Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/753 E. 2023/596 K. 24.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR
ESAS NO : 2023/753 Esas
KARAR NO : 2023/596

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – …
VEKİLİ : Av. … – ….

DAVALI : … – … – ….

DAVA : Ticari Şirket (Yöneticilerin Azline İlişkin)
DAVA TARİHİ : 24/10/2023
KARAR TARİHİ : 24/10/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 25/10/2023

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Yöneticilerin Azline İlişkin) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili …, dava dışı … Ltd. Şti.’nin % 17,5 nispetinde hissedarı olduğunu, Davalı … ise % 56,25 oranında şirket hissedarı olup aynı zamanda şirketi münferiden temsil etme konusunda yetkili şirket müdürü olduğunu, müvekkili tarafından yeni öğrenilen ve dilekçe devamında gerekçelendirileceği üzere davalının müdürlük yetkilerini kötüye kullanması, müdür olduğu şirketin faaliyet konusu ile aynı alanda faaliyet gösteren başka bir şirket kurarak haksız rekabet oluşturacak davranışlar içerisine girmesi, özen ve bağlılık yükümlülüğüne aykırı hareket ederek şirket malvarlığı değerlerini doğrudan ya da dolaylı yollarla kurduğu yeni şirkete devretmesi, bu yeni şirket üzerinden faaliyet göstererek dava dışı …’nın içini boşaltması gibi hususlar gibi birçok sebeple davalının, dava dışı …’nın müdürlüğünü yapmaya devam etmesini mümkün olmadığını, kişisel unsuru öne çıkan limited şirketler açısından 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 613. ve 626. maddelerinde ortaklar, müdürler ve yönetimle görevli kişiler açısından bir takım özel düzenlemelere yer verildiği, buna göre şirket sırlarını korumakla yükümlü olan ortaklar, şirketin çıkarlarını zedeleyebilecek davranışlarda bulunamayacağını, özellikle, kendilerine özel bir menfaat sağlayan ve şirketin amacına zarar veren işlemler yapamayacaklarını, müdürler de ortaklar için öngörülmüş bulunan bağlılık borcuna tabi olduklarını, bunun yanı sıra müdürler ve yönetimle görevli kişiler, görevlerini tüm özeni göstererek yerine getirmek ve şirketin menfaatlerini, dürüstlük kuralı çerçevesinde, gözetmekle yükümlü olduklarını, dava dışı …’nın müdürü olan davalı …, TTK’nın 626/2 fıkrası doğrultusunda ortaklar tarafından verilmiş yazılı bir izin yok iken aynı iş kolunda faaliyet gösterecek şekilde … A.Ş.’ni kurduğunu ve % 73,20 nispetinde hissedarı olduğu anılan şirketi münferiden temsil etme noktasında Yönetim Kurulu Başkanı olarak yetkilendirildiğini, görüldüğü üzere dava dışı …’ya karşı olan sadakat yükümlülüğünü ihlal eden ve bağlılık yükümlülüğüne aykırı hareket eden davalı …, şirketin menfaatlerini gözetmemiş ve bu menfaatlere zarar verecek davranışlar içerisine girdiğini, salt işbu başlık altında anlatılan durum dahi tek başında davalının, şirket müdürü olarak özen borcuna aykırı iş ve işlemler yaptığını, davalının dava dışı …’da sahip olduğu yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılması için gerekli şartların oluştuğunu, nitekim benzer bir uyuşmazlıkla ilgili olarak konuyu detaylı şekilde ele alan …, 04.06.2018 tarih ve … sayılı kararında yasal düzenlemeleri tetkik ettikten sonra aynen şu anlatımlara yer vererek, haklı nedenlerin varlığı halinde limited şirket yöneticilerinin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasının mahkemeden talep edilebileceğini, somut olayda olduğu gibi aynı işle iştigal eden başka bir şirket kurarak işlerin bu yeni şirket üzerinden yürütülmesinin haklı neden olarak kabul görmesi gerektiğini, müvekkili hissedarı olduğu dava dışı …’nın, …’nde bulunan ve “…” olarak aktifinde yer alan üç adet taşınmazı olduğunu, bu taşınmazlardan birisi üzerinde fabrika sahası kurulu olduğunu, kalan iki taşınmaz ise kısa süre önce hileli yollarla ve gerçek değerinin onlarca kat altında bir bedelle yeni kurulan …’ya nakledildiğini, 10.07.2023 tarihinde gerçekleştirilen 2022 Yılı Olağan Genel Kurul Toplantısı’nda sunulan ve …’nın 01.01.2022-31.12.2022 tarihleri arasını kapsayan …’ı incelendiğinde; … alt hesap kodunda “…” açıklamasıyla 9.648.965,00 TL, … alt hesap kodunda ise “… San. ve Tic. A.Ş.” açıklamasıyla 3.500.500,00 TL bedelle işlem yapıldığının görüleceğini, …’nın 2022 yılına ilişkin Faaliyet Raporu’nda hiç bahsedilmeyen bu durumla ilgili olarak haricen yapılan araştırmalarda, … nezdinde …’ya tahsisli olan arsanın tahsisinin iade edildiği, kısa bir süre sonra bu arsanın yeni kurulan … adına tahsis edildiğini, yine …’nın sahibi olduğu bir taşınmazın, gerçek değerinin çok daha altındaki bir bedelle …’ya devredildiği, bu devir sonrasında üzerinde fabrikanın bulunduğu arsa dışında şirketin …’de başkaca bir gayrimenkulünün kalmadığının öğrenildiği, bulunduğu bölge itibariyle oldukça değerli olan bu arsaların m2 birim fiyatlarının 5.000,00 TL’den başladığı, konumuna göre bu fiyatların daha da artış gösterdiği bilinir iken davalının ilgili taşınmazları düşük bedellerle devretmesi kabul edilemeyeceğini, dava dışı …’nın bu devirler sebebiyle yaklaşık olarak 150.000.000,00 TL tutarında bir zarara uğradığını, davalı şirket müdürünün, önemli miktarda şirket malvarlığı değerlerini ortakların rızası olmaksızın ve bu konuda alınmış bir karar yok iken yeni kurduğu şirkete doğrudan veya dolaylı yollarla devretmesinin, özen ve bağlılık yükümüyle ilişkilendirilebilir bir yönü olmadığını, davalı şirket müdürünün kötü niyetinin en açık şekilde gözler önüne serildiği işbu fiili gerçeklik karşısında davalı …’nun tek bir gün daha şirket müdürlüğü görevine devam etmesini mümkün olmadığını, her geçen saniye şirket aleyhine iş ve işlemler yapmaya devam eden davalının şirket sözleşmesinden ve kanundan doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal ettiği şüpheden uzak bir şekilde ispatlandığını, davalı şirket müdürü, …’nın tedarik ettiği ürünleri, satın alma bedellerinin çok daha altındaki tutarlarla yeni kurulan şirkete aktararak ve yine bu ürünlere ihtiyacı olan müşterilerini …’ya yönlendirerek …’yı zarara uğrattığını, her iki firmanın da ticaretin doğası gereği ihtiyaç duyduğu malzemeleri üçüncü kişi konumundaki firmalardan tedarik ettiklerinin bilindiğini, bu noktada devreye giren …, …’nın daha uygun bedellerle ürün tedarik edebilmesi ve yine …’nın ürün satışlarından nemalanabilmesi için üstün bir çaba sarf ettiğini, davalı ilk olarak, … üzerinden tedarik ettiği ürünleri, satın alma bedelinin daha altındaki bir bedel mukabilinde danışıklı hareket ettiği, bu gibi işlemlerin yapılması sırasında davalıya, dava dışı …, …, … gibi şirketlerin yardım ettiği düşünüldüğünü, beyan ederek TTK 630/2 uyarınca davalının, dava dışı … Ltd. Şti.’de sahip olduğu yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını, gecikmesinde tehlike bulunduğu nazara alınarak ihtiyati tedbir istemimizin kabulü ile bu yetkinin davanın devamı süresince bir kayyıma verilmesini talep ve dava etmiştir.

KABUL VE GEREKÇE : Dava, limited şirket ortaklığının/müdürünün şirketten azli istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 14/2.maddesinde “Özel hukuk tüzel kişilerinin ortaklık veya üyelik ilişkileri ile sınırlı olmak kaydı ile bir oratğına veya üyesine karşı veya bir ortağın yahut üyenin bu sıfatla diğerine karşı açacakları davalar için ilgili tüzel kişinin merkezinin bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkilidir.” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
Mahkememizce yapılan yargılama sonunda, davacının … Ltd. Şti’nin %17,5 nispeten hissedarı ve davalının ise %56,25’şer hisse oranında ortakları olduğu, davalının aynı zamanda şirketin müdürü olduğu, dava dışı şirketin merkez adresinin ” … ” olduğu, taraflar arasındaki uyuşmazlığın üyelik sıfatlarından kaynaklandığı, bu nedenden ötürü mevcut davaya 6100 Sayılı HMK.nın 14/2 maddesi gereğince …. Mahkemesinin bakmakta kesin yetkili olduğu anlaşılmış ve davanın kesin yetki nedeniyle usulden reddine yine davacının tedbir talebinin kesin yetkili mahkemece değerlendirilmesine karar vermek gerektiği anlaşılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur
HÜKÜM :
1-Mahkememizin yetkisizliği nedeni ile HMK.nın 114/1-ç ve 115/2 maddesi uyarınca davanın usulden REDDİNE,
2-Kararın kesinleşmesine müteakip talep halinde dosyanın yetkili ve görevli …. Mahkemesi’ne gönderilmesine,
3-HMK nun 331/2 maddesi gereğince yargılama giderlerinin yetkili mahkemece hüküm altına alınmasına,
4-Davacının İhtiyati Tedbir talebinin yetkili mahkemece değerlendirilmesine,
5-İş bu ilam taraflardan birinin süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkememize başvurarak, dava dosyasının görevli ya da yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesi gerektiği, aksi takdirde resen HMK 20. maddesi gereğince mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği hususunun taraflara ihtaratına;

Dair tarafların yokluğunda tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 25/10/2023

Başkan …
¸e-imza
Üye …
¸e-imza
Üye …
¸e-imza
Katip …
¸e-imza