Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/557 E. 2023/63 K. 26.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/557 Esas – 2023/63
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/557 Esas
KARAR NO : 2023/63

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :
DAVACILAR :

DAVALI : 1-
VEKİLİ : Av. N

DAVALILAR :

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 04/08/2022
KARAR TARİHİ : 26/01/2023
GR.KR.YZM.TARİHİ : 27/01/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacılardan …’in eşi, ….’in 31.08.2021 tarihinde saat 17.00 sıralarında …. önünde beklemekte iken, davalılardan… adına kayıtlı olan ve diğer davalı ….n tarafından kullanılan …. plakalı aracın müteveffa ve çocuğunun önünde durduğunu, müteveffa ….’in yanında elinden tuttuğu 5-6 yaşındaki çocuğu ile birlikte dolmuşa bindiğini, ancak akabinde araç sürücüsünün henüz oturmasını beklemeden ve dolmuş kapısını beklemeden hareket ettiğini, bu nedenle de müteveffanın dolmuştan düşerek hayatını kaybettiğini, kaza ile ilgili tutulan ilk tutanakların davalı sürücünün kazada tam kusurlu olduğunu gösterdiğini, boş olan araçta yolcunun oturmasını beklemeden kapıyı kapatmaksızın harekete geçen araç şoförünün 2918 sayılı Kanun’un 58. maddesi gereğince indirme bindirme kuralına riayet etmeyerek kural ihlali yaptığı ve kazada tam kusurlu olduğu, müteveffanın ise herhangi bir kusurunun bulunmadığının sabit olduğunu, müteveffa ….’in kaza tarihinde 40 yaşında olup, 4 çocuk annesi olduğunu, müteveffa çalışmamakta ise de Yargıtay kararları gereğince ev çalışmasının gözetilmesinin gerektiğini, en küçüğü 7 yaşında olan 4 çocuğu ile ilgilenen müteveffanın yaşanan kaza nedeniyle hayatını kaybetmesi ile birlikte gerek küçük çocukları gerekse de eşinin destekten yoksun kaldıklarını, müteveffanın ölümü ile 01.07.1979 doğumlu eşi … ile çocukları 07.08.2004 doğumlu …, 10.06.2007 doğumlu …, 13.06.2015 doğumlu … ve 20.03.2014 doğumlu … ölenin desteğinden yoksun kaldıklarını, davacıların Borçlar Kanunu 45/1 maddesine dayanarak cenaze kaldırma ve defin giderleri isteme hakkının bulunduğunu, mahkememizce BK. 42/2. maddesi uyarınca ve Yargıtay kararları doğrultusunda uzman bilirkişi aracılığıyla “gelenek ve göreneklere, dinsel zorunluluklara göre” yapılması olağan giderlerin hesaplatılarak hüküm altına alınmasını talep ettiklerini, yine müteveffanın kaza sonrası hastaneye kaldırıldığını ve bir kısım tedavi gördüğünü, müteveffanın hastanede gördüğü tedaviye ilişkin masrafların da tazminini talep ettiklerini, eşi ve çocukları yönünden müteveffa …’in genç yaşta gerçekleşen ani ölümünün büyük bir şok ve keder yarattığını, manevi tazminatın telafi edici ve caydırıcı olması gerekliliği gözetilerek manevi tazminat taleplerinin aynen kabulünü talep ettiklerini, kazaya karışan … plakalı aracın davalı sigorta şirketi tarafından ….poliçe numarası ile sigortalı olduğunu, kaza sonrası davalı şirkete poliçe kapsamında ödeme yapılması talebi ile başvuru yapıldığını, davalı şirketten herhangi bir dönüş gerçekleşmediğini, akabinde arabuluculuk görüşmelerinin de sonuç vermemesi üzerine huzurdaki davanın açıldığını, davalı şirket ile sigortalı arasında düzenlenen Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası gereğince sigorta şirketinin maddi tazminat taleplerinden sorumluluğunun bulunduğunu, kazaya karışan … plakalı aracın davalılardan… adına kayıtlı olduğunu, Karayolları Trafik Kanunun 85. maddesinin araç maliki ile birlikte işletenin sorumluluğunu düzenlediğini, işletme halinde bulunan motorlu araç bir kişinin ölümüne, yaralanmasına, malvarlığına zarar verirse işletenin sorumlu olacağının hüküm altına alındığını, dolmuş niteliğindeki toplu taşıma aracının maliki ve işleteni olan…’nin maddi ve manevi tazminat taleplerinden hukuki olarak sorumlu bulunduğunu, Hukuk Muhakemeleri Kanunu 334. maddesine göre, geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin, gereken yargılama veya takip giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olan kimselerin, iddia ve savunmalarında geçici hukuki korunma taleplerinde ve icra takibinde, taleplerinin açıkça dayanaktan yoksun olmaması kaydıyla adli yardımdan yararlanabileceklerini, müvekkillerinin yargılama harç ve giderlerini karşılayabilecek durumda olmadıklarını, davacı babanın sigortalı ve düzenli bir işte çalışamadığını, bu nedenle adli yardım taleplerinin kabulünü talep ettiklerini, taraflarınca sigorta şirketi ile