Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/288 E. 2022/736 K. 10.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/288 Esas
KARAR NO : 2022/736

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 02/05/1990
KARAR TARİHİ : 10/11/2022
GR.KR.YZM.TARİHİ : 11/11/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA : Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; müvekkili şirket ile … arasında 19/10/1983 tarihinde protokol düzenlendiğini, protokolle müvekkili şirketin sağlayacağı demir cevheri ve maden kömürü karşılığında kütük demir üretimi konusunda anlaşma sağlandığını, T.D.Ç. İşletmeleri yönetim kurulunun 11/03/1984 tarih ve 10/255 sayılı kararı ile taraflar arasındaki protokolün onaylandığını ve geçerlilik kazandığını, taraflar arasında 25/04/1984 tarihli uygulama protokolünün imzalandığını, müvekkili şirketin ilk partisinin 30/06/1984 tarihinde olmak üzere 5 parti halinde cevher teslimatı yaptığını ve kömür finansmanı için 22/06/1984 tarihinden başlamak üzere 4 parti halinde finansman sağladığını, davalı tarafın 06/08/1984 tarihinde üretime başladığını, 1984 yılı içerisinde toplam 150.000 ton kütük demir teslimatı yapılması gerektiğini ancak davalı tarafın 71.031,872 ton teslimat yaptığını, teslim edilen kütük demirin fason bedelinin tamamının ödendiğini, müvekkili şirketin sözleşme gereği doğan yükümlülüklerini yerine getirdiğini ancak davalı tarafın yükümlülüklerini eksik ve gecikmeli olarak yerine getirdiğini, daha sonra ise hiç yerine getirmediğini, …. tarihli ihtarı ile sözleşme hükümlerinin yerine getirilmesinin talep edildiğini, Başbakanlık Oluru ile sulh görüşmelerine başlandığını ancak 15/10/1988 tarihine kadar bu görüşmelerden bir sonuç alınamadığını, Mahkememizin …. esas sayılı dosyası ile 1984 tarihinde teslim edilmesi gereken 78.968 ton demir kütüğü için dava açıldığını, 1985 yılında teslim edilmesi gereken 85.000 ton demir kütüğü ile 87.642,46 ton demir kütüğün aynen iadesi için dava açılacağını, sözleşme gereği teslim edilmesi gereken ancak vadesinde teslim edilmeyen demir kütüklerin teslim edilmemesinden kaynaklanan zarar ve ziyanın tazmininin gerektiğini, davalı tarafın 166.610,66 ton demir kütük ile yan ürünleri teslim etmediğini ve bunlardan haksız kazanç sağladığını beyan ederek, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla davalının gecikme tazminatı olarak 335.000.000.000 TL (eski TL) ödemeye mahkum edilmesine, davalının temerrüdünden ve diğer zararların tazminine, dava açma tarihinden başlayarak dava edilen miktara bankaların uyguladığı biçimde reeskont faiz haddine göre faiz işletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş,
Açılan iş bu dava, mahkememizin …. Esas sayılı dosyası ile birleştirilmiş, mahkememizin …. Esas sayılı dosyasının 05/02/2009 tarihli celsesinde tefrik kararı verilerek tefrik edilen dava dosyasının yukarıda esasa kaydı sağlanmıştır.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında karşılıklı taahhüt içeren bir sözleşme imzalandığını, müvekkili kurumun yükümlülüklerini yerine getirmesinin davacı tarafın yükümlülüklerini yerine getirmesine bağlı olduğunu, davacı tarafın ağır ihmal ve kusur ile yükümlülüklerini yerine getirmediğini, mahkemenin …. Esas sayılı dosyalarının ilişkili olduğunu, davacı ve davalıların aynı olduğunu, dava konusunun aynı sözleşmeden kaynaklı olduğunu, bu nedenle birleştirmeleri gerektiğini, davacı tarafın temin etmesi gereken cevheri geç ve sözleşmeye aykırı olarak sinterlenmesi gerekli cevher temin ettiğini, temin edilen cevherin sözleşmedeki üretim miktarını karşılamadığını, davacı tarafından finansmanı sağlanan kömürün üretim için yeterli miktarda olmadığını, finanse edilen kömür ile 96.795 ton demir kütüğü üretilebileceğini, müvekkili kuruma fason ücretinin tam ve zamanında ödenmemiş olduğunu beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
KABUL VE GEREKÇE : Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan gecikme tazminatının tahsili istemine ilişkindir.
