Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/418 E. 2022/500 K. 05.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2022/418 Esas
KARAR NO : 2022/500

DAVA : ALACAK (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 31/01/2014
KARAR TARİHİ : 05/07/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 08/07/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; müvekkili şirketin Samsun, Ordu, Sinop, Çorum ve Amasya illerinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK) tarafından verilen elektrik dağıtım lisansı kapsamında dağıtım faaliyeti yürütmekte olduğunu, müvekkili şirketin kendi bölgesindeki dağıtım faaliyetlerini yürütebilmek için …’a ait iletim hatlarını kullanmak zorunda olduğunu, davalı ile müvekkili şirket arasında müvekkil şirketin iletim sistemini kurabilmesi için iletim sistemini sistem bağlantı ve sistem kullanım anlaşmaları akdedilmesi gerektiğini, anlaşmanın 10.maddesine göre aktif enerji oranının ilgili mevzuata uygun olması gerektiğini, eğer bu orana aykırı bir durum söz konusu olursa, … iletim sistemlerinin işleticisi olarak bu ihlal ile ilgili ceza faturası düzenlenmekte olduğunu ve dağıtım şirketlerine gönderildiğini, davalı tarafından, Sistem Kullanım Anlaşmasına dayanarak her bir trafo merkezi için reaktif sınırlarının aşıldığı gerekçesi ile cezai şart faturası düzenlendiğini, müvekkilinin, davalı şirketin işlemine itiraz ettiğini ve davaya konu faturayı yazısı ekinde iade ettiğini, ancak, davalı şirketin, müvekkili şirketin itirazını reddettiğini ve faturaları müvekkili şirkete geri gönderdiğini, müvekkili şirketin faturayı, anlaşma uyarınca, davalı şirkete sunulan ve bağlantı gücü oranında hesaplanan ve yüklü tutarları içerir kesin-süresiz teminat mektuplarının nakde dönüştürülmesi tehdidi altında gecikme faizi ile birlikte ihtirazı kayıt konulmak suretiyle müvekkili şirket tarafından ödenmek zorunda kalındığını, müvekkili tarafından ödenmek zorunda kalınan fatura miktarının iş bu dava ile geri talep edildiğini, Sistem Bağlantı Anlaşmasının 16.maddesine göre, davalının cezai şart uygulayabilmesi için öncelikle ihtar göndermesi ve ihlalin düzeltilmesi için süre verilmesi gerektiğini, oysa davalının, müvekkiline ihlali düzeltilmesi için ihtar göndermediğini ve süre vermediğini, cezai hükümlerin, Sistem Kullanım Anlaşmasının 10.madde ve Yöntem Bildiriminin 1.5.maddesinde yer alan cezai hükümlerin 3 yıl dağıtım şirketlerine uygulanmaması yönünde mutabık kalındığını, davalı tarafından da kabul olunduğu üzere uygulama imkanı olmayan reaktif cezaların yarattığı fahiş bir finansal yükün özelleştirmeden hemen sonra, dağıtım şirketlerine yükletilmesinin hakkaniyete uygun olmadığı gibi mutabakata da aykırı olduğunu, davalının gönderdiği cezai şart faturalarına müvekkili şirketin yapmış olduğu itiraza, davalının verdiği cevapta, “Dağıtım Şirketlerinin EPDK nezdinde muafiyet talebinde bulunması gerekirken herhangi bir kararın kuruluşumuza ulaşmaması nedeni ile ceza işlemlerinin uygulanması gerektiği” şeklinde bildirildiğini, oysa 2010, 2011, 2012 yıllarının hiç birinde EPDK dan bir karar çıkmamış olmasına rağmen bu yıllarda davalının herhangi bir reaktif cezası uygulamadığını, TTK anlamında tacir konumunda olan davalının, EPDK kararı olmadığını 2013 yılında hatırlamış ve fark etmiş