Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/53 E. 2022/41 K. 27.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
ANKARA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2022/53 Esas
KARAR NO : 2022/41

DAVA : Tespit
DAVA TARİHİ : 15/12/2017
KARAR TARİHİ : 27/01/2022
KR.YZL.TARİHİ : 28/01/2022

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
İDDİA :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket/davacı ile davalı yan arasında …. yevmiye sayılı düzenleme şeklinde Arsa Payı Karşılığı İnşaat ve Satış Vaadi Sözleşmesi imzalandığını, taraflar arasında yapılacak paylaşımın sözleşmenin 13. ve 17. maddesinde Paylaşım Tablosu başlığı altında düzenlendiğini, müvekkili tarafından davalıya, sözleşmede yer alan taşınmaz ev devri yerine davalı yana sözleşme konusu 47 adet parsel bedeli ödenmesi teklif edildiğini, davalı tarafından da bunun kabul edildiğini, bu gelişme üzerine tarafların bu durumu kayıt altına alabilmek için anlaştıklarını, müvekkili tarafından …yevmiye nolu ihtarnamesi gönderildiğini, şifai anlaşma gereği davalının da …yevmiye nolu ihtarnamesi ile cevap veren davalının teklifi kabul ettiğini ve bu hususta 30.07.2015 vadeli senet ile ödeme yapılmasının uygun olduğunu bildirdiğini, bu şekilde tarafların aralarındaki şifahi anlaşmayı noter kanalıyla kayıtlı hale de getirdiklerini, müvekkilin sözleşmedeki edim yükümlülüğünün arsaların paralarını ödemeye dönüştüğünü ve müvekkilin de bu parayı icra kanalıyla da olsa ödediğini, esasen davalı yanca da bu paranın icraya konulup tahsil edilmekle ( Ankara … Müdürlüğü’nün … E.sayılı dosyası), sözleşmeden dönme hakkından feragat edildiğini, bu durumu/parayı ödemekle müvekkilin sözleşmedeki edimini yerine getirmiş olacağını ancak kendileri dava açınca fark eden davalının, bu durumu ortadan kaldırabilmek için bu defa icra ile tahsil ettiği parayı iadeye kalkıştığını, haberleri olmadan parayı hesaplarına yolladığını, müvekkilinin de bu durumu fark edince parayı tekrar davalı hesabına yolladığını, edimi bedele dönüşen müvekkilin bu edimini yerine getirdiğini, ki bu durumun resmi icra dosyası ile sabit olduğunu, ilerleyen süreçte, müvekkil tarafından sözleşme gereği hak edilen tapu devirlerinin davalıdan istenildiğini, davalının, kendisinden tapu devri istenildiği vakit, bu defa müvekkili zarara uğratmak adına sözleşmeyi açıkça ihlal ederek suyu kestiğini, elektriği kestiğini, müvekkilin ruhsat başvurusunu engellemek için müvekkile verdiği vekaletten müvekkili azil ettiğini, davalının vekaleti olmadığı için müvekkilin sözleşme gereği yaptığı ….Parsel’de bulunan Havuz, Köy Kahvesi, Gözleme Alanı, Bakkal, Çarda ve Kümes, Duş unsurlarının ruhsatlanmasını engellediğini, bununla da yetinmediğini kendi vekaleti azil etmesi nedeniyle yapıların ruhsata bağlanamayacağını bildiğinden Belediyeye yapılar kaçak diyerek şikayet dilekçesi verdiğini, davalı tarafından yapılan haksızlıklara dair davalar açıldığını, suya dair davada tedbiri inceleyen ( Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2017/741 E., 2017/483 K.sayılı ilamı ile) konuyu detayları ile değerlendirdiğini, sözleşmenin ayakta olduğunu, sözleşme hükümlerine göre su kuyusu ve su hattının ortak kullanılacağını belirlediğini ve tedbir talebinin reddinin usul ve yasaya aykırı olduğunu açıklayarak tedbir talebinin kabulü ile … sayılı taşınmaz üzerinde bulunan su kuyusu ve su hattının davacı tarafından kullanılması yönünde tedbir kararı verdiğini, ancak davalının bu defa da elindeki taşınmazı 3.kişilere devir ederek tedbir kararının uygulanmasını engellediğini, özetle, davalının bedel ödemeye dönüşen borcunu müvekkilin ödemiş olması ve sözleşme gereğini ifa etmesi karşısında yasal olarak yapacak birşeyi olmadığından, yasa dışı yapılabilecek ne varsa hepsini yaptığını, iş