Eldeki davada, davacının belli nitelikte demir cevherini yurt dışından getirmesi ve ithal edilecek maden kömürünün finansmanını sağlaması karşılığı davalı tarafından 1984 yılında 150.000, 1985 yılında 85.000 ton olmak üzere toplamda 235.000 ton yüksek evsaflı kütük demir imal ve davacıya teslim etmesi konusunda tarafların 19/10/1983 tarihli Protokol ve bu protokole uygun 25/04/1984 tarihli Uygulama Protokolünün akdedildiği, demir kütüklerinin 1984 yılındaki 150.000 tonluk kısmının eşit miktarlarda, 1985 yılındaki kısmının ise davacı şirketin talebine uygun 2 ayda teslim edileceğinin öngörüldüğü, protokol hükmü uyarınca davacının 22/06/1984 tarihinde 1.750.000 USD, 24/07/1984 tarihinde 1.650.000 USD, 24/10/1984 tarihinde 2.475.000 USD ve 25/01/1985 tarihinde 2.750.000 USD olmak üzere toplamda 8.625.000 USD finansman bedelini davalıya ödediği, davalı tarafından davacı şirkete çekilen 21/12/1984 tarihli teleks ile başlangıçta karşılıklı muhalefet ile kararlaştırılan ton başına fason bedelindeki farklılığın giderilmesinin, maliyet hesabında kredilendirilmiş olan yan ürünlerin şirket yararına tekrar kredilendirilmesinden vazgeçilmesinin ve Kasım 1984 tarihine değin teslim edilen kütüklerin fason ücretlerinden kalan borcun ödenmesinin istenilmesi üzerine taraflar arasında niza çıktığı, 21/02/1985 günlü mutabakat toplantısında şirketi muvafakati olmadan cevherden 71.042,206 tonunun kullanılması, ceviz kokun yanında kok tozu ve tali ürünlerin de kredilendirilmesi, kömür parasından 2.750.000 USD karşılığı 1.253.100.000-TL (eski) fason ücretinden mahsup edilmesi, navlun, gözetim vs. ilgili masraf belgelerin ibrazı, fason bedelinin 26.164.15 TL/ton yerine 25.532 TL/ton olması konusunda anlaşma sağlanamadığı, 06/03/1985 günü yapılan toplantıdan sonuç alınamaması üzerine davacı şirketin 12/03/1985 günlü yazı ile taraflar arasında akdedilen protokolün IX-İhtilafların Halli başlıklı hükmü uyarınca davalının 18/03/1985 günü sulh için görüşmeye davet edildiği, bu davete icabet edilmemesi halinde görüşmelerin akameye uğrayacağı varsayılarak dava yoluna başvurulacağının ihtar edildiği, 08/06/1985 tarihli teleks ile sulh yolunun kapandığının davacı şirket tarafından davalıya bildirildiği, davacı şirketin 13/02/1986 tarihine kadar beklenilip müteakiben ihtilaf ile ilgili Cumhurbaşkanlığı’na, Başbakanlığı’na, Devlet Denetleme Kurulu’na başvurulduğu, Başbakanlık danışmanının başkanlığında yapılan toplantılardan sonuç alınamayınca davacının 11/11/1988 günü 78.968 ton kütük demirinin fason bedeli tutarı olan 2.016.210.000 TL (eski) karşılığında aynen teslimi için dava açtığı, açılan iş bu dava neticesinde mahkememizin 2000/200 Esas, 2000/399 Karar sayılı ilamı ile davanın kabulü ile 3.447.792.708 TL (eski) fason ücreti ödendiğinde 78.968 ton kütük demirinin sözleşme koşulları uyarınca davalı tarafından davacıya teslimine karar verildiği, ilamın Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2002/4111 Esas, 2002/721 Karar sayılı ilamı ile onanmak ve yine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2003/1199 Esas, 2003/2321 Karar sayılı ilamı ile karar düzeltme isteminin reddine karar vermek sureti ile kesinleştiği, yine mahkememizin 2001/425 Esas, 2009/271 Karar sayılı ilamı ile davacı tarafından açılan davada davanın kabulü ile KDV hariç 3.143.580.000 TL (eski) bedelin ödenmesi karşılığında 72.000,541 ton kütük demirin davalıdan alınarak davacıya teslimine karar verildiği, ilamın Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2009/6397 Esas, 2011/1978 Karar sayılı ilamı ile onanmak ve yine Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2011/5640 Esas, 2012/5273 Karar sayılı ilamı ile karar düzeltme isteminin reddine karar vermek sureti ile kesinleştiği, kesinleşen ilamlara göre davacının davalıya teslim ettiği demir cevherinin kullanılması sureti ile davalı tarafından davacı şirket nam ve hesabına imal edilen demir kütük miktarının 222.000,413 ton olup, davalı tarafından imal edilen demir kütüklerinin 71.031,872 tonluk kısmının davacıya teslim edildiği, davacının …tarihli ihtarnamesi ile davalı yana teslimi geciken 143.513.989 ton kütüğün teslimi için gerekli hazırlıkları yapmak üzere tebliğden itibaren 7 günlük süre verildiği, ihtarnamenin davalıya 10/05/1985 tarihinde tebliğ edildiği, bu suretle davalının 18/05/1985 tarihinde temerrüte düştüğü dosya kapsamı ile sabit olup, somut olayda taraflar arasındaki ihtilafın, demir kütüklerinin davacıya geç teslim sebebi ile davacının gecikme tazminatı talep edip edemeyeceği, edebilecek ise talep edebileceği tazminat miktarı ve bu suretle geç teslimde tarafların kusuru durumu noktasında toplandığı saptanmıştır.
Öncelikle, 6101 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlülüğü Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 1.maddesi uyarınca, eldeki davada 818 sayılı Borçlar Kanunu hükümlerinin uygulanması gerektiği kabul edilmiştir.
818 sayılı BK 102/1. maddesi uyarınca, temerrüte düşen borçlunun temerrüte düşmede kusurlu olmadığını ispat etmedikçe borcun geç ifasından dolayı alacaklının uğradığı zararı gidermekle yükümlü olduğu düzenlenmiş olup, buna göre gecikme tazminatının alacaklının borcun geç ifası nedeni ile uğradığı zararın giderilmesi olarak tanımlanması gerekir. Gecikme tazminatında tazmin edilecek zarar bir tür olumlu zarar olup, alacaklının mal varlığının temerrüte düşülmeden borcun ifa edilmesi halinde içinde bulunacağı durumla gecikmeli ifa sonucunda içinde bulunduğu durum arasındaki farkı ifade eder.
Açıklanan hukuki gerekçeler ışığında somut olaya dönüldüğünde, öncelikle, kesinleşen mahkeme ilamları ile mahkememize ibraz edilen 26/02/2019 tarihli bilirkişi kök heyet raporundan, davacı şirket tarafından davalıya 222.000,413 ton demir kütük miktarına esas demir cevherinin teslim edilmesi, fason üretim bedelinin Haziran 1984-Şubat 1985 tarihleri arasında 8.625.000 USD olarak ödenmesi karşısında, geç teslimde davalının kusurlu olduğu, bu suretle her ne kadar mahkememizin 2000/200 Esas, 2011/425 Esas sayılı dosyaları ile davacıya aynen teslimine karar verilen toplam demir kütüğü miktarı 150.968,541 ton ise de, davacının geç teslim nedeni ile davalıyı … tarihli ihtarnamesi ile temerrüte düşürdüğü 143.513,989 ton demir kütüğü üzerinden geç teslimi sebebi ile gecikme tazminatını isteyebileceği mahkememizce kabul edilmiştir. Bu kabulden hareketle, mahkememize ibraz edilen 04/11/2019 tarihli bilirkişi heyet raporunda 1985 yılı satış fiyatı baz alındığında 1 ton kütük demir fiyatının 108.319-TL olduğu, 143.513,989 ton demir kütüğü bedelinin 15.545.291.774.491-TL olup, bir yıl vadeli mevduat hesabı, toptan eşya fiyat endeksi, altın fiyatı, amerikan doları ve alman markı cinsinden yapılan değerlemeye göre davacının dava tarihi itibari ile anılı yatırım araçları nazara alındığında talep edebileceği tazminat miktarının 113.708,53-TL olduğu belirtilmiştir. İbraz edilen rapor kısmen mahkememizce hüküm kurmak için yeterli görülmüştür. Nitekim, bilirkişi raporunda davacının talep edebileceği tazminat miktarı 113.708,53-TL olarak belirtilmiş ve tazminat hesaplanır iken, 143.513.989 ton demirin 18.05.1985 tarihi itibariyle değeri olan 15.545,29-TL, tazminat hesabında tüm alacak kalemlerinde ana para olarak nazara alınmış ve zarara ilave edilmiş ise de, anılı demir kütüğünün davacıya teslim edilmesi karşısında 15.545,29-TL ‘nin tazminata eklenemeyeceği kabul edilerek, 113.708,53-TL’den 15.545,29-TL mahsup edilerek davacının gerçek zararının 98.163,24-TL olduğu kabul edilmiştir.
