Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/637 E. 2023/352 K. 31.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO :2022/637 Esas
KARAR NO :2023/352

DAVA :Muarazanın meni, tazminat
DAVA TARİHİ :02/05/2014
KARAR TARİHİ :30/05/2023

Mahkememizde görülmekte olan muarazanın meni ve tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili; taraflar arasında 10.10.2008 tarihinde imzalanan beş yıl süreli münhasır distribütörlük sözleşmesi kapsamında müvekkilinin davalı yanca üretilen kardiyoloji ve radyoloji alanındaki tüm ürünler ile … adlı ürünün … ve yurt dışındaki tek satıcısı olduğunu, müvekkilinin sözleşmeden kaynaklanan edimlerini yerine getirmesine rağmen, davalının üstlendiği taahhütlerine uymadığını, sözleşmenin 8. ve 13. maddeleri hükümlerine aykırı davranarak kendi ad ve hesabına malzeme satışları yaptığını, tek yetkili satıcı olarak müvekkilini tayin etmesine rağmen davalının yaptığı bu satışlar sonucunda davacı şirketi zor durumda bırakarak randımanlı satış yapmasını engellediğini, akabinde de taahhüt edilen 5.000,00 adet ürünün alınmadığı gerekçesiyle 21.07.2010 tarihinde sözleşmenin haksız şekilde feshedildiğini ileri sürerek, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla taraflar arasındaki muarazanın men’ine, davalı yanın ihlalleri nazara alınarak, müvekkilinin yoksun kaldığı kar nedeniyle şimdilik 10.000.00 TL maddi tazminatın faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini dava etmiş, 13.04.2023 tarihli dilekçesinde ise; müvekkilinin fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla dava değerinin muarazanın meni için 1.000,00 TL, zarar tazmini yönünden 9.000,00 TL olduğunu belirtmiştir.
Davalı vekili; davacı yanca taahhüt edilen miktarda mal alımı yapılmadığı gibi patenti müvekkiline ait sözleşme konusu tıbbi malzemelerin davacı tarafından çoğaltılarak satıldığını ve davacı yanın iddialarının doğru olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkememizce verilen davanın reddi kararı, … sayılı ilamı ile; taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 12/2. maddesinin 1. cümlesinde “Tarafların bu sözleşmede belirtilen yükümlülüklerine aykırı davranması hallerinde karşı taraf yazılı ihtar ile sözleşmeye aykırılığın giderilmesini talep eder. Aykırılık karşı tarafça giderilmediği takdirde sözleşme feshedilebilir” denildiğinden, bu sözleşme hükmü de gözetilmek sureti ile tüm deliller toplanıp, birlikte değerlendirilerek varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, sözleşmenin ilgili maddesi dikkate alınmaksızın eksik inceleme ve değerlendirmeyle yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi nedeni ile bozulduğu; mahkememizce bozma kararına karşı direnilmesi üzerine …… 18.10.2018 tarih ve … sayılı ilamıyla; yanlar arasında aynı mahiyette imzalanan 10.10.2008 ve 31.12.2008 tarihli münhasır distribütörlük sözleşmesinin 12/2. maddesi gereğince, tarafların bu sözleşmede belirtilen yükümlülüklerine aykırı davranmaları hâllerinde, karşı tarafın yazılı ihtar ile sözleşmeye aykırılığın giderilmesini talep edeceği, aykırılığın karşı tarafça giderilmemesi halinde sözleşmenin feshedilebileceği, ancak haksız fesih hâllerinde tarafların uğrayacağı müspet ve menfi zararların karşı tarafça tazmin edilmek zorunda olunacağı, dağıtıcının sözleşmeyi haksız feshetmesi ya da haksız feshine neden olması hâlinde bu sözleşme ile taahhüt ettiği satış miktarı üzerinden şirketin sözleşme sonuna kadar hesaplanacak kâr kaybını şirketin talep etme hakkının saklı tutulduğu, davalı tarafından gönderilen ve …. Noterliğinde düzenlendiği anlaşılan 21.07.2010 gün ve … yevmiye sayılı ihtarnamede; yanlar arasında imzalanan münhasır distribütörlük sözleşmesi gereğince, davacının … adlı üründen aylık 5.000,00 adet satın almayı taahhüt ettiği hâlde bu taahhüdünü hiçbir dönem gerçekleştiremediğinden sözleşmenin feshedildiğinin davacı şirkete ihtar edildiği, dosyada yer alan bilirkişi raporu uyarınca, davacı şirketin sözleşme ile kararlaştırılan edimini yerine getirmediği, davalının, sözleşmeye aykırılığın giderilmesini 21.07.2010 tarihli ihtarname ile davacıdan talep ettiği, davacının ise davalıya yönelik bir ihtarının bulunmadığı, bu nedenle sözleşmenin feshine davacının neden olduğu belirtilmiş ise de mahkemenin direnme kararında bahsedilen 21.07.2010 tarihli ihtarnamenin, sözleşmeye aykırılığın giderilmesine ilişkin olmayıp sözleşmenin feshine yönelik olduğu, bu nedenle mahkemece, sözleşmenin 12/2. maddesinin 1. cümlesinde düzenlenen fesih prosedürünün, tüm deliller ile birlikte değerlendirmesi gerektiği halde eksik inceleme ile hüküm kurulmasının yeterli olmadığı, hâl böyle olunca tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, …. da benimsenen özel daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu belirtilerek direnme kararının bozulmasına karar verildiği; bozma ilamı doğrultusunda yapılan yargılama sonucunda verilen davanın kabulü ile 10.000,00 TL’nin 14.07.2011 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine dair mahkememizin 16.04.2019 gün ve … sayılı kararının her iki tarafça temyizi üzerine …. sayılı ilamı ile; dava dilekçesinde, yoksun kalınan kar payı alacağı yanında, sözleşmenin feshinin geçersiz olduğu konusunda muarazanın meninin de talep edilmesine rağmen, muarazanın meni istemi hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesinin isabetli olmadığı, davalı vekili tarafından, davacının fesihten önce 21.07.2010 tarihli noter ihtarnamesiyle uyarıldığının iddia edilmesine rağmen mahkemece bu konuda herhangi bir değerlendirme yapılmaksızın karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu, davacı şirketin yargılama sırasında ticareti terk ettiği ve ticaret sicilinin de terkin edildiği davalı yanca ileri sürülmesine rağmen, HMK’nın 114/1-d maddesi uyarınca tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları ile kanuni temsilin söz konusu olduğu hallerde, temsilcinin gerekli niteliğe sahip bulunması hususları dava şartları arasında yer aldığından, mahkemece bu hususun re’sen araştırılarak irdelenmesi gerekirken, hüküm kurulmasının da doğru olmadığı gerekçesiyle bu kararımızın da bozulduğu anlaşılmıştır.
Dava, distribütörlük sözleşmesinin feshinin geçerli olmadığı iddiasıyla tek satıcı tarafından ana dağıtıcı aleyhine açılan sözleşmenin feshi konusundaki muarazanın men’i ile yoksun kalınan kârın tazmini talebine ilişkindir.
Dosya içeriği ile toplanan delillerden; 28.11.2012 tarihinde mali müşavir tarafından düzenlenen raporun içeriğinde, davacının, sözleşmenin 8. maddesi uyarınca taahhüt ettiği aylık 5.000,00 adet … ürünü almadığı, diğer tıbbi ürünlerden sözleşme süresi içerisinde cüz’i miktarlarda alım yaptığı, davalı şirketin davacı şirkete yaptığı tüm satışların (… dahil) toplam satış içindeki pay ortalamasının % 8,67 olduğu, davalının sözleşme dönemi olan 21 ay içerisinde davacı dışındaki firmalara 5.500,00 adet satış yaptığı, bunun büyük bir kısmının sözleşmenin başlangıcından sonraki 1-1,5 aylık döneme rastladığı ve bu satışların daha önce yapılan bağlantılar kapsamında olabileceği yönünde görüş belirtildiği, 05.02.2013 günlü raporda ise davacının sözleşmenin feshi nedeni ile uğrama ihtimali bulunan zararının 50.863,60 TL olarak hesaplandığı görülmüştür.
