Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/576 E. 2022/837 K. 15.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/576 Esas – 2022/837
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/576 Esas
KARAR NO : 2022/837
DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ : 15/08/2022
KARAR TARİHİ : 15/12/2022
GR.KR.YZM.TARİHİ : 16/12/2022

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA : Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; davalı şirketin kanunun açık hükümlerine aykırı ve konusu suç teşkil eder nitelikte
bazı faaliyetlerde bulunduğu için yapılan genel kurullar ve alınan kararları ile buna bağlı
alınan diğer kararların yok hükmünde olduğunu, alınan kararların keyfi nitelikte, hukuki hiçbir niteliği
bulunmayan şekil ve içerikte olduğunu, SPK mevzuatına tabi olan ve halktan çok yüklü
miktarlarda para toplayan, yani kitlesel olarak fon toplayan bir şirketin bu kadar hukuksuz, keyfi ve kötü yönetilmesinin son derece tehlikeli olduğunu, bu nedenle ivedilikle şirkete kayyım atanması gerektiğini, davalı şirketin yönetiminde, kanuna aykırı şekilde fiktif sermayenin oluşturulduğunu, Kanunun
emredici hükümlerine aykırı şekilde ana sözleşme değişiklikleri yaptığını, keyfi şekilde haksız hukuksuz imtiyazlı payların oluşturulduğunu ve gruplarının değiştirildiğini, ortaklardan birinin
bütün ortakların paylarını azaltıp kendi payını arttırdığını, ortaklara devredilmiş bulunan
payları pay defterine işlemeyerek sonradan sonraya gerçeğe aykırı şekilde pay dağılımı ve
pay grubu oluşturduğunu, bütün bu hususlarda SPK’na gerçek dışı bildirimlerde bulunduğu gibi
mevzuat gereği pay dağılımındaki değişiklikleri anında SPK’na bildirmesi gerektiği halde
yıllarca -gerçeğe aykırı şekilde- pay dağılımı varmış gibi göstererek SPK’nu ve ortakları da
aldattığını, anlaşıldığı kadarıyla YK üyesi adına gerçek dışı imzaların atıldığını, bilgi ve belge
isteyen şirket ortaklarına ve yönetim kurulu üyelerine bilgi ve belgeleri vermediğini, münhasıran kitle fonlama faaliyetinde bulunması gerektiği halde yan şirketler kurarak veya
aynı şirket içinde faaliyet göstererek girişimcilerden haksız kazanç elde ederek SPK
mevzuatını ihlal ettiğini, şirketi son derece kötü ve hukuka aykırı yönettiğini, Sermaye Piyasası Kanununa tabi şirketlerden olan davalı şirketin genel kurullarında hükümet komiseri bulundurulmadığı için genel
kurulun yok hükmünde olduğunu, şirkette pay dağılımı yapıldıktan sonra payları pay defterine
işlemeyerek -evrakta sahtecilik- dolandırıcılık suçu işleyerek ve
SPK’na bilgi vermeden paylarda ve gruplarında değişiklik yapmasının
hukuka aykırı olduğunu, şirketi suistimallerle yöneten ortağın şirkette eşitlik ilkesini ihlal
edecek şekilde rüçhan hakkı oluşturduğunu ve bu yolla kendisine %40
haksız menfaat sağladığını, davalı şirket sermaye piyasası kanunu’nu suistimal ederek
girişimcilerden haksız gelir elde ederek kanuna aykırı iş
yaptığını, davalı şirketin kuruluş aşamasında asgari sermaye şartını
sağlamadığı halde sağlıyormuş gibi göstererek SPK’yı aldatarak
faaliyet lisansı aldığını beyan ederek; şirketin Sermaye Piyasası Kanunu kapsamında binlerce kişiden milyonlarca lira para
toplayan bir şirket olması ve bu nitelikteki şirketlerin hiç bir şekilde hukuka aykırı iş ve işlem yapmasına ve keyfi yöneticilere teslim edilmesine izin verilmesi mümkün olamayacağı için şirketin kötü
yönetilmesi ve yöneticinin keyfilik derecesinde hukuka aykırı iş ve işlemleri nedeniyle
tedbiren şirkete kayyım atanmasına, şirkete, paya dayalı kitle fonlaması konusunda bilgi ve tecrübe sahibi bir kişinin
kayyım olarak atanabilmesi için SPK’ya yazı yazılarak uzman listesi istenilmesine,
davalı şirketin işlem dosyasının eksiksiz bir
örneğinin celbinin istenilmesine,
SPK’ya yazı yazılarak davalı şirketin sermaye piyasası kanunu’na tabi şirketlerden
olup olmadığı ve spk listesindeki kaydının (lisansının) celbinin istenilmesine,
16/05/2022 tarih ve 10578 Sayılı, 16/10/2020 tarih ve 10183 Sayılı, 17/10/2020 tarih ve 10204 Sayılı, 24/01/2020 tarih ve 10001 sayılı ve 22/12/2021 Tarih ve 10478 sayılı Ticaret Sicil Gazetelerinde yayımlanan ve ilana tabi olmadığı için ilan edilmemiş olan Genel Kurul Kararı dahil olmak üzere Genel kurulların yok hükmünde (butlanla malul) olduğunun tesbitine ve
iptaline,
mahkeme farklı kanaatte ise genel kurullarda alınan kararların (butlanla malul)
yok hükmünde olduğunun tesbitine ve iptaline,
Mahkeme farklı kanaatte ise genel kurullarda alınan kararların kanuna ve
iyiniyet kurallarına ve eşitlik ilkesine ve müktesep haklara aykırı olduğu için
iptaline,
şirketi yöneten “şirketi ben kurdum, ben yönetiyorum” diyerek diğer ortakları ve
yöneticileri yok sayan yöneticisi, keyfi şekilde ana sözleşme değişiklikleri ve
imtiyazlar belirleyen ve imtiyazları değiştiren kararlar aldığını, ancak bu kararları
neye dayalı, nasıl aldığını konusunda da yöneticilere ve ortaklara bilgi
vermediği için işlemin dayanağını tam olarak tesbit etmek mümkün
olamadığını, son olarak 20 Mayıs 2022 tarihli yazı ekini içeren 20/05/2022
tarihli eposta ile eşitlik ilkesine aykırı rüçhan hakkı kullanımına ilişkin bir
yönetim kurulu kararı alındığının belirtildiğini, bu işlemin ve dayandığı her türlü
kararın öncelikle
yok hükmünde (butlanla malul) olduğunun tesbitine ve iptaline,
mahkeme farklı kanaatte ise alınan kararların kanuna ve iyiniyet kurallarına ve
eşitlik ilkesine ve müktesep haklara aykırı olduğu için iptaline,
ülkemizde SPK mevzuatına tabi olan bir şirketin böyle ne olduğu belirsiz usullerde ve
açıklık içermeyen şekilde yönetilmesinin mümkün olmadığını, bu nedenle şirkete kayyım
atanmasını talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; mahkememiz dosya kapsamındna dava dilekçesinin 24/08/2022 tarihinde müvekkillerinden … Fonlama Platformu A.Ş.’ye, 30/08/2022’de ise müvekkili …’a tebliğ edildiğini, Sermaye Piyasası Kurumundan lisanslı şirket olan müvekkili hakkındaki ihtiyati tedbir talebinin reddinin gerektiğini, ihtiyati tedbir niteliğinde kayyım talep etmesinin hukuki mesnetten yoksun ve açıkça müvekkili şirkete zarar vermeye yönelik, şahsi intikam duygularıyla yapılan bir talep olduğunu, buna karşı gerekli her türlü hukuki ve cezai talep haklarını saklı tuttuklarını, esasa ilişkin olarak; müvekkili şirketin ticari faaliyetlerinde “fonbulucu” markasını kullandığını, bu platformun Anadolu’nun kadim geleneği imeceyi online platformlarda yeniden canlandırarak, Türkiyede girişimcilik ve yatırımcılık ekosistemini geliştirmek ve sermayeyi tabana yaymak amacıyla 2016 yılında kurulduğunu, ilk olarak Ödül ve Bağış Temelli kitle fonlama modeliyle fikir, proje ve buluş sahiplerini, girişimlere finansal destek sağlayanlarla bir araya getirdiğini, müvekkili şirketin 2019 yılında kurulan Türkiye’nin ilk ve en başarılı kitle fonlama platformu olduğunu ve 08/04/2021 tarihinde SPK tarafından kitle fonlaması platformu olarak yetkilendirilerek Türkiye’de Paya Dayalı Kitle Fonlamasını hayata geçiren ilk platformdan oluşmuştur, müvekkili şirketin idari teşkilatının tamamen ilgili tebliğe uygun şekilde