Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/424 E. 2022/702 K. 27.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/424 Esas – 2022/702
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
ANKARA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/424 Esas
KARAR NO : 2022/702

DAVA : Sıra Cetveline İtiraz (İflas Tasfiyesinde Düzenlenen Sıra Cetveline Yönelik Kayıt Kabul Ve Terkin Talebi (İİK 235))
DAVA TARİHİ : 03/07/2019
KARAR TARİHİ : 27/10/2022
GR.KR.YZM.TARİHİ : 31/10/2022

Mahkememizde görülmekte olan Sıra Cetveline İtiraz (İflas Tasfiyesinde Düzenlenen Sıra Cetveline Yönelik Kayıt Kabul Ve Terkin Talebi (İİK 235)) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA : Davacı vekili; müvekkilinin, müflis şirket ile imzalanan hizmet sözleşmesi nedeniyle alınan mahkeme ilamlarına bağlı olarak işçilik alacaklarını icra tehdidi altında ödemek zorunda kaldığını, ancak sözleşme gereğince ödenen bedellerden davalının sorumlu olduğunu ileri sürerek, toplam 731.845,69 TL’nin davalı müflis şirketin iflas masasına kayıt ve kabulünü talep etmiştir.
CEVAP : Davalı şirket iflas idaresine dava dilekçesinin tebliğ edilmediği görülmüştür.
KABUL VE GEREKÇE : Dava İİK 235. madde de yer alan sıra cetveline itiraz davası niteliğindedir.
Mahkememizce dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, arabuluculuk dava şartının yerine getirilmediği gerekçesi ile verilen davanın usulden reddi kararının istinaf incelemesini yapan Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesince kayıt kabul davalarının zorunlu arabuluculuk dava şartına tabi olmadığı, ancak davalı şirketin 17.01.2012 tarihli ilam neticesinde iflas etmesine rağmen talebe konu bedellerin bu tarihten sonra ödenmiş olmaları nedeniyle rücu hakkının iflastan sonra doğduğu, tasfiyede bakiye kalması halinde ödenebilecek genel alacaklardan olduğu işaret edilmek ve gerekçesi düzeltilmek suretiyle yeniden esas hakkında hüküm kurularak davanın usulden reddine karar verildiği, istinaf kararının temyizi üzerine ise Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin …. sayılı ilamıyla dava konusu alacağın esasen dava dışı işçilerin çalıştığı dönemde ve nihayet iş sözleşmesinin sona ermesi anında doğduğu, ödeme ile şirketin şahsında yeni bir alacağın doğmadığı, doğanın sadece rücu hakkı olduğu, bu itibarla davacının alacağının rücu hakkı kapsamında ve iflas alacağı olarak sıra cetveline kaydına karar verilmesi ve işçilerin iş sözleşmesine dayalı alacağının İİK’nin 206. maddesinin birinci sırasında gösterilen şartları taşıması halinde davacının alacağının da (yine halefiyet esası gereği) sıra cetvelinde birinci sıraya yazılması gerekirken, yanılgılı gerekçelerle bu alacağın genel alacak olarak değerlendirilmesi suretiyle davanın usulden reddine karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesi ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi’nin usul ve yasaya aykırı bulunan kararının davacı yararına bozulmasına hükmedilip, HMK’nin 373/2. maddesi gereğince dosyanın adı geçen bölge adliye mahkemesi dairesine gönderilmesine karar verildiği anlaşılmıştır.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesince bozma ilamına uyulması sonrasında ilk derece mahkemesince yapılması gereken dilekçeler teatisi, ön inceleme ve tahkikat aşamalarının yapılmadığı, davalı vekilinin muhtemel ilk itirazları ile defilerinin incelenmediği, Yargıtay bozma ilamı üzerine bu aşamaların dairece gerçekleştirilmesinin HMK’nin üç aşamalı yargılama sistematiğine uygun olmayacağı, aksi yöndeki yorum tarzının somut uyuşmazlıkta ilk derece yargılamasının yapılmamış olması sonucunu doğuracağı, Yargıtay 6. Hukuk Dairesince dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle kararımızın kaldırılarak dosyanın mahkememize gönderildiği görülmüştür.
Dava, iş mahkemesi kararlarına dayalı olarak ödenen işçilik alacaklarının, müflis davalının iflas masasına kayıt ve kabulü istemine ilişkindir.
