Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/633 Esas – 2023/433
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
ANKARA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2022/633 Esas
KARAR NO : 2023/433
DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 16/09/2022
KARAR TARİHİ : 06/07/2023
GR.KR.YZM.TARİHİ : 07/07/2023
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; şirketlerinin yurt içinde ve yurt dışında her türlü taşımacılık hizmetlerini de içerecek şekilde posta, koli, kargo ve lojistik hizmetleri, bankalara destek hizmeti, parasal posta hizmeti, ödeme hizmetleri, elektronik sertifika hizmet sağlayıcılığı, elektronik ortam dahil her türlü tebligat ve telgraf hizmetine ilişkin faaliyetler ile esas sözleşmesinde belirlenen diğer faaliyetlerini yürüttüğünü, … A.Ş.’nin 23.05.2013 tarihli ve 28655 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6475 sayılı Posta Hizmetleri Kanunu ile,… şirketi ünvanıyla, anılan Kanun ve diğer Kanunlarda kendisine’ verilen görevleri yerine getirmek üzere yeniden teşkilatlandırıldığını, anılan Kanunda yer alan şirketleri ilgili hükümlerin 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 87. maddesi ile yürürlükten kaldırıldığını ve 4 sayılı … Kararnamesinin 384 ila 391. maddelerinde yeniden düzenlendiğini, buna ek olarak şirketlerinin 6493 sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun kapsamında ödeme kuruluşu olarak kabul edildiğini, 690 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameyle gelen değişiklikle ödeme hizmet sağlayıcısı ve elektronik hizmet kuruluşu olarak hizmet sunabilme yetkisine kavuştuğunu, ülke geneline yayılmış binlerce şubesi ile müşterilerine 7 gün 24 saat hizmet veren şirketlerinin dağıtım kanallarının yaygınlaştırılması stratejisi amacıyla hizmet ağına sürekli eklemeler hedeflediğini, devletin stratejik öncelikleri doğrultusunda vatandaşların ülke genelindeki posta, kargo ve finansal hizmetlere erişimi hususunda önemli bir görevi ifa ettiğini, bu hususlar göz önünde bulundurulduğunda şirketlerinin muhtelif şirketlerle yaptığı hizmet alım sözleşmelerinin önemli düzeydeki katkısıyla gerçekleştirdiği hizmetlerin bir kamu hizmeti olduğunu, bu kapsamda şirketleri ile davalı arasında 04/04/2016 tarihli Dağıtım İhalesi Doğrudan Temin işi kapsamında sözleşmenin akdedildiğini, şirketlerince 3065 sayılı KDV Kanununun 9. maddesi ve KDV Genel Uygulama Tebliğinin bölümü uyarınca, söz konusu sözleşmelere istinaden anılan şirkete yaptığı ödemelerden KDV tutarının 9/10’unu sorumlu sıfatıyla tevkif edip kendi … ödenmesi gerekmekle birlikte, KDV tutarının tamamının anılan şirkete ödendiğini, akabinde ise KDV mevzuatından kaynaklanan zorunlulukların gereği olarak 9/10 oranındaki tevkif KDV’yi 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 371. maddesi hükümlerine göre pişmanlıkla vergi dâiresine beyan ederek ödenmek durumunda kalındığını, söz konusu KDV tutarının … ödenmesi üzerine yükleniciye yazılan 26/02/2021 tarihli ve 5908 sayılı yazı ile KDV beyannamesi vermekle yükümlü olduklarını, şirketlerince adlarına … yatırılan 1.502.707,75-TL’nin şirketlerine geri iade edilmesi gerektiğinin belirtildiğini, kendilerine fuzulen ve fazladan ödenen tutarları iade etmesinin ihtar edildiğini, buna müteakip kendi KDV beyanlarını düzeltebileceği ve bu suretle … ödediği bir KDV varsa da iade/düzeltme konusu edebileceği hususunun hatırlatıldığını, ancak davalının bugüne kadar söz konusu alacağı şirketlerine ödemediğini, KDV Kanunu satış işleminde