hazırlandığını, müvekkili şirketin daha sonra güncellenen Kitle Fonlama Tebliğine uyumlu biçimde gerekli düzenlemeleri bünyesine uyguladığını, bu kapsamda etkin bir İç Kontrol ve Risk Yönetimi sistemi oluşturduğunu, İç Kontrol Biriminin yıl içinde periyodik olarak merkez ve merkez dışı örgütlerin tüm iş ve işlemlerinde, yönetim tarafından onaylanmış olan strateji ve politikalara uygun, müvekkili şirketin risk algısına göre tesis ettiği İç Kontrol Prosedürleri ile düzenleyici ve denetleyici kurumların belirlediği yasal kurallar çerçevesinde verimli ve etkin bir şekilde İç Kontrol faaliyetlerini yürüttüğünü, İç Kontrol ve Risk Yönetim Biriminin; SPK tarafından belirlenen yasal sınırlar ile kurumun risk algısına göre hazırlanan İç Kontrol Prosedürlerinin düzenli bir şekilde uygulanmasını tesis edecek şekilde faaliyetlerini yürüttüğünü, müvekkili şirketin çok sayıda özel ve kamu kuruluşu ile ortak çalışmalar yürüttüğünü, müvekkili şirketin iştiraki olan ve aynı şekilde faaliyetlerini yürüten başka şirketlerin de bulunduğunu, kendisine yapılan başvuruları ince elemeden geçirdikten sonra uygun olanların fonlanması için piyasaya sunduğunu, davacı tarafın haksız ve kötü niyetli olduğunu, davacının müvekkili şirketi kurucusu hakim pay sahibi ve yönetim kurulu başkanvekili …’ın çok eski arkadaşı olduğunu ve şirketin kuruluşunda, davacı tarafın hukuki süreçlerin yürütülmesi, şirketin sağlıklı bir şekilde kurulması, faaliyetlerini yürütmesi amacıyla henüz pay bedeli ödememesine karşın ortak yapılarak yönetim kurulu üyesi olarak atandığını, davacının başlarda uzaktan katıldığı yönetim kurulu toplantılarına daha sonra hiç katılmamaya başladığını ve şirkete katkı vermemesi üzerine defalarca uyarılarak yönetim kurulu üyesi olduğunun kendisine hatırlatıldığını, bunun üzerine yönetim kurulu üyeliğinden istifa etmesinin talep edildiğini, kendisi de eğer gerekiyorsa azledilmesinin söylendiğini, müvekkili şirketin tüm faaliyetlerinin hukuka uygun şekilde yürütülerek başarılarının bizzat cumhurbaşkanlığı makamı tarafından ödüllendirildiğini, müvekkili şirketin genel kurul toplantılarının usulüne uygun şekilde yapıldığını ve hemen hemen tüm kararlara karşı 3 aylık hak düşürücü süre içerisinde iptal davası açılmadığını, müvekkili şirketin yönetim kurulu 6102 sayılı TTK ve 6362 sayılı SERPK’ya uygun şekilde oluşturulduğunu, müvekkili şirketin ortaklarının pay defterinde kayıtlı olup SPK’ya da muntazaman bilgi verildiğini, dava konusu edilen sermaye artırımının hukuka uygun şekilde gerçekleştirildiğini, müvekkili şirketin kurulduğu günden bu yana sermaye yeterliliklerine sahip olduğunu beyan ederek; fazlaya ilişkin hakları ve karşı tarafın sunacağı delillere karşı delil sunma hakları saklı tutmak kaydıyla ve kabul anlamına gelmemek üzere yapılan tüm işlemlerin davacının bilgisi dahilinde yapılmış olması sebepleri uyarınca; niteliği gereği arabulucuk dava şartına tabi talepler yönünden Arabuluculuk başvurusunun yapılmaması sebebiyle davanın dava şartı yokluğundan reddine, davanın görev, derdestlik, hak düşürücü süre itirazları ve zamanaşımı def’i yönünden usulden reddine, mahkememiz aksi kanaatte ise haksız ve mesnetsiz açılan işbu davanın esastan reddine, tedbir talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
KABUL GEREKÇE : Dava TTK.nın 445 ve devamı maddeleri uyarınca açılan genel kurul kararlarının yoklukla malul olduğunun tespiti, iptal ve yönetim kurulu kararının yoklukla malul olduğunun tespiti ve iptal taleplerine ilişkin hukuki sebebe dayanmaktadır.
Taraflar arasındaki ihtilafın, davalı şirketin ticaret sicil gazetesinin 16/05/2022 tarih ve 10578 sayılı, 16/10/2020 tarih ve 10183 sayılı, 17/10/2020 tarih ve 10204 sayılı, 24/01/2020 tarih ve 10001 sayılı, 22/11/2021 tarih ve 10478 sayılı, sayılarında yayımlanan genel kurullara hükümet komiserinin katılmasının zorunlu olup olmadığı, hükümet komiserinin katılması zorunlu ise söz konusu toplantılara komiserin katılıp katılmadığı, genel kurulların hükümet komiserinin katılmaması nedeni ile yok hükmünde olup olmadığı, söz konusu genel kurullarda alınan kararlarının yok hükmünde olup olmadığı ve iptali, söz konusu genel kurullarda alınan kararların kanuna, iyi niyet kurallarına, eşitlik ilkesine ve müktesep haklara aykırı olup olmadığı, aykırı ise iptali gerekip gerekmediği, eşitlik ilkesine aykırı rüçhan hakkı kullanımına ilişkin bir yönetim kurul kararının alınıp alınmadığı, alınmış ise söz konusu yönetim kurulu kararının yok hükmünde olduğunun tespiti, söz konusu yönetim kurulu kararının kanuna, iyi niyet kurallarına, eşitlik ilkesine ve müktesep haklara aykırı olup olmadığı, iptalinin gerekip gerekmediği, hak düşürücü sürenin geçip geçmediği noktasında toplandığı anlaşılmaktadır.
Davacı tarafından iptali istenen ve ticaret sicil gazetesinin 16/05/2022 tarih ve 10578 sayılı ilanında yayımlanan genel kurulun 26/04/2022 tarihinde gerçekleştirilen olağanüstü genel kurul toplantısı olduğu, 16/10/2020 tarih ve 10183 sayılı ilanında yayımlanan genel kurulun 01/10/2020 tarihinde gerçekleştirilen olağanüstü genel kurul toplantısı olduğu, 17/10/2020 tarih ve 10204 sayılı ilanında yayımlanan genel kurulun 07/10/2020 tarihinde gerçekleştirilen olağanüstü genel kurul toplantısı olduğu , 24/01/2020 tarih ve 10001 sayılı ilanında yayımlanan genel kurulun 13/01/2020 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantı tutanağı, 22/11/2021 tarih ve 10478 sayılı ilanında yayımlanan genel kurulun 12/12/2022 tarihinde gerçekleştirilen olağanüstü genel kurul toplantısı olduğu anlaşılmıştır.
Davalı şirket tarafından dosyaya sunulan pay defterine göre davacı ….’nin 1.275.000 B Grubu hisse sahibi olduğu, mevcut durumun pay defterinin 8.sayfasında kayıtlı olduğu görülmüştür.
Ankara ….Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasının uyaptan getirtilen suretinde yapılan incelemede, talep edenin … … A.Ş. konusunun 15/08/2022 tarihinde ve meydana gelen afet nedeni ile yönetim kurulu karar defterinin zayi olduğundan bahis ile 24/08/2022 tarihinde zayi davası açıldığı, söz konusu dosyanın 21/11/2022 tarihinde davanın reddi yönünde karara çıktığı, söz konusu dosya içerisine zayi olduğu iddia edilen yönetim kurulu karar defterinin aslının ibraz edildiği, söz konusu defter aslında yapılan incelemede mayıs ayında alınmış herhangi bir yönetim kurulu kararının gözükmediği ancak 18/04/2022 tarihinde alınan 2022/3 sayılı karar ile 10/06/2022 tarihinde alınan 2022/5 karar sayılı kararlar arasında 4 nolu yönetim kararının defterde bulunmadığı görülmüştür.
Davalı şirketin esas sözleşmedeki amaç ve konusunun Sermaye Piyasası Kurulu tarafından 03/10/2019 tarihli ve 30907 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren paraya dayalı kitle fonlaması tebliğinin (III- 35/A.1) 5. maddesindeki 3. fıkrası d bendi uyarınca münhasıran kitle fonlama platformu faaliyeti olarak belirlendiği söz konusu şirket konusunun 07/10/2020 tarihli yapılan olağanüstü genel kurul ile Sermaye Piyasası Kurulu tarafından yürürlüğe konulan kitle fonlama platformları ile kitle fonlama faaliyetlerine ilişkin ve tebliğin ilgili 11. maddesi uyarınca açıklandığı görülmüştür.
Mahkememizce yapılan yargılama sonunda;
Davalı şirket Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün … sicil numarasına kayıtlı olup, Çankaya adresinde bulunduğundan mevcut davada mahkememizin yetkili olduğu görülmüştür.
Mevcut dosyada öncelikle çözülmesi gereken hususun davalı şirketin genel kurullarında hükümet komiserinin bulunma zorunluluğunun olup olmadığı noktasıdır. Bu çerçevede değerlendirme yapıldığında; davalı şirketin esas sözleşmedeki ve daha sonradan genel kurul kararı ile tadil edilen amaç ve konusunun Sermaye Piyasası Kurulu tarafından yürürlüğe konulan kitle fonlama işi olduğu, 6362 Sayılı Kanunun 35/a maddesinde kitle fonlama platformlarının düzenlendiği, söz konusu maddenin 4.fıkrasında “Kitle fonlaması ve buna bağlı yapılan işlemler ile kitle fonlama platformları bu kanunun 37.ve 38. Maddeleri kapsamında değerlendirilemez….” şeklinde düzenlemenin bulunduğu, söz konusu kanunun 37.maddesinde yatırım hizmetleri ve faaliyetlerinin, 38.maddesinde ise yan hizmetlerin düzenlendiği, Anonim Şirketlerin Genel Kurul Toplantılarının Usul Ve Esasları İle Bu Toplantılarda Bulunacak Bakanlık Temsilcileri Hakkında Yönetmeliğin 32.maddesinde bakanlık temsilcisi bulundurma zorunluluğunun düzenlendiği, söz konusu maddenin a bendinde, kuruluş ve esas sözleşme değişikliği işlemleri bakanlık iznine tabi şirketlerin genel kurullarında bakanlık temsilcisinin bulunmasının zorunlu kılındığı, Kuruluşu ve esas sözleşme değişikliğini bakanlık iznine tabi olan şirketlerin tek tek sayıldığı, söz konusu şirketler içerisinde SPK’nın 35/A maddesindeki işi yapan şirketlerin sayılmadığı, davalı şirketin sadece SPK’nın 35/A maddesindeki fonlama işini yapmasının tek başına söz konusu şirketi Sermaye Piyasası Kanunu’na tabi şirket statüsüne sokmayacağı, kaldı ki Sermaye Piyasası Kurulu Başkanlığı’nın 17/10/2022 tarihli dosyamıza vermiş olduğu yazı cevabında kurum tarafından söz konusu fonlama platformundaki şirketlere lisans ve yetki belgesininde verilmediğinin açıkça belirtildiği görülmüş olup tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde davalı şirketin SPK’nın 35/A maddesindeki kitle fonlama işini yapmak için kurulması, söz konusu şirketin Kuruluş ve esas sözleşme değişikliği bakanlık izne tabi olan şirketlerden olmaması nedeni ile mahkememizde davalı şirketin genel kurullarında hükümet komiseri bulunma zorunluluğunun bulunmadığı yönünde kanaatin oluştuğu, bu kanaat çerçevesinde davacının söz konusu genel kurulların hükümet komiseri bulunmadığından bahisle yok hükmünde olduğu yönündeki iddiasına itibar edilmemiştir.