Bilindiği ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22.06.2022 tarih ve 2021/11-334-2022/1021; 18.11.2021 gün ve 2021/10-675-1458; Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 25.02.2021 tarih ve 2020/4109-2021/1288 sayılı ilamları ile yerleşik birçok içtihatta da belirtildiği üzere, Yargıtay’ın vermiş olduğu bozma kararı, bölge adliye mahkemesinin ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararı kaldırıp düzelterek veya davanın esası hakkında yeniden verdiği bir karara ilişkin ise dosya, kararı vermiş olan bölge adliye mahkemesine veya uygun görülen başka bir bölge adliye mahkemesine gönderilir (HMK m. 373/2).
Yargıtay’ın bozma kararı bölge adliye mahkemesi tarafından verilen istinaf başvurusunun esastan reddi kararına ilişkin iş, bölge adliye mahkemesi kararı kaldırılarak dosya, kararı veren ilk derece mahkemesine veya uygun görülecek diğer bir ilk derece mahkemesine, kararın bir örneği de bölge adliye mahkemesine gönderilir (HMK m. 373/1).
Burada iki durum arasındaki fark şu noktadadır: Birincisinde (m. 373/2), bölge adliye mahkemesi ilk derece mahkemesi kararını yanlış bulup yeni bir karar vermiştir; ikincisinde ise (m. 373/1), bölge adliye mahkemesi ilk derece mahkemesi kararını doğru bularak istinaf başvurusunu reddetmiştir. Birincisinde, dosyanın kararı veren bölge adliye mahkemesine gönderilmesi normaldir. Çünkü artık ilk derecenin bir kararı mevcut değildir, bozulan karar bölge adliye mahkemesinin kararıdır, dosya kararı bozulan mahkemeye (dereceye) gönderilmektedir. İkincisinde ise her ne kadar bozma kararı bölge adliye mahkemesi kararına ilişkin olsa da, özünde ilk derecenin kararı bozulmuştur. Çünkü bu durumda istinaf aşamasında bir karar verilmemiş, sadece ilk derecenin kararı doğru bulunmuş ve istinaf başvurusu reddedilmiş demektir. İstinafın kararı bozulmakla, aslında ilk derecenin kararı yanlış bulunduğundan dosya ilk dereceye gönderilmektedir (Pekcanıtez Usûl, s. 2302). Dosya ilk derece mahkemesine gönderilmiş ve ilk derece mahkemesi bozma kararına uymuş ise bozmaya uyularak verilen karara karşı temyiz yoluna başvurulabilir.
Dosyanın bölge adliye mahkemesine gönderildiği durumlarda bölge adliye mahkemesi, HMK’nin 360. maddesinin atfıyla ilk derece mahkemelerinde uygulanan yargılama usulüne göre 344. madde uyarınca peşin alınmış olan gideri kullanmak suretiyle kendiliğinden tarafları duruşmaya davet edip dinledikten sonra Yargıtay’ın bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verir.
Bölge adliye mahkemesi yaptığı değerlendirme sonucu bozma kararının doğru olduğu kanaatine varırsa bozmaya uyulmasına karar verecektir. Bozmaya uyma kararı ile birlikte kendisi için o kararda belirtilen hukukî esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. Ayrıca uyma kararı, mahkemenin vermiş olduğu önceki kararının hatalı olduğu ve Yargıtay’ın bozma kararı doğrultusunda yeniden inceleme yaparak karar vereceği anlamına gelmektedir (Pekcanıtez Usûl, s. 2308).
Diğer yandan bölge adliye mahkemesinin ilk derece mahkemesi kararını kaldırarak düzelterek veya yeniden esas hakkında hüküm vermesi ve bu hükmün de Yargıtay tarafından bozulması ile ilk derece mahkemesi kararı hayatiyetini kaybetmiş olur. Hüküm mahkemesi sıfatıyla esas hakkında verdiği karara ilişkin bozma ilamına uyan bölge adliye mahkemesinin hüküm mahkemesi sıfatı devam ettiğinden bozma kararına uygun olarak esas hakkında uyuşmazlığı sona erdirecek infaza elverişli bir karar vermesi gerekir. Aksine hukuk dünyasında geçerli ve sonuç doğurabilir bir ilk derece mahkemesi kararı varmış gibi bu karara yönelik istinaf incelemesi yapılarak kararın kaldırılması şeklinde bir karar verilmesine olanak bulunmamaktadır.
Aynı şekilde Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin…. sayılı ilamında da da, bölge adliye mahkemesince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak düzeltilerek esastan ret kararı verilmesi sonrasında Yargıtay tarafından verilen bozma ilamı ile dosyanın maddi hata neticesinde ilk derece mahkemesine gönderilmiş olması yasal olarak yetkisiz olan ilk derece mahkemesini yetkili hale getirmeyeceği, HMK’nın 373/2. ve 3. maddesi hükümleri uyarınca, bozmaya uyulup uyulmayacağı konusunda ve sonucuna göre işin esası hakkında karar verme yetkisinin bölge adliye mahkemesine ait olup, ilk derece mahkemesince bu husus gözetilmeden yargılamaya devamla hüküm kurulması doğru olmayıp, verilen kararın yok hükmünde olduğuna hükmetmiştir.
Öte yandan Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin …sayılı ilamında da belirtildiği üzere; 6100 sayılı HMK’nin 353/1-b-2. maddesi gereğince hükmün gerekçesi düzeltilerek yeniden hüküm verilmesinin öncelikli koşulunun, mahkeme hükmünün kaldırılması şeklinde olması gerektiği, aynı hükme ilişkin yalnızca davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebi doğrultusunda hem HMK’nin 353/1-b-1. uyarınca esastan ret, hem de 353/1-b-2 gereğince düzeltilerek esastan ret kararı verilemeyeceği, dolayısıyla mahkememizin 05.07.2019 tarih ve 2019/376-623 sayılı ilamına ilişkin verilen kararın istinaf başvurusunun esastan reddi olmayıp, HMK’nin 353/1-b-2 gereğince gerekçesi düzeltilerek esastan ret kararı olduğu, Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nce de bu hususun dikkate alınarak dosyanın bölge adliye mahkemesine gönderildiği anlaşılmıştır.
Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; mahkememizce arabuluculuk dava şartı yerine getirilmediğinden davanın usulden reddine karar verildiği, karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine bölge adliye mahkemesince istinaf başvurusu yerinde bulunarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın başka bir gerekçe ile usulden reddine hükmolunduğu, bu aşamada mahkememiz kararının hukuki varlığını yitirdiği, bölge adliye mahkemesi kararının temyizi sonucunda Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nce verilen bozma ilamında HMK’nin 373/2. maddesi de dikkate alınarak dosyanın kararı veren bölge adliye mahkemesine gönderildiği, bölge adliye mahkemesince bozma ilamına uyulduğu, bu doğrultuda ilgili yasa hükümleri ve bozma ilamı doğrultusunda inceleme ve araştırma yaparak hüküm mahkemesi sıfatıyla dosyanın esası hakkında karar verilmesi yerine hukuki varlığını kaybetmiş kararımızın kaldırılmasına karar verildiği, oysa ki yeniden esas hakkında hüküm kuran bölge adliye mahkemesi tarafından bozma kararına uyulmakla yapılan yargılamanın ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi mahiyetinde olmadığı, başka bir anlatımla bölge adliye mahkemesince yeniden esas hakkında verilmesi, dolayısıyla hayatiyetini o anda kaybeden kararımıza bozma ilamı sonrası hayatiyet kazandırılması doğru olmadığından, bu aşamada mahkememizce yapılacak her bir işlem ile verilecek kararın yok hükmünde olacağı ve gereksiz yere yargılamanın uzamasına yol açacağı görülmüştür.
Mevcut davaya yukarıda anlatılan açıklamalar ışığında bakma görev ve yetkisinin Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi olduğundan, davanın görevsizlik nedeni ile usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :
1)Mahkememizin görevsizliği nedeni ile HMK nun 114/1-c ve 115/2 maddesi gereğince davanın usulden REDDİNE,
2)Kararın kesinleşmesine müteakip talep halinde dosyanın görevli Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesine gönderilmesine,
3)HMK’nun 331/2 maddesi gereğince yargılama giderlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
4)İş bu ilam taraflardan birinin süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkememize başvurarak, dava dosyasının görevli ya da yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesi gerektiği, aksi takdirde resen HMK 20. maddesi gereğince mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği hususunun taraflara ihtaratına,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 27/10/2022