sigortalı arasındaki poliçe incelenememiş ise de, genel uygulamaya göre akdedilmiş poliçe limitinin yargılama sonunda tespit edilecek maddi tazminat tutarının tamamını karşılamamasının yüksek bir ihtimal olduğunu, yine manevi tazminat taleplerinin de yargılama sonunda tahsil imkanının ortadan kalkması gibi bir tehlike ve sakınca bulunduğunu, davalılar… ve … adına kayıtlı aracın taşınır mal ve taşınmazlar üzerine teminatsız olarak ihtiyati tedbir şerhi işlenmesini talep ettiklerini beyan ederek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak ve daha sonra artırılmak kaydıyla; davacı … için 1.000 TL, … için 1.000 TL, … için 1.000 TL, … için 1.000 TL, … için 1.000 TL olmak toplam 5.000 TL maddi tazminatın davalılar… ve … yönünden olay tarihi olan 31.08.2021 tarihinden itibaren, davalı sigorta şirketi yönünden temerrüt tarihinden işleyecek faizi, yargılama giderleri ve vekâlet ücreti ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, davacı … için 200.000 TL, … için 200.000 TL, … için 200.000 TL, … için 200.000 TL, … için 200.000 TL olmak toplam 1.000.000 TL manevi tazminatın davalılar… ve …’den olay tarihi olan 31.08.2021 tarihinden itibaren işleyecek faizi, yargılama giderleri ve vekâlet ücreti ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, davalı… ve …’ e ait malvarlığı üzerine kazaya karışan … plakalı araç da dahil olmak üzere, yargılama sonunda tahsilat imkânının korunabilmesi amacıyla ihtiyati tedbir konulmasına, müvekkillerin yargılama ve takip giderlerini ödemeden yoksun olmaları sebebiyle davanın adli yardımlı olarak görülmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP : Davalı … vekili cevap dilekçesi ile özetle; davacının müvekkili sigorta şirketine Trafik Sigortası Genel Şartları’nda bildirilen usule aykırı ve Trafik Sigortası Genel Şartları ekinde başvuru için istenilen zorunlu evraklar olmaksızın başvuruda bulunduğunu, doğrudan dava yoluna başvurduğunu ve huzurdaki davanın dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddi gerektiğini, davacı tarafça müvekkili sigorta şirketine usulüne uygun başvuru yapılmadığından huzurdaki davanın öncelikle dava şartı yoksunluğu sebebiyle reddini talep ettiklerini, mezkur kazanın oluşumunda müvekkili şirket nezdinde trafik sigorta poliçesi ile sigortalı bulunan … plaka sayılı araç sürücüsünün kusurunun bulunmadığını, dava konusu taleplerden herhangi bir sorumluluklarının bulunmadığını, olay nedeniyle sigorta şirketinin varsa sorumluluğu kusur ve … poliçe limitleri ile sınırlı bulunduğunu, … (trafik) sigorta poliçeleri kusur oranında sorumluluğu havi poliçeler olup, mezkur kazanın oluşumunda sigortalı araç sürücüsünün varsa kusuru oranında müvekkili şirketin de sorumluluğunun bulunduğunu, müteveffanın müterafik kusurunun hesaplanacak tazminattan indirilmesi gerektiğini, işbu sebeple davacıların talep ettiği tazminat tutarından %20 oranında müterafik kusur indirimi ve yine müteveffanın sigortalı araçta yolcu olmasından kaynaklı %20 oranında hatır taşıması indirimi yapılması gerektiğini, destekten yoksunluk zararının oluşmadığını, müteveffanın davacıların desteği konumunda değil aksine davacılardan destek gören vasfında olduğunu, ayrıca hiçbir surette kabul anlamına gelmemek üzere davacı yanca iddia olunan destekten yoksun kalma tazminatı hesaplanması aşamasında Karayolları Motorlu Araçlar … Genel Şartlar ve Ek 2 Destekten Yoksun Kalma Tazminatı Hesaplanması gereği; hesaplamada ölüm tablosu olarak TRH 2010 yaşam tablosu, İskonto Oranı (Teknik Faiz) %1,8 olarak dikkate alınması gerektiğini, bu kapsamda davacı yanın uğradığı iddia olunan zararın hesaplanması aşamasında müteveffanın vergilendirilmiş geliri dikkate alınacak olup; aksi takdirde asgari ücrete göre hesaplanması gerektiğini, müvekkili şirket davanın açılmasına sebebiyet vermediğinden ve müvekkili şirketin varsa sorumluluğunun TBK kapsamında sözleşmesel sorumluluk olduğundan dolayı ve müvekkili şirkete usulüne uygun başvuru yapılmamasından dolayı temerrüt oluşmadığından itibaren yasal faiz taleplerinin ve yine yargılama giderleri ücreti ve vekalet ücreti taleplerinin de reddi gerektiğini beyan ederek; davanın dava şartı yokluğu sebebiyle reddine, davanın esastan dahi reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalılar… ve …’e dava dilekçesinin usulüne uygun tebliğ edildiği, söz konusu tebliğe rağmen davalılar tarafından süresi içerisinde dosyaya cevap dilekçesi sunulmamıştır.

GEREKÇE : Dava; trafik kazasından kaynaklanan ölüm nedeni ile destekten yoksun kalma, cenaze ve defin giderleri, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Eldeki davada, kazaya karışan … plakalı aracın şehir içi ticari hat minibüsü olduğu, kazanın maktül …’in minibüse yolcu olarak bindikten sonra henüz yerine oturmadan ve araç kapısı kapatılmadan aracın hareket etmesi nedeni ile maktülün dengesini kaybederek araçtan düştüğü ve ölümün gerçekleştiği şeklinde olduğu iddia edilmektedir.
Bu hali ile davanın taşıma sözleşmesinden kaynaklanan tazminat davası olduğu anlaşılmaktadır.
Taşıma sözleşmesi 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda düzenlenmiş ise de, 28.05.2014 tarihi itibariyle yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3/k maddesinde tüketici; “Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi”, 3/ı maddesinde tüketici işlemi ise; “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem” olarak tanımlanmıştır. Aynı Kanunun 73/1. maddesinde, tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu belirtilmiş, 83/2. maddesinde ise taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve 6502 sayılı kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceğine değinilmiştir.
HMK’nın 1. maddesinde, görev hususunun kamu düzenine ilişkin olduğu, mahkemece yargılamanın her aşamasında resen gözetileceği belirtilmiştir. Ayrıca HMK’nın 114/1-c maddesi gereğince mahkemenin görevli olması dava şartları arasında sayılmış olup, HMK’nın 115. maddesi hükümleri gereğince dava şartlarının mevcut olup olmadığı, yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen dikkate alınması gereken hususlardandır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 30. maddesinde usul ekonomisi ilkesi düzenlenmiş, hâkimin, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlü olduğu belirtilmiştir. Aynı Kanun’un 57. maddesinde “ihtiyari dava arkadaşlığına” yer verilmiş, 166/4. maddesinde “davaların aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğması ya da biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması durumunda, bağlantının varsayılacağı” hükme bağlanmıştır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 61. maddesinde ise “Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde aralarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır” düzenlemesine yer verilmiştir.
Somut olayda, davanın açıldığı tarih itibariyle 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un yürürlükte olduğu, davacıların desteğinin ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket etmesi nedeniyle tüketici, dava konusu taşıma işleminin de tüketici işlemi sayıldığı, buna göre yukarıda belirtilen yasa hükümleri uyarınca işbu davaya bakma görevinin tüketici mahkemesine ait bulunduğu açıktır. Dava konusu olayda davalı sigorta şirketi ile davacılar arasındaki uyuşmazlığı inceleme görevi ticaret mahkemesine ait ise de işbu dava, taşıyan olan diğer davalıya ve sürücüye karşı birlikte açılmıştır. Bu durumda davalılar arasında bağlantı olduğu, biri hakkında verilecek kararın diğerini etkileyeceği de muhtemeldir.
Hal böyle olunca usul ekonomisi, daha isabetli bir karar verilmesi ve davaların makul bir süre içinde bitirilmesi yükümlüğü açısından, davaların birlikte görülmesi gereklidir. Ayrıca davalı sigorta şirketi hakkındaki davanın da ticaret mahkemesine göre daha özel nitelikteki tüketici mahkemesinde görülmesi, göreve ilişkin usul kurallarına da uygun düşecektir.
Bu durumda davanın, davacıların desteği …’in, davalı-sürücü … idaresinde bulunan davalı-işleten…’ye ait olan şehir içi ticari hat minibüsünün tek taraflı trafik kazası yapması sonucunda vefatından doğan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olması, taraflar arasındaki ilişkinin taşıma sözleşmesinden kaynaklanması ve davacıların desteğinin tüketici vasfına sahip olması, davacıların desteği yolcu ile davalı taşıyan arasındaki temel ilişki olan taşıma sözleşmesinin dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında kalması nedeniyle, davaya bakma görevinin Tüketici Mahkemesine ait olduğu anlaşılmış ( Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35.Hukuk Dairesi 2022/142 Esas, 2022/396 Karar, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 35.Hukuk Dairesi 2022/383 Esas, 2022/533 Karar) ve mahkememizin görevsizliği nedeni ile davanın usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin görevsizliği nedeni ile HMK nun 114/1-c ve 115/2 maddesi uyarınca davanın usulden REDDİNE,
2- Kararın kesinleşmesine müteakip talep halinde dosyanın yetkili ve görevli Ankara Nöbetçi Tüketici Mahkemesi’ne gönderilmesine,
3-HMK nun 331/2 maddesi gereğince yargılama giderlerinin yetkili ve görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
4-İş bu ilam taraflardan birinin süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkememize başvurarak, dava dosyasının görevli ya da yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesi gerektiği, aksi takdirde resen HMK 20. maddesi gereğince mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği hususunun taraflara ihtaratına;
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 26/01/2023

Başkan
¸e-imza
Üye
¸e-imza
Üye
¸e-imza
Katip
¸e-imza