Taraflar arasında imzalanan 10.10.2008 tarihli “… Sözleşmesinin” 2. maddesinde, davacı şirketin 4. maddede belirtilen mamullerin satışı konusunda … çapında ve yurt dışında davalının yegâne yetkili dağıtıcısı olduğu, taraflar arasında başka bir türlü yazılı anlaşmanın yapılmaması halinde ve sözleşmenin yürürlükte olduğu sürece davacı şirketin mamullerin dağıtım ve satış hakkını dağıtıcıdan başka hiçbir kimse veya kuruluşa vermemeyi kabul ettiği; 3. maddesinde, sözleşmenin süresinin 5 yıl olduğu; 5. maddesinde, dağıtıcının mamulleri sadece merkezden alacağı; 8. maddesinde ise, dağıtıcının bu sözleşme konusu olarak belirlenmiş … ürününden ayda en az 5.000,00 adet olmak üzere satın almayı kabul ve taahhüt ettiği, şirketin kamu ihalelerine doğrudan kendi ad ve hesabına katılma hakkına sahip olmadığı gibi dilediği özel ve tüzel kişilere kendi ad ve hesabına satış yapma hakkına da sahip olmadığı, talepleri dağıtıcıya bildirmek ve satışı dağıtıcıya yaptırmak zorunda olduğu, 13. maddesinde de şirketin, dağıtıcının sorumluluk bölgesi içerisinde mamullerin benzerlerini, başka markalı emsallerini kesinlikle üretmeyeceği, bulundurmayacağı, pazarlama ve satışını yapmayacağı, aksi takdirde münhasır yetkili dağıtıcının uğrayacağı zararları tazminle mükellef olduğu hüküm altına alınmıştır.
Öncelikle mahkememizce usul ve yasaya uygun bulunan …bozma ilamı doğrultusunda şirketin ticari sicil kayıtlarından terkin edilip edilmediğine yönelik araştırma yapılmış olup, … yazılarının içeriğinde, davacı şirketin ticaret sicil durumunun aktif olduğu belirtilerek, iflasına, tasfiye halinde olup olmadığına, kayyım ve tasfiye memuru atanıp atanmadığına ve ticareti terk edip etmediğine ilişkin bilgi ve belgeye dosyasında rastlanılmadığı yönünde bilgi verildiği, yine … 07.04.2023 günlü yazılarında, … yapılan resen terk işleminin tüzel kişiliği ortadan kaldırmadığını, faaliyetine devam etmeyen mükelleflerin işi bırakma bildirimini vergi dairesine bildirmemiş olmaları nedeniyle gereksiz tarhiyatlar yapılmasının ve ihtilaflar yaratılmasının ortaya çıkardığı sonuçları gidermek ve münhasıran sahte belge düzenlemek amacıyla mükellefiyet tesis ettirenlerin, mükellefiyet kayıtlarının terkini suretiyle idarenin ve diğer mükelleflerinin mağduriyet kayıtlarının terkin edildiğinin bildirildiği, dolayısıyla davacı şirketin hali hazırda aktif olması ve tüzel kişiliğinin sona ermemiş olması nedeni ile ihyasının gerekmediği kanaatine ulaşıldığından davanın esasına yönelik aşağıdaki değerlendirmeler yapılmıştır.
Eldeki davada çözümlenmesi gereken ilk husus; sözleşmenin ayakta olup olmadığı, dolayısıyla muarazanın meninin gerekip gerekmediğidir. …… direnme kararının kaldırılmasına yönelik vermiş olduğu ilamında da belirtildiği üzere, taraflar arasında imzalanan sözleşmesinin 12/2. maddesi gereğince, tarafların bu sözleşmede belirtilen yükümlülüklerine aykırı davranmaları hâllerinde, karşı tarafın yazılı ihtar ile sözleşmeye aykırılığın giderilmesini talep edeceği, aykırılığın karşı tarafça giderilmemesi halinde sözleşmenin feshedilebileceği, ancak haksız fesih hâllerinde tarafların uğrayacağı müspet ve menfi zararların karşı tarafça tazmin edilmek zorunda olunacağı, dağıtıcının sözleşmeyi haksız feshetmesi ya da haksız feshine neden olması hâlinde bu sözleşme ile taahhüt ettiği satış miktarı üzerinden şirketin sözleşme sonuna kadar hesaplanacak kâr kaybını şirketin talep etme hakkının saklı tutulduğu, 21.07.2010 tarihli ihtarnamenin ise, sözleşmenin feshine yönelik olduğu konusunda tereddüt bulunmadığı, nitekim davalı tarafça keşide edilen ve … . Noterliğinde düzenlenen … sayılı ihtarnamede aynen “31.12.2008 tarihinde tanzim edilip taraflarca imza altına alınan münhasır distribütörlük sözleşmesinin 8. maddesinde … adli ürünümüzden aylık 5.000,00 adet satın almayı taahhüt ettiğiniz halde, aradan geçen 19 ay içerisinde hiçbir dönem taahhüdünüzü gerçekleştiremediniz. Bu nedenle bugün itibarı ile 31.12.2008 tarihinde şirketiniz ile imza altına almış olduğumuz münhasır distribütörlük sözleşmesini iptal ediyoruz.” şeklinde ibarelerin yer aldığı, öncesinde yapılmış herhangi bir uyarının bulunmadığı; diğer yandan davalı yanca 06.05.2011 tarihinde gönderilen ihtarnamede de sözleşmenin 21.07.2010 tarihinde iptal edildiği, sözleşmenin yürürlükte olduğu 31.08.2008 ile 21.07.2010 tarihleri arasında toplamda 93.330,00 adet satın alınması gerekirken 41.680,00 adet satın alındığı, 2.250,00 adedinin de iade edildiğinin belirtildiği, dolayısıyla 21.07.2010 tarihli ihtarnamenin uyarı niteliğinde değil, sözleşmenin feshine yönelik olduğunun açıkça anlaşıldığı, dolayısıyla davalı tarafça fesih prosedürüne uyulmadan, başka bir deyişle sözleşmenin feshinden önce gönderilen ihtarname ile sözleşmeye aykırılığın giderilmesinin istenilmesi gerekirken bu konuda davacı tarafın uyarılmaması nedeni ile sözleşmenin halen ayakta olduğu, bu itibarla muarazanın meninin gerektiği yönünde kanaate varılmıştır.