Davacı tarafından genel kurul kararlarının iptali talep edilmiş ise de en son yapılan genel kurul kararının 26/04/2022 tarihinde yapıldığı, söz konusu mevcut davanın ise 15/08/2022 tarihinde açıldığı, TTK.nın 445/1’de yer alan 3 aylık hak düşürücü sürenin tüm genel kurullar yönünden geçtiği anlaşılmış ve bu nedenden ötürü davacının genel kurul kararlarının iptaline yönelik talebinin hak düşürücü süre nedeniyle reddinin gerektiği, yine davacı tarafından 26/04/2022 tarihli genel kurul toplantısının usulüne uygun çağrı yapılmadan yapıldığı belirtilmiş ise de söz konusu toplantıya ilişkin tutanağın incelenmesinde söz konusu toplantının TTK.nın 416.madde kapsamında çağrısız genel kurul şeklinde yapıldığı, tüm hissedarların toplantıya katıldığı ve tüm kararların oy birliği ile alındığı, herhangi bir itirazın bulunmadığı, bu nedenle davacının söz konusu toplantının usulüne uygun çağrı yapılmadan yapıldığı yönündeki iddiasına itibar edilmemiş ve davacının bu genel kurulun iptaline yönelik talebinin reddinin gerektiği anlaşılmıştır.
Davacı tarafından her ne kadar 20 Mayıs 2022 tarihli e-posta içeriğinde sermaye artırımına yönelik bildirilen yönetim kurulu kararının yok hükmünde olduğu, mahkeme aksi kanaatte olması durumunda iptali talep edilmiş ise de bilindiği gibi anonim şirketlerde sermaye artırım hususunda esas sözleşme değişikliği gerektiğinden TTK.nın 408.maddesi gereğince bu yetkinin genel kurulda olduğu, yönetim kurulunun sermaye artırma hususunda herhangi bir yetkisinin bulunmadığı, davacı tarafından dosyaya yönetim kurulunca sermaye artırım kararı alındığına dair bir yönetim kurulu kararının dosyaya sunulmadığı, kaldı ki zayi istenen yönetim kurulu karar defterinin incelemesinde 2022 Mayıs ayı içerisinde alınmış sermaye artırımına yönelik herhangi bir yönetim kurulu kararının bulunmadığı, aksine 26/04/2022 tarihinde yapılan genel kurulda sermaye artırımına yönelik bir karar alındığı görülmüş olup tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde davacı tarafında her ne kadar 20 Mayıs 2022 tarihli e-posta içeriğinde sermaye artırımından bahsedilen yönetim kurulu kararının yok hükmünde olduğu ve iptali talep edilmiş ise de davacı tarafından sermaye artırımına yönelik yönetim kurulunca alınmış bir kararın varlığı ispat edilemediğinden davacının bu talebinin reddi gerektiği yönünde mahkememizce kanaat oluşmuştur.
Davacı tarafından davalı …’a yönelik mevcut dava açılmış ise de mevcut davanın konusunun davalı şirkete ait genel kurul kararlarının ve yönetim kurulu kararının yok hükmünde olduğu, mahkemece yokluk kabul edilmediği takdirde iptali talebine yönelik olduğu, mevcut talepler yönünden davalı …’a husumet yönetilemeyeceği anlaşılmış ve bu nedenden ötürü davalı … yönünden açılan davanın sıfat yokluğundan reddine karar vermek gerekmiştir.
Yukarıda anlatılan nedenlerden dolayı davacının davasının reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu’na göre alınması zorunlu 80,70-TL maktu harç peşin alındığından yerinden alınmasına yer olmadığına,
3-Davalılar kendisini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 9.200,00-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine,
4-Yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı tarafından yatırılan gider avansından artan kısmının HMK’nun 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde, yatırana iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.