Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/937 E. 2023/268 K. 18.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. … 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.

1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO :2022/937 Esas
KARAR NO :2023/268

HAKİM :…
KATİP :…
DAVACI :…
VEKİLİ :Av. …
DAVALI :…
VEKİLLERİ :Av. …
Av. …
DAVA :Alacak
DAVA TARİHİ :30/12/2022
KARAR TARİHİ :18/04/2023

Mahkememizde görülmekte olan alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili; müvekkili ile …. Ltd. şirketi hissedarları olan davalı ve dava dışı… arasında akdedilen 16.04.2018 tarihli hisse devir sözleşmesi ile davacının adı geçen şirkette % 56 pay oranına sahip olduğunu, belirtilen sözleşmenin 8.8. maddesinde, hissedarların şirkette pay sahibi olmaya devam ettikleri süre boyunca kendilerine ait taşınmazlara ilişkin kira sözleşmesini sürdürmek zorunda olduklarının hüküm altına alındığını, buna rağmen davalının kira sözleşmesini feshetmek sureti ile pay alım satım sözleşme hükümlerine aykırı hareket ettiğini, bu itibarla sözleşmenin 10. maddesi uyarınca taahhütlere aykırı davranan davalının cezai şart ödemesi gerektiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 50.000,00 TL cezai şartın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; derdestlik itirazlarının bulunduğunu, doğmamış haktan peşinen feragat edilemeyeceğini, kaldı ki kira bedellerinin de ödenmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Dava, taraflar arasındaki hisse alım satım sözleşmesine aykırılığa dair cezai şart istemine ilişkindir.
Dosya içeriği ile toplanan delillerden; 20.05.2008 tarihli kira sözleşmesinin içeriğinden davalı …’in mülkiyetinde bulunan taşınmazı …. Ltd. Şti’ne bir yıl süre ile kiraladığı, aylık kira bedelinin brüt 3.000,00 TL olduğu, taraflarca akdedilen hizmet alım sözleşmesinin 16.04.2018 tarihinde imzalandığı, davalı tarafından …. Noterliğinin 15.02.2021 tarihli ihtarnamesi ile taşınmazın tahliye edilmesi gerektiğinin belirtildiği, … Mahkemesinin 10.12.2021 gün ve 2021/1579-3550 sayılı ilamı ile; … tarafından şirket tüzel kişiliğine karşı kiralananın tahliyesi istemiyle açılan davanın kabulüne karar verildiği, bu hükme karşı yapılan istinaf itirazlarının… Dairesinin 2022/484-2724 sayılı ilamı ile esastan reddedildiği, ayrıca … Mahkemesinin 19.07.2022 gün ve 2021/1473-2022/825 sayılı ilamı ile davalı şirketin ilgili mecurdan tahliyesine hükmolunduğu ve hükmün istinaf incelemesinden geçerek kesinleştiği, yine … Mahkemesinin 2022/966-1990 sayılı ilamı ile eldeki davanın davacısı tarafından … ve… aleyhine kira sözleşmesinden kaynaklı açılan tespit davasının reddine hükmolunduğu görülmüştür.
Bilindiği üzere; TBK’nin 26’ncı maddesinde; “Taraflar, bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilirler.” hükmüne yer verildiği, aynı kanunun 27/1. maddesinde ise; kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkansız olan sözleşmelerin kesin hükümsüz olacağı belirtilmiştir.
Yukarıda yapılan açıklamalardan anlaşıldığı üzere, Türk hukukunda esas olan sözleşme özgürlüğüdür. Diğer taraftan …nın 13. maddesinde, bir temel hak ve özgürlük olan sözleşme özgürlüğüne, özellikle sözleşmenin içeriğini düzenleme özgürlüğüne, özüne dokunmamak şartı ile genel sınırlamalar getirilmiştir. Düzenleme özgürlüğünün sınırları TBK’nin 26. maddesinde yapılan düzenlemede ifade edildikten sonra bu sınırlar TBK 27/1. maddesinde gösterilmiştir. Dolayısıyla sözleşme belirleme özgürlüğünün ilk sınırı, emredici hukuk kurallarına aykırı olmamasıdır. Taraflar, emredici normların aksine sözleşme yapmış olsalar bile, bu sözleşme değil, emredici hukuk kuralları uygulanır. Zira bu kurallar, irade özerkliğinin sınırlarından birini oluşturur (…, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, … 2020, s. 378).
Emredici hukuk kuralları, kanunda açıkça düzenlenebileceği gibi bazen kanunda yapılan açık düzenleme ile ilgili hükmün aksinin kararlaştırılamayacağı belirtilerek de oluşturulabilir. Bununla birlikte, kuralın emredici niteliği yorum yolu ile de tespit edilebilir. Emredici hukuk kuralları, ya tarafların her ikisini ya da sadece birini korumak veya genel ahlak amaçları ile konulur. Taraflardan yalnız birini korumayı amaçlayan emredici normlara “tek taraflı emredici normlar” denir. Tek taraflı emredici normlar hangi tarafı koruyorsa onun aleyhine değiştirilmesi, sözleşme yapılması mümkün değildir (…, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, … 2020, s. 378).
Bu bilgiler ışığında somut olayın değerlendirilmesi gerekir ise; 16.04.2018 tarihli hisse alım ve satım sözleşmesinde, tarafların hak ve yükümlülüklerinin duraksamaya yer vermeyecek şekilde düzenlenmiş olmasına rağmen belirtilen sözleşmenin sınırını kanunun emredici hükümlerinin oluşturduğu, sözleşme tarihi itibari ile şirkete daha önce kiralandığı anlaşılan davalıya ait taşınmaza ilişkin 20.05.2008 tarihli kira sözleşmesinin geçerli olduğu hususunun sözleşme hükümlerinden anlaşıldığı, ancak davacı tarafça davalı yanın ihlal ettiğini ileri sürdüğü ve hisse devir sözleşmesinin 8. maddesinde yer alan davalıya ait taşınmazın tahliye edilemeyeceği ile kira artırımı yapılmaksızın kira sözleşmesinin yenileceği yönündeki taahhütlerin, 6098 sayılı TBK’nin 347. maddesinde yer alan 10 yıllık uzama süresine aykırı olmasından ötürü geçersiz olduğu, o halde kanunun emredici hükümlerine aykırı olan sözleşmedeki taahhüt hükümlerinin geçerli olduğundan söz edilemeyeceği cihetle, davacı lehine cezai şarta da hükmedilemeyeceği kanaatine ulaşılmıştır.
Bu itibarla kanunun emredici hükümlerine aykırı olarak düzenlenen sözleşmedeki taahhüde aykırılığın cezai şartı gerektirmeyeceği anlaşılmakla davanın reddine karar verilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçeleri yukarıda da açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli karar ve ilam harcı 179,90 TL olduğundan, peşin alınan 853,88-TL harcın mahsubu ile bakiye 673,98 TL harcın talep halinde karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
3-Zorunlu arabuluculuk gideri olan 1.320,00 TL ‘nin davacıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
4-Davalı duruşmada kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
6-Taraflarca yatırılan gider avansından artan kısım var ise karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde … Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 18/04/2023

Katip …
¸e-imza

Hakim …
¸e-imza