aynı KHK’nin 42. maddesinde markanın hükümsüzlük sebepleri sınırlı olarak sayılırken KHK’nin 35/1. fıkrasında itiraz sebebi olarak belirtilen “başvurunun kötü niyetle yapıldığı” iddiasına yer verilmemiştir.
MK’nın 2. maddesi uyarınca hukuk düzeninin kötü niyeti koruması mümkün olmayıp, bu durumun KHK’nin 42. maddesinde sayılmamış olması halinde dahi kötüniyetin bir tescil engeli oluşturduğu hususunun göz önüne alınması zorunludur. Nitekim, bu benimseme aynı zamanda 556 sayılı KHK’nın marka hakkının korunmasına ilişkin genel sistematiğine de uygun düşmektedir.
Tescil başvurusunun kötü niyetle yapılmış olması halinin 556 sayılı KHK’nin 42. maddesinde düzenlenmemiş olmasına karşın başlı başına bir hükümsüzlük nedeni sayılması hususunda öğretide de görüş birliği mevcuttur. ( Bkz. Sabih Arkan, Marka Hukuku, Cilt II, s.158, Ankara 1998, Ünal Tekinalp, Fikri Mülkiyet Hukuku, s.452, Dördüncü Bası, … 2005, Hamdi Yasaman ve ark. Marka Hukuku, Cilt II. s.878-879, … 2004 ). Bu durumda, gerek öğretide ileri sürülen görüşler, gerekse mukayeseli hukuk ve mehaz Avrupa Birliği mevzuatında yer alan hükümler itibariyle; markalar hukukundaki ülkesellik ve başvuru ve tescilde öncelik ilkelerinin yanında başvuru ve tescilde kötü niyetin himaye edilmemesine ilişkin temel ilkenin de aynen korunduğu anlaşılmaktadır.
556 sayılı KHK’nin 35/1. maddesi uyarınca tescil başvurusu sırasında kötü niyetin başlı başına bir itiraz sebebi olarak öne sürülebilmesi mümkün olduğu gibi, sonradan aynı nedenle hükümsüzlük davasının açılabilmesi de KHK’nin amacına uygundur. Çünkü, KHK’nin 35/1. ve 42/1-a maddelerindeki düzenlemeler de, esasen, MK’nın 2. maddesinin özel bir uygulamasından ibarettir. Bu bakımdan her somut olayın özellikleri göz önüne alınarak açıkça kötü niyetle gerçekleştirildiği belirlenen marka tescilinin hükümsüzlüğüne karar verilebilmelidir. Bu husus 556 sayılı KHK’nin 42. maddesinde başlı başına bir hükümsüzlük nedeni olarak düzenlenmemiş olsa dahi, genel hüküm ve temel prensip niteliğindeki MK’nın 2. maddesi uyarınca kötü niyetin korunması söz konusu olamayacağından dolayı aynı sonuca ulaşılması KHK’nin ruhuna da uygundur
Mutlak ve nispi ret nedenleri yoluyla karşılanamayan veya örtüşmeyen tüm tescil engelleri kötü niyetli tescil nedeniyle hükümsüzlük konusu olabilirler.
Yani kötü niyetli tescilden hükümsüzlük kararı verilebilmesi için, kötü niyetin mutlaka bir mutlak veya nispi ret nedeni ile birleşmesi gerekmez.
Kötü niyetli tescilin bir itiraz sebebi olarak öngörülmesine ilişkin 556 sayılı KHK’ nin 35/1. maddesi hükmünde şart koşulmadığı için, itiraz üzerine başvurunun reddi için haksız rekabet koşullarının oluşması da gerekmez.
Bu cümleden olarak, saldırı, engelleme, tuzak ile spekülasyon ve transfer markaları kötü niyetli tescil kapsamında düşünülebilir.

Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Somut olayda dava konusu marka “… …” ibaresinden oluşurken, davacı markasının “…” ibaresinden oluştuğu, taraf markalarında gerek kelime gerekse şekilsel açıdan farklılıklar bulunduğu, aynı olmadığı gibi, ayırt edilemeyecek kadar benzer de olmadıkları, bu nedenle dava konusu markanın 556 sayılı KHK’nın 7/1-b maddesi anlamında değerlendirilemeyeceğine karar verilmiştir.

Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;
Davalı Markası Davacı Markaları
… …+şekil …
(25, 28, 35, 36, 37, 39, 41. sınıf) (06,19,25,35,36,37,38,39,40,42,44. sınıf)

Taraf markalarının emtia kapsamları incelendiğinde, dava konusu marka başvurusu 25 / 28 / 35 / 36 / 37 / 39 / 41. sınıflarda yer alan mal ve hizmetleri kapsadığı, davacının redde mesnet markaları ise 06 / 19 /25/ 35/ 36 / 37/ 38 / 39 / 40 / 42 / 44. sınıfında yer alan mal ve hizmetleri kapsadığı, davaya konu marka başvurusunun kapsamından 28. Sınıfta yer alan mallar hariç diğer tüm mal ve hizmetler davacının redde mesnet markalarında yer alan mal ve hizmetlerle aynı/aynı tür oldukları, davaya konu markada benzer bulunmayan 28. sınıftaki mallar davacı markalarının 35. sınıfındaki satış hizmetleri kapsaması nedeniyle ilişkili mal ve hizmet grubu olduğundan benzer görüldüğü, belirtilen nedenlerle davalının dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan tüm hizmetler açısından taraf markaları arasında benzerlik söz konusu olduğu, bu noktada sadece bu mallarda 556 sayılı KHK’nın 8. maddesinde belirtilen emtia benzerliği koşulu sağlanmış bulunduğu anlaşılmıştır.
Davalının markasının incelenmesinde; davalı markası “… …” ibarelerinden ve bir kelime+şekil kompozisyonundan oluşmaktadır. Davalının markasında mavi renkli bir daire şekli yer almakta olup (yer alan şekil unsuru markaya ayırt edicilik katmamıştır) … … ibaresi bu şekil unsurlarının orta kısmında yer alacak şekilde konumlandırılmıştır. Marka … ve … kelimeleri altlı üstlü olacak şekilde bulunmaktadır. … kelimesi … kelimesine nazaran daha küçük puntolarla ve baş harfi büyük geri kalan harfleri küçük olacak şekilde mavi zemin üzerine yine mavi dolgulu renkle yazılmıştır. … kelimesi daha büyük punto ve tümü büyük harflerden oluşacak şekilde mavi zemin üzerine mavi renkte kenarları beyaz renkle çerçevelenmiş bir şekilde tasarlanmıştır. Kelimelerin tümünün yazımında mavi ton renk kullanılmıştır. Davacının markasında yer alan … kelimesi “a. (te’ma) 1. Asıl konu, temel motif, ana konu: Tablonun teması. Anıtın teması, Kurtuluş Savaşı’ydı. 2. ed. Öğretici veya edebî bir eserde işlenen konu, düşünce, görüş, tem, ana konu. 3. müz. Bir besteyi oluşturan temel motif, ana konu.” anlamına gelmektedir. … kelimesi ise “Türkiye’nin Marmara Bölgesi’nde yer alan illerinden biri.” anlamlarına geldiği anlaşılmaktadır.
Davacının markalarının incelenmesinde; 2011 21307, 2011 95230 ve 2013 23845 kod numaralı markalar “…” ibarelerinden oluşmaktadır ve kelime markalarıdır. Davacının markasında bir şekil unsuru yer almamaktadır. Davacının markası büyük kalın ve stilize harfler ile tasarlanmıştır. Davacının markasında kelimelerin yazımında siyah ton renk kullanılmıştır. Davacı markası … ve PARK kelimelerinin birleşiminden oluşmaktadır. Kelimenin bir bütün olarak herhangi bir anlamı bulunmamaktadır. Kelimelerin tek tek anlamlarını incelediğimizde ise … kelimesi “a. (te’ma) 1. Asıl konu, temel motif, ana konu: Tablonun teması. Anıtın teması, Kurtuluş Savaşı’ydı. 2. ed. Öğretici veya edebî bir eserde işlenen konu, düşünce, görüş, tem, ana konu. 3. müz. Bir besteyi oluşturan temel motif, ana konu.” anlamına gelmektedir. PARK kelimesi ise “a. 1. Bir yerleşme merkezinde halkın gezip hava alması için düzenlenmiş ağaçlı ve çiçekli büyük bahçe: 8.Park ismi de güzel ya, millet bahçesi uzunca ama daha güzel. 9. -S. F. Abasıyanık. 2. Otopark. 3. Trafik zorunlulukları dışında durma biçimi. 4. Cephane, makine veya otomobillerin bulunduğu yer.” anlamlarına geldiği anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Taraf markalarının esaslı unsurları olan … ibaresi ortaktır. Davalı markası davacı markasının esaslı unsurunu aynen içermektedir. Bu kapsamda işitsel, görsel benzerlik oluşmuştur.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, davacı adına tescilli “…” esas ibareli markalar ile davalının “… …” ibareli markası arasında biçim, renk, grafik unsurlar, düzenleme ve tertip tarzı olarak görsel, sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunduğu, işin uzmanı veya dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu ürünler için ayırdığı satın alım ve yararlanım süresi içinde, davalının “… …” markasını gördüğünde bunun davacının mesnet markasından farklı bir marka olduğunu algılayamayabileceği, tescilli markaların bir uzantısı, yeni bir versiyonu, yeni bir serisi olarak algılanmasının ihtimal dahilinde olduğu, taraf markaları arasında iltibas bulunduğu, dosya kapsamındaki delillerden davalının markasını kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, davacı veya iyi niyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacına ilişkin herhangi bir olgu ve olay söz konusu olmadığından davalı marka başvurusunun kötü niyetli olduğunun ispatlanamadığı, yine davacının kötüniyetli hareket iddiasının da davalı yanca ispatlanamadığı, önceye dayalı tescilsiz kullanımın davalının tescil talebi halinde davacının markasal itirazlarının dinlenmeyeceği sonucunu doğurmayacağı, dava konusu TPE Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 10.02.2015 tarih ve … sayılı kararının iptali koşullarının oluştuğu anlaşılmış, davanın kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın kabulü ile
TPMK YİDK’nın … sayılı kararın iptaline,
Davalıya ait … kod nolu “… …+Şekil” ibareli markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 27,70-TL’nin mahsubu ile bakiye 31,60-TL’nin davalılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL maktu ücreti vekâletin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü gösterilen 2.032,50-TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalılar tarafından sarf edilen yargılama giderinin davalılar üzerinde bırakılmasına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair verilen karar, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup, usulen anlatıldı. 25/06/2021

Katip … Hakim …
¸ ¸

MASRAF DÖKÜMÜ
İLK MASRAF : 59,50-TL
GİDER AVANSI :1.973,00-TL
TOPLAM :2.032,50-TL