mükellefin satıcı olarak belirlendiğini, Kanunun 9. maddesinde … gerekli göreceği hallerde vergi alacağının emniyet altına alınmasını teminen, satıcının hesaplayacağı KDV’nin bir kısmının veya tamamının alıcı tarafından kesilip yine alıcı tarafından (alıcının) … ödenmesi yönünde … düzenleme yapabilme yetkisi verdiğini, şirketlerinin davalı ile yapmış olduğu sözleşmeye istinaden yükleniciden Dağıtım İhalesi Doğrudan Temin Sözleşmesi kapsamında hizmet alındığını, KDV mevzuatına şirketlerince verilen özelgelere, adli yargıdaki asıl işverenlik hususlarında aleyhe kesinleşmiş kararlara da uygun olarak, sorumlu sıfatıyla alıcıdan kesip … beyan etmesi ve ödemesi gereken KDV tutarlarıyla ilgili gerekli düzeltmeleri yaptığını ve KDV’yi … ödediğini, bunu müteakip yüklenici ortaklıktan, taraflarınca fuzulen ve fazladan tahsil ettiği tutarları şirketlerine iade etmesi ve işlemlerini düzeltmesinin istenildiğini, ancak ortaklığın haksız şekilde elinde bulundurduğu söz konusu tutarın iade edilmediğini, gerek başka firmalarla yapılan benzer mahiyetteki sözleşmelere (ayrım, sevk, dağıtım; posta taşıttırılması sözleşmeleri) konu hizmet alımları dahilinde çalışan personelin idaresi ve kontrolünün şirketlerinde olduğu, şirketlerinin asıl işveren olduğu yönünde kesinleşmiş yargı kararlarının bulunması ve gerekse Gelir İdaresinin şirketlerine verilen görüşünün bu gibi alımlarda işgücü temin hizmeti kapsamında 9/10 oranında tevkifat yapılması gerektiği yönünde olması hususları dikkate alındığında, herhangi bir vergi tarhiyatına ve cezaya muhatap kalmamak bakımından, geçmişte tevkifat yapılmayan işlemler bulunup bulunmadığının şirketlerince tetkiki neticesinde tespit edilen tutarın 2015/1 ila 2019/10 dönemlerine ilişkin olarak 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 371. maddesi kapsamında pişmanlıkla, ilgili … beyan edildiğini, bu tutara davalıdan tevkif edilip … yatırılması gereken tutarın da dahil olduğunu, beyan edilen vergi ve hesaplanan toplam meblağdan 371.594.000,00 TL’sinin 6183 saYilı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanunun geçici 8. maddesinde yer alan hüküm kapsamında şirketlerine ait 33 adet taşınmazın Hazine’ye devredilmesi suretiyle 16.315.287,12 TL’sinin ise nakit olarak ödendiğini, şirketlerinin davalının 9/10 oranındaki KDV’sini hem … hem de şirkete ödenerek mükerrer ödeme söz konusu olduğunu, KDV tevkifat tutarını şirketimize iade etmesi halinde yüklenici davalının, kendi beyanlarını düzeltmesi ve kendi … ödediği bir vergi varsa bunun iadesini talep edebilmesi mevzuat gereği mümkün olup buna rağmen gereğini yapmayan davalının açıkça kötü niyetli olduğunu, bu duruma davalının (alıcının) düzenlediği faturaların neden olduğunu, davalının sebepsiz zenginleşmesinin söz konusu olduğunu, davalının işlemlerinin sözleşme hükümlerine de aykırılık teşkil ettiğini, davalının iyi niyetli olmaması ve alacak meblağının yüksek oluşu göz önünde bulundurulduğunda bir Kamu Kuruluşu olan şirketlerinin biran evvel alacağına kavuşmasını teminen ivedilikle ihtiyati haciz talep edildiğini, rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş / geçmiş bir para borcunun bulunduğunu, ihtiyati haciz taleplerinde tam bir ispatın aranmasının gerekmediği, yaklaşık ispatın yeterli olduğu da dikkate alındığında, yasada ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için yer alan şartlar somut olayda gerçekleşmiş olup vadesi gelmiş ifa edilebilir bir alacak/borç bulunduğunu, bilahare sözleşmelerden kaynaklı bir alacağın söz konusu