Her ne kadar, davacı ilk rapora itiraz dilekçesinde demir kütüklerini milli mal gibi değerlendirilip tüm teşvikleri kullanarak ihraç etme hakkı olduğu ve bu teşviklerin kullanılmış gibi zarar hesabının yapılması gerektiğini beyan etmiş ise de, davacının Bakanlar Kurulu Kararı kapsamında hangi oranda, ne miktarda krediye başvuracağının tespit edilememesi, davacının mahkememizin 28/03/2019 tarihli celsesinin (3) numaralı ara kararı doğrultusunda verilen süreye rağmen ticari defterlerin bulunduğu mahalli mahkememize bildirmemesi sebebi ile vergi iadesinden yararlanabileceği miktarın saptanamaması, temin edilen malzemelerin haricinde ödemiş olduğu gümrük vergisini veya ödeyeceği gümrük vergisine ilişkin kayıtları sunmaması karşısında anılı zarar kaleminin varlığını davacının ispat edemediği, ayrıca davacı şirketin kok üretiminden kaynaklanan yan ürünlere ilişkin alacağının 19/10/1983 tarihli Protokol ve ekindeki mali raporda yer alan maddelere göre hesaplanıp fason ücretinden düşülmesi sureti ile edim ifa edileceğinden, bu kabul ile mahkememizin 2000/200 Esas, 2001/425 Esas sayılı dosyaları ile davacının ödeyeceği fason ücreti hesaplandığından davacı şirketin kok üretimi esnasında elde edilen yan ürünler ile ceviz kok ve kok tozu için gecikme tazminatı alacağının bulunmadığı rapor doğrultusunda kabul edilmiştir. Yine, davacı vekili ikinci bilirkişi raporuna tazminat miktarı hesaplanır iken 6 sıfır değil, 9 sıfır atıldığı gerekçesi ile rapora itiraz etmiş ise de, davacı vekili beyanının gerçeği yansıtmadığı, nitekim 9 sıfırın 143.513,989 ton olan demir kütüğü miktarının hesap kolaylığı açısından 1000 ile çarpılarak 143.513.989 ton olarak tazminata esas olarak kabul edilmesi nihai olarak eski Türk Lirası cinsinden bulunan tazminat miktarının yeni Türk Lirası cinsinden tazminat miktarı belirlenir iken 6 sıfırın yanında demir kütüğünün 1000 ile çarpılması sebebiyle 3 sıfır daha atılmasından kaynaklandığı saptanmıştır.
Böylelikle; davalının kusurlu eylemi ile edimini geç ifa ettiği, 818 sayılı BK 102/1., 126/2. maddesi uyarınca davacının, davalının temerrüt tarihi olan 18/05/1985 tarihinde 143.513,989 ton demir kütüğü kendisine teslim edilmiş olsa idi içinde bulunacağı ekonomik durum ile dava tarihi olan 02/05/1990 tarihinde gecikmeli ifa sonucunda içinde bulunduğu durum arasındaki fark nispetinde gecikme tazminatı talep edebileceği, ibraz edilen 04/11/2019 tarihli bilirkişi heyet raporu doğrultusunda mahkememizce nihai olarak yapılan hesaplamaya göre, davacının talep edebileceği gecikme tazminatı bedelinin 98.163,24-TL olduğu, tarafların tacir, ihtilafın ticari iş mahiyetinde olması sebebi ile davacının avans faiz isteminde bulunabileceği nazara alınarak, 98.163,24-TL’nin dava tarihi olan 02/05/1990 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar vermek gerekmiştir.

Yine önemle belirtmek gerekir ki, 19/10/1983 tarihli Protokolün İhtilafların Halli başlıklı IX. bölümünde protokol ve ayrılmaz parçaları olan teknik rapor, mali rapor ve uygulama prokolünün uygulanmasından çıkabilecek ihtilafların öncelikle taraflar arasında sulh yolu ile çözüleceği, sulhen çözümü mümkün olmaması halinde Ankara Mahkemelerinin yetkili olduğunun kararlaştırıldığı, protokollerin karşılıklı edimler içeren sözleşme niteliğinde olduğu, uyuşmazlık halinde de ilk tercih edilecek yolun sulh olduğu, davacının 08/06/1985 tarihli teleks ile sulh yolunun kapandığını davalıya bildirmesine rağmen 13/02/1986 tarihine kadar bekleyip aynen ifa için dava açmak yerine 13/02/1986 tarihinde ihtilafta görevsiz mercilere Cumhurbaşkanlığı’na, Başbakanlığı’na ve Devlet Denetleme Kurumu’na başvurduğu ve zaman kaybına sebebiyet verip, zararın artmasına sebep olmuş ise de, davalının da 08/06/1987 tarihli telekse vermiş olduğu 12/06/1987 tarihli cevabi telekste yeni sulh görüşmelerine açık olduklarını, ayrıca 07/07/1987 tarihli telekste de belirli bir koordinatör başkanlığında yapılacak görüşmeler sonucunda taraflarca alınarak nihai karara göre işlem yapılacağının bildirildiği, bu durum karşısında davacının sözleşmede kendisine tanınan ve muaccel hale gelmiş haklarını mahkemeye geç başvurma yolu ile kullanmasındaki kusuru karşısında davalının da uyuşmazlığın sulh ve idari yoldan çözümlenmesine ilişkin temadi eden verdiği güven ile zararın artmasına sebebiyet verdiği, bu durumda, her iki tarafın zararın artmasındaki kusurlu davranışları sebebi ile zarardan hakkaniyet indirimi yapılmaması gerektiği kanaati ile karar verildiği, söz konusu kararın; Yargıtay 6.Hukuk Dairesi’nin 10/11/2021 tarih, 2021/416 Esas, 2021/1358 Karar sayılı kararı ile davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin ise demir kütüğü miktarı ve demir kütüğünün fiyatının belirlenmesinde esas alınan standardına yönelik itirazlarının kabulü ile kararın bozulduğu ve mahkemece yapılacak işin hükmü esas alınan 04/11/2019 tarihli raporu hazırlayan bilirkişi heyetine dosyanın tevdi ile aynen teslime karar verilen toplam demir kütüğü miktarının 150.968,541 ton olduğu değerlendirilerek rapordaki hesaplama yöntemi ile hesap yapılmasının, demir kütük bedelinin hesabında uygulama protokolü ek-2’de belirtildiği üzere DIN 17145 USD 7 standardına uygun demir kütüğün bedeline yönelik itirazlarda karşılanarak fiyat farkı var ise anılan normdaki demir kütüğüne göre hesap yapılması istenerek gerekçeli Yargıtay ve mahkeme denetimine elverişli rapor alınması gerektiğinden bahisle bozulduğu, bozma sonrası dosyanın yukarıdaki yeni esası aldığı, mahkememizce bozma ilamına uyulduğu görülmüştür.
Mahkememizce bozma ilamına uyulduğu, bozma ilamı doğrultusunda dosyanın hükmü esas alınan bilirkişi raporunu hazırlayan bilirkişi kuruluna tevdi edildiği, söz konusu bilirkişi kurulu tarafından 27/09/2022 tarihli ek raporun hazırlandığı, söz konusu rapor içeriğinde Uygulama Protokolü Ek-2’de belirtilen DIN 17145 USD 7 ürününün kaynak elektrotu olduğunu, söz konusu elektrot içerisinde yer alan tüm elementlerin tespitinin yapıldığı, bu elementler ve elementlerin miktarı belirlendikten sonra raporun 3.sayfasında diğer demir kütükleri ile karşılaştırmasının yapıldığı, Uygulama Protokolü Ek-2 ‘de geçen DIN 17145 USD 7 ürününün en yakın eşleniği ürünün tabloda da gösterildiği gibi Kardemir’in 17145 malzeme kodlu ürünü olduğu, söz konusu Uygulama Protokolü’nde belirtilen ürünün Türkiye’de ST37, ST52 dediğimiz standart malzemelere yakın bir malzeme olduğu, dava konusu kütük demirin düşük karbonlu çelik statüsünde bulunduğu, niteliği itibari ile yarı mamul olduğu, aradan 40 yıla yakın bir zaman geçtiği nazara alındığında kök ve ek raporda detaylı bir şekilde açıklanan fiyat tespiti konusundaki kurul çalışmalarının mümkün olan tüm kaynakların gözden geçirilerek yapıldığı, DIN 17145 USD 7 standardına uygun demir kütüğünün ancak fiyatının takriben belirlenmesinin mümkün olduğu, demir fiyatlarının emtia piyasalarında her gün değişiklik arz ettiği belirtilerek 150.968,541 ton demir kütüğü miktarının rapordaki hesaplama yöntemi ile değerinin 119.614,90-TL olacağının rapor edildiği, söz konusu rapora davacı tarafından her ne kadar uyap üzerinden gönderdiği, 21/10/2022 tarihli dilekçesi ile itiraz etmiş ise de itiraz dilekçesinde bahsetmiş olduğu fiyat belirlemeye yönelik belgelerin tamamının 7 Nisan 1992 tarihi ve sonrasına ait olduğu, mevcut olayımızda ise hesaplamanın 18/05/1985 ile 02/05/1990 tarihleri arasına ilişkin olduğu, bu nedenden ötürü söz konusu belgelerin mevcut olayımızda dikkate alınmasının mümkün olmadığı, kaldı ki dosya içerisindeki ilk fiyat belirlemesinin 1985 yılında Kardemir’in verilerine göre yapıldığı, bu durumun bozma öncesi alınan 04/11/2019 tarihli bilirkişi kurulu ek raporunda açıkça belirtildiği hususu göz önüne alındığında mahkememizde davacının bilirkişi ek raporuna yaptığı itirazın yerinde olmadığı yönünde kanaatin oluştuğu, yine davalının bilirkişi ek raporuna yaptığı itirazın, bilirkişi kurulu ek raporunda davacının talep edebileceği tazminat miktarının 119.614,90-TL olarak hesaplandığı, tazminat hesaplanır iken 150.968,541 ton demirin 18.05.1985 tarihi itibariyle değeri olan 16.352,76-TL’nin tazminat hesabında tüm alacak kalemlerinde ana para olarak nazara alınmış ve zarara ilave edilmiş ise de anılı demir kütüğünün davacıya teslim edilmesi karşısında 16.352,76-TL ‘nin tazminata eklenemeyeceğinin kabul edilmesi gerektiği, bu nedenle davalının itirazının yerinde olduğu anlaşılmış ve davacının davasının 119.614,90-TL’den 16.352,76-TL mahsup edilerek davacının gerçek zararının ‭103.262,14‬-TL olduğu kabul edilmesi gerektiği anlaşılmış ve davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :
1-Davanın Kısmen Kabulü ile;
-103.262,14-TL’nin dava tarihi olan 02/05/1990 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
-Fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-Alınması gerekli karar ve ilam harcı olan 7.053,84-TL’den davacı tarafından peşin olarak yatırılan 83,75-TL’nin mahsubu ile bulunan 6.970,09-TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı duruşmada kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul ve red oranına göre hesaplanan 16.489,32-TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davalı duruşmada kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul ve red oranına göre hesaplanan 35.443,30-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 28.959,56-TL (dava açılış masrafı, posta gideri ve bilirkişi ücreti olmak üzere) yargılama giderinin, davanın kabul ve red oranına göre hesap edilen 8.926,65-TL yargılama gideri ile davacı tarafından peşin harç olarak yatırılan 83,75-TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafından yapılan 543,65-TL (posta ve tebligat gideri) yargılama giderinin davanın ret ve kabul oranına göre hesap edilen 376,07-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiyesinin davalı üzerinde bırakılmasına,
7- Taraflarca yatırılan gider avansından artan kısmın karar kesinleştiğinde ve istek halinde yatırana iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 10/11/2022

Başkan …
¸e-imza
Üye …
¸e-imza
Üye …
¸e-imza
Katip …
¸e-imza