bu dava konusu olayda ise, …. yevmiye sayılı Düzenleme Şeklinde Arsa Payı Karşılığı İnşaat ve Satış Vaadi Sözleşmesi 9. maddesinde yer alan ve müvekkil tarafından inşaa edilen …. Parsel’de bulunan Havuz, Köy Kahvesi, Gözleme Alanı, Bakkal, Çarda ve Kümes, Duş unusurlarına ve diğer yapılara müvekkil ruhsat almak istediğinde davalı müvekkile verdiği vekaleti azil ettiğini, vekaletname olmadan müvekkilin bu yapıları ruhsata bağlayamadığından yapıların kaçak/ruhsatsız yapı olarak nitelendirildiğini, davalının bundan yararlanarak Belediye’ye şikayette bulunduğunu ve Belediye tarafından ruhsat olmayan bu yapılar hakkında mecburen yıkım kararı verildiğini, karara karşı taraflarınca …idare Mahkemesi’nin …. E.sayılı dosyası ile dava açıldığını, bu dosyaya sunulu bulunan raporda yapıların ruhsatlandırılabileceğinin açıklandığını, ancak, davalının vekaletname vermediği verdiği vekaleti azil ettiği için bu yapıların ruhsata bağlanamadığını, …. yevmiye sayılı Düzenleme Şeklinde Arsa Payı Karşılığı İnşaat ve Satış Vaadi Sözleşmesi 20. maddesi gereğince davalının müvekkile yapılacak işlerle ilgili vekaletname vermeyi kabul ettiğini, bu nedenlerle tensiple birlikte, tedbiren ….Parsel’de bulunan yapıların ruhsat işlemlerinin takibi için taraflarına yetki verilmesini, yapılacak inceleme neticesinde, müvekkil şirket/davacı ile davalı yan arasında ….yevmiye sayılı Düzenleme Şeklinde Arsa Payı Karşılığı İnşaat ve Satış Vaadi Sözleşmesi gereği işlem yapılarak Sözleşmenin 9. maddesinde yer alan ve müvekkil tarafından inşaa edilen ….Parsel’de bulunan Havuz, Köy Kahvesi, Gözleme Alanı, Bakkal, Çarda ve Kümes, Duş unusurlarına ve diğer yapılara ruhsat alınabilmesi için aynen ifa için izin ve yetki verilmesine, yargılama giderleri ile vekillik ücretinin de davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı tarafın açtığı davayla, müvekkili şirket ile aralarında imzalanan 23.12.2017 tarih, …. yevmiye sayılı düzenleme şeklinde arsa payı karşılığı inşaat ve satış vaadi sözleşmesine dayanarak sözleşmenin 9.maddesine istinaden inşa edilen havuz, köy kahvesi, gözleme alanı, bakkal, çardak, kümes ve duş unsurlarına ve diğer yapılara ruhsat alınabilmesi için aynen ifa için izin ve yetki talebiyle iş bu davayı açtığını,açılan davanın haksız ve hukuka aykırı olup davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, karşı tarafla devam eden halihazırdaki davalar ve öncesine bakılırsa müvekkil şirketin Türkiye çapında birçok yerde ekolojik köy yaşam alanlarını hayata geçirerek başarılı sosyal sorumluluk projelerine imza atan, bu hususta ilk akla gelen şirketlerden biri olduğunu, aynı amaçla Ankara İli Polatlı İlçesi Gedikli Köyünde yeni bir yaşam tarzı gerçekleştirmek amacı ile “Ekolojik … isimli proje geliştirdiğini ve hayata geçirmeye başladığını, bahse konu projenin bir çok etaptan oluşmakta ve silsile halinde ilerleyerek büyüme ve gelişme gösterecek olan işbu projede diğer bir etaba geçilmesi için önceki etapların tamamlanması gerektiğini, davalı şirketin istediği yaşam alanını oluşturmak için üzerine düşenden fazlasını dahi yaparak tüm olumsuzluklara rağmen projenin tamamlanmasını sağlamaya çalıştığını halen de çalışmakta olduğunu, yüklenici karşı yanın sözleşmeye aykırı davranarak süresinde projeyi bitirmediği gibi üzerine düşen yükümlülüklerini yerine getirmediğini hatta mer’i mevzuata aykırı davranışlar ile birçok ihlalde bulunduğunu, mahkemeden öncelikle bekletici mesele talepleri hakkında karar verilmesini talep ettiklerini, taraflar arasındaki sözleşmenin müvekkil şirket tarafından ileriye etkili olarak feshedildiğinden, parsellere ilişkin tahsil edilen bedelin de karşı tarafa iade edilmiş olup, sunulan banka dekontundan bu durumun da anlaşıldığını, davacı tarafın dilekçesinde ruhsatlandırma için istediği izin ve yetkinin ….parsele ilişkin olup, sözkonusu yapıların da bu parsel üzerinde olduğunu, hiç ilgisi yokken davaya konu olmayan …. parsele ilişkin Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nin tedbir kararından bahsedilmesinin tamamen mahkemeyi yanıltmaya yönelik beyanlardan ibaret olduğunu, sözkonusu yapıların başlangıcından beri hiçbir izin ve ruhsata bağlanmamış ve bu yapıların arz sahibi müvekkilin izni ve müsadesi haricinde yapıldığını, davacı tarafın ne arz sahibinden, ne de idareden izin almadan yaptığı kaçak ve imara aykırı yapıları mahkeme kararıyla ruhsatlandırması/ruhsatlandırabilmesinin mümkün olmadığını, bu nedenlerle iş bu davanın mahkememizde görülmekte olan 2016/241 esas sayılı dosyanın sonucuna kadar bekletici mesele yapılması taleplerinin kabulüne, nihayetinde haksız, hukuka aykırı ve dayanaksız davanın reddine, yargılama giderleriyle ücreti vekaletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER, KABUL VE DEĞERLENDİRME :
Polatlı … Asliye Hukuk Mahkemesi …. Karar sayılı ilamı ile; davanın Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevine giren dava ve işlerden olduğu Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı gereğince “Ankara Asliye Ticaret Mahkemesi Yargı çevresinin Ankara ilinini mülki sınırları (Ankara Batı Ağır Ceza Mahkemesi yargı çevresi hariç)” olarak belirlendiğinden dava dosyasının görevli ve yetkili Ankara Asliye Ticaret Mahkemesine devrinin gerektiği gerekçesi ile dosyanın mahkememize devredilmesine karar vermiştir.
Eldeki davanın muhtemel istinaf incelemesini yapacak olan Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi’nin 2021/1939 Esas, 2021/1732 Karar sayılı ilamındaki “… Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1’inci maddesi mahkemelerin görevinin ancak yasa ile belirlenebileceğini ve göreve ilişkin kuralların kamu düzenine ilişkin olduğunu açıkça ifade etmiştir. Kesin yetki halleri de bu çerçevede değerlendirilir.
Bu yasal düzenlemeye paralel olarak görev ve kesin yetki halleri dava şartları arasında sayılmıştır (HMK m.114/1-c ve ç). Bir diğer ifade ile görev ve kesin yetkiye ilişkin koşullar yerine getirilmeden bir davanın esasına girilemez ve bu noktadaki eksiklik, istinaf ve temyiz de dahil olmak üzere yargılamanın her aşamasında dikkate alınır.
Nitekim Anayasa’nın “Kanuni hakim güvencesi” başlıklı 37’nci maddesinde “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” denilerek görev ve kesin yetki kurallarının gücü, tabii hakim ilkesi olarak ifade edilen evrensel bir ilkenin anayasa hükmü haline getirilmesi suretiyle ortaya konmuştur. Bu bağlamda belirtilmelidir ki, yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce, yürürlükte bulunan yasalar aracılığıyla görevi, yetkisi ve işleyişi (yani izleyeceği yargılama usulü) belirlenmiş olan mahkemenin hakimine tabii hakim, bunu öngören ilkeye de tabii hakim ilkesi denir (Tanrıver, S.: Tabii Hakim İlkesi ve Medeni Yargı, TBB Dergisi, 2013, S.104, s.12; Bilge, N.: Son Anayasa Değişikliğine Göre Tabii Hakim ve Savcı Teminatı, Prof. Dr. Hüseyin Cahit Oğuzoğlu’na Armağan, Ankara 1972, s.574).
Dava açmanın maddi hukuk ve yargılama hukuku bakımından birtakım sonuçları vardır. Dava açmanın yargılama hukukuna ilişkin en önemli sonuçlarından biri davanın açılması anında görevli ve yetkili olan mahkemenin artık sabit hale gelmesidir (perpetuatio fori). Bu ilkeye göre sonradan ortaya çıkan değişiklikler görevi ve yetkiyi etkilemez. Bu çerçevede ortaya çıkan ikinci önemli sonuç da mahkemenin davayı inceleme zorunluluğunun doğmasıdır. Nitekim yasa değişikliklerinde dahi ayrı ve açık bir geçiş hükmü yoksa mahkemeler görevsizlik kararı vererek ellerinde derdest bulunan dosyaları yeni kurulan mahkemeye gönderemezler; bunlara bakıp sonuçlandırmak zorundadırlar.
Söz gelimi 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun
‘da bu devri sağlamak için özel olarak geçici 1 ve 2’nci maddeler va’zedilmişken, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un “Geçiş hükümleri” başlıklı Geçici 1’inci maddesinin 1 numaralı fıkrasında “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış olan davalar açıldıkları mahkemelerde görülmeye devam eder” düzenlemesi yapılmıştır.
Görev (ve kesin yetki) konusundaki genel ilkelere ilişkin kısa açıklamadan sonra Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun yargı çevresi belirlemesine ilişkin 07.07.2021 gün ve 608 sayılı kararının hukuki mahiyeti konusuna da değinmek gerekir. 6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanunu’nun 4/1-a ve 7/2-f düzenlemelerine göre Adalet Bakanlığının bir mahkemenin kaldırılması veya yargı çevresinin değiştirilmesi konusundaki tekliflerini karara bağlamak, Kurul genel kurulunun görevleri arasındadır.
Ancak yargı çevresi bir mahkemenin hangi coğrafi alandaki davalara bakacağıyla ilgili olup, bir görev kuralı niteliğinde değildir. Bu karar ancak bundan sonra o yerde görülecek davaların yargılamasını yapacak mahkemeyi belirlemek maksatlıdır. Kaldı ki, görevin ve kesin yetkinin sadece yasa ile belirleneceğine ilişkin yukarıdaki yasal düzenlemeler dikkate alındığında, bir Kurul kararı ile yapılan yargı çevresi belirlenmesi işinin yasa düzeyinde sayılamayacağı da ortadadır.
Nitekim karar 07.07.2021 günü alınmış, ancak yürürlük tarihi 01.09.2021 olarak belirlenmiştir. Kurul’un yargı çevresi belirlemeye ilişkin kararı, sadece bu kararın yürürlük tarihinden sonra açılacak davaları ilgilendirir. Aksi fikrin kabulü halinde Kurul’un tabii hakim ilkesini çiğneyerek derdest davaları dilediği mahkemede inceletme yetkisinin bulunduğu yolunda, Anayasa’ya aykırı bir sonuca varılmış olacaktır.
Ortada geçiş hükmü niteliğinde bir yasal düzenleme olmaksızın, sırf Kurul’un yargı çevresi belirlemeye ilişkin kararı ile tabii hakim güvencesini garanti eden Anayasa hükmü çiğnenerek derdest dosyaların görevsizlik, yetkisizlik ya da bunlara ilişkin dava şartı yokluğundan usulden reddi benzeri bir kararla başka mahkemeye gönderilmesi düşünülemez.” şeklindeki gerekçe ışığında Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı doğrultusunda ancak kararın yürürlük tarihinden sonra açılacak davalarda mahkememizin görevli olacağı, eldeki davanın kararın yürürlük tarihinden önce açılmakla davada ilk tevzinin yapıldığı Polatlı 2. Asliye Hukuk (Ticaret) Mahkemesi’nin davada görevli olduğu gerekçesiyle dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar vermek gerekmiş ve Polatlı 2. Asliye Hukuk Mahkemesi dosyayı mahkememize görevsizlik kararı ile değil devir kararı ile gönderdiğinden her iki mahkeme arasında olumsuz görev uyuşmazlığı çıkmadığı kanaati ile aşağıdaki hüküm fıkrası tesis kılınmıştır.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİ nedeni ile HMK nun 114/1-c ve 115/2 maddesi uyarınca davanın usulden REDDİNE,
2- Kararın kesinleşmesine müteakip talep halinde dosyanın yetkili ve görevli POLATLI 2. ASLİYE HUKUK (TİCARET) MAHKEMESİ’ne gönderilmesine,
3-HMK nun 331/2 maddesi gereğince yargılama giderlerinin yetkili ve görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
4-İş bu ilam taraflardan birinin süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkememize başvurarak, dava dosyasının görevli ya da yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesi gerektiği, aksi takdirde resen HMK 20. maddesi gereğince mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği hususunun taraflara ihtaratına;
Dair, tarafların yokluğunda kararın tebliği tarihinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 27/01/2022

Katip … Hakim …
¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır