Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/656 E. 2022/774 K. 28.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

T.C.
ANKARA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2022/656 Esas
KARAR NO : 2022/774

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 01/06/2010
KARAR TARİHİ : 28/11/2022

Mahkememizde görülmekte bulunan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
TALEP :
Davacı vekilince mahkememize sunulan dava dilekçesinde özetle; Müvekkiline davalıdan 59.365,99 TL asıl alacak, 2.600 TL faiz olmak üzere toplam 61.965,99 TL alacağının tahsili amacı ile Ankara …icra müdürlüğünün … sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, ödeme emrinin 18.02.2010 tarihinde alan davalının 22.02.2010 tarihli dilekçesi ile takibe yetki ve esas yönünden itiraz ederek İzmir İcra Dairelerinin yetkili olduğunu ileri sürdüğünü, takibin durduğunu, davalı itirazının ardından icra takibi ile talep edilen asıl alacağın tamamının müvekkilinin banka hesabına yatırdığını, davalının haricen yaptığı ödeme ile borca yönelik itirazından vazgeçtiğini ancak itiraz nedeni ile duran takibin iptalini sağlamak üzere dava açılması gerektiğini, davalının icra takibine yaptığı yetki itirazının haksız olduğunu, taraflar arasında 2008 yılında alım-satım ilişkisi kurulduğunu, müvekkilinin davalının teslim edeceği ürünlere karşılık ileri tarihli çekler düzenleyerek teslim ettiğini, bir süre sonra taraflar arasında ticari ilişkinin sona erdiğini ancak müvekkilinin davalıya verdiği çeklerin tamamını ödediğini bunun sonucunda müvekkilinin 31.12.2009 tarihi itibari ile 59.365,99 TL alacaklı hale geldiğini, takibe konu alacağın alım-satım sözleşmesinde fazla ödemeden kaynaklanan alacak olduğunu, İİK 50/1 maddesine göre HUMK nun yetkiye dair kanunlarının kıyas yolu ile uygunalacağını, davalının borçlunun ikametgahı İzmir’de olsa da HUMK nun 10.maddesine göre sözleşmenin ifa edileceği yer dairesinin de yetkili olduğunu bu nedenlerle yetki itirazının haksız olduğunu, her ne kadar davalının itirazdan asıl alacağı haricen ödemiş ise de itirazın haklı olup olmadığının takibin yapıldığı andaki koşullara göre değerlendirilmesi gerektiğini, takibin 16.02.2010 tarihinde başlatıldığını, ödeme emrinin davalıya 18.02.2010 tarihinde tebliğ edildiğini, davalının itiraz ettiği 22.02.2010 tarihinde dahi borcun henüz ödenmediğini beyanla Ankara …icra müdürlüğünün … sayılı dosyasına yetki ve esas yönünden yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, davalının % 40 tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekilince mahkememize sunulan cevap dilekçesi ile özetle, davacı taraf cari hesap alacağına dayanmış ise de ortada bir cari hesap sözleşmesinin yahut başka bir sözleşmenin bulunmaması müvekkili şirket adresinin Karşıyaka/İzmir olması sebebi ile dosyanın yetkili Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesi gerektiğini, taraflar arasında cari hesap sözleşmesinin bulunmadığını, takibe ve borca davacının cari hesap alacağına dayanması üzerine itiraz edildiğini, davacının ayrıca faturalara dayanarak haklarında bir icra takibi yapmaları ihtimalinin gerçek olduğunu, ancak davacının faturalara değil cari hesap alacağına dayalı takip yaptığını, davacı tarafın ödenmiş bir alacağın yeniden tahsilini talep ettiğini, davacının takibinde haksız ve kötü niyetli olduğunu beyanla davanın reddini, asıl alacağın %40 ından aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE :
Dava, taraflar arasında akdedilen satım sözleşmesi nedeniyle, davalıya yapılan fazla ödemenin tahsili amacıyla başlatılan icra takibine ilişkin, itirazın iptali davasıdır.
Mahkememizin 2010/365 Esas, 2012/131 Karar, 20/03/2012 tarihli kararı ile davanın kısmen kabul, kısmen reddine karar verilmiş, Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin …. karar sayılı bozma ilamı ile mahkememize iade edilmiş, Mahkememizin 2014/20 Esas, 2014/132 Karar sayılı ilamı ile önceki kararda direnilmesine karar verilmekle, Mahkememiz kararının taraf vekillerince tekrar, temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2017/19 -1640 Esas, 2019/3 Karar, 17/01/2019 tarihli ilamı ile usul yönünden bozulmasına karar verilmiş, Mahkememizin 2019/304 Esas, 2019/837 Karar sayılı kararı ile Mahkememiz önceki kararında direnilmesine karar verilmiş taraf vekillerinin temyiz istemi üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2020/(19)11-445 Esas, 2022/1077 Karar, 29/06/2022 tarihli ilamı ile “……III. GEREKÇE A- İcra takip tarihinden sonra, ancak dava tarihinden önce yapılan ödemenin, takip tarihinden sonra talep edilen icra harç ve masrafları ile icra vekâlet ücreti gibi asıl alacağın fer’îsi niteliğindeki alacaklardan mahsup edilip edilemeyeceği, mahkemece dava tarihinden önce asıl alacak ödenmekle asıl alacakla ilgili davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilerek icra harç ve masrafları ile icra vekâlet ücretine yönelik itirazın iptaline karar verilmesinin gerekip gerekmediği yönünde yapılan incelemede; 14. Yasal dayanağını 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67. maddesinden alan itirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan, normal bir alacak (eda) davasıdır. Takip alacaklısı tarafından süresi içinde ödeme emrine itiraz etmiş olan borçluya karşı açılır; yani davacı alacaklı, davalı ise takip borçlusudur. Davacı alacaklı, itirazın iptali davasında, borçlunun itiraz etmiş olduğu alacağın mevcut olduğunu bildirerek, borçlunun itirazının iptaline karar verilmesini talep eder (Kuru, Baki: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, s. 251). 15. Mahkemenin davanın reddi ya da kabulü yönünde verdiği karar, maddi anlamda kesin hüküm teşkil edeceğinden, davanın reddi hâlinde alacaklı, borçluya karşı aynı alacaktan dolayı yeni bir alacak davası açamayacağı gibi davanın kabulü hâlinde borçlu da alacaklıya karşı menfi tespit veya istirdat davası açamayacaktır. Bu nedenledir ki, mahkeme itirazın iptali davasında tarafların iddia ve savunmalarını genel hükümlere göre inceleyerek borcun varlığını ve miktarını araştırmak zorundadır.16. İtirazın iptali davası ile alacaklı; icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İİK’nın 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçlamaktadır. Takip hukukundan doğan bu davada tespit edilecek husus, borçlunun icra takibine yaptığı itirazında haklı olup olmadığının belirlenmesidir. 17. Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir (İİK m. 67/1). Dava, özünde tahsil istemini de barındırmakla, burada borçlunun takip sonrası yaptığı ödeme iddialarının da nazara alınması zorunludur. Borçlu, ödeme emrine itiraz ederken bildirdiği itiraz sebepleri dışında, itirazın iptali davasında başka itiraz sebeplerini ileri sürebileceğinden, mahkemenin borcun sonradan ödendiği itirazını araştırarak, ödemenin takip konusu alacakla ilgili olduğunu belirlemesi hâlinde, alacaklının dava tarihi itibariyle talep edebileceği alacak miktarı üzerinden hüküm kurması gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır. 18. Hemen belirtilmelidir ki alacak miktarının, takip ya da dava tarihindeki koşullara göre belirlenmesinin, itirazın iptali davasında hükmolunan miktar üzerinden tahsiline karar verilebilecek bir tazminat türü olan ve bağımsız bir dava konusu yapılamayan icra inkâr tazminatının miktarına da etkili olacağı açıktır. 19. Henüz alacaklı tarafından itirazın iptali davasının açılmadığı bir evrede, borçlunun, itiraza konu borcu kısmen veya tamamen ödemesi mümkündür ve bunu engelleyen herhangi bir yasa hükmü yoktur. Borçlu, itirazın iptali davası açılmamışken, itirazına konu borcun tamamını öderse, alacaklının itirazın iptali davası açmasına gerek kalmayacak ve böyle bir davayı açmakta hukukî yararı bulunmayacaktır. Zira itirazın iptali davası açılmasında amaç, itiraz nedeniyle kanun gereğince kendiliğinden durmuş olan takibin devamını sağlamaktır. Takibin devamı yoluyla elde edilecek olan sonuç (alacağın tahsili), borçlunun tüm borcu ödemesiyle zaten gerçekleşmiş olacağına göre, gerçekleşmiş olan bu sonucu sağlamak üzere bir dava açılmasında hukukî yarar bulunmayacaktır. Bunun gibi takibe konu borcun kısmen ödendiği durumlarda da ödenmeyen borç tutarına yönelik itirazın iptali davasında, itirazdan sonra ödenmiş olan miktar bakımından itirazın iptalinin istenilmesinde hukukî yarar mevcut olmayacaktır. 20. Sonuç itibariyle; icra takibinden sonra ve itirazın iptali davası açılmadan önce borçlu tarafından ödeme yapılması hâlinde, yapılan bu ödeme düşüldükten sonra kalan miktar üzerinden dava açılması gerekir. Dolayısıyla takipten sonra, ancak davanın açılmasından önce yapılan ödemeler yönünden dava açılmasında davacı tarafın hukukî yararı bulunmamaktadır. Takipten sonra, ancak davadan önce yapılan kısmi ödeme miktarı bakımından dava açılmasında hukukî yarar bulunmadığından dava reddedilse veya kısmi ödeme miktarınca dava açılmasa bile, kısmi ödemenin yapıldığı icra takibi kendi yasal prosedürü içerisinde devam edecek, hatta asıl borç ortadan kalksa bile faiz ve fer’îleri yönünden takip sürebilecek, salt bu nedenle icra dosyasının kapanmasından söz edilemeyecektir.21. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 19.10.2011 tarihli ve 2011/19-532 E., 2011/640 K., 23.05.2018 tarihli ve 2017/19-910 E., 2018/1111 K., 22.11.2018 tarihli ve 2017/19-822 E., 2018/1754 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir. 22. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı alacaklı tarafından davalı borçlu hakkında 16.02.2010 tarihinde Ankara … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı icra dosyasında, cari hesap alacağına dayanılarak 59.365,99TL asıl alacak, 2.600TL işlemiş faiz toplamı 61.965,99TL üzerinden ilamsız icra takibi başlatılmış, ödeme emrinin davalıya 17.02.2010 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine, davalı borçlu tarafından 22.02.2010 tarihinde borcun tamamına itiraz edilmiş, aynı gün asıl alacak miktarı olan 59.365,99TL davacının banka hesabına havale edilerek haricen ödenmiştir. 23. Dava dilekçesi incelendiğinde, icra takibine yapılan itirazdan sonra asıl alacağın haricen ödendiğinin davacı tarafından da kabul edildiği anlaşılmakta olup, icra takibinde gösterilen asıl alacak miktarının haricen ödendiği ihtilafsız olduğu hâlde, ödenen asıl alacak miktarı da harca esas değer olarak gösterilerek eldeki itirazın iptali davası açılmıştır. 24. Az yukarıda da açıklandığı üzere itirazın iptali davasında, icra takibinden sonra, ancak itirazın iptali davası açılmadan önce yapılan ve ihtilafsız olan ödemeler yönünden davacı alacaklının itirazın iptalini talep etmesinde hukukî yararı bulunmamaktadır. Bu nedenle itirazın iptali davası açılmadan önce ödenen asıl alacak miktarı yönünden davacının dava açmasında hukukî yararı bulunmadığından, asıl alacak miktarı yönünden itirazın iptali isteminin reddi gerekir. 25. Ne var ki, icra takibinde talep edilen asıl alacak miktarı dava tarihinden önce ödenmiş olmakla birlikte davalı tarafça asıl alacak miktarı haricen ödenmiş olup, davanın dayanağı takibe davalı borçlu tarafından itiraz edilerek icra takibinin durması sağlanmış olduğundan ve mahkemece itirazın iptali yönünde bir karar verilmediği sürece icra müdürlüğünce takip dosyasında alacaklı istemi yönünden herhangi bir işlem yapılamayacağından, icra takibinde istenen alacağın fer’îleri ve icra giderleri yönünden davacının dava açmakta hukukî yararı bulunmaktadır. Ancak bu talepler hakkında mahkemece hesap yapılmayarak bu taleplere ilişkin olarak itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesi ve bu taleplerin icra müdürlüğünce yapılacak dosya hesabında nazara alınmasına yönelik hüküm kurulması gerekirken, bilirkişi raporu alınarak ödenen miktarın BK’nın 84. maddesi uyarınca öncelikle asıl alacağın fer’îlerinden düşülmek suretiyle kalan kısım yönünden itirazın iptaline karar verilmesi yerinde değildir. 26. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; davacı alacaklı tarafından başlatılan icra takibinde kısmi ödemelerin BK’nın 84. maddesi uygulanarak borçludan tahsilinin talep edildiği, icra takibinden sonra yapılan ödemelerin öncelikle asıl alacağın fer’îleri ve icra giderlerinden düşülmesi gerektiği, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda davalı borçlu tarafından yapılan ödemelerin öncelikle alacağın fer’îleri ve icra giderlerine mahsup edilerek bakiye asıl alacağın bulunduğu, itirazın iptaline karar verilen kısmın asıl alacak niteliğinde bulunduğu, direnme kararının yerinde olduğu görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerde Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir. B) Mahkemece HMK’nın 329/2. maddesi uyarınca davacı aleyhine disiplin para cezasına hükmedilmesinin yerinde olup olmadığı yönünden yapılan incelemede; 27. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Kötüniyetle veya haksız dava açılmasının sonuçları” başlıklı 329/2. Maddesi; “Kötüniyet sahibi davalı veya hiçbir hakkı olmadığı hâlde dava açan taraf, bundan başka beşyüz Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar disiplin para cezası ile mahkûm edilebilir. Bu hâllere vekil sebebiyet vermiş ise disiplin para cezası vekil hakkında uygulanır” hükmünü haizdir. 28. Anılan madde uyarınca kötü niyet sahibi davalı veya hiçbir hakkı olmadığı hâlde dava açan taraf disiplin para cezası ile mahkûm edilebilir. Bu hâllere vekil sebebiyet vermiş ise disiplin para cezası vekil hakkında uygulanır. Hiçbir hakkı olmadığı hâlde dava açan davacı, ileri sürdüğü talep dayanaklarının açık kanun kuralına ve içtihadın itiraza uğramayan çözümüne açıkça aykırı olduğunu bilerek dava açan kimsedir (Görgün Şanal Lütfi/Börü Levent/Toraman Barış/Korakoğlu Mehmet: Medenî Usûl Hukuku, Ankara 2019, s. 641). 29. Somut olayda davacı alacaklının, itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamak için itirazın iptalini talep etmesinde hukukî yararı bulunduğundan mahkemece davacı aleyhine disiplin para cezasına hükmedilmesi yerinde değildir. C) Mahkemece davacı lehine icra inkâr tazminatına hükmedilmesinin yerinde olup olmadığı yönünden yapılan incelemede; 30. Az yukarıda da açıklandığı üzere İİK’nın 67. maddesi uyarınca takip alacaklısı, itirazın iptali davasında, borçlunun itiraz ettiği alacağın mevcut olduğunu bildirerek, itirazın iptaline karar verilmesini ve istiyorsa borçlu aleyhine icra inkâr tazminatına hükmedilmesini talep eder. 31. Yargıtay Daireleri ile Hukuk Genel Kurulunun istikrar kazanmış uygulamalarına göre; itirazın iptali davalarında İİK’nın 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için usulüne uygun bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak icra inkâr tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz. 32. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. 33. Bu ilke ve açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; eldeki davada davalı borçlu tarafından asıl alacak dava tarihinden önce ödenmiş olup, davacı alacaklının asıl alacak yönünden itirazın iptali davası açmasında hukukî yararı bulunmamaktadır. Alacağın fer’îleri ve icra giderleri dışında bakiye alacak miktarı da olmadığından somut olayda davacı alacaklı lehine icra inkâr tazminatına esas alınabilecek matrah da bulunmadığı hâlde davacı lehine icra inkâr tazminatına hükmedilmesi yerinde değildir. 34. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davalı borçlu tarafından yapılan ödemelerin öncelikle asıl alacağın fer’îleri ve icra giderlerine mahsup edilerek bakiye asıl alacağın bulunduğu, itirazın iptaline karar verilen kısmın asıl alacak niteliğinde olduğu, mahkemece itirazın iptaline karar verilen alacak miktarı üzerinden icra inkâr tazminatına hükmedilebileceği, bu nedenle direnme kararının yerinde olduğu görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerde Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir. 35. Hâl böyle olunca; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. 36. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır……” ilamı ile mahkememize gönderilmesine karar verilmiş, işbu esas kayıt olmuştur.
Yargıtay 19 Hukuk Dairesinin …. karar sayılı bozma ilamı ile bozma ilamı üzerine mahkememizce verilen direnme kararları neticesinde Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2020/(19)11-445 Esas ve 2020/1077 Karar sayılı 29/06/2022 tarihli Hukuk Genel Kurulu kararı doğrultusunda mahkememizce yapılan yargılama sonucunda; davacı alacaklı tarafından davalı borçlu hakkında 16.02.2010 tarihinde Ankara … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı icra dosyasında, cari hesap alacağına dayanılarak 59.365,99TL asıl alacak, 2.600TL işlemiş faiz toplamı 61.965,99-TL üzerinden ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalıya 17.02.2010 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine, davalı borçlu tarafından 22.02.2010 tarihinde borcun tamamına itiraz edildiği, aynı gün asıl alacak miktarı olan 59.365,99-TL davacının banka hesabına havale edilerek haricen ödendiği, bu nedenle davacı/alacaklı’nın asıl alacak yönünden işbu itirazın iptali davasının açmasında hukuki yararının bulunmadığından asıl alacak ile ilgili HMK 114/1-h maddesi ve HMK 115 /2 maddesi gereğince davanın usulden reddine, icra takibinde alacağın ferileri ve icra giderleri dışında bakiye alacak miktarı kalmadığı ve söz konusu feriler yönünden taleplerin yerine getirilmediği, itirazın iptaline karar verilmedikçe yerine getirilmesinin mümkün olmadığından icra harç ve masrafları ile vekalet ücretine yönelik itirazın iptali ile takibin, bu yönler bakımından devamına, icra dairesince yapılacak kapak hesabı nazara alınmasına ayrıca davacının bu feri alacakları yönünden davayı açmada hukuki yararı bulunduğundan HMK 329/2 gereği davacı aleyhine disiplin para cezası hükmedilmesine yer olmadığına yine davacının icra inkar tazminatı talebi yönünden ise, icra inkar tazminatı verilebilmesi koşulu olan likit bir alacaktan söz edilebilmesi için alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için gerekli unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması dikkate alındığında alacaklı lehine icra inkar tazminatına esas alınabilecek matrah bulunmadığından alacağın likit olmadığı anlaşılmakla icra inkar tazminatı yönünden talebin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM :
1-Ankara …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra takibine itirazın kısmen kabul kısmen reddi ile;
Asıl alacak yönünden; davanın, dava şartı yokluğundan HMK 114/1-h maddesi ve HMK 115 /2 maddesi gereği usulden Reddine,
Alacağın ferileri olan icra harç ve masrafları ile icra vekaleti yönünden; itirazın iptali ile takibin devamına, bu yöndeki taleplerin icra dairesince yapılacak kapak hesabı nazara alınmasına,
-İcra İnkar Tazminat taleplerinin Reddine,
-Davalının kötü niyet tazminat talebinin Reddine,
2-Alınması gerekli karar ve ilam harcı 177,61-TL olduğundan, peşin alınan 571,80-TL harçtan mahsubu ile bakiye 394,19‬-TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde yatırana iadesine,
3-Davacı duruşmada kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 2.600,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davalı duruşmada kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 9.200,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 588,95-TL harç toplamı ile 1.093,00-TL (posta, tebligat, bilirkişi ücreti) olmak üzere toplam 1.681,95‬-TL yargılama giderinin kabul red oranına göre hesaplanan 70,47-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, geri kalan kısmının davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Taraflarca yatırılan gider avansından artan kısmın karar kesinleştiğinde ve istek halinde yatırana iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, kararın tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.28/11/2022

Katip … Hakim …
¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır