Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2014/252 E. 2021/192 K. 08.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Karar
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2014/252
KARAR NO : 2021/192
DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 11/06/2014
KARAR TARİHİ : 08/06/2021
YAZILDIĞI TARİH : 12/07/2021

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkili şirketin, 1927 yılından beri “Sabun, kişisel bakım ve temizlik ürünleri” ile “Kimyasal Maddeler” alanında faaliyet gösteren ülkemizin en büyük ve önde gelen şirketlerinden birisi olup Türkiye sabun ihracatının %70’ini gerçekleştirdiğini, ülkemizin ilk 100 “Türk Sanayi Şirketi” arasında yer alan müvekkilinin biri Türkiye’de diğeri Mısır’da olmak üzere 2 fabrikasının mevcut olduğunu, ülkemizdeki fabrikasının 103.000 metrekaresi kapalı olmak üzere toplam 275.000 metrekare alan üzerinde kurulu, yıllık 300.000 ton sabun, 400.000 ton kozmetik ve 22.500 ton gliserin üretimiyle Avrupa’nın en büyük üretim tesisi niteliğine sahip ve kişisel bakım ve temizlik ürünleri bakımından Türkiye’nin en bilinen “….” ibaresinin müvekkili şirket tarafından ilk defa 1994 yılında Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde 94/00161, 9148810, 148811, 200/06416, 2007/71171, 2008/35073, 2009/66865 ve 2009/58352 nolu tescil belgeleriyle tescil edildiğini, müvekili şirket tarafından bu markaların 1994 yılından beri yoğun bir biçimde kullanılan ve genişleyen kapsamlarda tescil altına alınan markalar olduğunu, müvekkili şirketin “…” markası için 1994 yılından beri aralıksız ve fasılasız olarak büyük reklam ve tanıtım harcamaları yaptığını, “…” markasıyla üretilen ürünlerin uzun yıllardan beri ülkemizin her köşesinde 7’den 70’e güvenle alınıp tercih edilen, tüketicilerin gördüğü veya işittiğinde doğrudan hatırladıkları ve bildikleri güvenilir marka olarak simgeleştirdikleri bir marka olduğunu, ülkemizde olduğu kadar dünyanın 100’den fazla ülkesinde de pazarlanan “…” markasının emsaline az rastlanır nitelikte tanınmışlığa kavuştuğunu, davalı yanın tamamen müvekkil şirketin “… …” ve “…” markasına benzemek maksadıyla “…-…” ibaresini tebliğin 3’üncü sınıfa dahil “Temizleme, parlatma, ağartma müstahzarları; preparasyonlar, sabun ve çamaşır tozu temizleme” emtiaları bakımından müvekkil markalarıyla birebir aynı sınıfta tescil başvurusunda bulunduğunu, davalı şirketin “…-…” markası altında tescil ettirmek istediği bu ürünlerin tamamı, müvekkil markanın özellikle tanınan ve bilinen bir TEMİZLİK ve KOZMETİK firması olması ve bu ürünlerin tamamına yakınının hem “…” hem de “… …” markalarında tescilli bulunduğu, müvekkil şirketin hem “…” hem de “… …” markalarıyla toplumun önemli kesiminde tanınmış olduğunu, “… …” ve “…” markalarının herhangi bir anlamı olan bir kelimeden türetilmediği, tamamen sözlük dışı olan bu markaların özellikle temizlik, kişisel bakım, hijyenik ürünler ve kimyasal maddeler bakımından ilk defa müvekkil tarafından kullanılmış ve adına tescil edilmiş, yaygın reklam ve tanıtım faaliyetleri sonucu toplumun önemli bir kesimi tarafından refleks halinde bilinen bir marka haline getirildiğini, toplumun önemli kesiminde, görsel basın ve yayın araçlarında sıklıkla karşısına “…” ve “… …” gibi tamamen sözlük dışı bir kelimeyle “kişisel bakım ve temizlik maddeleri” bakımından markayı bilen, gören veya az veya çok hatırlayan tüketici davalının “…-…” markasını gördüğünde bu iki markanın birbiriyle karıştırabileceği gibi birbiriyle ilişkili olabileceğini de düşünebileceklerini, başvuru konusu “…-…” ibaresi “…” ve “…” kelimelerinden oluşmuş, müvekkil şirketin “… …” ve “…” markaları da köken olarak “…” kelimesinden hareketle yaratıldığı, başvuru ve müvekkil markalarının AYNI KÖKTEN kaynaklanmış olmaları ve aynı tür işyerlerinde birbirine yakın raflarda satılmaları, ortalama tüketicinin bu tür ürünleri almak, seçmek için sarf edeceği sürenin kısalığı ve seçimlerinde yeterinde titiz davranmayacak olmaları gözetildiğinde he iki markanın birbiriyle ilişkilendirme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin bulunduğunu, davalının 3. sınıfa dahil “temizleme, parlatma, ağartma müstahzarları; preparasyonlar, sabun ve çamaşır tozu temizleme…” emtiaları bakımından “…-…” ibaresiyle yapılan marka başvurusu müvekkil adına tescilli “… …” ve “…” ibareli markalarımız yönünden 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında benzer nitelikte olduğunu belirterek; 24.04.2014 tarih ve … sayılı YİDK kararının iptaline ve … tescil numaralı “…-…” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, davaya konu markanın esas unsurun bakıldığında, “…” ibaresinin burada esas unsur olmadığı, esas unsurun markada görüleceği üzere, baskın ve büyük puntolarla yazılan “…” ifadesinde toplandığını, … ise İngilizce kelime anlamı olarak aktif anlamına gelmekte olup, aktif ibaresi, deterjan, kireç çözücü vb. ürünlerde sıklıkla kullanılan bir ifade olup, markada tanımlayıcı bir unsur olarak yer aldığını, cins özellik belirttiğinden ve birebir ürünün yönelik bir ifade olduğundan “…” ifadesi burada esas unsur olamayacağını, davacı taraf markalarında “…” ifadesi gibi, YİDK’nın da belirttiği sıklıkla kullanılan bir ifadeden markasını türetmiş ve “…” ifadesini yarattığını, bu doğrultuda zayıf bir marka yaratarak doğrudan davacının tescilini yaptığı mal ve hizmet gruplarında sıklıkla kullanılan bu markanın, başkaları tarafından da esas unsurlarla birlikte bir tamamlayıcı unsur olarak kullanılmasına katlanılması gerektiği zira ayırt ediciliği düşük ve doğrudan markalaştığı alanında kullanılan bu markanın, ortalama tüketicinin algısında ikincil bir planda olacağını belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı TAREK BİN ADNAN ALSAOUR tarafından davaya cevap verilmemiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından 556 sayılı KHK 8/1-b maddesi kapsamında yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; davalı yan …adına “…-…” ibareli marka tescil başvurusunun, 18.09.2012 tarihinde 03. sınıftaki emtiaları kapsayacak şekilde Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde konu edildiği, bu başvurunun Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından yapılan inceleme sonucunda … başvuru numarası ile 12.03.2013 tarihli 211 sayılı Resmi Marka Bülteni’nde yayınlanmasına karar verildiği, anılan ilana karşı iş bu davanın davacısı … SABUN GLİSERİN SANAYİ VE TİCARET ANONİM ŞİRKETİ tarafından “… …” ve “…” esas unsurlu muhtelif markalar mesnet gösterilerek 556 sayılı KHK’nın 8/1-b hükmü ve sair nedenlerle itiraz edildiği, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından yapılan inceleme sonucunda itirazların reddolunduğu, karara karşı davacı yanın itirazı üzerine huzurdaki davanın Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu tarafından tekrar değerlendirildiği, 24.04.2014 tarihli ve … sayılı kararıyla; “Kurul tarafından yapılan değerlendirme sonucunda, başvuru “…-…” ile itiraza gerekçe olarak gösterilen 2009 58352, 2008 35073, 2007 71171, 148810, 148811 sayılı ve “…”, “… bacteria blocking system şekil”, “duru …”, “… …”, “… …” ibareli markaların, markalarda ortak kelime unsuru olarak bulunan “…” ibaresinin, “aktif” anlamına gelen ve başvurunun mal listesini oluşturan temizlik ve bakım ürünleri sektöründe birçok firma tarafından yaygın biçimde kullanılan, ayırt edici gücü görece zayıf bir kelime olması dolayısıyla, karıştırılma veya ilişkilendirilme ihtimali ortaya çıkabilecek derecede benzer olmadıkları sonucuna ulaşmıştır. Sayılan nedenlerle söz konusu markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığına karar verildiğinden işbu itirazın reddedilmesi gerekmiştir.” şeklinde karar verildiği, dava konusu YİDK kararının davacı şirkete 25/04/2014 tarihinde tebliğ edildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 11/06/2014 tarihinde açıldığı anlaşılmış, davacı vekilinin eldeki davayı ikame ettiği tetkik edilmiş, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen rapor/ ek raporda özetle: dava konusu … başvuru numaralı “…-…” markası ile davacının davasına dayanak yaptığı … ve … … markaları arasında, 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında iltibasa neden olabilecek düzeyde bir benzerliğin bulunmadığı, bu nedenle Türk Patent ve Marka Kurumu YİDK’nın 24.04.2014 tarih … sayılı kararının iptali şartlarının oluşmadığı, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlık dava konusu taraf markaları arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi uyarınca benzerlik ve iltibas tehlikesinin bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
“Marka tescilinde red için nispi nedenler” başlığı altında düzenlenen 556 sayılı KHK’nın 8. maddesi;
“Madde 8 – Tescil edilmiş veya tescil için başvuru yapılmış bir markanın sahibi tarafından itiraz yapılması durumunda aşağıdaki hallerde marka tescil edilemez:
a) Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı ise ve aynı mal veya hizmetleri kapsıyorsa,
b) Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa.
Marka sahibinin ticari vekili veya temsilcisi tarafından markanın kendi adına tescili için, marka sahibinin izni olmadan ve geçerli bir gerekçe gösterilmeden yapılan başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine red edilir.
Tescilsiz bir markanın veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaretin sahibinin itiraz etmesi üzerine, tescili istenilen marka, aşağıdaki hallerde tescil edilmez.
a) Markanın tescili için yapılan başvuru tarihinden önce veya markanın tescili için yapılan başvuruda belirtilen rüçhan tarihinden önce bu işaret için hak elde edilmiş ise,
b)Belirtilen işaret, sahibine daha sonraki bir markanın kullanımını yasaklama hakkını veriyorsa,
Marka, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir markanın aynı veya benzeri olmakla birlikte, farklı mallar veya hizmetlerde kullanılabilir. Ancak, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu red edilir.
Tescil için başvurusu yapılmış markanın, başkasına ait kişi ismi, fotoğrafı, telif hakkı veya herhangi bir sınai mülkiyet hakkını kapsaması halinde, hak sahibinin itirazı üzerine tescil başvurusu reddedilir.
Ortak ve garanti markalarının sona ermesinden itibaren üç yıl içinde ortak marka veya garanti markası ile aynı veya benzeri olan marka tescil başvurusu itiraz üzerine reddedilir.
Bir markanın yenilenmeme nedeniyle koruma süresinin dolmasından sonra iki yıl içerisinde aynı veya benzer markanın, aynı veya benzer mal ve hizmetler için yapılan tescil başvurusu itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Yukarıda ayrıntısı yazılı 8/1-b maddesinde geçen düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 556 sayılı KHK’nın 8. maddesinin (4) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca 556 sayılı KHK’nın 8. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda genel ölçü olarak; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, tüketici kitlesinin bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir.
Diğer yandan 556 sayılı KHK’nin 35/1. maddesi uyarınca, başvurunun kötü niyetle yapıldığına ilişkin itirazları Türk Patent Enstitüsü’nce nihai olarak reddedilen kişilerin aynı KHK’nin 53. maddesine göre kesinleşen kararın bildirim tarihinden itibaren iki aylık süre içerisinde yetkili mahkemede dava açma hakları bulunmaktadır. 556 sayılı KHK’nin açıklanan hükümleri itibariyle tescil başvurusunun kötü niyetle yapıldığını iddia eden ilgili kişilerin itiraz yoluyla Enstitü nezdinde, itirazın reddi halinde ise yetkili mahkemede marka başvurusunun reddedilmesini istemek hakları bulunmasına karşın, aynı KHK’nin 42. maddesinde markanın hükümsüzlük sebepleri sınırlı olarak sayılırken KHK’nin 35/1. fıkrasında itiraz sebebi olarak belirtilen “başvurunun kötü niyetle yapıldığı” iddiasına yer verilmemiştir.
MK’nın 2. maddesi uyarınca hukuk düzeninin kötü niyeti koruması mümkün olmayıp, bu durumun KHK’nin 42. maddesinde sayılmamış olması halinde dahi kötüniyetin bir tescil engeli oluşturduğu hususunun göz önüne alınması zorunludur. Nitekim, bu benimseme aynı zamanda 556 sayılı KHK’nın marka hakkının korunmasına ilişkin genel sistematiğine de uygun düşmektedir.
Tescil başvurusunun kötü niyetle yapılmış olması halinin 556 sayılı KHK’nin 42. maddesinde düzenlenmemiş olmasına karşın başlı başına bir hükümsüzlük nedeni sayılması hususunda öğretide de görüş birliği mevcuttur. ( Bkz. Sabih Arkan, Marka Hukuku, Cilt II, s.158, Ankara 1998, Ünal Tekinalp, Fikri Mülkiyet Hukuku, s.452, Dördüncü Bası, İstanbul 2005, Hamdi Yasaman ve ark. Marka Hukuku, Cilt II. s.878-879, İstanbul 2004 ). Bu durumda, gerek öğretide ileri sürülen görüşler, gerekse mukayeseli hukuk ve mehaz Avrupa Birliği mevzuatında yer alan hükümler itibariyle; markalar hukukundaki ülkesellik ve başvuru ve tescilde öncelik ilkelerinin yanında başvuru ve tescilde kötü niyetin himaye edilmemesine ilişkin temel ilkenin de aynen korunduğu anlaşılmaktadır.
556 sayılı KHK’nin 35/1. maddesi uyarınca tescil başvurusu sırasında kötü niyetin başlı başına bir itiraz sebebi olarak öne sürülebilmesi mümkün olduğu gibi, sonradan aynı nedenle hükümsüzlük davasının açılabilmesi de KHK’nin amacına uygundur. Çünkü, KHK’nin 35/1. ve 42/1-a maddelerindeki düzenlemeler de, esasen, MK’nın 2. maddesinin özel bir uygulamasından ibarettir. Bu bakımdan her somut olayın özellikleri göz önüne alınarak açıkça kötü niyetle gerçekleştirildiği belirlenen marka tescilinin hükümsüzlüğüne karar verilebilmelidir. Bu husus 556 sayılı KHK’nin 42. maddesinde başlı başına bir hükümsüzlük nedeni olarak düzenlenmemiş olsa dahi, genel hüküm ve temel prensip niteliğindeki MK’nın 2.maddesi uyarınca kötü niyetin korunması söz konusu olamayacağından dolayı aynı sonuca ulaşılması KHK’nin ruhuna da uygundur
Mutlak ve nispi ret nedenleri yoluyla karşılanamayan veya örtüşmeyen tüm tescil engelleri kötü niyetli tescil nedeniyle hükümsüzlük konusu olabilirler.
Yani kötü niyetli tescilden hükümsüzlük kararı verilebilmesi için, kötü niyetin mutlaka bir mutlak veya nispi ret nedeni ile birleşmesi gerekmez.
Kötü niyetli tescilin bir itiraz sebebi olarak öngörülmesine ilişkin 556 sayılı KHK’ nin 35/1. maddesi hükmünde şart koşulmadığı için, itiraz üzerine başvurunun reddi için haksız rekabet koşullarının oluşması da gerekmez.
Bu cümleden olarak, saldırı, engelleme, tuzak ile spekülasyon ve transfer markaları kötü niyetli tescil kapsamında düşünülebilir.

Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;
Davalı Markası Davacı Markaları

OXI-…+şekil …
(03. sınıf) … …
(03. sınıf)

Taraf markalarının emtia kapsamları incelendiğinde, davaya konu olan “…-…” ibareli markanın ile davaya gerekçe olarak gösterilen markalardan ikisi olan “… …” ve “…” markalarıyla birebir aynı emtia sınıfı için başvuruda bulunmuş olduğu görülmektedir. Şu hâlde 556 Sayılı KHK 8/1 maddesi yönünden tescil engellerinde aranan karıştırılma ihtimali de belirtili emtialar yönünden gerçekleşmiştir. Devamla;
Davalının markasının incelenmesinde; dava konusu OXI-…+şekil ibareli markada “…” ibaresinin önünde “…” ibaresinin yer aldığı, iki ibare arasında “-“ işareti kullanılmak suretiyle “…” ibaresinin “…” ibaresini niteleyen bir ibare olarak kullanıldığı, ayrıca, “O-X-I,” harflerinin tamamı büyük ve beyaz renk harflerinin kullanılmasıyla, “…” harflerinden “A” harfinin büyük geri kalanının tamamının küçük ve beyaz renk harfler kullanılması sonucu meydana getirildiği, özel bir yazı karakterinin kullanıldığı, kelime ibaresinden başkaca markanın üst kısmında Arapça bir ibarenin yer aldığı bunlardan başkaca herhangi bir şekil, resim ve ibare de içermediği, anlaşılmaktadır.
Davacının markalarının incelenmesinde; davacıya ait “…” ibareli markada , “…” harflerinden “A” harfinin büyük geri kalanının tamamının küçük ve siyah renk harfler kullanılması sonucu meydana getirildiği, yazı karakterinde özel bir teknik kullanılmadığı, başkaca herhangi bir şekil, resim, ibare içermediği; davacıya ait “… … ” şeklindeki markada, ön ibarenin “…” harflerinden “E” harfinin büyük geri kalanının tamamının küçük ve siyah renk harfler kullanılması sonucu meydana getirildiği, devam eden ikinci ibarenin “…-” harflerinden “A” harfinin büyük geri kalanının tamamının küçük ve siyah renk harfler kullanılması sonucu meydana getirildiği, yazı karakterinde özel bir teknik kullanılmadığı, başkaca herhangi bir şekil, resim, ibare içermediği anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, davacı adına tescilli markalar ile davalının “OXI-…” ibareli markası arasında Taraf markalarında yer alan sözcük unsurlarından “…-” harflerinin tamamen aynı sıralama ile markalarda yer aldığı bu harflerin meydana getirdiği “…” ve “…” ibarelerinin ortak olması nedeniyle, dava konusu marka ile davacı yan markaları arasında “…-” harflerinden kaynaklı görsel benzerliğin mevcut olduğu; dava konusu marka ile davacı markalarını anlamsal olarak karşılaştırdığında, Aktive ibaresinin ortak olmasına bağlı olarak taraf markalarının anlamsal olarak yakınlaştığı söylenebileceği, davacının … markasında … unsurunun kelimenin başlangıç kısmında olması nedeniyle baskıyı üzerine çektiği söylenebilirse de “…” ibaresinin sektörel anlamda; tali unsur olarak sıklıkla kullanımına bağlı jenerik yönü nedeniyle, markanın sonundaki “vex” unsurunun fonetik baskıyı üzerine çektiği, taraf markalarının içerdikleri … ibaresi nedeniyle fonetik olarak benzediği; taraf markalarının görsel, sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunduğu, işin uzmanı veya dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu ürünler için ayırdığı satın alım ve yararlanım süresi içinde, davalının “OXI-…” markasını gördüğünde bunun davacının mesnet markasından farklı bir marka olduğunu algılayamayabileceği, tescilli markaların bir uzantısı, yeni bir versiyonu, yeni bir serisi olarak algılanmasının ihtimal dahilinde olduğu, taraf markaları arasında iltibas bulunduğu dikkate alınarak davanın kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın kabulü ile
TPE YİDK’nın … sayılı kararın iptaline,
Davalıya ait … kod nolu “…-…” ibereli markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,

2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 25,20-TL’nin mahsubu ile bakiye 34,10-TL’nin davalılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL maktu ücreti vekâletin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü gösterilen 5.096,00-TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair verilen karar, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup, usulen anlatıldı. 08/06/2021

Katip … Hakim …
¸ ¸

MASRAF DÖKÜMÜ
İLK MASRAF : 95,20-TL
GİDER AVANSI :5.000,80-TL
TOPLAM :5.096,00-TL