Sözleşmenin ayakta olduğu kabul edildiğine göre davacının talep ettiği müspet zararı talep etmekte haklı olup olmadığı yönünde değerlendirme yapılması gerekirse; mahkememizce tarafların defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucunda da anlaşıldığı üzere, aylık 5.000,00 adet … alması gereken davacının, 2008 yılının Eylül ve 2010 yılı Ağustos ayları arasında geçen 21 ay boyunca aldığı toplam … sayısının 55.530,00 adet olduğu, ihtarname tarihi esas alınmak sureti ile o tarihe kadar alınması gerekenin ise 105.000,00 adet olduğu, dolayısıyla davacı tarafın 49.470,00 âdete ilişkin taahhüdünü yerine getirmediği, buna karşılık davalı yanın ürünün yegâne dağıtıcısı olan davacı dışında kimseye satış yapmaması gerektiği halde dava dışı şirketlere 17.11.2008 ile 22.06.2010 tarihleri arasında toplam 5.500,00 … satışı yaptığı, davalı yanca sözleşmeye aykırı olarak dava dışı şirketlere yapılan 5.500,00 adet … satışının büyük bir kısmının davacının hiç ürün almadığı 2008 yılının Aralık ayında olduğu, yani sözleşmenin başlangıcından sonraki 1-1,5 aylık döneme rastladığı da dikkate alındığında, bu satışların daha önce yapılan bağlantılar kapsamında olabileceği, toplam miktarının da davacının satışlarını etkileyecek düzeyde olmadığı görülmüştür. O halde; davacı tarafça alım taahhüdüne ilişkin edimin yerine getirilmediği, davalı yanca dava dışı şirketlere yapılan satımın davacı tarafı etkilemeyecek miktarda az olduğu, dolayısıyla kar yoksunluğuna ilişkin müspet zararın davacı yanca istenemeyeceği sonucuna ulaşılarak bu talep yönünden ret kararı verilmiştir.
Hal böyle olunca yukarıda açıklanan gerekçelerle davacının muarazanın meni talebinin kabulü ile sözleşmenin ayakta olduğunun tespitine, tazminat talebinin ise reddine karar verilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçeleri yukarıda da açıklandığı üzere;
1-Davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine;
a)Muarazanın meni yönünden kabulü ile, sözleşmenin ayakta olduğunun tespitine,
b)Davacının tazminat talebinin reddine,
2-Alınması gerekli karar ve ilam harcı 179,90 TL olduğundan peşin alınan 148,50 TL harcın mahsubu ile eksik kalan 31,40 TL harcın davalıdan tahsiline,
3-Davacı duruşmada kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul ve red oranına göre hesaplanan 1.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davalı duruşmada kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul ve red oranına göre hesaplanan 9.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 169,80 TL harç toplamı ve 377,33 TL (Posta, tebligat ve bilirkişi ücreti) olmak üzere toplam 547,13 TL yargılama giderinin red kabul oranına göre hesaplanan 54,71 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, geri kalanın davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Taraflarca yatırılan gider avansından artan kısmın karar kesinleştiğine yatırana iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliği tarihinden itibaren 15 gün içerisinde … nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 30/05/2023

Katip …
✍ e-imzalı

Hakim …
✍ e-imzalı