olmasının basiretli tacir kavramı ile bağdaşmadığını, geriye dönük olarak cezai şart faturası düzenlenmesinin Elektrik Piyasası Mevzuatına aykırı olduğunu, geriye dönük olarak cezai şart faturası düzenlenmesi hakkın kötüye kullanılmasını teşkil ettiğini, cezaya esas ölçümlerin ve faturalandırmanın mevzuata uygun olarak yapılmadığını, görev bölgesinde reaktif oranlarının aşılmasının sebebi ve sorumlusunun müvekkili şirket olmadığını, faturaya esas alınan hesaplamaların hatalı olduğunu, davalının BK’ya göre söz konusu cezai şartı talep etme hakkı olmadığını beyanla, fazlaya ilişken her türlü talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydı ile davalının 141.233,32.-TL’lik ceza faturasının hukuka aykırı olduğunun tespiti ile iş bu fatura nedeni ile ödenen ceza bedelinin müvekkili şirkete ödeme tarihinden itibaren işleyecek TCMB avans işlemlerinde uygulanan en yüksek faiz oranı üzerinden hesaplanacak faizi ile iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile özetle; davacı ile müvekkili arasında 25.03.2010 tarihi itibari ile davacı sorumluluğunda bulunan trafo merkezleri için ilk kez Sistem Kullanım Anlaşmaları imzalamaya başladığını, bu nedenle Aralık 2009-Mart 2010 dönemleri için İletim Sistemi Sistem Kullanım ve Sistem İşletim Tarifelerini Hesaplama Yöntem Bildiriminin (Yöntem Bildirimi) 1.5.maddesinde Nisan 2010-Aralık 2012 dönemleri için Sistem Kullanım Anlaşmasının “Cezai Şartlar” başlıklı maddesi kapsamında ceza işlemi uygulanmakta olduğunu, ancak Elektrik Piyasasında İletim ve Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem Kullanımı Hakkında Tebliğ’in 4.maddesinde“(I) İletim sistemi kullanıcıları, … ile EK-Vde yer alan anlaşmaları yapar, iletim sistemine bağlantı ve/veya sistem kullanım anlaşmalarına ilişkin başvurular, Elektrik Piyasası Şebeke Yönetmeliğinde belirlenen usul ve esaslara göre yapılır. Bağlantı anlaşması ve sistem kullanım anlaşması başvuruları eşzamanlı yapılır.” ifadesinin yer aldığını, bununla beraber Elektrik Piyasası Şebeke Yönetmeliğinin Geçici 6.maddesinde ise; “(I) bu yönetmeliğin yayımı tarihi itibarıyla iletim sistemini kullanmakta olan yada iletim sistemine bağlantısı olan kullanıcılar ile … arasında Bağlantı ve/veya Sistem Kullanım anlaşması, 1 Kasım 2003 tarihine kadar imzalanır.” ifadesinin yer aldığını, hem Tebliğ, hem de Şebeke Yönetmeliğinin ilgili maddeleri kapsamında davacı … ile müvekkili arasında 22.02.2011 tarihine kadar imzalanmış bir Sistem Kullanım Anlaşması bulunmadığını, 05.09.2007 tarihli ve 21152 sayılı EPDK yazısında özetle; … ve dağıtım lisansı sahibi dağıtım şirketleri ile sistem kullanım anlaşmasının imzalanmamasının mevzuatlara aykırılık şetlik ettiği ve bu nedenle konu hakkında müvekkili kuruluştan yazılı savunmasının alınması gerektiğine karar verildiğinin ifade edildiğini, 19.09.2007 tarihli ve 3149 sayılı Teşekkülleri yazısı ile dağıtım lisansına sahip dağıtım şirketleri ile sistem kullanım anlaşması imzalanmamasına dair sürecin EPDK’ya tüm detayları ile izah edildiğini ve sistem kullanım anlaşmasının imzalanmaması hususunda müvekkilinin kusur ve ihmalinin bulunmadığının belirtildiğini, 11.02.2008 tarihli ve 4624 sayılı EPDK yazısında, dağıtım lisansına sahip dağıtım şirketleri ile sistem kullanım anlaşması imzalanmamasının Kurul’ca değerlendirildiği ve müvekkilinin mevzuatta yer alan sorumluluklarını yerine getirdiğinin anlaşıldığının ifade edildiğini, yazışmalar değerlendirildiğinde, mevzuat açısından dağıtım şirketleri ile müvekkili arasında sistem kullanım anlaşması imzalanması gerektiği, ancak dağıtım şirketlerinin zamanında anlaşmaları imzaladığının ortaya çıkmakta olduğunu, sistem kullanım ihlallerine ilişkin ceza tanımları sistem kullanım anlaşmasının 10.maddesinde yer almasına karşın, dağıtım şirketleri gibi kullanıcıların zamanında müvekkili ile sistem kullanım anlaşması imzalamaması nedeniyle sistem kullanım anlaşması imzalayarak yasal yükümlülüklerini yerine getiren kullanıcıların aleyhine bir durum oluşacağı için 21.12.2006 tarihli ve 1029 sayılı EPDK Kurul Kararıyla onaylanarak 01.01.2007 tarihinde yürürlüğe giren Yöntem Bildiriminde gerekli düzenleme yapıldığını ve Yöntem Bildiriminin 1.5.maddesinde müvekkili ile Sistem Kullanım Anlaşması imzalamamış olan kullanıcıların yarattığı ihlal hallerinde gerekli yaptırımların uygulanabilmesinin hüküm altına alındığını, 05.09.2007 tarihli ve 21152 sayılı EPDK yazısında yer alan önemli bir noktanın da, EPDK tarafından 1029 sayılı Kurul Kararı ile onaylanan Yöntem Bildiriminin 1.5.maddesinde atıfta bulunularak sistem kullanım anlaşması imzalanmasa dahi, müvekkilinin, zaten cezai işlem yapmakta yetkili ve yükümlü kılındığının ifade edilmesi olduğunu, Nisan 2010-Aralık 2012 dönemleri için de Sistem Kullanım Anlaşmasının “Cezai Şartlar” başlıklı maddesinde tanımlanan ihlalle ilgili 29.04.2013 tarihli sistem kullanım ceza faturaların düzenlenerek 16.05.2013 tarih ve 4943 sayılı yazı ekinde şirkete gönderildiğini, davacının, dava dilekçesinde yer alan dava konusu faturalara ilişkin itirazları ve müvekkilinin verdiği cevap olarak ifade edilen yazıları, bahse konu dava dönemine ilişkin olmayıp, 29.01.2013 döneminde düzenlenen Ocak 2007-Kasım2009 dönemlerine ilişkin olduğunu, bununla beraber, davacının Aralık 2009-Aralık 2012 dönemleri için düzenlenen faturalara itirazının bulunmadığını, reaktif enerji/aktif enerji oranlarının 2007-2008 döneminde her bir ölçüm noktasında aylık ve 2009 yılından itibaren ise her bir ölçüm noktasında ve her bir uzlaştırma periyodunda elde edilmesi gerektiğini, 14 Nisan 2009 tarihli 27200 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Dengeleme ve Uzlaştırma Yönetmeliğinin 91.maddesi ve bu uygulamanın başlamasının 1 Ekim 2009 tarihli ve 27363 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Yönetmelikte yapılan değişiklik gereğince 01.12.2009 tarihinden itibaren saatlik uygulamaya geçildiğini, anlaşmanın 10.maddesinde ve Yöntem Bildiriminde tanımlanan söz konusu ihlal durumuna ilişkin yaptırımın ise kullanıcının o ayki Sistem Kullanım Fiyatına göre hesaplanan bedelin %50 si oranında ceza uygulanır. Ceza, 00.00-24.00 saatleri arasında bir defadan fazla uygulanmayacaktır hükmü ile düzenlendiğini, sayaç verilerinin uzaktan otomatik olarak okunması sebebiyle saha personellerinin sayaçları okumak için sayacın bulunduğu yere gitmediklerini ve dolayısıyla herhangi bir protokol düzenlenmesine de gerek duyulmadığını, sistemin, saha çalışanlarınca ve Genel Müdürlükteki ilgili çalışanlarca takip edildiğini, müvekkili tarafından yapılan tüm işlemlerin hukuka ve mevzuata uygun olduğunu beyanla, haksız ve yasal dayanaktan yoksun davanın ve yürütmenin durdurulması talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizden verilen 20/10/2020 tarih ve 2020/317 Esas, 2020/605 sayılı kararı Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 11/04/2022 tarih ve 2021/2599 Esas, 2022/2022 Karar sayılı ilamıyla Bozulmakla, davanın mahkememizin yukarıdaki esasına kaydı yapıldığı görülmüş olup söz konusu ilamda; “02/12/2020 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan, 25/11/2020 tarihli 7257 sayılı Kanun’un 33. maddesi ile, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 8’inci maddesinin ikinci fıkrasına (ç) bendinden sonra gelmek üzere (d) bendi eklenmiş, buna göre “İletim sisteminin normal işletme koşulları içerisinde işletilmesi ile işletme güvenliği ve bütünlüğü üzerinde risk oluşturan durumlara ilişkin olarak bağlantı ve sistem kullanım anlaşmalarında düzenlenen sistem kullanım ihlallerinin takibini yapmak, ihlal durumu tespit edilen tüzel kişilere sistem kullanım anlaşmasında düzenlenen ceza-i şartları ve diğer yaptırımları uygulamak” …’ın görev ve yükümlülükleri arasında gösterildikten sonra 6446 sayılı Kanun’a Ek madde 3 ile “8’inci maddenin ikinci fıkrasının (d) bendinin uygulamasından kaynaklanan “uyuşmazlıklar idari yargıda görülür” hükmü eklenmiş, 46. madde ile de Kanun’un yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği düzenlenmiştir.
Bu bağlamda, 7257 sayılı Kanun ile bağlantı ve sistem kullanım anlaşmalarında düzenlenen sistem kullanım ihlallerine ilişkin ceza-i şartlara ilişkin uyuşmazlıkların idari yargı yolunda görüleceği hükme bağlandığından yargı yoluna ilişkin bu değişikliğin usul hükmü niteliğinde olduğu, derhal ve kesinleşmemiş tüm uyuşmazlıkları da kapsar şekilde uygulanması gerektiği anlaşıldığından 6100 sayılı HMK’nın 114/1-b maddesine göre dava şartı olan “yargı yolunun caiz olmaması” nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğinden kararın bozulması gerekmiştir” yönünde karar verilmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama sonunda; mahkememizce bozma ilamına uyulduğu, bozma ilamı doğrultusunda yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle davanın HMK 114/1-b maddesi delaletiyle HMK 115/2 maddesi uyarınca davanın usulden reddine karar vermek gerektiği yine mevcut davanın yargı yerinin dava devam ederken değişmesi nedeni ile usulden reddedildiğinden davalı lehine AAÜT 7/3.maddesi gereğince vekalet ücreti tayinine yer olmadığına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :
1-Davanın USULDEN REDDİNE,
2-Alınması gerekli karar ve ilam harcı 80,70-TL olduğundan, peşin alınan 2.411,95-TL harçtan mahsubu ile bakiye 2.331,25-TL harcın talep halinde yatırana iadesine,
3-Davalı duruşmada her ne kadar kendisini vekil ile temsil ettirmiş ise de Avukatlık Asgari ücret Tarifesinin 7/3 maddesi uyarınca lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
4-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Taraflarca tarafından yatırılan gider avansından artan kısmının HMK’nun 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde ve istek halinde yatırana iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde TEMYİZ kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.05/07/2022

Katip …
¸e-imza

Hakim …
¸e-imza