olup, davalının gerçekleştirdiği ihlal üzerine taraflarınca borç ödenmiş olduğundan alacaklı sıfatlarının muaccel hale geldiğini, diğer yandan davalıırı iyi niyetli olmayıp mal kaçırma hazırlığında olduğunu, davalının akdedilmiş sözleşmelerden kaynaklı olarak yerine getirilmesi gereken edimi bugüne kadar yerine getirilmediği gibi, şirketlerince ödenen ve borcun kaynağı olan paranın talep edilmiş olmasına rağmen geri ödenmediğini, davalının taahhütlerinden kurtulmak için mallarını gizlemeye, kaçırmaya veya kendisinin kaçmaya hazırlandığı ve bu maksatla şirketlerinin haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunduğunun kuvvetle muhtemel olduğunu, söz konusu alacaklarının yüksek meblağlı oluşu, bir Kamu Kuruluşu olan şirketleri için getirdiği ve her geçen gün alacağına kavuşamaması sebebiyle artan mali külfet de dikkate alındığında davalıya ait menkul ve gayrimenkul malvarlığı ile üçüncü kişilerdeki hak ve âlacaklarının ihtiyati haczinin gerektiğini, söz konusu alacağın kamu alacağı niteliği taşıdığını, alacak miktarının yüksek oluşu, Kamu Kuruluşu olarak şirketleri bakımından getirdiği ve her geçen gün alacağına kavuşamaması sebebiyle artan mali külfet de gözetildiğinde, yürütmekle mükellef olduğu hizmetlerin finansmanında kullanılacak olan alacağına kavuşmasını teminen teminatsız olarak, bunun mümkün olmaması halinde ise kamu kuruluşu olmamızdan kaynaklı olarak en alt sınırdan tespit edilecek bir orandaki teminat karşılığında şirketleri lehine olmak üzere davalı hakkında ihtiyati haciz kararı verilmesi gerektiğini, müvekkili şirketçe ödenen toplam 1.502.707,75-TL’nin anılan firmadan yasal yoldan tahsilini teminen, ticari dava şartı olan Arabuluculuk işlemlerinin başlatıldığını, ancak ilgili davalı firma ile anlaşmaya varılamadığını beyan ederek; fazlaya dair talep hakları saklı kalmak kaydıyla öncelikle davalı şirketin taşınır, taşınmaz, bankadaki mevduatları ve üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları, hakkında şimdilik 1.502.707,75-TL’lik ihtiyati haciz kararı verilmesini, temerrüt tarihi (08/03/2021) itibaren işleyecek ticâri (avans) faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesi ile özetle; dava dilekçesinde ileri sürülen iddiaların hukuki dayanaktan yoksun ve mesnetsiz olduğunu, usul hakkındaki itirazlarının; dava dilekçesinde dayanılan hukuki sebeplerin belirtilmediğini ancak bildirilmesinin gerektiğini, davacının dava dilekçesinde hem sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre bir alacak iddiasında bulunduğunu, hem de bu alacak hakkının hizmet sözleşmesinden kaynaklandığını iddia ettiğini, bu iki durumun aynı anda ileri sürülmesinin yüksek yargı kararları neticesinde mümkün olmayacağını, davacı vekilince hangi hukuki sebebe dayanıldığının gösterilmediğini, zamanaşımı itirazlarının; davacının iddia ettiği alacak talebinin hukuki olarak sebepsiz zenginleşme hükümlerinden kaynaklandığını iddia ettiğini, sebepsiz zenginleşmeden doğacak alacak talepleri için kanunun öngördüğü zamanaşımı süresinin 2 yıl olduğunu ve davacının alacağı hakkında zamanaşımı def’inde bulunduklarını, davacı ile müvekkili arasında akdedilen iş sözleşmesinden doğan en son tarihli faturanın 2016 yılına ait olduğunu, huzurdaki davanın açıldığı tarih 21/07/2022 olduğu göz önüne alınırsa iddia edilen söz konusu alacak talebinin üzerinden yaklaşık iki yıl sekiz ay geçtiğinden sebeple zamanaşımı hükümlerinin uygulanması zorunluluk haline geldiğini, esas hakkındaki itirazlarının; davacı tarafından açılan davanın yasal dayanağının bulunmadığını, davacı ile müvekkili arasında düzenlenen hakediş faturalarında sorumlu sıfatıyla kurum tarafından KDV tevkifatının yapılmadığını, ancak müvekkili tarafından vergi sorumlusu alıcılar tarafından tevkifat yapılmayan KDV’lerin ilgili dönem beyannameleriyle süresi içinde … beyan edilip ödendiğini, …, KDV tevkifatının ihtiyari bir uygulama olmadığını ve alıcılar tarafından tevkifatın yapılmasını zorunlu kıldığını açık bir şekilde belirttiğini, dolayısıyla satıcının bu noktada tevkifatlı işlemlerde herhangi bir yükümlülük ve zorunluluğunun bulunmadığını, …, KDV tevkifatı uygulamasını, teslim veya hizmeti yapanlar tarafından değil, bu işlemlere muhatap olanlar tarafından yani alıcılar tarafından yapılacağının açık bir şekilde belirtildiğini, …, KDV tevkifat işlemin yapıldığı yani vergiyi doğuran olayın gerçekleştiği dönemde vergi sorumluları tarafından …. nolu KDV Beyannamesi ile beyan edileceği, hatta işlem bedelinin ödenmemesi, işleme ait faturanın suresinde düzenlenmemesi, alıcıya geç gelmesi veya hiç gelmemesi halinde bile tevkifatın vergi sorumlusu alıcı tarafından beyan edilmesine engel olmadığını açık bir şekilde belirttiğini, …’nın tevkifat uygulaması kapsamında KDV tevkifatı yapmak üzere sorumlu tutulacakları tebliğ ile belirlediğini, bu sorumluların, işgücü temin hizmeti alımlarında alıcılar tarafından (9/10) oranında KDV tevkifatı uygulanacağını, tevkif edilen vergilerin vergi sorumlularına ait … nolu KDV Beyannamesi ile beyan edilip kanuni süresi içerisinde ödeneceğini açık bir şekilde belirttiğini, dolayısıyla tebliğ hükmüne bakıldığında satıcıya herhangi bir sorumluluk yüklenmediğini, …, KDV tevkifatını bu işleme taraf olan alıcılar tarafından yapılmasını zorunlu kıldığı, alıcılar tarafından beyan edip ödemeleri gereken vergilerin beyan edilmemesi veya eksik beyan edilmesi halinde, bu vergi tutarının ikmalen veya resen tarh edilerek vergi ziyaı cezası kesilmesi ve gecikme faizi hesaplanması gerekeceği, hatta alıcı tarafından tevkif edilmeyen KDV tutarının satıcı tarafından beyan edildiği ve hazineye ödenmiş olması halinde sorumlu adına yapılacak tarhiyatta vergi aslının aranmayacağını açık bir şekilde belirttiğini, dolayısıyla kanun koyucu satıcılar nezdinde herhangi bir sorumluluk ve cezai müeyyide belirlemediğini, …’nun 9’uncu maddesi ile vergi güvenlik müessesesini kurduğunu, bakanlığın buradaki amacının, vergi alacağını emniyet altına alarak hazineye intikal ettirilmeyen KDV’nin kontrol altına alınması olduğunu, bu nedenle vergi sorumlusu alıcılar tarafından tevkif edilen tutarın hazineye 2 nolu KDV beyannamesi ile intikal ettirilmesinden sonra satıcıya yapılan tevkifat tutarıyla sınırlı olmak üzere KDV iade imkanı tanıdığını, bakanlığın tüm bu usulü vergi alacağının emniyet altına alınması üzerine kurduğunu, satıcıların bu noktada herhangi bir sorumluluğu bulunmamakla birlikte hatta uzun prosedürler ile belli şartların gerçekleşmesi halinde yüklendiği KDV’yi iade aldığını, … A.Ş tarafından …. nolu KDV beyannamesi ile bildirilip ödenen KDV tutarlarının aynı dönemde verilmiş olan…. nolu KDV beyannamelerinde indirim konusu yapılacağı, dolayısıyla kurum aleyhine bir durum meydana gelmediğini, …’nın özelgesi incelendiğinde verginin tamamının satıcı tarafından beyan edildiğinin tespiti halinde tevkifatsız olarak düzenlenen faturalar ve defter kayıtlarında bir düzeltme yapılmasına ve ilgili dönemler için düzeltme beyannamesi verilmesine gerek bulunmadığını açık bir şekilde belirttiğini, dolayısıyla … beyan edilen bu tutarların mükellef kurumların uhdesinde kalmadığını, bu nedenle sebepsiz zenginleşmeden de bahsedilmesinin mümkün bulunmadığını, davacı tarafından yapılan ödemenin rakamsal anlamda yanlışlık içerdiğini, davacı ile müvekkili arasında gerçekleşen tüm hakedişler üzerinden vergilendirme işlemi yapılmasının doğru olmadığını, davacının … nezdinde herhangi bir kaybının bulunmadığını, … A.Ş. ile müvekkil şirket arasında şehirlerarası posta taşıma işlerinin yürütülmesi amacıyla sözleşmeler imzalandığını, sözleşmede tanımlanan iş ve hizmetlerin müvekkili şirket tarafından tamamen kendi sorumluluğunda ve kendi personeli ile sağlandığı, işçilerin bilfiil sevk ve idaresinin müvekkili şirkette olduğu açık olmasına rağmen … A.Ş. tarafından KDV Genel Uygulama tebliği gerekçe gösterilerek müvekkili şirketin “Gönderilerin Toplaması, Yüklenmesi, Boşaltılması, Ayrımı, Sevki ve İşlenmesi Hizmetlerinin Yürütülmesi” kapsamındaki sözleşmelere ilişkin kesilen 2015/Haziran ile 2016/Nisan arasındaki döneme ait tüm faturalara 03.11.2020 tarihinde düzeltme beyanı verilmek suretiyle hukuka, 213 sayılı Vergi Usul Kanununa, KDV Genel Uygulama Tebliğine ve taraflar arasındaki sözleşmelere aykırı şekilde 9/10 oranında KDV tevkifatı uygulandığını, … A.Ş. tarafından 03.11.2020 tarihinde firmaları tarafından düzenlenen faturalarla ilgili sorumlu sıfatıyla … nolu KDV düzeltme beyannameleri gereğince; 1.484.981,33-TL KDV tevkifatı 17.726,43-TL pişmanlık zammı ile birlikte … yatırıldığını, … A.Ş.’nin müvekkili şirkete ilettiği 26.02.2021 tarih ve …. sayılı Nisan – Kasım 2016 KDV Tevkifat Tutarının Yatırılması konulu yazısı ile durumdan haberdar olunduğunu, müvekkilinin ifa ettiği ayrım dağıtım hizmetlerinin yürütülmesi hizmetleri gereğince düzenlenen faturalara KDV tevkifatı uygulanması gerektiği iddiası ile; Nisan -Kasım 2016 dönemleri arasındaki faturalarla ilgili 03.11.2020 tarihinde sorumlu sıfatıyla … no’lu KDV düzeltme beyannameleri gereğince 1.484.981,33 TL vergi aslı 17.726,43 TL pişmanlık zammı ile birlikte … ödendiğini, müvekkili şirket lehine sebepsiz zenginleşme yarattığı iddia edilen durum karşısında yapılan ödemelerin … A. Ş.’ye ödenmesinin talep edildiğini, tevkifatlı KDV uygulaması ve buna ilişkin KDV tahakkukunun tamamen 213 sayılı VUK’a KDV Uygulama Genel Tebliği’ne ve hukuka aykırı olduğunu, müvekkili ile … A.Ş. arasında imzalanan sözleşmelerden anlaşılacağı üzere, müvekkili şirketin nam ve hesabına çalışan personeller kullanılmak suretiyle ve çalışan işçilerin tüm sorumluluğu müvekkili şirkete ait olmak üzere işlerir yürütüldüğünü, işçilerin bilfiil sevk, idare ve kontrolünün yüklenici konumunda olan müvekkili şirkette olduğunu, … A.Ş.’nin hukuka aykırı şekilde KDV tevkifatı uygulamasının yürütmesinin durdurulması ve iptali istemi ile birçok davaya konu edildiğini ve mezkûr işlemlerin hukuka uygun görülmeyerek “yürütmenin durdurulmasına” ve dosya aşamalarına göre birçoğu bakımından işlemin iptaline karar verildiğini, bu faaliyetlerin KDV tevkifatına tabi olmadığının açık olduğunu, tüm bu işlemler neticesinde mükerrer KDV tahsilatının gerçekleştirildiğini, müvekkili tarafından satıcı sıfatıyla 2015/Haziran ila 2016/Nisan dönemlerine art KDV beyannamesi ile beyan edilen ve ödenen KDV tutarının, bu kez hukuka aykırı işlem ile aynı faturalara KDV tevkifatı uygulanması suretiyle tahsil edilerek mükerrer vergi tahsilatına sebebiyet verdiğini beyanla; davanın öncelikle usulden, olmadığı taktirde esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
KABUL VE GEREKÇE : Eldeki dava alacak davasıdır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; taraflar arasında … ve … ihale kayıt numaralı sözleşmelerin davacı ile davalı şirketlerin oluşturduğu adi ortaklık arasında akdedildiği, davalılar tarafından … ihale kayıt numaralı sözleşme için 124.506,68-TL, … ihale kayıt numaralı sözleşme için 130.898,30-TL ve …. ihale kayıt numaralı sözleşme için 175.384,56-TL olmak üzere toplamda 430.789,54-TL ihale karar pulu bedelinin hazineye yatırıldığı, müteakiben davalılar tarafından … aleyhine açılan ve … esasına kaydı yapılan davalarda … … mükellefinin ihaleyi yapan ve ihale kararında imzası bulunan … olduğu gerekçesiyle her üç sözleşme için davalı şirketler tarafından yatırılan ihale karar pulunun faizi ile birlikte iadesine karar verildiği, davacının ilam sonrasında 73.593,50-TL gecikme zammı ile birlikte her 3 ihale için toplam 504.383,04-TL ihale karar pulu bedelini 27.09.2019 tarihinde …’ne yatırdığı dosya kapsamı ile sabit ve taraflar arasında ihtilafsız olup, taraflar arasındaki ihtilafın akdedilen sözleşmelerde 488 sayılı … Kanunu’na aykırı hükümlerin olup olmadığı, sözleşme uyarınca ihale karar pulu bedelinden kimin sorumlu olduğu, neticeden davacı tarafından 3 adet sözleşmeye istinaden ödenen ihale karar pulu bedelinin ve gecikme zammının davalılardan talep edilip edilemeyeceği noktasında toplandığı saptanmıştır.
Mahkememizce tüm dosya kapsamında yapılan inceleme ve değerlendirme neticesinde;
Dosya muhteviyatında bulunan vergi mahkemesi kararlarından anlaşılacağı üzere eldeki alacak istemine ilişkin davaya konu ihale karar pulu (…) mükellefinin ihale kararında tek başına imzası bulunan ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile 448 sayılı … Kanunu gereğince davacı idare olduğunun açık bir şekilde ortaya konulduğu ve dava konusu verginin ilgili mevzuat ve Mahkeme kararları gereğince usulsüz olarak davalıdan tahsil edilen verginin iade edilerek davalı idareden tahsil edildiği, iş bu davanın konusununda 25/11/20121 tarihli ön inceleme duruşmasında davacı vekillinin de doğru tespit edildiği beyanı ile sabit hale gelen davacı tarafından 4734 sayılı Kanun kapsamında yapılan hizmet alımı ihaleleri neticesinde, ihale üzerinde bırakılan davalılar ile davacı idare arasında imzalanan sözleşmeler uyarınca ihale karar pulu bedellerinden kimin sorumlu olduğu ve idarenin bu bedeller ile gecikme zammının davalılardan talep edilip edilemeyeceği uyuşmazlığına ilişkin olduğu görülmektedir.
4734 sayılı Kamu ihale Kanunun kapsamında yapılan ihaleler üç ana aşamadan oluşmakta olup bunlar ihaleye hazırlık aşaması, ihale süreci aşaması ve sözleşme imzalanmasıyla başlayan sözleşmenin uygulanması yani taahhüdün sözleşme imzalayan yükleniciler tarafından yerine getirilmesi aşamasıdır. İlk iki aşmada idare ve vergi hukuku alanına girerken idare hukuku kuralları uygulanması gerekirken , üçüncü aşmada özel hukuk hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. Yine ilk iki aşamadaki öncelilikle idarece uyulması gerekli ihaleye hazırlık işlemleri ve ihale onay belgesinin imzalanmasıyla başlayıp sözleşmenin imzalanmasına kadar olan işlemelerin yer aldığı ihale sürecine yönelik kuralların belirlenmesine ilişkin ikincil mevzuat kapsamında ihale ve alım türlerine göre Yönetmelikler, kamu ihale genel tebliği, idari şartname, teknik şartname, genel şartname ve sözleşme tasarısı şeklinde 4734 sayılı Kanunun verdiği yetkiye dayanılarak Kamu ihale kurumu tip dökümanlar düzenlenmiş ve yayınlanmıştır.
Davacı tarafından her ne kadar Kamu İhale Genel Tebliği’nin 78.30.maddesinin (ç) bendine göre ihale damga vergisinin sözleşme giderlerine dahil olduğu ve bundan dolayı ihale öncesi damga vergilerinden davalıların sorumlu olduğu iddia edilmiş olsa da bu iddianında mahkememizin çoğunluğu tarafından yerinde görülmediği zira her ne kadar (ç) bendinde sözleşme öncesi … sözleşme gideri olarak sayılmış ise de söz konusu genel tebliğin taraflar arasında imzalanan tip sözleşmelerin eki ya da unsuru olmadığı gibi taraflar arasındaki tip sözleşmenin 8.2.maddesinde düzenlenmediği, aşağıda ayrıntılı açıklandığı üzere söz konusu genel tebliğin sözleşmenin ayrılmaz bir parçası olarak ve sözleşme ile dokümanlar arasında çelişki ve farklılık çıkması halinde oluşacak uyuşmazlıkların çözümü noktasında öncelikle hiyerarşi ile bakılacak belgeler arasında yer almadığı, taraflar arasındaki sözleşmeden üstün tanınacak 2 adet belge türünün yine taraflar arasındaki sözleşmenin 8.2.maddesi gereğince hizmet işleri genel şartnamesi ve idari şartname olduğunun belirtildiği, Kamu İhale Genel Tebliği’ne taraflar arasındaki iradenin uyuşarak imzalanan sözleşmeden daha üstün bir nitelik tanınmasının taraflar arasındaki sözleşmeyi ortadan kaldıracağı gibi yine taraflar arasındaki sözleşmenin 8.2.maddesinede aykırı olacağı anlaşılmış ve buna göre davaya konu uyuşmazlığı çözümü için özel hukuk hükümlerin uygulandığı taahüdün yerine getirilmesi aşamasına ilişkin taraflar arasında imzalanan sözleşme hükümlerinin esas alınması gerektiği kanaatine varılmıştır.
Bu kapsamda sözleşmelerin ilgili maddeleri incelendiğinde ;
Sözleşmelerin “Sözleşme bedeline dahil olan giderler” başlıklı 7.1 maddesinde; “Taahhüdün (İlave işler nedeni ile meydana gelebilecek artışlar dahil) yerine getirilmesine ilişkin ilgili mevzuat gereğince yapılacak ulaşım, sigorta, vergi, resim ve harç, sözleşme …, karar pulu, KİK Payı vb. giderler, personel giderleri, vergi ve sigorta primleri, personele ilişkin diğer yasal yükümlülükler,……sözleşme bedeline dahildir” düzenlemesi yer almakta olup sözleşme hükmünden açıkça anlaşılacağı üzere sözleşme imzalandıktan sonra taahhüdün yerine getirilmesi aşamasında ödenen … ve karar pulunun sözleşme bedeline dahil olduğunun hüküm altına alındığı, oysaki dava konusu ihale karar pulunun sözleşme imzalanması öncesine ait ihale süreci aşamasında idare tarafından alınan ve davalıların imzasının taşımayan tek taraflı ihale kararlarına ilişkin olduğundan, davalıların yüklenmek zorunda olduğu sorumlulukları kapsamında bir gider olmadığı anlaşılmaktadır.
Yine sözleşmenin “Sözleşmenin ekleri” başlıklı 8 inci maddesinde;
” 8.1. İhale dokümanı, bu sözleşmenin eki ve ayrılmaz parçası olup, İdareyi ve Yükleniciyi bağlar. Ancak, sözleşme hükümleri ile ihale dokümanını oluşturan belgelerdeki hükümler arasında çelişki veya farklılık olması halinde, ihale dokümanında yer alan hükümler esas alınır.
8.2. İhale dokümanını oluşturan belgeler arasındaki öncelik sıralaması aşağıdaki gibidir:
1) Hizmet İşleri Genel Şartnamesi,
2) İdari Şartname,
3) Sözleşme Tasarısı,
4) Birim fiyat tarifleri (varsa),
5) Teknik Şartname,” düzenlemesi yer almaktadır.
Sözkonusu bu düzenleme ile de ihale dokümanının sözleşmenin ayrılmaz bir parçası olup sözleşme hükümleri ile ihale dokümanını oluşturan belgelerdeki hükümler arasında çelişki veya farklılık olması halinde belirlenen öncelik sıralamasıyla belgelere bakılması gerektiği, bir hiyerarşi üstünlük sıralamasının oluşturulduğu sıralamaya göre Hizmet işleri genel şartnamesi ve İdari Şartnamenin Sözleşme Tasarısından daha öncelikli ve üstün tutulduğu görülmektedir.
Bu bağlamda yapılan inceleme neticesinde Hizmet işleri genel şartnamesinde dava konusu ihale karar puluna (…) ilişkin herhangi bir düzenlemeye yer verilmediği, dava konusu ihale dokümanında yer alan ….idari şartnamenin “Teklif fiyata dahil olan giderler” başlıklı 25 inci maddesinde “25.1.Sözleşmenin uygulanması sırasında, ilgili mevzuat gereğince ödenecek ulaşım, sigorta, vergi, resim ve harç giderleri teklif fiyata dahildir.
25.2. 25.1. maddesinde yer alan gider kalemlerinde artış olması ya da benzeri yeni gider kalemlerinin oluşması hallerinde, teklif edilen fiyatın bu tür artış ya da farkları karşılayacak payı içerdiği kabul edilir. Yüklenici, bu artış ve farkları ileri sürerek herhangi bir hak talebinde bulunamaz.” düzenlemesi yer aldığı , bu düzenlemelerden de açıkça anlaşılacağı üzere sözleşmenin uygulanması sırasındaki ödenecek vergilerin teklif fiyata dahil olan giderle kapsamında kabul edildiği, dava konusu sözleşme öncesi işleme dayanan ihale karar pulunun teklif fiyata dahil giderler kapsamında belirtilmediği ayrıca idare tarafından işin mahiyetine göre doldurulan 25.2,25.3, ve 25.4 maddelerinde de ihale karar pulunun teklif fiyata dahil giderler arasında olduğuna dair bir düzenlemeye yer verilmediği anlaşılmıştır.
Yukarıda yer alan açıklamalar tespitler neticesinde; davacı kabulünde de olan dava konusu ihtilafta esas alınarak taraflar arasında imzalanan sözleşmelerin 7.1 maddeleri gereğince sözleşme imzalandıktan sonra taahhüdün yerine getirilmesi aşamasında ödenen … ve karar pulunun sözleşme bedeline dahil olduğunun hüküm altına alındığı, yine sözleşmelerin 8 inci maddeleri uyarınca sözleşmenin ayrılmaz bir parçası olarak belirtilen sözleşme ile dokümanlar arasında çelişki ve farklılık çıkması halinde oluşacak uyuşmazlıkların çözümü noktasında öncelikle hiyerarşi ile bakılacak belgeler incelendiğinde de sözleşmeden daha üstün tutulan idari şartnamenin 25 inci maddesinde açıkça Kamu ihale Genel Tebliği den de farklı olarak teklif fiyata dahil olan giderler arasında sözleşmenin uygulaması sırasındaki ödenecek verginin sayılıdığı anlaşılmakla dava konusu daha önce davalılardan tahsil edildikten sonra vergi mahkemesi kararları uyarınca davacının vergi mükellefi olduğu ve davacının ödemesi gerektiğinden davalılar iade edilen davacı tarafından Mahkeme kararı gereği Hazineye ödenen, sözleşme öncesi idare tarafından alınan ihale karar pulu (…) bedelleri ile gecikme zammı bedellerinin istemli talebinin yerinde olmadığı davacının davasının reddine, yine red sebebi tek olduğundan davalılar lehine tek vekalet ücretine hükmetmek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu’na göre alınması zorunlu 179,90-TL maktu harcın, peşin alınan 25.662,50-TL harçtan mahsubu ile bakiye 25.482,60-TL harcın karar kesinleştiğinde istek halinde yatırana iadesine,
– 6325 sayılı yasanın 18/A-13 maddesi uyarınca 1.320,00-TL arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 168.216,62-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Taraflarca yatırılan gider avansından artan kısmının HMK’nun 333. maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde … Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 06/07/2023
Başkan …
¸e-imza
Üye …
¸e-imza
Üye …
¸e-imza
Katip …
¸e-imza